Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Mustafa Gazalcı ile Söyleşi 3
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
ÖĞRETMEN ÖRGÜTÇÜSÜ MUSTAFA GAZALCI

 
Nazmi Öner:1980’li yıllarda öğretmenliğe de dönemeyince, ekonomik sıkıntılar yaşadığınızı biliyoruz. Fakat özel yaşantınızdaki sıkıntılara rağmen parti çalışmalarına da katılırken, özellikle öğretmen örgütlenmesi alanında özverili çalışmalar yaptığınıza tanığız. Şimdi bize, o dönemde öğretmen örgütlenmesi yönünde yaptığınız veya sizin dışınızda yapılan çalışmalardan kısaca söz edebilir misiniz?
 
Mustafa Gazalcı: Bilindiği gibi 12 Eylül 1980 darbesi her türlü demokratik örgütlenmeyi engelledi, varolanları kapattı.  Öğretmenlerin en güçlü örgütü TÖB-Der de kapatılanlar arasındaydı. 1986 yılında bir avuç emekli arkadaş abece dergisini çıkardılar 1988’de de Eğit-Der’i kurdular. 1990’da  Eğit-Der Genel Başkanlığına getirildim. 12 yıl arkadaşlarla güzel çalışmalar yaptık.
Örneğin 8 Yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin yasalaşmasında emeğimiz geçti. Eğit-Der Eğitim Müzesini kurduk, İlköğretim okullarına 1000 Kitap Kampanyası, okuma-yazma kursları, eğitimle ilgili çeşitli etkinlikler düzenledik, her ay abece dergisini çıkardık.
Eğit-Der’in en büyük görevi çalışan öğretmenlerin sendikalaşması için ortam hazırlaması oldu. Bir bakıma köprü görevini üstlendi. Bu dernekte uzunca bir süre arkadaşlarla birlikte laik, bilimsel eğitim mücadelesi verdik.
 
NÖ: 2002 Genel Seçimlerinde yeniden Denizli Milletvekili oldunuz. Parti yönetiminde önemli görevler üstlendiniz. Ve artık parlamentoya da yabancı değildiniz. Şimdi benim sizden öğrenmek istediğim farklı dönemlerdeki bu iki göreviniz ve bugüne ait, siyasi ahlak ve demokrasi açısından üç saptama yapmanız. Yani 1977-1980’lerin, 22 sene sonrasında 2002-2007’li yılların ve bir de 2015’lerin Türkiye’sinde siyasetin gidişatındaki iniş çıkışları siyasi ahlak ve demokrasi açısından, en kısa ve öz olarak nasıl açıklayabilirsiniz?
 
MG:  Siyasi anılarımda bunları ayrıntılarıyla anlatmaya çalışıyorum. O iki dönemi karşılaştırma için şunları söyleyebilirim:
1) İlk dönem yani 1977-1980 arası partilerde demokrasi daha iyi işliyordu. Grup konuşmalarında yalnız genel başkanlar değil milletvekilleri de konuşuyordu. Katılımcılık daha iyiydi.
2) Toplum da ilk dönemde daha örgütlüydü. Emek kesimi, demokratik kitle örgütleri toplumda ve partiler üzerinde etkiliydi. Sağ ve sol partiler arasında denge bu denli açık değildi. Yaklaşık yarı yarıydı.
3) Bugün demokrasinin temeli güçler ayrımı birbirine karıştı. İlk dönemde yargı denetimi vardı. İdarenin hukuk dışı işlem ve eylemleri yargı tarafından denetlenebiliyordu. Bugün yönetim, hükümet bütün güçler üzerinde daha etkili. Toplum ve eğitim daha dinselleştirildi. Belki teknolojik ilerleme oldu ama hak ve özgürlükler, insan hakları tam gelişmedi, hatta geriledi. Cep telefonları, internet belki yaygınlaştı ama bireysel hak ve özgürlükler, örgütlenme özgürlüğü, siyasal hakların kullanılması çağımıza uygun gelişmedi.