10/09/2012, 06:59
“ DOSTA MEKTUPLAR 4 İKİ ABDURRAHİM'İ KAYBETTİM ”
İKİ ABDURRAHİM'İ KAYBETTİM
2012 yılı gerçekten bana çok acılı bir yıl oldu. İki Abdurrahim'i ve kız kardeşimi kaybettim. Önce Abdurrahim Karakoç abimin acısı daha dinmeden, Abdurrahim Balcıoğlu'nun vefat haberi cep telefonuma gelince şöyle bir 30-40 sene gerilere doğru da gittim. Öncelikle Tanrım her iki ağabeyime, ustalarıma rahmet etsin, edebiyat dünyamızın başı sağ olsun, yakınlarına sabır diliyorum.
Abdurrahim Karakoç abimi önce üniversite yıllarında şiirleriyle ve kitaplarıyla tanıdım. Hayran oldum, Hasan'a mektuplarla başladık, Hak yol islam yazacağız ve sonradan hangi yıl hatırlamıyorum ama şahsen tanışıp konuşma, arkasından telefonlarla devam eden ilişki, daha sonra oğlu'nun düğününe Anasam Başkanı olarak bir heyet ile Gölbaşında katılmamız, arkasından Anasam'a üye kaydedişimiz, kayseri'ye davet ederek 1.Anasam Erciyes Şiir Şöleninde büyük ustalarla Kayseri'de muhteşim bir gece geçirilmesi, arkasından gecenin 02.00 saatlerinde maceralı bir Ankara'ya yolcu edişimiz, derken Maraş'daki olaylı şölendeki suskunluğu ve daha nice anılarla doluyum. Bunlar sırasıyla gözlerimin önünden geçiyor, bir bir hatırlıyorum detaylarını ama burada hepsini yazmak mümkün değil.
Balkanlar gezim sırasında alıyorum vefat haberini, üzülerek duyuruyorum ama arkasından açıklamalar geliyor, oğlu vefat etmediğini yoğun bakımda olduğunu açıklıyor, seviniyorum, herkes seviniyor ama ben biliyorum ki bu amansız hastalıktan kurtulması zor. Yine de Allah'dan ümit kesilmez diye bekliyoruz. Nihayet acı haberi bu sefer oğlu açıklıyor, muhteşem bir cenaze töreni ile Ankara Kocatepe'de cenazesine bile katılamıyorum. Sadece akşem televizyonlardan izlemek zorunda kaldım. Ah Bekir Balaban bana haber etmeden Ankara''ya cenazeye gitmeni hiç mi hiç affetmeyeceğim.
Ya diğer Abdurrahim vefat haberi. 14 temmuz günü telefonuma Eskader'den mesaj geliyor bakıyorum Abdurrahim Balcıoğlu'nun vefat etttiğini duyuruyor. Tabii hemen hafızam 70'li yıllara doğru gidiyor, Bizim Anadolu ve Hergün gazetelerinde ikimizin de yazı yazdığı günleri hatırlıyorum. Allah rahmet eylesin 84 yıl kime nasip olur bilmiyorum ama uzun ve çileli bir ömür geçirdiğini biliyorum. Çalışmadığı gazete, yazmadığı dergi hemen hemen yok gibi. Yani o nesil birer birer aramızdan ayrılıyor, şimdiki gibi milyarlarca transfer ücretiyle gazete değiştirmek yerine üç kuruş fazla verecek ve düşüncenize uygun bir gazete bulabilirseniz ne mutlu size.. İşte böyle bir devirden geçen gazeteci, yazar, şair Abdurrahim Balcıoğlu dostumuzun yüzü gözümün önüne geliyor, o Babıali yokuşundaki çileli ve koşuşturmacalı günleri tekrar yaşıyorum. Onunla ilgili de epey hatıra var ama burada bunları yazabilmek zaman ve sabır meselesi. Ama her iki ağabeyimi, dostumu burada kısaca da olsa yad etmek için gecenin 02.00 saatinde bunları yazabildim ancak. Allah her ikisine de rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar, Edebiyat dünyamızın da başı sağolsun diyorum. Yeni bir mektup da buluşmak üzere...
sabitince "
Yavaş yavaş mektupların içeriğine kendimi alıştırmağa, üzülmeden kabul etmeğe çalışıyorum ama...
Üzülmemek olası mı? Değindiğiniz gibi, bir devrin zor koşullarda gerçek bir sevgiyle okuyan, araştıran ve bir yandan da hayat hkavgasını veren insanını, usta kalemlerini konuk ediyorsunuz mektubunuzun dördüncü sayısına! Her iki adaş isim de, her iki değerimiz de kendi kulvarında iz bırakmış önemli şahsiyetlerdi. Kendi yetenek, emek ve çabalarıyla bir yerlere gelmiş; şaşmamış, özünden kopmamış, inandıklarından vazgeçmemiş idealist insanlardı.
Sizin vesile oluşunuzla bir kez daha saygıyla, rahmetle anıyorum ustaları.
Saygı ve dostlukla, teşekkürlerim ustaya ve değerli Seçki Kurulu' na...
İKİ ABDURRAHİM'İ KAYBETTİM
2012 yılı gerçekten bana çok acılı bir yıl oldu. İki Abdurrahim'i ve kız kardeşimi kaybettim. Önce Abdurrahim Karakoç abimin acısı daha dinmeden, Abdurrahim Balcıoğlu'nun vefat haberi cep telefonuma gelince şöyle bir 30-40 sene gerilere doğru da gittim. Öncelikle Tanrım her iki ağabeyime, ustalarıma rahmet etsin, edebiyat dünyamızın başı sağ olsun, yakınlarına sabır diliyorum.
Abdurrahim Karakoç abimi önce üniversite yıllarında şiirleriyle ve kitaplarıyla tanıdım. Hayran oldum, Hasan'a mektuplarla başladık, Hak yol islam yazacağız ve sonradan hangi yıl hatırlamıyorum ama şahsen tanışıp konuşma, arkasından telefonlarla devam eden ilişki, daha sonra oğlu'nun düğününe Anasam Başkanı olarak bir heyet ile Gölbaşında katılmamız, arkasından Anasam'a üye kaydedişimiz, kayseri'ye davet ederek 1.Anasam Erciyes Şiir Şöleninde büyük ustalarla Kayseri'de muhteşim bir gece geçirilmesi, arkasından gecenin 02.00 saatlerinde maceralı bir Ankara'ya yolcu edişimiz, derken Maraş'daki olaylı şölendeki suskunluğu ve daha nice anılarla doluyum. Bunlar sırasıyla gözlerimin önünden geçiyor, bir bir hatırlıyorum detaylarını ama burada hepsini yazmak mümkün değil.
Balkanlar gezim sırasında alıyorum vefat haberini, üzülerek duyuruyorum ama arkasından açıklamalar geliyor, oğlu vefat etmediğini yoğun bakımda olduğunu açıklıyor, seviniyorum, herkes seviniyor ama ben biliyorum ki bu amansız hastalıktan kurtulması zor. Yine de Allah'dan ümit kesilmez diye bekliyoruz. Nihayet acı haberi bu sefer oğlu açıklıyor, muhteşem bir cenaze töreni ile Ankara Kocatepe'de cenazesine bile katılamıyorum. Sadece akşem televizyonlardan izlemek zorunda kaldım. Ah Bekir Balaban bana haber etmeden Ankara''ya cenazeye gitmeni hiç mi hiç affetmeyeceğim.
Ya diğer Abdurrahim vefat haberi. 14 temmuz günü telefonuma Eskader'den mesaj geliyor bakıyorum Abdurrahim Balcıoğlu'nun vefat etttiğini duyuruyor. Tabii hemen hafızam 70'li yıllara doğru gidiyor, Bizim Anadolu ve Hergün gazetelerinde ikimizin de yazı yazdığı günleri hatırlıyorum. Allah rahmet eylesin 84 yıl kime nasip olur bilmiyorum ama uzun ve çileli bir ömür geçirdiğini biliyorum. Çalışmadığı gazete, yazmadığı dergi hemen hemen yok gibi. Yani o nesil birer birer aramızdan ayrılıyor, şimdiki gibi milyarlarca transfer ücretiyle gazete değiştirmek yerine üç kuruş fazla verecek ve düşüncenize uygun bir gazete bulabilirseniz ne mutlu size.. İşte böyle bir devirden geçen gazeteci, yazar, şair Abdurrahim Balcıoğlu dostumuzun yüzü gözümün önüne geliyor, o Babıali yokuşundaki çileli ve koşuşturmacalı günleri tekrar yaşıyorum. Onunla ilgili de epey hatıra var ama burada bunları yazabilmek zaman ve sabır meselesi. Ama her iki ağabeyimi, dostumu burada kısaca da olsa yad etmek için gecenin 02.00 saatinde bunları yazabildim ancak. Allah her ikisine de rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar, Edebiyat dünyamızın da başı sağolsun diyorum. Yeni bir mektup da buluşmak üzere...
sabitince "
Yavaş yavaş mektupların içeriğine kendimi alıştırmağa, üzülmeden kabul etmeğe çalışıyorum ama...
Üzülmemek olası mı? Değindiğiniz gibi, bir devrin zor koşullarda gerçek bir sevgiyle okuyan, araştıran ve bir yandan da hayat hkavgasını veren insanını, usta kalemlerini konuk ediyorsunuz mektubunuzun dördüncü sayısına! Her iki adaş isim de, her iki değerimiz de kendi kulvarında iz bırakmış önemli şahsiyetlerdi. Kendi yetenek, emek ve çabalarıyla bir yerlere gelmiş; şaşmamış, özünden kopmamış, inandıklarından vazgeçmemiş idealist insanlardı.
Sizin vesile oluşunuzla bir kez daha saygıyla, rahmetle anıyorum ustaları.
Saygı ve dostlukla, teşekkürlerim ustaya ve değerli Seçki Kurulu' na...