25/11/2014, 12:18
GÜNÜMÜZ İMGESEL TÜRK ŞİİRİ
“ses var görüntü yok”
Coşkun KARABULUT
Türkiye’de şiirin gelişimine baktığımız zaman, özellikle son dönemde iki farklı şiir anlayışının halen daha tartışılır olduğunu, hangisinin şiire daha yakın durduğunun netleşmediğini görüyoruz ya da ben öyle görüyorum. Şiirle ilgilenen herkesin bildiği gibi Birinci Yeni denilen anlayış, daha çok yalın, duru bir dil kullanımını benimser. Beylik konular yerine sıradan insanın sorunlarına da eğilir, anlaşılır olmayı, geniş kitlelere ulaşmayı amaçlar. Hatta öylesine amaçlar ki, şiir okuyan-okumayan herkes kendisinin de rahatlıkla bu tür şiirler yazabileceği sanısına kapılır. Ve doğal olarak binlerce şair(imsi) çıkar ortaya. Bu anlayışa tepki olarak, belki de gelişimin doğal sonucu olarak (çünkü burada da netlik yok) ortaya çıkan İkinci Yeni denilen anlayışta ise, kapalı bir dil, yoğun imge kullanımı, anlaşılır olmaktan çok, zor anlaşılır olma ve bugünkü anlayışta ise hiç anlaşılamama iyi şair olmanın ölçütlerinden sayılır. Ne kadar az anlaşılıyorsan, o kadar iyi şairsin demektir. Farklı bir dil kullanarak başarıya ulaşılacağı sanılmakta çoğu şairler tarafından.
İkinci Yeni anlayışı daha sonra geldiğine göre, bugünün, çağın şiir anlayışı olması gerekmez mi? Çünkü şiir, bir gelişim süreci içerisinde, çağının değişen diğer tüm birimleriyle birlikte değişir, gelişir. Bu doğrudur. Ve de, bir dönemde bilimin gelişmesi, insanların ufkunu açarak dünyaya bakışlarını değiştirir; sonra belirli bir dünya görüşü, felsefesi oluşur, yerleşir. Bu değişme sanata da yansır ve değiştirir, geliştirir. Bu ayrı bir yazının konusu. Benim asıl vurgulamak istediğim şu: Eğer günümüzdeki şiir anlayışı, bir öncekinden farklı olarak anlatım yerine, görüntüyü vermeye çalışıyorsa, yani imgelerle çağrışımlar uyandırmayı hedefliyorsa, şiirler bu doğrultuda yazılır. Çağrışımlarla sağlanan görüntüler yoluyla anlamı çoğaltmak, her okuyanın farklı bir tad aldığı, kendini bulduğu bir şiir. Amaç bu. Çok güzel. Ne var ki dergilerde, kitaplarda okuduğum şiirlerin çoğunda gördüğüm şu: Farklı olmak adına türetilen bir kuş dili. Hepsi bu! Çağrışım yaptıracak hiçbir gücü olmayan değişik sözcükler. Anlam yok. Çağrışım yok. Melodi yok. Çağrışım olmayınca görüntü de yok. Evet, ses var ama görüntü yok ne yazık ki! Anteni ters dönmüş televizyonlar gibi, ses var, hem de her kafadan ses var. Ama görüntü yok. Şiir üzerine konuşmaları dinleseniz, filozof sanırsınız mübarekleri!
Peki durum böyle olunca, tavrımız ne olmalı? Elbette yazılan şey gerçekten şiir ise, zaten onda imge, çağrışım olmaması mümkün değildir. Henüz yanlış anlamalar yüzünden karman çorman imgesel niyetli şiirler yazılıyor olsa da, zamanı gelince yerine oturacağına inanıyorum. Halen daha en iyi şairler Birinci Yeni’den günümüze ulaşan şairler ile İkinci Yeni’nin birkaç şairi. Bugün yüzlerce şair seçkilerde yer alıyor ve bunu yapanlar da kendi ölçütlerine göre seçki yaptıklarını söylüyorlarsa, kabahatin çoğunu bunlarda aramak gerekiyor. Kuş dilidir birinci ölçütleri çünkü. Hiçbir çağrışım yaptırmayan, sözlük anlamlarını bile içermeyen sözcüklerle ayakları havada da olsa imge kuramayanları, sadece ve sadece kuş dili konuşuyorlar diye pohpohlamak ve bunlara gerçek şiirin ne olduğunu anlatmamak, bunları yıllardır seçkilerde şair diye empoze edenlerin suçu. Yazık oluyor şiir ve güzellikler adına!
“ses var görüntü yok”
Coşkun KARABULUT
Türkiye’de şiirin gelişimine baktığımız zaman, özellikle son dönemde iki farklı şiir anlayışının halen daha tartışılır olduğunu, hangisinin şiire daha yakın durduğunun netleşmediğini görüyoruz ya da ben öyle görüyorum. Şiirle ilgilenen herkesin bildiği gibi Birinci Yeni denilen anlayış, daha çok yalın, duru bir dil kullanımını benimser. Beylik konular yerine sıradan insanın sorunlarına da eğilir, anlaşılır olmayı, geniş kitlelere ulaşmayı amaçlar. Hatta öylesine amaçlar ki, şiir okuyan-okumayan herkes kendisinin de rahatlıkla bu tür şiirler yazabileceği sanısına kapılır. Ve doğal olarak binlerce şair(imsi) çıkar ortaya. Bu anlayışa tepki olarak, belki de gelişimin doğal sonucu olarak (çünkü burada da netlik yok) ortaya çıkan İkinci Yeni denilen anlayışta ise, kapalı bir dil, yoğun imge kullanımı, anlaşılır olmaktan çok, zor anlaşılır olma ve bugünkü anlayışta ise hiç anlaşılamama iyi şair olmanın ölçütlerinden sayılır. Ne kadar az anlaşılıyorsan, o kadar iyi şairsin demektir. Farklı bir dil kullanarak başarıya ulaşılacağı sanılmakta çoğu şairler tarafından.
İkinci Yeni anlayışı daha sonra geldiğine göre, bugünün, çağın şiir anlayışı olması gerekmez mi? Çünkü şiir, bir gelişim süreci içerisinde, çağının değişen diğer tüm birimleriyle birlikte değişir, gelişir. Bu doğrudur. Ve de, bir dönemde bilimin gelişmesi, insanların ufkunu açarak dünyaya bakışlarını değiştirir; sonra belirli bir dünya görüşü, felsefesi oluşur, yerleşir. Bu değişme sanata da yansır ve değiştirir, geliştirir. Bu ayrı bir yazının konusu. Benim asıl vurgulamak istediğim şu: Eğer günümüzdeki şiir anlayışı, bir öncekinden farklı olarak anlatım yerine, görüntüyü vermeye çalışıyorsa, yani imgelerle çağrışımlar uyandırmayı hedefliyorsa, şiirler bu doğrultuda yazılır. Çağrışımlarla sağlanan görüntüler yoluyla anlamı çoğaltmak, her okuyanın farklı bir tad aldığı, kendini bulduğu bir şiir. Amaç bu. Çok güzel. Ne var ki dergilerde, kitaplarda okuduğum şiirlerin çoğunda gördüğüm şu: Farklı olmak adına türetilen bir kuş dili. Hepsi bu! Çağrışım yaptıracak hiçbir gücü olmayan değişik sözcükler. Anlam yok. Çağrışım yok. Melodi yok. Çağrışım olmayınca görüntü de yok. Evet, ses var ama görüntü yok ne yazık ki! Anteni ters dönmüş televizyonlar gibi, ses var, hem de her kafadan ses var. Ama görüntü yok. Şiir üzerine konuşmaları dinleseniz, filozof sanırsınız mübarekleri!
Peki durum böyle olunca, tavrımız ne olmalı? Elbette yazılan şey gerçekten şiir ise, zaten onda imge, çağrışım olmaması mümkün değildir. Henüz yanlış anlamalar yüzünden karman çorman imgesel niyetli şiirler yazılıyor olsa da, zamanı gelince yerine oturacağına inanıyorum. Halen daha en iyi şairler Birinci Yeni’den günümüze ulaşan şairler ile İkinci Yeni’nin birkaç şairi. Bugün yüzlerce şair seçkilerde yer alıyor ve bunu yapanlar da kendi ölçütlerine göre seçki yaptıklarını söylüyorlarsa, kabahatin çoğunu bunlarda aramak gerekiyor. Kuş dilidir birinci ölçütleri çünkü. Hiçbir çağrışım yaptırmayan, sözlük anlamlarını bile içermeyen sözcüklerle ayakları havada da olsa imge kuramayanları, sadece ve sadece kuş dili konuşuyorlar diye pohpohlamak ve bunlara gerçek şiirin ne olduğunu anlatmamak, bunları yıllardır seçkilerde şair diye empoze edenlerin suçu. Yazık oluyor şiir ve güzellikler adına!