SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
BÖLÜM 12-İKİ “ÜNİVERSİTE BİTİRME ÇALIŞMASI VE SATOĞLU’NUN DİĞER ESERLERİ
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
06/07/2014, 11:23
İKİ “ÜNİVERSİTE BİTİRME ÇALIŞMASI:
VE SATOĞLU’NUN DİĞER ESERLERİ
Mustafa CEYLAN
***************
Van - Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Mu- hammed Akkaya, “Abullah Satoğlu”nun Hayatı - Sanatı- Eserleri” üzerine 1998’ de bir “Bitirme Çalışması” yapmıştır.
Bu bitirme çalışmasında, öğretim görevlisi - Danışman olarak Bekir Oğuzbaşaran’ı görüyoruz.
Muhammed Akkaya’nın çalışmasını bir çırpıda baştan sona okudum. Yanılmamıştım, tıpkı benim metod ve anlayaşımla, konular ele alınmış ve Satoğlu hakkında ilk defa derli toplu bir araştırma ortaya konulmuştur.
Bu araştırma çalışmasından, Satoğlu’nun Öteki eserleri hakkında yazılanları aşağıya alıyor ve okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz.
Ayrıca, 2000 yılı sonunda Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Nudiye Büyukkeçeci de (Abdullah Satoğlu’nun hayatı,sanatı ve eserleri) ’ni konu alan bir bitirme tezi hazırlamıştır.
HALK ŞAİRİ MOLULU REVAÎ
XIX. yy’ da Seyrâni’ nin çağdaşı olarak yaşamış olan halk şairi Molulu Revâi hakkında yazılmış bir eserdir. Satoğlu, o güne kadar yeterince bilinmeyen Revâ’yi hayatı, sanatı ve şiirleriyle halk edebiyatımıza kazandırmıştır.
Yazar 1962’ de ilk baskısı yapılan “Kayseri Şairleri” adlı eserinde Revaî’den kısaca bahsetmiştir, Daha sonra Folklor Araştmnaları Kurumu' nun, 17 Ocak 1980 günü An- kara’da düzenlediği konferansta, üzerinde yıllardır titizlikle çalıştığı Revâi ile ilgili konuşmasının gördüğü geniş ilgi ve metnin kitap halinde yayınlanması yolundaki istekler dolayısıyla, bu eseri hazırlamış ve Revâ’yi geniş bir şekilde tanıtmıştır.
Satoğlu, Revâî gibi karanlıkta kalmış bir halk şairini, gün ışığına çıkarmakla, Türk edebiyatına büyük bir hizmette bulunmuştur.
Revâî, 1805’te Kayseri’nin Molu köyünde doğmuştur. 8-10 yaşlarında babası ölünce hasır ve sepet örerek ailesini geçindirmeye çalışmıştır. 20 yaşlarında askere alınmış ve aralıklarla tam 20 yıl askerlik yapmıştır. Köyüne dönünce Hatice adlı bir hanımla evlenmiş ve dört çocuk babası ol¬muştur. Revâî 1883’te Molu’da vefat etmiştir.
Asıl adı Mehmet olan, ancak kütükte Mustafa olarak geçen Revâî’ye bu mahlas, askerlik için gittiği İstanbul’da, aşıklar Kahvesi5nde bir muammayı çözmesi üzerine şairler başı tarafından verilmiştir, Ayrıca Revâî rüyasında bâde içe¬rek şair olan halk şairlerim izdendir.
Eser, 1980’de Ankara’da basılmıştır.
' “DERDİN DERDİM ANADOLU”
Kayserinin Develi ilçesinde dünyaya gelmiş olan Aşık Ali Çatak5m hayatı ve şiirlerinin bir araya getirilmesiyle düzenlenmiş bir eserdir.
Ali Çatak, 1924’te Develi’de doğmuştur. İlk ve orta tahsilini Develi’de yapmıştır. Gençliğinde tasavvuf ve halk şiirlerine ilgi göstermiştir.
Ali Çatak, Seyrânî hakkında geniş araştırmalar yapmış ve onun bilinmeyen birçok şiirini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca “Seyrânî Şeceresi”ni hazırlamış, Sultansazı’ııdaki “Kuş Cennetinin ortaya çıkartılması ve korunmasında da büyük hizmetleri olmuştur.
Abdullah Satoğlu, Aşık Ali Çatak ve halk edebiya¬tımızla ilgili geniş bir önsöz yazdığı bu esere, Çatak’ın 68 şi¬irini ve üç ayrı âşıkla yaptığı atışmayı almıştır.
Eser, 1985 yılında basılmış, Aşık Ali Çatak ise, 21 Haziran 1996 da vefat etmiştir.
“AŞIK HAŞAN”
Aşık Haşan (Gültekin)in hayatı, aşkı ve şiirlerini ihtiva eden bir eserdir. Yazar, bu kitabıyla da Halk edebiyatı¬mıza önemli bir katkıda bulunmuştur.
Aşık Haşan, 1922’de Sivas’ın Gemerek kazasına bağlı Sızır kasabasında dünyaya gelmiştir. İlkokulu bitirip ticaretle uğraşmıştır. Behçet Kemal Çağlar’la temaslarda bu¬lunup, şiir kültürünü geliştirmiştir. Bu yıllarda Yedigiin, Türk’e Doğru, Yurt ve Savaş gibi dergi ve gazetelerde şiirle¬ri neşredilmiş ve Halkevi’nde yapılan şiir toplantılarına işti¬rak etmiştir. Bir halk şairi olan Aşık Haşan saz çalmasını bilmemektedir.
Doyulmaz yurdun tadına Koncası diken yâdına Düşmüşüm aşkın oduna Yananı vatan vatan diye gibi millî duygularla yazılmış şiirleri yanında, aşk ve memleket şiirleri yer almaktadır.
Bu eser, 1958 yılında Kayseri’de basılmıştır.
“YÂR BÂDESİ” (ÂŞIK SEFİL SELİMİ)”
Asıl adı Mehmet Günbulut olan Sivash Aşık Sefil Sel i mî’yi hayat hikayesi ve şiirleriyle tanıtan ilk eserdir.
Abdullah Satoğlu, günümüzün seçkin halk şairleri arasında yer alan Selimî’yi tanıtan bu eserinde, şairin 32 şiirine yer vermiştir.
Bu eser, 1963 yılında Kayseri’de Hakimiyet matbaasında basılmıştır.
“TÜRK ŞİİRİNDE LÂLE”
Abdullah Satoğlu’nun, 1964 yılında yayınlanan bu eseri, lâlenin Türk edebiyatı ve tarihi içindeki seyrini yansıtmaktadır.
Kitabın baş kısmmda, İsmail Hakkı Baltacıoğlujâle hakkındaki görüşlerini şöyle belirtir: ”Lâle Türk’tür. Türk mimarlık sanatının ve dekorculuğunun bütün zengin konularında lâle yer almıştır. Gülü sevmem, lâleyi severim. Haşa! Gülü de severim, fakat açılmış gülü değil, henüz gonca halinde olan gülü! Çünkü gonca halindeki gülde ufak lâlenin hâli vardır.”
“Arapça yazılı “Lâle” kelimesinin “İsm-i Celâl” harflerine benzemesinden, yani Allah lafza-i celâlindeki (elif - lam -he) harflerinin lâle kelimesinde de bulunmasından dolayı lâleye “Cevahir-i huruf5 denilmiş, camilerimizde, çeşme, türbe, çini ve halılarırmzıda kudsı bir sembol olarak nakşedilmiştir.”
Bu eserde yer alan yukarıdaki ifadeler, Satoğlu’nun lâleye bakış açısını ve önem verme sebebini de en net biçimde yansıtmktadır.
Lâle konusunda oldukça geniş çaplı araştırma yapmış ve şiirler yazmış olan ve o sebeple de sanat çevrelerinde “Lâle Şairi” olarak tanınan Satoğlu, İstanbul camilerinde 133 çeşit lâle motifinin kullanıldığını söylemektedir.
Bizde ilk defa lâle yetiştirenlerin başında Kanunî devrinin ünlü Şeyhü’l - İslâm’ı Ebussuud Efendi gelmekte¬dir. Hatta IV. Mehmed zamanında bir serşüküfecilik (Çiçekçibaşılık) makamı ile dokuz kişiden müteşekkil Çiçek Akademisi kurulmuştur.” diyen yazar, bir Türk çiçeği olan lâlenin geçmişini ve popülerliğini Kanunî zamanına kadar götürmektedir.
Eserde, lâlenin diğer çiçeklerden frklılığı şu şekilde açıklanır:
“lâle hiçbir zaman tabak gibi açılmaz. En açık haliyle de ağzı hafifçe kapalıdır. En açık zamanında bile goncalı- ğından bir şeyler saklar, bu yarı kapalı bu yumuk şekliyle el değmemişi iğin, utangçlığm timsalidir.”
Satoğlu, Lâle Devri’nin safalı âlemlerinden, Çırağan şenliklerinden bahsettikten sonra, edebiyatımızda, lâleyi şiirlerinde terennüm etmiş olan şairlerden örnekler verir.
Nihayet Satoğlu da gönül alıcı bahar mevsiminin, iç okşayan bir ikindi zamanı, yeşil çamların arasında bir meçhulenin kulağına “Lâle Derim” şiirleriyle şöyle mırıldanır:
Yeşile bürünsün bence her emel Yeşil gözlerine hep hâle derim Bahçelerde çiçek olsa her güzel Eller sana gül der, ben lâle dirim!
Lâleye verilen zarif isimlerden bazılarım liste halinde veren yazar; zambak nasıl eski Fransa’yı temsil ediyorsa, lâlenin de asırlar boyunca Türkiye’yi temsil ettiğini, ancak ecdâdımızın ince duygusunun bir ifadesi olan lâleye karşı, sevgimiz yavaş yavaş eksilince, AvrupalIların bunu kendilerine mâl etmeye kalkışmış, hatta Kardinal, Düşeş, Gıandük ve Prens gibi isimlerle kitaplarına bile geçirmiş olduklarını, söylemektedir.
“KAYSERİ PASTIRMACILIĞI”
Satoğlu’nun bu eseri, mazisi Hun Türklerine kadar uzanan ve savaşlarda kuru et konservesi olarak kullanılan ve daima Kayseri ile birlikte anılan pastırmanın tarihî gelişimini, çeşitlerini, yapılışını, resimli olarak anlatan önemli bir çalışmadır. Bir broşür niteliğinde olan kitapçık 1960 yılında Kayseri’de yayınlanmıştır.
1960 yılında TBMM Bütçe Komisyonu’nda, Sıhhat ve Îçtimaî Muavenet Vekaleti Bütçesinin müzakeresi esnâsında, Sivas CHP milletvekili Yalçın Kocabay; pişmemiş etten imal edilen sucuk, pastırma ve çiğ köftenin bağırsaklarda parazit yaptığını ve bu yüzden de imalatının yasaklanmasını istemiştir. Bunun üzerine söz alan Kayseri Milletvekili Osman Kavuncu yaptığı konuşmasıyla, pastırma ve sucuk hakkındaki haksız iddialara cevap vermiştir.
Osman Kavuncu’nun bu konuşmasının eserinin neşrine vesile olduğunu söyleyen Satoğlu, kitabına bu konuşmayı aynen almıştır. Bu arada pastana üzerinde araştırmalar yapmış: “Pastırmanın, etin gıdaî kuvvet ve kıymetini en iyi şekilde muhafaza eden bir konserve olduğunu, ayrıca içinde hiçbir mikrop bulunmadığını daha doğrusu parazitlerin yaşamadığını, pastırmanın üzerindeki çamanın içinde bulunan sarımsak ve sair baharatm, başta “şarbon olmak üzere etteki bütün parazitleri, anında Öldürdüğünü” söylemiştir.
KAYSERİ ANSİKLOPEDİSİ:
Yarım asrı geçen bir süre İçerisinde, bütün mesaisini hemen hemen Kayseri ve çevresiyle ilgili kültürel ve folklorik araştırmalara ayıran Abdullah Satoğlu’nun, son eseri “KAYSERİ ANSİKLOPEDİSİ” dir.
Yoğun ve yorucu bir emeğin mahsülü olan eserin önsözünde Satoğlu diyor ki:
“Saçlarımın hiç siyah kalmayacak kadar ağarmış olduğunu, yıllardır üzerinde çalıştığım bu Ansiklopedi’yi bitirdiğim gecenin sabahında fark ettim... Buna rağmen güzel Kayserimize ve Türk kültürüne bir ııebzecik de olsa hizmette bulunabilmiş olmanın engin hazzını duyduğumu belirtmek istiyorum.”
Kültür Bakanlığı-Kültür Eserleri dizisi arasında yer alan ve 2002 yılında bastırılan Ansiklopedimde:
Kayseri' de yetişmiş, âlimler, şairler, edipler, asker ve devlet adamları, Kayseri’ye hizmet etmiş şahsiyetlerle beraber, Kayseri’ye has terim ve tâbirler, Kayseri’nin bütün ilçe, köy ve mahallelerini de içine alan yerleşim yerleri, tarihî ve turistik değerler, resimli olarak ve alfabetik bir sıra içinde tanıtılmaktadır.
Oldukça hacimli ve büyük boyda, iyi hamur kâğıda ve nefis bir kapak içinde basılan Ansiklopedinin son kıs¬mında, çeşitli maddeler hakkında daha geniş bilgiye sahip olmak isteyenlere yardımcı ve yararlı olabilmek için, geniş bir bibliyografya verilmiştir.
Satoğlu, Ansiklopedide yer alan şahsiyetlerin se¬çilmesinde ve bilgilerin izahında, hiçbir suretle hissî ve siyasî mülâhazaların etkisinde kalmamış, son derece objektif davranma titizliğini göstermiştir.
“EDEBİYAT TARİHÇİMİZ H. FETHİ GÖZLER’E GÖRE ABDULLAH SATOĞLU:
Son dönem edebiyat tarihçilerimizden rahmetli H.Fethi Gözler, bir büyük davanın hizmetkârlığını ömrü boyunca sürdürmüştür. Kültür hâzinemize kazandırdığı dev e- serleriyle, milli edebiyatımıza çizdiği aydınlık yol ile ve akıcı yorumlarıyla gönüllerimizde önemli bir tahtın sahibi olmuştur. Sağlığında gürültüden, şamatadan, gösterişten uzak, sesiz, bir karınca edasıyla ürün veren hocamız H. Fethi Gözler de Abdullah Satoğlu üzerinde hassasiyetle durmuştur.
Edebiyat tarihimizin büyük eserlerinden birisi olan “Yunustan Bugüne Türk Şiiri” Antolojisinde Satoğlu’na da geniş şekilde yer vermiştir. Ayrıca “Hece” kitabı ve Türkçe 6 isimli ders kitaplarında Satoğlu’dan sitayişle bahsetmiştir.
Makele, eleştiri ve tanıtım yazılarında H. Fethi Gözler Hoca’mızın esas aldığı ölçü; ele aldığı sanatçının kültürlü, bilgili, inançlı memleket sever, gerçek sanata yönelmiş olmasıdır. Şairin şiirlerinde orjinallık ve yeni söylem biçimiyle, millilik vasfını ön planda tutardı. Yenilik ve devrimcilik adına hokkabazlıklara tevessül edenlere aldırış etmez, milletimizin bağrından akıp gelen o güzellim şiir çizgisi üzerinde yürüyenlere itibar ederdi.
H. Fethi Gözler Hoca’mızın Abdullah Satoğlu ve eserleri hakkında yazdığı bir çok yazı arasından, “Lâle Bahçelerinde” ve eleştirmen Muzaffer Uyguner’in “Gönlümde A- çan Lâleler” kitabı için kaleme aldığı yazılar:
“LALE BAHÇELERİNDE”
Abdullah Satoğlu’nun bu adla yeni bir eseri yayımlandı. “Lale Bahçelerinde”.
“Yunustan Bugüne Türk Şiiri” adlı eserimde Abdullah Satoğlu hakkında şunları yazmıştım:
“Satoğlu' nun şiirlerinde arkaik bir güzellik hâkimdir. Şiirle ilgili eserlerinin isimleri hep lâle adını taşır. Bir Demet Lâle , Lâle Üstüne, Türk Şiirinde Lâle, Lâle Bahçelerinde, Haldi olarak, lale şairi diye anılmaktadır. Satoğlu lâleye tutkunluğunu şöyle izah etmektedir.
“Bilindiği gibi, Arapça yazılı (lâle) kelimesinin ism- i Celâl harflerine benzemesinden yani, (Allah) lâfza-i celalin¬deki (elif- lâm-he) harflerinin lâle kelimesinden de bulunmasından ve belki de yaratıcının yarattıklarında tecelli et¬mesinin bir tezâhürü olarak, ebced hesabında (Allah), (lâle) ve (hilal) ’in 66 sayısını vermesinden dolayı, lâleye cevahir-i huruf (harflerin cevahiri) denilmiştir,
Ayrıca yine eski yazı ile (lâle) tersten okununca (hilal) çıkmaktadır, Hilâl de, tslâmın ve Osmanlı Devleti'nin remzi olduğu içindir ki, camilerimizde, çeşme, türbe, çini ve halılarımızda kudsî bir sembol olarak nakşedilmiştir.
îşte böyle bir ilâhı mânâ halesi içinde lâle, Sâdâbâd ve Çır ağan şenlikleriyle, Türk tarihinde müstesna bir saflıa teşkil eden “Lale Devri ”nin de coşkunluğu ile, bende Türk ruhunun, Türk zevkinin ve lekesiz bir aşkın sembolü olmuştur.
Satoğlu gençlik günlerinin sanat biteviyeliğinden kurtulmuş, fikir, felsefe ve tasavvuf vâdisine girmiştir...
Yukarıdaki izah, kültür yüklü orijinal bir görüştür. Satoğlu bu güne kadar tek satır yazmamış olsaydı bile verilen bu bilgi onun her yönüyle kültür yüklü bir kişiliği olduğunu göstermeye yeterdi zannediyorum.
O’ nun şiiri belli bir kültür düzeyindeki kişileri tatmin eder niteliktedir. O şiirleri anlamak için tarih bilgimiz, dini bilgimiz ve edebi bilgimiz olması gerekir.
Satoğlu, biçim olarak devamlı hece vezninin özelliklerinden faydalanır. Biçim dediğimiz zaman, özellikle manzum eserlerde mısraların düzenlenişi, vezni, kafiyesi, eserin uzunluk ve kısalığı kelimelerin örgüsü biçim yapısını ortaya çıkarır. Her şair, biçim yönünden titiz olmak mecburiyetindedir. Satoğlu, hece vezninin çeşitli kalıplarını kullanır, kafiyeler yerli yerindedir. Arada sırada da olsa serbest nazmı ve aruzu kullanmaktan kendini alamaz.
Eserin ilk ve ikinci şiiri, eski kitaplarından alınmıştır. Lâle Üstüne ve Su... Bu iki şiirde eskimeyen bir yapıya sahiptir. Kısacası bu iki şiirin klâsikleştiğine inanıyorum. Zira şiirlerin her okudukça güzelliği daha da artıyor.
“Yarım Asır” şiiri, elli yaşma bastığı zaman yazılmış bir şiir. Şair, yarım asrın nasıl geçtiğine hayret ediyor:
Sanki yarım asır değil
Yitirilen damla damla
“Yatmadım hiç bayat gamla ”
özlediğim her akşamla
Bâbil değil, Mısır değil
Şair, biraz sonra şunları yazıyor:
Biliyorum, bir sır değil
İnsandaki hırs ihtiras
Muhabbet yok, kalkmış niyaz
Vermesini bilsek biraz
Cömert toprak, kısır değil
Altı bentten oluşan bu şiirin son bendi şöyle:
Taş kesilmiş, nasır değil
Çevremde kim varsa, neden?
Hayat denen virâneden
Kuşlar gibi uçup giden
Sanki yarım asır değil!.,
Türk milletinin maddi ve manevi dayanağı “topraktır” Bilindiği gibi “topraktan gelir, toprağa gideriz.” Bu bizim ezeli alınyazımızdır. Şair, toprağa bağlılığımızı ve ezeli yazgımız olduğunu “Toprak” şiirinde çok daha güzel dile getirmiş:
Bir kilim gibi özümü
Serdim toprağa toprağa
Ve secde secde yüzümü
Sürdüm toprağa toprağa
Toprak diye sevdim yurdu
Peygamber öyle buyurdu.
Şehitlerim ordu ordu
Verdim toprağa toprağa
“Tarla Kuşları” adlı şiirinde, hayatın kısalığı, tatsızlığı üzerinde durulurken, manasızlığına da yer verilmiş :
TARLA KUŞLARI
Uçuşun uçuşun tarla kuşları
Siz yaşamaktan memnun, siz mes ’ut.
Ben kurtlarla, kuşlarla arkadaş...
Hayata geldiğimde başlamış hayatımda sükut
Sarardı sır vermeyen ağaçta yaprak
Değişti dallarda mehtabın rengi
Bazı kere rüyâmda ben
Masal şehzâdelerinin dengi...
Küçülmüş şimdi bir nokta gibi
Gençliğimde at koşturdum ovalar
Kaçışın kaçışın tarla kuşları
Sizi biz, bizi yıllar kovalar...
‘"Nurdan Bir Yük” o kadar güzel ve tahlili zor bir şiir ki, hakkında ne söylemek gerektiğini bir türlü tayin edemedim:
NURDAN BÎR YÜK
İlâhi nurundan alsam nasibi
Kırılsa, gururum kibrim kırılsa!
Çölde özlenen yaz yağmuru gibi
Gözyaşlarını aksa aksa durulsa...
Hummasına aşkın dalsam da dalsam
“Liva-ül — hamd” olan gölgende kalsam.
Yollarında Veysel Karani olsam
Tabanlarım yarık yarık yarılsa...
“Karanlıklar” şiiri baştan sona psikolojik bir yapıya sahiptir. Karanlık ortamda çok kişi aşırı tepki gösterir. Çok zaman da hastalık halinde kendini gösterir. Şair de,
karanlıklardan şikâyetçidir;
Karanlık hançerdir kalbimi deler
Nerde yıldızlar, ay, güneş nerdeler?
Yırtılsın ışıkla siyah perdeler
Yeter artık bıktım karanlıklardan.
“Elveda” şiirini babasının ruhuna ithaf etmiş. Bu güzel şiirin son bendini alıyorum:
Bir Kadir Gecesi erdin visâle Hoşlanmazdın garaz ivaz riyadan .
Farkın yoktu bir ulu evliyadan
Gittin de garkettin bizi melale
Bir Kadir Gecesi erdin visâle...
Yazımı bitirmeden önce “Seyrânı’ye Arzuhal” adlı şiirinden birkaç dörtlük almak istiyorum. Bu şiir anlamlı bir taşlamadır. Taşlama şairi Seyrâni’nin bazı taşlamalarından ilham alınarak yazılmıştır.
SEYRANİ’ YE ARZUHAL
Ayak başta, başta çukurda
Dersem sana, inan bana.
Kaldı meydan ite kurda
Dersem sana, inan bana
Medreseden kaçan softa
Alimlerle aynı safta
Ekmek yerde, kitap rafta
Dersem sana, inan bana
Geçmez akçe sözler şimdi
Helvalarda tuzlar şimdi
Deve oldu “kazlar ” şimdi
Dersem sana, inan bana
Eşek nalı sökenler var
Sebepsiz kan dökenler var
Taşa tohum ekenler var
Dersem sana, inan bana
Benliğimden ırak oldum
Yâr zülfüne tarak oldum
Seyrân i ’ ye çırak oldum
Dersem sana, inan bana
Dokuz dörtlükten oluşan bu şiiri mutlaka okumalısınız ve okutmalısınız ki, 19. yüzyıldaki yaşanan toplum hayatının çirkinlikleri ile 21. yüzyıla az kala yaşanan toplum hayatının benzerliklerini zehir gibi bir dille aksettiren Satoğlu’nu alkışlayanlardan biri de siz olun!.
H.Fethi GÖZLER Size Dergisi-İstanbul Kasım 1992
GÖNLÜMDE AÇAN LÂLELER
Abdullah Satoğlu, şiirlerini “Gönlümde Açan Lâleler” adlı kitabında sundu bize. Kitaptaki şiirlerde tasavvufun izlerini buluyoruz. Satoğlu, şiirlerinin tümünde, bu izlenceyi şiirleştirmiştir, İnsanlık ve insancıl sevgi bütün şiirlerinde yankılanmaktadır. Kardeş kavgalarının bitmesini ister. Kalbi Allah diye çarpar, iyilikler için çarpar. Allah’a “Külçe gibi yığma beni” diye yalvarır ve “Eyleme ahrette hakir/Huzurundan koğma beni” diye seslenir. O’nun için, “Hak’ka giden aşk yolunun/Yokuşunda Yunus vardır.” Yu¬nus Emre, onun yol göstericisidir. Bu arada Hacı Bayram-ı Velİ de unutulmamalıdır. Çünkü O, “Yanmış gönüllerin közünü taşır/Nice evliyanın izini taşır/Dehre, peygamberler sö¬zünü taşır”. Kimseye kin tutmamak gerektiği görüşündedir; “Allah’tandır hayır ve şer/Kimseye kin tutma yavrum” diye öğütte bulunur. “Bakma kimseye kem gözle/Dostun kusuru¬nu gizle” diye de ekler. “Olsa da çok noksanları” cümle insanları sevmiştir, sevmek gerekmektedir ona göre. Ama insanlara şöyle de seslenir:
Sapma doğruluktan girme günaha
Akşamın işini koyma sabaha
Halinden memnun ol, şiikret Allah’a
İnsan gerçek kimliğini Tanrı’y1 sevmekle, sevginin ne olduğunu gösterenlerin yolunda gitmekle ve okumakla bulur. “Kitap” başlıklı şiirinde kitabın önemini şöylece belirtir:
Okumayan insan susuz ağaçtır .
Okuyan insana ummandır kitap
İnsanlar fâni, o sönmeyen bir nûr
İnsan gelir-geçer, bir handır kitap.
Lâle, onun için yaratıcı Tanrı’nın bir simgesi gibidir, sevginin imgesidir. Lâle, özellikle yeniden doğuşun, baharın göstergesidir. Çünkü “Göğsündedir baharın özlenen güzelli- ği/Sema gözünden almış renk denen özelliği”. Bütün çiçekler gibi lâle de Tanrı’nın renklendirdiği bir varlıktır. Onun gönlünde de lâleler açar, Tanrı’nm ışığı, Tanrı sevgisi canla¬nır. “Solsa da ermez zevale/Gönlümde açan lâleler”, çünkü onların “harfleri cevahirdenmiş”, lâleye sevgilinin nuru, cihanı çağrıştıran denilmiş. Onun gönlünde açan lâleler “Mevlâ’ya arzıhal gibi”dır. Zaten, belirttiği gibi, “Zikreder her dem Allah’ı lâleler”. Lâleler, aynı zamanda sevgili linin de simgesidir.
...Sevgili, “Sen lezzeti kalmayan dünyama bir tat verdin/Sen ki, bana sevdadan nasibi kat kat verdin” diye de anılır bir şiirinde. Sevgilisiyle birlikte aşkının Lâle Devri’ni yaşamıştır. Sevgilisinin elleri yepyeni bir dünya çizer, “Köpükler gibi berrak ve ateşten sıcak” bir dünya ortaya koyar. Hâle hâle gözleri “Tozpembe bir dünya yaratır” gönlünde... Sevgilinin gözleri onu baygınlığa bile sürüklemiştir, “Gel” adlı şiirinde şöyle seslenir: “Sana doymak için bir ömür yetmez/Gel, sen bana her iki dünyada gel”. Başka bir şiirinde de “varken yanımda sen, her şey güzeldir âlemde” dizesini okuruz. O sevgili, “gerçek aşkı yaşatan” güldür.
Satoğlu, şiirlerinde çevreyi de doğayı da yaşatmaktadır.
...”Seyrâni’ye Arzuhal” şiirinde de bu ünlü ozanımızı çok özgün bir şiirsellikle yaşatmaktadır. Bu şiirden şu dörtlüğü anmak istiyorum:
Medreseden kaçan softa
Âlimlerle aynı safta.
Ekmek yerde, kitap rafta
Dersem sana, inan bana.
Sonra da “Mor patlıcan güller açtı/Nice nâdan başa geçti” dizelerini anabilirim. Bu şiir, Seyrani’nin insanlık anlayışını belirtiyor.
Seyrani, din anlayışı bakımından özgün bir kişidir. Satoğlu da din konusuna dönük şiirler yazmıştır. Çünkü ona göre, “Âlemlere mânâ verecek güç yüce dindir”. Dine bağlıdır, Tanrı’ya yalvarır “Eyleme ahrette hakir/Huzurundan koğma beni” diye, “izinde” adlı İkilisinde de “Yürürüm hep Peygamber’in izinde/Ettikçe İbadet, kalırım zinde” demiştir. “Kutsal Topraklarda Gezinti” şiirinde de dinin yüceliğini uzun uzun şiirleştirmiştir.
Satoğlu, insanların bu dünyada kardeşçe yaşamasından yanadır. Dünya barışı da onu yakından ilgilendirmektedir. “Kıbrıs’ım”, “Cihanın Gözünde Mehmetçik”, “Bosna Unutulmasın” adlı şiirleri hemen anılabilir. Andığım son şiirinin sonunda “Varsa eğer birazcık insafın ve manın/Feryâdtna kulak ver inleyen müslümanın” dizelerini okuruz. Bir şiirinin başlığı ise “Bu Vahşeti Kim Durduracaktır. “Irkıma Sesleniş” ve “Ermeni’ye Sesleniş” şiirleri ile daha başkalarını anabilirim.
Yurt sevgisi, toplumsal yaşam da şiirlerinde yankılanmıştır. .
Şiirlerinin biçimsel özellikleri üzerinde de durabilirim. Söz gelimi şiirlerinde ikilemelere fazlaca yer vermektedir. Bir örnek olarak “Toprak” şiirini anabilirim: Serdim toprağa toprağa ve secde secde yüzümü/../İnsan ömrü yaprak yaprak".
Şiirlerinde ulamalar da görülmektedir. Sözgelimi, “Yüksele Yüksele” adlı şiirinden örnekler verebilirim: “Buzlar erir su bendini/Yıkar, yüksele yüksele/. ./İnsan insana bir tuhaf/Bakar, yüksele yüksele/. ,/Ateş olan yerden duman/Çıkar, yüksele yüksele”. Burada ulamanın yanında ikileme de görülmektedir.
Şiirlerinde dörtlükler temel alınmış ve özgürce dörtlüklere yer vermiştir. Bu arada sone düzeni (“Yakarış” şiirinde), beşli birimler (“Elveda” şiirinde), ikili dizelerden oluşan şiirler (“Gözlerin” şiirinde), bağımsız dörtlüklerden oluşan şiirler de görülmektedir.
Satoğlu, değişik dize kurgusu ile değişik sesler getirmiştir şiirimize. Bizim de gönlümüzde lâleler açtırmıştır. Mevlânâ’nın tasavvuf anlayışı, şiirlerinin tümünde lâleler açtırmaktadır.
Muzaffer UYGUNER (Çağrı Dergisi, Kasım, 1999)
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
BÖLÜM 16-İÇİNDEKİLER(Lale Şairi Abdullah SATOĞLU) Kitabım
Site Yönetimi
0
1,119
06/07/2014, 12:06
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 15-ABDULLAH SATOĞLU HAKKINDA BİLGİ VEREN KAYNAKLAR
Site Yönetimi
0
991
06/07/2014, 12:04
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM : 14-SON SÖZ
Site Yönetimi
0
1,133
06/07/2014, 11:58
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 13-Abdullah Satoğlu ve Eserler İçin Dediler kİ
Site Yönetimi
0
1,111
06/07/2014, 11:49
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 11-ABDULLAH SATOĞLU’NUN YAYINLANMIŞ ESERLERİ
Site Yönetimi
0
1,626
06/07/2014, 10:59
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 10-BESTELENEN ŞİİRLERİ:
Site Yönetimi
0
958
06/07/2014, 10:32
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 9-“SU” ŞİİRİ ÜZERİNE SONUÇ YORUM:
Site Yönetimi
0
1,076
06/07/2014, 10:16
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 8-SATOĞLU’NUN FEYZ VE İLHAM ALDIĞI BİRİSİ VAR MI?
Site Yönetimi
0
1,299
06/07/2014, 00:36
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 7-SATOĞLU’NUN “SU” TUTKUSU VE ŞİİRLERİNDEKİ “SU” UNSURLARI
Site Yönetimi
0
1,141
06/07/2014, 00:24
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM 6-SATOĞLU'NUN SU ŞİİRİNİ TAHLİL
Site Yönetimi
0
1,773
05/07/2014, 12:35
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder