• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Aşık YAŞAR REYHANİ’NİN Şiirsel Dünyasının Kökleri -1
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
06/05/2008, 10:09
Aşık YAŞAR REYHANİ’NİN Şiirsel Dünyasının Kökleri -1

AŞIK YAŞAR REYHANİ’NİN
ŞİİRSEL DÜNYASININ KÖKLERİ (1)

Mustafa CEYLAN

BENİ (2)

“Ben yeniyim eski mantık olamam
Elbette kenara yazarlar beni.
Ben beni kendimde arar bulamam
O zaman haklıca ezerler beni.

Ben kolu bağlıysam sakın çözmeyin
Ben şifa istersem ilaç ezmeyin
Beni kalbe yazın taşa yazmayın
Taşta değer yoktur kazarlar beni.

Ben kendime yok dedimse çok benim
Eğer kendim çok gördümse yok benim
Ben beni bildimse enelhak benim
Nesimi misâli yüzerler beni.

Ben Reyhani eli sazlı kalayım
Ölene dek ağzı sözlü kalayım
Bana dokunmayın gizli kalayım
Zaman böyle kalmaz sezerler beni.”

Aşık Yaşar REYHANİ


Evet işte, Aşık Yaşar Reyhani böyle diyor bir şiirinde…

“Bana dokunmayın gizli kalayım / Zaman böyle kalmaz sezerler beni”

Bu çalışmamızda Aşık Yaşar Reyhani’yi sezmeye çalışacak; aslında, apaçık ortada olan edebi kimliğinden ve kendine-dünyaya-olaylara bakış açısından bir buketi alıp, sunmaya gayret edeceğiz.

Erzurum / Hasankale / Alvar Köyü’ nde 1932 yılında Dünyaya gözlerini açan aşığımız, 2006 yılının son ayına kadar süren hayat serüveninde; (komşu kızı Hatun’un aile zoruyla köyden birisiyle evlenip bir yıl sonra öldüğü günlerde başlayan Wink bir sancı, bir ağrı, bir içten içe kaynayış, kabına sığmayış Hakk’a yürüdüğü güne kadar devam etmiştir.

O sancı, o gönül dağından kopan çığ, 1960’ lara geldiğinde; Yaşar Yılmaz olan nüfustaki ismini yargı kararıyla, ustası Bayburtlu Hicrani tarafından verilen Reyhani ismine çevirmiştir.

Anadolu aşıkları, “aşık kahvehaneleri-kahveleri” nde gençlik yıllarını geçirir, adeta bir okul olan bu mekânlarda, ustalarla buluşur, onlardan etkilenir, gönül yamaçlarına kökü bir ömür çıkmayacak fidanlar dikerdi. Reyhani de çocukluk döneminde, aşığı bol, sazı coşkulu, sözü etkili o gönül sohbetlerinin yapıldığı kahvehanelerden hız ve ilham almıştır.

Köyünden Erzurum’ a 1953 yılında göç eden Reyhani, iki yıl sonra gittiği Etimesgut’ ta yaptığı askerlik görevinden sonra da, 20 yaşında evlendiği Rabia Abla’mız ve 7 çocuğuna, Aşık Sarıcakız (İlkin Manya) ’a rağmen, hep bir arayış içinde olmuş, zamanı aşmaya, toplumun ve bireylerin önünde gitmeye çalışmıştır. Toplumsal çalkantılara ilişkin nasihat ve yergilerini bir kenara bırakacak olursak, Reyhani’yi bana göre asıl Reyhani yapan, tasavvufi söylemleridir. Kabukta öze inip, özün içinde bal toplayan arı benzeri çalışmasıdır. En acımasız hiciv şiirlerinde, genellikle ismini tapşıracağı zaman, kendine dönüşü yaşamış ve muhakkak özün özüne şimşek edasıyla dalabilmiş az bulunan bir aşığımızdır Reyhani…
Kendine dönüş, kendi iç girdaplarına aynalar dizmektir. O aynada, kendini temaşa etmektir. Bir’ de sonsuzu, sonsuz da tek’i hissedebilmektir. Reyhani bunu başarmıştır işte…
Fakat, arayış, içinin sonsuz ovalarında yürüyüş, son nefese kadar devam etmiş; bu arayış sırasında, zaman zaman ümitsizliğe düştüğü de olmuştur. Nitekim,“Vay” başlıklı şiirinde diyor ki:

“VAY

Kazanmadan yedim içtim vay beni
Damağım vay dudağım vay dişim vay
Aklı noksan bir divane say beni
Ayağım vay vücudum vay başım vay.

Aşikâr yürüdüm yol gizli değil
Merdâne konuşur dil gizli değil
Ben aşikâr olmam el gizli değil
Yarenim vay ahbabım vay eşim vay

Yazık olur bu kararda kalırsam
İnsanlık hakkını vermez alırsam
Vuslatıma erişmeden ölürsem
Merteğim vay mezarım vay taşım vay

Gerçeklere atamadım elimi
Bu haksızlık nasıl büktü belimi
Ben kazandım ele verdim malımı
Hayatım vay yaşantım vay yaşım vay

Reyhani’yim taşa ilim bildirdim
Boşa hayâl dağlarını deldirdim
Kırk yılımı gurbet elde doldurdum
Evlâdım vay ayâlım vay eşim vay “


Evet dostlar, Reyhani kendini ne kadar gizlerse gizlesin, 3 kıtalık “Şimdi” şiirinin 2 kıtasında;

“Vazgeç gafil göremezsin içimi
Sen kendinle kıyas etme suçumu
Doğuştan simsiyah olan saçımı
Söyle kim boyadı beyaza şimdi

Reyhani’yim geçti ömrüm saz ile
Gıda aldık hayâldeki haz ile
Bir ömür devrettik cilve naz ile
Naz bitti çevrildik niyaza şimdi”

Diyerek, işte bize seslenmekte, “içimi göremezsin” derken de içini anlatmaktadır. Hayâldeki haz’ dan gıda alıp, bir ömrü cilve naz ile devretmesinde kendinde kendini arayış vardır. Cilve, naz da Yüce Yaradan ile kendisi, gönül dili arasında geçen; sonucu kara toprak, birkaç mertek, bir taşla biten hoşça bir alışveriştir. Bu arayışını kadim bir dost gibi bağrına bastığı sazının telleri arasında sürdürmüştür. Baştanbaşa cinasla dolu olan “Ağlarım” şiirinde;

“Müzik bilmez nota bilmez es giden
Modacılar hoşlanmazlar eskiden
Sırma saçlı bir genç idim eskiden
Eyvah çıktı saçımdaki aklarım”

Diyerek, saz ve müzik konusunda düşüncelerini dile getirmiştir. “Cümlesine yardım eyle Yaradan/Türkü yazdım sevdiceğim yaradan/Kurtulamam ben bu dertten yaradan/Onun için gece gündüz ağlarım” şeklinde seslenmiştir. Kökü mazide olan bir atidir Reyhani. Nota bilmez ama, türkülerin nabzını tutuşturur… Türkü çığırır… Yanar, yıkılır da; en güzel beste olup çıkıverir mızrabın çilesi…

Yaradan’a çok sayıda seslenişi arasında bir “talebi” de bulunuyor Reyhani’ nin. Diyor ki:

“Birgün olup okununca cümlesi âşıkların / Yunusların arasında eyleme kayıp beni”

Evet işte bu… Hedef bu… Yunusların arasında kaybolmamak… Evet, reyhani Yunuslardan birisi olabilmek için, hayatı boyunca ben de varım deyip “benlik-enaniyet” gömleğini sırtına giyip meydanlara çıkmamıştır. Arada bir, Kültür Bakanlığı’ nın onca ozan arasında yalnızca” iki ozana maaş bağlanması” na serzenişte bulunsa da; ağır başlı, efendi, saygın, oturduğu kalktığı bilinen, doğruların yanında ve kendi tutarlı doğrultusunda yürümüş bir aşığımızdır. “Ruhsuzlara ninni çaldık uyuttuk” dediği“Yürüdük” şiirinin son iki mısraında “ Kenardan köşeden fotoğraf çektik / Orta yerde görülmeden yürüdük” demiş ve alkışa, övgüye, madalyaya, sertifikaya ve derecelere aldırmadan nasıl bir yürüyüş sergilediğini, ne de güzel dile getirmiştir.

Bakın şu üç kıtalık şiirinde “aşkı yazıyorum derken meğer kendimi yazmışım, bir yudum su koymamışım bendime” diyerek, dünyadan, mal-mülk-şan-para istemeden yürüyüşünde kendine bir de habersizce gaflet kuyusu” kazdığını ifade ediyor. Diyor ki:

“Haberim Yok

Yıllarca kendimi dalgıç zannettim
Karada yüzmüşüm hiç haberim yok.
Gönül ipliğine düğüm vurmadan
Hayâller dizmişim hiç haberim yok.

Bir yudum su koşmamışım bendime
Sadakat etmişim kuru andıma
Gaflet kuyusunu kendi kendime
Derine kazmışım hiç haberim yok.

Aşık Reyhani’yim ah efendim ah
Hayâl beni etmiş yurtsuz padişah
Aşkı yazıyorum sanmışım eyvah
Ben beni yazmışım hiç haberim yok.”

Haberi gerçekten de yok muydu? Bence, haberi vardı. İstemedi. Onun yerinde başkaları olsaydı, avazesiyle, bencil tavır ve hareketiyle ortalığı kasıp kavururdu. Asla şımarmadı… Her şeyin, olayların, zerreden küreye, damladan ummana her oluşumun farkındaydı. Kendi kaderini kendisi çize çize gitti. Öylesine zeki bir insandı ki, sanat olsun diye sanat yapmazdı. Bakınız onun en yakınında bulunmuş kıymetli Hocamız Rasim Köroğlu, Güllük e- Dergimizin Ocak 2007 sayısında şunları söylüyor:“ Hayatımda bire bir tanıdığım en zeki insandı diyebilirim. Engin sezgisi vardı. Âşıklık geleneğindeki usta çırak ilişkisinden nasibini almış, o keskin zekâsı ile tecrübelerini birleştirebilmiş” kıymetli bir ozanımızdı.

Aşığımızı ilk kez Rasim Köroğlu Hocamızın evinde görmüş, tanışmıştım. O ilk karşılaşmamızda da bende bıraktığı ilk intiba, “hasta-yorgun ve ilerlemiş yaşına karşılık müthiş-kıvrak bir zekaya sahip” olmasıydı. Köroğlu Hocamız aynı yazısında: “ Her şeyden önce Reyhani bir üslup yaratmıştı. Onun şiirleri altında imzası olmadan sahibi bilinebilecek bir dille söylenmişti. Şiirlerinin; yapısı sağlam, sanat yönünden zengin, verdiği mesajlar açık, konularını halktan alan bir özelliğe sahipti. Âşık edebiyatı nazım şekillerinden ve türlerinden hemen hepsine ait örnekler vermişti. Her nazım şeklini ustalıkla kullanır, dolu dolu söylerdi. Elbette ki şiir söylerken sanat yapma kaygısıyla hareket etmezdi. Belki de birçok söz ve ses sanatının, anlamla ilgili sanatların adını bile bilmezdi. Fakat O’na Hakk’tan verilen o yetenek öyle söyletiyordu.” Demektedir.

Dili, Anadolu insanının konuştuğu arı-duru Türkçe’ dir. Halktan kopuk bir ozan değildir. Halkın dili, dili- yüreği, yüreği olmuştur.

