04/04/2012, 06:10
“ ŞAİR TARZI ÜZERİNE ”
Ne demişti Mustafa Ceylan hocam;
Her şair kendi tarzını oluşturmalı, eski üstadları taklit ederek değil, kendi yürek sesini yansıtmalı dizelere...
Şiir geçmişimizin parlak olması ve dilimizin de şiire çok uygun olması sebebiyle, Anadolunun neresine giderseniz gidin kendine has mutlaka, söylene söylene dilden dile dolaşan türküler mevcuttur.
Manilerden tutun da, yanık türküler, ağıtlar şiir kültürümüzün en önemli unsurlarıdır. Bir bakarsınız gidenin, ölenin ardından yaşlı bir ninemiz yakar ağıdını yanık yanık, hiç bir eğitimi yoktur oysa bu dalda.Ama genlerinde saklıdır bu güzellikler.
İş bu minvaldeyken, hani dedik ya; genlerimizde var.Her kalem tutan şiir yazmak ister, yürek sesini duyurmak, biraz da maneviyata dalmak, içindekileri dökmek ister sayfalara.
Zor hayatın çıkılmazlıkları, yenilgiler, hasretler insanı duygu seline çevirir. Yazmak güzel, güzelde o duyguları şairane beyaz sayfalara dökmek maharet ister.
Kimi işin ciddiyetine önem vermeden dümdüz karalar birşeyler.Olsun o da bir yürek sessidir.Amma velakin her işin kuralı olduğu gibi şiirin de bir kuralı yansıtma şekli vardır.
Günümüzde şiir yazan çok ama yazılanlar şiirdir demek zor.
Üstatlar der ki; şairlik doğuştan olan bir meziyettir. Ya ben doğuştan şair değilsem, yazmak da istersem ne olacak?..
O zaman çok çalışıp çok okumak işime yarar mı?
Elbette yarar! Ama işin esası yürekten bağlanmaktır.Gönül vermektir sorgusuz sualsiz. Zorlama hiç bir işin olamayacağı gibi ortaya çıkan eserlerde eser olmaz.Alel usul şeyler yazmak kimseye bir şey vermez.
Peki gelelim tarz işine! Öyle hemen yazmaya başlamakla tarz edinilmez tabii ki..Yaza yaza, tecrübe kazana kazana bir bakarsın ki, tarzın ortaya çıkmış ve o istikamette yoluna devam edersin. Tarz yapayım diye toplumun duyarlılıklarına aykırı saçma sapan şeyler yazan da var. Maksat yaşadığın topluma uygun, gelenekleri bozmadan, özünden taviz vermeden, çizgiyi taşmadan yazmak olmalıdır.
Çoğu kez "son elli yılda büyük şair yetişmemiş" sözünü duyarım..Bence yanlış bir tabirdir.Bunun sebebi geçmişe takılıp kalmamızdır..Ezberlenmiş eserlerin etkisidir..Günümüzde çok iyi şairler var.Hele heceyi zengin bir şekilde kullanan, eserlerinde kalite ve duygu bombardımanını gördüğümüz usta şairlerimiz mevcut..Kendimizi küçümsemeyelim..Eskileri örnek alarak kendi yazdığımıza da güvenerek emin adımlarla yürüyelim.
Ayrıca gördüğüm bir başka manzara var ki; Şairlerin biribirine karşı hisleri hiç hoş değil..Benim şiirim onunkinden iyi, o çömez ben usta gibi duygular bize ne kazandırır ki? Her şiirde mutlaka bir duygu vardır. çünkü o bir yürekten çıkan sestir.Ama iyi ama kötü, hani huylu huysuz misali.
Son olarak şairler gönül insanıdır..Gönüllere akarlar akarlar..Yanlış gözle bakmazlar kimseye hatta doğada taş toprak, odun, ağaç, su her ne varsa ona bakış açıları gönül gözüyle olur..Yanlışı uyararak, doğruları överek korkmadan kalemlerini sallamalılar bir silah gibi..
Bu yazıyı Mustafa Ceylan hocamın "şiir tarzı" adlı makalesinden esinlenerek yazdığım şiir ve naziresini aşağıya alarak bitirmek istiyorum..
Herkese bol ilhamlar, güzellikler paylaşımlar dilerim.
ŞAİRDE TARZ
Şair vardır yazdırır, şair vardır kızdırır;
Kalemi kuşanıp şiir avına,
Çıktım, Ceylan hoca çevirdi yoldan.
Der ki; şairlerin gelme tavına;
Kendi üslubunla saldır dört koldan.
Düstur yap kendine etkili bir tarz;
Taklit, yazarlara olmamalı farz;
Baş yarmaz bilesin ısmarlama gürz;
Akıl çalma, diyor sağdan ve soldan.
İyi; anladık da, bırakmaz tutku?
Savaşmayan nasıl kazansın utku?
Takâti olmayan kesilir nutku,
Ortaya dökülen havadan, yelden.
Benimde idolüm vardır meselâ,
Takiple edindim türlü hasıla,
Uzaklaşır benden versem fasıla,
Aldığım feyizle coşarım dilden.
Gezdiğim sayfalar olursa taylı,
Hecesi heybetli, sadaklı, yaylı,
Hainlere karşı sözü heyheyli,
Böyle bir merdanı bırakmam elden.
Şair geçiniyor, kime sorsalar,
Seçilen konular ruhu örseler,
Yazdıklarını da biraz görseler,
Kelimeler ağlak, boğulur selden.
Bazıları var ki; taş ister başa,
Sıkıp boğazını boğ onu haşa;
Zoraki kalemi yaptırır maşa,
Perhiz kemerini çözdürür belden.
Işık hüzmesine fanus değilim;
Hata affedecek Yunus değilim;
Mevlâna gibi de munis değilim;
İçmedim "sabırcık" denilen gölden.
İpimin ucunu versem bülbüle,
Çekip de götürür vefasız güle,
Sözümden anlamaz, getirsem dile,
Bülbül değilim ki; anlamam gülden.
Yazarım kendimce akla geleni,
Kalemime şiar ettim bileni,
Sevmem ilaç olsa kural deleni,
Güneş sızar mı hiç siyah bir tülden?
Rengi solgun olur, pişmeyen tenin,
Şimdi şairlere, sor ki; ne yönün?
Üstatlık mesleği kalmadı dünün,
Kafasına esen çalar gazelden.
Nerde eski kelâm ehli yürekler?
Binalar kartondan, çürük direkler,
Hormonlu beyinler, tatsız çörekler,
Mızrap elden uzak, sözlerse telden.
Şiirlerin Ziyası
30 mart 2012
Trabzon
ŞAİR TARZINA
“Şair vardır ey Ziya’m daim ışık sızdırır.”
-------Saygıdeğer Kardeşim mziya'nın şiirinden ilhamla-
cevabımdır/selam ve saygılarımla...
Göz, parmak, dil gerek silâhtan evvel
Bir garip ozanım, anlarım halden.
Kelâm torbasından savrulup gezdim
Hak, hukuk önemli korktum vebalden.
Akıl var akıldan akıl doğurur
Akıl var zamanı aşkla yoğurur
Kara gecelere ışık çağırır,
Bir çare beklemez akılsız kuldan.
“Barış” dedi isem demedim ki yat
Elbette düşmanla yapmalı cihat
İyi bak nesiller ediyor feryat,
Herkes bahsediyor paradan, puldan.
Yolcu yürüdüğü yola dönüşür
Çırak ustasına sorar, danışır
Çığ düşse ilhama, kelime üşür
Vazgeç diyen mi var, sanki okuldan?
Sanal bir dünyadır, topaldır tayı
Kelam oku için germeli yayı
Veysel Karani ol sakla hırkayı
Nice eren çıkar yamalı çuldan.
Şair çok, şiir az; bu nasıl döngü?
Klavye bulmuyor dengine dengi
Ziyam, öldü şiir, gönder çelengi
“Al gülüm, ver gülüm” deme usülden !
Nice yiğit gördü şiir meydanı
Kaç isim kaldı ki, nerdeler hani?
“Ben-Ben” deme,” biz” de; koru vatanı
Bin çiçek derle gel, Kerkük-Musul’dan.
Yunusla Mevlâna kör cehli yıkmış,
Bu millet dil bilmez şairden bıkmış.
Kulağı küpeli oğlanlar çıkmış
“Konçerto, ça ça ça” ister fasıldan.
Gül kimin simgesi bilmiyor musun?
Bülbül Akif’indir, bırak şakısın,
Şiir halısını usta dokusun;
Bekleme saygıyı köksüz nesilden.
Has şiir güneştir nice tül deler
Manzume başka şey, şiir can eler
Söyle gökkuşağı neyi perdeler?
Kaç suret çıkar ki bozuk asıldan?
Kalmadı ne yazık usta ve çırak,
Dostluk ve kardeşlik bu çağdan ırak
Üç beş, imge, simge; zil, tef, çıngırak
Bu devran anlamaz gerçek güzelden.
Ey Ziya kardeşim, söylettin beni
Bahçıvan bahçeye gül diker yeni
Allah’a emanet ederim seni
Has şiir yazıver gel de tezelden…
Mustafa CEYLAN
Ne demişti Mustafa Ceylan hocam;
Her şair kendi tarzını oluşturmalı, eski üstadları taklit ederek değil, kendi yürek sesini yansıtmalı dizelere...
Şiir geçmişimizin parlak olması ve dilimizin de şiire çok uygun olması sebebiyle, Anadolunun neresine giderseniz gidin kendine has mutlaka, söylene söylene dilden dile dolaşan türküler mevcuttur.
Manilerden tutun da, yanık türküler, ağıtlar şiir kültürümüzün en önemli unsurlarıdır. Bir bakarsınız gidenin, ölenin ardından yaşlı bir ninemiz yakar ağıdını yanık yanık, hiç bir eğitimi yoktur oysa bu dalda.Ama genlerinde saklıdır bu güzellikler.
İş bu minvaldeyken, hani dedik ya; genlerimizde var.Her kalem tutan şiir yazmak ister, yürek sesini duyurmak, biraz da maneviyata dalmak, içindekileri dökmek ister sayfalara.
Zor hayatın çıkılmazlıkları, yenilgiler, hasretler insanı duygu seline çevirir. Yazmak güzel, güzelde o duyguları şairane beyaz sayfalara dökmek maharet ister.
Kimi işin ciddiyetine önem vermeden dümdüz karalar birşeyler.Olsun o da bir yürek sessidir.Amma velakin her işin kuralı olduğu gibi şiirin de bir kuralı yansıtma şekli vardır.
Günümüzde şiir yazan çok ama yazılanlar şiirdir demek zor.
Üstatlar der ki; şairlik doğuştan olan bir meziyettir. Ya ben doğuştan şair değilsem, yazmak da istersem ne olacak?..
O zaman çok çalışıp çok okumak işime yarar mı?
Elbette yarar! Ama işin esası yürekten bağlanmaktır.Gönül vermektir sorgusuz sualsiz. Zorlama hiç bir işin olamayacağı gibi ortaya çıkan eserlerde eser olmaz.Alel usul şeyler yazmak kimseye bir şey vermez.
Peki gelelim tarz işine! Öyle hemen yazmaya başlamakla tarz edinilmez tabii ki..Yaza yaza, tecrübe kazana kazana bir bakarsın ki, tarzın ortaya çıkmış ve o istikamette yoluna devam edersin. Tarz yapayım diye toplumun duyarlılıklarına aykırı saçma sapan şeyler yazan da var. Maksat yaşadığın topluma uygun, gelenekleri bozmadan, özünden taviz vermeden, çizgiyi taşmadan yazmak olmalıdır.
Çoğu kez "son elli yılda büyük şair yetişmemiş" sözünü duyarım..Bence yanlış bir tabirdir.Bunun sebebi geçmişe takılıp kalmamızdır..Ezberlenmiş eserlerin etkisidir..Günümüzde çok iyi şairler var.Hele heceyi zengin bir şekilde kullanan, eserlerinde kalite ve duygu bombardımanını gördüğümüz usta şairlerimiz mevcut..Kendimizi küçümsemeyelim..Eskileri örnek alarak kendi yazdığımıza da güvenerek emin adımlarla yürüyelim.
Ayrıca gördüğüm bir başka manzara var ki; Şairlerin biribirine karşı hisleri hiç hoş değil..Benim şiirim onunkinden iyi, o çömez ben usta gibi duygular bize ne kazandırır ki? Her şiirde mutlaka bir duygu vardır. çünkü o bir yürekten çıkan sestir.Ama iyi ama kötü, hani huylu huysuz misali.
Son olarak şairler gönül insanıdır..Gönüllere akarlar akarlar..Yanlış gözle bakmazlar kimseye hatta doğada taş toprak, odun, ağaç, su her ne varsa ona bakış açıları gönül gözüyle olur..Yanlışı uyararak, doğruları överek korkmadan kalemlerini sallamalılar bir silah gibi..
Bu yazıyı Mustafa Ceylan hocamın "şiir tarzı" adlı makalesinden esinlenerek yazdığım şiir ve naziresini aşağıya alarak bitirmek istiyorum..
Herkese bol ilhamlar, güzellikler paylaşımlar dilerim.
ŞAİRDE TARZ
Şair vardır yazdırır, şair vardır kızdırır;
Kalemi kuşanıp şiir avına,
Çıktım, Ceylan hoca çevirdi yoldan.
Der ki; şairlerin gelme tavına;
Kendi üslubunla saldır dört koldan.
Düstur yap kendine etkili bir tarz;
Taklit, yazarlara olmamalı farz;
Baş yarmaz bilesin ısmarlama gürz;
Akıl çalma, diyor sağdan ve soldan.
İyi; anladık da, bırakmaz tutku?
Savaşmayan nasıl kazansın utku?
Takâti olmayan kesilir nutku,
Ortaya dökülen havadan, yelden.
Benimde idolüm vardır meselâ,
Takiple edindim türlü hasıla,
Uzaklaşır benden versem fasıla,
Aldığım feyizle coşarım dilden.
Gezdiğim sayfalar olursa taylı,
Hecesi heybetli, sadaklı, yaylı,
Hainlere karşı sözü heyheyli,
Böyle bir merdanı bırakmam elden.
Şair geçiniyor, kime sorsalar,
Seçilen konular ruhu örseler,
Yazdıklarını da biraz görseler,
Kelimeler ağlak, boğulur selden.
Bazıları var ki; taş ister başa,
Sıkıp boğazını boğ onu haşa;
Zoraki kalemi yaptırır maşa,
Perhiz kemerini çözdürür belden.
Işık hüzmesine fanus değilim;
Hata affedecek Yunus değilim;
Mevlâna gibi de munis değilim;
İçmedim "sabırcık" denilen gölden.
İpimin ucunu versem bülbüle,
Çekip de götürür vefasız güle,
Sözümden anlamaz, getirsem dile,
Bülbül değilim ki; anlamam gülden.
Yazarım kendimce akla geleni,
Kalemime şiar ettim bileni,
Sevmem ilaç olsa kural deleni,
Güneş sızar mı hiç siyah bir tülden?
Rengi solgun olur, pişmeyen tenin,
Şimdi şairlere, sor ki; ne yönün?
Üstatlık mesleği kalmadı dünün,
Kafasına esen çalar gazelden.
Nerde eski kelâm ehli yürekler?
Binalar kartondan, çürük direkler,
Hormonlu beyinler, tatsız çörekler,
Mızrap elden uzak, sözlerse telden.
Şiirlerin Ziyası
30 mart 2012
Trabzon
ŞAİR TARZINA
“Şair vardır ey Ziya’m daim ışık sızdırır.”
-------Saygıdeğer Kardeşim mziya'nın şiirinden ilhamla-
cevabımdır/selam ve saygılarımla...
Göz, parmak, dil gerek silâhtan evvel
Bir garip ozanım, anlarım halden.
Kelâm torbasından savrulup gezdim
Hak, hukuk önemli korktum vebalden.
Akıl var akıldan akıl doğurur
Akıl var zamanı aşkla yoğurur
Kara gecelere ışık çağırır,
Bir çare beklemez akılsız kuldan.
“Barış” dedi isem demedim ki yat
Elbette düşmanla yapmalı cihat
İyi bak nesiller ediyor feryat,
Herkes bahsediyor paradan, puldan.
Yolcu yürüdüğü yola dönüşür
Çırak ustasına sorar, danışır
Çığ düşse ilhama, kelime üşür
Vazgeç diyen mi var, sanki okuldan?
Sanal bir dünyadır, topaldır tayı
Kelam oku için germeli yayı
Veysel Karani ol sakla hırkayı
Nice eren çıkar yamalı çuldan.
Şair çok, şiir az; bu nasıl döngü?
Klavye bulmuyor dengine dengi
Ziyam, öldü şiir, gönder çelengi
“Al gülüm, ver gülüm” deme usülden !
Nice yiğit gördü şiir meydanı
Kaç isim kaldı ki, nerdeler hani?
“Ben-Ben” deme,” biz” de; koru vatanı
Bin çiçek derle gel, Kerkük-Musul’dan.
Yunusla Mevlâna kör cehli yıkmış,
Bu millet dil bilmez şairden bıkmış.
Kulağı küpeli oğlanlar çıkmış
“Konçerto, ça ça ça” ister fasıldan.
Gül kimin simgesi bilmiyor musun?
Bülbül Akif’indir, bırak şakısın,
Şiir halısını usta dokusun;
Bekleme saygıyı köksüz nesilden.
Has şiir güneştir nice tül deler
Manzume başka şey, şiir can eler
Söyle gökkuşağı neyi perdeler?
Kaç suret çıkar ki bozuk asıldan?
Kalmadı ne yazık usta ve çırak,
Dostluk ve kardeşlik bu çağdan ırak
Üç beş, imge, simge; zil, tef, çıngırak
Bu devran anlamaz gerçek güzelden.
Ey Ziya kardeşim, söylettin beni
Bahçıvan bahçeye gül diker yeni
Allah’a emanet ederim seni
Has şiir yazıver gel de tezelden…
Mustafa CEYLAN