SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
DOĞRU YAZALIM DOĞRU KONUŞALIM
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
11/09/2011, 00:51
DOĞRU YAZALIM
DOĞRU KONUŞALIM
Peremeci, peremecilik, duayen, iade etmek, işte, abi yaa, inanılmaz, inanmıyorum, cep to cep üzerine.
Peremeci
Meslek adları söz varlığımızda önemli bir yer tutar. Sosyal hayattaki değişiklikleri, tarihî dönemler arasındaki gelişmeyi, ilerlemeyi yansıtan meslek adlarının pek çoğu bugün unutulmuş ve kullanımdan düşmüştür. Ancak bu eski meslek adlarının çevresinde gelişen birtakım tarihî, kültürel varlıklar o yılların bir hatırası olarak canlılığını korumuştur. Derlediğim pek çok eski meslek adlarından biri de peremeci’dir. Türkçe Sözlük, bu kelimeye karşılık olarak “Pereme kullanan veya yapan kimse” karşılığını verir. Bu kaynak, pereme’yi ise “Gondola benzeyen bir kayık” olarak tanımlar. Bu açıklamalarda söz konusu kayığı kullanan, sevk ve idare edene peremeci denmesi doğrudur. Ancak onu yapana peremeci denip denmediği hakkında kesin bir bilgimiz yoktur. Yalnızca bu meslek kolunun Tersâne-i Âmire ile ilgisi olduğu bilinmektedir. Sözlüğe peremecilik maddesinin de eklenmesi gerektiğini belirttikten sonra asıl söylemek istediğim konuya, bu başlık altında eski meslek adını neden ele aldığıma döneyim.
Bazı belediyeler sessiz sedasız, sokak adlarını değiştiriyorlar. Belediye teşkilâtı olan pek çok yerleşim yerinde, bazı büyük şehirlerde bu uygulamaya zaman zaman tanık oluyoruz. Belediye yetkilileri kendi anlayışlarına, kendi değerlendirişlerine hatta siyasî eğilimlerine göre yeni adlar buluyorlar. Değiştirilen adın bir olayı, bir geleneği veya herhangi bir tarihî olayı yansıtıp yansıtmadığı düşünülmüyor; bir bilene sorulması gereği de duyulmuyor. Birtakım sanat değeri olan binalara yıkık ve harabe de olsa dokunulmuyor ama o derece tarihî değeri olan ve bir hatırayı saklayan sokak adı, cadde, meydan veya semt adı değiştirilebiliyor. Anlaşılan bu olumsuz duruma karşı bir yaptırım da yok. Bu hususu gündeme getirmek, Türk aydınının dikkatini bu konu üzerine çekmek için “Peremeci Sokağı”nı örnek olarak seçtim.
Peremeci kelimesini araştırırken 1943’te Refik Halid Karay tarafından yazılmış bir yazı okumuştum. (TAN, 6 Mayıs 1943) Yazı, eski sokak adlarına, semt ve cadde adlarına ne kadar önem verildiğini, bu hatıra üzerinde ne kadar titizlikle durulduğunu göstermesi açısından ilginçti. İmlâsını koruyarak yazının ilgili bölümünü aktaralım.
“Dün tepebaşında gözüme yukarıdaki levha ilişti: (Piremeci Sokağı)... Tuhaf şey! Demek pireme diye bir kelime ve piremecilik adında bir sanat var... Yahut varmış. Acaba ne ola? Deniz içinde yaşadıkları halde denizin mahiyetini bilmeyen balıklar gibi İstanbul içinde kaldırım tepip sokak adlarının mânalarını öğrenmemeği mesleğime ve dil merakıma yakıştıramadım. Eve döner dönmez kitaplara sarıldım. Yazık ki lûgatlerimiz henüz bizi kolayca aydınlatacak mükemmeliyette değil. ‘Pireme’ diye bir şey yok. Yalnız üstünde ‘insanın kanını emmekle geçinen maruf küçük haşere’ diye ‘pire’yi tarif ediyorlar. Ümidimi kesmek üzere iken Naci Lûgati’nde şöyle bir kelimeye rastladım: Perama=(Rumcadan) ‘iki kürekli yani bir çifteli ağır kayık’ XX. asır Larousse’unu da açarsanız ‘perame’ kelimesinde iki yelkenli, Türk bayrağı taşıyan iri boy bir gemi resmile karşılaşırsınız. Tarifi de bu: Bordası çok kavisli, ön ve kıç tarafları yüksek, yakın sahillerde işlemeğe mahsus bir Türk teknesi”
Acaba pireme-piremeci sözü perama adının dilde değişmesinden mi meydana çıkmıştır? (İstanbul Rehberi)’nde 6 tane sandalcı sokağı bulunuşuna göre bir tane de ‘piremeci’ olabilir.....”
Makale birkaç cümleyle sona eriyor. Yazıda sözü edilen Tepebaşı’ndaki Piremeci Sokağı’nın varlığını sürdürüp sürdürmediğini bilmiyorum. Umarım ki bu ad, sokağın başında ve sonunda çakılı durur ve o sokakta bir zamanlar peremecilerin ikamet ettiğine dair hatıra yaşatılır. Keşke bu tür sokak adları hakkında birkaç satır da bilgi verilse, açıklamalar pirinç levha üzerine kazınsa ve duvara asılsa diye içimden geçiyor.
Refik Halid Karay bu kelimeyi piremeci, Türkçe Sözlük ise peremeci diye almış. Bu meslek adının dayandığı pereme İzmir’de inşa edilirmiş ve genel olarak yük ve hayvan taşımacılığında kullanılırmış. 13 metre boyundaymış. Galiba tarihi çok eskilere, Bizans dönemine kadar iniyor.
Eski vergi kayıtlarında bir de peremeciyan (peremeciler) sözü geçtiğini burada hatırlatalım.
Pereme kelimesi, Osmanlı Bahriye Teşkilâtı XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire adlı kitapta, at taşımak için özel olarak yapılmış gemi ve kayıklardan söz edilirken “pereme-i esb-i Üsküdar” sözünde geçiyor. Kitapta ayrıca peremeciler diye bir madde de yer almakta ve burada da şu bilgiler verilmektedir:
“Peremeciler: İstanbul’da iskeleler arası nakliyatını temin eden vasıtalar pereme, kayık ve mavnalar olup işletmeleri peremeci, kayıkçı ve mavnacı esnafına ait idi:
XVII. yüzyılın ikinci yarısında peremeci esnafının faaliyet gösterdiği iskele sayısı 17-19 olduğu görülmektedir. Bu iskelelere tâbi peremeciler, her sene donanma hizmetinde kürek çekmek üzere 110 kürekçiyi ocaklık olarak vermek mecburiyetinde idiler. Ancak her zaman 110 kürekçinin teslim edilmediği hatta 1677 senesine doğru, miktarın hayli azalarak 50 kürekçiye kadar düştüğü tespit edilmektedir.”
Bu kaynaktan başka peremeciler hakkında Osmanlı Türkleri Devrinde İstanbul’da Kayıkçılık ve Kayık İşletmeciliği adlı makalede de bilgi bulunmaktadır.
Kayığın çeşitleri: Altı kürek kaba pereme, altı kürek pereme, altı kürek yılandili pereme, dört kürek kaba pereme, dört kürek pereme, dört kürek yılandili pereme, yalnız kürek pereme. Peremenin çeşitleri hakkında Yaşar Yücel tarafından yayımlanan ve aşağıda adı verilen kitapta da bilgiler vardır. Konu ile ilgili daha başka kaynaklar da var. Sözü uzatmayalım. Görüldüğü gibi bir sokak adı diyerek meseleye bakıp geçmeyelim. Bugün unutulup giden bir adın arkasında dönemin uygarlığı yatıyor. Onun hakkında geniş bir yayın var. Anlamsız bulunarak yerinden sökülüp atılamayacak bu tür yüzlerce söz var dilimizde. Bu adlar günümüz insanının insafına terk edilmemeli. Umarım ki Peremeci veya Piremeci Sokağı’nın adı da bir ilgisizliğe kurban gitmemiştir.
Konuyu bu kadar uzun tutmaktaki amacım, şehir kültürünün gereklerine, inceliklerine önem vermek; verilen her adın bir anlamı, bir hatırası olduğuna dikkat çekmek; belediye yetkililerinin her şehirde, her ilçede sokak, cadde, park, semt adlarını keyfî olarak değiştirmelerine engel olmak ve bunun için gerekirse yasal bir düzenleme getirilmesini kamuoyuna sunmaktır.
Duayen
TGRT spikeri 02.05.2000 tarihinde sabahleyin 8.30’da Muazzez Abacı ile Muazzez Ersoy’un birlikte sahneye çıktıklarından, şarkı söylediklerinden söz ederken birkaç kez duayen kelimesini kullandı. “Kıdem bakımından başta gelen, bir meslekte yaşça ve kıdemce ileri olan kimse” anlamındaki bu Fransızca kökenli kelime bu ara sık sık kullanılmaya başlandı. Sanat dünyamızın iki ünlü kişisi veya tanınmış, ad yapmış iki kişisi gibi çeşitli anlatımlar varken spiker, toplumumuzun pek çoğunun anlamını bilmediği duayen sözünü kullanıyor. Bu söz doğrudan “kıdemli” kelimesiyle de karşılanabilir. Türk cumhuriyetlerinde bu tür kıdemli, tanınmış kimseler için aksakal sözü kullanılıyor. Biz de ünlü, tanınmış Türk erkeklerini aksakal sözü ile niteleyebiliriz.
İade etmek
İade etmek sözü için vaktiyle geri vermek önerilmişti. Geri vermek dilde giderek yaygınlaşırken bir de iki sözün karması geri iade etmek çıktı. Kültürlü ve belli bir düzeye gelmiş pek çok kişiden geri iade etmek sözünü duydukça bunun dilde taban bulduğu düşüncesi akla geliyor. Bu durumu tespit ettikten sonra biz gene de şu öneride bulunalım: Ya iade edelim veya geri verelim, geri iade etmeyelim.
İşte
Özellikle genç kuşak işte kelimesini çok kullanıyor. Aranılan bir nesneyi ilk gören işte diye işaret eder. Anlatılan bir şeyin ardından sonuç bildirmek söz konusu olduğunda genellikle cümle başında “işte” kullanılır: İşte başımıza gelenler. Genel olarak belirttiğimiz bu durumlarda dilde yer etmiş olan bu kelimenin âdeta bir cümle açıcı söz olarak yani gibi söz başında gelişigüzel kullanılması dinleyenleri rahatsız ediyor.
Abi yaa
İşte gibi hitap amacıyla sık sık kullanılan bir söz de abi yaa. Dizi filmlerde, eğlence programlarında geçen bu söyleyiş özellikle gençlerin dilinden düşmüyor. Kızlar da birbirlerine abi yaa ile hitap edebilmekte. Yadırganan husus ise, birbirleriyle arkadaş olmayan, aralarında samimiyet bulunmayan kimselerin de bu sözü kullanmasıdır. Bu, televizyonun pek çok nimetleri, olumlu katkıları yanında dilimizde yaptığı yıkıma bir örnek olarak verilebilir. Ağabey olmuş abi, ağabeyciğim ise abicim.
İnanılmaz, inanmıyorum
Bu arada gene televizyonlar aracılığı ile halkın diline düşen ve ulu orta kullanılan, sahi mi, doğru mu, ciddî misin gibi pek çok söz yerine geçen inanmıyorum’u da hatırlatalım. Kökü aynı ancak çekimleri farklı, çok değişik yapılarda görülen inanmak fiili “inanç” kavramı dışında inanamazsın, inanılmaz biçimlerinde sık geçiyor. BRT’nin Hayat Güzeldir adlı programında (16.05.1999, saat 15.12) Sunucu İclâl Aydın’ın, “İnanılmaz, inanılmaz yoğun çalışıyoruz.” biçimindeki cümlesi her hâlde vurgulamak istediğimiz konuyu anlatmaya yeter. Bu durum, az sözle çok şey ifade etme anlayışının belki bir sonucu. Duyguların, düşüncelerin geniş söz varlığı ile ifadesini engelleyen bu durumun olumlu bir gidiş olmadığını burada belirtmek gerekir. Zaten az okuyoruz, kelime dağarcığımız dar. Bir de yani, işte, inanmıyorum gibi birkaç söz arasına sıkışıp kalmayalım.
Cep to cep
Cep, bilinen anlamları dışında “Trafiğin akışına engel olmayacak biçimde araçların yanaşmasını sağlayan, yaya kaldırımlarından alınmış bölüm.” anlamında da kullanılır. Son birkaç yıl içindeyse cep, cep telefonunun kısa adı oldu. Özelleştirmenin ardından telefonlarda rekabet başladı ve reklâm yapma gereği duyuldu. Bunların hepsi güzel de koskoca firmanın cep to cep diye reklâm vermesi tuhaf ve yakışıksız. Cepten cebe sözüne ne oldu? Türkçeyi bu kadar yozlaştırmaya, fakir göstermeye hakkınız yok. İngilizce to kelimesini katmakla ne amaç güdüyorsunuz? To size çağdaşlık, uygarlık görüntüsü mü veriyor? Daha önce benzeri başka reklâmlar da yapıldı. Bunlardan birini Aysel Ceyhun Türk Dili dergisinde dile getirdi. Anlaşılan bu gibi yozlaşmaları, benzeri saçmalıkları daha çok göreceğiz.
Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder