Gülce Edebiyat Akımı

Tam Görünüm: Makbule'nin Naziresi
Şu anda Hafif Görüntüleme modundasınız. Sayfayı normal görüntülemek için, buraya tıklayın.
Makbule'nin Naziresi

Kirpik kalem olsa tövbe ki yaza
Yedi sülâlemi yaktı Makbule.
Oklava indikçe döndü balyoza,
Bir iki demedi, çaktı Makbule.

Gözümü morarttı tavayla maşa
Bir yumruk bedeldi on okka taşa
Böyle bir şiir mi? Bin kere hâşâ…
”Yandım Allah” derken yoktu Makbule.

Yalvardım yakardım “Gel bana değme”
Dedi; “Doğru konuş! Başını eğme.”
Vurdukça uçuştu, rozetle düğme
Bütün rütbeleri söktü Makbule.

Bu ne biçim iştir, ben bana şaştım
Ne bir yudum içtim, ne de ayyaştım
Banyoya kaçarken leğene düştüm
Anında enseme çöktü Makbule.

Sövelere çarptım, kafam yarıldı
Kafa kola geldim kolum kırıldı
Tek kanıt olmadan hüküm verildi
Sordu komşulardan vakti Makbule.

Göz hakkı demiştim gözüm morardı
İkinci hamle de dünyam karardı
Bir de kravatım boynumu sardı
Gördüğüm rüyalar çıktı Makbule.

Bir paket izmarit göğsümde söndü
Gül gibi vücudum kalbura döndü.
Ne feryadım sustu, ne acım dindi,
Sanarsın şap taşı döktü Makbule.

İbadet sanmıştım keffaret oldu
Ne bir mola verdi, ne hitam buldu
'Bire altmış' dedi kararı kıldı
Zannedersin İslâm Paktı Makbule.

Bacanak başıma saldı velvele
Akla gelir miydi böyle zelzele
Üzerime kaldı, bahtsız ihale
Döndü de başıma kaktı Makbule.

Müdür Bey kovalar okula gitsem
Karakol inanmaz telefon etsem!
Raporum da yok ki devrilip yatsam
Bu kafaya bunlar haktı Makbule.

Ekrem Yalbuz





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.


--------------------------------------------------------------------------------
Bu şiirin hikayesi:

Sevgili Fesih Aktaş Bey'in 'Makbule' başlıklı şiirine karşılık, yazmış olduğum naziredir. Yüzlerinize bir anlık tebessüm getirebilirsek bizler de mutlu oluruz. Olayın aslını soracak olursanız:

Hayal dünyasında kebap pişirdik,
Birer çocuk olduk, balon şişirdik.


MAKBULE

Kirpiğin ucundan ateş saçardı,
İçime kaç yangın ekti Makbule.
Perdeyi aralar, camı açardı,
Her sabah bir kurşun sıktı makbule.

Düşürdü koynuna kızıl ateşin,
Çalmıştı mayayı nefsime peşin,
Bekle ki sabahı, doğsun güneşin,
Kapıya nöbetçi dikti Makbule.

Al yanak altında gamze belirdi,
İhtiras kudurdu, izan delirdi,
Kendine çekmeyi fena bilirdi,
Gönlüme kancayı taktı makbule.

Ne takı, ne makyaj, ne altın hızma,
Bir başka dururdu kar beyaz yazma,
Hadi gel şu kıza, şiirler yazma,
Evrende benzersiz, tekti Makbule.

Göz kurur, dil durur öyle zarafet,
Tarifi ne mümkün; emsalsiz âfet,
Göz hakkı sanmıştım Allah’ım affet,
Hevesi kursağa tıktı Makbule.

Işıldar üstünde pullu mor fistan,
Kıpırdak halleri eyledi us’tan,
Sinesi gül kokar, nazı kabristan,
Gönlüme usulca aktı Makbule.

Süzülüş bitirim, işve şahane,
İnerdi sokağa, çeşme bahane,
Şu garip ne ister, söyle; daha ne,
Perçemin altından baktı Makbule.

Bağrıma saplanan kapkara gözdü,
Gerdanı yaylaydı, dudağı közdü,
Sinede eğreti bir düğme çözdü,
Üstüme dağ, tepe yıktı Makbule.

Cazibe, gösteriş huriden öte,
Çeliştim özümle düştüm gaflete,
Yarabbi cefamı, say ibadete,
Genç yaşta belimi büktü Makbule.

Bir akşam nazından geçti nispeten,
Sıyrıldı yörenin çizdiği kipten,
Dudağı morfindi, dili kerpeten,
Yirmilik dişimi çekti Makbule.
........................................Fesih AKTAŞ

********************************
Sevgili Aktaş, oyun kurallı oynanınca her an katılımlar kaçınılmaz oluyor. 'Makbule' ye Nazire de yetmedi. Dostlarımız ses katmak istiyorlar. İlk sahaya inen de Sayın Karahasanoğlu oldu. Teşekkürlerle.....

Çok direndim gözüm kaymasın diye
Cinasî adımı yaymasın diye
Bu şiir itiraf, hem bir hediye;
Gönül duvarımdan sekti Makbule..................(Yusuf Ziya Karahasanoğlu)

**********
Derdinden kalmadı ovada dede,
Kardeşler kavgalı geçtiği yerde,
Ettiği yetmedi üstüne bir de,
Ne yaptım der gibi baktı Makbule................(Çağlar Karataş/ Âşık Seferî)

***********
Alışmışken keyfekeder hayata
Şimdi tövbe ettik her bir rahata
Gecelerim hasret istirahata
Şekilden şekile soktu Makbule......................(Yusuf Ziya Karahasanoğlu)

Teşekkürler Yusuf Hocam.
Anlıyorum ki 'Her Mecnun gezenin elbet bir Leylâ'sı var' da olduğu gibi (hayalî de olsa) herbirimizin çocukluk oyunlarımıza katılan bir Makbule'si var.
Tekrar teşekkürler.

***********
Yolunu gözleyip onca kur yaptım
Yüzlerce köşeden önüne saptım
Her ustadan ayrı taktikler kaptım
Yemedi! Ne yapsam toktu Makbule.

Anladım, bu âfet cilveye kanmaz
İşi yakmak bunun kendisi yanmaz
Yaşamayan bilmez, duyan inanmaz
İstiab haddimden çoktu Makbule..................(Yusuf Ziya Karahasanoğlu)

Bir sanat icra edilirken alınma salınma olmaz Yusuf Hocam.
Birinci dörtlük için 'Toku ağırlamak zordur' deriz.
İkincisi içinse gülmemiz geçtikten sonra 'Biz halden anlarız efendim' deriz.
Ne hoş, ne güzel. Muhabbet ne güzel. İyi niyetle yapılan şakalar ne güzel.
Nükte bir sanat. Nükte arifler işi. Nüktedanlık zekâ işi.
Fesih Hocam da sayfamıza uğrayıp okusa eminim ki hoşnud olacak, tebessüm edecektir.
Teşekkürler Hocam.

***********
Velhâsıl; ömürde görünce güzü
Yıllar teslim aldı yokuşu, düzü
Bunca âh alanın güler mi yüzü?
Bir turşu küpünde koktu Makbule! ................(Yusuf Ziya Karahasanoğlu)

Hiçbir uyak kelimesi tekrar edilmeden 28. uyak da geldi. Türkçenin güzelliği ve zenginliği bu işte. ŞİİR DİLİ TÜRKÇEMİZ değerli şairler elinde raksediyor.
Saygılarımız dost gönüllere, teşekkürlerimiz güçlü kalemlere.

************
Söz söyledik kafaları şişirdik
Nice yalan ile küçük düşürdük
Hatırına çay kahveler pişirdik
Çıkarına gönül yıktı Makbule.........................(Tuncay Akdeniz)

Teşekkürler Sevgili Akdeniz. Çocukluk işte! Farzet ki o geçede kuzu güttük. Yağmur yağdı kavga ettik.

************
Bilmezlerdi beni nasıl kandırdı
Kibritsiz alevsiz yaktı yandırdı
Hem kendine öyle bir inandırdı
Göz bebeklerimde aktı Makbule

Kıskançlık içinde taht kurmuş idi
Fesatlık sardıkça kudurmuş idi
Beni tam on iki den vurmuş idi
Kirpiğimden öyle aktı makbule......................(Sevim Yakıcı)

Vaay vay. Dilinin divânesi, kalemin mahir ustası, şiirin dâhisi Sayın Çakıcı Kardeşimiz; 'Durun hele durun! ' demiş hepimize.

'Şiir Dili'nde uyaklar öyle 28 le 30 la bitmez' demiş. 'Türkçemizin bir de yedivereni var, cinaslıları var' demiş. Cinaslı bir kelimeyi (ak:beyaz- ak: ak/mak) iki kıtada da ayrı anlamlarda kullanarak sayfamıza ayrı bir güzellik katmışlar.

Hem gözden kaçan bir gerçeği, hem de cinaslı kelimelerin ayrı ayrı ayak ve kafiye olabileceğini ihtar etmişler.

Makbule, bizi nerden aldı, nerelere getirdi. Ta baştan niyetler çok güzeldi.

Teşekkürler Sayın Çakıcı. Saygılar saygın kaleminize.

************
Okuyup şiiri nazire ile
Gördü kim düşürmüş adını dile
Anladı ne yapsa artık nâfile
Fesih'ten, Ekrem'den bıktı Makbule.........(Y.Ziya Karahasanoğlu)

Teşekkürler Hocam.
Bakmayın siz ona. O bıkmış numarası yapıyor. Aslında bıyıkaltı gülüyor ve 'konuşun konuşun' diye bekliyor. Ama yeter gaarii. Herkesin işi gücü var.
Tekrar teşekkürler, saygılar.

************
Gönlüme girince hiç çıkmaz oldu.
Makbule gönlüme hep keder saldı.
Öyle bir geldi ki, yerleşip kaldı.
Karnı aç, gözü hep, toktu Makbule...............(Mehmet Tekeci)

Teşekkürler Mehmet Bey.
Anlaşılıyor ki Makbule'nin çalmadığı kapı kalmamış.
Umarız önüne sofra kurmuşsunuzdur.

************
Bende değişik bir ayak aradım.
Sanırım buldum ve çok mutlu oldum :)
Hem de iki tane.

Düşmana güldürdün, bıraktın kahır
Benimle uğraşma kalemim mahir
El ayak çekilsin sorarım zahir
Sol yanda hoplayan TİK’Tİ Makbule..........(Ahmet EROĞLU)

Tavlada oyunu bozar uçardı
Rakıyı su gibi durmaz içerdi
Pişti de kağıdı alıp kaçardı
Oyunda papazdı, YEK’Tİ Makbule............(Ahmet EROĞLU)

Tarağı aynayı alır eline
Havayı işveyi dolar beline
Hovarda gözleri takar seline
Mahalle cümbüşe çıktı Makbule...............(Ahmet EROĞLU)

Nazire yapıldı Amasya güldü
Sıcağın yerini kahkaha aldı
Erkem’e, Fesih’e hüzünler kaldı
İki yüreği de yaktı Makbule......................(Ahmet EROĞLU)

Teşekkürler Ahmetciğim.
Hecedeki gücünü de böylece görmüş olduk. Makbule bahane, dörtlükler şahane. Tekrar kutluyor saygılar sunuyorum.

************
İkisinin de gönlü bilirim senle
Ekrem'miş, Fesih'miş kanma gel benle
Oyalanma artık geçmişle dünle
Canımı çok fena sıktı Makbule

Ne olacak bilmem bu kızın hali
Bugün Fesih olur yarınsa Ali
Bu hızdan korkulur kaçın ahali
İşveyle cilveyle çekti Makbule

Plota göz edip dünyayı gezen
Kerem'i kandırıp Aslı'yı üzen
Kralı indirip tahtına sızan
Paraydı, senetti, çek’ti Makbule................(Ahmet EROĞLU)

Tekrar teşekkürler Ahmetciğim.
Nihayet cinaslı dörtlüğünü de yazdın. Bu iş bu kadar.
Yalnız dikkat et Ekrem / Fesih Makbule'yi unuttu, halbuki siz hâlâ Makbule'nin yörüngesindesiniz. Ben bu kadar söylerim.
Sevgilerle.