Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: M.CEYLAN-Aydın-Atçalı Kel Mehmet Efe Efsânesi(GÜLCE-Bahçe)
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.


Aydın-Atçalı Kel Mehmet Efe Efsânesi(GÜLCE-Bahçe)


Sönerse efsâneler, bir şey kalmaz tarihten
Fosile döner takvim halk yüzünü dönerse
Okunmaz, okunmazsa; alınmazsa bir ibret
Gayret, çaba boşuna; kıyamet kopsa birden.

Efeler diyarına birlikte uzanalım
Kazanalım zaferi, duman edip düşmanı
Aydın dağlarından alalım güneşleri
Atçalı Kel Mehmet’e “diyelim gözün aydın”

*
Her
Sene
Atça’da
Nice yiğit
Çıkar meydana.
Yağlı güreştir bu
Paça, kasnak tutar da
Yıkılmaz denilen sırtı
Çakar meydana, meydana.

O sene Atça Beyinin
Pehlivanı herkesi
Tutar tutar yener.

Meydan okur bey:
“……..Hiç kimseler
………Yıkamaz!
………Yiğit
………Bu! ..
………Bu
………Yiğit
………Benimdir,
………Helal olsun
………Güçlü bileği
Kocaman yüreği
Başpehlivan işte bu!
……..Var mı benim
………….Pehlivanımı yenecek olan? ..
……………Kim yenerse,
……………..Benden ne isterse, istesin,
………………..Vereceğim!
…………………..Hodri meydan! ! !
Orada
Sessiz ve sakin
Garip Çoban Kel Mehmet
Bir adım öne çıkaraktan:
……..“Bu pehlivan beni yıksın bakalım! ?
…………..Cümle istediğimi alacaksam şayet;
………………Meydansa meydan işte, yıksın da görelim beni! ”

Ve
İki
Pehlivan
Tutuşmuşlar güreşe,
Sonunda bizimkisi
Yenmiş başpehlivanı
Yere çalmış sırtını.
Sonra da kan ter içinde
Dönmüş Atça Beyine:
“………….Kızını istiyorum! ”

Şaşırmış kalmış herkes
Bir gürültü,
Bir kıyamettir kopmuş
Atça Beyinin adamları,
Dövmüşler bir iyice bizim garip çobanı.

Mehmet, köyde barınamamış, çıkmış dağa
Dönem, Osmanlı’nın zayıflama dönemi.
Eziyor halkı ağalar, beyler
Yerel yöneticilerde
Zulüm üstüne zulüm…

“Kel Mehmet Efe” olmuş adı dağlarda,
Kurmuş teşkilâtını
Toplamış kartallaşan kızanları
Ve geceden gündüze
Mahmuzlamış atını.
Kimi “Keloğlan, Keleş Mehmet” demiş ona
Kimisi “Keleşoğlan”
Sis kaplayan tepelerde
Yürütmüş saltanatını.

Zulme, haksızlığa karşı Kuyucak’ta isyan başlamış
İsyânın lideri kim dersiniz?
Dağdan inen Atçalı Kel Mehmet Efe.

Kuyucak‘ta, Köşk‘te, Arpaz‘da
Evi, barkı, tarlası, tapanı,
Odu, ocağı
Ağalar, beyler tarafından
Yakılıp, yıkılan köylü,
Katılmışlar isyâna ve destek olmuşlar.
Nihayet,
Efe’nin isyânı Aydın’da son bulmuş.
Ele geçirmiş Efe hükümet binasını
Oturmuş Vali koltuğuna
Bir de mühür kazdırmış:
“Vali-i Vilayet, Hademe-i Devlet, Atçalı Kel Mehmet.”

O bir “isyâncı” ama, devlete sadık
Kucaklamakta ayırmadan herkesi.
Yaptırdığı “mühürden” belli fikri:
“Vilayetin valisi, devletin hademesi…..”

Âşık olduğu bey kızıyla evlenmiş…
Alıp ağalardan, yoksullara vermiş
Ve mutlu kılmış Aydın’da her insanı.
Bir yönetim ki adil, bir düzen ki kurduğu
İçi dışı şefkat dolu
Oluvermiş halkın
Muhteşem kahramanı.

Fakat, padişah demiş ki
“Aydın’ı iyi yönetse de,
O bir isyancı…
Tez getirin kellesini! ..”

Kuvvet yollamış İstanbul’dan Padişah
Atçalı Kel Mehmet Efe’nin
Kellesini almışlar…
İstanbul’a götürmüşler.

Adına efsaneler anlatmış.
Türküler yakmış halk.
Ve Atça’nın girişine
Dikivermiş heykelini.
“Meşhur mührü” nü de,
Heykelin üzerine yazmış:
“Vali-i vilayet, hademe-i devlet, Atçalı Kel Mehmet.

Aydın dağlarında bir türkü söyler efeler
Buluta, rüzgâra, güne, güneşe
Zembereği kopar zaman ölçen saatin
Ve
Duyurur yürek sesini
Dosta, düşmana, kardeşe…

Derler ki:

”Aydın dağlarında gezerim gari
Yazıldı fermanım okundu gari
Aldım martinimi çıktım dağlara
Dünya bir olsa da tutulmam gari

Atçalı Mehmet'im bilsinler beni
Yoksulun yanında görsünler beni
Koyarım bu yola bu tatlı canı
Dünya bir olsa da tutulmam gari

On iki yaşımda binerdim taya
Minnet etmez idim paşaya beye
Bizi yaman bildirmişler devlete
Dünya bir olsa da tutulmam gari”

Mustafa Ceylan