Gülce Edebiyat Akımı

Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
YOKSA ALÇAKÇA BİR İŞTİRAK VEYA İSLÂM’A İHANET Mİ?..


BÜYÜK UTANÇ VE REZİLLİK:
Mekke TOWER, HİLTON ve KÂBE-İ MUAZZAMA!..

Mustafa Nevruz SINACI
*********************

Hani kinayeten cahil, gafil veya angaje bir kesim “dinler arası diyalog” diye menfur bir furya başlatmıştı ya; Böylece, öncelikle Kur-an’ı Kerim, (Ayet), Hazreti Cenab-ı Peygamber, bilumum Hadis-i Şerif, İcma, İctihat ve Kıyas-ı Fukaha bir kenara atılıp; Ashab-ı Kiram, Ashap-ı Güzin, Evlâd-ı Resul ve Asr-ı Sâadet imamlarının “arı-duru, saf ve samimi İslâm’ı” yok sayılıverdi.
Eş zamanlarda Âl-i İmran Suresi 19 âyet hutbelerden kaldırıldı.
Rabbin, kul hakkı dâhil, af ve mağfiret kapılarının tümüyle açık olduğu yalanı yayıldı.
Akabinde Vahhabilik benzeri bir “light/yumuşak” İslâm akımı aldı yürüdü.
Tabii Amerika bu ara “Furkan” adlı, sözde hakiki Kur-an’ı piyasaya sürdü…
Diğer taraftan AB müktesebatına göre misyonerlik, yasal güvence altına alınıp serbest bırakılırken; Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın her tarafında “irşâd” faaliyetlerine despotik önlemler getirildi. AB’de, özel konut dışında Türkçe konuşmak men edildi. Camilere ‘minare’ yapma yasağı katılaştırılırken, minareden “hoparlörle ezan okumak” bütün Vahşi Batı ve eski SSCB hinterlandında Azerbaycan ve Bosna Hersek dâhil “şerefsizce ve soysuzca” yasaklandı.
Bunların hiçbirine diyanet kurumu karşı çıkamadı veya çıkmadı.
Diyanet, bir defa bile; “AB’ye karşıyız” diyebilme yürekliliğini gösteremedi!..
Birilerinin; Özellikle İslâm’a ve insan’a mutlak aykırı olmasına; Dahası binlerce akıl, ilim, hukuk, ahlâk ve egemenliğe aykırı dayatmaya maruz kalınmasına rağmen ‘domuzlaşmış’ bir karakterle AB kapılarında pineklemeyi sürdürmeleri, apaçık sorumsuzluk ve dinsizliktir..
Bu minval üzere yürüyen süreçte Diyanet bir boy hedefi ve günah keçisi oldu.
Vahşi Batı’ya yağcılık, yardakçılık ve yalakalık uğruna her kepazeliğe tevessül edildi.
SÖZDE Müslümanlara RAĞMEN DÜNYADA VE TC’DE İSLÂM
A- DÜNYA
1. Beni Kaynuka kabilesi Yahudileri olan Suudi ailesi (Faysallar), Skoç riti masonları tarafından icat edilen Vahhabilik, türevi Bahailik, Suriye odaklı ve İran Hasan Sabah patentli Allavi haşhaşilik vasıtasıyla Arap âleminde İslâm’ın adeta kazındı. Arap coğrafyasında Türk – İslâm, yani Osmanlı eserleri, tıpkı Yunanistan ve Ermenistan da olduğu gibi yok edildi. Ata yadigârı azınlık Türkler, en son Telâfer’de olduğu gibi katliam ve soykırıma tabii tutuldu.
2. Kesin yasak olmasına rağmen Kutsal Şehir Mekke’de, kâfirden geçilmiyor.
3. Hac mahalli olabildiğince daraltıldı. Tarihi Osmanlı Kalesi yıkılarak edilerek yerine, mukaddes Kâbe’yi, hâşâ “bir kulübe mesabesine kadar düşüren ve küçülten” devasa tower ve Hilton gibi dev oteller yapıldı. Hacılar için çifte standartlar ile VIP olanakları geliştirilerek; Milyonlarca yıllık kutsal ibadet “amansız bir ticarete” dönüştürüldü. Kurban etleri ise, “azami 7 gün içinde kendi memleketlerinde kesebilme imkânına” ve milyonlarca aç İnsana rağmen, alçakça telef edilmeye devam olunmaktadır.
4. Başta Mısır, İran ve Suudi Arabistan’da mut’a nikâhı, turizmi teşvik, fuhuş ve kadın ticareti amacıyla en yaygın biçimde uygulanırken; Genç kızlara sünnet vahşeti yaygın sakatlık ve can kaybına neden olmakta; Somalili Müslümanlar korsanlık, Cezayir ve Tunuslular fahişe ticareti yapabilecek kadar düşmekte, aşağılık ve süfli işlere tevessül edebilmektedirler. Oysa, Nizam-ı Âlem’in ve İlm-i Kur-an’ın buna cevazı yoktur.
5. Bazı Arap ve İslâm ülkesinde Camiler kilitli. Nüfusu 100 bini aşan şehir Camii ve Mescitlerinin cemaati yoktur. Türkiye dışında ”Tadil-i Erkân” adeta unutulmuştur. Müslüman olmalarına rağmen, buralarda insanlar yalan söyleyebilmekte, yalan yere yemin edebilmekte, çok rahatlıkla hırsızlık, yolsuzluk yapabilmekte, mutlak men edilmiş olmasına rağmen haram aylarda kendi milletleri ve dindaşları ile vahşice savaşabilmektedirler.
6. Mücbir haller, zaruret ve istisnalar dışında esas olan Müslüman’ın Müslüman ile ticareti iken; İslâm coğrafyasının bütün artı değer ve birikimleri öncelikle düşman milletlere peşkeş çekilmekte ve pek çok Müslüman devletin zevaline seyirci kalınmaktadır. (4)
***


TÜRKİYE’DE İSLÂM VE MÜSLÜMAN

Mustafa Nevruz SINACI
**************************

SÖZDE Müslümanlara RAĞMEN DÜNYADA VE TC’DE İSLÂM
A- TÜRKİYE
1. Kur’an ayetleri halk arasında 6666 olarak bilinir. Oysa gerçek bu değildir. Hiçbir Kur-an’ı Kerim’de 6666 âyet yoktur. Başta Allavi, Haşhaşi, A.Levi, Alev-i (Ali Evi ve Al Evi hariç olmak üzere) bilumum solcu, ateist ve paganlar; Kasten cahil bırakılmış halkı taciz, din duygularını tahrik ve suça teşvik maksadıyla bu ve benzer somutları kullanmaktadırlar.
2. İslâm Dini’nde vaktin sünneti ve zuhr-u ahir adıyla bir namaz yoktur. Buna rağmen; dârül harp vd.gibi şüphe ve tereddüde dayalı bid’at, aleni ve hukuki namaz gibi kılınmaktadır. Konu hakkında Diyanet, Müftü ve İmamlara ‘ne yapalım’ diye soru sorulduğunda açık ve net cevap verilmemekte, cemaate “muhayyersiniz” denilmektedir.
3. Bilindiği üzere, nikâh dini bir müessesedir. Belediye ve Nüfus idareleri ile koordine edilerek Camilerde nikâh kıyılmasına ve İslâmi merasimlere derhal başlanmalıdır. Bunun yanı sıra en az bir Üniversite, Kulüp veya Dernek kadar; Diyanet Teşkilâtının da “dini ihya, irşad ve tam bir insanlık, medeniyet, aile ve toplum düşmanlığı olan” sapkın teorilere karşı etkin bir mücadele ve Cuma Hutbelerinde;, “siyaset dâhil memleketin bütün meselelerini” İslâm’ın arı duru süzgeci ile ilmin ışığında açıkça müzakere imkânı hayata geçirilmelidir…
4. İslâm toplumunda kapitalizm haram, tekelcilik ve tröstçülük “ölüm cezası ile men ve takip edilecek kadar” günahtır. Dolayısıyla, seri sürümlü mallar: elektrik, su, doğalgaz, tel ve muadili alım ve hizmetlerde “azami” maliyet artı % 5 olan kâr haddinin aşılmasına; İnsan unsurunun fahiş kârlarla alçakça ve haince sömürülmesine asla izin verilmemeli;
Sürümü daha seyrek ve pahalı mal ve hizmetlerde ise kâr oranı asla maliyet + % 20’yi geçmemelidir. Akdi takdirde diyanet tarihi ictihatları açıklamak suretiyle halkı aydınlatmalı ve icabında; Başta KUL HAKKI olmak üzere, İslâm’a aykırı bütün edinim, gasp, irtikap ve insanlık dışı tasarruflara karşı en etkin biçimde mücadele etmelidir.
5. Ramazanda oruç tutmayanların “halkın içinde, açıkta ve alenen” yiyip-içmeleri mutlak surette men edilmeli; Uymayanlar hakkında istisnasız cezai işlem yapılmalı; Bütün inanç sahiplerinin ibadetlerine saygı bir hukuk ve ihlâli halinde cezayı mülzem ahlâk kuralı halinde vaz edilmelidir. Sağlam, sağlıklı ve barışık bir toplum için bu şarttır.
6. İslâm’a göre Müslümanların devlete vereceği yegâne vergi zekât; Gayrimüslimler içinse cizye’dir. Gümrükler gibi özel durum arz eden farlı gelirler üzerinden tarh ve tahsilât dışında başkaca vergi caiz değildir. Peşin vergi büyük günahlardandır. Dolayısıyla normal hal ve şartlar dahilinde Müslüman’ın devlete ödeyeceği vergi tutarı asla % 2.5’u (yüzde ikibuçuk) geçemez. Daha fazla vergi tahsil eden faizci, gaspçı, irtikapçı, tefeci, zalim ve haramzadedir. Diyanet bu konularda halkı uyandırmak zorunda ve durumundadır.
7. Kurban, fiilen ve resmen HACI olanlar dışında kesilemez. Mevcut hale nazaran HACI olanların da, Mekke’de değil, müsaade ve mehil müddetlerini kullanmak suretiyle; Kurbanlarını “kendi memleketlerinde” kesmeleri caiz, önceki yazıda belirtilen nedenlerle Mekke’de, yani Hac mahallinde kurban kesmeleri caiz değildir.
8. Bazı “Prof. Dr. vd. unvanlı” yalancı, müfteri ve sapık mahlukatın, “Rab, fuhuş, taciz, tecavüz, cinayet, haksızlık, hukuksuzluk ve her nevi kul hakkı dahil olmak üzere her günahı mutlaka affeder” biçimindeki din, ahlâk, medeniyet ve hukuk dışı beyan ve söylemleri hakkında hukuki takip ve cezai işlem yapılmalıdır. Zira “kul hakkının” asla ve kesinlikle af ve mağfiret edilmeyeceği âyet, hâdis, ictihat ve icmai ümmet ile sabittir.
9. Ayrıca; Devlet bağlamında bütün Camilerde aynı dil konuşulur. Türkiye’de, kutsal kamu alanları denilen mahallerde ibadet dili Arapça, meşveret dili Türkçedir. Cmiye Kürtçe ve sair başkaca dil sokmaya kalkışmak, Müslümanlar arasına fitne sokmakla birdir. İslâm’da hukuk sisteminin adı “ŞERİAT” değil, “ŞERAİT/Şartlar’dır”. Partizanlık ve dil anlamında ayrışan Camiler Mescid-i Dırar hükmündedir.
Bunlarda namaz kılınmaz. Yakılır ve yıkılır. (5)
***
e.MAİL: gercek.demokrat@hotmail.com
LÜTFEN ZİYARET EDİNİZ:
http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com/