Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: DALGA 12 (14.Nisan.2009)
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
DALGA 12 (14.Nisan.2009)

BUGÜNÜN TARİHİNİ BİR KENARA YAZMAK LÂZIM.

Evet bugünün tarihini bir kenara yazmak lâzım. Çünkü, bugün hakkında gözetim altına alınma kararı uygulamaya konulmuş bir hekimin ardından 9. Cumhurbaşkanımız hareket etti.

Evet bugünün tarihini bir kenara yazmak lâzım. Çünkü, ana muhalefet partimizin lideri Baykal, bugün, ergenekon gözaltıları için, 12. dalga için DARBE dedi ve esti, yağdı, gürledi.

Evet bugünün tarihini bir kenara yazmak lâzım. Zira, 12 ilde yapılan uygulama ile özellikle DTP ve PKK' ya yönelik çok ciddi bir gözaltına alınmalar meydana gelmiştir.

Ve

Bugün Silahlı Kuvvetlerimiz adına Genel Kurmay Başkanımız Başbuğ'un açıklamalarını izliyoruz Tv'lerden, Atatürk'ümüzün sözleri ve dini cemaatlere ilişkin.

ve
Bugün BBP lideri rahmetli Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopteri inceleyen Alman ekibi olayda pek fazla önemli bir şey bulamamışlar. Mesele kapandı-kapanacak gibi duruyor, yazık!

Bugün, hergünden bir başka gündü.
Bugün, eski tarihle 31 Mart'a tekabül ediyormuş, Baykal öyle dedi.
Nisan aynın 14'ü..

Oysa, 12 Eylülden dolayı ben siyasi gelişmeler için hep ayın 12'nci günlerine kilitlenir kalırım. İki gün geçtikten sonra meydana geliyor bu olaylar.

Barak Obama gideli şurda kaç gün oldu ki?!

Bütün bu gelişmeler bugüne toplandığına göre, bunun tesadüfi olduğunu sanmıyorum. Senaryo yazan bir senarist olsam, mesela KURTLAR SOFRASI vs gibi, kesin bugüne dair önemli, tansiyonu yüksek bir senaryo dilimi koyardım.

Bugünden ilerleyen günlerde çokca bahsedeceğimizden şüphem yok.

Ha sahi, "Haberal" DP Genel başkanlığına oynayabilirdi, gayri oynayamaz mı diyorsunuz?

Bir de şu;
DP Genel İdare Kurulu, bugün toplanıp, amblem değişikliğine geçti ve parti mülklerinin satılmaması için tedbir almaya çalışıyor.

Buna ne dersiniz?

Bugün...
Evet, yarınlara gebe bugün...
İzi ve sesi yarınlarda çıkacak bugünün...

Gününüz güneşli, geceniz ışıltılı olsun... Yazın bi kenara bugünü...
Demirel’den Haberal’a: ‘Bu ülkeyi sevmek bazen adama fatura ödetir. Ben ödedim, sıra sende...’
14 Nisan Salı 2009
CAN DÜNDAR
*************

Dün 13.00’te Ankara’dan kalkan İstanbul uçağının 2-A koltuğunda ben oturuyordum;
Gözaltına alınan Mehmet Haberal’ın da 13.00 uçağıyla İstanbul’a götürüleceği söyleniyordu. Gözüm kapıdaydı.
Az sonra 06 KVY 75 plakalı bir makam arabası geldi. İçinden Süleyman Demirel indi. O da bizim uçağa binecek sandık. Ama binmedi; beklemeye başladı. Elinde fötr şapkası, yanında sağ kolu Aylin Cesur vardı.
Sonra Emniyet’ten, Haberal’ı taşıyan siyah minibüs geldi. Haberal indi. Demirel minibüse doğru hamle etti. Kucaklaştılar. Apronda, uçağın merdivenlerinin hemen yanında, ayakta 5 dakika kadar sohbet ettiler. Demirel Haberal’ın elinden tutuyordu. Ayrılırken yeniden ve samimiyetle kucaklaştılar. Demirel arabasına bindi; Haberal uçağına...

Emniyet’e gitmek istemiş
Sonra Haberal uçağa bindi. Gayet neşeli görünüyordu. Ön sıralardakilerle tokalaştı, selamlaştı. Ön sıradaki bazı işadamları destekleyici sözler söylediler. Memnun oldu, teşekkür etti.
Gelip tam arkamdaki 3-A numaralı koltuğa yerleşti.
İki sivil polis 3-B ve 3-C’de yanına oturdu.
İki sıra arkada erkek kardeşi oturuyordu.
Hemen, “Demirel’in uğurlamaya gelmesini bekliyor muydunuz?” diye sordum.
Meğer Demirel, Emniyet’teyken telefon etmiş. “Oraya geliyorum” demiş.
Haberal “Buraya gelmeniz yanlış anlaşılır” diye karşı çıkmış.
Bunun üzerine Demirel “O halde havaalanına geliyorum” demiş.

‘Zincirbozan’a uğurlamıştım’
Ne zamandır tanıştıklarını sordum.
1970’lerde, Demirel’in muhalefette olduğu yıllarda tanıştıklarını anlattı. Sonra ilginç bir ayrıntı verdi:
“12 Eylül sonrası Zincirbozan’a gönderilirken de ben onu uğurlamıştım. Sonra siyasi yasaklarının kaldırılması için kampanya yürüttüm. Aydınlar Dilekçesi’nde imzam vardır.”

‘Ben ödedim, sıra sende’
Ayaküstü görüşmelerinde bunu hatırlatmış Demirel’e:
“Sizi Zincirbozan’a uğurlamamızı hatırladım” demiş.
Demirel şu cevabı vermiş:
“Bu ülkeyi sevmek bazen fatura ödemeyi gerektirir. Ben ödedim. Şimdi de sen ödüyorsun.”
Haberal, Demirel’in kendisine “Senin vatanseverliğine toz konduramazlar” dediğini de ekledi.
Demirel, yüreklendirici şeyler söylemiş. Yardımcısı Aylin Cesur da yaptığı ameliyatları hatırlatıp, “Hastalarınızın duaları bile yeter size” demiş.

Sembolik önemi var
Gözaltına alınmış bir rektörü, bir eski Cumhurbaşkanı’nın sorguya uğurlamasına tanık oldum dün...
Bunun anlamını anlatmaya bile gerek yok.
Demirel’in jesti çok önemliydi. Herhangi bir “Geçmiş olsun” ziyaretinin çok ötesinde sembolik bir önemi vardı.
Cumhurbaşkanı düzeyinde aldığı bu destekle uçağın merdivenlerini daha güvenle tırmandı Haberal...

MESAJINI KURAN SURELERİYLE VERDİ:
‘Üzülmeyin, gevşemeyin! Sonunda üstün gelen siz olacaksınız.’
Sabah neler olduğunu sordum. Şöyle anlattı Haberal:
“7’de duştan yeni çıkmıştım, ‘Memurlar geldi’ diye haber verdiler. Hemen hazırlandım. Beklemiyordum aslında... Çağırsalar ifade vermeye giderdik. Ben Türkiye’yi düşünüyorum. Yarın bir çocuğun karaciğer nakil ameliyatına girecektim. Öbür gün de bir böbrek nakil ameliyatım vardı. Asıl önemlisi, pazar günü İstanbul’da uluslararası katılımlı Dünya Pediatrik Transplantasyon Kongresi yapılacak. Ben onur konuğuydum ve açılış konuşmasını yapacaktım. Dünyanın dört bir yanından bilim adamları gelecek. Şimdi onlara ne diyecekler? Türkiye’nin prestijini böyle harcamaya kimsenin hakkı yok.”
“Herkes haddini bilecek!”
Konuşurken zaman zaman tonunu sertleştirdi Haberal:
“Herkes haddini bilecek” dedi, “Yargı, yargı görevini yapacak; basın, basın görevini... Ben Türkiye adına üzülüyorum. Yazık değil mi bu ülkeye? Bakın bugün herkes gergin, herkes ayakta... Ben üniversitedeki arkadaşlarımı yatıştırmaya çalıştım. ‘Herkes görevinin başında olsun. İşler aksamasın. Şimdi bir numaralı görevimiz, ülkeye sahip çıkmaktır’ dedim.”
“AKP de o otelde kuruldu”
İkinci iddianamede yer alan ve muhtemelen gözaltına alınma nedenlerinden birini oluşturan meşhur otel toplantılarını sordum. Güldü:
“İktidar partisinin kuruluş toplantıları da o otelde yapılmıştı” dedi.
“Çok şükür, ben gömlek değiştirmedim. Hâlâ eski gömleğimin içindeyim” diye ekledi.
Çalışma odasında Atatürk için çıkarılmış ölüm fermanının asılı olduğunu anlatarak dünün idamlıklarının yarının kahramanları olabileceği mesajını verdi:
“Gün olur devran döner. Bunlar bugün var, yarın yoklar. Biz hep buradayız” dedi:
“Kendi kendime şunu söylüyorum: ‘Kırılma, aldırma Mehmet Haberal... şimdi dünden daha fazla çalışmalısın’.”
“Bu da geçer yahu!”
Yolculuğun sonunda uçaktan inerken yolculardan bir işadamı elini sıkıp, ”Bu da geçer yahu” dedi.
Kahkaha attı Haberal...
Sonradan öğrendim ki, Danıştay saldırısından Dink suikastına, İbrahim Şahin’le tanışıklığına kadar birçok konuyla ilişkilendiriliyormuş.
İlginç bir ayrıntı daha:
Adalet Bakanı’nın eşinin böbrek nakil ameliyatını da o yapmış. Ergenekon gözaltıları başlayıp kendisinin adı da geçince Adalet Bakanı, Haberal’a, “Merak etme, sana bir şey olmaz” demiş.
Bunu neye yormalı şimdi?
Adaletin bağımsızlığına mı?
Yoksa artık kontrolün hükümetin de elinden de çıktığına mı?

MEHMET HABERAL:
Adalet Bakanı ‘Merak etme! Sana bir şey olmaz’ demiş
45 dakikalık yolculuk boyunca yanındaki iki sivil polis nedeniyle “sıcak konu”ya girmemeye çalıştı Haberal...
Polisler benim ses kayıt cihazıyla görüşmeyi kaydedip kaydetmediğimi de sordular. Fotoğraf çekmemi engellediler.
Koşullar bu olunca Haberal da mesajlarını ilginç bir yöntemle, Kuran’dan ayetler okuyarak vermeye çalıştı.
Bahsettiği sureler şunlardı:
Nisa Suresi, 58. ayet:
“Emaneti ehline teslim edin. Adaletle hükmedin.”
Fatiha Suresi, 5. ayet:
“Allah’ım ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz .” (‘Padişahlara kulluk etmeyin’ demek istiyor” yorumunu yaptı Haberal...
Al’i İmran Suresi, 139. ayet:
“Gevşemeyin. Üzülmeyin. İnanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür.”
Taha Suresi 14:
“Benden başka Tanrı yoktur. Sadece bana kulluk et.”
Bunları saydıktan sonra şu yorumu yaptı Haberal:
“Bugün olup bitenin İslamla ilgisi yok. Koltuk ve rant kavgası bu...”


------------------------
KAYNAK: http://www.milliyet.com.tr
PKK'ya kıskaç operasyonu: 15 ilde 50'yi aşkın kişi gözaltında
DHA

TERÖR örgütü PKK'nın Türkiye'deki faaliyetlerini yönetip, yürüttükleri ileri sürülen kişi ve kurumlara yönelik Diyarbakır merkezli 15 ilde eş zamanlı düzenlenen operasyonlarda, aralarında 3 DTP Genel Başkan Yardımcısı ile Abdullah Öcalan'ın avukatının da bulunduğu 50'nin üzerinde kişi gözaltına alındı. Bu kişilerin, PKK'nın Türkiye'deki faaliyetlerini yürütenO koordinasyon birimiyle bağlantılı oldukları ileri sürüldü.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, yaklaşık bir yıldır sürdürdüğü teknik takip, istihbarat çalışmaları sonunda, Cumhuriyet Başsavcılığı'dan aldığı izinle, aralarında DTP'li yöneticilerinin de bulunduğu 'terör örgütü PKK'nın Türkiye'deki yasadışı faaliyetlerini yönettikleri' ileri sürülen kişi ve kuruluşlara yönelik büyük bir operasyon düzenledi. Diyarbakır'ın dışında operasyon İstanbul, Ankara, Aydın, Adana, Elazığ, Gaziantep, Şanlıurfa, Şırnak, Hakkari, Bingöl, Van, Batman ve Mardin'de de yapıldı.

DİYARBAKIR MERKEZLİ

Diyarbakır'da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü başta olmak üzere bir çok birimden oluşturulan özel ekipler Diyarbakır'da 27 ayrı nokta olmak üzere Batman, Tunceli, Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde sabah saat 04.00 sıralarında eş zamanlı operasyonlar düzenlendi. Büyük bir gizlilik içinde gerçekleştirilen operasyonlarda, özel harekat timleri ve çevik kuvvet ekipleri kentte sıkı güvenlik önlemleri aldı.

Diyarbakır'daki operasyonda Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na ait Konukevi ile aynı binada bulunan GAP Belediyeler Birliği, 29 Mart yerel seçimlerinde seçim yasaklarına uymadığı gerekçesiyle 12 gün kapatma cezası alan yerel Gün TV'ye baskın düzenlendi.

GAP Belediyeler Birliği'ne düzenlenen operasyonda çevrede Özel Harekat Timleri sıkı güvenlik önlemleri alırken, polisler içeriye çuvallarla girdi. Saatlerce süren aramada bilgisayar kayıtları, çok sayıda belge ve evraka el konuldu.

Gün TV'ye yapılan operasyonda ise görüntü kayıtları, bilgisiyar kayıtları ile bir çok belgeye el konuldu.

DTP'Lİ YÖNETİCİLER GÖZALTINDA

Diyarbakır polisinin düzenlediği operasyonda kentte DTP'li yöneticilerin evlerine de aramalar yapıldı. DTP Genel Başkan Yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun, DTP Diyarbakır il yöneticileri Celal Yoldaş, Mehmet Akın, DTP eski İl Başkan Yardımcısı Musa Farisoğulları, parti yönetecileri Engin Kutay, Kemal Aktaş, GAP Belediyeler Birliği'nden Arslan Özdemir, Roze Erdede, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in danışmanı Ahmet Zirek, Gün TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Birsin, kapatılan DEHAP eski Genel Başkanı Mehmet Abbasoğlu, terörist Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Siracettin Irmak gözaltına alındı.

DTP Genel Başkan Yardımcısı Altun'un Yenişehir İlçesi'ndeki park halinde bulunan otomobilinde de arama yapıldı.

IRMAK, KIZILTEPE'DE GÖZALTINA ALINDI

Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde yapılan operasyonda aralarında DTP Genel Başkan Yardımcısı Selma Irmak, Kızıltepe Belediye Başkan Yardımcısı Senanik Önen'in de bulunduğu 18 kişi gözaltına alındı.

DEMİRTAŞ: DTP'YE BASKI VAR

DTP Grup Başkan Vekili ve Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, Gün TV'de yapılan arama çalışmalarını izledi. Partilerini kapsayan bir operasyon olduğunu söyleyen Demirtaş, şunları söyledi:

"Biz de tam olarak nedenini bilmiyoruz. Bilgi almaya çalışıyoruz. Seçimden hemen sonra DTP'ye baskılardaki ciddi artış asla tesadüf değildir. İdari boyutu bir müddettir devam ediyordu. Ağrı'da ve Halfeti'deki insanlara yönelik saldırılar. Bugün de yargı ayağı ile partimize ve diğer kurumlara baskınlar tesadüf değil. Birbiriyle çok bağlantılıdır. DTP'nin seçim zaferini gölgelemek, seçimlerde elde ettiği başarıyı maniple etmeye yönelik bir operasyon olmasından kuşku duyuyoruz. Şu anda tesadüf olmadığı, seçimlerden sonraya denk getirildiği ve ciddi bir baskıya dönüştürülmek istendiği açıkça ortadadır. Genel başkan yardımcılarımızın şu an gözaltında olduğu söyleniyor."

BATMAN'DA BELEDİYEYE BASKIN

Batman'da DTP'li Belediye Başkanlığı'na düzenlenen operasyonda, önce Belediye Konukevi'nde kalan İmar İşleri Müdürü Heval Erdemli gözaltına alındı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nden 6 önce Batman Belediyesi'ne atanan Erdemli'nin gözaltına alınmasından sonra polis belediye binasına giderek İmar İşleri Müdürlüğü'nde arama gerçekleştirdi. Aramada, Heval Erdemli'nin dizüstü bilgisayarı, CD'leri ile müdürlükteki bilgisayar kayıtları ve evraka el koydu. Yaklaşık 2.5 saat süren aramanın ardından Erdemli, soruşturmasının yapılması için Diyarbakır'a getirildi.

Batman Belediye Başkanı DTP'li Nejdet Atalay, İmar İşleri Müdürü Heval Erdemli'nin gözaltına alındığını belirterek, operasyonla ilgili bilgisinin bulunmadığını söyledi.

TUNCELİ'DE GÖZALTI

Operasyon kapsamında Tunceli'de belediyeye düzenlenen baskında Belediye Başkan Yardımcısı Alican Ünlü gözaltına alındı. Polis, belediyede yaptığı aramada bir çok bilgisayar kayıtları ile belgelere el koydu.

Tunceli Belediye Başkanı DTP'li Edibe Şahin, polislerin yardımcısı Ünlü'nün evine sabah saat 05.00'de geldiğini belirterek, "Yaklaşık 2.5 saat süren aramada Ünlü'nın dizüstü bilgisaları ile bazı evraklarına el koydu. Kendisini de gözaltına alarak Diyarbakır'a götürdüler" dedi.

Diyarbakır'da gözaltına alınan ve adı açıklanmayan bir kişinin Elazığ'daki evinde arama yapıldı. Aramada, bazı belgeler, bilgisayar kayıtları ve bazı dokümanlara el konulduğu belirtildi.

GAZİANTEP VE ŞANLIURFA'DA OPERASYON

Diyarbakır'da, PKK'nın yürütme konseyi olarak bilinen ve başkanlığını Murat Karayılan'ın yaptığı Kürdistan Demokratik Topluluğu'nun Türkiye koordinasyon birimi sorumluları arasında bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan Kemal Aktaş'ın, Şanlıurfa'da bulunan kardeşi Cemal Aktaş'ın evinde de arama yapıldı. Savcılık talimatı ile Cemal Aktaş'ın, Şair Nabi Mahallesi'ndeki evinde saat 07.00 sıralarında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polislerince arama yapıldı. Yaklaşık bir saat süren aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı bildirildi.

Aynı operasyon kapsamında Gaziantep DTP İl Başkanlığı ile bazı DTP'lilerin evlerine polis eş zamanlı baskın yaptı. Yapılan aramanın ardından DTP İl Yönetim Kurulu üyesi Hasan Üner gözaltına alındı. Üner, Diyarbakır'a götürüldü.

Operasyon kapsamında Aydın'ın Germencik İlçesi Ortaklar Beldesi'nde de adı açıklanmayan bir kişinin evinde arama yapıldı.

DTP'Lİ AYNA: OPERASYONLAR SİYASİ

DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, Diyarbakır merkezli operasyonla ilgili olarak, "Operasyonun nedeni de, sonuçları da siyasidir. Ancak, çok tehlikelidir. Bunun altında inanın hepimiz kalırız" dedi. Ankara Balgat'taki DTP Genel Merkezi önünde basın mensuplarına açıklamada bulunan Emine Ayna, operasyonların sabaha karşı birçok kentte düzenlendiğini, DTP'nin yönetici ve üyelerinin gözaltına alındığını söyledi. Ayna, gözaltılarla ilgili kendilerine herhangi bir açıklama yapılmadığını bildirdi.

İNSANLAR BAŞKA ARAYIŞLARA İTİLMEK İSTENİYOR

Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, bu operasyonla DTP'nin siyaset yapmasının, seçimlerde elde edilen sonucun daha büyük başarılara dönüşmesinin engellenmeye çalışıldığını iddia etti. Ayna, şöyle dedi:

"Şu anda gerçekleşen 30 yıllık 'Ergenekon Davası'nın iddianamelerinde geçen fiillerle aynıdır. Yani demokratik siyasetin önü kapatılmaya çalışılıyor. Yine belirtiyorum; Operasyonun nedeni de, sonuçları da siyasidir. Ancak, çok tehlikelidir. Bunun altında inanın hepimiz kalırız. Sonuçlarını herkes ciddi düşünmek zorundadır. İnsanları demokrasi dışında başka arayışa itmedir bu. Hukuki anlamda ve aynı zamanda siyaseten bunun mücadelesini yürüteceğiz."

Ayna, Ankara'da DTP'lilere ait 2 evde arama yapıldığını, operasyon sonucu ellerinde net bilgi olmamasına karşılık 25'i Diyarbakır'da olmak üzere toplam 46 kişinin gözaltına alındığını duyduklarını söyledi. Ayna, "Ergenekon soruşturması' ile aynı zamanda yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, "AKP'nin DTP'ye karşı yürüttüğü tahammülsüzlük olarak değerlendiriyoruz. Herkes Ergenekon ile ilgilenirken, kimse DTP'ye yönelik baskıyla ilgilenmeyecek" yanıtını verdi.

Bu arada sabah saatlerinde operasyonların başlaması ardından çok sayıda polis ekibinin DTP Genel Merkezi'nin bulunduğu Balgat semtinde önlem aldığı dikkat çekti. Genel Merkezi'nin bulunduğu sokağın giriş ve çıkışını kontrol altında tutan polis ekipleri, genel merkez önünde de çember oluşturdu.


PKK'NIN 8 KİŞİLİK KOMİTESİ DE GÖZALTINDA

Diyarbakır merkezli 14 ilde eş zamanlı olarak düzenlenen operasyonun detayları da ortaya çıktı. Aylar süren teknik takip sonucu gözaltına alınan 50'yi aşkın kişiden 8'inin PKK'nın Türkiye koordinasyonunda görevli üst düzey kişiler oldukları ve doğrudan terör örgütünün talimatları doğrultusunda sivil itaatsizlik eylemlerini organize ettikleri bildirildi.

CEZAEVİNDEN ÇIKIP KANDİL'E GİTTİLER
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca görevlendirilen özel yetkili 5 savcı tarafından yürütülen soruşturmada, yönetici konumundaki 8 kişinin PKK yöneticisi olmak suçundan cezaevinde tutuklu bulundukları, 1 Haziran 2005 tarihinde değiştirilen TCK ve infaz yasası kapsamında serbest kaldıkları, cezaevinden çıktıktan sonra çeşitli tarihlerde Habur Sınır Kapısı'ndan çıkış yaparak PKK'nın Kandil Dağı'ndaki kongre ve konferanslarına katılarak buradan aldıkları talimatlar doğrultusunda Güneydoğu'da örgütün siyasallaşmasına yönelik faaliyetlerde bulundukları ifade edildi.

Gözaltına alınanlardan yönetici konumunda olan 8 kişinin, 2008 yılında Kandil Dağı'nda örgütün gerçekleştirdiği 'Kürdistan'a barış, başkan Apo'ya özgürlük şiarıyla değişim ve dönüşüm konferansı" adı altında gerçekleştirilen toplantıda Türkiye Çalışma Grubu (TÇG) adı altında bir yapılanmaya gidildiği, bu yapılanmanın başına ise aslen Türk olan Atakan Mahir adlı PKK'lı teröristin yönetici olarak getirildiği bildirildi. Gözaltına alınan 8 kişinin ise Türkiye kordinasyonu içinde görev alıp doğrudan Atakan Mahir'e bağlı çalıştıkları kaydedildi.

Bu kişilerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde PKK'nın siyasallaşması ve Türkiye'nin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere uluslararası kamuoyunda zor durumda bırakılmasına yönelik eylem ve faaliyetler içerisinde bulundukları bildirildi.


8 KİŞİLİK KOMİTE'NİN SUÇLANDIĞI EYLEM VE FAALİYETLER ŞÖYLE


Gözaltına alınan ve PKK'nın Türkiye kordinasyonunda görevli olmakla suçlanan komite üyelerinin, terör örgütünün 1 Haziran 2004 tarihinden sonra aldığı silahlı eylem kararı doğrultusunda kent merkezlerinde organize ettikleri eylem ve faaliyetler ise şöyle:

* Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra 2-23 Ocak 2000 tarihinde Kandil Dağı'nda yapılan 7'inci olağanüstü kongrede 'Demokratikleşme ve barış projesi' adı altında örgüt tüzüğü ile bayrağının değiştirilmesi sonrasında kent merkezlerinde siyasi çalışmalara ağırlık vermek.

* 5-22 Ağustos 2001 tarihinde 6'ıncı Ulusal Konferans adıyla Kandil Dağı'nda tekrar yapılan toplantıda, yeni strateji gereği şiddete dayalı olmayan, ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalarına aykırı biçimde ülkeyi uluslararası platformda halkı 'Sivil itaatsizlik', serhıldan (başkaldırı) tarzı eylemlere yönlendirmek.

* Kürtçe'nin seçmeli ders kapsamında üniversitelerde okutulması için rektörlüklere dilekçe vermek.

* Veliler tarafından 'Çocuğuma Kürtçe eğitim verilmesini istiyorum' adı altında Milli Eğitim Müdürlüklerine dilekçe vermek.

* Nüfus müdürlüklerine veya mahkemelere 'Kimliğime Kürt yazdırmak istiyorum' başvuruları yapmak.

* 'Ben de PKK'lıyım, yeni stratejiyi benimsiyorum' yönünde savcılıklara kendini ihbar etmek.

* PKK'nın 8'inci kongresini yaparak isim değişikliğine gitmesinden sonra sivil toplum örgütleri tarafından idamın kaldırılması, genel af, Kürtçe yayın serbestisi gibi faaliyetleri organize etmek.

* Yerel ve genel seçimlerde belediye başkanlıkları, il genel meclisi ve belediye meclisi ile milletvekili adaylarının belirlenmesi konusunda örgütün benimsediği isimlerin aday gösterilmesi.

* PKK'ya para toplanılması yönünde legal ve illegal alanda bağışlar toplanması

* Bu faaliyetleri Türkiye Koordinasyonu ve Demokratik Halk Birlikleri adı altında yürütmek.

* 26 Ekim 15 Kasım 2003 tarihinde PKK'nın 9'uncu kongresinde KONGRA-GEL adını aldıktan sonra Abdullah Öcalan'a sahip çıkma, kimliğimi istiyorum, toplumsal barış ve demokratik katılım için koşulsuz genel af, barış ve demokratik çözüm adı altında faaliyetlerde bulunarak kent merkezlerinde yaşayan kitleleri bu yönde yönlendirmek.

* 16-26 Mayıs 2004 tarihinde PKK'nın Kandil Dağı'ndaki 2'inci olağanüstü kongre olarak adlandırdığı 10'uncu kongresini yapmasından sonra bu kez Türkiye koordinasyonunda çalışan bu kişilerin örgütten gelen emir ve talimatlarla Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması, Kürtlere anayasal yurtdaşlık hakkı tanınması, çift taraflı ateşkes ile barış sağlanması faaliyetleri.

* Her platformda değerlendirip kamuoyu yaratmaya çalıştıkları, uluslararası alanda Türkiye'ye gelen yabancı heyetlere karşı Türkiye aleyhine baskı oluşturmaya çalıştırmak.

* PKK'nın 2005 yılında politikasında değişiklik yaparak Ortadoğu'daki son konjonktür doğrultusunda milliyetçi temelde devlet kurmak değil, demokratik konfederalizmin kurulması amacıyla çalışılması yönünde siyasi sınırları sorun yapmadan tüm Kürtleri içine alacak biçimde bir üst konfederasyon kurma kararı aldı. Kuzey Irak'ta gerçekleşen bu toplantıya katılarak burada benimsenen kararların Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'sunda yaşayan vatandaşlara benimsetilmesi yönünde kitleleri daha aktif siyasi eylem yapmaya zorlamaları.

* Çatışmalarda öldürülen PKK'lıların cenazelerinin sahiplenilmesi ve tören düzenlenerek vatandaşlarla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeleri.

* Abdullah Öcalan'ın doğum günü, Nevruz, PKK'nın kuruluş yıldönümü gibi etkinlikleri düzenleyerek vatandaşları sivil itaatsizlik eylemlerine zorlamak.

------------------------
kaynak:milliyet com.tr
Alman uzmanlar: Sabotaj yok...


BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili olarak Alman uzmanların hazırladığı ön raporun önemli bir şey sunmadığını söyleyerek, “Ama helikoptere sabotaj olmadığını görmemiz mümkün. Sabotaj ihtimali yok gibi bir şey" dedi.

BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, parti genel merkezinde, genel başkan yardımcıları Ahmet Şanverdi, Üzeyir Tunç, Mustafa Destici ve Hakkı Öznur ile bir basın toplantısı düzenledi.

Topçu, Alman uzmanlara yaptırılan “kaza kırım raporuö ile ilgili açıklamada bulunurken, kazanın olduğu 25 Mart’tan itibaren bir ekiple olay üzerinde çalıştıklarını anlattı. Kaza ile ilgili incelemeye “sivil bir el değsin diye" parti olarak konusunda uzman Alman ekibini Türkiye’ye davet ettiklerini kaydeden Topçu, “Alman uzmanların olay yerinde yaptıkları ilk incelemenin ardından bir ön rapor hazırladı. Bu rapor fazla bir şey ortaya koymuyor. Ancak kesin rapor birkaç hafta içinde çıkacak. Raporda, helikoptere sabotaj olmadığını görmemiz mümkün. Sabotaj ihtimali yok gibi bir şey" dedi.

ANKA
Hilmi Özkök neden yoktu?


Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı ‘Yıllık Değerlendirme Konuşması’nda ilginç ayrıntılar vardı.

Bazı gazeteciler Genelkurmay Başkanlığından ilk kez davet aldı. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Karaalioğlu, aynı gazetenin Ergenekon sürecinde adı sıkca gündeme gelen yazarı Şamil Tayyar,
gazeteciler Nazlı Ilıcak ve Ali Bayramoğlu da davetliler arasında yer aldı. Konuşmasını yapmak için salona giren Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, protokol sırasında yer alanların ellerini tek tek sıktı. Başbuğ, Eski Genelkurmay Başkanları İsmail Hakkı Karadayı ve Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ortasına oturdu. Eski Genelkurmay Başkanlarından Yaşar Büyükanıt davetliler arasında yer alırken, Eski Genelkurmay Başkanlarından Hilmi Özkök’ün olmaması dikkat çekti. Özkök akşam saatlerinde yaptığı açıklamada, İzmir'de oturduğu için konuşmaya katılamadığını fakat televizyondan izlediğini söyledi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, kolundan çıkardığı saatini masanın üzerine koydu. Yaklaşık 2 saat süren konuşmasının ardından saatini koluna takmak yerine cebine koydu. Konuşmanın ardından konuklar onuruna verilen öğle yemeği öncesi Başbuğ, davetlilire yemek salonun girişinde karşılayıp tek tek içeri davet etti. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile birlikte gazeteciler M. Ali Birand, İsmet Berkan, Murat Yetkin, Ali Kırca, Mehmet Altan, Şamil Tayyar, Nazlı Ilıcak, Mustafa Karaalioğlu, Can Dündar, Ali Bayramoğlu. Eski Genelkurmay Başkanlarından, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Yaşar Büyükanıt.

ORG. BAŞBUĞ’DAN SÜRPRİZ AÇILIM: TÜRKİYE HALKI

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne itimadı sarsan iki yaklaşım olduğunu belirtirken bunlardan birinin "Demokratlık kisvesi" adı altında TSK’yı yıpratmak amacıyla sistematik muhalefet yapılması olduğunu söyledi.
TSK’nın demokrasi adına sık sık eleştirilmemesi gerektiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, TSK’yı yıpratmaya yönelik ikinci yaklaşımı "Toplumun mütedeyyin kesimlerini etkilemek amacıyla yürütülen TSK’yı din karşıtı olarak gösteren kötü niyetli propaganda kampanyaları" şeklinde açıkladı. Orgeneral Başbuğ, "Toplumumuz bu kampanyaya itibar etmemekte ordusunu sevmekte ve güvenmektedir. Bu asker Türk milletinin bizatihi kendisidir" dedi.
Orgeneral Başbuğ askerlik mesleğinin profesyonel niteliğine saygı gösterilmesi gerektiğini belirtirken “Askerlere kendisini organize etme konusunda önemli boyutta otonomi verilmelidir" diye konuştu.
Bugün bazı cemaatler ekonomik güç olmaya gidiyor. Sorun dini duygularının kendi amaçları için alet olarak kullanılmasıdır. Kendilerini demokratik güç olarak takdim etmekte ve güç olarak göstermektedirler. Hedeflerine ulaşmakta TSK'yı hedef göstermektedirler. TSK aleyhine faaliyet göstermektedirler. TSK'nın etkisiz kalacağını düşünmek büyük yanılgıdır.Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "TSK, Atatürk’ün bize emanet ettiği ulus devlet, üniter devlet yapısını korunmasında elbette taraftır, taraf olmaya devem edecektir. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne itimadı sarsan iki yaklaşım olduğunu belirtirken bunlardan birinin "Demokratlık kisvesi" adı altında TSK’yı yıpratmak amacıyla sistematik muhalefet yapılması olduğunu söyledi.
TSK’nın demokrasi adına sık sık eleştirilmemesi gerektiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, TSK’yı yıpratmaya yönelik ikinci yaklaşımı "Toplumun mütedeyyin kesimlerini etkilemek amacıyla yürütülen TSK’yı din karşıtı olarak gösteren kötü niyetli propaganda kampanyaları" şeklinde açıkladı. Orgeneral Başbuğ, "Toplumumuz bu kampanyaya itibar etmemekte ordusunu sevmekte ve güvenmektedir. Bu asker Türk milletinin bizatihi kendisidir" dedi. Orgeneral Başbuğ askerlik mesleğinin profesyonel niteliğine saygı gösterilmesi gerektiğini belirtirken “Askerlere kendisini organize etme konusunda önemli boyutta otonomi verilmelidir" diye konuştu. Bugün bazı cemaatler ekonomik güç olmaya gidiyor. Sorun dini duygularının kendi amaçları için alet olarak kullanılmasıdır. Kendilerini demokratik güç olarak takdim etmekte ve güç olarak göstermektedirler. Hedeflerine ulaşmakta TSK'yı hedef göstermektedirler. TSK aleyhine faaliyet göstermektedirler. TSK'nın etkisiz kalacağını düşünmek büyük yanılgıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Yıllık Değerlendirme Toplantısı" başladı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Harp Akademileri Komutanlığı’nda yıllık değerlendirme konuşmasını yapıyor. Toplantıya üst düzey komutanlar, öğrencilerin yanısıra, çok sayıda gazete, televizyon ve haber ajansı yöneticisi, yazar, gazeteci katıldı.

Başbuğ'un konuşmasında öne çıkan başlıklar

Sivil - Asker ilişkilerinin özü anlaşılamıyor

Askerlik mesleğinin ne olduğu anlaşılmalı

Askerlik meslekten ziyade yaşam biçimidir

Toplumların dönüşümünde modernleşmesinde asker daima öncü olmuştur

Silahlı kuvvetlerde etik ve ahlaki değerler çok önemlidir. Askerin üniformasının şerefi ve onuru herşeyin üstündedir

Askerlikte güven ve itimat ilişkisi çok önemlidir

Askerliğin toplumun güveni itimatı üzerine inşaa edilmesi hayatidir

TSK yapılan anketlerde her zaman en güvenilir kurum olarak başta yer almaktadır

TSK'ya itimadı sarsan iki yaklaşım var

Demokratlık kisvesiyle TSK eleştirilmemeli

TSK'yı din karşıtı olarak gösterenler var

Bu asker Türk milletinin kendisidir. Kim ne derse desin Türk ordusu, halktır, halktandır, halk içindir

Asker ve sivil ilişkileri kendine özgü şartları dikkate alınarak incelenmelidir.

Sivil liderler gerçek güce sahiptir.

Sivil asker ilişkileri yasalar çerçevsinde güven ve itimada dayalı askerlik meseğine saygı göstermesine dayalıdır

Askeri liderlerin sorumlulukları önemlidir.

Güvenlikte askerin tavsiyeleri dinlenmeli

Yaptıkları tavsiyeler dinlenecek ve değer verilecek. Sivis asker ilişkilerini sağlıklı yürümesi için önemlidir.

Ancak son söz sivil iradededir. Ancak dikkate alınmaması durumunda ortaay çıkacak zararlar karar vericiler olan siyasilere aittir.

Sivil asker ilişkilerini Genelkurmay Başkanı yürütür.

MGK'yı sorgulayanlar yasaları okumalı.

Demokrasi ve laiklik vazgeçilmezdir. Günümüz şartları TSK'nın önemini artırıyor.

Türkiye 1970'den buyana terör örgütleriyle mücadele etmiştir. En büyük zararı PKK vermiştir. PKK eylemlerini etnik çatışma gibi göstermeye çalışmış ama başaramamıştır.

30 yıldır mücadele etmemize rağmen bazı kavramları oturtamadık. Asimilasyon nedir, entegrasyon nedir, millet kavramı nedir?

Kurumlarda ayrımcılık yapıldığını öne sürmek büyük bir haksızlık. TSK ayrımcılık uygulanmaması konusunda emsalsiz bir örnek.

Şehit olanlar arasında çok sayıda Kürt ve Zaza evladımız var nereye koyacaksınız bunları.

'TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR'

Türk Devrimi ve Modernleşmesi" konusundaki tespitlerini de anlatan Orgeneral Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bir devrim, devrimin amacının ise bir ulus devletin yaratılması olduğunu kaydetti. Bu düşünceden hareket ederek Atatürk’ün, Türk milletini "Türkiye
Cumhuriyeti’ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir" şeklinde tanımladığını anımsatan Orgeneral Başbuğ, "Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kimdir? Cevap, Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada - ki burası Türkiye’dir - yaşayan halkın bütününü, yani hiçbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret etmektedir. Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Türk milleti denileceği, Atatürk’ün ’Türk milleti’ tanımında açıkça yer almaktadır" diye konuştu.

TSK'yı "din karşıtı" göstermek isteyenler var


Bugün bazı din eksenli cemaatler kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadır. Ancak bu güç imajı ve algısı yanıltıcıdır. İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendilerine en büyük tehdit olarak TSK'yı görmektedirler.

Bunun için de her fırsattan istifade ederek destekleyicilerinin de yardımıyla TSK aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı hukuk devleti kapsamında (altını çiziyorum) hukuk devleti kapsamında TSK'nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır.

Şimdi burada haklı olarak şu soruları sorarak bu konuyu kapatalım:

- Anayasanın 24. maddesinde açıkça belirtilmesine rağmen dinin sosyal ekonomik ve siyasel düzenin kısmen de şekillendirmesini kabul edebilir misiniz?

- Bu kapsamda din eksenli bazı cemaatleri, toplulukları hareketleri anayasanın 24. maddesine göre nereye koyacaksınız?

- Önemli olan dinin, din duygularının, dince kutsal sayılan şeylerin herhangi bir şekilde, herhangi bir amaçla istismarına yönelmesi değil mi?

- Dinin araçsal hale getirilmesi, dine yapılacak en büyük kötülük değil mi?

- Dinsel cemaatlerin siyasal alanda yer alması modernitenin çok önemli bir özelliğini aşındığı anlamına gelmez mi?

- Modern toplumlarda kişi artık bir cemaatin üyesi olmayı değil birey ve vatandaş olarak yer almıyor mu?

- Toplumun inanan-inanmayan, dindar-dindar olmayan ayrımı yapanlara soruyorum; inanan-inanmayan, dindar-dindar olmayan ayrınmını yaparken insanların iman ve dini inançlarını siz hangi hakla değerlendiriyorsunuz? Bu hakkı size kimse vermiyor ki, Allah ile kul arasındaki bir konuyu siz nasıl değerlendirerek bu kişiyi inanan-inanmayan diye ayırabilirsiniz? Bu aslında dinize karşı en büyük saldırıdır.

- Böyle yaprak gruplaşmalar, cemaatleşmeler ile kutuplaşmalar ile nereye gideceğiz?



---------------------
KAYNAK:milliyet.com.tr
ÇYDD'den burs alan 3 öğrenci de gözaltında


"Ergenekon" soruşturması kapsamında evinde arama yapılan ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’ın avukatı Hüseyin Karataş, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne geldi.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Karataş, gözaltındaki ÇYDD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ayşe Yüksel ile Perran Yorgancıgil’in de avukatı olduğunu belirterek, emniyete müvekkilleri için geldiğini söyledi.

3 ÖĞRENCİ GÖZALTINDA
Avukat Karataş, Prof. Dr. Saylan’ın evinden alınanlar arasında, herkesin internetten indirebileceği AK Parti’nin kapatılması istemiyle açılan davanın iddianamesinin de bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Türkan Hanım’ın sağlık durumu iyi ancak uygulama karşısında şaşkın. Gözaltında bulunan diğer arkadaşları da ziyaret ettim. Onlarda da bir suçluluk telaşı görmedim. Suç sayılabilecek bir durumları ve suçlularla bağlantıları olmadığı için çok rahatlar. Hepsinin durumu iyi, moralleri çok yüksek. Yalnız ilginç olan bir şey var, gözaltında bulunanlar arasında ÇYDD’den burs alan 3 öğrenci de bulunuyor. Biri hukuk, diğerleri mühendislik fakültesinde okuyor."

Öte yandan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek Prof. Dr. Erol Manisalı ile görüşen avukat Bülent Utku da müvekkilinin sağlığı ve moralinin iyi olduğunu, ifade vermeye daha sonra başlayacağını kaydetti.




-----------------------
kaynak:milliyet.com.tr
Baykal: Ergenekon AKP ve savcı darbesi
ANKA

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleştirilen son gözaltıları değerlendirirken, “Bu uygulamalar, hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe, sadece tankla, topla, silahla, üniformayla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor da. Türkiye, bu darbeyi yaşıyor. Bu darbenin içinde, darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmakta hepimizi derinde yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği, maalesef gözlerde saklanamıyor. Bu, bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Daha da acısı, bu, bir savcılık darbesidir" dedi.

Baykal, Meclis’te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ergenekon soruşturması kapsamında son gözaltıları değerlendirdi. Baykal, Ergenekon soruşturmasının son gözaltılarını sorular yönelterek değerlendirdi. Sözlerine, “Nedir bu dava?" diye sorarak başlayan Baykal şöyle dedi:

“Ergenekon Terör Örgütü deniyor. Mahkeme ‘böyle bir değerlendirme yapamazsınız’ diyor ama hala Ergenekon Terör Örgütü diye yazanlar yazıyor. Peki bu ne? Türkiye’nin rejimini yakından ilgilendiren böyle bir örgüt nasıl kuruldu, kimler kurdu? Hangi tarihte kuruldu bilen var mı? Başındakiler nasıl değişti bilen var mı? Kapsam nasıl değişti? Genelkurmay Başkanı’na soruyorlar ‘siz bu örgütü biliyor musunuz?’ diye, ‘ben böyle bir şey duymadım’ diyor."

Baykal, Ergenekon Terör Örgütü’nden hiç kimsenin haberi olmadığını ileri sürerek, “Askerin, sivilin haberi yok. hiçbir istihbarat örgütünün haberi yok. İddianameden görüyoruz ki bunlar ta 1960’ lı yıllar dahil, bütün yakın tarih boyunca etkin bir örgütmüş. Bütün olayların içinde bunlar varmış. Var da nasıl var, kim kurdu, kim yönetti? Bu örgüt AKP’ye karşı kurulmuş örgüt mü, evet öyle anlaşılıyor" dedi.

-AKP’NİN ADI YOKKEN KURULMUŞ-

Gözaltına alınan ve tutuklananların "AKP karşıtı" olduğunu iddia edenlere Baykal, “AKP’nin adı yokken kurulmuş. Bu örgüt iddianameye bakıldığında İddianamede taaa 60’lardan bahsediliyor. O zaman kime karşı kurulmuş" diyerek yanıt verdi.

“O zaman kime karşı kurulmuş, kim kurmuş o zamanki hedefi neymiş?" diye soran Baykal, Ergenekon’un ürkütücü bir kavram olarak Türkiye’ye yerleştirilmeye çalıştığını vurguladı. Ergenekon çimentosunun beyinlere aktarıldığını kaydeden Baykal, “Böyle bir teşkilat. Türkiye’de yapılmış yığınla yanlış iş var. Yanlış işler varsa takip edin. ‘Hayır biz bu yanlış işleri buraya bağlayacağız. Buradan bir çok yere elimizi kolumuzu tutarak bağlanacağız’ Bu güvenilir, ciddi, sağlam hukuki dava niteliğini taşımıyor" diye konuştu.
Baykal, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Ergenekon soruşturması ile ilgili sözlerini hatırlatarak, “Yargıtay onursal başsavcısı ‘40 yıllık hukuk hayatımda böyle iddianame görmedim’ dedi. Bunu söyleyen bir siyasetçi değil, kendisine güveni saygısı olan bir hukukçu. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir hukukçu böyle bir iddianame görmedi. Böyle iddianame olmaz, kapsamı belli değil, tanık mı, sanık mı, şüpheli mi belli değil, böyle iddianame olur mu?"dedi.

-"İDDİANAME DEĞİL İTHAMNAME"-

Ergenekon iddianamelerinin hiç bir somut dayanağı olmadığını öne süren Baykal, “Oradaki her lafın bir bağlantısı olacak. İddia olacak, herkesle ilgili iddianame ise somut olaylara dayalı sağlam kanıtlara dayalı bir iddianame olacak. İddianame ayrıdır, ithamname ayrıdır. İddianamede somut bir iddia olacak, kanıtlara, şahıslar, bağlantılar olacak. Eni sonu belli olacak" diye konuştu.
Mahkemenin iddianameyi tanzim etmek durumunda olduğunu belirten Baykal, “Yığınla isim. Niçin hangi bağlantıyla nasıl belli değil, birbirini tanımayan insanlar aynı terör örgütünün birinci derecede sorumluları olarak orada yer alacak. Bir karmaşa. Ortada hukuki geçerliliği olan bir iddianame var mıdır? tartışması var. O iddianame doğrultusunda insan haklarına, adil yargılanma hakkına saygı gösterilip gösterilmediği de ayrı" dedi.

-"DANIŞTAY CİNAYETİ"-

Ergenekon sanığı Tuncay Güney’den de “Haham" diye bahseden Baykal, şu iddiaları gündeme getirdi:
“Bir yandan tutuklamalar devam ediyor, bu dava görülmeye başlanmış. İfadeler alınıyor, bir yandan yargılama yürüyor bir yandan iddianame hazırlanıyor böyle bir yargılama dünyanın neresinde görülmüş. Böyle bir şeyi mazur görmek mümkün değil. Ortada bir haham var, bir gizli tanık var. İşkence altında alındığı gizlenen iddiaları. Ona dayalı olarak iddianame. Gizli tanık ilgi çekici bir isim. Davanın temel hedefleri şunlar, ‘Danıştay cinayeti aslında bir Ergenekon cinayetidir. Cumhuriyet mitingleri aslında bir terör örgütü planlayıp uyguladığı gayrimeşru hükümeti yıkmaya dönük bir faaliyettir. Gizli tanık ablasını öldürmekten hapis cezası almış, öz yeğinini satarak fuhuşa zorlamaktan hapis, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayından hapis cezası almış, bu kişi Danıştay davası sırasında Atatürk hakkında çok ağır iftiraları çekinmeden yapmış. Böyle bir kişi Ergenekon davasının en temel dayanak noktalarından birisi. Meğer Danıştay cinayetini Ergenekoncular işledi’ diyecek. Önce mahkemeye sonra Türkiye’ye kabul ettirecek. Akıl bu kadar kendinden geçti mi? Sorumluluk, vicdan diye bir şey yok mu?"

-HERKESİN KENDİNE GÖRE-

Herkesin kendine göre bir “Ergenekon’u" olduğunu vurgulayan Baykal, “Hahamın işkenceyle alınmış itirafları, gizli tanığın durumu, Herkesin kendine göre bir Ergenekon’u var, herkesin hesaplaşılmasını istediği biri var. O da içine girsin diyor. Herkes kendi hesabını Ergenekon üstünden götürmeye çalışıyor. Ergenekon bir süre sonra korku sembolü haline geliyor. Gerçekleri bildiği halde pek çok kişi bunları bana da kulp takarlar diye konuşmuyor" dedi.

Baykal, son gözaltına alınanlarla ilgili de şunları söyledi:

-HOCALARIN HOCASI-
“Dün kapsamlı ve toplumda büyük heyecan yaratan gözaltılar uygulandı. Devletin eski rektörleri, ÇYDD’nin üyeleri gözaltına alındılar ya da evleri arandı. Olayın resmi bilgi ile aydınlatılmış yönü yok. Mehmet bey (Mehmet Haberal) niçin gözaltına alındı kimse bilmiyor avukat da bilmiyor, daha uzun sürede de bilmeyecek. Saygın önemli bir insan. niye aldığınızı gerekçeleriyle açıklama ihtiyacı bile duymuyorsunuz. Kadıncağız (Türkan Saylan) çok ciddi sağlık sorunuyla karşı karşıya olmasa onu da alacaklar. Bu dernek terör derneği mi? Gerekçeniz var mı, yok aldık gitti. böyle bir durum olabilir mi? Nedir bunların özelliği diye bakıyorum. Haberal bu toplumun yetiştirdiği en seçkin, değerli, en değerli, üreten aydınlarından birisi. sabaha karşı ikide havaalanında uçakta böbrek beklerdi. Koşar ameliyat girerdi, hocaların hocası. Binlerce ailede hayır duası alıyor. Bu insanı niye alıyorsunuz? Alındığı zaman tek derdi eyvah ameliyata girecektim ne oldu hasta? Terör örgütü kurmuş, Türkiye’yi anayasayı, rejimi çığırından çıkaracakmış, hakşinaslıktan uzak bir anlayışla devlet yönetilir mi? Türkan hanım ne yaptı söyleyin, 29 bin öğrenciye burs veriyor. 36 bin genç kızı okula çekmiş. Çağdaş eğitim projesine kendini adamış bunu mu içinize sindiremiyorsunuz, bu projeyi mi engellemek istiyorsunuz? Çağdaş eğitim anlayışı, laik genç kuşakların yetişmesini mi engellemek istiyorsunuz?"

-"SAVCI DARBESİ"-

İçinde bulunan tablonun çok acı bir tablo olduğunu, hukukun, anayasanın, adaletin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bir yansıması olarak hiçbir şekilde anlaşılamayacağını ifade eden Baykal, “Bir acı, karanlık dönemdir. Bu dönemi planlayanlar, uygulayanlar, yönlendirenler, destek olanlar, seyirci kalanlar, tarih içinde sorumluluklarını üstlenmişlerdir. Biz, bu manzarayı ortaya koymak, kabul edilemez bir manzara olduğunu anlatmakla görevliyiz" diye konuştu. Baykal sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu, hiç şüphe yok bir terördür. Terör, herkesin kendi enstrümanlarıyla, yetkisiyle, olanaklarıyla yapabileceği bir şeydir. Şimdi böyle terör bir terör uygulanıyor. Bu uygulamalar, hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe, sadece tankla, topla, silahla, üniformayla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor da. Türkiye, bu darbeyi yaşıyor. Bu darbenin içinde, darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmakta hepimizi derinden yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği, maalesef gözlerden saklanamıyor. Bu, bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Daha da acısı, bu, bir savcılık darbesidir.




-----------------------
KAYNAK:milliyet.com.tr
DP'de Amblem Değişikliği
14 Nisan 2009 21:04DP lideri Soylu, GİK toplantısında parti amblemini değiştirme kararı aldıklarını açıkladı.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısında parti amblemini değiştirme kararı aldıklarını açıkladı. Soylu, Türkiye haritası üzerinde kırat bulunan amblemin yerine sadece kırat amblemini kullanacaklarını söyledi.

Soylu, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, bugün toplanan GİK Toplantısı'nda, parti ambleminde yer alan Türkiye haritası üzerinde kırat bulunan parti amblemini sadece kırat olarak değiştirilmesinin kararlaştırıldığını belirtti. Türkiye haritası ile kırat yan yana geldiğinde karmaşılık oluşturduğunu belirten Soylu, seçim pusulalarında karmaşıklığın görüldüğünü kaydetti. Soylu, daha önce kullandıkları kırat amblemine dönülmesi kararının GİK üyelerinin tamamının oyu ile kararlaştırıldığını vurguladı.

Soylu, GİK'te ayrıca partinin Ankara'daki mülkleri olan Genel Merkezi binası, Selanik binası ve Celal Bayar Köşkü'nün mevcut olan tüzükteki şekli ile satılmasını daha da zorlaştıran ve olağanüstü bir genel kurul iradesine bırakan bir kararın çok doğru olacağına inandıklarını kaydetti.

Soylu, partinin şeffaflığını ve hesap verebilirliğini ortaya koymak adına bazı kararlar aldıklarını kaydetti. Soylu, son kongrede partinin hesaplarını internetten yayınladıklarına işaret ederek, aldıkları kararla, partinin sır niteliğini taşıyan konuları haricindeki bilgilerin, müracaat halinde açıklanabileceğini kaydetti.

"Partiye ait mülkelerin satışını zorlaştıracak bir kararın alınması bir endişeden mi kaynaklanıyor?" sorusuna Soylu, "Hiçbir tereddütüm yok. Fakat vicdanı olarak bunlar partinin mülkleridir. Bu mülklerin satılmasını sadece seçilmiş bir kurulun değil, aslında yelpazede bütün tabanın sorumluluğu içinde olduğunu ve herkesin rızasıyla olabileceği bir anlayış içerisinde olduğumu söylemek istiyorum. Bütün arkadaşlarımız da buna rıza gösterdi. Daha doğrusu bu bir tavsiye kararından çok büyük kongrede bir tüzük tadilatı, değişikliği olarak büyük kongrenin önüne getirilecektir" dedi.

Demokrat Parti, 2007 seçimleri öncesinde Anavatan Partisi'yle birleşme girişimleri öncesinde ismini ve kırat olan amblemini değiştirmişti. Demokrat Parti'nin amblemi, mülklerin satışı ve hesapların şeffaflığı tüzükte yapılacak değişiklikle mümkün olacak.


------------------------
KAYNAK:http://www.aktifhaber.com