15/06/2015, 11:50
BENİM BABAM DA AYAKKABICIYDI
Coşkun KARABULUT
Babamın öldükten 30 sene sonra meşhur olacağını rüyamda görsem inanmazdım. Sıradan bir kasaba ayakkabıcısının oğlu olmaktan da ne kadar mutlu olduğumu söylemeye gerek yoktur sanırım.
Babam Kars'ın Sarıkamış ilçesinde ayakkabıcılık yapardı. Ayakkabıcıya kunduracı derlerdi. Kunduracı Ziyaattin Usta derlerdi babama. Kış memleketi olduğu için yaptığı ayakkabıların altı kalın olurdu. Vardaola denilen bir kösele koyardı kenarlarına. Mes yapardı daha çok. Demiryolunda çalışan işçilere dize kadar boğazlı mesler yapardı. Yaptığı mesler yıllarca giyilirdi. Hatta babam öldükten 3-4 sene sonra bile yaptığı ayakkabıları giydiklerini söyleyen müşterileri bunu bana söylediklerinde çok duygulanmıştım.
Yaz tatillerinde babamın dükkanında çalıştığım için ayakkabıcılıkta kullanılan onlarca malzemenin adını öğrenmiştim. Bu malzemelerin adını babamın söyleme şekline göre öğrendiğim için şimdi aklıma geldikçe tebessüm etmekten kendimi alamıyorum. Örneğin çivileri toplamak için kullandığımız miknatise" mığladuz "derdi.Aklıma gelen diğer malzemelerden birkaçı : Gırnep vardı. Ayakkabıların tabanının dikmek için balmumuyla sağlamlaştırılmış ipe gırnep derdi. Biz vardı. İğneyi sokmadan önce köselede delik açmak için kullaılan ucu sivri bir alet. Falçata, masat, çapula, derbi, cıslavet, solusyon, balmumu, makosen, kerpeten, saya, pençe, taban, astar öğrendiğim ve aklımda kalan terimler.
Babamın yaptığı ayakkabılar sadece giyilmek için mi kullanılırdı yoksa birilerine de fırlatılır mıydı bilmem. Ama içimdeki özgürlük coşkusunun nereden geldiğini yıllar sonra Irak'lı gazetiecinin eylemiyle keşfettim. Benim babam ayakkabıcıydı. Ben bir ayakkabıcı çocuğuydum. Bir kez daha gurur duydum babamla.
Ve selamlıyorum dünyadaki tüm ayakkabıcıları.
Coşkun KARABULUT
Babamın öldükten 30 sene sonra meşhur olacağını rüyamda görsem inanmazdım. Sıradan bir kasaba ayakkabıcısının oğlu olmaktan da ne kadar mutlu olduğumu söylemeye gerek yoktur sanırım.
Babam Kars'ın Sarıkamış ilçesinde ayakkabıcılık yapardı. Ayakkabıcıya kunduracı derlerdi. Kunduracı Ziyaattin Usta derlerdi babama. Kış memleketi olduğu için yaptığı ayakkabıların altı kalın olurdu. Vardaola denilen bir kösele koyardı kenarlarına. Mes yapardı daha çok. Demiryolunda çalışan işçilere dize kadar boğazlı mesler yapardı. Yaptığı mesler yıllarca giyilirdi. Hatta babam öldükten 3-4 sene sonra bile yaptığı ayakkabıları giydiklerini söyleyen müşterileri bunu bana söylediklerinde çok duygulanmıştım.
Yaz tatillerinde babamın dükkanında çalıştığım için ayakkabıcılıkta kullanılan onlarca malzemenin adını öğrenmiştim. Bu malzemelerin adını babamın söyleme şekline göre öğrendiğim için şimdi aklıma geldikçe tebessüm etmekten kendimi alamıyorum. Örneğin çivileri toplamak için kullandığımız miknatise" mığladuz "derdi.Aklıma gelen diğer malzemelerden birkaçı : Gırnep vardı. Ayakkabıların tabanının dikmek için balmumuyla sağlamlaştırılmış ipe gırnep derdi. Biz vardı. İğneyi sokmadan önce köselede delik açmak için kullaılan ucu sivri bir alet. Falçata, masat, çapula, derbi, cıslavet, solusyon, balmumu, makosen, kerpeten, saya, pençe, taban, astar öğrendiğim ve aklımda kalan terimler.
Babamın yaptığı ayakkabılar sadece giyilmek için mi kullanılırdı yoksa birilerine de fırlatılır mıydı bilmem. Ama içimdeki özgürlük coşkusunun nereden geldiğini yıllar sonra Irak'lı gazetiecinin eylemiyle keşfettim. Benim babam ayakkabıcıydı. Ben bir ayakkabıcı çocuğuydum. Bir kez daha gurur duydum babamla.
Ve selamlıyorum dünyadaki tüm ayakkabıcıları.