SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
BÖLÜM 4-HALİL SOYUER' İN ÖLÜM VE HAYAT ANLAYIŞI
Mustafa Ceylan
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Nov 2008
Mesaj Sayısı:
2,007
Konu Sayısı:
1,502
#1
02/02/2014, 01:00
BÖLÜM-4
HALİL SOYUER’in HAYAT YE ÖLÜM ANLAYIŞI
Mustafa CEYLAN
**************
Soyuer, Halil Aksoy tarafından bestelenen “Eksilenler”şiirinde ölümü gâyet normal bir hadise olarak karşılamakta ve ölürsek bir mezarlıkta üç metrelik yer eksilir ve tabiatın dengesi bozulmadığı gibi sadece Halil’lerden bir kişi eksilir demektedir.
“EKSİLENLER”
Yok’ta noksan aranılmaz
Yasa budur var eksilir
Ne tükenir sırda insan
Ne insanda sır eksilir
Hayat denen şu varlıkta
Söz yücenin pazarlıkta
Ölürsek bir mezarlıkta
Üç metrelik yer eksilir
Elden ele renkten renge
Ölüm seldir can bir yonga
Gidersek bozulmaz denge
Halil’lerden bir eksilir.”
Evet, ölümü kolaycasına kabul ediyor amma, “Dünya” şiirinde ise dünyadan gidişin telâşına düştüğünü de söylemeden edemez. Telaşlar içinde pencerelerdeki perdelerin bile gözlerini kendisine diktiğini görür, ancak, kadercil yaklaşımını on milyarlık nüfusu bulunan dünya¬da iki asır kalan var mı ki, hep gideceğiz, oraya, öbür dünyaya.. Şu halde ölüm bir hadisedir.
“DÜNYA”
-Yılmaz Yeşildağ’a-
Bilmem nerden geldi bu telaş cana
Bilmem içimdeki yangın nereli?
Dikmiş gözlerini bana bakıyor
Bütün perdelerin pencereleri.
Bütün perdelerin pencereleri
Yeni bir sabaha açılır bir bir
Öyle bir köprü ki ömür hayatta
Gece gündüz ondan geçilir bir bir
Gece gündüz ondan geçilir ama
Ordan ötesini henüz bilen yok
Gidenlerin hepsi orda kalıyor
Bugüne kadar hiç dönüp gelen yok
Bugüne kadar hiç dönüp gelen yok
Adları yaşıyor yalan dünyada
On milyara varan insan içinde
Var mı iki asır kalan Dünyada...”
Şair, bir başka şiirinde
“Ne kadar sürer ki yol bundan sonra
Nasıl yeşerir ki dal bundan sonra
Her şey senin olsun al bundan sonra
Sen yaşa dünyayı sana bıraktım”
diye seslendiği sevdiklerine, “Sonunda kalmıyor bir şey geriye Ölüm yaşayanın sonu oluyor”demekte ve Aşık Veysel’in “Dostlar Beni Hatırlasın” şiirindeki seslenişi gibi, aynalara, parklara, bahçelere, yollara, sokaklara, meyvelere, doğan güne, uçan kuşa, takvimlere, mevsimlere beni hatırlamaları için bir şeyler yapın, siz işinizi bilirsiniz demektedir.
Gün geçtikçe, yaş ilerledikçe ölümü hatırlayan şair, şunu iyi bilmeli ki, genç bir şair ve eleştirmen olarak, ben, ömrümün sonuna kadar o ve onun gibi çok değer verdiğim insanları yaşatmaya gayret edeceğim. Zaten, Soyuerimiz hep şarkılarımızda, şiirlerimizde sonsuza kadar yaşayacaktır. O zirvede kalacaktır, işte bir şiiri daha...
HAYAT
-Sevdiklerim üzülmesin –
Yola çıkmam için hazırlık tamam
Bu da nerden çıktı demeyin e mi?
Sağlam bir yerine koyup saklasın
Aynalar yüzümü, yollar gölgemi
Sorarsa mevsimler o nerde diye
Aradık da bulamadık dersiniz
Doğan güne, uçan kuşa, yollara
Albümden bir resim gösterirsiniz.
Sokaklar caddeler parklar bahçeler
Beklesinler belki geri dönerim
Üzülmesin o çıktığım yokuşlar
Dönersem, çıktığım yerden inerim.
Erikler, kirazlar, muzlar, elmalar
Sorarlarsa o izinde dersiniz
Biraz fazla alın alacaksanız
Belki benim yerime de yersiniz
Değişmiyor insanların kaderi
İyi kötü gelen bir gün gidiyor
Dünya için önemi yok gidenin
Hayat gelenlerle devam ediyor
Şair “Arıyorum” şiirinde”
“Bu hayat şehrine gülerek geldim
Yürek yürek gezip haz arıyorum
Bir yırtık defterin son sayfasına
Beni yazmak için söz arıyorum”
demekte ise de onun için daha uzun yıllar daha çok eserler yazılacak, incelemeler yapılacak, üniversitelerin kürsülerinde konuşmalar yapılacaktır. Çünkü o ölüm¬süz şiiri yakalamış, ondan muhteşem örnekler sunmaktadır.
Rahmetli şair Şahinkaya DlL’in aziz ruhuna ithaf ettiği “Birgün” şiirinin son kıtasında
“Batan güne doğan aya
Bakamadan doya doya
Sıran gelir musallaya
Korlar bir gün, korlar bir gün.” demiştir.
Doğan ölecektir. Gelen gidecektir. Bu kaçınılmaz. Ömür denen bir zaman dilimini göz açıp kapayıncaya kadar yaşayıp gideceğiz. Önem¬li olan bu kısa zaman dilimi içerisinde gönüllerde taht kurmak, bir gönüle girmek, kalıcı ve faydalı izler bırakmaktır.
Soyuer, kalıcı ve faydalı izini şiirleriyle bırakmıştır. Soyuer, artık Ahmet Tufan Şentürk’ ün “Öldürseler Ölmeyeceğim” şiiri ve o şiirdeki söylem gibi, ölmeyeceğini haykırmakta haklıdır.
GİDERSEM
Gideceğim günün gelmesi yakın
Şaşırma habersiz veda edersem
Ayaklarım geri geri gidecek
Sebep sensin ağır ağır gidersem
Gitmeye mecburum ondan bu gitme
Gitme denmez buna sensizde bitme
Gitmeyi o kadar kolay zannetme
Belki vazgeçerim çağır gidersem
Sık sık olmasa da az az gelirim
Bir iki haftaya varmaz gelirim
Elim kanda olsa durmaz gelirim
Yeter ki bir fırsat doğur gidersem
Bu ayrılık alındaki yazıda
Ondan gelir yürekteki sızı da
Bir parça arala kapınızı da
Gitme gitme diye bağır gidersem
Ben baştan böyleyim bahtım karada
Kaç defa kaç rekor kırdım yarada
Benden körü yoktu şu Ankara ‘ da
El ne der ki bir de sağır gidersem
Soyuer, Yunus Emre hayranıdır. Onu çok sever ve kimi şiirlerini ona yazmıştır. Ölüm, hayat, varoluş konuları geldiğinde Yunus’ca bir söylem biçimi seçiverir. “Üstüne” şiirinde :
“Yolumun üstüne çıkan mezarlar
Nerde kaldın diye durmaz azarlar
Birgün adımızı taşa yazarlar
Atarlar bir tenha yolun üstüne” der...
Mezar taşının bir tenha yol üzerine atılması “Bir garip ölmüş diyeler/Üç günden sonra duyalar/Soğuk su ile yuyalar/Şöyle garip bencileyin” söylemine ne kadar benzemektedir?
Evet, ömür ve zaman denen nesne geçip gidiyor. Kimini güldürüp, kimini ağlatarak... Hatırda kalanlar ne ? Ne kadar isim kalmıştır insanların dağarcığında ? Hallac-ı Mansur, Nesimi, Pir Sultan gibi kişiler hatırda kaldı ise “Sonra düşün çengeldeki etleri/ Parçalarken belki ağlar satır da” mısralanyla, ölümü gülerek karşılamalarından, büyük ideal ve inanç sahibi olmalarından, halk için yaşamış, Hakk’ı asla elden bırakmamışlardır, onun için unutulmamışlardır demektedir, işte Soyuer’in bir güzel şiiri daha :
ÖMÜR DEDİĞİN
Her şey işte gözümüzün önünde
Ne bildiğin yalan ne bilmediğin
Bildiğin tamam da bilmediğini
Bildirip gidiyor ömür dediğin
Kaç meyvayı besler bir ağaç dalı
Yüreğe su serper kaç kahve falı
Olur olmaz şeyi ucuz pahalı
Aldırıp gidiyor ömür dediğin
Yolda gidişimiz hep aynı hızda
On feryat fışkırır bir acımızda
Hayat meyvasını ağacımızda
Oldurup gidiyor ömür dediğin
Nereye saklansak buluyor bizi
Sanki başımızın altında dizi
Yıllara özenip ektiğimizi
Yoldurup gidiyor ömür dediğin
Bir bir gösteriyor yollarımızı
Yana düşürüyor kollarımızı
Bir koca çuvala yıllarımızı
Doldurup gidiyor ömür dediğin
Şaire göre, hayat-ömür bir ırmaktır. Akıp giden bir ırmak. Ve Soyuer, elinde hiçbir araç-gereç olmadan, bu ırmağın kenarında düşüncelere dalıp gitmiştir. Gelenler, arkadaşları, dostları veya başkaları bu ırmakta akıp gitmişlerdir. Onlar da bir müddet bu ırmağı seyretmişler, ırmakla akıp gitmişler, giderken dünya denen çöplükten hiçbir şey götürememişlerdir.
Kader; bu ırmakla şairimize oyun oynamaktadır. Suyun içinde sevdiğini veya kendi yüzünü göstermekte, dalgalanış ve akışıyla derin düşüncelerin girdaplarına çekmektedir.
Zaman bir ırmaktır. Başı belli, sonu belli. Başı doğum, sonu ise ölümdür. İnsan bu ikisinin arasında bir ırmak kenarında ve bir beyin içerisinde adetâ bir seyirci gibidir. İnsan istese de, istemese de bu ırmak akıp gidecektir.
Zaman öylesine çabuk geçmektedir ki. “Gönlümde ne çabuk akşam oldu ki ” sözleriyle şairimiz vaktin-ömrün ne kadar hızlı geçtiğini anlatmak istemektedir.
Şimdi, şairimizin hayatımızı-akıp giden ömrümüzü-zamanı anlatan “Irmak” şiirine bir göz atalım:
IRMAK
Kenarında durduğuma bakmayın
Herkes gitmiş ben kalmışım ırmakta
Elimde ne bir ağ ne de olta var
Balık tutmak değil işim ırmakta
Düşünün insanlar neyin içinde
Bir ömür gizlenmiş beyin içinde
Belki görüyor da suyun içinde
İçimi tanıyor dışım ırmakta
Ona düştüm gideceğim yol bu ki
Gönlümde ne çabuk akşam oldu ki
Neler düşünüyor gören halbuki
Biraz dinlenirken başım ırmakta
Oyun bana kaderimin oyunu
Suya aksettirmiş yârin boyunu
Seyrederken dondurur da suyunu
Bana oyun oynar kışım ırmakta
Yaşamak türküdür elden derlenmiş
Bir keder uğruna on kederlenmiş
Dünya çöplüğünde ruhum kirlenmiş
Temizliyor sabun taşım ırmakta
Şairimiz, Yüce Mevlâ’ya iman etmiştir. Yunus’ca bir ruh yapısıyla, kutsal değerlerini ve inanışlarını şiirine yansıtmıştır.
Ölüm-hayat konusu gündeme geldiğinde, mutlaka Yüce Yaradan’a sığınmaktadır.
Tasavvuf şiirimizin uhrevi havasını kendi lirizmiyle o kadar güzel şekillendirir ki, şaşırırsınız. Söylenmemişi söylemek diye tarif edebildiğimiz Soyuer’in şiir anlayışında, mistik düşünce de gerektiği şekilde yerini almıştır. Evet, söylenmemişi söylemek...
İşte güzel bir şiiri:
KİM
Can Kardeşim. A. Uğur Arıbaş’a
Hamurunda mayası var insanın
Emreden kim, emre hemen uyan kim?
Bırak bedendeki eli ayağı.
Gözü yüze beyni başa koyan kim?
Berekette işin başısın diye
Suya güç veren kim taşısın diye
Bir senede üç ay üşüsün diye
Yaz’ı götürüp de kışa koyan kim?
Kışları başına yağsın diye kar
Yerden göğe doğru yükselir dağlar
Dünyada ne kadar can işçisi var
İnsanda o kadar işe koyan kim?
Mevcut uçup gitmiş elden avuçtan
Bir uçtan gelenler gitmiş bir uçtan
Uzamayan kılı alıp da saçtan
Gözler üstündeki kaşa koyan kim?
Eskiye rağbet yok gözler yenide
Geleni de memnun gelmeyeni de
Başka çaren yok diyerek beni de
Kaderimle hep başbaşa koyan kim?
Okuduğumuz bu şiir, başlıbaşına tasavvufun deryasından şahane bir yansıma değil midir? Elbette öyledir. Güçlü şair, büyük şair işte böyledir. Duygu şairi, herkesin göremediğini gören ve onu kelimelerin sihriyle mısralarda resmeden şairdir. Bu şiiri gelin okuyun da, iyice bir düşünmeden durun bakalım...
Ölüm-hayat ve yaradan....İşte Soyuer’in dünyası...
Şimdi hep birlikte Soyuer ‘in “Düşündükçe “ , “Gördüm”,”Kör Talih” ve “Talih”şiirlerine bir göz atalım mı ? Ne dersiniz?
DÜŞÜNDÜKÇE
Geçip giden zamanı sor anlatsın
Seneleri dizlerine yatır da
Bir bir öğren kim ağlamış kim gülmüş
Kim silinmiş kimler kalmış hatırda
Sırrı nedir bu hatırda kalmanın
Git araştır bir isimli (yatır) da
Sonra düşün çengeldeki etleri
Parçalarken belki ağlar satır da
Satırdaki kanlı elin öyküsü
Öyle yazılamaz bir kaç satırda
Bu acıyı ne demekmiş anlarsın
Yüreğini bir acıya batırda
İnan ondan yazdım sana bunları
Belki beni bir gün hatırlatır da
GÖRDÜM
Dün sabah bindiğim hayal atını
Acı gerçeklerin üstüne sürdüm
Ölümcül hastanın başı ucunda
Bekleyen hapı’nı ağlarken gördüm
Böyle mi oluyor her hayal kuran
Halini olmuyor arayıp soran
Atıldığı yerde kıvranıp duran
Bir kibrit çöpünü ağlarken gördüm
Ağırdır diyorlar her söz yerinde
Durduk bir cezanın infaz yerinde
İdam mahkumunun kirpiklerinde
Sehpanın ipini ağlarken gördüm
Yardıma koşmaktı bunlara kastım
Olmadı, atıma mahmuzu bastım
Evinde uyuyup kalan ey dostum
Kalk uyan kapını ağlarken gördüm
KÖR TALİH
Nedir şu çektiğim kara bahtımdan
Ummadığım anda mevsim kış çıkar
Ava gitsem keklik çulluk ne gezer
Karşıma hep bir yırtıcı kuş çıkar
Yaralarım başladılar azmaya
Kalem biter niyet etsem yazmaya
Kumu bile başlayınca kazmaya
İlk vuruşta kaya çıkar taş çıkar
Çok olmuştur yan yolda kaldığım
Boş evlerin kapısını çaldığım
Dükkanlardan dolu diye aldığım
Eve gelir açarım ki boş çıkar
Hakkım yok mu bu hallere şaşmaya
Suyu kurur ne gün gitsem çeşmeye
Karar versem sabah yola düşmeye
Benden önce yağmur çıkar yaş çıkar
Benimki de işte böyle kadermiş
Şehre böyle gelen böyle gidermiş
Kırk yılda bir talih bana yar vermiş
Tam severken başıma bir iş çıkar.
KADER
Siz söyleyin kader midir bu böyle
Temmuz güneşinde içim üşüyor
El alıp gidiyor alacağını
Ardından koşturmak bana düşüyor
Siz söyleyin kader midir bu böyle
Bazen günde yirmi yere yol çıkar
Değil yemek, her yediğim tatlıdan
Tek kaşıkta parmak gibi kıl çıkar
Siz söyleyin kader midir bu böyle
Aşkın avlusunda tur atıyorum
Bütün gözler çevriliyor üstüme
Kendimi dışarı zor atıyorum
Siz söyleyin kader midir bu böyle
Hiç bir gün bulamam aradığımı
Okuduğum kitaplar da yazmıyor
Dünyada ne işe yaradığımı
Siz söyleyin kader midir bu böyle
Helal bildiklerim haram çıkıyor
Zalim gurbet tanıdığın diyorlar
Nerde dert var hep akrabam çıkıyor
Siz söyleyin kader midir bu böyle
Bir beni mi görür gözü kaderin
Ezilecek bir ben miyim dünya da
Bir bana mı geçer sözü kaderin
Şairimiz, feleğe sitemde oldukça ünlüdür. Çoğu şiirleri feleğe kahırla biter. Baht, talih, kader veya felek ne derseniz deyiniz, hepsi birlikte ona çile yağdırma için görevli gibidirler.
“Gönüller şehrinde divan kurulsun/îfade vermekten dilim yorulsın” diyen şair, muhabbet dem’inin bir türlü gelmediğini ve artık, gemisinin su almaya başladığını belli etmek istediğini söyler. Temmuz güneşinde bile içinin üşüdüğünü itiraf eder ve aşk avlusunda bütün gün tur atıp durduğunu ve herkesin kendisini izlediğini beyan ediverir.
“Çok olmuştu yarı yolda kaldığım/Boş evlerin kapısını çaldığım/Dükkanlardan dolu diye aldığım/Eve gelir açarım ki boş çıkar” diyen şair, “benim ki de işte böyle bir kader” imiş der. Kadere küskün ve aşk bahsinde kırgındır. Ne zaman bir sevgili bulsa mutlaka başına bir iş açan kadere sitem oklarını atar da atar....
“Kara bahtım, kem talihim, taşa bassam iz olur” diye meşhur bir türkümüz vardır. Soyuer, bu güzelim türkünün nağmeleri gibi kara bahtın elinde yanıp tütmektedir. Umut evlerinin çatılarında çıkan yangın onu feleğin akrebinin kıskacına teslim eder. Kuzuların sessizliği ve günahsızlığına bile inanamaz ve kurtlara kendisini yem olarak gösterenlerin kuzular olduğuna inanır.
Kader insan doğmadan önce, insanın alnına yazılmıştır. Ve insanoğlu alnına yazılan her şeyi görecek, her olayı yaşayacaktır. Teslim bayrağını ancak kaderin hükmüne çeken şair, kimi zaman da ona isyan bayraklarını açıverir. İşte Soyuer’in bir “Kader” şiiri daha ve ardından “Neden sonra” ve “Oluyor” başlıklı şiirleri:
KADER
Tanrıya el açtım ömür boyunca
Yalvardım sevgiyle ört etrafımı
Kader mi alındı bundan acaba?
Zincirle çevirdi dert etrafımı
Yürekte yangınlar başladı derken
Su dolu kaynaklar kurudu erken
Gönül diyarıma mayıs beklerken,
Kar ile kuşattı mart etrafımı
Kaderde böyleymiş doğu batılar
Umut evlerinde yandı çatılar
Kuzu göstermiş ki beni kötüler,
Sürülerle sardı kurt etrafımı
Gönüller şehrinde divan kurulsun
İfade vermekten dilim yorulsun
Namertler çağırsın hesap sorulsun
Bundan bulamıyor mert etrafımı
Gelmiyor bir türlü muhabbet demi
Artık su almaya başladı gemi
Ölürsem güzeller paylaşsın emi
Güzeller paylaşsın dört etrafımı
NEDEN SONRA
Bil sağlığın kıymetini
Geri dönmez giden sonra
Geç de olsa güzel günler
Gördük amma neden sonra
Yakaladık aşk çağını
Dümdüz ettik Kaf dağını
Kör şeytanın ayağını
Kırdık amma neden sonra
Güzel günün her birine
Bin harcadık bir yerine
Sevenlerin ezberine
Girdik amma neden sonra
Yıllar güzel aylar iyi
Tanımadık çelişkiyi
Gönüllerle ilişkiyi
Kurduk amma neden sonra
OLUYOR
Her keskin bıçağın eğer olursa
Kendisine göre kını oluyor
Konu sevgileri kucaklıyorsa
Sevgiler dillere konu oluyor
Oluyor diyorlar kulağı yerin
Yerin kulağına bir şeyler verin
Yaşanan en güzel tasadüflerin
Belli bir zamanı günü oluyor
Gönülce olursa sevginin bağı
İnsan kucaklıyor en güzel çağı
Olsa da iki el iki ayağı
İnsanın bir tane canı oluyor
O canı da bir gün şenindir diye
Götürüp veriyor bir sevgiliye
Sonunda kalmıyor bi şey geriye
Ölüm yaşayanın sonu oluyor
Dediğimiz gibi , Soyuer’in hayat ve ölüm anlayışının temelini “kadercilik” teşkil eder. Ona göre, çile hüzün, ayrılık, ıstırap ve hasret kaderin cilveleridir. Kader başına bütün bunları açar ve onu dert okyanusuna çevirir. Neşe, sevinç, aşk mutluluk, sevda, sevgiliyle buluşma, öpüşme, elele gezme gibi hususlar kaderden değil, kendisinden ve sevgilisinin şuh havasından kaynaklanır. İşte bu noktada kader yoktur. Hatta güzel olayları, bir alın yazısı olarak kendisi yazar... Yani, şairin kaderciliği çile yokuşunda başlar, çile yokuşunda biter...
“Kaç yıldan beri ah kaç yıldan beri/Başımın üstünde dert çekiçleri “ diyen şairimiz,”Bir kaderi var diyorlar her kulun/Olmaz böyle kader bir çare bulun” demekle çağrısını yapar. Kader böyle olmamalı, dert çekiçleriyle başının üstünde dönüp durmamalı. Biraz da mutluluk, huzur, bolluk, barış, sevgi, aşkı getirmeli kader...
Kader, şairi hep dertli tutar. Yakasım dertlerden kurtaramaz. Kurtarabilmek için çırpınır durur. Hayatı boyunca sevgiye yönelmek istemiştir ama, kaderi onu sevginin yanma bile yanaştırmamış, hep üzüntünün hep ayrılığın, hep gurbetin içinde tutmuştur.
İşte Soyuer’in “kadercilik” anlayışını anlatan “Dertleniş” isimli güzel bir şiiri daha:
DERTLENİŞ
Hayatımda hep sevgiye yöneldim
Sevgi benim gideceğim tek yöndü
Ne yaptım feleğe bilemiyorum
Talihim ne diye tersine döndü
Bir kaderi var diyorlar her kulun
Olmaz böyle kader bir çare bulun
Gönlümdeki sınıfları okulun
Bütün sene çile dersine döndü
Duygularım yürü dese ileri
Hemen ayaklarım kalıyor geri
Bağrımda demirli dert gemileri
Bahtım İskenderun Mersine döndü
Niye böyle oldu bilmem ki niye
Neşeden ne varsa gitti geriye
Sanki ilan verdim kurs açtım diye
Her tarafım dertler kursuna döndü
Kaç yıldan beri ah kaç yıldan beri
Başımın üstünde dert çekiçleri
İniyor inmeden kalmıyor geri
Beynim demircinin örsüne döndü
Şairimiz, hayat ve ölüm bahsinde kaderden sızlana sızlana vakit geçirirken, bir gün gelir isyan ediverir. Kaderin bu yaptıklarından kurtulmak ister. Kurtuluşu iyimserlikte bulur. Teslim olmak yerine , karanlıklar içinde çırpınıp durmak yerine, umut kuşlarıyla havalanmak ister. Gözünde gözyaşlarını izine çıkarır, umut işçilerini harekete geçirir. İyimser bir düşünceyle, hoş bir bakışla kâinata ve olaylara bakar. Sen de öylecene bak ki, kaderin hüzün girdaplarından kurtulasın diye seslenir.
İnsan kendi kaderini kendi çizermiş derler. Evet, alınyazısı önemlidir. Ancak, kimi insan alınyazısının şeklini kendi elleriyle çizer. İnsanın iradesine bırakılmış gelişmelerde yazıyı insan kendisi yazar. Şu halde bu kadar teslimiyet gerekmez. Peki ne yapmak gerekir? Yapılacak tek şey, iyimser olmaktır. Gülümsemektir. Her şeyi, ama her şeyi, çileyi, kaderin oyununu dahi hoşgörüyle karşılamaktır. Sevginin fabrikası olmaktır. Sevginin fabrikası oldu mu yüreğiniz işte kara günleri yağdıran kaderi süresiz izine yolladınız demektir.
Bu noktada şairin “İyimserlik” şiirine bir göz atalım :
İYİMSERLİK
Hepimize bol bol yeter bu dünya
Gününü neşeyle geçirmeye bak
Akşamında olsun en güzel gurup
Atsın sabahında en güzel şafak
Bahtım kara diye sıkma canını
Kendini sevgiyle bağla dünyaya
Her kışın bir yazı vardır bilirsin
Ömür yeter çekilecek sevdaya
Beden toprağına mevsim boyunca
En güzel günlerin tohumunu ek
Ve şuna inan ki mutluluk bir gün
Koşar adımlarla sana gelecek
Uzaklaş karanlık düşüncelerden
Kederin dizine koyma başını
Gün yirmi dört saat gülmeli yüzün
Sevgi siler gözündeki yaşını
Kederi süresiz izine yolla
Gözde son ver gözyaşının işine
Çıkar at içinden sıkıntıları
En güzel günlerin takıl peşine
Çıraklar kalfalar yetiştir boy boy
Sevmek sanatında ustalaşırsan
Herkes seni örnek alır kendine
Mutluluğun bayrağını taşırsan
Soyuer, vatan ve millet sevdalısıdır. Vatanı ve milleti uğrunda can vermeye hazırdır. Sevgilerin en büyüğü bayrak ve memleket sevgisidir. İnsan sevdiğini kaybedebilir, ancak vatanı ve bayrağını kaybettiği anda kendisi de yok olur. Yaşaması vatanın yaşamasına bağlıdır. Vatan yok ise insan da yoktur. Memleket ne kadar güçlü ve kalkınmış olursa, orada yaşayan insanlar da mutlu ve huzurlu olur. Memleket içerisinde bir huzursuzluk var ise, insan da huzursuz olur.
Bu bakımdan Soyuer, “Vatan millet sevgimi asla kaybetmedim” diye seslenmektedir. Vatan toprağımı canımla korumaktayım diyen şairimiz, sevgilerin en kutsalının vatan sevgisi olduğunu anlatmaktadır.
“Sevgi toprağımı taş almış gitmiş” diyen şairimiz, sevginin her türünü işlemekte ustadır. Kimi zaman insan sevgisi, kimi zaman güzeller güzeli bir kıza tutkunluk, kimi zaman ise toprak-vatan sevgisi... Bütün bu sevgileri cümle varlıkları kullanarak anlatmaya çalışır da çalışır...
Kimi zaman yaşlandığını hisseden şair, ömrünü nasıl geçirdiğini lirik bir ifade ile anlatmadan edemez. Ömür geçip gitmektedir. Ama kutsal bildiği şeyler uğrunda nice zamanlar harcamıştır. Hepsini ama hepsini teker teker hatırlamaktadır.
Soyuer’in “Gitmiş” başlıklı şiirini sunalım:
GİTMİŞ
-Tülin TUNCA Hanımefendiye-
Bahar yine çiçek çiçek içimde
Çok şükür o soğuk havalar bitmiş
Yar saçma hasret kalan ellerim
Farkına varmadan boşalmış gitmiş
Hâlâ yollarımda geniş var dar yok
Gönülde yangın mı? Eh işte, var yok
Bütün bunlar var da genç arzular yok
Onları içimden yaş almış gitmiş
Aylar bazan hatırımı sorar da
Gençlik kaçtı derim, hâlâ firarda
Bu yıl noksanlık var gelen baharda
Bir yanını geçen kış almış gitmiş
Ben yari sordukça gelen gidenden
Bir yardım gelmiyor yorgun benden
Üç aldı sanırdım, güzeller benden
Meğer yanılmışım, beş almış gitmiş
Ne umut kaybettim, ne hak sevgimi
Ne de vatan, millet bayrak sevgimi
Canımla korurken toprak sevgimi
Sevgi toprağımı taş almış gitmiş
--------------------DEVAM EDECEK--------
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
SEVGİ DELİSİ(Dr.Halil Atılgan Yazısı)
Site Yönetimi
1
1,351
23/01/2017, 21:06
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
BÖLÜM: 17 SOYUER’İN BESTELENMİŞ ŞİİRLERİ
Mustafa Ceylan
0
4,437
07/02/2014, 01:17
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-16 SOYUER’DEN ŞEHİRLERİMİZE DAİR
Mustafa Ceylan
0
1,670
07/02/2014, 00:58
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM: 15 "YUNUS’CA SEVMEK ve SOYUER
Mustafa Ceylan
0
2,201
06/02/2014, 02:59
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-14 GÖNÜL ŞAİRİ SOYUER
Mustafa Ceylan
0
2,083
06/02/2014, 02:39
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-13 SOYUER ŞİİRİNDE MİLLÎ MESELELER
Mustafa Ceylan
0
3,696
06/02/2014, 02:16
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-12 SOYUER’İN ŞİİRİNDE GÖZLER
Mustafa Ceylan
0
2,397
06/02/2014, 01:35
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-11 SOYUER’İN ÇOCUK SEVGİSİ
Mustafa Ceylan
0
1,650
06/02/2014, 00:41
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-10 SOYUER’DE HÜZÜN DUYGULARI
Mustafa Ceylan
0
1,540
06/02/2014, 00:23
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
BÖLÜM-9 SOYUER ŞİİRİNDE ANADOLU’DAN İNSAN MANZARALARI
Mustafa Ceylan
0
1,636
05/02/2014, 23:56
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder