08/04/2016, 23:43
İnsanoğlunun, dünyaya elektrikle donatılmış olarak geldiğini düşünürüm hep. Elektrik dolu bedenimiz, santral gibi. Ve bir sürü lamba. Yaşamak demek,bu lambaları bir bir yakmak demek sanki!. İnsan olarak yaptığımız her etkinlikte, bu lambalardan yakıp yakamadığımıza bakmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Nasıl yanar peki bu lambalar? Düzgün,doğru bir insan olarak ömrünü sürdürerek elbet.Bunlardan en önemlisinin de insanlara saygıyla yaklaşmak ve paylaşmayı bilmek olduğunu sanıyorum. Hakkından fazlasını, ihtiyacı olana vermek. "Hep bana hep bana" dememek. Paylaşmak, dağıtmak yani!.. Veren insanın paylaşma anındaki mutluluğunu, ancak onu yaşayan bilir. Nesneye bağımlı kalmamak, nesnenin esiri olmamak.Kendisine verilen malı mülkü bir imtihan aracı olarak görüp, mutluluğun, ancak bunları ihtiyacı olana vermekten geçtiğini bilmek!..
Bilinmelidir ki nesne insana hiç bir şey katmaz. Hatta gerektiğinde ondan kurtulmayı bilebilmeli insan. Nesneye sahip olup, onun egemenliğine girmek değil, tam tersine onu nasıl yöneteceğini bilmek önemli. Çünkü insan hep yalnız ölüyor. Onunla giden bir nesne yok. Vazgeçtiği oranda, insan yanı artıyor. Nesneye sahip olmak yerine,gerektiğinde ondan vazgeçmesini bilmekle artıyor içimizdeki insan. Nesneye sahip olduğu oranda değil, biriktirdiği vazgeçmeler oranında insan yanı birikiyor.
Geçici olanı,görüneni değil, kalıcı olanı biriktirmeli insan. Kalıcı olan, insanla gidecek olan da yalnızca vazgeçmelerdir. Nesneden vazgeçmek, insan yanını artırmak, insani olanı biriktirmek ve nesnenin ağırlığından, yükünden kurtulmak, hafiflemek!.. Nesnenin, yerçekimine tabi olduğunu herkes bilir. Nesne, biriktirdikçe yere çeker insanı, hatta yerin dibine!.. Oysa ondan kurtulan insanı bir hafiflik sarar ve sıyrıldıkça nesneden, yerçekimine meydan okuyan "insani" olan yanı artar ve uçar gibi olur insan; hafif, rahat ve kuş gibi!..
Bedenin isteklerine boyun eğmek,vazgeçmeyi bilmemek, kısa devre yaptırır insanda ve söner bütün lambalar.
İki insan düşünün.Topraktan gelmiş ikisi de. Bir yağmur yağmaya görsün. Hep bana hep bana deyip, kendime biriktireyim derken bir kova bir kova daha, çamurlaşıyor birisi. Ve kısa devre yaptırıp, söndürüyor bütün lambaları "cızz!" diye..
Santral gibi öteki. Kendi için biriktirmek yerine, yağan yağmuru ayrıştırıp, ışığa dönüştürüyor suyu. Ve yakıyor ışıkları bir bir. Bir lamba, bir lamba daha!.. Hep başkaları için, hep insanlık adına.!..
Ve ölüyor diyelim ikisi de, gidiyorlar toprağa. Birinin ardında çamur izleri. Diğeri ışıklar içinde. Yakarak lambaları, aydınlatarak her yanı. Görsünler de önlerini çamura batmasın diye insanlar!..
Coşkun KARABULUT
Nasıl yanar peki bu lambalar? Düzgün,doğru bir insan olarak ömrünü sürdürerek elbet.Bunlardan en önemlisinin de insanlara saygıyla yaklaşmak ve paylaşmayı bilmek olduğunu sanıyorum. Hakkından fazlasını, ihtiyacı olana vermek. "Hep bana hep bana" dememek. Paylaşmak, dağıtmak yani!.. Veren insanın paylaşma anındaki mutluluğunu, ancak onu yaşayan bilir. Nesneye bağımlı kalmamak, nesnenin esiri olmamak.Kendisine verilen malı mülkü bir imtihan aracı olarak görüp, mutluluğun, ancak bunları ihtiyacı olana vermekten geçtiğini bilmek!..
Bilinmelidir ki nesne insana hiç bir şey katmaz. Hatta gerektiğinde ondan kurtulmayı bilebilmeli insan. Nesneye sahip olup, onun egemenliğine girmek değil, tam tersine onu nasıl yöneteceğini bilmek önemli. Çünkü insan hep yalnız ölüyor. Onunla giden bir nesne yok. Vazgeçtiği oranda, insan yanı artıyor. Nesneye sahip olmak yerine,gerektiğinde ondan vazgeçmesini bilmekle artıyor içimizdeki insan. Nesneye sahip olduğu oranda değil, biriktirdiği vazgeçmeler oranında insan yanı birikiyor.
Geçici olanı,görüneni değil, kalıcı olanı biriktirmeli insan. Kalıcı olan, insanla gidecek olan da yalnızca vazgeçmelerdir. Nesneden vazgeçmek, insan yanını artırmak, insani olanı biriktirmek ve nesnenin ağırlığından, yükünden kurtulmak, hafiflemek!.. Nesnenin, yerçekimine tabi olduğunu herkes bilir. Nesne, biriktirdikçe yere çeker insanı, hatta yerin dibine!.. Oysa ondan kurtulan insanı bir hafiflik sarar ve sıyrıldıkça nesneden, yerçekimine meydan okuyan "insani" olan yanı artar ve uçar gibi olur insan; hafif, rahat ve kuş gibi!..
Bedenin isteklerine boyun eğmek,vazgeçmeyi bilmemek, kısa devre yaptırır insanda ve söner bütün lambalar.
İki insan düşünün.Topraktan gelmiş ikisi de. Bir yağmur yağmaya görsün. Hep bana hep bana deyip, kendime biriktireyim derken bir kova bir kova daha, çamurlaşıyor birisi. Ve kısa devre yaptırıp, söndürüyor bütün lambaları "cızz!" diye..
Santral gibi öteki. Kendi için biriktirmek yerine, yağan yağmuru ayrıştırıp, ışığa dönüştürüyor suyu. Ve yakıyor ışıkları bir bir. Bir lamba, bir lamba daha!.. Hep başkaları için, hep insanlık adına.!..
Ve ölüyor diyelim ikisi de, gidiyorlar toprağa. Birinin ardında çamur izleri. Diğeri ışıklar içinde. Yakarak lambaları, aydınlatarak her yanı. Görsünler de önlerini çamura batmasın diye insanlar!..
Coşkun KARABULUT