Kendi iç arayışlarında halka vereceği mesajları eğip bükmeden vermiştir. Bazen arada bir kapalı olmaya çalışmışsa da dayanamamış, kendi sırrını kendi diliyle ortaya dökmüş, coşkun bir yürekti… Mesaj yüklü tasavvufi dizeleri, “ölüm” ün korkunçluğuyla kara bulutlarla yoğrulmamış, hoşça bakmış her iki âleme de… Bu hoşluktan akarsular benzeri çağlayan bir üslup ortaya çıkmış, vezne ve kafiyeye hakim bir içli türkü yağmuru yağdırmıştır mısralarına… Şiirlerinin mimarisi, şiirin konusuyla el ele vermiştir. “Ey Ruzigâr” da uzun, yatay giden bir rüzgârı, “Erzurumlu Gelin” de, elleri tezek kokan bir Anadolu gelinini görür, bilir, tanış olursunuz… Şiirlerinin 3 ve 4. mısraları “ballar balı” nı bulmuş, “kovanım yağma olsun” diyen bir eda içindedir. Her iki mısra birbiriyle bütünleşerek, konunun can damarını haykırmıştır. Havada, boşlukta sallanan tek bir mısraya rastlamazsınız.

O; sade bir “saz şairi” değil, eserleriyle Türk Halk şiirine katkılar koyan, “halk şiiri bitti” diyenlere inat, halk şiirinin derin, anlamlı ve akıcı örneklerini sunan coşkun bir ozanıydı.

Şiirlerinde kendi şiirsel yolculuğundan kesitler de aktaran Reyhani, “Eyledi” başlıklı şiirinde;



“Daha ondört yaşındaydım

Bir kız bana el eyledi.

Yaklaştım derdini sordum

Bir tenhaya gel eyledi.



Doldu gözlerinin yaşı

Önüne eğildi başı

Ayrılırken son bakışı

Ömrüme bedel eyledi.



Pınarın yolunda durdu

Boynunu bir yana burdu

Bir kere gönlüme girdi

Gitti geldi yol eyledi



Bir dakka unutmaz oldum

Bir kez rahat etmez oldum

Geceleri yatmaz oldum

Aklım aldı del’eyledi.



Ben Reyhani olmaz idim

Ağlar idim gülmez idim

Konuşmayı bilmez idim

Yâr beni bülbül eyledi.”



İşte bu şiirden de görüleceği gibi; Reyhani daha küçük yaşlarda iken aşık olmuş, fakat aşık olduğu “Hatun” isimli kız, zorla bir başkasıyla evlendirilmiş ve bir yıl sonra da ölmüştür. Reyhani’yi sevda yolunda susmaz bülbül eden bu meseledir.



“Söyleyin” şiiri, kendisini tam olarak anlatan ve şiirinin köklerini daha çok ele veren bir şiirdir. O’ nda der ki.



“Beni sizden sorarlarsa dostlarım

Bir Reyhani geldi gitti söyleyin

Hayatı çileli muradı yarım

Heder etti ah tüketti söyleyin.



Aldı kırık sazı kapıdan çıktı

Ağlar gözler ile gülerek baktı

Dağın ufuğunda bir akşam vakti

Güneşle beraber battı söyleyin.



Ara sıra sazı verdik destine

Name yazdı yarenine dostuna

Ceketini yorgan ettik üstüne

Kolu yastık oldu yattı söyleyin.



Bir duvara yaslamıştı yanını

Sılasına çevirmişti yönünü

Gurbet elde hasret yaktı canını

Sitem vurdu dert çürüttü söyleyin.



Aşık Reyhani’ymiş kıldı ah u zâr

Dolaştı âlemi diyâr be diyâr

Parça parça etmiş bir deli rüzgâr

Yaşı yağmur göz buluttu söyleyin.”



Hayatı çileli, muradı yarım bir Reyhani… Kendi tanımına uygun yaşadı hep. Zengin ve ün-şan sahibi olmayı düşünmedi, düşünemedi. Bilip anlaşılması ve değerinin ortaya konmasını bekledi. Köyden kente göçün akın akın yaşandığı döneme rastlayan en verimli dönemlerinde, “ceketini yorgan, kolunu yastık ederek” yaşadı. Eğilmedi, el-etek öpmedi. Dik durdu. Mütevaziliğini elden bırakmadığından, yazdıkları, çığırdıklarına da “şiir” demedi ve “ara sıra sazı eline verildiğinde dostlarına name yazan” bir ruh halini sergiledi. Yer yer ezildi, oradan oraya kader rüzgârının önünde savruldu. “Karnımı doyuracak, namerde muhtaç olmayacak kadar kazanayım, çoluk çocuğumu geçindireyim yeter” diye düşündü. Yaylalar ve köyler boşalıp büyük kentlere akarken, onun içten, candan, samimi seslenişi, belki de zamanın bu büyük gürültüsü arasında çok az duyuldu. Sesinin az duyulması ve isminin afişe olmamasının sebeplerinden birisi de; milletine, devletine ve bayrağına bağlılığı idi. Büyük ve boyalı basının, medya tröstlerinin “kâr” a ve paraya dönük kulakları ve gözü, memleket sevdasıyla tutuşan bir ozanın sazından çıkanları duyamazdı. Köpeğin birisinin bir adamı ısırmasının haber sayılmadığı, bir adamın bir köpeği ısırması olayının manşetlik haber olduğu bir devirde yaşadı. Yani, demem odur ki, içinde yaşadığı topluma ters düşmedi, milli ve manevi değerlere küfretmedi, aksine sahip çıktı… isyankâr ve kutsal değerlete kafa tutan bir söylem tuttursa idi, adı ekranlardan, ezgileri de süper-starların dillerinden düşmezdi…



Reyhani kendisini kırık bir testiye, sevdiğini de ulu bir pınara benzetmiştir hep. Kırık testinin dolmayacağı, ulu bir pınarın suyu karşısında sıfır mertebesinde olacağı bir gerçektir. O’nu bu ruh haline sokan da zamandır, devrandır, ekonomik düzen ve memleketin genel gidişatıdır. Bir şiirinde;



“Bu zalim zamanın ne ise kastı

Nereye gittimse yolumu kesti

Sırtımda kırık saz elimde testi

Doldurmadım yarı kaldım sevdiğim.” Derken bir başka şiirinde ise;



“Aşık Reyhani’yim bu aşkın mesti

Gönlünden gönlüme bir rüzgâr esti

Sen bir ulu pınar ben kırık testi

Acı bu halime dol yârim yârim.” Demiştir. Devir-zaman zalimdir. Sırtında sazı köy köy, il il dolaşan ve geçimini sazının telleri arasından temin etmeye çalışan bir ozan düşünün. Halk, iş ve aş derdiyle yerinden, köyünden, yurdundan taşı toprağı altın kabul ettiği büyük kente göçerken; halkın, kırsalda - yaylada kalmış son nefesi gibidir Reyhani. Daha sonra “gecekondu” şiirinde de görüleceği gibi, o da, kente göç eylemiştir. Bu kez de, büyük kentin canavar dişlileri, varoşların acılı sancısıyla dolup taşmıştır yüreği.



Anadolu insanı böyledir. Koptuğunda dalından, düştüğünde gurbete köysü köysü olup çıkıverir. Köysülükte hüzün ve gözyaşı vardır. Gariplik mahzunluk vardır. Yabancıdır dönen dolaplara, çarpışan otalara, fırdöndülere.. Yabansıldır, öksüz yetim sanır kendisini, bisiklete binen, top oynayan, kolalı gömlek giyen arkadaşları karşısında. Büzülür kalır köşe başlarında, bahçe diplerinde. Umutları, sevdası, düşleri yayla yolunda açan çiçekte, türküleri yayla çeşmelerinin durmaksızın akan şırıltısında, hayâlleri de azgın derelerin ve ormanların gümbürtüsünde kalmıştır. Nitekim Reyhani “Yârim Yârim” şiirinin bir kıtasında;



“Ben koyun olayım sen de bir yayla

Her gün gel kaval çal gönlümü eyle

Bana derler âşık derdini söyle

Tahammül eder mi dil yârim yârim.” Demektedir.



Bana göre Reyhani, Bursa’ da rahat değildi. Kahrından ölüp gitti. Erzurum ve Erzurumlulara hasreti onu eritti… Bazı şiirlerinde Erzurum tutkusunu açık açık haykırması, bazılarında da açıktan Erzurum mahalli şivesine yer vermesi sılaya özlemdendir hep..



Bizim Anadolu aşıklarının temel gıdalarından birisi de gurbet ve sıla ikilisi değil midir? Hele sıladakiler gurbettekini unuttu ise, dokunmayın aşık yüreğine… Duman duman yükselir, turna kanadına koyar kalbini, dolanır sıla semalarında vefalı bir dost arar…



Sonra döner, mazisine, çocukluk ve gençlik dönemlerine. İlk aşkını hatırlar. İlk sevdayı… Anasını, babasını, atalarını getirir gözünün önüne…



Hepsine harman eder gönlünde. Eder de, sevdası ucu yanık mektup benzeri kaldığından gönül teli orada takılı kalır. Aşkını ve hep kavuşamadığı o ilk aşkını aklına getirir. Çalar, söyler…



Reyhani, beşeri aşk ile ilâhi aşkı birlikte dokuyan bir ozanımızdı. “Sevdiğim” diye hitap ettiği, çoğu zaman Yüce Mevlâ idi. “Reyhani’yim rumuzludur” dillerim derken, “zamanı gelir de bir sezen olur bizi” de derken, işte bu kutlu sevdayı anlatmaya çalışmıştır. Bakınız “Çok Seviyorum” başlıklı şiirine;



“Sevdiceğim gel çürütme canımı

Ben seni ondan da çok seviyorum.

Yusuf Züleyha’nın aşkına yanmış

Ben seni ondan da çok seviyorum.



Yavru kuş anayı anaysa dalı

Tabiat yeşili yeşilse alı

Çiçekler arıyı arıysa balı

Ben seni ondan da çok seviyorum.



Kanun vardır şehitlerin kanında

Bu sevgi dünyanın dört bir yanında

Mürit mürşidinin arzumanında

Ben seni ondan da çok seviyorum.



Asuman’ı Zeycan Aslı’ yı Kerem

Garibini candan sevdi Şahsenem

Selvi’nin hasreti Emrah’a elem

Ben seni ondan da çok seviyorum.



Reyhani’yim rumuzludur dillerim

Dilim söyler kayıt eder ellerim

Gurbet elde dert ortağım tellerim

Ben seni ondan da çok seviyorum.”


..........DEVAM EDECEK….........

Mustafa Ceylan
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  ÂŞIK EDEBİYATINDA KELİME BAŞI KAFİYELİ ŞİİRLER VE... Site Yönetimi 0 5,781 20/05/2009, 01:10
Son Mesaj: Site Yönetimi
  TAHİR KUTSİ MAKAL'IN AŞIK HASAN DEDE KİTABI ÜZERİNE Site Yönetimi 0 3,481 06/05/2008, 10:42
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Tahir Kutsi MAKAL’ın “AŞIK VEYSEL” Kitabı Site Yönetimi 0 2,239 06/05/2008, 10:36
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Sabit İnce'nin Şiirsel Yolculuğu Site Yönetimi 0 1,267 06/05/2008, 10:26
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Özkan GÖNLÜM’ ün ŞİİRSEL YOLCULUĞU Site Yönetimi 0 1,480 06/05/2008, 10:25
Son Mesaj: Site Yönetimi
  AŞIK SEFİL SELİMİ Site Yönetimi 0 2,941 06/05/2008, 10:06
Son Mesaj: Site Yönetimi
  ÖZKAN GÖNLÜM'ÜN ŞİİRSEL YOLCULUĞU Site Yönetimi 0 1,256 06/05/2008, 09:57
Son Mesaj: Site Yönetimi
  ŞAİR İBRAHİM YAVUZ'UN ŞİİRSEL YOLCULUĞU Site Yönetimi 0 1,663 06/05/2008, 09:52
Son Mesaj: Site Yönetimi
  ŞAİRİMİZ HARUN YİĞİT'İN ŞİİRSEL YOLCULUĞU Site Yönetimi 0 2,217 06/05/2008, 09:51
Son Mesaj: Site Yönetimi
  ŞEMSETTİN DERVİŞOĞLU'NUN ŞİİRSEL YOLCULUĞU Site Yönetimi 0 1,247 06/05/2008, 09:49
Son Mesaj: Site Yönetimi

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder