Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: VARAN-5
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
Bu seyahatimizde dostlarımızla Batı'nın SONE'sini, nasıl bize çevirip sonuna 'benim-bizim anlamına gelsin' diye M ekleyip SONE'M demişiz buna bakalım önce, olmaz mı?

Demiştik ki:

NAZIM TÜRÜ:SONE'M
****************************
1-Batı edebiyatındaki 'Sone' nin değişik bir versiyonudur. Kuple oluşumu Batı Edebiyatındaki 'sone' ile aynıdır.
Batı Edebiyatında kafiye yapısına göre sone türleri vardır.

Fransız sone'si (abba-abba-ccd-eed) dizilişi ile;
İtalyan sone'si (abba-abba-ccd-ede) dizilişi ile,
İngiliz sonesi ise Fransız sonesinin kafiye dizilişini muafaza ederek, ilk 10 mısrayı bir bent yapmakta, son iki mısrayı ayrı bir bent yapmaktadır.

Türk edebiyatına Servet-i Fünuncular döneminde giren sone'yi bizim şairlerimiz çeşitli şekillerde kullanmışlardır.

Türk şiirine yeni nefes alanları sunmaya çalışan GÜLCE edebi akımı, Fransız,İtalyan ve İngiliz sone kafiye dizilişlerinin dışında yeni bir kafiye dizilişi ve adı önermiştir.


2-SONE' M'in şekli ve Kafiye şeması şöyledir.
--a
--b
--b
--a

--c
--d
--d
--c

--e
--f
--f

--e
--g
--g

ve tabii ki 7+7=14 ölçüde...

Demişiz...
İyiki de demişiz...
Hani şu 'sefil aynalı dolap' ı sanat sanan marongoz eskileri, 'mızıka çalmasını bilmeyen acemi çocuğun kırlarda akşam oluyor diye tirtir titrediği vakitleri torunlarına her seferinde, kuzuların yanına canavar koyarak -fabl diye-ballandıra ballandıra ve değişe değişe anlatan dede var ya; hah işte onlar...
Ve de elbette;
Bizim egozima gömlekli motosiklet sürücüsü şairler ve kopyacı ozanlarımız.
Bir de,
Kocaman bir kartvizitin üstüne ŞAİRRRR diye yazıp toplantılarda her önüne gelene kartvizit dağıtan ahbaplarımız var ya onlar işte, onlar, bizim dünya şiirine açılımlarımıza hiç mi hiç tahammül gösterememekteler.

Ancakkkkkkkk;
Ustalar ustası, üstad Necip Fazıl Kısakürek, 1926 ve 1927 de kaleme aldığı o meşhur 'KALDIRIMLAR-3' şiirinde ve 'AÇIKLARDA' şiirlerinde, bu tahammülsüzlere inat bakın ne yapmış?

Çekil meydandan okumayan kafa. O kafa ki, yeniliğe karşıdır. O kafa ki, millîliğe ve mâneviliğe ve yerliliğe, bizden olana da karşıdır. Gelişmeci değildir. Kucaklaşamaz dünyayla. Mahalli de değil, evrensel de...

Buyurun aziz ve muhterem GÜLCE sevdalıları can kardeşlerim. Üstadımızın dizeleri bizi bekliyor... Okuyalım birlikte...


KALDIRIMLAR-3

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime, der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

1927
Necip Fazıl KISAKÜREK

AÇIKLARDA

Bir ağızdan çalınan düdükler, kalın kalın,
Boşlukta tos vuracak nokta arayan çığlık.
Koşup, yılanlar gibi üzerinden suların,
Arıyor teknemizi oturacak bir sığlık.

Omuz omza şahlanan dalgalar, büyük büyük,
Bir ses işitip ürkmüş, sürülerle canavar.
Gözlerinde kıvılcım, ağızlarında köpük,
Birbirinin üstünden atlayıp geliyorlar.

Gittikçe boşluklara düşmekteyiz enginde;
Arkadaki sahilse, fosfor bir iz halinde,
Her ân bir parça daha uzaklaşıyor bizden.

Deniz, bu yerde ölüm korkusu kadar derin;
Kocaman bir kuş gibi geliyor peşimizden,
Ruhu, bu kapkaranlık suda can verenlerin...
1926
Necip Fazıl KISAKÜREK

Gelecek GÜLCE dolu Varan'la seyahatlerde buluşmak ümidiyle...
Selamlar, saygılar...

Mustafa CEYLAN