Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: RIZA AKDEMİR (Nostalji)
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
NOSTALJİ



Bir mucize olsa bir gün aniden

Kaybolsa saçımı dolduran aklar

Kırk yıl öncesine dönsem yeniden

O şehir, o gençlik ve o sokaklar.



Elimde valizim bir kuşluk vakti

Yürüsem o şehrin caddelerinde

Aradan kırk sene geçmemiş gibi

Yine öyle coşkun ve öyle zinde.



Meydanda bir bezden topun ardından

Arkadaşlar yine koşuşup dursa

Rüya güzelliği içinde zaman

Kule’de bir saat dokuzu vursa.



İlerde bir ahşap ev köşe başında

Itırlar, şebboylar penceresinde

Ve sonra hoş bir kız on beş yaşında

Hovarda şarkılar tatlı sesinde.



Bahçemizde yaşlı kiraz ağacı

Gölgesinde yazın oturduğumuz

Şu çayırlar işte rüzgar esince

Üstünde uçurtma uçurduğumuz.



Kapının önünde bir süre kalsam

Kalbimde heyecan, köpüklü taşkın

Uzanıp kapının zilini çalsam

Atılsa boynuma kardeşim şaşkın.



Hasretle divandan doğrulsa babam,

Uzansa saçıma doğru elleri

Toplansa o akşam hısım akrabam

Yadetsek birlikte geçen günleri.



Aydınlık yüzünde şafaklar gülen

O kız yine çiçeklere su verse

Penceremden penceresi görülen

Gülümseyip bana selam gönderse.



Bir mucize olsa bir gün aniden

Kaybolsa saçımı dolduran aklar

Kırk yıl öncesine dönsem yeniden

O şehir, o gençlik ve o sokaklar...



Rıza AKDEMİR
GİDİYORUM BEN DİYORSUN

Saat dursun, zaman dursun
Otur şöyle ne olursun
Daha merhaba demeden
Gidiyorum ben diyorsun

Kalbimi peşine takıp
Serin bir su gibi akıp
Beni ateşte bırakıp
Gidiyorum ben diyorsun

Eskiden böyle değildin
Beni kalbinden mi sildin?
Ateş almaya mı geldin?
Gidiyorum ben diyorsun

Yelkovanı alıp geri
Bozdum bütün saatleri
Daha girmeden içeri
Gidiyorum ben diyorsun

Nasıl söndürdün neşemi
Alacağın olsun e mi
Daha tutmadan elimi
Gidiyorum ben diyorsun

Perdelerin gerisinde
Akşam tül tül erisin de
İki sözün birisinde
Gidiyorum ben diyorsun.

Rıza AKDEMİR
GEÇEN GÜN

Oğlunu geçen gün gördüm bir kızla
Bir görsen ne kadar heyecanlıydı
Seneler nasıl da geçiyor hızla
Oğlun büyümüştü, delikanlıydı.

Çehresi bir biblo kadar güzeldi
Saçları, gülüşü, yüzü tıpkı sen
Tutup ta alnından öpesim geldi
Gözlerim yaş dolu baktım peşinden.

Rıza AKDEMİR
ANNEM

Rize' de o küçük dağ evimizde
Kırlangıçlar kadar neşeli, hürdüm
Rize' de o küçük dağ evimizde
Annemin dizinde rüya görürdüm.

Sonra uzaklardan uzanıp bir el
Beni o yuvadan koparıp almış
Ne varsa yıkılmış, ne varsa güzel
O günden içimde acılar kalmış

Sallanan bir mendil, vapur, hıçkırık
Kumsalda bir kadın, bir siyah nokta
Annem boynu bükük, kanadı kırık
Öylece çaresiz kalmış uzakta

Peşimden gözyaşı dökmüş durmadan
Gelin duvağına karalar sarmış
"Gülcemal" limana girdiği zaman
Annem sahillere bakar, ağlarmış

Her saati acı,her günü bir dert
Aradan seneler, seneler geçti
Alev alev yandı bağrımda hasret
Sormayın başımdan ah neler geçti

Öldü... Ulaşmadan yaşı elliye
Şimdi bir tepede garip mezarı
Oğlum bir gün dönüp gelecek diye
Gözlemekte halâ boş ufukları

Rıza AKDEMİR