• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
BAŞKANIN BAŞINA GELENLER...
Dışarıda Gazanfer Eryüksel
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesaj Sayısı: 180
Konu Sayısı: 179
 
#1
26/02/2017, 21:45
Bir Sümer Öyküsü

BAŞKANIN BAŞINA GELENLER

Gazanfer ERYÜKSEL

Sümer’in Nippur kentinde bir adam varmış Gimilninurta adında. Çarşıda, pazarda onun bunun işine koşar, oraya buraya koştururmuş. Çalışkanmış çalışkan olmasına ya bir türlü fakirliği üstünden atamazmış! Giyinişi ve duruşu ile her bakanı gülümseten bir adammış bu.

Bütün yoksulluğuna karşın şakacı mı şakacı, muzip mi muzip Gimilninurta, birçok gün yiyecek bulamadan aç geziyormuş.

Yine böyle aç gezdiği bir gün canı et istemiş. Nereye baksa gözünün önüne et geliyormuş. Morali o kadar bozulmuş ki, hiç düşünmeden pazara giderek, eski püskü de olsa birkaç deri giysi vererek üç yaşında bir keçi almış ve evine getirmiş.

Keçiyi getirmiş ama aklı da başına gelmiş. Başlamış düşünmeye... “Fakir olmaktansa ölmek daha iyidir, ekmeği olsa tuzu olmaz, koyunu olsa eti olmaz, eti olsa koyunu olmaz.” atasözünü hatırlamış.

Adamcağız, keçiyi aldım almasına ama kesip pişirince, geleneğe göre, arkadaşlarına ve akrabalarına bir ziyafet vermeden olmaz diye düşünmüş. Ziyafeti verdik diyelim, etin yanında en iyi cinsinden bira bulunmazsa gelenlere ayıp olacak... Ve bana kızacaklar diye düşünürken aklına bir fikir gelmiş. En iyisi bu keçiyi belediye başkanına götüreyim demiş. Böylece hem onda iyi bir etki yaparım, hem de onun hazırlayacağı ziyafette etin en güzel tarafını, biranın en iyisini bana verirler.

Ve keçiyi boynuzundan tuttuğu gibi doğru başkanın evinin kapısına dayanmış. Karşısına dikilen başkanın kapıcısı Tukultienlil’e, “Başkanı görmek istiyorum, haber ver…”, demiş. Kapıcı başkana, “Kapıda hediyesiyle sizi görmek isteyen bir var…”, demiş. Hediye lafını duyan Başkan, “Ne duruyorsun, bir Nippurlu kapıda bekletilir mi, hemen içeri al.” diye emir vermiş.

Gimilninutra, makama kabul edilmenin sevinciyle sağ eliyle keçiyi boynuzundan çekerken, sol eliyle de Başkanı selamlamış. “Yüce Tanrımız Enlil ve güzel Nippurumuz, sayın Başkanıma yardımcı olsun. Tanrılarımız Ninurta ve Nusku, onu zengin ve güçlü yapsın” diye dualar etmeye başlamış.

Bunun üzerine başkan Gimilninurta’yı baştan aşağı süzerek, “Ne gibi bir zorlukla karşılaştın? Ne istemek için getirdin bu keçiyi?” diye sormuş.

Gimilninurta bütün açık kalpliliğiyle anlatmış durumunu. Başkan, keçiyi kestirmiş ve büyük bir ziyafet hazırlatmış. Onun saflığını, güçsüzlüğünü ve fakirliğini bildiği için de adamlarına, “Şu Nippurlu’ya keçinin en kemikli ve en sinirli yeri ile üçüncü kalite bira verip kapıdan dışarı atın...” demiş.

Gimilninurta ziyafet beklerken kötü, kemikli ve sinirli bir parça et ile kötü bir bira verilip kapı dışarı edilmiş. Hâlbuki o, keçi etinin en iyi yeri ile birinci kalite bir bira beklerken bu şekilde kovulmasına çok kızmış. Ayrılırken kapıcıya, “Efendine söyle, bana yaptığının üç katını ondan çıkaracağım...” demiş.

Kapıcı, Gimilninurta’nın sözlerini başkana söylemişse de o gülmüş geçmiş... “Bu aptal adam bana ne yapacak da üç katını çıkarak...” demiş.

Gimilninurta o öfkeyle kralın sarayına doğru koşarak gitmiş. Ne yapmış etmişse kendini huzura aldırmış. Kralı görür görmez kendisini yere atarak kralın ayaklarına kapanmış. Ve kalkıp iki eliyle kralı selamlamış. “Ey geleceği iyi, halkının koruyucu ruhu olan yüce kralım…” demiş, “Büyük bir arzum var, bunun için de büyük bir araba gerekli. Ne olur arabalarınızdan birini bir gün için bana verin. Ben de ona karşılık size bir mana (450 gram) altın vereceğim.

Kral bu teklife çok şaşırmış ama yine de merakından adamın istediğini vermelerini emretmiş.

Saraydaki görevliler Gimilninurta’ya gösterişli bir araba ile şık bir giysi ve bir kuşak vermişler. Elbiseyi giyen ve kuşağı beline bağlayan Gimilninurta arabaya kurularak yola koyulmuş. Giderken de iki kuş tutmuş ve bunları bir kutuya kapatmış.

Sonunda belediye başkanının kapısına dayanmış. Başkan kapısında görkemli bir saray arabası ve içinde güzel giysilerle birinin durduğunu görünce hemen yerinden fırlamış ve “Sayın efendimiz, böyle yolculuk yapıp kapıma gelen siz, kimsiniz?” diye merakla sormuş!

Gimilninurta da “Efendimiz sayın kralımız tarafından geliyorum. Yüce Tanrımız Enlil’in tapınağı için altın gönderdi.” demiş.

Bunu duyan Başkan, onu büyük bir saygıyla evine almış. Koyun kestirip en iyi cinsinden biralarla güzel mi güzel bir ziyafet vermiş.

Ziyafetten sonra dinlenmek için girdikleri odada, içkinin de etkisiyle Başkan derin bir uykuya dalmış. Bunu gören Gimilninurta, odanın kapısını kapatarak, kutudaki kuşları salıvermiş. Bir taraftan bağırıyormuş, “Koşun, altınlar gitti, altınları çaldılar...” diye, bir taraftan da üstünü başını parçalıyormuş.

Gürültüye uyanan Başkan’ın üzerine atılarak, “Altınları bul. Ben krala ne diyeceğim şimdi?” diyerek Başkan’ı pataklamaya başlamış. Ve her tarafı yara bere içinde kalana kadar dövmüş. Başkan korkudan ağlamaya başlamış, “Ne olur efendim, benim gibi bir Nippurlu’ya kıyma... Kanında Tanrısal korunması olan, Enlil’in kutsamasını kazanan bu kişiyi ellerinle kirletme...” diye yalvarıyormuş. Sonunda iki kızıl altın ve yırtılan giysiler yerine de yenilerini verip Gimilninurta’yı evden uğurlamış.

Gimilninurta tam kapıdan çıkarken kapıcının kulağına eğilerek, “Efendine Tanrı’dan gelen şu haberi söyle; bana bir kez yaptınız, ben de karşılığında bir yaptım. Daha iki hakkınız kaldı” demiş ve görkemli saray arabasına binip gitmiş.

Kapıcının aktardığı sözleri duyan Başkan, yine kahkahalarla gülmüş...

Belediye Başkanı’nın yanından ayrılan Gimilninurta arabasıyla doğruca bir berber dükkânına giderek saçlarını kazıtmış ve belden yukarısı açık bir elbise giymiş. Bir eline sunak testisi, diğer eline içinde ateş olan bir tütsü kabı almış. Beline de hekimlerin ilaç yaptığı çeşitli otlarla merhemler bulunan bir torba asarak yine Başkan’ın evinin yakınlarına gitmiş.

Başlamış bağırmaya, “Yaraları, bereleri, her türlü hastalığı iyi eden, İsin kentinde öğretim görmüş hekimim ben”...

Bunu duyan Başkan onu hemen içeri çağırtmış. Gerçekten hekim olup olmadığını anlamak için de çeşitli sorular sormuş. Gimilninurta öylesine akıllıca yanıtlar vermiş, dövülmekten yara bere olan yerlere bakarak onları nasıl iyi edeceğini öylesine inandırıcı bir şekilde anlatmış ki, Başkan etrafındakilere, “Bu gerçekten iyi bir hekim…” diyerek onu övmekten kendini alamamış.

Gimilninurta, “Yalnız ben bu ilacı ancak karanlık bir yerde yapabilirim” demiş ve birlikte ışık almayan bir odaya gitmişler.

Gimilninurta, hemen elindeki testiden içi ateş dolu tütsü kabına suyu dökmüş ve oda duman içinde kalmış. Bundan yararlanarak, ne olduğunu anlayamayan Başkanı bir daha dövmüş. Başkan, odada acılar içinde kıvranırken, o, hiçbir şey olmamış gibi kapıdan çıkmış ve kapıcının kulağına eğilip, “Tanrıdan gelen haberi efendine söyle, o bana bir kez yaptı, ben ona iki kez karşılık verdim. Şimdi bir hakkınız kaldı” demiş, çıkıp gitmiş.

Aradan biraz zaman geçince Gimilninurta, bir adam bularak ona, “Git başkanın evinin önünde avazın çıktığı kadar bağır, çığlıklar at. Evdekilerin hepsi dışarıda büyük bir olay var diye, kapıya çıksınlar” demiş.

Adam Başkanın kapısında avaz avaz bağırmaya başlayınca evdekiler dışarı koşmuşlar. Bu arada başkan da olayı merakla izliyormuş. Gimilninurta hemen başkanın yanına sokulup, “Bana yaptığın kötülüğün işte bu üçüncü karşılığı...” diyerek onu bir kez daha pataklamış ve herkes öteki adamın yaptığı şamatayla meşgulken sıvışıp kaçmış. Bu olanlardan kapıcısını sorumlu tutan Başkan onu işten atmış.

Başkan herkese rezil olurum, küçük düşerim korkusuyla kimseye olanlardan hiç söz etmemiş. Fakat yaptığı işlerden hâlâ hırsını alamayan Gimilninurta ile Başkanın işten attığı kapıcı gezdikleri her yerde olanları anlatır dururlarmış.

“Bir sır verilince dağılması kolay olur diyen atasözünde olduğu gibi bu hikâye fısıl fısıl bütün Nippur’da anlatılmaya başlamış.

Bir süre sonra da meydanlarda başkanın nasıl aldatıldığı, dayaktan nasıl acılar içinde kıvrandığı taklitlerle anlatılır olmuş. Dinleyenler gülmekten yerlere yatıyorlarmış.
Halkın diline düşen başkan kenti terk etmiş.

Meraklısı için özel ek:
I. Bu öykünün yazıldığı kil tablet, Sultantepe’de yapılan bir kazıda İ.Ö. 8. yüzyılda yaşamış bir rahibin arşivinde bulunmuş. Bin yıl sonra bu öykünün hâlâ yaşamasını ve edebi bir eser olarak okunmasını yazının gücüyle açıklayabiliriz ancak.

II. Bu Sümer öyküsü, Muazzez İlmiye Çığ’ın “Sümerli Ludingirra” adlı kurgu metninin126-127-128-129-130-131. sayfalarından faydalanılarak yeniden yazılmıştır.
 
( c) Bu şiirin (yazının) her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder