• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Akdede Çeşmesi
Dışarıda Ahmet Özdemir
Yetkili Şair
****
Üyelik tarihi: Jan 2013
Mesaj Sayısı: 593
Konu Sayısı: 593
 
#1
07/09/2013, 10:05
Akdede çeşmesi

Ahmet ÖZDEMİR
**************

Birkaç gün önce Cuma Efe'nin türküsünü yazmıştım. Bugün sizi Ayvacık'ın Süleyman Köyü'ne götüreceğim. Yine bir türkünün öyküsü var anlatacağım. Kör ölür badem gözlü olur, derler. Pazarköylü Hasan adlı eşkıyanın ardından metreslerinin yaktığı bu türkü. "Akdede Çeşmesi" olarak ünlenmiş.
Pazarköy Ezine'ye sekiz kilometre uzaklıktaydı. Osmanlı dönemimde çevre köylerinin pazarı burada kurulurdu. Onun için adına Pazarköy demişlerdi. Hasan bu köyde doğmuştu. O yıllar seferberlik, yokluk, kıtlık yıllarıydı. Pazarköy'den kasabaya gelenler, eskimesin diye pabuçlarını koltuk altlarına alırlar, Ezine'ye yaklaşınca Menderes ya da Akçin çayında ayaklarını yıkayıp pabuçlarını giyerlerdi.
Osmanlı her yönde savaşıyordu. Durmadan asker toplanıyordu. Eli silah tutan kim varsa cephelere gönderiliyor, kiminden yıllarca haber alınamıyor, kiminin de künyeleri, şehit olduğu haberi geliyordu. Şans eseri dönen gaziler ise artık yaşlı ihtiyarlardı. Bir kısım insanlarımız vatan topraklarını canından kıymetli bilip, redif taburları içinde tekrar cephelere koşuyordu. Ama askerden kaçıp dağlarda çeteler oluşturanların sayısı da az değildi.
Köylerde yalnız kadınlar, yaşlılar ve sakatlar kaldığı için, üretim yok denecek düzeydeydi. Açlık, kıtlık, hastalık, kol geziyordu. Halk gaz yağını, lambayı, mumu bile bulamıyor, erken yatıyor, erken kalkıyordu.
Bir yandan öşür toplayanlar, bir yandan asker kaçağı çeteler sülük gibi fakir fukaranın kanını emmekteydi... O eşkiyalardan biri de Pazarköylü Hasan'dı.
Hasan, çevredeki Pıtırelli, Türkmenli, Sarısöğüt, Yahşıelli, Çarıksız, Bahçeli köylerinden çok Ayvacık'ın on kilometre kuzey doğusundaki Misvak köyüne sürekli baskın düzenliyordu. Önceleri yalnız Misvak köyünün zenginlerini haraca kesmişti. Bir süre sonra zenginler kendilerine asker kaçaklarından koruma tutmaya başlayınca, Akçin, Nebiler, Çarıksız, Sapanca gibi köylerin yollarını kesmeye, yolcuları soyup soğana çevirmeye başlamıştı. Zenginlere gücü yetmeyen bu eşkıya, korumasız köylüleri eziyor, onlar da boyun eğiyordu. Zavallı köylülerin ne can, ne mal güvenliği vardı.
Diğer tarafta, Misvaklı zenginlerden Halil ağanın yataklık yaptığı asker kaçağı bir koruması vardı. İri yarı bir çingeneydi. Bu çingene Halil ağanın sekiz yaşındaki kızına sarkıntılık etmişti. Öğrenen Halil ağa, küplere binmiş, Şikayet etmişti. Şikayet eden zengin Halil Ağa olunca, Jandarma müfrezesi, sapık çingene ve arkadaşlarının peşine düşmüş, bostan tarlasında tuzak kurmuştu. Ancak, çingene yaralı olarak kaçmayı başarmıştı.
Müfreze, Akçinli Bayur'u yanlarına kılavuz olarak almış, sessizce iz sürüyordu. Akdede çeşmesine ulaştıklarında onları bir başka sürpriz bekliyordu. Çevreyi kasıp kavuran Pazarköylü Hasan ve adamları karşılarındaydı. Akdede çeşmesinin başında bir köylünün canlı koyunundan kesip aldıkları dalıçla, kardala pişirip eğleniyorlardı. Müfreze yavaşça dört bir yanı sardı. Aynı anda ateşe başlayınca, gerdan etinden lokum gibi pişirilmiş ve sıcak hamurun üzerine ditilmiş kardalayı, yiyemeden kaçacak delik aramışlardı. Kızılca kıyamet kopmuştu. Pazarköylü Hasan'ın arkadaşı Kızılköylü Mehmet vurulmuşlardı. Diğer çete üyeleri teslim olmuşlardı. Hasan kaçmak üzeriyken, müfrezeye kılavuzluk yapan Akçinli Baybur karşısına dikilmişti:
"Bunca mazlumun ahı yerde mi kacak?" diyen Baybur, tüfeğini doğrultup tetiğe basmıştı.
Hasan'ın ölümü, çevrede sevinçle karşılanmıştı. Ama, "ateş düştüğü yeri yakar" derler. Onun dört metresi vardı. Fakir fukaradan zorla aldıklarını bu kadınlara yediriyordu. Halk yemeye çavdar ekmeği bulamazken, onların bir elleri yağda bir elleri baldaydı. Bu kadınlar Pazarköylü Hasan'ın ardından gözyaşı dökmüş bir de onun ağzından türkü yakmışlardı. Her kıtası iki dize ve bir kavuştaktan oluşan türkü, olayı öyküleştiriyordu:

"Akdede Çeşmesinde vurdular beni
Vurdular da yar koynuna koydular beni
Karagözlüm koydular beni

Misvak köyünden çıktım başım selamet
Akdede çeşmesinde koptu kıyamet
Aman Allah koptu kıyamet

Akdede çeşmesinde güller açıldı
Çakalcının sarı liraları saçıldı
Aman Allah saçıldı kaldı

Akdede Çeşmesinde kardala pişirir
Jandarma Hasan efeye kurşun düşürür
Aman Allah kurşun düşürür

Atma da Baybur atma pişman olursun
Hasan Efe'nin kardeşine kurban olursun
Aman Allah kurban olursun."
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder