Elimde 2013 basım tarihli, aynı yayınevinden çıkmış bir yazarımıza ait beş eser var. Olur mu demeyin olmuş bile. Peki, bir yazarın aynı anda beş eserini birden çıkarması normal mi, elbette değil. Fakat günümüz şartlarında insanımızın şiire, romana, öyküye kısaca edebi eserlere bakış açısı; verilen eserlerdeki kalite düşümü, okuma alışkanlığının olmaması, özellikle gençlerimizin boş zamanlarını çoğunlukla sanal âleme kaptırmış olmaları edebiyatla ve sanatla var olan mesafeyi daha da açmıştır.

 
   Sanatın ve edebiyatın diğer dallarında olduğu gibi yazar ve şairlerimiz yılların birikimi olan duygu, düşünce, gözlem ve bilgilerini yazıya, daha sonra kitaba çevirme istemleri, basılan eserlerini dağıtabilmeleri, yukarıdaki şartlar da göz önüne alındığında pek de kolay görünmemektedir.
 
   Her şeye rağmen parasal kaynağı bulabilen yazar ve şairler maddi bir külfet içine girerek eserlerini yayınlayıp okuyucuyla buluşturmaya çalışmaktadırlar.
 
   Yıllardır sanal âlemden tanıdığım şair yazar Sayın İbrahim Alipaşaoğlu kardeşimiz de yılların birikimi olan duygu ve düşüncelerini içerikleri farklı beş eser halinde okuyucuyla buluşturarak imzalı olarak birer tane de bana gönderme inceliğinde bulunmuşlar. Kendilerine buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
 
   ‘Doğuş’ ismini verdiği birinci eserinde ‘çocuklara çocukça’ şiirleri bulunmakta. Çocuk şiiri yazmak her şairin kârı değil. Sayın Alipaşaoğlu çocukça şiir yazabilmek için çocukların seviyesine inmeyi başarabilmiş. Çocuklarımızın severek okuyacağı bir eser. ‘‘…Beşiğinde duruyor, Belki hayal kuruyor, Oynamak isteyince, Annesini arıyor…’’
 
    ‘‘Gecenin Hüzünlü Sesi’’ adını verdiği ikinci eserinde aşk ve sevdaya dair şiirlerini toplamış. Şairin aşk ve sevda şiirleri yazabilmesi için hayal ve kurgu gücünün çok yüksek olması gerekir ki şiirde işlediği durumla haşır neşir olup okuyucunun hayalinde o duyguları yaşatabilsin. ‘Elimden gül almayacak, Kal desem de kalmayacak…’’ Severek okunacak bir eser.
 
   ‘‘Kadam’’ adlı eserinde ise memleket şiirleri bulunmakta. Şairde vatan aşkı, gurbet hayatı, sıla özlemi, doğa sevgisi olmalı; sosyal hayatın acı tatlı hatıraları bulunmalı yaşantısında memleket havasını soluyup şiire dökebilmesi için.
 
   ‘‘…Çanakkale ilini zırhlılarla vurdular
   Cehennem toplarıyla vurdukça kudurdular
   Donanma yaklaşınca şaha kalktı tabyalar
   ‘Çanakkale geçilmez’ diyerek haykırdılar…’’
 
   ‘‘Pera Teras’’ adlı eseri geçmişteki köy hayatı ile şimdiki şehir hayatı arasında gidip gelen bir yaşamın da içerisinde bulunduğu; zevkle okunacak; İstanbul yaşamından kısa kesitlerle aile hayatının ve dostluğun tadını yudumlatacak bir öykü. Okurken, özellikle son kısmından bazı gelişmeleri biraz abartılı bulsam da somurtkan yüreğimde gizli gülümsemeler uyandırmış olması ayrı bir tat verdi bana.
 
   ‘‘Aksugül’’ adlı beşinci eseri bir roman. Sorumsuz, geleceği düşünmeyen, gününü gün ederek yaşayan, manevi duygulardan yoksun günümüz öğrenci gençliğinin ve aile yapısının sosyal yaşantısını konu edinen, devamı gelişmelerde bunalımdan çıkış için bir değişimin gerçekleşmeye başladığı sırada yaşanan bir felaket; felaketi yaşatan terör örgütü elemanları ve mutlu son.
 
   ‘‘Her güzelin bir kusuru vardır’’ derler. Edebiyatın üç dalında da eser veren genç yazarımızın ufak tefek kusurları olmakla beraber romanını da zevkle okudum. Değerli yazarımızın daha güzel eserlere imza atacağı inancındayım. Basıma hazır dosyaları da bulunan yazarımıza başarılar diliyorum.
 
                                                                                      Osman Öcal