Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Ahlâk Anıtı Mehmet Akif Ersoy
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
Ahlâk Anıtı Mehmet Akif Ersoy



Ahmet ÖZDEMİR


Ölümünün 68 inci yılında andığımız Mehmet Akif, yalnız İstiklâl Marşı'mız da dahil bir çok milli şiirin şairi, ya da bir fikir adamı değil, bir ahlâk anıtıydı.Ulusumuzun birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için en olumsuz dönemlerde uğraş vermiş, gösterişten uzak, her şeyiyle kendisini bu vatana adamış bir insandı.

1921'de açılan İstiklal Marşı yarışmasına 700'den fazla şiir gönderilmiştir. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, "Herkesi tatmin edebilecek ve o günlerin heyecanını ifade eden bir şiire rastlamadıklarını" açıklamıştır.

Yarışmaya Akif katılmamıştır. Çünkü kazanacak şiiri yazana 500 lira ödül verilecektir. Akif bunu kabul etmemektedir.

Hamdullah Suphi, Akif'e resmen yazı göndererek "İstiklâl Marşı"nı yazmasını rica eder. Ödül sorununa bir çare bulunacağını belirtir.

Ve Akif'in "İstiklal Marşı", 12 Mart 1921'de Meclis'te okunarak ayakta alkışlarla kabul edilir. Parasızlıktan paltosuz gezen Akif, ödül parası olan 500 lirayı Sarıkışla Hastanesi'ndeki yaralı gazilere ve fakir kadınlara örgücülük öğreterek meslek kazandırmaya çalışan bir hayır kurumuna bağışlar.

Mehmet Akif, ölüm döşeğindedir. "İstiklal Marşı"ndan söz açarlar. Şunları söyler:

"O şiir milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir facia karşısında bunalan ruhların ızdıraplar içinde kurtuluş dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. Bir daha yazılamaz. Onu ben de yazamam... O şiir benim değil, artık milletin malıdır..."

Akif'in devrimler hakkında şiir yazmaması ve Mısır'a gitmesi, 'pozitivist yobazlar'ın tepkisini çekmiştir. Bazen Akif'e saldıracak kadar küstahlaşılar...

Akif, derin bir üzüntü içindedir. Mısır'a gidiş nedenini şöyle anlatır:

"Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum."

Yalnız Akif değil, Halide Edip Adıvar bile benzer nedenlerle kocası Adnan Adıvar Bey'le yurt dışına gitmiştir.

Buna karşın, Yüce  Atatürk isteseydi  Akif'in "İstiklal Marşı"nı değiştirebilirdi. Örneğin Behçet Kemal'e bir marş yazdırabilirdi. Bunu yapmadı.

Ne acıdır ki, onun İstiklal Marşı'nı dinleyerek bayrağı selamlayanlar, Akif'e saldırmaktalar.

Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Kuşçubaşı Eşref Bey, Anadolu Bağdat Demiryolu hattının son durağı olan El Muazzam istasyonundadır. Telgrafla bir haber ulaşır:

 "Çanakkale Savaşında ordumuz muzaffer oldu. Düşman mağlup, mahcup ve mecruh (yaralı) olarak çekiliyor..."

Orada bulunanlardan biri haberi duyunca Kuşçubaşı Eşref Beyin boynuna sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağlamağa başlar. Bu hıçkıran vatanperver, yüreği yanık memleket evladının adı, Mehmet Âkif'tir...

Veteriner İşleri Müdür Yardımcısı görevini üstlendiği yıllarda Veteriner İşleri Müdürünün bir haksız karar ile azledilmesi üzerine görevinden istifa eder.

Kendisine bu hareketinin sebebi sorulduğunda başkasına yapılan haksızlığa tahammül etmesinin mümkün olmadığını söyler "Arkadaşıma yapılan haksızlık bana yapılmış demektir" diyerek, 20 yıllık memuriyetine veda eder.

 

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam.

Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, âşığım istiklâle

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle

Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum.

Kesilir belki fakat, çekmeye gelmez boynum!

Kanayan bir yara gördüm mü kanar ta ciğerim

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim

"Adam aldırmada geç git!" diyemem; aldırırım

Çiğnerim çiğnenirim Hakkı tutar kaldırırım.

Zâlimin hasmıyım ammâ severim mazlûmu,

İrticâ'ın şu sizin lehçede mânâsı bu mu?

 

Hiç kimse Âkif'in verdiği sözden döndüğünü, hangi şartlarda olursa olsun sözünden bir sapma gösterdiğini görmemişlerdi.

Yakın dostlarından Mithat Cemal Kuntay anlatıyor .

«Balkan Harbi başlarken, Akif Bey, yegane geçim yolu olan resmi memuriyetinden istifa etti. Kirada oturduğu evine, bir cuma günü gittim. Beş çocuğundan başka, dört çocuk daha vardı.

- Bunlar kim? dedim.

- Çocuklarım! dedi. Sonra anlattı

Âkif, Baytar Mektebinde iken bir arkadaşıyla anlaşmışlar. Kim önce ölürse, çocuklarına sağ kalan baksın! » demişler. Arkadaşı vefat etmiş Mehmet Akif'te, verdiği söze bağlı kalarak anlaşma hükmünü yerine getirmiş.

Mithat Cemal devam ediyor;

- Halbuki o zamanlar, Akif Beyin beş parası yoktu; fakat beş çocuğu vardı!