Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Babam Erdal Demirtürk'tü- Serap Hoca
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.



Uzak kaldım bu bayram
Ellerim değemedi taşına
Veremedim kuşlarına su
Ve bakamadım hayaline...
Canım babam...
Nasıl da özledim...
Bilmezsin yüreğimi
Bilmezsin düşüncemi...
Bilme.
Üzülme sen.
Gözlerim bulut oldu
Yüreğim çağlar oldu
Karardı gözlerim de
Göremez oldu...
Hayat bu muymuş...
Ipıssız bir ormanda
Kanadı kırık bir kuşum..
Gelsem yanına,
Sarılıversem sana...
Babam...
Atam...




Serap Özaltun










Babacığım

21 Şubat 1995

Sızım sızım sızlatır yüreğimi,
Senden gelen her anı.
Bir ses duysam senden,
Bir fısıltı...
Dağları deviri gelirim sana.
Öylesi zor bir acıyla bıraktın ki,
Öylesi bir özlemle.
Uzansam tutamam,
Seslensem duymazsın,
Göz yaşımı silemezsin,
Dön desem dönemezsin.
Bekle...geleceğim.
Senin yolundan gidip,
Senin gibi gururlu dimdik,
Dürüstlük abidesi olup,
Savaşıp hayatla
Ama...geleceğim.





Serap Özaltun



Bilinmezliğin Kumsalında




Buradan görmek isterdim yüzünü,
Öpmek isterdim ellerini
Ve sarılmak doya doya;
Hayır duanı almak,
Omuzlarında ağlamak
Ve kenetlenmek isterdim varlığına.
Oysa aramızda,
Oysa varlıklarımızda
Sonsuzluk kervanı var...
Yıllar nereye sakladı 'biz'i?
Nerede kaldı anılarımız,
Nerde çocukluğum,
Nerde 'kızım' diye koklayanım?
Ne gözyaşı ne keder
Ne de özlem vermiyor,
Vermiyor babamı geri.
Bazen gelecek gibi
Bazen sarılacak gibi oluyorum sana
'Dur' diyor bir güç bana
Kalakalıyorum!
Sevdiklerim bir burda, bir orda
Ben nerde olmalıyım,
Bilmiyorum.



Serap Özaltun





Babam Hakkını Helal Et /Mektubum Var Gaibe

Canım babam,

Ben mi bilemedim..hayat mı dizdi engelleri önüme de...Vakit denen kavramın nelere muktedir olduğunu bilemedim...Şimdiki aklım olsaydı gözlerinin içine baka baka seni ne çok sevdiğimi söylerdim, ama diyemedim, hiç diyemedim. Benim için yaptıklarının bilincindeydim hep, ama neden demedim ki sana hiç çok seviyorum seni diye; bilmiyorum. Bildiğim şöyle kucağında oturduğum ve sana doya doya sarıldığım günleri hatırlamadığım. Televizyon seyrederken uyur kalırdım da beni odama götürmek için kucağına aldığında uyansam da belli etmezdim uyandığımı ve sarılırdım hissettirmeden.Neden doya doya sevmezdik birbirimizi ya da neden sevgi kelimelerini kullanmayı bilemedik.Oysa bilirdim çok fedakardın, hep bizleri mutlu etmek için ömrünü harcadın. Çocuklarının düğününde bile resmi elbiseli görmek nasıl onurlandırırdı bizi.Bilemezdik ki kendine takım elbise alacağına bizim bir eksiğimizi gidermeyi düşündüğünü. Hatırlıyor musun, Kastamonu'ya tayinim çıktığında, İzmir'e okumaya götürürken önüme düştüğün gibi bana can yoldaşı olduğunu...Hep dürüsttün, bir kuruş haram lokma girmesin istedin kursağımıza. Ben şimdi ne deyim; nasıl sarılayım sana, nasıl öpeyim o gül yanaklarını,nasıl öpeyim ellerini? Öyle özledim ki...Hayatta hiç kimse senin yerini tutmadı., tutamazdı da...Yanına gelebilmek, toprağına dokunmak da yetmiyor. Neye seviniyorum biliyor musun? ...Sana hiç yanlış yapmadım, başım öne hiç eğilmedi, duyar da kızar diye korkacağım bir şeyi hiç yapmadım..Biz dört kardeş -dediğin gibi -kenetlendik birbirimize, anamızı baş tacı yaptık, yavrularımıza helal kazancı öğrettik, dürüstlüğü öğrettik...İnsanın hayattaki en güzel eseri ardından kendine fatiha okuyacak yavrularıymış..Ne mutlu sana babam...Benim babam olduğun için seninle hep gurur duydum...Ellerinden öptüğümü bil babam...Yoksun ya..olmasan da..senin git dediğin şu yol var ya..o yoldan gidiyorum...Elini koy kalbime..bak sen diye atıyor babam, atam! 'Hocanım' derdin ya hep bana...Gene de olur mu, yanına gelince....Hakkını helal et babam...










Serap Özaltun





ney