SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Banazlı Pir Sultan (GÜLCE-BULUŞMA)
osman7159
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Sep 2008
Mesaj Sayısı:
1,772
Konu Sayısı:
555
#1
15/11/2011, 23:10
(Bu mesajı son düzenleyen: 13/12/2011, 22:06
osman7159
.)
Banazlı Pir Sultan (GÜLCE-BULUŞMA)
Ne harem tutarız ne sürü koyun,
Bin saraya değer gönlümüz bizim.
Zalim karşısında bükülmez boyun,
Bir güle baş eğer gönlümüz bizim.
Hacı Bektaş Yunus Dede Korkutlar,
Her birinde bir başkaydı umutlar,
Çiğnese karanlık çökse bulutlar,
Her seherde doğar gönlümüz bizim.
Belleğinde yaza boza resmini,
Ayırmadan deli vasat kısmını,
Tarihi dağlayan bütün hasmını,
Top gül ile boğar gönlümüz bizim.
Altın cevherinden sarı telimiz,
Emanettir vatan kutsal ilimiz,
Ses bayrağı bizim ana dilimiz,
Gökten yıldız sağar gönlümüz bizim.
Bir derya ki; ilminde, coşkun coşkun çağlayan
Burçlarda dalga dalga,
Ses bayrağıma bayraktar.
Dünü bugüne bağlayan,
Her biri ölümsüzlük, her biri tarih
Nice şair var, âşıklar, nice ozanlar...
Bunlardan yalnızca biri; Banazlı Ozan
Ağaran tan, Pir Sultan...
‘‘Gel güzel yola gidelim
Adı güzel Ali ile
Açlar doyar susuz kanar
Leblerinin balı ile
İçilmez dolu içilmez
Sevgili yârdan geçilmez
İkisi birdir seçilmez
Has bahçenin gülü ile
Alim bana neler etti
Aldı beni dâra çekti
Üstüme yürüyüş etti
Elindeki dolu ile
Ağaç kurur devran döner
Kuş yuvaya bir dem konar
Doldurmuş dolusun sunar
Alim kendi eli ile
Erenler lokması nurdur
Lokmaya elini sundur
Pir Sultan’ım doğru yoldur
Alim kendi yolu ile’’
Diyen Pir Sultan;
Ölümcül baskılara karşı
Anadolu’ nun on altıncı yüzyılda
Haykıran sesi, boğulan nefesi…
Trajik bir idamla birlikte,
Türkmen halk ve ozanlarıyla
Efsanelere menkıbelere bürünmüş;
Bazen şiirler olaylara,
Bazen olaylar şiirlere uydurulmuş.
Tam olmasa da;
Halkın belleğinde, gönül sayfalarında
İdamı hayal gücüyle süslenmiş,
Öyküsü destanlaşmış bir hayat…
Horasan kökenli Türkmen’dir soyu,
Atası bir zaman yurt tutmuş Hoy’u,
Sivas Yıldızeli Banaz’dır köyü,
Gelişi Türkçedir özü Türkçedir.
Asasına yoldaş değirmen taşı,
Bir düş ile başlar destanın başı,
Pir’den bade içer yediyken yaşı,
Deyişi Türkçedir sözü Türkçedir.
Mürşit Hacı Bektaş, safı erenler,
Doldurur tekkesin gönül verenler,
Tasavvuf ehlini zındık görenler,
Kıblesi Türkçedir yüzü Türkçedir.
Söylencelerdeki Pir Sultan
Tekke eğitimi almış, okuryazar
Evliya ve peygamber menkıbelerini,
Tarikat kurallarını iyi bilir.
O bir Hak âşığı, o bir halk ozanı
O bir pir’dir.
Değişik Pir Sultanlar olsa da
Halkın gönlünde birdir.
Ehlibeyt aşığı Kızılbaş Türkmen’in zulüm gördüğü,
Sürgünlerin,
Kıyımların yaşandığı; Türk yurdunun
Türk’e dar geldiği zamandır zaman…
Pir Sultan sözdür, Pir Sultan saz
Pir Sultan özgürlük, Pir Sultan avaz…
Pir Sultan birliktir, dirlik Pir Sultan
Haktır helaldir, Hakk' a sevgidir
Türkmence haykırış, şafak Pir Sultan…
"Zındıktır, asidir, devlet düşmanı''
Osmanlı' ya göre; ''susturulmalı!''
Güreşi yalandan bir perdah ile
Asar Hızır Paşa bin günah ile
İdam sehpasında gönlü Şah ile
Yanışı Türkçedir közü Türkçedir.
Pir Sultan' ın şah'ı Türkmen Şah' ıdır
Tanrı'dır
Mürşittir, Şah'ı
Ali’dir...
‘‘Gidi Yezit bize Kızılbaş demiş
Meğer Sah’ı sevmiş dese yeridir
Yetmiş iki millet sevmezler Şah’ı
Biz severiz Şah-ı Merdan Ali’dir
Kırkımız da bir katara dizildik
Hak Muhammed ümmetine yazıldık
Hakikate şerbet olduk ezildik
Biz içeriz bize sunan Ali’dir
Gidi Yezit bizler haram yemedik
Batındaki gördüğümüz demedik
İkrar birdir dedik geri dönmedik
Yedileriz birincimiz Ali’dir
Muhammed dinidir bizim dinimiz
Tarikat altından geçer yolumuz
Hem Cibril-i emin’dir rehberimiz
Biz müminiz mürşidimiz Ali’dir
Pir Sultan’ım Nesimi’dir pirimiz
Evvel kurban ettik Şah’a serimiz
On ik’imam meydanında darımız
Biz şehidiz serdarımız Ali’dir’’
Söylence ve araştırmacılardan
Bilinen tek isim; Haydar’dır adı
Köpekleri helalci
Harama doymazken kadı!
Bu nasıl sevgidir, bu nasıl tutku
Ya Rab, bir yere sığmaz Pir Sultan!
Ya Erdebil' dedir ya Merzifon' da
Kuvvetli ihtimal Sivas Kepçeli
Dedik ya, mezarı bunlardan biri!
Pir Sultan geleneğinde
Gönül de bir, dil de bir
Niceleri ozandır,
Hepsi Sultan, hepsi Pir...
Hazmedilemez onun darağacına gidişi,
Ölümünden sonra bile ses olur, nefes olur
Telden tele vuran mızrap
Çığlık çığlığa haykırış, yas olur…
‘‘Ötme bülbül ötme şen değil bağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Tükendi fitilim eridi yağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Deryada bölünmüş sellere döndüm
Vakitsiz açılan güllere döndüm
Ateşi kararmış küllere döndüm
Dost senin derdinden ben yana yana
Haberim duyarsın peyikler ile
Yaramı sararsın şehitler ile
Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile
Dost senin derdinden ben yana yana
Abdal Pir Sultan’ım doldum eksildim
Yemekten içmekten sudan kesildim
Zülfün kemendine kondum asıldım
‘Hakk’ı çok sevdiğim için asıldım’
Dost senin derdinden ben yana yana’’
Pir Sultan aşkıyla tutuşup yanan,
Benzer mahlas ile deyişler sunan,
Kaç sultan var ise bir dala konan,
Yokuşu Türkçedir düzü Türkçedir.
‘‘Çıktım yücesine seyran eyledim
Gönül eğlencesi küstü bulunmaz
Dostlar bizden muhabbeti kaldırmış
Hiçbir ikrarında ahdi bulunmaz
Zülüflerin top top olmuş çığalı
Rakiplerin Hak'tan olsun zevali
Bir günahkâr oldum doğdum doğalı
Günahkâr kulunun dostu bulunmaz
Kanı benim ile lokma yiyenler
Başı canı dost yoluna koyanlar
Sen ölmeden ben ölürüm diyenler
Dostlarda geriye kaçtı bulunmaz
Yine kırçalandı dağların başı
Durmadan akıyor gözümün yaşı
Vefasız münafık naşıdır naşı
Hakikat deminde desti bulunmaz
Bizde gezer idik irfanda sazda
Bizde bulunurduk cemde niyazda
Bize de gel oldu kanlı Sivas'ta
Hızır Paşa bizi astı bulunmaz
Pir Suttan Abdal'ım destim damende
İsmim Koca Haydar neslim Yemen'de
Garip başa bir hal gelse zamanda
Orda her kişinin dostu bulunmaz’’
Söylenceler,
Yakıştırma, kabuller...
Kimi yüzyılın devrimcisi,
Kimi Pir Silvanus yapmış Pir’i.
Kimi Osmanlı’ya isyankâr,
Şah Tahmasb’ın casusu...
Kimi der Şiî- Bâtıni inancında
Dili Türkçe, ayrı bir okul
Türk halk edebiyatının büyük şairi,
Yedi ulu ozandan biri…
İnmemek üzere burçlarda sancak
Kalemsiz kâğıtsız tarih
Şiir şiir çözülür ancak…
Toplumsal sorunlar dert olur başa,
Her çıkış yolunda söz geçer taşa,
Pir Sultan baş eğmez alıcı kuşa,
Çıkışı Türkçedir izi Türkçedir.
Türkmen edebiyatının kaynağı Yunus,
Kurucusu Kaygusuz,
Yücelten Hatayî.
En büyük şairi Pir Sultan
Ne halktan vazgeçmiş ne Hak’tan.
Geleceğe örnek kurmuş tarzını,
Deyişle nefesle sözün farzını,
Almak isteyene etmiş arzını,
İbresi Türkçedir gizi Türkçedir.
‘‘Ey erenler çün bu sırrı dinledim
Huzur-u mürşide irdim bu gice
Hakikat sırrını andan anladım
Erenler meydanın gördüm bu gice
Mürşidim Muhammed bildim yolumu
Rehberim Ali’dir virdim elimi
Tigbent ile bağladılar belimi
Evliya erkânın gördüm bu gice
Erenler râhına eyledim iman
Kalmadı gönlümde sek ile güman
Ne bilsin bu sırrı Yezid ü Mervan
Külli varım Hakk’a virdim bu gice
Andelip misali avaz iderek
Kati sema idüp pervaz iderek
Yedi âza ile niyaz iderek
Erenler erkânın gördüm bu gice
Pir Sultan’ım Hakk’a niyaz iderim
Erenler râhına doğru giderim
Külli varım Hakk’a teslim iderim
Hakk’ın cemâlini gördüm bu gice’’
-II-
Hecenin
Yedili, sekizli, on birli kalıplarıyla söylediği nefesleri
Türkü olup sarı telde,
Asırları yıkayıp akmış gönülde dilde…
Dinledin mi yürek erir;
Dini-Tasavvufi temalar
Öğüt, şikâyet, şathiye, ağıt, taşlamalar
Duazimam, muamma türlerini içerir.
Yol Yesevî yolu Yunus yoludur,
Türkistan Horasan Anadolu’dur,
Yandığı sinede pirdir uludur,
Yıkılmaz ayakta gönülde dilde.
