• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
EYYUB PEYGAMBER (Gülce Bahçe)
Dışarıda ali_gozutok
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesaj Sayısı: 248
Konu Sayısı: 222
 
#1
03/10/2011, 19:31 (Bu mesajı son düzenleyen: 03/10/2011, 19:35 ali_gozutok.)
EYYUB PEYGAMBER (Gülce Bahçe)

Fanilik çölünün yolcusu,
Her türlü belânın,
Çile hanesi!
Üzüntü kalbinin hazinesi,
Kırık kalplerin,
Kaza ve kaderi!
Lut a.s nin torunu,
Mus’un oğlu,
Eyyub aleyhisselâm.

Ey, en çilekeş halka,
EY, sabrın timsali,
HeY, Yüceler Yücesinin, en sadık kulu,
YakUb a.s. mın damadı,
EyyuB Aleyhisselâm!..

Tek Allah’a inanan,
Hak dinin cefa yolcusu.
Eyyub Aleyhisselâm!
Ona, ve…..
Ve tüm peygamberlere selâm olsun.

EYYUB A.S. ÇİLESİ

O boylu poslu,
Saçları kıvır kıvır,
Güzel mi güzel,
Geniş göğüslü ve de,
Kalın bacaklı.
İri göz, doğru sözlü.
Hem yakışıklı,
Güçlü kuvvetli insan,
O bir peygamber.

O idi, naz ve niyaza boğulan,
Rahatlık bağının sakini,
Deve, sığır merkep at,
Servet desen kat be kat.

Sürü, sürü koyunu,
Her sürünün çobanı,
Bağ bahçelik her yanı…
Kalabalık ev halkı,

On üç oğul sahibi,
Her biri ya sultan,
Ya hükümdar!..

Bir eli yağda,
Bir eli balda,
Alnı secdede, dili duada…
Peygamberler zincirinde,
Nurdan bir halka!

Aşk uğruna canını, canana veren aşık,
Zilletin girdabında, ilelebet kalmaz ki,
Yüce makamlarına, yükselir ışık ışık,
Sabreder her belâya, şikayetçi olmaz ki.

İbrahim
Dinine mensup,
Yakup peygamber ile,
Aynı anda peygamber olan!
Halim selim, uslu mu uslu hem de,
Çok namuslu, fakir babası, eli açık.
Konuk sever, sofrasında misafir
Eksik olmaz!
O,
misafirsiz, sofralara oturmaz.
Yedirir, içirir,
Çok mu çok cömertti!...

Diyorlardı ki;
Tabii bu kadar bolluk içinde,
Olduğundan,
Hem sabrediyor,
Hem çok şükrediyor!..

BİR RİVAYET

Rivayet edilir ki:
O,
Dua ederken Melekler de,
Ona selât ve selâm getirirler,
Onun için dua ederlerdi!
Şeytan lânet-ullah, bu duruma çok kıskanırmış!
Bir gün:
Melekler Yüce Rabbin huzurunda iken,
Şeytan da girmiş araların!

Ha Tealâ, sormuş,
Senin ne işin var burada?
Nereden geldin?

Şeytan:
-Dünyayı dolaşıp geliyorum.

Allah;
-Kulum Eyyub’a iyi baktın mı?
Yer yüzünde,
Onun gibi doğru,
Onun gibi olgun,
Allah’tan korkan,
Kötülük yapmaktan çekinen,
Başka biri yoktur!

İblis;
-Boşuna mı korkar Allah’tan!
Sen Onun elini bollandırdın,
Kol kanat gerdin,
Mallarını çoğalttın,
Servet içinde yüzer oldu!..

Ama şimdi elini uzat Ona,
Hele varlığına bir dokun!
Bakalım O zaman isyanları oynamaz mı?

Onu sınamak için,
Beni Ona musallat et!
Bakalım sonu nice olur. Demiş Allah’a..
Rab- bil alemin de, bu ruhsatı vermiş Ona!

Demiş ki:
-İşte Onun bütün varlığı senin elinde.
Ancak!
Vücuduna elin uzatma!
Peki deyip İblis,
Nesi var nesi yoksa,
Yok etmek için harekete geçti.

Cebrail A.S.
Ya Eyyub!...
Şimdiye kadar servete boğuldun,
Şimden sonra,
Mihnet ülkesine,
Sıkıntı yurduna,
Göç edeceksin…
Külfet ve çile yüküne,
Omuz vereceksin diyordu!

Ya Cebrail!
O benim için külfet değil,
Belki nimet’in en büyüğüdür.
Kendi reyimle ne bileyim?
Zararımı kâr’ımı!

Ben bir kul’um.
En iyisini Rabbim bilir,
Ondan gelen her şey,
Bana lütuftur.

Dünya malı mülkünden, biz feragat kılmışız,
Şu cihanı çiğnemiş, cihan ölçenlerdeniz.
Hem kanaat ehliyiz, onu düstur bilmişiz,
Fakirlik şerefimiz, çıplak göçenlerdeniz.

Dünya mülkünde bizi, kimse hakir görmesin,
O ahiret mülkünün, belki de sultanıyız,
Bizi fani dünyada, kimse fakir görmesin,
Biz manâ aleminin, en mutlu bir hanıyız.

Deyip, gözledi belâ yolunu!...
Hak’kın divanına durup,
Uzattı ona kolunu…
Şükretti hep haline.

Ya Rabbi!..
Senden ne gelirse,
Bana lütuftur.
Lütfun da hoş,
Kahrında hoş!
Deyip, tevekkül etti,
Her an Rabbine.
Sonunda birer, birer geldi,
Belâ günleri!

BELÂ GÜNLERİ

İkbalin nur yüzüne, kara perdeyi çekip,
Şerrin şifa evini, felek viran eyledi.
Gönlün gül bahçesinde, damla damla kan döküp,
Gam üstüne gam verip, hem perişan eyledi.

Katar katar develer,
Sürü sürü mal maşat,
Telef oldu yok oldu!….

Soğuk vurdu.
Fırtına tufan koptu,
Bağ bahçe, harap oldu!...

Felâketler döndü dolaştı,
Geldi, hep onu buldu.

Bahçıvanları;
Arz edip hallerini,
Ağlayıp sızlayarak,
Çırpınıp dizin dövdü.
Bağ bahçenin helâk haberin verdi.

Eyyub yadırgamadı,
Düşmedi üzüntüye,
Hep haline şükretti.
Gün geçmiyordu ki,
Yeni bir felâket haberi gelmesin.

Oğullarının sarayları çöküyor,
Altında kalıp ölüyorlardı!..

Ya Rabbi;
Ben yetimin hakkını,
Gözetmedim mi?
Garibi barındırmadım mı?
Açları doyurmadım mı?
Dulları korumadım mı?
Diye serzenişte bulunurken…

Gönlünde, şafak atar,
Fırtınalar kopar!
Gök gürültüleri arasında,
Yıldırımlar düşer,
Şimşekler çakar!
Bulutlardan bir ses yükselir!

Ya Eyyub!
Bunları sana yaptıran kim?
Denilince!..
Yerden bir avuç toprak alır,
Koyar başın üstüne!...
Sensin ya Rabbi der.

O zaman ona:
Yeni felâketlere hazır ol!
Denilir!…..

Gelir belâ üst üste!
Bütün serveti yok olur.
Evleri başlarına yıkılır.
Bütün oğulları ölür.

Buna rağmen sabreder,
Şikayette bulunmaz.
Hep haline şükreder.
Zaten onlar Allah’a aitti,
Veren de o, alanda,
Bize servet emanetti der!

İnanmışın sayfası, günahından daha ak,
Değmemiş eteğine, kirli olan toz toprak,
Ayrılık zamanında, göz açılır ukbaya,
Çıplak geldik dünyaya, gideriz yine çıplak.
Eyyub A.S.
Aynı zamanda hastalanır.
Çiçek veya cüzzam’a,
Yakalanır.
Dili şişer,
Dönmez olur ağzında,
Konuşamaz!
Yiyemez içemez.
Yese bile hazmedemez,
Yedikleri aynen çıkar.
Tutmaz olur eli ayağı!

Muhtaç olur,
Daha önce,
Yedirip içirdiklerine!
Avuç açar duruma gelir.
Bir lokma verseler,
Başına kakarlar,
Ayıplarlar kınarlar.

Yardım edecek kimsesi kalmaz.
Eşi dostu, yüz çevirir,
Feryadına cevap veren kalmaz.
Tanıyan bile olmaz…

Beldenin dışında,
Bir çöplüğe atılır.
Zevcesinden başka,
Herkes selâmı sabahı keser.

Ama o,
Bu halinden asla,
Şikayetçi olmaz,
Sağlığı için bile dua etmez…

İncitmek isterse yar, o gönle azap gerek,
Küfür sayılır ona, gayrı sağlık dilemek,
Hasta etmekse murat, ona şifa ne gerek,
Onun için bir lütuf, çile çekip inlemek.

Zevcesi Leyya hatun,
Bir gün:
---“Sen duası makbul kulsun,
Şifa vermesi için niye dua etmezsin?”
Deyince;

---“Biz seksen yıl,
Nimet içinde yüzmedik mi?
Bırak ta seksen yıl da,
Belâ içinde yaşayalım!”

Sordu zevcesine;
---“ Kaybettiklerimizi bize kim verdi?
---“ Tabi ki Allah verdi.”
---“ Onlardan kaç yıl yararlandık?”
---“ Seksen yıl.”
---“ Biz kaç yıldır bu belâ içindeyiz?”
---“ Yedi yıldan beri”
---“ Yazıklar olsun sana!

Vallahi sen çok nankör bir insansın!
Öyleyse bizim bu belâya,
Seksen yıl katlanmamız gerekmez mi?
Sen ne adaletli,
Ne de insaflı davrandın!”
Diye ona sitem eyledi..

Ağrıları şiddetlendiği zaman,
Eyyub A.S. mın,
Şöyle dua ettiği söylenir.

“Hamd ancak,
Alemlerin Rabbinedir.
O Rahman ve rahimdir.
Yalnız sana ibadet ederim.
Yalnız senden isterim.
Beni şaşırtma!
Mal ile mülk ile şımartma!..

Kalbimde bunlara yer verdin,
Yurt verdin.
Şimdi de geri aldın,
Kalbim boşaldı.

Bilirim bana sadık bir yarsın.
Aramıza hiçbir şey giremez artık.
Orada yalnız sen varsın.”

“Senin şükrün,
Senin zikrin,
Gecemi gündüzümü,
Dolduruyor.
Dünya malı, evlât ayal,
Oyalamıyor artık beni!”
Diye, diye vakit geçiriyordu.

Hiçbir kulu sokma sakın, Tanrı ile arana,
Gönül Rabbin mekanıdır, başka yerde arama,
Şeyhe pire tuz bastırma, kabuk tutmaz yarana,
Aç elini et duanı, Rabden iste sultanım.

Eyyub Aleyhisselâm’ın, çileli günleri,
On sekiz yıl sürdü.
Yakın uzak herkes ondan ayrıldı.

KURTULUŞ’A ERMESİ

Ancak ayrılmayan,
İki kişi vardı.
Ara sıra uğrayıp,
Hal hatır sorardı.

Bunlardan biri ötekine;
---“ Her halde Eyyub,
Alemlerden kimsenin işlemediği,
Çok büyük bir günahı,
İşlemiş olmalı,” Deyince;

Öteki;
“Ne demek bu!..
Allah ondan on sekiz yıldır,
Bu belâyı kaldırmıyor!
Ona acımıyor!
Onda bir hayır olsaydı,
Allah ondan bu belâyı kaldırırdı.” Diye konuştular.

Eyyub peygamber, bunları duyunca,
O kadar üzüldü ki!...
Onu şimdiye kadar hiçbir şey,
Bu kadar üzmemişti.
Bu lâflar çok mu çok,
Ağırına gitti.

İşte o zaman!
--“ Ey Rabbim;
Aç, muhtaç birini görüp,
Bildiğim halde,
Onu doyurmadan,
Tok yatmadığımı bilirsin!
Ne olur beni doğrula!”
Diye yalvardı.

Allah o anda kendisini doğruladı!
Onlarda bu doğrulanmayı işittiler.

--“ Ey Allah’ım;
Bir çıplağı bilip gördüğüm zaman,
Onu giydirmeden,
Kendimin giyinmediğini bilirsin!
Ne olur beni doğrula!”
Diye yalvardı.

Allah o anda onu doğruladı.
Onlar bu doğrulanmayı işittiler.

Eyyub Aleyhisselâmdan yüz çeviren,
Dininden dönen üç kişi daha vardı.
Onlar da gidip, Eyyub a.s.mı suçladılar.
Onu ağlattılar.
İşlediğin suç için tövbe et,
Af dile,
Allah seni niye affetmiyor?
Demek ki suçun çok büyük,
Böyle bir suçu,
Kimse işlememiş ki,
Senin üzerinden azap kalkmıyor.
Diye suçladılar.

O zaman orada bulunan,
Ona inanan bir genç,
Siz, heeeey!
Hey, olgunluk yaşındakiler!..

Siz, ne nankör kişilersiniz.
Siz, onun ekmeğini yemediniz mi?
Siz, ondan giyinmediniz mi,
Bu sözleri ona karşı nasıl söylersiniz?
Allah’ın azametini düşünün,
O esirgeyen bağışlayandır.

Ona inanan kullar,
Onun adı anılınca,
Yürekleri burkulur.
Dilleri tutulur, akılları başlarından gider!
Kendilerine gelince,
Temiz amelleriyle,Ona yaklaşmaya çalışırlar.

İkbal şahinine, kanattır belâ,
Halin aynasına, azaptır cila,
İnkâr bahçesinin gülü nergisi,
Kasırga gününde, olmaz ki sefa.

Acayip görme sakın, akıp giden şu zaman,
Kimini kavuşturur, sanırsın ki serdi post,
Kiminin sefasına, azaptır dönen devran,
Tarumar eder gönlü, seviyor dediğin dost.

Yüce Allah hikmeti, rahmetle eker kalbe,
Dileyince söyletir, diliyle dışa vurur.
Öyle zaman gelir ki, giderken bu alemden,
Kimi refahtan ölür, kimini dertten korur.

Eyyub peygamber,
Bu gençlere,
“Siz, korkutulmadan korktunuz.
Dövülmeden ağladınız.

Desem ki;
Benim için,
Mallarınızdan sadaka verin!
Kurban kesip,
Fakirlere yedirin!
Yapamazsınız! Değil mi?

Siz kendini beğenmiş,
Malına mülküne güvenen gafillersiniz!
Siz bana, başımdaki belâdan,
Daha ağır geldiniz.
Şamatanız çekilmez diye,
Onlara sitem etmişti.
Onlardan yüz çevirmişti.

KARISI İLE DİYALOĞU

Böyle bir anda,
Zevcesi Leyya, geldi yanına,

Ya Eyyub;
“Birini gördüm,
Senin hastalığına,
Bir şifa sordum.”
Dedi ki bana;

“Sen şifa verdin deyip,
Secde ederse,
Kaybettikleri gelir,
Tekrar geriye.”

Eyyub A.S.
O kadar üzüldü ki,
Onun sözüne…
Öylesine kızdı ki:

“Ey gafil kadın!
Sen halâ onun,
İblis olduğunu anlamadın mı?
Yazıklar olsun sana.
Onun sözüne, nasıl kulak asarsın?
Allah’ın hidayeti,
Dilerim seni sarsın!
Senin yemeğin suyun,
Haram olsun bana!..
Getirdiklerinden hiç birini,
Yemeyeceğim.

Uzaklaş yanımdan,
Seni gözüm görmesin!
Rabbim bana şifalar versin,
Deyip kovaladı yanından.

Leyya hatun,
Ayrılıp köyün yolunu tuttu,
Ama ne temelli,
Terk etti, ne de unuttu Eyyub’u.

Yanında kimseler kalmayınca,
Sığındı yaratana,
Secdelere kapandı!...
Ne kimseden medet umdu,
Ne de kör şeytana kandı.

“Ya Rabbi!...
Benden bu belâyı,
Kaldırana kadar,
Başımı secdeden kaldırmayacağım!

Ancak sana inandım,
Yalnız senden istedim.
Sen esirgeyen, bağışlayansın,
Benim için yalnız,
Yalnız sen varsın!

Şeytan beni yordu,
Azaba uğrattı!..”
Diye niyaz eyledi…

Yüce Allah, onun duasını,
Kabul buyurdu.(Enbiya 84)

“ Kaldır başını, ey Eyyub,
Senin hakkındaki,
Hükmüm yerine geldi.
Rahmetim,
Gazabımı geçti!
Kaybettiklerini misliyle,
Sana geri verdim.”

Şimdi, kalk ayağa!
Ayağını yere vur!
Sana hem içeceğin,
Hem yıkanacağın su çıkacak!
Onun içinde şifa vardır.

Dertli nasıl el çeksin, feleğin belasından,
Kime niye dil döksün, derli gönlün yasından,
Kurtulur elbet bir gün, zerre döner aslına.

Ey vefasız gök kubbe, boşa devran eyleme,
Kubbeye döner habbe, gönlü viran eyleme,
Canı hayran eylersin, zerre döner aslına.

İbadet mihrabında, huzuruna varınca,
Nurlu gönül kabında, muhabbeti karınca,
Beden toprak olunca, zerre döner aslına.

Vurunca ayağını,
Yerden fışkıran suyla,
Hem yıkandı, hem içti.

Kurtuldu tüm derdinden,
Şifalar buldu.
Kavuştu sağlığına.
Kavuştu mala mülke!
Eskisinden daha genç,
Daha dinç,
Daha güzel hale döndü!..

Giydirildi üstü başı,
Daha üstün oldu.
Çıkıp tepe üstüne,
Huzur bulup oturdu.

Leyya hatunun,
Aklı fikri kocasındaydı!..
Beni yanından uzaklaştırdı,
Ne yer ne içer,
Nasıldır şimdi hali!
Ya kurt kuş yediyse!…
Ya da aç kalıp öldüyse!...
Diye merak içinde,
Döndü kocasının yanına!..

Dönmesine döndü amma,
Kocası ne çöplükte vardı,
Ne de yattığı yerde.
Onu büyük bir telaş sardı!...
Gölgeliğe oturup ağladı,
Ağladı saatlerce….

Başını kaldırınca,
Bir de ne görsün!...
Tepenin üstünde,
İyi giyimli,
Yakışıklı bir genç oturuyordu!...
Koştu onun yanına!..
Tutuldu dili,
Korktu, çekindi,
Bir şeycik soramadı!...

Eyyub A.S.
Onu yanına çağırdı!
“Ey Allah’ın kulu kadın,
Ne arıyorsun?
Ne istiyorsun?”

Leyya hatun ağlayarak;
“Şu çöplüğe bırakılmış olan,
Belâya müptela birini arıyorum.

Helâk mı oldu?
Kendine ne yapıldı bilmiyorum?
Onu kurtların,
Ya da köpeklerin,
Yemesinden korkuyorum.

Ey Allah’ın kulu,
Allah sende olanı mübarek kılsın.
Sen o zatı gördün mü?”diye sordu.

-“O senin neyin olur?
Görsen tanır mısın?”
“Evet nasıl tanımam,
-O benim kocam!
Her an yanındaydım.

Gençliğinde tıpkı senin gibiydi,
Ona o kadar benziyorsun ki,
Allah kullarından sana benzeyen,
Tek kişi o olurdu.” dedi.

Eyyub Aleyhisselâm;
“Allah sana rahmet etsin,
Ey hatun, işte o benim.” Dedi.

“Allah’tan kork!
Benimle alay etme!..”
Eyyub Aleyhisselâm tekrar,
“Ey hatun, Allah’ın rahmeti,
Üzerine olsun, o benim.
Allah benim cesedimi iade etti.
Deyip gülümsedi.
O zaman anladı ki gerçekten oydu!...
Koşup boynuna sarıldı.

Seni anan, sena eden,
Bağının bülbülüdür dil,
Benim, benden sana giden,
Sefanın aynası gönül.

Beni dilsiz gönülsüz bırakma,
Bunlarsız yaşamaktır belâ!..

Yüce Allah:
Leyya hatunu da gençleştirdi.
Birlikte yetmiş yıl,
Daha yaşadılar.
Öldüğü zaman,
İki yüz on yaşında olduğu söylenir.

Telâş etme değişmez, takdir edilmiş olan,
Savsaklasan gecikmez, kesin hükmünü alan,
Ondan geriye kalan, acı bir hatıradır.

Tereddüt pençesinde, olamaz şefkat gönül,
Hiçbir gül bahçesinde, açamaz kuruyan gül.
Tarumar bağdan kalan, acı bir hatıradır.

Şu zamanın sakisi, zakkum kâsesi sunar,
Öldürmekse gayesi, o zaman gönül kanar,
Ondan geriye kalan, acı bir hatıradır.

Yarin gönlü,
Aşığı, incitmek istiyorsa,
Sağlık kaygusu, küfür sayılır.
Belâsına katlanmaksa, zikir sayılır.

Hazreti Eyyub’un,
Sabrı dilden dile,
Gönülden gönüle,
Asırlardır sürüp gelmiş…
Daha da sürüp gidecek, kıyamete dek…
Rabbim cümleye,
Eyyub sabrı versin amin…

Yüce Allah:
Ya Muhammed!
-“Kulumuz Eyyub’u da an.
O Rabbine:
Doğrusu şeytan bana,
Yorgunluk ve azap verdi.
Diye seslenmişti.” (Sâd 42)

“Biz tarafımızdan bir rahmet,
Ve, akıl sahiplerine,
Bir ibret olmak üzere,
Ona tekrar aile,
Geçmiş mallarının bir mislini daha vermiştik.
Biz Eyyub’u sabırlı bulduk.
Ne iyi kuldu.
Daima Allah’a yönelirdi.”(Sad 43-44)

On dört bin koyunu,
Altı bin devesi,
Bin çift öküzü,
Bin tane dişi eşeği oldu.
Oğul ve kızları dünyaya geldi.
Nihayet O da bu dünyaya veda etti!
Oğullarından Peygamberler geldi…

İşte şimdi geldi, selam sabah sırası,
Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
Söylenecek son söz, artık burası,
Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.

……Ey saba yeli,
……….Başın alıp nereye,
…………….Gidersin böyle,
………………..Eğer yolun düşerse,
……………………….. Kutsal toprağa,
……………………………….Ademden son resule,
…………………………………….. Selâmım söyle!...

ALİ GÖZÜTOK

KAYNAKÇA:

1-- Kur’anı Kerim meali.

2-- Peygamberlerin Hayatı
(Diyanet İşl. Bşk. Yayını, (M. ASIM KÖKSAL)

3-- Çöle İnen Nur. (N. FAZIL KISAKÜREK)

4-- Peygamberlerin Hayatı. (A. CEMİL AKINCI)

5-- HZ. Hatice’nin Hayatı. (A. CEMİL AKINCI)

6-- Ermişlerin Bahçesi. (FUZULİ) M. FARUK GÜRTUNCA)

7—Peygamberler Tarihi (MEHMET FARUK GÜRTUNCA)

8-- Kısas-ı Enbiya. Peygamberler Sesleniyor.
(M. EMİN AKYÜZ)

9-- Tasavvuf Sohbetleri Dizisi. GÖNÜL GÖZÜ.
(Ö. TUĞRUL İNANÇER- KENAN GÜRSOY)

10-- Mesnevi Sohbetleri. Dinle Neyden. (Ö. TUĞRUL İNANÇER)

11-- Hüccet-ül İslâm. Ey Oğul. (İMAM GAZALİ)

12--Hz. Muhammed ve hayatı.
(ALİ HİMMET BERKİ—OSMAN KESKİOĞLU)

13-Nûru Muhammedî (S. NACİ EREN BALIKESİRÎ)


Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  ISLAH ET (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 454 25/10/2017, 10:34
Son Mesaj: ali_gozutok
  KİME NE ZARARI VAR? (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 491 23/10/2017, 11:02
Son Mesaj: ali_gozutok
  DEĞİŞLER(Gülce Gülce) ali_gozutok 0 438 21/10/2017, 19:51
Son Mesaj: ali_gozutok
  İHTİYARLIK ŞİİRİ (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 473 21/10/2017, 19:39
Son Mesaj: ali_gozutok
  DENETLEYEN VAR (Gülce Buluşma) ali_gozutok 0 412 21/10/2017, 19:34
Son Mesaj: ali_gozutok
  GÖLGE ETME (Gülce Özge Buluşma) aligozutok 1 1,355 16/04/2013, 23:01
Son Mesaj: osman7159
  VATAN DEDİ (Gülce Buluşma) aligozutok 3 1,470 18/03/2013, 17:37
Son Mesaj: aligozutok
  LÂL EYLE SEN DİLİNİ (Gülce Buluşma) aligozutok 0 1,051 04/03/2013, 11:07
Son Mesaj: aligozutok
  GÜLMEYİ ÖZLEDİM(Gülce Buluşma) aligozutok 0 1,024 31/01/2013, 09:46
Son Mesaj: aligozutok
  KERBELÂ(Gülce Özge) aligozutok 1 1,329 17/01/2013, 01:44
Son Mesaj: osman7159

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder