Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Mihrican Ve Mehmet ÖZDEMİR.
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.

Bugüne değin birçok şiir kitabı okudum; içtenlikle, derinlikle, sevgiyle… Bilinen ustaların dışında pek azından etkilendim.

Gülce edebi topluluğu içinde kültürü, tevazu dolu beyefendi kişiliğiyle sevgimi, saygımı, dostluğumu kazanmış yegane insanlardan birisi Saygıdeğer, Mehmet Özdemir Hocamız.

Gülce çalışmalarında kısa, anlaşılır, özlü ve derinlikli şiirleriyle hele ki aruz’ lu çalışmalarıyla gönlümde bir dostluk gülü olup çoğaldı her geçen gün katmer katmer açan yapraklarıyla…

Değerli Hocamızın gerek serbest gerek Gülce nazım türleriyle kaleme aldığı bütün şiirlerine hayranlık duyan ben; bu değerli kalemin Gülce/Buluşma türünde özüyle çağladığını,

Cinaslı nazım paylaşımlarında derin bilgeliğini konuşturduğunu,

Aruz’ larda ise kalem yetisiyle çok özel bir yere sahip olduğunu gözlemledim. Bu gözlemlerim günübirlik grup paylaşımlarında öne çıkan analizlerdi.

Saygıdeğer Mehmet Özdemir Hocamızın artık bir şiir kitabı çıkarma, ürettiği emeklerini -hele ki Gülce ile kalemi arasında kısa sürede oluşan dostluğun, yârenliğin nasıl bir çağlayana dönüştüğünü gören dostları olarak- okurla paylaşma zamanının geldiğine inandık, ustalarımızla. Ve nihayet beklenen an, beklenen sevgili gelmiş, çekilen tatlı cefanın ışıyan sefası doğmuştu.

Sabırla kargoyu bekledim. Grupta diğer dostlar “Mihrican” ın ellerine geçtiğini yazıp paylaştıkça, benim -gelmeyen emanetim karşısında- sabırsızlığım daha da artıyordu. İki hafta kadar sonra kapı zili çaldı; kargo karşımda! Mutluluğumu, heyecanımı anlatmak zordu, görevlinin avuçlarıma nazikçe bıraktığı kahverengi zarf karşısında. Zarf değil alev topuydu sanki! Ellerim ısındı, her köşesi ışıdı evimin, zerreye bölündü alev topu bir anda. Zemin, tavan, duvarlar…Toplayıp zerreyi, avuçlarıma alayım dedim, dedim de; zerrenin rengine boyandım, al beyaz.. Uyandı güneş zarfın içinden yavaş yavaş; parmaklarıma dokundu. Ah! O ne eda, o ne naz… Ne tatlı haldı...Belki de rüyaydı!

Kitabı; kapak tasarımından alınız sayfa sayısına, yaprakların inceliği, darlığı ve kâğıdın rengine değin inceledim ilk anda. Şiirlerin sayfalara sıkıştırılmadan, rahatça okunurluğunu örselemeden özenle yerleştirilmiş olması son derece olumlu bir intibaaydı. Kâğıdın rengi sarımsıydı. Benim çok ama çok sevdiğim bir özellikti kitapta sarı sayfalar. Hele ki şiir de… Çocukluk-gençlik dönemimin okuyan, kitaba değer veren neslini anımsatıyordu. Ucuza, basitliğe, baştan savmalığa, tek yanlı menfaate kaçmayan güzel paylaşımlardı bunlar.

Kitap, kapak resminde sarı ve hafif kızılımsı ikişer yaprakla ince bir dal üzerinde tasarlanmış kompozisyonla cezbediciydi ilk bakışta. Bu tasarımla “Mihrican” ismi inanılmaz bir uyum ve ihtişam yarattı özümde; aktı, aktı, aktı duygular... Bu kadar mı güzel örtüşür güz sancısı duyguların aşk’ a, sevdaya, güzele göndermeyle dolu sarı-kızıl yapraklı Mihrican’ ıyla!

Mavi-yeşil üzerine sade ve zarif böyle bir güzelliğin tasarımı, Mihrican’ ı belleklerden silinmeyecek bir derinliğe taşıyordu.

Kitap 128 sayfadan ibaretti. Kısa bir öz yaşam öyküsü ve değerli Hocamız Sayın, Mustafa CEYLAN’ ın anlamlı takdim yazısının ardından gelen “indeks” ve hemen akabinde “Mihrican” la başlayan (11.ci sayfadan 127.ci sayfaya değin) dolu dolu akıp giden şiirler…

Kitaba adını veren ve serbest vezinle yazılmış olan” Mihrican”; Ses yankısı, sözcüklere yüklediği anlam ve mısralardaki farklı izdüşümüyle etkileyici bir şiirdi.

Bazılarını Gülce çalışmaları çerçevesinde grupta paylaştığımız, bazılarını ise bu kitapta ilk kez görüp okuyabildiğim, bütünüyle birbirinden güzel şiirlerin içinden özellikle dikkatimi çekenler vardı ki; onlardan birkaçına değinip geçeceğim.

Öncelikle, dostlarına atıfla paylaştığı şiirlere baktım. Bu bakışla edindiğim izlenimde değerli şairin ne kadar duyarlı, naif, ne kadar vefalı, pırıl pırıl bir yüreğin sahibi olduğunu -zaten biliyorken- bir kez daha anlıyor; buradan kendilerine içtenlikli teşekkürlerimle, çoğaltıyorum saygımı.

Saygıdeğer şair Mehmet Özdemir’ in, -birçoğumuzun sevip saygı duyduğu bilge kalem, Saygıdeğer Ekrem YALBUZ Hocamıza atıfla paylaştığı- “Sevda Hikâyeleri” şiiri 20. ci sayfanın göz kamaştıran paylaşımı olarak mest etti beni. “bende sin” sözcüğünü dokuz ayrı anlamda kullanarak cinas ve diğer edebî anlamlardaki derinliğini -iğne ile kuyu kazarcasına- nakşetmiş dizelere.

22.ci sayfada Sayın, Nigar AĞAOĞLU’ na atıfla paylaştığı bir Gülce/Buluşması var. Türünün eşsiz örneği ” Setenay Guaşe”. Şiir içeriği, dokusu, dili ve betimlemeleriyle müthiş bir çalışma.

Yine 27. ci sayfada okunduğu andan itibaren belleklerden silinmeyecek bir şiir var ki, tarihten bir yaprak düşürürken; haksız uygulamaların gencecik fidanlarda ne tür kırılmalara, kopmalara neden olduğunu gözler önüne seren...

Bir devrin acıtan sisli resimlerini anımsatan… Edebî olgunlukla dolu kanayan yüreğini taşırmadan; haksızlığı, hatayı, eğriyi doğruyu, tarihi ve ona yön veren aktörlerini anlatan ”Kan Şafağı” … Gerçekten de bir Eylül sabahı şafağa kan damlamıştı! Yıl 1980…

Kitabın 29.cu sayfasında yer alan “Şarap Olur Ağzın”; her sözcüğü ve kurgudaki başarısıyla serbest vezinin muhteşem bir motifi olarak düşmüş şiir bezine.

Enteresandır! Okuduğum her şiir dize ve mısralarıyla kompozisyonuna uygun çok net tasvirler canlandırdı göz bebeklerimde. O derece diri ki… Bu durum şiirin kaleme alınışında tema ve teknik olarak bütünüyle isabetli davranışın, okurla kurulan duygu ve düşün köprüsünün sağlamlığını gösterir.

30.cu sayfada yer alan “Çocuktum Erzurum’ da” serbest şiiri, memleketime özlemimin doruk noktasıydı her mısraıyla. Bir yumru çöktü hançereme. Başında yemenisiyle küçük bir kız çocuğunu aradım Allah-ü Ekber Dağları' nın eteklerinde, nemli gözlerimle…

46.cı sayfada yer alan ve değerli hocamız Sayın Mustafa CEYLAN’ a atfedilen “Seyret” şiiri, Gülce nazım türüyle yazılmış ve atıfta bulunulanın karakteristik özellikleriyle örtüşmüş inanılmaz güzellikte bir paylaşım.

48.ci sayfada” Gam - Zede mi Bu Gönlüm”, Gülce’ nin Cinaslı Çaprazlama nazım türüyle yazılmış örneği. Çaprazın ve cinasların güzelliği karşısında nutkum tutuldu. Hele bir “Gider” şiiri var ki, 49. cu sayfada… Gülce/Gülistan nazım türünün öpülesi örneklerinden biri. Her beyit ayrı güzellik… Ve beyitleri toplayan şu dörtlüğü apayrı güzellik:

“ …
...
Yârin yüreğini ayaz bağlarsa
Ömrünü bahara sarın turnalar
Damlası düşmesin içten ağlarsa
Gecikmeyin tezden varın turnalar”

Bu dizelere ağlayan öz, paramparça yürek…

Sayfa 50. de Gülce’ nin Tekil nazım şekliyle yazılan ve şahsıma atfedilen “ Şizofreni Zamanlar” eseri, atfedilenle mısralar arasında sanki gizli ve dokunulan bir köprü kurulmuş dizelere yansıtılan ruhla. Burada mahcup bir yüreğin teşekkürünü iletmeliyim değerli Mehmet Hocamıza. Onur duydum bu kadirşinas paylaşımdan.

“ Palandöken “ …51.ci sayfadaki bu Gülce/Üçtuğ şiiri; şehrimin, sahipsizliğin, duyarsızlığın ıssız ve sessiz ağrılarını çekip yüklemiş dizelerine bir anlamda. Kurban olduğum Erzurum, Palandöken’ im ve içimin iklimini mısralara yansıtan değerli kalem…

Gülce/Gülistan nazım türüyle yazılmış bir şaheser var ki, 57. ci sayfada! Onu her okuyuşumda, bıkmaksızın yüreğimin gümbürtüsünü duyarım; bülbülün gülüne yanışı gibi..

“Nihan gelmez isen yüreğim üşür
Geç gelen bahara günah sorulur
Vuslatsız sevdayı kuşlar bölüşür
Işıksız geceye sabah sorulur”

………………….
Tut elimden yakma kurban olduğum
Gitme benden alma canım kal Nihan

…………………… “

Yine 65. ci sayfada yer alan bir serbest paylaşım var dikkatimi çeken. Dörtlükleri Erzurum kokan, her telaffuzumda türkü tadıyla yüreğime yanık ezgiler esenleyen…

70.ci sayfada “ Yakasız Çığlıklar”, 72. ci sayfada “Çocuktum”, 73. cü sayfada “ Sonsuza Akış”, 74. cü sayfada “Bir Kadın”, 81. ci sayfada “Kar mı Yağdı Yüreğine”, ve 93. cü sayfada yer alan “Mor Gülüşünle Gel” şiirleri, serbest vezinle yazılmış muhteşem dizeler.

94. cü sayfada yer alan Gülce/Akrostik nazım örneği “Üç Gülüm”; bir babanın evlatlarını tanımlamadaki yürek sesine en güzel örnek. Yine 100. cü sayfada yer alan “ Kış”, 101. ci sayfada yer alan “Sevdam Islanır”, 194. cü sayfada “ O da Yandı “ ve 105. ci sayfada “Melekler” şiirleri serbest nazımın çok ama çok güzel örnekleri olarak serdedilmiş.

111.ci sayfada Aruzla yazılan bir dörtlük var; bir kurgu, bir sözcük ve anlam deryası, Satranç. Nihayet son sayfalarda yer alan Tuğra, Cinas, Tuyuğ, Rubai ve Yahya Kemal’ in “Çubuklu Gazeli” nin 1. Beytine Tahmis’ in yer aldığı mükemmel örneklerle sona eriyor kitap.

Gerek görsel gerekse içerik olarak bizlere temiz, özenli, estetik güzelliklerle dolu, emek ve yürek örgüsüyle nakışlanmış bir kültür paylaşımı sunan, bu bağlamda övgüyü hak eden, başta

Değirmen Yayınları' na,
Editör, Rüstem BUDAK Beyefendi’ ye,
Yapımcı, Değirmen Ajans’ a,
Baskı için, Aydan Yayıncılık' a ,

Takdim yazısıyla yeni, yetenekli kalemleri destekleyerek öne çıkarmaktan, onları geleceğe hazırlamaktan, kalıcı ve yapıcı değerler olarak edebiyata kazandırmaktan mutluluk duyan; Saygıdeğer Hocamız, ustamız, dostumuz, ağabeyimiz Sayın, Mustafa CEYLAN’ a ve

Temiz, yalın, akıcı dili, içeriği kurgusuyla kendi içinde giz… Bazı ilkyaz coşkusuyla açıp bazı güz yaprağı hüznüyle solan duyguları inci tanesi gibi mısra mısra dizelere nakşeden,

Okumaktan büyük keyif aldığım ve her mısraında farklı düşün ve duygu iklimiyle tanış olduğum saygın kalem, yegâne dost- arkadaş, güzel ve mahzun memleketimin emaneti, gurbet çiçeği kardeşim,
Değerli eğitimci, Saygıdeğer şair Mehmet ÖZDEMİR’ e;

Şiirle sarmalanmış bir okur olarak, şahsım ve Gülce Edebi Topluluğu adına teşekkür ediyor;

Bundan sonraki çalışmalarında da aynı güzelliklerin devam edeceğine inancımla; emeklerin hak edilen başarıyla taçlanmasını diliyorum, derin saygımla…

Refika DOĞAN
18 Mayıs 2010/Antalya

Refika Doğan
Muhteşem bir KİTAP TANITIM yazısı okudum...
Tek kelimeyle muhteşemmmmmmmmmmmmmmm...
*
Dilerim aynı şekilde, aynı kıvamda, dilde, analizde devam eder bu tür yazılarınız...
*
Çok teşekkürler...
Hem MİHRİCAN'a, hem ÖZDEMİR HOCA'mıza ve hem bu analizi yapan Refika DOĞAN'A....
Sayın Mehmet Özdemir Hocamıza ve sunumunu yazan Sayın Mustafa Ceylan üstadımıza, eserin meydana gelişinde emeği geçen diğer emekçilere, ayrıca değerli analiziyle okuyucuya 'bu eseri mutlaka okumalısınız' çağrısı yapan Değerli Refika hanıma Gülcemiz adına teşekkürler. Yolun açık olsun Refika hanım.