‘‘Gönül gel karardan asma
Sözüm sana meveddettir
Gafillen bacadan düşme
Evvel kapu şeriattır
Şeriattan edep öğren
İlmle üstad olur oğlan
Al bu pendi belin bağlan
Kimi farz kimi sünnettir
Eğer bu sırra erersen
Dolan kapudan girersen
Tarikat farzın sorarsan
Yedi farz üçü sünnettir
Gelin görelim bu bâbı
Açılsın aşkın kitabı
Eğer anlarsan hesabı
Andan sonra tarikattır
Tarikat bir oddur yakar
Kimi ham kimi has çıkar
Her âşık bir çakmak çakar
Çırağın yakan üstaddır
Tarikatta kâmil olan
İlmi ile âmil olan
Bu yolda mükemmel olan
Evvel mertebe hizmettir
Hizmet erenler yoludur
Cümle ilmin evvelidir
Ahdimiz “kalû belî”dir
Bundan dönen kişi mattır
Kend’özümüze gelelim
Tarikat nedir bilelim
Yoklukta sefil olalım
İbtida yüz iradettir
İbtida tâlib olunca
Düşmana galib olunca
Dört can bir kalıp olunca
Menzili bî-nihayettir
Hakikat genc-i nihândır
Marifet gevher-i kândır
Yedi yüz yetmiş mizandır
Ötesi ilm-i hikmettir
Mürebb’olan Ali gerek
Dört kapuda eli gerek
Musahibin hali gerek
Zira Ali Muhammed’dir
Pir Sultan der “kalû belî
Dedik ya Murtaza Ali
Kim kadeh içer kim dolu
Bu bize bir acep derttir’’
Nefes nefes dolu aşkı Allah’a,
Ayini cemlerde girer semaha,
Nasıl anlatılır bilmem ki daha,
Yıkılmaz ayakta gönülde dilde.
Kesin tespit edilen eserlerinde
Allah, Rahman, Elif, Rab, Hüdâ, Rabbi
Dilber, Yaradan
Sultan, Didar, Yezdan, Hû, Mevla gibi
Sözcükleri aşk ile
Kullanmış Tanrı adına,
Üç yüzü aşkın sayıyla getirmiş dile.
‘‘Şah’ımın ırmağı aktur
Lezzeti şekerden çoktur
Bir Allah’tan büyük yoktur
Hak didim durdum yalınız’’
‘‘Pir Sultan’ım ismin aldım kaleme
Biz de razı olduk Hakk’tan gelene
Gösteren değil mi cümle âleme
Cümlenin muradın verir sabahtan’’
‘‘Ben hocamdan böyle aldım dersimi
Okur idim elif deyü be deyü
Kimse bilmez su cihanın harfinden
Tâ ezelden çağırırım Hû deyü’’
Mürşidi Muhammet rehberi Ali,
Kıymaz ayırmaya söylerken dili,
Önce Kızılbaş’tı şimdi Alevi,
Yıkılmaz ayakta gönülde dilde.
‘‘Mürşidim Muhammed bildim yolumu
Rehberim Ali’dir virdim elimi
Tıgbent ile bağladılar belimi
Evliya erkânın gördüm bu gice’’
‘‘Hû erenler bir müşkülüm var benim
Server Muhammed’in nuru kandedir
Aska düştüm gece gündüz yanarım
Muhammed Ali’nin nûru kandedir’’
Ali sevgisi bir başkadır Pir Sultan’da;
Tanrı’nın arslanı,
Cihanın kahramanı…
Ali’siz bir dünya
Ali’siz yol düşünemez…
‘‘Pir Sultan’ım söyler ganidir gani
Evveli Muhammed âhırı Ali
Anlardan öğrendik erkânı yolu
Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz’’
‘‘Alçağa tutmuş yüzünü
Hakk’a bağlamış özünü
Kırklar ile bir üzümü
Yiyen Murtaza Ali’dir’’
‘‘Gülün bağlar baka baka
Bağlar da gönderir Hakk’a
Ejderhayı iki şakka
Bölen Murtaza Ali’dir’’
Ve Allah, Muhammed, Ali
Yıkılmaz bir kale,
Şiir şiir, gönül gönül
Sevgi seli iman ile…
‘‘Allah birdir Hak Muhammet Ali’dir
Anın ismi cümle âlem doludur
Bu yol Hak Muhammed Ali yoludur
Gel Muhammed Ali dergâhına gel’’
Düşer perde perde Duazimamı,
Okşar nice gönlü aşkın zamanı,
Dünya var oldukça yürüsün namı,
Yıkılmaz ayakta gönülde dilde.
‘‘Hak Muhammed Ali geldi dilime
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
Yine ihsân senden ola kuluna
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
Hatice Fatıma mihr-i muhabbet
Allahım kuluna edesin rahmet
İmam Hasan, İmam Hüseyin Mürvet
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
İmam Zeynel Abidin’e varalım
Derdimizin dermanını bulalım
Doksan bin erlere yüzler sürelim
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
İmam Bâkır imamların serveri
Ol İmam Cafer imânım nuru
Allahım eydirme amanla zârı
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
İmam-ı Musa-yı Kâzım er-Riza
Günahım çok imis diyeyim size
Allahım hidayet eylesin bize
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
İmam Taki İmam Nakî’dir virdim
Anlara sığındım dayandım durdum
Hasan-ül Askere yüzümü sürdüm
Kalma günahlara mürvet yâ Ali
Pir Sultan’ım tamam oldu sözümüz
On iki İmam’a bağlı özümüz
Muhammed Mehdi’ye var niyazımız
Kalma günahlara mürvet yâ Ali’’
Vuslatî de bil ki Türkmen oğludur,
Türkistan’dan gelen Anadolu’dur.
Ardahan Edirne Mersin Bolu’dur,
Yıkılmaz ayakta gönülde dilde.
Osman Öcal
http://vk.com/club35666845
Alıntı
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#2
16/11/2011, 00:05
(Bu mesajı son düzenleyen: 16/11/2011, 00:16
Site Yönetimi
.)
Osman ÖCAL'ın muhteşem kalemi, edebiyat tarihimize iz bırakanlarla Gülceden izler bıraka bıraka ilerliyor.
Muhteşem bir çalışma...
Tebrik ediyorum Osman Hocam'ı...
*
Konuyu bütünlemesi için, bu kadar güzel GÜLCE çalışmasını bir -konferansımdan-nesir aktararak desteklemek istiyorum.
*
ÇOĞALARAK YAŞAYAN BİR OZAN
PİR SULTAN ABDAL
Mustafa CEYLAN
***********************
O, öldükten sonra da yaşayanlardan… Tarihin belirli bir zaman diliminden başladığı yolculuğu sonsuzlara doğru çoğala çoğala devam ettiren bir yolcu. Bizde gelenektir zaten, sağlığında elimizden geleni ardımıza koymayız, ne kadar zulüm, işkence, eziyet, kıyım ve sürgün varsa ışık adamlarımıza, düşünce adamlarımıza, başta ozanlarımıza uygularız. Kaçını zindanlara attık, kaçını sürdük ilden ile ve kaçını ipde sallandırdık? Derisini yüzdüklerimiz bile var, öyle değil mi? Biz, onları sağlığında değil, öldükten sonra kahraman yapmakta pek maharetliyiz. Sağlığında değerini bilmeyiz. Sağlığında biz onlara hiçbir şey vermediğimiz gibi elinde ne varsa onları da almaya çalışırız. Onları, yeri geldiğinde sosyal güvenceden bile yoksul bırakırız ki, çoluk çocuğu ve kendisi hasta olduğunda ilâç bile alamasın. Biz böyleyiz işte. İçimizdeki pırlantanın ışığından istifade etmeyiz de, farkına bile varmayız da, yadın-yabanın mumunu güneş sanırız.
Evet,
Pir Sultan Abdal, halkın içinden, halk için çıkmış bir sonsuzluk yolcusu. İdam edilmesinin üzerinden 400 küsur yıl geçmiş olmasına rağmen halkın belleğinde, dilinde, yüreğinde halâ canlı ve diri. Hem etkisini de gün geçtikçe arttırmaya devam etmektedir.
Pir Sultan, sade bir ozan olsaydı, belki etkisi bu kadar uzun sürmez veya sadece edebiyatın efsunkâr bahçesinde kalırdı. Ama, o, başkaldırının, yeter, ne hakkın var deyip isyânın ve derin tasavvufî düşünceleriyle bütün ezilen ve inananların yol göstericisidir. Anadolu’yu yoğuran ve Anadolu’ yu nice yüzyıllar ötesine taşıyan ışık adamlarından birisi olması nedeniyle, edebiyat dışındaki diğer alanlarda; özellikle toplumsal direnç ve baş kaldırı alanlarında da oldukça etkindir.
Güç karşısında eğilip, bayrağı teslim etmeyen; doğru bildiğini, sevdiği ve inandığını idam sehpasında bile söyleyen bir korkusuz ozandır.
Göz radarlarımızı mâzinin söz sultanlarına, ışık kervanlarına çevirecek olursak; iki türlü hareket görürüz… Birisi “aşağıdan yukarıya” doğru yapılan hareket, ötekisi de “yukarıdan aşağı” doğru” yapılan hareket. Aşağıdan yukarı doğru hareket, halktan-tabandan tavana doğru yürür. Halkın dili, gözü, kulağı, eli, yüreği olan bir harekettir. Yukarıdan aşağı hareket se, sarayın, otağın, yönetenlerin kontrol ve güdümündeki hareket olup; çeşmeye yakın olması nedeniyle bir eli yağda olan ve tabandakiler hüküm-emir ve kararlar altında tutabilmek için, yukarıyı öven, aşağıya emir veren bir harekettir. Yukarıdan aşağıya hareketin dili ve yapısı saraylıdır, onu tabandakiler pek anlamaz; anlasalar da sevmediklerinden es geçerler, kayda değer bulmazlar.
Bizim Pir Sultan aşağıdan yukarıya hareketin korkusuz bir ozanı ve lideridir.
Yaşadığı 1500’lü yıllardan günümüze 345 deyişi kalmışsa da, halkın gücü onu menkıbelere dönüştürmüş, onu mukaddes yapmış, onu yüreğinde dilediğince şekillendirmiştir.
Zaten halkın gücü böyledir. Halk özlerse kahramanını, aradan geçen yüzyılları bir çırpıda siler de kahramanını diriltiverir. Sıkıntıya düştüğünde, ufkunu kaplayan kara zindan geceleri, gökleri dolduran kara bulutları, dirilttiği o kahramanının mânevî ışığı ile siler süpürür. Güneşe, ışığa ve esenliğe getirir ulusu, toplumu, memleketi.
Siz bakmayın ve asla umutsuzluğa düşmeyiniz ki, bugün yaşananlar, bu anlaşılmaz hukuk,yönetim,asker,siyaset çemberinde meydana gelen olaylara. Halk neden sessiz diye şaşırmayınız da. Yeri ve zamanı geldiğinde, sinesinden nice ışık adamlar çıkarır bu halk. Zaten, günümüzde iftiralar ve düzmece dosyalarla idam sehpasına dipçikle yürütülmeye çalışılanlar da günümüzün Pir Sultanları değil mi?
Pir Sultan Hızır Paşa tarafından idam edildikten sonra, göğe mi uçtu, yere mi geçti bilinmez; ama, zulümden korkan halk, onun ipe çekilen bedenine sahip çıkamamış,
-Çok sayıda Pirsultan kabri yaratmış
-Çok sayıda yeni Pirsultanlar-ozanlar doğurmuş
-Kâh Horosan’da, Kâh Merzifon’da, kâh Erdebil’de, kâh Sivas’ da kanlı Pazar yanındaki tümülüste ona mekân yakıştırmaya çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur.
Bugün, Pirsultan bir gelenek olmuştur.
Türkü olmuştur, deyiş olmuştur. Dilden dile, gönülden gönüle akan ırmak, gönül kalelerinde dalgalanan bayrak olmuştur. 16’ ncı yüzyıldan bugüne, her geçen gün biz, Pirsultan’ı yeniden keşfetmekteyiz.
Adil yargılama özlemimiz, hak arayan ve konuşan toplum yapısı arzumuz, inandığını ve sevdiğini söyleyen, yaşayan bireyler talebimiz, baskı, zulüm ve tepeden inmeciliğin sona ermesi isteğimiz; bütün bunların özünde, usaresinde Pirsultan hareketi vardır.
Bu özlemlerimizi taşıyan Pirsultan kimdir, esas adı nedir diye soracak olursanız, deyişlerinde:
“Pir Sultanım Haydar diye anıldı”, “İsmim Koca Haydar aslım Yemen’de”, “O ruh girdi bana Haydar dost dedi” gibi mısralarına baş vurmak zorundayız. Çünkü, Pir Sultan hakkında bugüne kadar detaylı bir bilgi-belge ve kaynak bulunamadığı gibi, araştırmacılar da Pir Sultan’a ulaşmak için, onu idam eden Hızır Paşa’ ya ulaşıp oradan Pir Sultan belgeleri elde etmeye çalışmışlar, gene de pek başarılı olamamışlardır.
Deyişlerinden asıl adının “Haydar” olduğu, “Koca Haydar” diye anıldığı anlaşılmaktadır. Yine bir deyişinde bu adı da ona Hacı Bektaş-ı Veli’ nin verdiğini söyler. Haydar, aslan yürekli, yiğit anlamına gelmekte olup; Hazreti Ali’ nin adlarından biridir de… Bir deyişinde: “Pir Sultan Abdalım destim damanda/İsmim Koca Haydar aslım Yemende” diyerek soyunu Yemen’e bağlamıştır. Söylentilere göre de Hz Ali’ nin torunlarından Zeynel Abidin soyundan gelen ağu içip ölmediği için “ağuçen” diye anılan Karadonlu Can Baba koluna mensuptur.
Der ki:
“Sultan Ağuçen serçeşme gözü
Elimde kalemim dilimde yazı”
Der ki:
“Benim aslım Horasan’dan Hoy’dandır.”
Horasan, İran’ın doğusunda Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir bölge, Hoy ise İran Azerbaycanında br kasaba. Muhtemeldr ki, ataları Horasan’dan Hoy’a, oradan da Anadolu’ya geçip Sivas’a yerleşmişlerdir.
Pir Sultan’ın soy kökü, bana göre de Horasan’a dayanmaktadır. Anadolu erenlerinin çoğunluğunun kökü de Horosan’dır.
Horosan ve Hoy’dan Sivas Yıldızeli İlçesinin Banaz Köyü’ne uzanan ve
“Uzundu uzundu dedemin boyu/Yıldızdır yaylası Banazdır köyü” veya “Bize de Banaz’da Pir Sultan derler/Banaz’dan sürdüler bizi Sivas’a” diyerek adresini vermektedir…
Pir Sultan’ın halk söylentilerine göre 3 oğlu ve 1 kızı vardır. Oğullarından Seyit Ali Sultan’ın makamı köye 15-20 dakika mesafede Çamlık tepede bulunmaktadır. Pir Mehmet Tokat’ı Daduk Köyünde, Er Gayıp ise Dersim’ de yatmaktadır. Kızının adı Senem’dir. Kızı Senem, babasının idamı üzerine “Pir Sultan kızıydım ben de Banaz’da” diyen deyişini söylemiştir.
Deyişlerinden Pir Sultan’ın okuma-yazma bildiğini ve alevi-bektaşi eğitimi olan “yol eğitimi” aldığını bilmekteyiz. Onu yoğurup pişiren cem isimli “halk okulu” dur.
Diyor ki:
“Pir Sultan’ım okuyaban yazarım
Turab oldum ayaklarda tozarım”
Diyor k:
“Ben bend oldum şu meydana atıldım
İkrar verdim ikrarıma tutuldum.”
Diyor ki:
“Enel Hak dedik de çekildik dara
Adap erkan bize doğru yol oldu.”
Diyor ki:
“İrehber pişirir tâlibin çiğin
Ahiri bu imiş pişmeğe geldim.”
*
“Halk isterse ağustosta yağar kar”, “Halk isterse olmaz olur, Beydağları Palandöken’i kucaklar ve halk isterse taş kesilir düşmanlar, çiçekler dile gelir, bulutlar saçın çözüp yaşın yaşın ağlar.”
*
Halk, kendi söyleyeceğini Pir Sultan’a söyletir. O halde, Pir’imizin menkıbevi hayatını bir kenara bırakmadan, ondan istifade ederek hayata, olaylara, dünyaya, kurulu düzene, yönetene, yönetilenlere, paşalara, beylere bakışını anlatmaya ve şiirlerinin ruh köküne inerek, oradan çıkarabildiğimiz inci danelerini sunmaya çalışalım.
Hafik İlçesinin Sofular Köyünden Hızır adında bir gençin Banaz’a gelip Pir’imize talebe oluşuna ne diyelim? Yedi yıl boyunca o kapıda eğitim almasına ve sonra da “Sen herkese himmet veriyorsun, verdiklerin çeşitli makamlara yükseliyor. Ne olur bana da himmet eyle ben de bir makama yükseleyim” sözlerine karşılık, “Ben dua ederim Hızır. Ederim etmesine de ya duamız tutar, sen paşa olur gelir çekersen ipimizi? ”deyişine ne diyelim?
Ne diyelim, adalet dağıtacakken, adalet yerine zulüm dağıtan, haklıyı haksız, haksızı da haklı çıkaran, nice ocaklar söndüren Sarı Kadı’ya, Kara Kadı’ya? ... Haramı yemeyen köpeklerine, hattâ halkın anlatımında haksızlık yapanı, haram yiyeni köpekten aşağı dereceye düşüren menkıbeye ne diyelim?
“İyi köpek kötü kadıdan efdâldir” diyen Pir Sultanımız alır sazını ele ve der ki:
“Koca başlı koca kadı
Sen de hiç din iman var mı?
Haramı helâli yedi
Sende hiç din iman var mı?
Fetva verir yalan yulan
Domuz gibi dağı dolan
Sırtına vururum palan
Senin gibi hayvan var mı?
İman eder amel etmez
Hakkın buyruğuna gitmez
Kadılar yaş yere yatmaz
Hiç böyle kör şeytan var mı?
Pir Sultan’ım zatlarınız
Gerçektir şöhretleriniz
Haram yemez itlerimiz
Bu sözümde yalan var mı? ”
Kadılar böyledir de ya paşaların emir ve görüşlerine göre fetva veren müftüler nasıl? Sivas’a saraydan vali olarak dönen Hızır Paşa çağırır Kör Müftüyü yanına ve dikte ettirir fetvayı: “Şah adını anmak yasaktır. Her kim ki Şah adını anar, dili kesilip öldürüle…”
Susar mı ozan dili? Fetva değil, hangi emri verirlerse versinler, hangi kuralı koyarlarsa koysunlar susmaz elbet… Bildiğini, inandığını, sevdiğini “söyleme” diyecekler de o da “emredersiniz efendim, baş üstüne diyecek ha? ”
Demiş:
“Fetva vermiş koca başlı Kör Müftü
Şah diyen din keseyim deyü.
Satır yaptırmış, Allah’ın lâneti
Ali’yi seveni keseyim deyu
Şer kulların örükünü uzatmış
Müminlerin baharını güz etmiş
Onikiler bir arada söz etmiş
Aşıkların yayın yasayım deyu.
Hakk’ı seven aşık geçmez mi candan?
Korkarım Hak’tan, korkum yok senden
Ferman almış Hızır Paşa sultandan
Pir Sultan Abdal’ı asayım deyu. '
Evet;
Tarih güç olgusunu işlerken, tozlanmış sinesinde, halka rağmen halkı yönetim olayında, askerle-paşayla din adamını, müftü veya şeyhülislâmı hep yan yana sunmuştur. Omuzlarındaki rütbelerden güç alanların hâkimiyetlerini sürdürebilmek için, öncelikle din-diyanet işlerine hükmettiklerini ve sonra oradan aldığı destek ile halkın tepesinde kılıç salladıklarını anlatmıştır. Hızır Paşa ve Kör Müftü.…. Olayımızın iki önemli kahramanı. Bir de bu ikisinin arasında kadılık kurumunu temsilen Sarı ve Kara kadılar… Ne zaman ki, bir ülkede, yönetim, askeriye, hukuk ve diyanet tek elde toplanmıştır, o ülkede özgürlük ve özgür düşünceden bahsedilmesi mümkün değildir. Siyasi otorite askeriye, hukuk ve diyaneti çürütür, güçsüz kılar, artık elinde oyuncak gibi oynatmaya kalkışırsa, o ülkeyi karanlık çağlar bekliyor demektir. Yöneten, sırf kendi şahsi çıkarı için, kendi ve yandaşlarının menfaati için veya emir aldığı güç ve odakların çıkarları doğrultusunda hukuk-ordu ve diyaneti kullanmaya başladıysa yandınız demektir.
Pir Sultanımızın karşısında Vali Paşa, kadı-mahkeme ve kör müftü vardır. Sistemin dişli çarkları kurulmuş ve Pirimizin canından çok sevdiği Şah sözcüğünü deyinde söylememesi emrolunmuştur. Çağırılır huzura ve içinde Şah sözcüğü geçmeyen üç deyiş söylemesi emrolunur.
Anadolu Ozanı emir almaz. Anadolu ozanı emir de vermez. Gönüldür makamı bizim ozanlarımızın. Adaleti ehil hukukçuların, din ve diyaneti de ehil hoca ve aydın dedelerin yürütmesini ister. Hattâ dinle devlet işlerin, hukukla siyasetin, kışla ile particiliğin asla karıştırılmasını istemez.
Ama, Hızır Paşa istemiştir isteyeceğini. İçinde ŞAH sözcüğü geçmeyen üç deyiş. Pir Sultan sazının telleri arasına koyar yüreğini seslenir:
“Hızır Paşa biz berdar etmeden
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Gönül çıkmak ister Şah’ın köşküne
Can boyunmak ister Ali müşküne
Piri, On iki imam aşkına
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Her nereye gitsem yolum dumandır
Bizi böyle kılan ahd ü amandır
Zincir boynum sıktı halim yamandır
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Yaz selleri gibi akar çağlarım
Hançer aldım ciğerciğim dağlarım
Garp kaldım şu arada ağlarım
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Ilgın ılgın eser seher yelleri
Yâre selâm eylen Urum erleri
Bize peyik geldi Şah bülbülleri
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Çıkarm bakarım kale başına
Mümin Müslümanlar gider işine
Bir ben mi düşmüşüm can telaşına?
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Pir Sultan’ım eydür, Mürvetli Şah’ım
Yaram baş verdi sızlar cigergâhım
Arşa direk direk olmuştur âhım
Açılın kapılar Şah’a gidelim.
Hızır Paşa şaşkındır. Zaman donup kalmış buz kalıbıdır sanki. Pir Sultan ikinci deyişine geçer:
“Kul olayım kalem tutan eline
Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Şekerler ezeyim şirin dine
Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Allah’ı seversen kâtip böyle yaz
Dün ü gün ol Şah’a eylerim niyaz
Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas
Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Sivas illerinde zilim çalınır
Çamlı beller bölük bölük bölünür
Ben dosttan ayrıldım bağrım delinir
Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Münafıkın her dediği oluyor
Gül benzimiz sararuban soluyor
Gidi mervan şad oluban gülüyor
Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Pir Sultan Abdal’ım ey Hızır Paşa
Gör ki neler gelir sağ olan başa
Hasret koydu bizi kavim kardaşa
Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz.”
Sıra üçüncü deyişe gelmiştir. Dokunur sazına, yine Şah vardır telinde;
“Karşıdan görünen ne güzel yayla
Bir dem süremedim giderim böyle
Ala gözlü pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Eğer göğerüben bostan olursam
Şu halkın dinle destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Bir bölük turnaya sökün dediler
Yürekteki derdi dökün dediler
Yayladan ötesi yakın dediler
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Dost elinden dolu içmiş deliyim
Üstün kan köpüklü meşe seliyim
Ben bir yol oğluyum, yol sefiliyim
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Alınmış abdestim aldırırlarsa
Kılınmış namazım kıldırırlarsa
Sizde Şah diyeni öldürürlerse
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Pir Sultan Abdal’ım dünya durulmaz
Gitti giden ömür, geri dönülmez
Gözlerim de Şah yolundan ayrılmaz
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Pir Sultan her deyişinde adeta meydan okur Hızır Paşa’ya. Her deyişinde şahtır geçen dilinden, telinden. Hızır’ın tüm uzlaşma umutları suya düşmüştür. Piri yolundan döndürme ikna etme hayalleri toz olmuştur. Kızgınlığı had safhaya varır. “Atın zindana” diye emir verir.
Başlar zindan günleri…Toprakkale zindanı Pirsultan’ın mekânıdır gayri. Davasından dönmesi, pişman olduğunu söylemesi istenir. Ama, inanan davasından vaz geçmez.
“Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.”
Dönmez yolundan. O sebeple ölülerin konulduğu mahzene atılır. Kale surlarından atacağız denir.
“Çıkardılar ağ bedenden atmaya
Şimdi indirdiler yine dahmaya
Kanrıldım çevrildim baktım zahmaya
Duysun canlar diye bizi asarlar.”
Kış, kar… Baskı, işkence… Kelepçe, zindan…
“Bizi böyle kılan ahd u zamandır
Zincir boynum sıktı halim yamandır.”
“Kalenin kapısı taştan demirden
Yanlarım çürüdü yaştan yağmurdan.”
Beklenen ferman nice zaman sonra gelmiştir Saraydan. İdama giderken zerre kadar ölümden korkmadığı, çekinmediği bir hakikattir. Dostlara, yoldaşlara, evdekilere, müsahip Ali Baba' ya selamlar yollamaktadır. Üzülmemelerini, al çıkarıp kara giymemelerini, karalar bağlamamalarını, ele güne karşı ağlamamalarını söyler.
İdam edilirken ellerinin bağlanmamasını dilemekte, Ali Babadan da darağacında cesedinin eğlenmemesini istemektedir…
“Bize de Banaz’ da Pir Sultan derler
Bizi kem kişi bellemesinler.
Paşa hademine tembih eylesin
Kolum çekip elim bağlamasınlar.
Ala gözlüm zülfün kement eylesin
Döksün mâh yüzüne nikâb eylesin
Ali baba haktan dilek dilesin
BiBen de bu yayladan Şah’a giderim.
Ben de bu yayladan Şah’a giderim.
Bizi dâr dibinde eğlemesinler.
Ali baba eğer söze uyarsa
Emidır beyler kıyarsa
Ala gözlü yavrularım duyarsa
Al’ın çözüp kara bağlamasınlar”
Evet…
İdam sehpasına yürmekte Pir Sultan…
Hızır Paşa onun sehpada halk tarafından taşlanmasını ister. Emir serttir, kesindir. Pi taşlamayan öldürülecektir. Pir Sultan’ın müsahibi Ali Baba kalabaığın arasındadır. O da buyruğa uymak zorunda kalır. Ne var ki yol kardeşine taş atmaya eli varmaz. Tutup bir gül atar. Başına yağan taşlardan canı yağmaz da dostu, yol kardeşi Ali Baba’ nın gülü inciter Pirimizi.. Hemen oracıkta, dar ağacının dibinde;
Şu kanlı zalimin ettiği işler
Garip bulbul gibi zareler beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
Dostun bir fiskesi yareler beni
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz
Haktan emrolunmazsa irahmet yağmaz
Şu ellerin taşı hiç bana değmez
İlle dostun gülü yareler beni.
Mustafa Ceylan
Alıntı
osman7159
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Sep 2008
Mesaj Sayısı:
1,772
Konu Sayısı:
555
#3
16/11/2011, 00:51
Yorum ve ekleme yazı için teşekkürler üstad. Evet Pir Sultan kimdir henüz tam olarak açığa çıkarılamamıştır. Yazılı kaynaklar yoktur çünkü. Ancak şiirlerinden yola çıkılarak tanıtılmaya çalışılmıştır. Pir Sultan'ı ilk yazanlar Pir Sultan'ı değil Pİr Sultan geleneğini yazmışlardır. Ve menkıbelere dayalı bir hayat hikayesi ortaya çıkarmışlardır. Halkın belleğinde ve Pİr Sultan Abdal geleneğinde bir Pir Sultan var. Oysa son araştırmacılar yine şiirlerinden yola çıkarak en az altı tane Pir Sultan tesbit etmişlerdir. Bizim konumuz Banazlı Pir Sultan'dır. Pir Sutan Abdal ise geleneğe ismi verilmiş olmakla beraber Banazlı Pİr Sultan'ı tanıyan yakın çevresinde yaşamış belki de Banazlıyla çağdaş olan başka bir ozandır. Gerekçe ise Banazlı Pİr Sultan'ın idamından sonra yazılan şiirler ve aruz vezniyle yazılan şiirler gösterilmektedir. Ayıca ilk araştırmacılar Ali İzzet'in verdiği şiirleri kaynak olarak kullanmış. Oysa Ali İZZET daha sonra verdiği şiirlerin Pir Sultan'a ait olmadığını açıklamıştır. Sonuç olarak Pir Sultan geleneğinde verilen şiirler en az altı tane Pİr Sultan'a aittir. Saygılarımla.
http://vk.com/club35666845
Alıntı
RefikaDogan
RefikaDoğan
Üyelik tarihi:
Feb 2008
Mesaj Sayısı:
2,701
Konu Sayısı:
1,516
#4
12/02/2012, 04:03
Zorlu bir sınavı başarıyla geçen usta kaleme ne demeli, bilemiyorum! İçeriği okudukça zaman tünelinden akarcasına geçip geldim bugüne! Bir kez daha inandım Gülce' nin / Gülce' mizin estetik ve geleneksel dokuyla sistematize edilmiş güzelliğine! Gerçekten de zoru başarmışsınız değerli hocam! Tarihi süreç içinde yaşanmış, iz bırakmış bir büyük ozanın - âşığın; sorumluluk, sabır ve emekle dolu derlenişi, yorumlanışı ve motif motif işlenişi edebiyata...
Bundan öncekiler gibi yine muhteşem, yine etkileyici, yine kalıcı; o akan su misâli güzel dilimizle...
Teşekkürler hocam, teşekkürler etkili, güçlü kalem...
Başarılar daima sizin / sizinle olsun! Saygı ve dostlukla...
Her nefeste Gülce...
Alıntı
osman7159
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Sep 2008
Mesaj Sayısı:
1,772
Konu Sayısı:
555
#5
13/02/2012, 00:32
Teşekkürler Refika Hanım. Saygılar.
http://vk.com/club35666845
Alıntı
coşkunmutlu
Yetkili Şair
Üyelik tarihi:
Oct 2011
Mesaj Sayısı:
30
Konu Sayısı:
9
#6
14/02/2012, 13:45
Yaşadığı çağdaki arı Türkçe'yi günümüzde sorunusz okuyorsak
Dilimizin gücünün de ne oludğunu anlarız..
Osman Hocam çok teşekkürler
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Hacı Bayram-ı Veli (GÜLCE-BULUŞMA)
osman7159
4
2,883
06/07/2012, 22:07
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Âşık Kerem GÜLCE BULUŞMA
osman7159
4
2,835
10/05/2012, 23:01
Son Mesaj
:
osman7159
Hasan Dede (GÜLCE - BAHÇE)
osman7159
3
2,941
13/04/2012, 18:11
Son Mesaj
:
ahmet idrisoğlu
Said Emre (GÜLCE-BULUŞMA)
osman7159
3
2,625
12/04/2012, 02:36
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Eşrefoğlu Rûmî (GÜLCE –BAHÇE)
osman7159
3
2,684
26/03/2012, 09:31
Son Mesaj
:
muhammed_isa
Şah İsmail-Hatayî (GÜLCE- BULUŞMA)
osman7159
1
2,273
14/03/2012, 02:29
Son Mesaj
:
RefikaDogan
Kaygusuz Vizeli Alâeddin (GÜLCE-BAHÇE)
osman7159
1
1,509
08/03/2012, 02:02
Son Mesaj
:
osman7159
Kul Himmet (GÜLCE-BULUŞMA)
osman7159
2
1,866
28/02/2012, 12:56
Son Mesaj
:
osman7159
Ercişli Emrah (GÜLCE-BULUŞMA)
osman7159
5
3,984
18/02/2012, 02:22
Son Mesaj
:
osman7159
Kayıkçı Kul Mustafa (GÜLCE- BULUŞMA)
osman7159
3
2,382
18/02/2012, 02:21
Son Mesaj
:
osman7159
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder