Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Hacı Bektaş
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
Hacı Bektaş


Ahmet ÖZDEMİR
****************

Sevgili okuyucular yazılarımda çoğu zaman senkron kaydırdığımın farkındayım. Sekron da nedir diye soracak olursanız, film ve müzik kayıtlarındaki öneminden çok kısaca "Eş zaman" diye geçiştireyim. Yani, günlük aktüaliteyi geriden takip ediyorum. Nedeni İstanbul dışında kalmam. Yazılarımı en az bir hafta yedekli yazıp gazeteye göndermem. Hacı Bektaş törenlerinden kaç gün sonra ondan söz edecek olmamın nedeni de bu.
Çoğunluğu Hoca Ahmet Yesevî Ocağı'nda, felsefeden fen bilimlerine kadar eğitim alan Horasan erenleri, Anadolu'nun kültür bütünlüğünün oluşmasında, etkili olmuşlardı. Anadolu'da dağ başlarında, kimsenin olmadığı ücra köşelerde ve yol kavşaklarında yerleşmiş, buralarda zaviyeler açmışlardı. Boş topraklar üzerine kurdukları kurumlar, zamanla kültür, eğitim, inanç ve moral merkezleri olmuştu.

Bu merkezlerde; ahlak, edep, davranış, inanış biçimleri, belli kurallara bağlanmıştı. Günün olanakları içerisinde bu merkezlerde bilgi ve bilim üretilmiş, buralarda yetişenlerin, başka yerlere gönderilmesiyle de yayılmıştı.

Yeseviliğin yedi ilkesi vardı. İlki Allah'a aşkla yöneliş. Yesevi bunu "Aşkı olmayanın ne dini vardır ne de imanı" sözleriyle anlatıyor. İkinci ilke ihlas. Yani, içtenlikli Müslümanlık. Riya'dan, gösterişten uzak, sadece Allah için olan Müslümanlık. Yeseviliğin üçüncü ilkesi ise insan sevgisi. Dördüncüsü insanların din, dil, renk, cinsiyet farklılığından ötürü horlanmaması, farklılıkların kavga konusu yapılmaması, yani hoşgörü. Beşincisi; kadın ve erkeğin eşitliği. Altıncısı kişinin geçimini öz emeğiyle sağlaması ve çalışması esası, yedincisi ise bilim...

1300'lü yılların ikinci yarısında, Anadolu'da, Horasan erenlerinin ikinci kuşağı yaşamaktadır. Onlardan önce gelenlerin gayretiyle açılan zaviyelerde verilen eğitimle, kültürel doku belli bir düzeye ulaşmıştı. Anadolu'da bir yandan Moğol istilası, bir yandan da büyük bir siyasi ve ekonomik buhranla birlikte taht kavgaları yaşanmaktaydı.

Her şeye rağmen, Anadolu'daki Horasan erenlerinin ikinci kuşağı, örneğin, Hacı Bektaş Veli'nin hoşgörü ve insan sevgisi üzerine yaydığı şu görüşlerin mirasçısıydı:

"Özünü bilirsen, özürden kurtulursun.
Aşk meydanı erenlerin ve bilenlerindir.
Dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan.
Göze nur, gönülden gelir.
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,
Kadınları okutunuz.
Eline, beline, diline sâhip ol!
Okunacak en büyük kitap insandır.
Doğruluk dost kapısıdır.
Mürşitlik, alıcılık değil vericiliktir.
Alem Adem, Adem de Alem içindedir.
İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır.
İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
Oturduğun yeri pak et, kazandığın parayı hak et.
İncinsen de incitme.
Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Ara bul.
İnsanın cemâli sözünün güzelliğidir.
İnsanoğlunun en büyük düşmanları: Yalancılık, boğazına düşkünlük, mal ve mevki hırsı, koyu gıybet, edepsizlik, hıyanet ve hakkı inkardır.
En büyük keramet çalışmaktır.
Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,/ Hak'ın yarattığı, her şey yerli yerinde. / Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok. / Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.
Hararet nardadır, sacda değildir/ Keramet hırkada, tacda değildir / Her ne ararsan kendinde ara / Kudüs'te, Mekke'de. Hac'da değildir.
Sevgi varken nefret niye / Kardeşlik varken didişmek niye / Dostluk varken düşmanlık niye / Hoşgörü varken bağnazlık niye / Özgürlük varken tutsaklık niye / Adalet varken haksızlık niye? "

Bu görüşler, aradan geçen yedi yüz yıl sonra da geçerliliğini korumakta, laik, demokratik, insan haklarına saygılı, Türkiye Cumhuriyeti'nin de temel düşüncesidir.

Anadolu'da kültür birliği oluşmasında etkili olan bir kurum da, Yesevî dervişleriyle birlikte gelen âhilikti.

13. yüzyılda büyük bilge Ahi Evran tarafından temelleri atılan Ahilik felsefesi, Anadolu`da yüzyıllardır birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışmanın ruhunu oluşturuyordu.