Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Dağlar ve Yollar
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
Dağlar Ve Yollar

[Resim: ahmet-ozdemir.jpg&w=125&h=125]
Ahmet Özdemir


Geçmiş çağlarda ulaşımın bir şekli kervanlarla yapılırdı. Kervanlarla ilgili pek çok türkü repertuarımızda yer alıyor. Kervanlara ilişkin yıldız türküleri de.  Folklorumuzda genellikle dağlar, ayrılığın ve kavuşma yolundaki engellerin sembolü olmuş. Özlem türkülerinin büyük bölümünde dağlar var. Türk halkının bu içten ve özden gelen duygusu zaman zaman şehirli yazarlara, şairlere de ilham kaynağı olmuş. Yahya Kemal bir yazısında: “Eğil dağlar eğil üstünden aşam / Yeni talim çıkmış varam alışam…” dizelerine yer vermiş.

Kuşkusuz folklorumuzun asıl nüvesi insan. İnsanın başına gelmedik iş, ayağına değmedik taş olmaz demiş atalarımız, Kiminin başına bir kara sevda gelir kiminin başına bir kara gün, dağların başındaki kara duman gibi kararır çöker. Kimi gider gelmez Yemen’den, kimi geçit bulamaz dağlardan tepelerden. Kiminin kanı ılgıt ılgıt akarken çimene, kimi alınır bir çift söze, bir siteme. Kimi darağacında başı ile, kimi Ferhat gibi kaya ile taşı ile uğraşır. Kimi düşer bir vefasızın ağına, kimi düşer dağların dağına. Sonuçta folklorumuz insan kokar, burcu burcu dağ dağ, yayla yayla…


ATASÖZÜ VE DEYİMLER


Aklımıza gelen bir kaç deyim ve atasözünü şöyle sıralayabiliriz:
Dağ başı dumansız olmaz.
Dağ başından duman, insan başından yaman eksik olmaz.
Dağ başında harman yapma savurursun yel içinde.
Sel önünde değirmen yapma öğütürsün sel içinde.
Dağ dağ üstüne olur ev ev üstüne olmaz.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
Dağ ne kadar yüce olsa, bir geçidi bulunur.
Dağ yıkılamazsa dere dalmaz.
Dağda gez, belde gez insafı elden bırakma.
Dağda gezen ayıya da rastlar kurda da.
Dağdaki tavşanın suyu ocağa vurulmaz.
Dağdan dağa kuş uçurdum, vaktimi boş geçirdim.
Dağına bakar kar verir, bağına bakar bar verir.
Dağlar kadar kamburu olsaydı da bizimle beraber olsaydı.    _


Dağlarla ilgili atasözü ve deyimlerimizden yüzlercesini saymamız mümkün. Dağlar ile öylesine içli dışlı olummuşuz ki, kimi zaman bir düşman gibi bakmışız, kimi zaman onunla dertleşmişiz. Bazen Hakk’a ulaşmak için onun yüceliğine sığınmışız. Yel esmiş doruğundan ses vermiş bize gelmiş. Biz de gönlümüzün sesi ile sazımızın sesini katarak cevap vermişiz ona.


Gelenek göreneklerimizde yol, yolculuk,  ulaşıma ilişkin pek çok halk inanışı yer alıyor. Birkaç örnek verebiliriz: Yola çıkanın arkasından su dökülüyor. Yolculuğa çıkan kişinin önüne ilk çıkan kişi uğurlu ya da uğursuzluk getiriyor. Yola giderken tükürmek ya da yola giderken dönüp bakmak iyi karşılanmıyor. Üç yol ağzında veya yol kenarında yatmak uğursuzluk getireceğine, ayakkabılar üst üste gelirse yola gidileceğine inanılıyor.


Bıçak yere atıldığında sırtı üzerinde durursa veya elden kaşık düşerse misafir geleceğine inanılmakta. Ava giden kişinin arkasından karısı süpürge atıyor.
Halk inanışlarının bir bölümü rüyalarla ilgilidir. Bir kaçını aktarmak istiyorum: Rüyada dar veya taşlı yolda yürümek, bazı kavgaların başınızdan geçeceğine işaret eder. Aydınlık güzel bir yol sonu hayırlı ve sevinç verecek bir yoldur. Yol ağaçlıklı ise kısmettir.


Rüyada araç görmek, araba görmek genellikle seyahat, yolculuğa yorumlanıyor. Rüyada arabaya binmek ise yeni bir iş, makam, kazanç kapısına işaret eder. Rüyada kağnı görmek genellikle iyiye; kağnıya binmek, uzun bir yolculuğa çıkacağınıza ve yolculuk sonunda istediğiniz sonucu alacağınıza işaret sayılmış. Bir başkasını kağnıya binmiş görmeniz, kişi tanıdığınız biri ise ondan iyilik ve destek göreceğinize yorumlanıyor.


Tren yolculuğu yapmak refah içinde yaşamaya, komşuluk ilişkilerine önem vermeye, raydan çıkmış tren görmek sapık kimseye yahut yanlış davranışlara işaret sayılıyor. Kişi trene uzaktan bakıyorsa haber alacak, kişi trende ateşçi ise zengin olacak demekmiş. Rüyada görülen gemi aydınlık ve güzel ise başarı, değilse tersiymiş. Masmavi suyun üzerindeki gemiye binen kişinin hayatında çok güzel değişiklikler olacak demekmiş.