SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Edip Cansever Şiirinde Varolma Biçimleri / Devrim Dirlikyapan
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
20/05/2015, 13:56
Edip Cansever Şiirinde Varolma Biçimleri / Devrim Dirlikyapan
Edip Cansever’in dramatik monologları da modern insanın bölünmüşlüğü ve çelişkileri üzerine kuruludur. Umutsuzlar Parkı’nın birbirlerinden ayırt edilemeyen bireyleri, gündelik yaşamın gerektirdiği davranışlar ile kendi istedikleri yaşam biçimi arasında kalarak sürekli bir sıkıntı içinde yaşarlar.
29.05.2013 8:43 3249 kez okundu.
Modern Türkçe şiirin en yenilikçi ve üretken şairlerinden biri olan Edip Cansever (1928-1986), şiirlerini iki önemli çizgide sürdürmüştür. Şairin
Yerçekimli Karanfil
(1957),
Petrol
(1959),
Kirli Ağustos
(1970),
Sonrası Kalır
(1974),
Sevda ile Sevgi
(1977),
Şairin Seyir Defteri
(1980), “Eylülün Sesiyle” (1981, Toplu Şiirleri
Yeniden
’in içinde) ve
İlkyaz Şikâyetçileri
(1982) adlı kitaplarında yer alan kısa şiirlerinde, çoğunlukla, lirik bir dili tercih ederek yaşanan anları şiirleştirdiği dikkat çeker. Uzun şiirlerin öne çıktığı veya uzun bir şiirin bölümlerinden oluşan
Umutsuzlar Parkı
(1958),
Nerde Antigone
(1961),
Tragedyalar
(1964),
Çağrılmayan Yakup
(1969),
Ben Ruhi Bey Nasılım
(1976),
Bezik Oynayan Kadınlar
(1982) ve
Oteller Kenti
(1985) adlı kitaplarında ise şair belli varoluşsal sorunsallar üzerinde durmuş, birçok özgün karakter yaratarak dramanın olanaklarından yararlanan bir anlatımı benimsemiştir.
Bu çalışma(m)da (
Ölümü Gömdüm, Geliyorum: Edip Cansever Şiirinde Varolma Biçimleri,
Metis Yayınları, 2013. Sayfa, 203-09)
Cansever’in uzun şiirlerinin yoğunlukta olduğu kitapları, çözümleyici bir yaklaşımla incelenmiş ve dramatik monolog türü içinde değerlendirilmiştir.
Bir veya daha fazla karakterin anlatısına dayanan dramatik monolog, en yetkin örneklerini Victoria dönemi İngiliz şairlerinden Robert Browning’in (1812-1889) verdiği, T. S. Eliot (1888-1965) ve Ezra Pound (1885-1972) gibi şairlerce geliştirilen bir şiir türüdür. Eliot’a göre bir dramatik monologda üç ses bulunur. Bunlar, şairin kendi sesini temsil eden birinci ses, başkalarına seslendiği ikinci ses ve bir karakterin ya da karakterlerin ağzından konuştuğu üçüncü sestir.
Edip Cansever’in hem Eliot’tan etkilenerek hem de çoksesli bir şiire ulaşmak amacıyla benimsediği bu tür, öncelikle onun dünyaya bakışıyla örtüşmektedir. Modern dünyada insanın gündelik edimlerini yerine getirirken kılıktan kılığa girdiğini, çeşitli rollere bölündüğünü düşünen Cansever, hep birilerine ya da bir şeylere uyum göstererek yaşadığımızı, bunun sonucunda ise giderek kişiliğimizi yitirdiğimizi vurgular (“Şiiri Bölmek” 126). Cansever’e göre, şiiri anlatıcılara bölmek, yani dramatik bir şiire yönelmek, bu bölünmüş bireyin şiirde hakkıyla temsil edilmesini sağlar.
Dramatik monolog, antik dönem tragedyalarındaki kahramanların içinde bulundukları çelişkiyi miras alır. Modern dramatik şiir tragedyadan doğmuştur. Tragedya ise, Sevda Şener’in de belirttiği gibi, “bir çelişkiler sanatı”dır (Şener,
Yaşamın Kırılma
… 104).
Tragedyalardaki çelişki, karakterler arasında bir çatışma olarak yaşandığı gibi, bir karakterin kendi içinde yaşadığı ikilemi de ifade eder. Antigone hem cesur hem çaresizdir; bir yandan Kreon’un emirlerine karşı çıkarak büyük bir cesaret gösterir, diğer yandan tanrıların belirlediği yazgıya boyun eğerek çaresiz bir şekilde ölümünü kabullenir. Benzer şekilde hem isyancı hem tutucudur; Kreon’a başkaldırmasının nedeni, kardeşinin cenaze töreniyle ilgili olarak kralın tanrısal yasaların öngördüğü şekilde davranmamasıdır; bu haliyle, bir isyancı da olsa, Kreon’dan daha muhafazakâr bir tutum sergiler. Modern çağın insanı ise tragedyalarda çizilen karakterlerden çok daha bölünmüş durumdadır. Yalnızca bir ikilem içinde değil birçok varoluş biçimiyle karşı karşıyadır.
Bu biçimler, tragedyalarda olduğu gibi her zaman birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilemez. Eliot’ın ve Cansever’in şiirlerinde zaman zaman anlatıcıların seslerinin birbirine girmesini de bu açıdan değerlendirmek gerekir. Eliot’ın en önemli dramatik monologlarından biri sayılan
Çorak Ülke
, büyük kentlerde yaşayan modern insanın parçalanmışlığı üzerine kuruludur. Kendini Teiresias olarak tanıtan bir karakter, iki hayat arasında bocalar durur: “Ben T[ei]resias, iki hayat arası bocalayan, kör, / Pörsük dişi memeli yaşlı adam” (Eliot,
Çorak Ülke
50). Bu dizelerde de görüldüğü gibi, karakterin cinsiyeti bile çelişkilerle ifade edilir; hem dişi memeli hem yaşlı adamdır.
Çorak Ülke
’de bir karakterin cinsiyetini ayıramadığımız gibi, bazen onu başka bir karakterden ayırmamız da güçleşir. C. M. Bowra’nın
Çorak Ülke
üzerine bir yazısında belirttiği gibi, şiirde “[g]örüntü görüntüye, karakter karaktere karışır” (180).
Sylvia Plath’ın başarılı dramatik monologlar arasında sayılan
Üç Kadın
adlı yapıtı da çelişkilere ve bölünmüşlüğe odaklanır. Plath bu kitabında anne olmanın yarattığı etkiyi anlatabilmek için şiiri üç sese böler. “Birinci Ses” başlarda korkunç bir fırtına olarak gördüğü gebeliğinden yakınır, ancak oğlunu kollarına aldığında bütün bebeklerin dünyaya dökülen mucizeler olduğunu düşünür; ölü esmerlik, anne olunca “süt ırmağı”na dönüşmüştür (42). “İkinci Ses” sürekli düşük yapan bir “anne”dir; çocuk doğuramaz ama “cesetler yarat[ır]” (35). “Üçüncü Ses” bakamayacağı bebeğini doğumevinde bırakmak zorunda kalır, ama dışarı çıktığında “taburcu edilen bir yara[dır]” artık; anne çocuğu bırakır, hastane yarayı doğurur (47). Sylvia Plath’ın çocuklarına bakmak ile iyi bir entelektüel olmak arasında gidip gelen ve sonunda intiharla noktalanan yaşamı dikkate alındığında, üç sesin toplamından ortaya çıkan çelişkiler daha iyi anlaşılır.
Edip Cansever’in dramatik monologları da modern insanın bölünmüşlüğü ve çelişkileri üzerine kuruludur.
Umutsuzlar Parkı
’nın birbirlerinden ayırt edilemeyen bireyleri, gündelik yaşamın gerektirdiği davranışlar ile kendi istedikleri yaşam biçimi arasında kalarak sürekli bir sıkıntı içinde yaşarlar. Toplumsal rollerin dayatması, evlerinde bile kendileri olmalarına engel olur. Ev dışarısı, dışarısı da ev gibidir. Bir yandan evi sırtlarından atıp dışarı çıkar, diğer yandan dışarıda bile dört duvar arasında kalırlar.
Tragedyalar
’ın en önemli karakterlerinden biri olan Stepan ise başkaları tarafından biçimlendirilmiş bir mutluluğu yaşamamakta direnir. “İçkiyle aşıyorum, içkiyle çözüyorum bu cehennemi” (177) diyerek kendisini alkolde var eder. Ancak alkol kendi cehennemiyle birlikte gelir (206).
Tragedyalar
’da karakterlerin varoluşlarını tanımlayan “alkol biçiminde olmak”, başlı başına bir çelişkinin ifadesidir.
Çağrılmayan Yakup
’ta ilk şiirin anlatıcısı hem Yakup hem Yusuf’tur. Pesüs’ün anlatıcısı ise donmuş bir dünyada “bir pesüs gibi ağırdan yan[ar]” (244). Karakterlerin çoğu, bir yandan kendilerine başka biriymiş gibi dışarıdan bakar, bir yandan da boyun eğme ve direnme arasında gidip gelirler.
Ben Ruhi Bey Nasılım
kitabının baş karakteri Ruhi Bey ise kendisini gerçekleştirmesine engel olan geçmişini benliğinden ayırır, bir “ölü” olarak gördüğü bu parçaya bir cenaze töreni düzenler. Mesleği yaşamın sonuyla ilgili olan Cenaze Kaldırıcısı’nın adı, yaşamın başlangıcını simgeleyen Adem’dir. Kitabın temel çelişkisi, modern insanın ölümünü de yaşamını da kendi içinde taşıdığına ilişkindir.
Bezik Oynayan Kadınlar
’da Seniha, bir yandan fahişeliğe çok uygun olduğunu düşünür, diğer yandan ne sevgisini ne de tenini kimseye veremediğini söyler. Cemile ise büyük olasılıkla uydurmuş olduğu anılarını unutamamaktan yakınır. Cemal’in kendini yaşlı bir çocuk olarak görmesi, gerektiği gibi yaşamadığını gösteren bir çelişkidir. Karakterlerin yaşadığı evin kapısı sık sık çalınır, ama gelen “yok”tur.
Oteller Kenti
’ndeki karakterler de hep bir çelişki ve bölünmüşlük içindedir. Metrdotel, ne erkek ne de kadın olamamasından kaynaklanan bir ikilem içindedir ve neden iki kişi olduğunu sorgular (358). Tenis Öğretmeni, “Gül içinde bir sümbülün iç çekişi”dir (383). Bayan Sara’da ise her şey ayrı ayrı yaşamaktadır: “Her şey ikiydi sanki – ben bile –” (380).
Edip Cansever’de hem kendi içlerinde çelişkiye düşen, hem de çevreleriyle çatışma içinde olan karakterler, Browning’in ya da Eliot’ın bazı şiirlerinde olduğu gibi tarihsel metinlerden ya da mitolojik öykülerden değil, İstanbul’un kamusal mekânlarından seçilirler. Toplumsal yaşama uyum sağlayamayan ve kendilerine yabancılaşmış durumda olan bu karakterler, çoğunlukla toplumun en marjinal kısmında yer alırlar. Örneğin, Stepan ve Vartuhi eşcinsel, Diran iktidarsız, Genelev Kadını mazoşist, Ruhi Bey sadist, Seniha ve Ester fahişe, Metrdotel aseksüeldir. Hemen hemen çoğu alkolik, asosyal ve İstanbul’un azınlıklarındandır. Birçoğu, gerek fiziksel özellikleri gerekse toplumsal konumları ya da meslekleri itibariyle şairden farklılığı kolayca ayırt edilebilen karakterlerdir.
Dramatik monologlarda okur ile anlatıcı ve anlatıcı ile şair arasında bir mesafenin bulunması önemlidir. Anlatıcının sesinin şairin sesiyle karışmaması gerekir. Edip Cansever karakterlerini marjinal insanlardan seçerek hem okur ile anlatıcı hem de anlatıcı ile şair arasına temel bir mesafe koyar. Ancak, zaman zaman bu şiirlerde şairin varlığını da duyumsarız. Cansever bir söyleşisinde
Umutsuzlar Parkı
’nın “bağlantılarını yitirmiş insanlara yanıtlar hazırl[adığını]”, bunu da “onlara karşı çıkarak değil, aynı durum içinde onlara katılarak” yaptığını söyler (“
Umutsuzlar Parkı
’nda Bir Umutlu...” 187).
Umutsuzlar Parkı
ve
Nerde Antigone
kitaplarında anlatıcılar birbirlerinden net bir şekilde ayrılmadığı için şair de onlar arasında biridir.
Umutsuzlar Parkı
’nda şairin sesini ayırt etmek güçtür.
Nerde Antigone
’de ise “Ne çıkar siz bizi anlamasanız da” gibi dizelerle sanki dönemin eleştirmenlerince yazdıkları anlaşılmayan bir şairin sesi vardır.
Tragedyalar
’la birlikte karakterlerin adları ve özellikleriyle şiirde daha net bir şekilde yer aldıkları görülür. Ancak, kitabın son bölümlerinde üst anlatıcının sesi ile Armenak’ın sesi birbirine girer.
Ben Ruhi Bey Nasılım
’da “Acaba” başlıklı bölümün anlatıcısı, şiirle ilgili ipuçları veren şairin sesidir.
Bezik Oynayan Kadınlar
’da ise şairin şairi olarak Ester ortaya çıkar.
Oteller Kenti
’nde ise “Hoparlördeki Ses”, anlatıcıların sözlerinin arasına girerek kimi yorumlarda bulunur. Ancak, bu sesi karakterler değil, yalnızca okur duyar.
Cansever’in “İnsan anlatan bir yaratıktır. [….] Benim için şiir bir anlatma yoludur. İletmek istediğim özdür beni uzun yazmaya zorlayan” şeklindeki sözleri (“Günümüzde Türk Şiiri Üstüne…” 353), dramatik monoloğun başka bir karakteristiği olan anlatıya dayanması özelliğini ortaya koyar. Anlatı, dramatik monoloğa ilişkin kuramsal çalışmaların çoğunda bu türün temelleri arasında sayılsa da, şiirde yer alan karakterlerden söz edilirken anlatıcı yerine “konuşmacı” (
speaker
) teriminin tercih edildiği görülür.
Bunun nedeni, Browning’in monologları başta olmak üzere, dramatik monologların bir kısmında birine ya da birilerine “seslenme” eğiliminin varolmasından veya şiirde bir dinleyicinin var sayılmasından olsa gerektir. Dramatik monologlar, birilerine açık bir şekilde seslensin ya da seslenmesin, bir konuşma ritmi yaratırlar ve bunu farklı şekillerde sürdürmeye çalışırlar. Konuşma ritmi, Edip Cansever şiirinin de belirgin özelliklerinden biridir ve onun şiirine Garip akımından taşınan belki de tek özelliktir. Ancak, dramatik monologların sahnelenmek için yazılmadığı göz ardı edilmemelidir. Browning de Eliot da sahnelenmek üzere oyunlar yazmışlar, ama dramatik monologlarını bunlardan ayrı tutmuşlardır. Hatta Browning’in dramatik monologları ne kadar başarılıysa, oyunları da bir o kadar başarısız bulunmuştur (“Browning, Robert” 21).
Edip Cansever ise zaman zaman oyun yazmak istese de bundan hemen vazgeçtiğini, şiir varken buna gerek olmadığını söyler (“Yaşam Öyküsü” 25). O halde dramatik monolog, bir konuşma ritmine sahip olsa da, sahnelenmek üzere yazılmayan ve anlatıya dayanan bir tür olduğu için, bu şiirlerde söz alan karakterlere, bu kitapta da yapıldığı gibi, konuşmacı yerine anlatıcı demek daha doğru olacaktır.
Hem Browning’in ve Eliot’ın hem de Cansever’in dramatik monologlarında mitolojik göndermelere sık rastlanır. Ancak, Cansever’in şiirinde mitolojik öğe bir karakter olarak değil bir imge olarak vardır. Bunların en önemlisi Phoenix’tir. 500 yılda bir kendini ateşe atan ve küllerinden yeniden doğarak kendini yenileyen Anka kuşu olan Phoenix, Cansever’in neredeyse bütün dramatik monologlarının temelinde yatar.
Umutsuzlar Parkı
’ndaki anlatıcılardan biri, “bir yığın ölüden” gelmiştir. Benzer şekilde
Tragedyalar
’ın Stepan’ı da “bir ölü gömme töreninden doğmuş”tur. Yine
Tragedyalar
’da Lusin’in çirkinliği aşmak için onun içine düşmek gerektiğini düşünmesi ve Diran’ın “Unutulmuş bir erkekliğin / Acısından oluşan bir Anka”ya (166) benzetilmesi, Phoenix’i yeniden üreten imgelerin başında gelir.
Çağrılmayan Yakup
’ta yer alan bir anlatıcı, “düzlük”le savaşır ve her defasında “yeniden” yenilir.
Ben Ruhi Bey Nasılım
’da ise ilk kez bir karakter ölülerini “yangın”la gömmeyi başarır ve yeniden doğumun mutlu sürecini yaşar.
Bezik Oynayan Kadınlar
’da Cemile, yaşadığı yeri “yok oluşumdan doğan kent” (193) şeklinde tanımlar. Ester ise yeni başlangıçlara dikkat çeker.
Oteller Kenti
’nde yer alan Bayan Sara’nın küllerinden ise ilk kez kendisi değil bir başkası, Tenis Öğretmeni doğar. “Hoparlördeki Ses”, “Geldiler işte. Meydan ateşinden, külden geldiler. Yaratırken yaratılmaktan geldiler” der (412).
Böylece Cansever’in ilk dramatik monologlarında yalnızca bir ayrıntı gibi duran Phoenix, yaşamın sürekliliğine işaret eden bir anlam kazanır. Edip Cansever’de dramatik monoloğun Phoenix’in evrimi üzerine kurulu olduğu söylenebilir. Her kitapla birlikte yeniden üretilen Phoenix, yaşamın acımasız çelişkileri içinde tekrar tekrar küllenir. Her kül oluşta ise başka anlatıcılara bölünerek yeniden doğar.
Edip Cansever’in dramatik monologları ile Eliot’ın şiirleri arasındaki en önemli farklardan biri de insanlara sunulan çareye ilişkindir.
Çorak Ülke
, bir çözümsüzlük durumunu tekrar etse de, Eliot’ın sonraki şiirlerinin çoğunda modern insanın mutsuzluğunun temelinde yatan nedenin inançsızlık olduğuna dair bir düşünce açığa çıkar.
Örneğin, Türkçeye “The Rock’dan Korolar” (“The Rock”) başlığıyla çevrilen şiirinde insanların tanrıyı ve kiliseyi yadsımaları, bunun yerine parayı ve iktidar hırsını koymaları eleştirilir (
Çorak Ülke
111). Eliot’ta karakterlerin, yaşadıkları ikilemlerden inançlarıyla kurtulabileceği sezdirilir. Onun şiirinde çare öte dünyadadır. Cansever’in şiirlerinde ise çare, zaman zaman belirsiz bir şekilde yer alsa da, Phoenix imgesindedir.
Cansever’in şiirinde insanın yaşadığı çelişkiler kendini kül etmesine neden olur, ancak o, bu küllerden yeniden doğar. Bu açıdan Cansever’in şiiri Eliot’ın şiirinden daha trajik bir alanda seyreder.
İnsanın trajedisi cennete kavuştuğunda bitmeyecek, insan kül olmayı ve küllerinden doğmayı sürdürecektir.
(Ölümü Gömdüm, Geliyorum: Edip Cansever Şiirinde Varolma Biçimleri
,
Metis Yayınları, 2013
.
Sayfa, 203-09)
Gerçekedebiyat.com
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2023
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder