• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
BABA TAHİR URYAN (940-1010) 1
Dışarıda Nazmi Öner
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesaj Sayısı: 117
Konu Sayısı: 113
 
#1
05/03/2016, 00:27
ANSAN’ın 27 Şubat 2016 tarihinde yapılacak şiir dinletisinde sunum görevi bana verilince, bu etkinliği, salt şiirlerin okunup dinlendiği, klasikleşmiş bir etkinliğin ötesinde, şiir ve edebiyatla ilgili bir bilgilendirme etkinliği haline getirmeyi düşündüm. Ve ilk aklıma gelen, kültürümüzü derinden etkilediği halde, edebiyat tarihimizde hemen hemen hiç yer almayan İran edebiyatı geldi. Kültürümüz maalesef tek yönlü ve tamamen batıya yönelik.   

Örneğin Gence’de Nizami… Nizami için Hayyam, Dante, Homeros, Puşkin ve Şekspir gibi dünyanın en büyük şairlerinden birisidir deniliyor. Üstelik Türk ve bizim edebiyatımızın temel direkleri dediğimiz tüm yazarlarımız bundan etkilenmiş. Ama bizim edebiyat tarihimizde yok. 
Onun için bugün Fars şiirinden örnekler vereyim derken önce Nizami gelmişti aklıma. Sonra da rübaileriyle Hayyam daha mı iyi olur derken, Şiraz’dan mesnevileriyle Sadi, gazelleriyle Hafız ve Tus’dan Şehnamesiyle Ferdovsi, Tebriz’den Şehriyar’ın sesini duyar gibi oldum. Hepsi de dünya devi ulu ozanlar. 
Sonra da hepsinden vazgeçerek, bunların hepsinin kaynağı, ortak noktası ve babası durumundaki bir başka isme yöneldim. Hatta o, bunların dışındaki Türk İslam dünyasında divan ve tasavvuf edebiyatının tüm yazarlarını etkileyen ve tasavvufun temel kişisi olan ulu bir ozan ve zamanının sınırlarını aşan büyük bir filozof olan BABA TAHİR’dir. 
Baba Tahir bir dünya devi olmasına karşın, ülkemizde hiç bilinmemektedir. Ben bu yüzden Babayı seçmiştim, ama dinletiyi 8-10 kişiyle yaptığımız için, onu Ansan sitesinden tanıtma yolunu seçmek zorunda kaldım. Dinletiye katılamayanlara bugün buradan Baba Tahir’i tanıtmaya çalışacağım. Baba Tahir bir dübeyt ustası olup bir dübeytinde şöyle diyor.
Bahtım karadır, talihim allak bullak;
Yas oldu nasibim, kaldım çırçıplak.
Bir dağ yoludur aşk, yürürüm ağlayarak;
Tanrım, kana boğ kalbimi, öldür ve bırak!

 
09 Haziran 2011 Sabahı Hemedan’daki gezi planıma baktığımda, Bağı İmaret, Borca gurban ve ŞirSengi gibi gezeceğim yerlerin büyük çoğunluğunun Ebu Ali Sina (İbn-i Sina) çevresinde olduğunu gördüm. O yüzden bugünkü ziyaretlerimi, otele yakın olan Baba Tahir Türbesinden başlatmaya ve sonra da İmam meydanından Ali Sina’ya gitmeye karar verdim. 
Oteldeki görevli çocuğa yolu sorunca hemen telefona sarıldı. Türkçe anlaşmamız için, akşam beni bu otele getiren genci aradığını sandım. Fakat o taksi çağırmış. Beş dakika sonra taksi geldi. 
Ben “Ne kadar yol ki! Ayakla gideceğim, piyade gideceğim” diye, yürümek istediğimi belirtsem de gelen Azeri Genç, “Para istemez, konuğum ol” diye, ısrarla binmemi istedi. Sonra da beni çok yakın olan Baba Tahir’e bırakıp bin tümenimi aldı. 
Bin tümen bir dolardan bile az bir para ne önemi var, diyebilirsiniz; ama sürekli yinelediğim gibi bir şehri yürüyerek gezerseniz tanıyabilirsiniz. Yürümek isteyişimin asıl nedeni onun içindi.
 
            BABA TAHİR KİMDİR.
            Evet, Google’la bu başlığı yazıp tıkladığınız zaman çok miktarda kaynakla karşılaşıyorsunuz. Tarafsız bakıp sanatını ve düşüncelerini değerlendiren sitelerle, onun Fars veya Kürt kimliğini öne çıkarmaya çalışan siteler ve ehli hak yönünü öne çıkarmaya çalışan alevi siteleri, onu hep kendilerine mal etmeye çalışıyorlar. Fakat Baba kendisini şöyle tanımlıyor.
 
Hemedanlı beyaz şahinim
Ben Baba Tahir’im
Dağda gizli yuvaya sahibim.
 
Ben ak pak ve uryanım
Hemedanlı Tahir Sultanım
Binde bir gelen insanım.
 
            Doğum tarihi kesin belli değil. Bazı kaynaklar Hemedan 935, bazıları da 940 diyor. Fakat 1010 yılında Hemedan’da öldüğü konusunda bir birlik var. Ve türbesi Hemedan’da, çok büyük ve çok güzel bir park içinde bulunuyor.
            Baba Tahir’in Kürtlüğünü öne çıkarmaya çalışan siteler yazılarına genellikle: “Klasik Kürt Edebiyatı’nın en önemli ve en ünlü ismi olan Baba Tahîrê Hamedanî” diye başlıyorlar anlatmaya. Farisi siteler ise, İslam alimi, veli ve İran Edebiyatının temeli olarak görüyor. 
            Bu tartışmanın Kürt tarafında yer alan Dr. Ömer Uluçay konuyla ilgili yazısında şöyle diyor “Baba Tahir, İran edebiyatının ilk yazılı kaynağı olarak çok önemlidir. Baba Tahir, Lori Kürt Lehçesi ile şiirlerini yazmıştır. Buradan, İran yazılı edebiyatının Kürtçe ve bir Kürt şairle başladığı ortaya çıktığından, İran dilbilimcileri Lorî dilini, Farsçanın bir lehçesi olarak kabul etmekte ve böylece soruna çözüm bulduklarına inanmaktadırlar.”  Diyor. Fakat Baba Tahir kullandığı dilin pehlevice olduğu söylüyor.
“Ben ki, pehlevi lisanı’nın ustası
Aşkın kitabı için örneğim
Ey Tanrı, Tahir’in aşkı işaretsizdir
Sanemlerin aşkından ayaksız ve başsızım.”
 
Alevi siteleri Ehli Haq’dan girerek konuya, Zerdüştlükten, Bektaşiliğe dek uzanan bir kulvarda Baba Tahir’i kendileri için önemli bir dönüm noktası olarak görüyor. Zerdüştlükteki ehli hak inancı ile Alevilik ve Şiilikteki Ehli Hak kavramlarının karşılaştırmaları, benzerlik ve ayrışımları üzerinde duruluyorlar.  
Ehli Haq üstüne pek çok açıklamalardan, kısa ve kapsamlı olması nedeniyle, yine Dr. Ömer Uluçay’ın yazısından bir paragrafı aşağıya aynen koyuyorum.
 
“Ehl-i Haq inancının yaşam felsefesi; akılcıdır, şartlara uyum gösterir, olumlu gelişmeleri benimser, özümler, inancın kültürü buna elverişlidir. Ehl-i Haq, yaratımın üç safhada olduğuna ve her dönemin yedi devrede oluştuğuna, her devrenin bir avatar (zat-ı başar, mazhar tecelli) ve onunda üç derecede ve her birinin de yedi melekten oluştuğuna İnanır. ’Binyılda bir’ bir meleğin ve ‘yüzyılda bir’ de yenilikçinin geldiğine, tenasühe, zıtların birliğine, ilahın tekliğine, cennet ve cehennemin bu dünyada olduğuna, tenasuha [don değiştirme) inanır. ‘Kamil insan’a, ibadete, birlik ve sevginin gücüne ve ‘fikr u zikr’ ile kurban ve semah ile Hakka ulaşılacağına inanmaktadır. Işık, güneş ve ateş kutsaldır. ”Evveli yar ahiri yar, ya Huda, ya Mevla, ya Ali” demektedir”…………………….. 
Burada ışık Güneş ve ateş derhal Zerdüştlüğü anımsatıyor. Ben bundan ve daha başka düşüncelerinden, Baba ne denli büyük bir İslam filozofu olsa da bir yanıyla hep Zerdüşt kalmıştır diyorum. İslam istilasına karşı şu mısraları da buna kanıttır diye düşünüyorum. 
 
Kutsal yerler yakıldı, kutsal ateşler söndü
Herkesten saklandı namlı büyükler
İslam orduları girdi ta Fırat’a değin
Köylerden tut da ta Şehrizor’a kadar
 
Esir alındı bütün kızlar ve kadınlar
Kendi kanında boğuldu özgür adamlar
Kimsesiz kaldı Zerdüşt’ün töresi, dini
Yüce Hürmüz affetmeyecek hiç birini.
 
Çünkü aynı duruma Tus’da Ferdowsi’nin türbesinde de tanık olmuştum. Anıt mezarın tepesinde bir kuş adam motifi vardı. Bu motif bende hemen Zerdüştlük çağrışımı kadar, Timur olayını da anımsattı, diyebilirim. Hani derler ki Timur, Ferdovsi’nin mezarını açtırıp kemiklerini çıkartarak, “Ey Ferdowsi kalk da aşağıladığın Türk’ün gücünü gör” demiş. Fakat bazı kaynaklara göre de Timur’un böyle davranmasının asıl nedeni, Ferdowsi’nin yeterince Müslüman olmadığı ve Müslüman görüntüsü altında Zerdüştlüğü de sürdürdüğü içindir.
 
Baba Tahir’in Ehli Hag inancının; “Batıni, eşitlikçi, mücadeleci bir gelenekten, Mazdeki, Hürremi, Eba Müslüm-i Horasani, Babeki, gelenekten gelmekte, Zenc ve Karmati hareketleri, İsmailiye, Babailik, Alevilik, Nusayrilik, Yezidilik, Dürzîlik, Bektaşilik, Şebekilik ile ortak yanları bulunmaktadır. Ehl-i Haq, coğrafyadaki diğer inançlarla da etkileşim içinde olmuştur. Bütün bunların temeli, Zerdüşti ve Mitrai (Mîrdostî) inanca dayanmaktadır. 
 
Yukarda sözü geçen kavramları anlamakta zorlanabilirsiniz. Bunlar hepside tarihi, dini, siyasi, felsefi ve sosyolojik anlamlar içeren akımlar olsa da bize yabancılar. Çünkü biz batıdaki her akımı bilsek de bunlar hiç duymadığımız kavramlar. Ben de Zerdüştlük araştırma alanım olduğu için bunlardan sadece Zerdüştlükle ilgili olan Mani, Mazdek, Hürremi ve Babekiliği bilebiliyorum.
 
Buraları gezip, araştırdığım kaynakları okuduktan sonra dinler üzerinde çok düşündüm. Müslümanlığın milletlere göre değiştiğini ve herkesin Müslümanlığının eski dinlerinin etkisinde geliştiğini fark ettim. Arap Müslümanlığı katı bedevi gelenekleri etkisinde şekilci bir gelişme gösterirken, İran Müslümanlığı Zerdüştlük etkisinde daha kamusal ve eşitlikçi bir gelişme için sürekli mücadele vermiş ve Arap Müslümanlığına şiddetle karşı çıkmıştır. Şamanizm etkisinde gelişen Türk Müslümanlığı ise daha hoşgörülü ve daha yumuşak bir geçiş şeklindedir.
 
Yine kendi değerlendirmelerime göre, Zerdüştlük dünyadaki tüm dinlerin iyi güzel ve doğrularının toplamından daha güzel bir din. Üç temel ilkesi var. İyi, güzel ve doğru düşünce, iyi güzel ve doğru söz, iyi, güzel ve doğru iş. Yani güzel düşün, güzel söyle ve güzel yap. Doğayı koru, torağı ve suyu kirletme. Ve savaşa kan dökmeye karşı çık.  Bundan güzel bir din olabilir mi?
Görüldüğü gibi dünya kültür ve uygarlığını felsefi görüş ve düşünceleriyle derinden etkileyen, İran Edebiyatının ve İslam tasavvuf edebiyatının temeli sayılan Baba Tahir paylaşılamamaktadır. O Herkesin etkilenip feyz aldığı bir deryadır. 
 
Fakat doğrusunu söylemek gerekirse, İran’a gitmeyi kafama koyup da, gezeceğim kentlerle ilgili araştırmalar yapmaya başlayıncaya kadar, böylesine büyük bir değerden habersizdim. Adını ilk duyduğum anda da, herhangi bir alevi babasıdır diye düşünmüştüm. 
Bu durum da bizim kültürümüzün ne denli tek taraflı ve ne denli özünden uzak olduğunu göstermektedir. Batılı filozof ve yazarların hemen hepsini edebiyat tarihi derslerimizde okumuşken, bir Baba Tahir’den, bir Nizami Gencevi’den ve bir Şehriyar Tebrizi’den hiç söz edilmemesi, beyinlerimizin tek yönlü şartlanmışlıklar içermesinde etkili olmaktadır diye düşünüyorum.
Kafamda bu düşüncelerle vardığım türbenin girişindeki görevli Türk’tü. Ondan da biraz bilgi aldım. Görevlinin verdiği İngilizce broşürü alıp, anıtmezara doğru yükselen basamaklı yolda ilerlemeye başladım.
Türbeye girdiğim zaman orada mezarın arkasında oturmuş orta yaşlı bir adam kaval çalıyordu. Kavalın sesi onuncu yüzyıldan yirmi birinci yüzyıla seslenir gibi, mistik bir hava yaratıyordu. Sonra kavalı bırakıp, Alevi ilahilerine benzer türkülerle semah yapmaya başladı. 
 Baba Tahir büyük ve çok güzel parkların ortasında, Tebriz’deki Şairler mezarlığındaki gibi bir anıt mezarda yatıyordu. Mezar çevresi çok bakımlıydı. İnsanlar, bu parklarda piknik yapıyor, yatıp uyuyor, eğleniyor, dinleniyordu.
( c) Bu şiirin (yazının) her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  BABA TAHİR URYAN (940-1010) 2 Nazmi Öner 0 793 05/03/2016, 00:33
Son Mesaj: Nazmi Öner

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder