SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
BULUŞMAYA DAİR GÖRÜŞLER
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
06/07/2009, 16:23
“EKREM YALBUZ/DAĞLARA SÖYLEDİM”
Saygıdeğer Hocam;
Sözlerime başlamadan evvel, yürekten teşekkür ediyorum.
Türk şiir dünyamızda Tanzimat ve tanzimattan sonraki yıllarda HECE- ARUZ tartışmaları o kadar çokmuş ki. Belki de o gündemi işgal eden vezin tartışmaları gitgide şiirde tarz, üslup, fikir, usül vb unsur irdelemeleriyle, Servet-i Fünun, BEŞ HECECİLER, YEDİ MEŞALECİLER ve giderek İKİNCİ YENİ akımları doğmuştur.
Günümüzde ise HECE-SERBEST tartışmaları neredeyse şöyle yaklaşık bir 50 yılımızı almışa benziyor. Tartışan taraflar arasında gerçekten HAS ŞİİRİ yakalamış ve KALICI ESERLERE İMZA ATMIŞ şairlerimiz bulunsa da; Biraz sığ düşünen ve TÜKETİCİ TOPLUM yapısına uygun, çok ürün veren şair kesimleri, iki ayrı duvara dayanmışlar, iki ayrı zirveyi, kendi kulvarlarındaki zirveleri aşamamışlardır. Bunlardan birinci kısım HECECİLER diyelim, NECİP FAZIL ve Enson HALK OZANIMIZ (Aşık VEYSEL-REYHANİ-MAHZUNİ ŞERİF) ZİRVELERİni aşamadıkları gibi, yakalayamamışlardır da. Öteki taraf ise (NAZIM HİKMET-ORHAN VELİ) de takılıp kalmıştır. Bana göre kahir ekseriyet böyledir.
İşte bu duruma bir yol, bir yeni nefes alanı bulalım ve madem ki HECE DE SERBEST DE BİZİM, madem ki şairlerimiz her ikisini de beğenerek kullanıyorlar. Bu kavgaya bir son verelim, bir BULUŞMA sağlayalım diye, bu BULUŞMA nazım türü önerimizi getirmiştik.
Aslında;
Kalıcı eserler vermiş, iz bırakan şairlerimiz her iki veznimizi de kimi şiirlerinde ustalıkla kullanmışlardır. Arif Nihat Asya Hoca'mızın BAYRAK şiiri, SERBEST vezinle yazılmıştır, ama, sanki en güzel bir hece şiiri intibası vermektedir, öyle değil mi?
Hocam üstad Necip Fazıl KISAKÜREK, 'poetika' sında;
(Gerçekten şekil ve kalıbı halı gibi ayağının altına alıp çiğnemeden şair olabilmenin imkanı düşünülemez)dedikten sonra (...Evvela uçmaya değer bir gövdeyi bulacaksınız ve sonra onu, inceler incesi vasıtalarla kanatladıracaksınız) demektedir.
Hece ve serbest kavgasına son verecek BULUŞMA ile bizler, uçmaya değer bir GÖVDE SUNMAYA ÇALIŞTIK.
Umarım bu önerimize şair dostlarımız ilgi gösterirler, umarım başarılı olunur.
Muhterem Hocam;
Bizim sunduğumuz örnekte HECE-SERBEST buluşmasını kendi dinamikleri ve kendi akış alanlarında işlev gören-görecek, kendilerine göre alanlar vermiştik.
Siz,
(Orada serbestin, oldukça serbest bırakıldığını gördüm.) dedikten sonra;
(Bendeniz; Karacaoğlan’ın şiirleriyle, Müdâmî’nin, Reyhanî’nin türküleri ile büyümüş bir arkadaşınız olarak âcizane âşık tarzı şiirler yazmaktayım. Buluşma’da serbestleri kullanamadım. Şiirde vezinsiz ve uyaksız her sözün kusurlu olduğu şeklinde bir evhamım var. Bir türlü yıkıp atamıyorum.) demektesiniz. ve YENİ NAZIM ÖNERİLERİne taraftar olduğunuzu ve DAĞLARA SÖYLEDİM şiirini, şimdilik bir örnek olarak verdiğinizi belirtmişsiniz.
Can Hocam;
Evet sizi gayet iyi anlıyorum.
HECE ŞİİRİMİZİN, asırların süzgecinden süzüle süzüle gelmiş uyak-ayak ve kafiye-kalıp dokusunu asla bir kenara bırakmayacağız tabi. Ama, KENDİNİ TEKRARdan, verimsiz ve sığ görünümünden de (kimi dostlar İMGE deseler de) edebi sanat ve şaire yakışan dil dokusu, cümle yapısı ve kelimelerin yanyana dizaynı ile, kurtardığımız gibi, KALIBI KIRARAK, ( bir İSKELET niteliğindeki KALIBI bozmadan kırarak,) yeni denemelerle, yeni şekil ve tarzlar da oluşturabiliriz.
Nitekim; Necip Fazıl KISAKÜREK(Davetiye,Kıvrım Kıvrım,Kadın,Dönemeç, Canım İstanbul, Bacalar, Geliyorum, Aralık Kapı, Şükür, Biter, Dua, O Var, vb )şiirlerinde alışılmış-geleneksel kalıp yapısını kırmıştır. Biliyorum, siz de bozmadan daha ileri noktalara gidilebilmeli düşüncesindesiniz. Benim serbesti tamamen serbest-özgür bıraktığım noktaları, siz DAĞLARA SÖYLEDİM başlıklı BULUŞMA'nızda, kalıbı kırarak, hattâ kalıp kırığının içinde kalıp yaparak gerçekleştirmişsiniz.
Şiirinizde;
Geleneksel 6+5=11 ölçümüzü, 6 mısralık (kupleler şeklinde)yazmak yerine, 5'nci mısraları kırarak, kırık içinde kalıp yapmışsınız, serbest bırakmamışsınız... Elbette senelerin hece tutkunu bir şair bunu yapacaktır ve normaldir de. Bundan vaz geçemediğinizi de ifade etmişsiniz.
Şimdi Hocam;
Hece-serbest tartışmasına noktayı koyacak olan BULUŞMA,
(Hece-4'lük
...........Serbest
*
Hece-4'lük
...........Serbest )
şeklinde dizayn edildiği gibi, bunun tersi de dizayn edilebilir.
Yani;
(............Serbest
Hece-4'lük
*
.............Serbest
Hece-4'lük)
veya KARMA ya da başka şekilllerde de HECE ve SERBEST BULUŞABİLİR.
Yani;
hece ile vezinli-düzgün akan bir ırmağı, çağlayanı, serbest de düz ovada serbest bırakmakta, dinlendirmekte, yada deli kuşlar gibi havalandırmaktayız...
**
Esas maksat, adı gibi iki tarz, BULUŞARAK, akıcı, lirik, yeniden yeni bir şekille-söylemle ŞİİRİN DOĞUŞUDUR.
**
Sizin bu örneğinizi 7 + 7=14 ' de denerseniz tadından yenilmez olan bir şiire rastlıyacağınıza yürekten inanıyorum hocam.
**
Bir de şiirnizde DAĞ kelimesinin çokluğu dikkatimi çekti, sanırım, dumanı üstünde oluşundandır.
**
Maziyi inkâr etmeden, asrın idrakine yeni seslenişlerimizle damgamızı vurmak niyetimize verdiğiniz bu destekten ötürü, yürekten teşekkür ediyor,
Yol ne kadar sarp ve engebeli olursa olsun, ışığın yeni ışıklarla çoğalacağına ve engelleri, yaza yaza, bıkmadan-usanmadan deneye deneye desteklerinizle aşacağımıza inanıyor;
Kalbi selam ve saygılarımı sunuyorum.
Mustafa CEYLAN
________________________________________
Değerli Ekrem Yalbuz üstâdım;
Okul olarak görmekten lahzaca uzak kalmadığım; fakat daima imkanların ve ciddi manada vakit ayırabilmiş olmanın beklentisi doğrultusunda gecikmeli gelmişliğin mahcubiyetiyle adım attığım sayfanızda, böyle bir farklılık yaşamak beni ziyâdesiyle memnun etti. Öncelikle; çok uzun olmayan bir zaman öncesinde isyânlı bir yılgınlıkla bıraktığım “yorum okuma” işleminin, şimdi kısmen de olsa sayfanızda geçerli olmadığını ve başta sizin açıklamanızın içeriği ile birlikte bir takım yorumların “uzunluk” itibariyle gözüme takılmış bulunduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Birkez daha bildim ve anladım ki; şiire, yorum ve okura verdiğiniz ciddiyet- emek eserlerinizin altında kendini ifşâ ediyor. Sayfalarınız alalade bir şiir sayfası olmaktan ziyâde edebiyatımızın ciddi manada tartışılabileceği, fikir teatisi yapılabileceği bir mekân hâlini alıyor.
Affınıza sığınarak şiir kadar notlarızın barındırdığı mesajlar hakkında da fikirlerimi söylemek isterim;
Gerek serbest, gerekse hece şiiri edebiyatımızın olmazsa olmazlarından. Her şairin; mizacı gereği birine diğerinden daha fazla yakınlık duymasını anlayabilir, kaleminin eğimli olduğu tarzı seçmesine hakta veririm fakat sırf diğer vezinden uzak olduğu için ona -şiirin üvey evladı- muamelesi yapmasını ne kabul ne de idrâk etme yoluna girerim. Uzak olduğu vezni karalama çabasına giren şair, radikal bir hata yapıyor ve şair olmaktan her lâhza uzaklaşıyor demektir ki gerçek şairlerin bunu yapmayacaklarını söylemek istemem çünkü içlerinde gerçek şair olduğuna inanmak istediğim çokluk mevcut.
Hem serbest ve hem de hece şiiri yazan ve iki tarzda da aynı başarıyı sergilediğime inanan bir insan olarak, tarz ve üslûp itibariyle kendimi birine yakın hissetmemden daha doğal ne olabilir? Fakat bunun şair için “bir sır” kalması gerektiğinin elzem olduğunu zaman içerisinde daha iyi kavrayabildim. Dolayısı ile bu konuda, -şimdi yapmış olduğunuz gibi- başta siz eğitimciler ve bilinçli insanlara ciddi sorumluluklar düştüğünü düşünmekteyim. Aksi, edebiyatımızda daha ciddi tartışma ve parçalanmalara yol açacaktır. Ricam odur ki siz büyüklerimiz bu farklılıkta devam gösterin.
Ayrıca şair olma yoluna baş koyan bir insanın yazmasa da hece, serbest ve aruz bilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda her tarz üzerinde en az birkaç denemesi olması gerektiğine de düşünüyorum.
Çalışmanızı okuyunca, dinlediğimiz serbest şiir üzerine bir hocamızın; “seslere ve mısra sonlarına dikkat buyurun” deyişi düştü aklıma. Serbest vezinde tamamıyla kâfiye yanlısı bir insan olmamama rağmen, zaman zaman bu uygulamaya gidilmesi, en azından ses benzeşimlerine “serbesti düz yazıdan ayırabilmek maksadıyla” yer verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Ağabeyim;
Sayfanızda yer verdiğiniz “hece serbest kucaklaşması” gerçekten çok güzel ve başarısı tartışmaya açık olmayan bir ürün. Değerli üstadımız Necip Fazıl Kısakürek’de serbest şiirlerinde çoğunlukla bu şekilde bir yol izlemiştir. (Bu noktada üstadımızı heceye bağlayanlar için onun da serbest şiirleri olduğunu hatırlatmış bulunalım.) Eser, hiç şüphesiz serbest-hece tartışmasını çürütecek en büyük tezlerden birisidir. Bizler ne asırlardır bağrımıza bastığımız, sinemizde büyüttüğümüz halk şiirlerimizden vazgeçebilir, ne de üstatlarımızın getirdiği ekolden yüz çevirme hakkına sahip olabiliriz.
Size ve Mustafa Ceylan hocamıza teşekkürü bir borç biliyorum.
Sağ olun.
Nuray ALPER
________________________________________
Değerli Büyüğüm,
Saygıdeğer Ağabeyim;
benim bu eserinize layıkı ile yorum yazmaya ne kudretim yeterli ne de izanım...
Muhakkak şiir hakikati arayandır ve bulduğunu okuyucuyla buluşturandır şair.
Ve Üstad poetikasında şöyle der:
Şair mutlaka bir şekil ve kalıba bağlı olan; fakat onu aştığı, gizlediği, peçelediği ve manayı ve edayı onun verâsıdan devşirebildiği nisbette büyük ustadır. alışılmış söz gibi olacak ama samimiyetle itiraf etmeliyim ki muazzam olmuş.
saygım ile
Sevim YAKICI
________________________________________
Sevgili hocam,
Günümüzde insanlar peynircisini bile kolay kolay değiştirmezken edebiyatımızda yeni bir tarza alışmak ve kabullenmek çok zor oluyor.
Toprağa atılan bir tohum gibidir yenilikler hep.
Filizlenmesi ve büyümesi için çok emek ve meşakket ister, sabır ister.
Yeniliklerde karar vermek ve verilen kararı bıkmadan cesaretle uygulamak çok önemlidir.
Destek olunduğu müddetçe yenilikler hedefe bir adım daha yaklaşırlar.
Mustafa Ceylan üstadımı bu cesaretinden ve bilgi birikiminden dolayı tebrik etmek istiyorum.
Şiirinize yorum yazmak haddime değil efendim.
Gıptayla ve hayranlıkla okuduğumu belirtmek isterim.
Saygı ve hürmetlerimle,
Celil ÇINKIR
________________________________________
Başta değerli açıklamaları için Mustafa Ceylan Hocam olmak üzere görüşlerini paylaşan ve paylaşacak olan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu iş anlaşıldı. BULUŞMA, sadece serbest ve heceyi buluşturmakla kalmayacak aynı zamanda sözü ve duyguyu da buluşturacaktır.
Hecenin zorunlu kalıp ve kuralları içinde duygusunu tam açıklayamayan şair, serbestle bu eksikliği giderecektir. Temaları, imgeleri serbest dizelere yükleyerek şiirine derinlik kazandıracaktır.
Aynı şekilde duygularını açıklamağa ağırlık veren serbestçi şair de, araya katacağı uyaklı sözlerle şiirine bir ahenk, bir musiki kazandıracaktır.
Demek ki, deneme aşamasındaki bu tarz, sadece bir yenilik getirmekle kalmayacak aynı zamanda şaire geniş bir manevra alanı da açmış olacaktır.
Değerli yorum ve görüşleriniz bendeniz de bu hissi uyandırdı. Aceleye gelen şiirimin eksikliklerini de görmüş oldum. Tekrar teşekkür ediyorum.
Netice; YENİ NAZIM ÖNERİLERİ ni tanıdıkça onlarla dostluğumuz, ünsiyetimiz artacak edebiyatımız çok daha başarılı eserler kazanacaktır.
Hayırlı olsun. Herkese başarılar diliyorum.
Selâm ve saygılarımla.
Ekrem YALBUZ
________________________________________
Değerli hocam
Sizin şiirinizi ve bahsettiğiniz Mustafa Ceylan beyin şiirini dikkatlice okumaya çalıştım.
Tam olarak düşüncelerimi açıklamak için çok daha dikkatli okuyacak ve üzerlerinde uzun uzun düşüneceğim. Ancak ondan sonra gerçek bir kanaat sahibi olacağım.
İlk düşüncelerim şöyledir.
Şiirdeki açılımları sonuna kadar destekleyen, gelişmeye yönelik her türlü çalışmaların şiire katkı sağlayacağını düşünmeme rağmen bâzı çekincelerim de var.
a) Mesela çok beğendiğimiz bir kuşun kuyruğunu bir başka kuşa yapıştırmaya çalışsak,bir diğer kuşun gagasını da diğer bir kuşa uydurmaya çalışsak, niyetimiz güzeli bulmak adına da olsa acaba yaptığımız iş doğru bir iş olur mu?
b) Erkekte bıyık güzel, kadında ise pürüszüz cild. Çok güzel bir hanıma bıyık takmaya uğraşsak eğer bu iki güzellikten farklı bir güzellik elde edebilir miyiz? Ya da erkeğe çok yakıştığı söylenen pazu /kas/ adale bir hanımın kollarında ve ayaklarında nasıl durur?
...................
Bu minvalde düşündüğümde sanki; 'her güzellik kendine has özellikleriyle ancak kendinde güzeldir' fikrine kapılıyorum.
Bir başka çekincem de, iki tarzı da yazmayı beceremeyenlerin,' yazdım ' zannedenlerin nasıl bir duruma düşeceği..
Sahi onlar ne yapacak?
Bu konuyu çok iyi düşünmek lazım.
Dikkatli ve önyargısız.
İnşallah en doğrusunu bulabiliriz.
Muhabbetle.
Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
________________________________________
Saygıdeğer Cinasi hocam; şiirimize ve edebiyatımıza yaptığınız hizmetler ve ürettiğiniz bu yenilikler ilerde mutlaka hayırla yadedilecektir. Gerçekten değişik ve farklı bir tarz çalışma olmuş, büyük bir keyifle okudum kaleminiz daim olsun diyor size ve hemşehrim Mustafa Ceylan hocaya teşekkür ediyorum, selamlar saygılar.
Ali Rıza ATASOY
________________________________________
Saygı deger hocam yeni bir tarz olsa da denemekte fayda vardır, pazara çıkmalıdır,gevherini iyi işlemesini bilen elbette iyi seyler ortaya cıkarır, dizelerinizdeki akıcılık, hemen göze carpıyor, içerik cok güzel, ben haz aldım, daha önce de rastladım bu tür şiirlere ama haz aldıgımı söyleyemem,
Mustafa ceylan hocamızıda sagılaırmı iletirim vesile oluyor sebep oluyor, türk şiirine ve edebiyatına faydalı oluyor bu tür ilklerle,,başarılaırnızın devamını dilerim gurbetten sılaya
selam ve dua ile..
Ozan Şerafettin HANSU
________________________________________
Dağlara Söyledim
a / a / - / a
b / b / - / b
c / c / - / c
6 + 5 = 11 hece ölçüsüyle yazılmış..Serbestlerde ki kafiye ve ses uyumu, tekrarlardaki anlam zenginliğiyle kendi ahengini kurmuş Türkü tadında sürükleyici bir “ Buluşma “ şiiri; Dağlara Söyledim.
Şiiri okurken ilk anda, garip bir yalnızlık duygusu, keder sardı ruhumu. Sanki bir kendinden geçiş…Doğanın ürkütücü sessizliğinde, karşımda doruğunda kar ile yüce dağ… ve yanık bir Türkü ağzımda ben; hasbihal edercesine ya da ağıt yakarak..Ben haykırdıkça âh-u zârımı dağ ses veriyor benim zârımı bana.. Dağ efkârlı, ben efkârlı..İçsel yolculuğumda biriktirdiğim her ne varsa haykıramadığım, bir Allah’ ın kuluna.. Birer birer dökerek efkârımı serin bağrına yasladığım başımla; ben ağlar, dağ ağlar ve bu yazgı bağlar bizi birbirimize..
Buluşma noktamızda ikimizin de yâre özlemi, kavuşma umudu ve acı vardır.
Değerli kalem, saygıdeğer insan Ekrem YALBUZ beyefendiye bu anlamlı katkılarıyla teşekkür ediyor, “Yeni Edebi Akım = Gülce’ nin buluşma noktasında nice yeni buluşmalar dileğimle, dostça, saygıyla…
Refika DOĞAN
________________________________________
Saygı değer hocam sevgili üstadım.
Türk şiirine yenilik kazandıracak örnek bir eser işlemişsiniz ,zoru seven yüreğinizi biliyorum şiirdeki ustalığınız bize her zaman rehber olmuştur,Allah razı olsun.
Sevgili hocam,malumunuz şahsı adıma biz hep yöresel olarak halk şiirlerini halk ozanlarını okuyarak dinleyerek büyüdük .nazım şekillerinde yeterli bilgim olmadığı için sizin dediğiniz gibi serbest şiiri hece ile karıştırp yazmak benim için çok zor ,sizin gibi ustaların yanında dahada zor,karamsarlık düşüncesinde değilim .emek verilen her şeye saygım sonsuzdur tabiki çalışmak lazım.inşallah sizin yazdığınız bu örnek şiir ve Mustafa Ceylan hocamızın çalışması bizlere örnek olur .
Sevgili hocam affına sığınarak şu alıntı açıklamama müsaade ederseniz ,yazayım
Edebi sanatların fikre bağlı olanları eşyanın ve ya duyguların zihinde aldığı şekiller esas tutalarak yazılır .Bu yazılımların giriş bölümünde üzerinde durulacak mesele tanıtılır;sonra yardımcı fikirlerle ,delillerle mesele aydınlatılır;çelişkiler giderildikten sonra bir hüküm verilir ve netice karara bağlanır .
Görülen duyulan,okunan incelenen soyut ve somut tüm kavramların bağlantıları bu söz sanatların potasında eritilir .fikirler alıştığımız tarzda değil değişik yollarlada anlatılır .Düşünsel söz sanatlarında süsleme ustalığının cümle kuruluşunun sözcüklere verilen anlamın sıkı bir ilişkisi bulunur.
Türk şiirinde en çok kullanılan fikre bağlı sanatları;akis yani çaprazlama, iade zincirleme,İrsat hazırlama,terdik beklenmezlik,iştikak türetme,lebdeğmez,dudak ,sihr-i halal çifte bağlılık,leffü neşir dizili ayırma,cinas kinaye dolaylı söz,Tevriye meramı gizleme ,istihdam kapsama ,mugalâta yanıltmaca ,Müşükale anlam oyunu gibi örnekleri çok
Sevgili hocam beni bağışlayın bu tür çalışmayı eğer yanılmıyorsam ben heceyle serbesti akıs olarak algıladım .
Bir örnek.
Besait oldu mürekkep,mürekkep oldu basit
Mecâz oldu hakikat,hakikat oldu mecâz...Sadullah PAŞA hocam duyarlı yüreğine emeğine sağlık şiirin hakikaten örnek bir şiir ,o güçlü kaleminden böyle güzel şiirler okumak benim için ayrı bir tat .Allah yazan kaleminizi daim eylesin .tam puan ekleyerek yürekten kutlarım.saygı ve hürmetle ellerinizden öperim Rabbimize emanet olun selam ve duam ile
Tuncay AKDENİZ
________________________________________
Değerli hocam, sizin kaleminizden okunabilir ve hoş bir şiir olmuş. Mustafa hocamın sayfasınıda inceledim gayet güzel, ancak olaya temkinli yaklaşıyorum. Hele bir taşlar yerine otursun denemek isterim.....
Yaşamın birçok alanında yenilikleri hızla kabullenip uygulayabilen bir milletiz, daha dün telefonu santralden sabah yazdırıp akşam görüşebilirken, bu gün bebelerimiz görüntülü görüşmeler yapıyor....
Radyo ayarlarını kendimiz yapamazken şimdi bilgisayar kullanıyoruz.
Yeni nazım şekillerine de alışırız, neden olmasın.......
Tek endişem yenileşelim güncelleşelim derken kültürümüzü unutmamız......
Hayırlısı diyorum.....
Size ve bu konuda emek sarf eden tüm üstadlara teşekkür ediyorum.......
Saygılarımla.
İhsan Ertem
________________________________________
Ekrem Hocam;
Size ne yazsanız yakışıyor. Sizin tarzınızı az çok bildiğim için, aslında bu denemenizde de farklı bir yan yok. Sadece şekil olarak birazcık değişiklik olmuş.
Yeniliğe her zaman açık birisi olduğunuzu biliyorum. Aslında ihtiyacınız yok bence. Çünkü sizin şiirlerinizi böylede seviyoruz biz.
Keşke bir çok kişi siz gibi olabilse. Bazıları var ki; tarzının dışına çıkamaz debelenir durur. Mesela; hece yazamaz ama sorsanız ' Aman hece yazmak ne ki, çocuk oyuncağı der' yaz dediğin zamanda ' Hece öldü' cevabını alırsınız. Halbuki olay şudur; yazamayacağını bildiği için, kendi yalanını başkasınada yutturmaya çalışır. Hece hiç bir zaman ölmedi, ölmezde. Şiiri hece gibi soluyup, hece gibi yaşadığınız zaman, yeniliklerde kendiliğinden akar gelir önünüze.
Ya da serbet şiir yazamayan bazı kişiler; 'Serbest şiir yazacağındada ne varki, kelimleri alt alta getir al sana serbest şiir der' Halbu ki, her tarzın belli bir zorluğu vardır. Serbest yazmakta o kadar kolay değildir. Bazı hocalarımız serbest yazmanın hece'den daha zor olduğunu söylerler, ben pek katılmasam da doğru olma olasılığı kişiden kişiye değişeceğinden yanayım.
Şiir göreceli bir kavramdır ve herkes kendine göre ne almak istiyorsa onu alır. Şair Eşref´e sormuşlar: 'Neden şiirlerinizde hedefinizi belirtmiyorsunuz? ' 'Çünkü' demiş, 'ben şiirlerimi numarasız gözlüklere benzetiyorum. Her takan kişiye uymaları için.' Şairin o an içine soluduğu havanın ne olduğunu bilemeyiz.
Hocam sözün özü; her zaman sayfanıza geldiğim zaman mutluluk içinde ayrılmışımdır. Bugünde öyle oldu yine. Neden derseniz, her gelişimde klasik alışılmışın dışında farklı bir şeyler bulacağımı biliyorum. Sağolun var olun hocam. Allah sizden razı olsun. Sizden öğreneceğimiz daha çok şey var.
Ellerinden öpüyorum ağabey.
Saygılarımla
Ahmet EROĞLU
________________________________________
Öncelikle güzel şiiriniz okuyana tat veriyor.
Bu sebeple kutluyorum.
Pırıl pırıl yüreğinizden pırıl pırıl güzellikler akmış.Allah razı olsun
Gelelim Hece-Serbest buluşması veya koalisyonuna,
1-Ben de çok önceden beri bilhassa destansı anlatımlarda ve özellile uzun şiirlerde (kısa şiirlerde olmayacak diye bir kayıt yok) biraz serbest biraz hece(hani aşıklar bir türküyü çalıp-çağırmadan önce türkünün hikayesini-açıklamasını-ya da ön bilgi verirler ya işte o babdan serbest işlemek,ağırlığı, vurguyu ve bitirişi hece ile güzel bir şekide bağlamak.(Han Duvarlarını konu olarak verebilirim) böyle bir düşüncem vardı hatta yazmaya da başlamıştım.Ancak Türk şiiri hecedir önce bunu hep birinci sırada tutacağız ve kabul edeceğiz.Etmiyenler umrumda değil demeliyiz.(Dede Korkut,v.s.) Hece -serbest buluşması elbette güzel eserlerin meydana çıkmasına yol açabilir.Güzel şiir hece olursa da güzeldir,serbest olursada güzeldir.Hece-serbest olursada güzel olur. Zira sırf UYAK ve AYAK ı uyduracağım diye tatsız,içi boş şiirler yazılıyor,aynı keza dedemin mektubu gibi nesir-düz yazılarda şiir diye asılıyor-basılıyor.El insaf dememek mümkün değil. Yani şiir şiir gibi olmalı.Eeee şair olmak öyle basit mi? Şair de maharet,kültür,bilgi ve Hak vergisi yetenek olmalı.Yoksa....şiir çorbası olur,tatsız,tuzsuz kuralsız. Her oyunun bir kuralı yok mu? var. Kuralsızlık başı boşluk,keşmekeşliktir.Bilmem anlatabiliyor muyum şiirin başına gelebilecekleri.
2-Ben önceden beri serbest şiirleri şiir olarak değil şiir gibi okunan şiire bezetilen olarak ŞİİRİMSİ adını koymuştum.Tabi bu benim şahsi görüşümdür.Herkesin bu konudaki aykırı görüşlerine de saygı duyarım.Ben de deneme olarak birkaç tane ŞİİRİMSİ-serbest yazdım.Herkes istediği tarzda yazıyor önenli olan okuyucunun beğenisidir. Ben Hece şiirini Türk kültürünün çok önemli bir değeri gördüğüm için Korkut Ata'nın izinden gidiyorum.
3-Bir de benim ÇAKŞAK AYAK diye isimlendirdiğim tarz var ki,hece ve ses uyumu temeline dayanan,ancak ayaklar ve uyakların şart olmadığı yazılıştır.s uyumunu ve hece yi esas alarak anlam yönünden şiiri zenginleştirmek. Şu anda kelime hazinesi olarak (herkesin anladığı-yaşayan Türkçe) az kelime konuştuğumuzdan,uyak ve ayakı besleyen ikame kelime ya da değişik kelimeler alıp yapı taşı gibi kelime yerleştiremiyoruz.Bu şiir yazmada(hece) büyük sıkıntı çıkarıyor.Bunu aşmak için pek fazla anlaşılmayan ve kullanılmayan arap-fars kökenli kelimelere müracaat etme durumu şart oluyor. Bu görüşüme de karşı çıkanlar elbette olacaktır.Belki benim kelime hazinem dar olduğu için böyle düşünüyorumdur,Ancak şu hususu hep aklımızda tutmalıyız.Yazdığım şiiri toplumun her kesimi anlayabiliyor mu? yoksa eline sık sık Türkçe ve Osmanlıca sözlük mü alıyor.
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler
HAKTAN HAYILISI TEMENNİSİYLE
BAKİ SELAMLAR HOCAM.
Abdülhadi BAY
________________________________________
Değerli görüş ve kanaatlerini bizimle paylaşan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bizim şiire ve açıklamalara verdiğimiz emeğin onlarca misli emek, yorumcu arkadaşlardan geldi. Arkadaşlarımın ilgisi, olayı sahiplenmesi, değerli görüşlerini açıklamaları bizi mutlu etmekle kalmadı. Aynı zamanda onurlandırdı.
Bu okulun, bendenizle birlikte pek çok öğrencisi vardı. Ama sadece taş duvarlarla öğrencilerin bulunması ile okul olmuyor ki... Bir okulda öğrenen olduğu gibi öğretenin de olması gerekiyor. Şükür o da oldu. Muallim/e kardeşlerimiz fikirlerini açıkladılar. Hecenin de serbestin de bizim olduğunu anlattılar. Bu vezinler üzerinde yenilikler yapmanın, en azından yenilik arayışında olmanın gerekli olduğunu söylediler.
Şairin, hece veya serbestten birisine yönelmesi, benimsemesi ve sevmesi kendi elinde olan bir şey değil. Bunda, kişinin yaratılış fıtratından, anasır-ı erbaa’sına, huyuna, mizacına, karakterine, burcuna, yetişme tarzına, yetiştiği çevreye kadar pek çok belirleyici faktör vardır. Öyle ise insanları olduğu gibi etmek zorunluluğu kadar kişilerin bu eğilimlerini de olduğu gibi kabul etmemiz gerekir. Birinin diğerinden yararlanması gerekir. Zaten bu konuda hepten reddedişlerin, kavgaların her geçen gün azaldığını görüyoruz.
Binicinin sağı solu olmaz. İyi şair, her yerde iyi şair.
Sanatkârın eline çamuru da verseniz ondan bir şaheser ortaya çıkarabilir.
Selâmlar, Saygılar…
Ekrem YALBUZ
________________________________________
“OSMAN ÖCAL/ MEDET EY HİCRAN”
________________________________________
Osman ÖCAL ustadan başarılı, şahane bir şiir daha : 'Medet Ey Hicran...'
-GÖRÜŞLERİMİZ-
NAZIM TÜRÜNE UYUM
'Medet Ey Hicran' şiiri, GÜLCE edebi akımının BULUŞMA nazım türüne örnek bir şiirdir. GÜLCE edebi akmı, ESKİ-YENİ, HECE-ARUZ-SERBEST vb kavgalarına son verecek yeni atılımlarını birer birer sunmaya devam ederken, 'bütün bunlar, vezinler, türler, şekiller, iç ahenk, ritm, konular, vb..; hepsi hepsi bizim.Bizim şiir tarihimizin bize, bugünlere getirdiği değerlerdir. Hiç birisine karşı değiliz. Herbiri 'iyi olsun-kalıcı olsun' diye gümbürdeyen yüreklerden fışkırmıştır. Var olana KARŞI ÇIKMAK, onu karalamak ve hattâ YIKMAK kolaydır.Maharet, KÖKLERİ MAZİDE OLAN BİR ATİ OLABİLMEKTİR.Maharet, bizim olan bizi daha ileriye taşımaktır, gönüllerde taht kurmaktır, dünya şiir tarihine nakşolmaktır. O zaman, geçmişi İNKAR etmeden, öz değerlere karşı çıkmadan, onlardan hız ve ilham alarak, dünü ve bugünü harmanlayarak geleceğe adım atmaktır.
Türk Şiirinde YENİLEŞME HAREKETLERİ TARİHİ'ne bakacak olur isek, toplumsal yapı, ekonomik ve sosyal yapıda meydana gelen değişiklikler; değişen dengeler ve yeni ortaya çıkan dinamikler, sanatçı duruşunu,şair bakışını da derinden etkilemiştir.
Bir zamanlar, ARUZ-HECE tartışması; ardından HECE-SERBEST tartışmaları,uzun yıllar boyu gündemimizi işgal etmiştir.Meydana gelen cepheleşmelerden bile EDEBİ AKIM'lar doğmuştur. BEŞ HECECİLER, SERVETİ FÜNUN, YEDİ MEŞALECİLER, GARİP AKIMI(2.YENİCİLER), bütün bunların kökeninde, ŞİİR'i algılama ve onu SEVME, sevdiğinin kollarıyla ve diliyle GELECEĞE KALMA kaygısı vardır.
Peki GÜLCE?
Evet GÜLCE, mazinin bütün bu birikiminden faydalanarak, geleceğe yönelmiş bir harekettir. GÜLCE' de bir NAZIM TÜRÜ olan BULUŞMA da, adı gibi, son 50 yılda şairlerimizin yapageldiği HECE Mİ, SERBEST Mİ kavgasını bitirmek, tarafları bir araya, ŞİİR paydasında buluşturmak, ortak BİRLİKTELİKLE el ele geleceğe yürümek anlayışından doğmuştur. Madem ki, YÜREK DEĞİRMENİNDEN , dil oluğundan akmakta serbest te, hece de, Duygu ve Gönül havuzuna hem de... Buluşma, bunları birleştirmiş, buluşturmuştur.
Bu buluşma, bir dostumuzun karikatürize ettiği gibi karganın gagasının bülbüle eklemesi değildir. Şiirin ne olduğu ve ne olmayacağı konusunu ele alırsak, İÇ AHENK-RİTM-TONLAMA-KONU AKIŞI-fiziksel ve manâ dokusu, imge ve ses armonisi vs... bütün bunların bir gövdede sanatkârane buluşmasıdır diye düşünüyorsak, bülbüle karga gagası yapıştırmak diye almakla da biraz acımasızlık yapmış olmaz mıyız?
Irmak, büyük denize varmak için bazen çağlayanlar olur akar, bazen düz ovalarda deltalaşır. Çağlayanın da, deltanın da kendine has güzellikleri vardır. Irmak boyunda gezecekseniz her iki güzelliği de görür ve yaşarsınız. BULUŞMA, bir ırmak şiiridir aynı zamanda. Yüksek sesle okunduğunda da bu ırmak akışını, çağlayanı ve deltayı yaşamakta veya hissetmekteyiz.
Buluşma nazım türünde esas;
-4'lük
.........Serbest
*
-4'lük
..........Serbest
Şeklidir. İstenirse bunun tersi de yapılabilir.
Ayrıca 4'lükte geleneksel hece şiirimizin her nazım türüne uygun akış-kafiye yapısı da uygulanabilir. Önemli olan, esas maksat HECE-SERBEST BULUŞMASI ve ŞİİRSEL BÜTÜNLÜĞÜDÜR.
Bu bakımlardan, Osman ÖCAL'ın bu şiiri TAM PUAN almayı hakeden bir şiirdir.
Ayrıca da, KAFİYE VE REDİF konusunda genç şairlerimize ÖRNEK olarak gösterilebilecek ŞEMATİK ÖZELLİKLERİ meydanda bir şiirdir. Hece heveslisi genç şairlerimiz bu şiire bakarak aradıkları her konuyu rahatlıkla bulabilirler.
Bir kere daha tebrik eder,
Kalbi selam ve saygılarımı sunarım bu mükemmel kaleme...
Mustafa CEYLAN
________________________________________
Medet Ey Hicran (BULUŞMA)
yaş / a,
baş / a.
hicran!
kış / a.
.. zifir;
..karanlık
……ayaz
……….ıslak,
…………..helak
………………düşün ki;
................yaprak.
ek / ilen benim,
çek / ilen benim.
hicran!
bük / ülen benim.
..zamana;
…..hicranla
……….yaran
……………umut
………………..bahara
..................halka.
bil / mem,
gül / mem.
hicran!
gel / mem.
..yıldız
..şahım.
……âlemde
……….çile
………….sular,
……………..güle
içtenliğimle
…………………..günahım,
ahım….
Medet Ey Hicran (Buluşma - Yeni Nazım Türü)
6 + 5 = 11 hece ölçüsünde yazılmış
a / a / b / a
c / c / b / c
d / d / b / d
kökten kafiye düzeni ve serbestlerdeki yine o eşsiz ses ve kafiye uyumuyla… şiirin özündeki içtenlikli, çağıl çağıl akan duyguların insani boyutu..keder, sitem ve bezgin haykırışların...Acıya, çileye teslimiyetin anlamlı, temiz ve akıcı bir dil ile ifadesi anlatılamaz derinlikte.. Şiiri gerek okurken gerekse yorumlarken mest oldum, içsel yolculuğa çıktım mısra mısra; yaşadım o haykırışları adeta..Hep söylerim; şiir yürek ve bilgiyle yazılınca gücü de o oranda hissediliyor, harflerin sınırlarını aşan bir ağırlıkla..Değerli şair Osman ÖCAL beyefendi(mesleki sıfatı ne olursa olsun) sanırım bütün çizgileri aşmış, şiirin o derin ummanına ulaşmış; ne mutlu O’na! Sanki Yunus’un dergâhında kırkyıl çile çekmiş, o çileyi damıtarak olgunluğun kavında, yüklemiş kaleme ve yüreğine.. Dil’in bu derece ustaca kullanımı, sözcük dağarcığındaki zenginliği, imge seçimi ve kullanımındaki özenli dozu karşısında saygıyla eğildim! Hele dizelere, sözcüklere büründürülmüş o duygu kırıntılarını yüreğimde kuvvetle hissetmeme ne demeli?
Sizlerin yeni nazım arayışlarına bilinçli desteğiniz, sahiplenişiniz ve üretkenliğiniz inanıyorum ki, her aşamada teknik ve içerik olarak kolay anlaşılmasına, muhatap bulmasına ve şiirin hak ettiği doruğa ulaşmasına olanak sağlayacaktır.Henüz başlangıç aşamasında kenetlenen yürek ve kalemlerin üretken dostluğu bunu göstermektedir.
Teşekkürler değerli şair dost..Paylaşımınıza teşekkürler..Kaleminize, üreten, çoğaltan özünüze saygıyla..
Refika Doğan '
________________________________________“OZAN SENTEZİ /UKDE”
________________________________________
Kırk yaş veya daha yukarı yaşlarda olanlar bilmem bu şiirin içerik etkisinden kurtulup biçimine bakabilecekler mi?
Sahi neydi o günler... Topaç çevirdiğimiz, aşık oynadığımız, uçurtma uçurduğumuz Hasan'la niye kavgalıydık. Kızılırmak'ın buzunu mu yoksa gökyüzünü mü bölüşemiyorduk.
Ancak otuz yıl sonra anlayabiliyoruz nasıl aldatılıp nasıl kullanıldığımızı. (Halen/ günümüzde bu seviyede olmasa bile buna benzer sun'i kamplaşmaların ve çekişmelerin belirtileri var. O günleri yaşayanlar bari alet olmasınlar.) Sayın Sentezi, yeniden hissederek ve yaşayarak ne de güzel anlatmış. Bizleri ne hüzünlü bir yolculuğa çıkardı böyle.
Bu şiirin bu kadar etkili ve akıcı olmasının birinci sebebi kalemin ustalığı ise diğer bir sebebi de aradaki serbest dizelerdir bence.
Teşekkürler böyle bir yeniliği akıllara düşüren Sayın Mustafa Ceylan.
Teşekkürler ve tebrikler usta kalem, coşkulu yürek Sayın Ozan Sentezi.
Ekrem YALBUZ
________________________________________
Üstad güzel bir şiir olmuş. Bu tarz şiirler zaten edebiyat tarihimizde vardı.
Sanki Faruk Nafiz Çamlıbel'in 'Han Duvarları' nı hatırlattı bana.
Her ne kadar o beyitler şeklinde ise de arasındaki fark sadece serbest olması gibi.
Okurken o tadı aldım ben. Aynı zamanda bazı manilerimizde de bu şekil kullanılmıştır örneğin:
'Merdiven indirdiler,
Atlara bindirdiler,
Kızım seni kahır eline gönderdiler,
Ağlar silinir silinir ağlar.'
'Manici basımısın
Cevahir taşımısın
Ayda bir mektup göndersem
Koynunda taşırmısın'
Serbest vezin denilince insanların aralarında hiç bağ olmayan ve birbirinden tamamen kopuk ve bütünlük arzetmeyen şiirlere verdiği isim akla geliyor.
Ancak sizin vermiş olduğunuz bu eserdeki serbest mısralar dahi hece ve kafiye örgüsü ile hece veznini aratmayacak derecede iyi organize edilmiş.
Kendi aralarındaki ahenk çok güzel oluşturulmuş ve serbest dizelerde bile göz ardı edilmeyecek derecede kafiye örgüsü kullanılmış ki zaten bence böyle de olması gerekiyor.
Bu tarz güzel olmuş. Şiir hikayeleştirilmiş.
Serbest vezin ile kendi arasında ahenk oluşturan dizeler şiirin hikayesini anlatıyor intibaı kazandırmış.
Başarılı bir çalışma olarak gördüm. Usta keliminiz gerçekten harika bir eser vermiş. Yüreğinize sağlık selam ve saygı ile
Seyit KILIÇ
________________________________________
Önce içimdeki fırtına :
*************************
Ey kalıp ! Ey ki ey !.. Gördün işte, nasıl da betonlaşmış çerçeven paramparça oluyor duygularla. Seneler senesi, aklımın kelime sandığından çıkarıp nakış nakış şiir diye dizmeye çalıştığım duygularımı, anılarımı, fikir ve düşüncelerimi kendince kendine benzetiyordun. Kendi çerçeven içine hapsolan can kuşum, duygu yağmurum; çelikleşmiş duvarlarına vuruyor da seni aşamıyordu. Demek ki, büyük şiir, kalıpların kalın duvarlarını aşan şiirdir. Demek ki, büyük şair kemâlat fırınından çıkardığı mısralarla sana, yani, kalıba da şekil verirmiş.'Tılsım ustası, üstün marifetlerin sırrına müştak' demişti dualarımı gönderirken hasretiyle yanıp tutuştuğum Hocam. Diyordu ki: 'Şair ne yaptığının yanısıra, niçin ve nasıl yaptığının ilmine muhtaç ve üstün marifetinin sırrına müştak, bir tılsım ustasıdır.(*)' Sonra Eklemişti :'Şiirde başlıca iki büyük unsur vardır: His ve fikir... Şiir, düşüncenin duygulaşması, duygunun da düşünceleşmesi şeklinde, bu iki unsurdan herbirinin öbürünü kendi nefsine irca etmek isteyişindeki mesud med ve cezirden doğar.'
Böyle demişti ustam, hamuru yoğuran dil..Değirmen taşlarının arasından geçip bizleri un misal eleyen o mükemmel yürek...'Şekil ve kalıp' birer araçtır. Aslolan öz'dür kabuk değil. Öz'ün gökleri dolduran söylemidir. Bunca şekil, bunca tarz, üslup, şema, tür...Ne derseniz deyin bunca çaba; hepsi hepsi öz'ün özüne yürüyüşümüzün öyküleridir, vasıtalarıdır. Asl'olan öz'deki hazine... Büyük şiir, özdeki zümrüt, inci pırlantadır ki, tüm vasıtaları gölgede bırakır. O öz'ü okurken kalıp, şekil, tarz; cümle araç ve gövdeler UNUTULUR gider, göremezsiniz bile... Işık geldiğinde karanlığın yok oluşu neyse, büyük şiir geldiğinde kalıbın, şeklin yok oluşu da odur işte.
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI diye isim verdiğimiz YENİ NEFES ALANLARI ortaya koyan hareketimizde, yeni nazım türlerimizde ve bıkmadan süren çabalarımızdaki arayış, herşey, hepsi 'büyük ve kalıcı şiiri, o öz'ün özünü yakalamak' içindir. Başka hiç bir şey değil..
Kalıplaşmış, yeniliğe hiç açık olmayan, her gün aynı pençereden aynı caddeye kendini ve dilini tekrar ede ede bakan göz; sen ağla, yan, üzül... Biz, o baktığımız pençereyi ve o baktığımız sokağı da sevdik; anılarımız, dizelerimiz var. Asla o pençereden seyrettiğimiz sokak'ı inkâr etmiyoruz. Suç o anılarımızla ıslanan sokakta değil ki. Suç, arayıştan mahrum benim-bizim gözlerimizdeydi... 'Kör göremiyorsa, suç güneşin mi?' Ne şehrin, ne caddenin ve ne o caddede-yollarda yol arayan insanlardaydı kabahat. Kusur-suç hep bende, benim göremeyen gözlerimdeydi. Sadece 7 renk, bir ufuk çizgisi ve altında kocaman bir dağ. Göze emir veren akıl kontağım çalışmıyordu ki, gözüm ufukları aşıp, yollar içinde yol bulup gül vuslatını yaşasaydım. Bir' de sonsuzu, yedi renkte milyar rengi kudret boyasıyla renklerin, atomların, hava zerreciklerinin boyanışını anlayabilseydim, farkına varabilseydim, şiirimin bütün bu arayıştan gülümseyeceğini...
**********************************
Sonra,'Ülkemin güzel çocuğu Hasan ve Ukde'
**********************************
Ata yurdunda kalmıştı bahçem, evim, ocağım. Taş ve beton bir şehrin, soğuk, şekilsiz, asık surat mimarlarının, kendi ruhsuz köklerine uygun çizgilerle diktiği gökdelenin tepesine yakın bir katında oturuyordum. Yeşili ve klorofili unutmuştum. Gül ve portakal çiçekleri çok uzağımdaydı. Kokularını duyamıyordum. Ruhuma sanalın ve medyanın gayr-ı millî havası pompalanır olmuştu. Oysa Atayurdundaki bahçemde kiraz, zerdali, dut, armut, ceviz vs.. çok çeşitli ağaçların ışıltılı türküsü vardı. Ayaklarıma değen toprağın içime düşürdüğü cemrelerle enerji motorlarım doluyordu. Bahçeme uzak değildi Kızılırmak. Ve o ırmağa koşan bir kaç çay ve dere. Hafta sonlarında, can arkadaşlarımla ırmak kenarında BULUŞMA'larımızın verdiği hazzı şimdi nasıl, nasıl aramam... Oturup ağla ey göz! Sızla, yan ve üzül ey yürek!..
Ozan Sentezi, BULUŞMA' da buluşturmuş bizleri be Hasan. Bak, gör; duy, işit.. Bu BULUŞMA' nın güzelliğinden şekil ve kalıp aklıma bile gelmiyor. 33 yıldır taşıdığım mühendislik diplomam iflâs etti de, çizdiğim şekil ve çizgiler, Ozan Sentezi'nin ifâde gücü karşısında kaybolup gittiler. Şimdi seni düşünüyorum Hasan. 'Ezildim, ufalandım be Hasan...Seni düşünmedeyim..Otuz yıl oldu seni görmeyeli.' Gel uzat elini Hasan, beni deli deli söyletme; oku-okuyalım bu koca yürekli ozanı. BULUŞMA' da buluşalım haydi !...
***************
Son söz :
Tebrikler, teşekkürler ve dualar gönderiyorum can kardeşime...
****************
(*)KISAKÜREK, Necip Fazıl-Çile Kitabından...
Mustafa CEYLAN
________________________________________
Bir zamanlar sevgiyle, dostlukla, insanlıkla dolu kirletilmemiş yüreklerin öyküsü.. Bu öyküye muhatap olan iki kapı komşusu, iki can ciğer kuzu sarması çocuğun çocukluktan ergenliğe ve nihayet yetkinliğe giden yolda içi boş şablonlarla biribirine düşman edilişinin, yüreklerine onlarca çizik atılışının öyküsü... Her çocuk gibi... Her çocuğun yaşadığı çocukluk anılarında olduğu gibi yaşanan güzellikler...Yoksul ama erdemli...Bahar'ların, kışların, uçurtmaların derinliğindeki gizemi algılayabilen çocuk yüreğinin sımsıcacık özüyle yaşanan yoksul ama paylaşan, hem ağlayıp hem coşan çocukluk..Ağlatırken en safi duyguların tatlılığında gülümseten hayat..
Güvercinlerin sadistçe vurulmadığı...Avuçlarda sevgiyle okşanıp beslendiği çocukluk...Özgürce uçuşan kuşların kaanatlarında yaşam hayallerinin kurulduğu...Gerçek anlamda dingin, sevecen yüreklerin yaşamı el yordamıyla öğrenmeye çalıştığı çocukluk...İçiyle dışının bir olduğu onurlu hayatların çocukluğu..Yediğiyle içtiğini..Acısıyla tatlısını paylaşan çocukluk... Varda da yokta da yanyana, gönül gönüle olan...Karanlığında, aydınlığında...Toy'unda, ağıtında bir olabilen çocukluk ; Bir gün geliyor ki,toza dumana bulanıyor...Dostça, sevgiyle sarılı kollar biribirinden -kendilerininde anlayamadığı , başka zamanların, başka kültürlerin başkaca söylemleriyle asla anlayamadıkları eylemlere dönüşen birer keskin kılıç oluyor...İçeriğini, dilini, dinini anlayamadığı söylemlerle bir an hayal dünyasının o keşfedilmemiş safi kıvrımlarında kendince yeni hayat ararlar, bulacakları sanrısıyla...Bilgilerin derinliksiz cüceliği bedenlerin gelişmiş körpeliğinde devleşiyor o an... Ve o bildik tuzaklar...İplerin görünmeyen ellerde olduğu, kardeşin kardeşe kalleşçe kırdırıldığı o günler..Kullanılan ve kullananlar..Kullanılanların al kanıyla beslenenlerin ortalığı kasıp kavurduğu yıllar..Genç...Gençlik..İdeoloji..Umut..Hayal, Düş ve Gelecek...Sahi mutluluk nerdeydi? Bunların hangisiyle kısa yoldan varılabilirdi hayal edilene...Hayal neydi, nasıldı? Öylesine temiz, saf yürekler ne bilsin hayalin gerçeğini yalanını...Ne bilsin kendi geleceğini,kendi hayalini kendi eliyle o gizli el' e , yukardan kukla oynatanlara teslim ettiğini... Ve bölünme başlar..Can alıcı kırılma noktası...Yiten umutlar, kararan hayatlar, sönen ocaklar, evlatsız analar- babalar..Anansız- babasız- yârsız evlatlar..Kayıp giden hayat, yitik yaşamlar...Olan bir kardeş kavgasından da öte; bir ülkenin, bir halkın, bütün değerleriyle varlık nedenine ihanet...Sağ duyu nerede..?Sağ duyunun arka cebe atıldığı hain yıllar..
Yüreklerinde sevgi, yaşamlarında barış hakimken zoraki düşman postuna büründürülen kardeşler.. İçi yanarken dışı yakan kardeşler..Ezilirken ezen, düşmanı yanlış yerde, yanlış noktada gören ve vuran kardeşler...Yaptıklarının aslında hiç de özlerindeki asıl olanı yansıtmadığını anlayarak kendinden kaçan, utanç dolu kardeşler; birgün utandıkları yüzleriyle aynaya bakarak kendilerini, yaptıklarını ve özde muhafaza ettiklerini sorgularlar...Üstün çıkan ÖZ olur...Yani sevgi..Yani kardeşlik..Yani barış ve yaşama aşkı, hayat...İşte o noktada kırılanlar yeniden onarılmaya, yaralar sarılmaya, sevi gülleri yeniden ve daha bir emekle karılmaya başlanıyor... Bir zaman yanında ki uzağı göremezken uzaktaki yakını görür olan çocuk...Bedelini en ağır şekliyle ödediği gençliğine yanarak zararın neresinden dönse kâr bilen çocuk..Utancını hayatın anlamlı ama acı bir deneyimi sayarak kirlettiği yüreiğini özenle ve bir daha kirletilmesine fırsat vermeme istenciyle temizliyor; sevgisine, dostluğuna, yüreğine sarılarak yeniden...Dostarı, sevdikleri artık avuçları içinde sımsıkı tutunuyor, güvercinleriyle birlikte.. Ve bilginin, kendini aşmanın yine kendi emeği, kendi özü ve kendi iradesiyle olanaklı olacağının anlaşılır dinginliği içinde döker yüreğini dizelerine; Bu sefer hayat daha bir yaşanılır, daha anlamlanır gözünde...
Değerli ozanım 'Ozan Sentezi', sözcüklerle ifademde yetersiz kaldığım - hele ki şu final dizeleriniz..! -
Halbuki gardaş
Derinimde seni seviyordum
Seve seve
Düşman görünüyordum.
Bir bilsen içimi
Kendi kendimi yiyordum
Gene de aradaki barikatları aşamıyor
Yanımdaki sana ulaşamıyordum
Otuz yıl görmedi Sentezi seni
Barikattan değil hayat nedeni
Dağ eyledim içimdeki sevdanı
Zaten hep hazırdık hatırlar mısın
Ukde yırtar oldu
İçimi gayri
Ezdim ufaladım
Suçumu gayri
Şimdi duy
Su gibi berrak
Kar gibi ak
Sevgilerim Hasan diye akacak..
Seni sevdim hep sevdim
Hep seveceğim
Gayrı aramıza hiç bir güç
Barikat sokamayacak
İnmeyecek sevgi adına dikilmiş bayrak
Yeşerecek bu toprak..... '
'
dizeleriniz karşısında saygıyla eğilip, yaşamdaki onurlu duruşunuza dayanak özünüzün yeni nesillerce de örnek alınmasını dilerim. Yeni Edebi Akım Gülce' mize böylesine derin, anlamlı, insancıl duygu ve düşüncelerin nakış gibi işlendiği şiirinizle..Yaşanmış bir hayatın edebi güzelliklerle yazıya aktarılmasından çok mutlandım, onur duydum şahsım ve grubumuz adına. Gerçeğin gül yapraklarında yeniden ve kalıcı bir şekilde hayat bulması..Bir dönemin iyi kötü yaşanmışlıklarıyla sorgulanması adına yazılan BULUŞMA türü şiirinizle yeni edebi akıma verdiğiniz destek ve ilgiye teşekkür ediyor, ' HOŞGELDİNİZ ' aramıza, Gülce' mize, diyorum..Başarılarınızın devamı dileklerimle dostça...
Refika Doğan
________________________________________
Hecede yansıtılan güzelliklerin serbest vezine de sirayet ettiğini görebilmek ne güzel. Bu açıdan öncelikle kutlayarak Değerli Sentezi ağabeyimizi... 'Şekil ve kalıp' birer araçtır. Aslolan öz'dür kabuk değil. Öz'ün gökleri dolduran söylemidir. ' ..demiş Değerli Ceylan, güzel de söylemiş. Hiç şüphesiz bir geleneğin devamını sarsmadan ortaya farklılıklar koyabilmek, yeni bir akıma öncülük etmek ve ses getirmek her yüreğin sevdâsı ve harcı değildir. Fakat yenilikçi olabilmek kadar geleneklerimizden ve artık ayrılmaz birer parçamız hâline gelen klasik hece-aruz şiirlerimizden de tamamıyla kopmamak, her hâlukarda yazmaya devam etmek gerek diye düşünüyorum. teşekkür ve saygı ile
Nuray ALPER
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
ZÜBEYDE GÖKBULUT-İnsana Dair - Gülce /Buluşma
RefikaDogan
0
762
12/09/2011, 23:46
Son Mesaj
:
RefikaDogan
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder