• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Akif'i Anlamak... (29.12.2007 03:34:24)
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
12/07/2008, 01:23
29.12.2007 03:34:24

Akif'i Anlamak...

Mustafa Ceylan





AKİF’İ ANLAMAK…



12 Mart 1921 tarihinde TBMM Genel kurulunda üst üste birkaç defa okunarak İSTİKLAL MARŞI olarak kabul edilen şiiri, MİLLİ MARŞI’mızı kaleme alan; kendine bundan dolayı verilmek istenen parayı maddi sıkıntısına rağmen kabul etmeyen Mehmet Akif ERSOY’ u anlamak için, onun hayat yolculuğundaki kilometre taşlarına bakmak ve söylediklerine kulak vermek lazım. Genç nesle örnek olarak gösterilecek olaylarla dopdolu bir hayat, Akif’in hayatı… O hayat öyküsünden birkaç anekdotu sunalım önce.(*)





“…Rüştiye tahsilinde zaten en çok lisan derslerinde temayülüm vardı. Dört lisanda( Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca) birinci idim ve şiiri çok severdim. İlk okuduğum şiir kitabı Fuzuli’nin Leyla vü Mecnun’udur. Babam bu temayülüme ses çıkarmazdı.” Diyen Akif’in daha o yıllarda 4 ayrı dili bildiğini görmekteyiz.



İlk şiirleri konusunda :

“İlk şiirlerim 1896 senesinde Resimli Mecmua’ da çıktı. Konuları ahlaki, dini, pek azı garami(aşka dair, aşıkane, lirik)idi.İlk şiirlerimde birkaç şairi kendime numüne olarak almıştım. Bunların başında Ziya Paşa gelir. Naci’den, Namık Kemal’ den, Hamit’ten de pek çok istifade ettim.” Diyen Akif’in kendinden önceki şairleri okuyup incelediğini ve onlardan istifade ettiğini görmekteyiz.



Akif devamla:

“Gençlik devrinde idi, gazeliyata ait çok şiirler yazdım. Müteaddit defterler doldurdum. Bir aralık bunlardan birini kaybettim. Buna çok yandım yakıldım. Fakat bilahare şiirimi hayati-içtimai mevzulara tahsis edince o defterin kaybolmasına hiç acımadım. Diğer defterlerimi de kendi elimle imha ettim. Neşretmediğim şiirlerim pek çoktur.” Diyor ki, bugünün genç şair ve yazarlarına da çok önemli bir tavsiyede de bulunuyor. Yazılan her yazı ve şiirin olgunlaşmış sayılamayacağını, bir tarz ve üslubunun, halkı ilgilendiren bir yanının bulunması; şairin hayat ve insan yüreğiyle ilgili bir yol çizmesi gerektiğini de ifade ettiğini görmekteyiz.



Günlerden bir gün Akif, o öğrencilik yıllarında, takdir edip beğendiği Osman Pehlivana gider ve der ki:

“Osman! Sen dürüst ve mert bir arkadaşsın. Ben de iri yapılı ve kuvvetliyim. Fakat sen okumayı bilmiyorsun, ben pehlivanlığı. Gel, sen bana pehlivanlığı öğret, ben de sana okumayı öğreteyim” der ve ata sporu güreşi öğrenir. Niye mi?



“….0ğlu Emin Âkif Ersoy un kaleminden konu ile ilgili bir hatırayı nakledelim:



"Babamın sınıf arkadaşları arasında birisi Musevi, diğeri Ermeni olmak üzere iki yaman rakibi varmış. Musevi nin ismini unuttum. Hem bu adamın babamla ilgisi yalnız derslere inhisar ediyormuş. Sınıfta birinciliği arkadaşlarına vermek istemeyen bu Musevi nin bilhassa riyaziyesi çok kuvvetli imiş. Agob’ a gelince o da derslerine pek fazla çalışıyor, sınıfta en ileri gelen talebelerin başında geliyormuş. Aynı zamanda vücut itibariyle pek kuvvetli ve okkalı olan bu Ermeni, biraz da güreş biliyormuş. Lakin babama nazaran yaşı da ileri, kilosu da çok fazla imiş. Lakin genç Mehmed Âkif, Halkalı Ziraat Mektebi nde sınıfında birinciliği bu iki Türk olmayana vermeyi çok büyük bir zül telâkki ederek geceyi gündüze katarak çalışmış, onları geçmiş ve sınıfının birincisi olmuş. Hatta mektepten aldığı diplomasında bu imtiyazı göze çarpar ve şehadetnamesi birinciliğini kaydeder. Agop, mektepteki talebe hatta hademeler arasında kolunun harikulâde kuvveti ve güreşteki mahareti sayesinde önüne geleni yeniyor, koca mektepte kimse bu genç irisi delikanlıya mukavemet edemiyordu.



Mehmed Âkif, o zamanlar çok çevik, kuvvetli ve usta bir güreşçi olduğu kadar izzet–i nefis sahibi ve mağrur bir Türk genci idi. Agop için bana şöyle söylemişti:



"Ermeni bildiğin gibi değil, dehşetli, kuvvetli idi. Arkadaşlarımı çarçabuk altına alarak ezmesi öyle zoruma gidiyor, beni çileden çıkarıyordu ki, sana anlatamam. Kendisi ile şaka mahiyetinde dahi olsun hiç tutuşmamıştık. Zira onun da gözü beni pek tutmuyordu. Cüsseden okkaca kendisinden aşağı idim. Lakin ondan çok daha oyuncu idim. Göz, hasmını tanır. O da bunları görüyor, hesap ediyor, benimle elense şakası bile yapmaya yanaşmıyordu. Bir gün hiç unutmam, Hüseyin Avni isminde Fatihli bir hemşerim ve benden bir sınıf aşağı bir arkadaşımla Agop idman mahiyetinde güreş tutmuşlardı. İdman filan derken Avni ye boyunduruk çekiyor. Şiddetli elenseler ile çocuğu eziyor, pek müşkül vaziyetlere sokuyordu. Nasıl oldu bilmiyorum? Avni, Agop un çektiği şiddetli bir elense ile yüzükoyun yere kapandı. Ağzından, dişlerinden kan boşanmaya başladı. O zaman artık dayanamadım. Gel Agop dedim Biraz da ikimiz idman tutalım. Tereddüt edemedi. Arkadaşlarımın intikamını almak üzere Agop u tek çapraza aldım. Meydan genişti. Belki onbeş–yirmi adım sürüdüm. Nihayet kavi rakibim tutunamadı. Elleri üzerine yüzü koyun yere kapaklandı. Bu sefer çok iyi kullandığım kündeye aldım. O koca Agop u kaldırarak öyle bir çevirdim ve sırtını yere getirdim ki, bütün bunlar birbuçuk iki dakika içinde olmuştu. Ermeni ne olduğunu şaşırdı. Kıpkırmızı olmuş, hâlâ yerinde oturuyor, önüne bakıyordu. İşte o zaman etrafı şiddetli bir alkış tufanı çınlattı. Agop u tam mânâsıyla mağlup etmiştim. Hiç sesini çıkarmadı. Yavaş yavaş yerinden kalktı, kafası önünde kös kös mektebin kapısından içeriye girerek kayboldu."



İşte bu..

Sağlam bir bedeni yapı, ancak, memleket ve millet sevgisiyle dopdolu bir yürek sahibi olduğunu görmekteyiz.



Mithat Cemal Kuntay’ın Mehmet Akif kitabında anlatılan bir manzara:



“Üstadın kızı Cemile anlatıyor. Birgün mektebe giderken çantamın eskiliğinden doalyı ağlamıştım. Onun üzerine babam bize bir çocukluk hatırasını anlattı :

Babam beniİdadi Mektebi’ne yazdırmak üzere götürdü. Kaydettiler. Fakat mektebe verilmesi lazım gelen bir para istediler. Babamın mevcudu kafi gelmedi. Baktım çok canı sıkılmıştı. O sırada cebinden saatini çıkardı. Evirip çevirip bakmaya başladı.

-Baba, neye saate bakıyorsunuz? Dedim.

-Bu gümüştür, dedi; bunu terhin edersek istedikleri parayı alabiliriz.

Babamın beni okutmak için gösterdiği bu fedakarlık karşısında çok müteessir oldum. Ağlamaya başladım.

-Baba dedim, ben mektepten vaz geçtim. Haydi gidelim.

-İşte çocuklar bu şerait(şartlar)altında okuduk. Siz şimdi çantanızın rengi biraz solmuş diye ağlıyorsunuz.

-Peki baba sonra ne oldu, mektebe gitmediniz mi?

-Gittim. Babamın parası çıkışmadığını görünce itimad ettiler. Sonra verirsiniz dediler.”



Evet buyurun işte… Büyük çileler büyük şair ruhunu yoğurur böylece…



*



Bugünün şairlerine, yazarlarına bakalım, kendimize yani…

Önümüzde koskoca dünyayı uçsuz bucaksız bir vaziyette sunan bilgisayar ve internet…

Her türlü teknolojik gelişme. Neyi ister, neyi arzularsak anında karşımızda, hazır…



*



Anadolu’nun bağrında nice masum çiçeklerimiz var, Akif’imiz gibi yok ve yoksulluklar içinde okuyan. Tırnaklarıyla hayata tutunan. Başarılar kazanan.



*



Akif’i anladığımızda, İstiklal Marşı’mızın mısralarının içindeki ruhu daha iyi anlarız sanıyorum.



*Milletlerin-ülkelerin İstiklal Marşları ve Bayrakları çok önemlidir. O milleti, o ülkeyi temsil eder Bayrak ve Marş.



Bugünlerde maalesef bazı art niyetlilerin Milli Futbol takımımızın giydiği kırmızı beyazlı formayı değiştirmek için sudan bahanelerle çırpındıklarını esefle görüyoruz. Onlara “ya sev, ya terk et!” dediğimizde de başlıyorlar içlerindekini kusmaya. Milli takım elbette bayrağın rengini terk etmeyecektir.



*

Biliyorum ki;

Akif’in inandığı ve hasretle beklediği Asım’ın nesli vardır ve biz onlara güveniyoruz.







Kaynaklar:

(*) Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları-M.Nuri Yardım, Nesil yayınları, 6 baskı, İstanbul 2006

(**)Mehmet Akif, Mithat Cemal Kuntay, Timaş yayınları, İstanbul 1977
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Akif'in Bülbülüne (22.01.2008 13:10:13) Site Yönetimi 0 749 12/07/2008, 04:53
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Tespih ve Tetik Çekenler (31.12.2007 13:02:09) Site Yönetimi 0 734 12/07/2008, 02:14
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Nasrettin Hoca'dan Günümüze (31.12.2007 06:43:34) Site Yönetimi 0 708 12/07/2008, 02:12
Son Mesaj: Site Yönetimi
  2007'ye:Ancak Varırsın! (30.12.2007 20:03:10) Site Yönetimi 0 713 12/07/2008, 01:28
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Dava Açtım İnternetten (29.12.2007 12:36:34) Site Yönetimi 0 988 12/07/2008, 01:26
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Alo 170 Geliyor ! (28.12.2007 06:11:02) Site Yönetimi 0 666 12/07/2008, 01:20
Son Mesaj: Site Yönetimi
  AS-GARİ ücret açıklandı (27.12.2007 15:28:45) Site Yönetimi 0 812 12/07/2008, 01:15
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Deprem ve Yapı Denetim (27.12.2007 05:46:16) Site Yönetimi 0 782 12/07/2008, 01:14
Son Mesaj: Site Yönetimi
  TOPLA ÇIKAR FARKETMEZ ( 26.12.2007 05:06:22) Site Yönetimi 0 754 12/07/2008, 01:12
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Bağımlı Bağımsızlar(27.07.2007 04:23:33) Site Yönetimi 0 688 12/07/2008, 01:11
Son Mesaj: Site Yönetimi

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder