26/11/2014, 22:13
İsa Kayacan'ın ardından
26 Kasım 2014 Çarşamba
Ahmet ÖZDEMİR
İsa Kayacan'ın "Sahibini Arayan Yeni Şiirleri" ve kendisine ilişkin haber ve yazıların da yer aydığı kaynak kitap niteliğindeki "Aramızdan Ayrılanlar", bir nostalji ve hüzün yumağıydı. Çünkü anlatılan kişilerin ayrılık acısını yüreğimizde taşıyorduk ki şimdi aramızdan ayrılanlar kervanına o da katıldı. Acısı da yüreğimize çöktü.
Evet, İsa Kayacan'ı kaybettik. Cenazesi, 16 Ekim Perşembe günü, Ankara Yenimahalle Karşıyaka Mezarlık Camii'nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından aile Kabristanında toprağa verildi.
Yedi yıl önce 2007 yılının, kasım ayının 27'sinde Bizim gazete için yazacağım yazıya şöyle başlamıştım:
"Derviş sözcüğünün çeşitli anlamları var. Bunlardan birini, "Tanrı'ya ve Tanrı'nın yarattığı en yüce varlık olan insana sevgi ve hoşgörü ile dolu, alçak günüllü kişi" olarak özetleyebiliriz. Derviş olmak için bir yola, yani tarikata, bir yol göstericiye, yani şeyhe bağlanmak koşul olmasa gerek. Varsayalım ki koşul, o zaman anlatacağım kişilerin yoluna vatan, yol göstericisine Atatürk, dergâhlarına vatanın her karış taşı toprağı diyebilirsiniz. Çünkü onlar çağdaş, aydın, Anadolu dervişleridir. Anadolu'nun dört bir yanına aydınlık götürmüşler, geçmişlerini, geleneklerini, göreneklerini geleceğe yansıtmışlardır. Eski deyimle onlar "kökü mazide ati"dirler. Onlar okları, yayları, kılıçları kalem olan günümüzün alp erenleridir. Onlar, sevgide, hoşgörüde sınırsızdır. Ki, benim onca kusurumu hoş görüp, hiçbir zaman "hatırdan geçici" olmamışlardır. Onlar günün değil, gönlün dostlarıdır."
Bu satırların ardından Ankara'da İsa Kayacan'dan, Söke'de Abdülkadir Güler'den, Fethiye'de Ünal Şöhret Dirlik'ten söz edeceğimi eklemiş ve Kayacan'ı anlatmaya başlamıştım:
"Yerli yerinde bir tanım istiyorsanız, gönül rahatlığı içinde İsa Kayacan'a 'Anadolu Basını'nın Duayeni' diyebilirsiniz. Anadolu'nun en uzak köşesinde çıkan bir yapraklık gazetede bile İsa Kayacan'ın imzasına rastlayabilirsiniz. Yine Anadolu'nun en uzak bir köşesinden Ankara'ya yolu düşen bir basın mensubunun, İsa Kayacan'a uğramaması, sorununu onunla paylaşmaması, ona danışmaması düşünülemez. Değerli şair Ahmet Tufan Şentürk'ün anlatımıyla bir hayrat adamdır İsa Kayacan.
........ Onun kader yolculuğu Burdur'un Tefenni ilçesinin Ece köyünden, benimki Sivas'ın Şarkışla ilçesinden başlıyordu. Çizgilerimiz çok yerde kesişiyordu. "İşte Hayatım"ı bir başka duygusallıkla okumamın nedeni buydu. Dileğim, İsa Kayacan'ın "Hayatı"nın uzun, esenlik ve güzelliklerle sürmesi..."
Aradan geçen yedi yıl içinde İsa Kayacan'ın birçok kitabı daha yayınlandı. Birçok etkinlikte birlikte bulunduk. Tarsus'ta Uluslararası Karacaoğlan etkinliklerinde "Karacaoğlan Araştırma Ödülü" aldığımda oradaydı ve beni ilk kutlayanlar arasındaydı. Ömrünün son günlerine kadar bir karınca gibi durmadı Türk kültür ve sanat dağarcığına bir şeyler taşıdı. Ülkenin en ücra köşesindeki bir gazeteye sizinle ilgili yazdığı bir yazıyı, cebinden posta masrafını karışlayarak size ulaştırıyordu. Son ay içinde benim kitaplarımla ilgili iki kupür göndermişti.
"Aramızdan Ayrılanlar", "Profesör Doktor" unvanı da bulunan İsa Kayacan'ın 117 inci kitabı. İsa Kayacan'ın 120. kitabı Baku'de Vektör Neşirlerevince "Prof. Dr. İsa Kayacan Azerbaycan Yazıları" adıyla yayınlanmıştı.
Yüreğindeki sevgi nehrinin bir kolu Azerbaycan'a akıyordu. Ona göre, dostluk iki vücutta yaşayan bir ruha benzerdi. Azerbaycan ile dostuz, demek yetmezdi. Türkiye ile Azerbaycan etle tırnak gibiydi. İki ülkenin birbirine olan bağlılığı ve yakınlığı dostluktan kardeşten öteydi. Son görüşmemiz Azerbaycan'ın düşünürlerinden Ferhat Hacı Mirza'nın Kelamlar adlı kitabını tanıtmak içindi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti lokalinde yaptığı konuşmada; kimi kitapları okuduktan sonra ya bir yere gönderdiğini ya da raflara koyarak orada unuttuğunu, ama Hacı Ferhat Mirza'nın Kelamlar kitabını başucunda tutuğunu belirtmişti.
Sanırım ondan aldığım son kitap "Kadın Destanı" adını taşıyordu. Burdur Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yayınlanmıştı. Büyük Önder Atatürk'ün kadınlara ilişkin sözleri arasında "Kadının en büyük vazifesi analıktır," vecizesini de almıştı. Aslında bu kitap kaynak eser niteliği taşıyordu.
Allah'tan rahmet diliyorum. Nurlar içinde uyusun.
26 Kasım 2014 Çarşamba
Ahmet ÖZDEMİR
İsa Kayacan'ın "Sahibini Arayan Yeni Şiirleri" ve kendisine ilişkin haber ve yazıların da yer aydığı kaynak kitap niteliğindeki "Aramızdan Ayrılanlar", bir nostalji ve hüzün yumağıydı. Çünkü anlatılan kişilerin ayrılık acısını yüreğimizde taşıyorduk ki şimdi aramızdan ayrılanlar kervanına o da katıldı. Acısı da yüreğimize çöktü.
Evet, İsa Kayacan'ı kaybettik. Cenazesi, 16 Ekim Perşembe günü, Ankara Yenimahalle Karşıyaka Mezarlık Camii'nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından aile Kabristanında toprağa verildi.
Yedi yıl önce 2007 yılının, kasım ayının 27'sinde Bizim gazete için yazacağım yazıya şöyle başlamıştım:
"Derviş sözcüğünün çeşitli anlamları var. Bunlardan birini, "Tanrı'ya ve Tanrı'nın yarattığı en yüce varlık olan insana sevgi ve hoşgörü ile dolu, alçak günüllü kişi" olarak özetleyebiliriz. Derviş olmak için bir yola, yani tarikata, bir yol göstericiye, yani şeyhe bağlanmak koşul olmasa gerek. Varsayalım ki koşul, o zaman anlatacağım kişilerin yoluna vatan, yol göstericisine Atatürk, dergâhlarına vatanın her karış taşı toprağı diyebilirsiniz. Çünkü onlar çağdaş, aydın, Anadolu dervişleridir. Anadolu'nun dört bir yanına aydınlık götürmüşler, geçmişlerini, geleneklerini, göreneklerini geleceğe yansıtmışlardır. Eski deyimle onlar "kökü mazide ati"dirler. Onlar okları, yayları, kılıçları kalem olan günümüzün alp erenleridir. Onlar, sevgide, hoşgörüde sınırsızdır. Ki, benim onca kusurumu hoş görüp, hiçbir zaman "hatırdan geçici" olmamışlardır. Onlar günün değil, gönlün dostlarıdır."
Bu satırların ardından Ankara'da İsa Kayacan'dan, Söke'de Abdülkadir Güler'den, Fethiye'de Ünal Şöhret Dirlik'ten söz edeceğimi eklemiş ve Kayacan'ı anlatmaya başlamıştım:
"Yerli yerinde bir tanım istiyorsanız, gönül rahatlığı içinde İsa Kayacan'a 'Anadolu Basını'nın Duayeni' diyebilirsiniz. Anadolu'nun en uzak köşesinde çıkan bir yapraklık gazetede bile İsa Kayacan'ın imzasına rastlayabilirsiniz. Yine Anadolu'nun en uzak bir köşesinden Ankara'ya yolu düşen bir basın mensubunun, İsa Kayacan'a uğramaması, sorununu onunla paylaşmaması, ona danışmaması düşünülemez. Değerli şair Ahmet Tufan Şentürk'ün anlatımıyla bir hayrat adamdır İsa Kayacan.
........ Onun kader yolculuğu Burdur'un Tefenni ilçesinin Ece köyünden, benimki Sivas'ın Şarkışla ilçesinden başlıyordu. Çizgilerimiz çok yerde kesişiyordu. "İşte Hayatım"ı bir başka duygusallıkla okumamın nedeni buydu. Dileğim, İsa Kayacan'ın "Hayatı"nın uzun, esenlik ve güzelliklerle sürmesi..."
Aradan geçen yedi yıl içinde İsa Kayacan'ın birçok kitabı daha yayınlandı. Birçok etkinlikte birlikte bulunduk. Tarsus'ta Uluslararası Karacaoğlan etkinliklerinde "Karacaoğlan Araştırma Ödülü" aldığımda oradaydı ve beni ilk kutlayanlar arasındaydı. Ömrünün son günlerine kadar bir karınca gibi durmadı Türk kültür ve sanat dağarcığına bir şeyler taşıdı. Ülkenin en ücra köşesindeki bir gazeteye sizinle ilgili yazdığı bir yazıyı, cebinden posta masrafını karışlayarak size ulaştırıyordu. Son ay içinde benim kitaplarımla ilgili iki kupür göndermişti.
"Aramızdan Ayrılanlar", "Profesör Doktor" unvanı da bulunan İsa Kayacan'ın 117 inci kitabı. İsa Kayacan'ın 120. kitabı Baku'de Vektör Neşirlerevince "Prof. Dr. İsa Kayacan Azerbaycan Yazıları" adıyla yayınlanmıştı.
Yüreğindeki sevgi nehrinin bir kolu Azerbaycan'a akıyordu. Ona göre, dostluk iki vücutta yaşayan bir ruha benzerdi. Azerbaycan ile dostuz, demek yetmezdi. Türkiye ile Azerbaycan etle tırnak gibiydi. İki ülkenin birbirine olan bağlılığı ve yakınlığı dostluktan kardeşten öteydi. Son görüşmemiz Azerbaycan'ın düşünürlerinden Ferhat Hacı Mirza'nın Kelamlar adlı kitabını tanıtmak içindi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti lokalinde yaptığı konuşmada; kimi kitapları okuduktan sonra ya bir yere gönderdiğini ya da raflara koyarak orada unuttuğunu, ama Hacı Ferhat Mirza'nın Kelamlar kitabını başucunda tutuğunu belirtmişti.
Sanırım ondan aldığım son kitap "Kadın Destanı" adını taşıyordu. Burdur Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yayınlanmıştı. Büyük Önder Atatürk'ün kadınlara ilişkin sözleri arasında "Kadının en büyük vazifesi analıktır," vecizesini de almıştı. Aslında bu kitap kaynak eser niteliği taşıyordu.
Allah'tan rahmet diliyorum. Nurlar içinde uyusun.