SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
Fuzuli ve Eserleri
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
14/05/2009, 04:42
Fuzuli'nin Eserleri
Divan (Türkçe), (ö.s.) 1838; Sıhhat ve Maraz, (ö.s.), 1940; Enisü'l-Kalb, (ö.s.), 1944; Terceme-i Hadis-i Erbain, (ö.s.), 1951, ('Kırk Hadis Çevirisi'); Beng ü Bâde, (ö.s.), 1956; Hadikatü's-Süedâ, (ö.s.), 1955, ('Mutluların Bahçesi'); Leylâ ve Mecnun, (ö.s.), 1955; Rindü Zahid, (ö.s), 1956; Divan (Arapça) (ö.s.),1958; Mektuplar, (ö.s.), 1958; Divan (Farsça), (ö.s.), 1962; Heft Câm, (ö.s.), 1962
------------
Türk Divan şairi. Temelini bireysel duygu ve sevgide bulan bir şiir anlayışını geliştirmiştir. Gerçek adı Mehmed b. Süleyman'dır. Kerbelâ'da doğdu, doğum yılı kesinlikle bilinmiyorsa da, kimi kaynaklara göre 1480 dolaylarındadır. 1556'da Kerbelâ'da öldü. Yaşamı, özellikle gençlik dönemi ve öğrenimi konusunda yeterli bilgi yoktur. Şiirde "Fuzûlî" adını, kendi şiirlerinin başkalarınınkilerle, başkalarının şiirlerinin de kendisininkilerle karşılaştırılması için aldığını, böyle bir takma adı kimsenin beğenmeyeceğini düşündüğünden kullandığını, Farsça Divan'ının girişinde açıklar. Ama "işe yaramayan", "gereksiz" gibi anlamlara gelen "fuzûlî" sözcüğünün başka bir anlamı da "erdem"dir. Onun bu iki kaşıt anlamdan yararlanmak amacını güttüğünü ileri sürenler de vardır. Fuzûlî'nin yaşamı konusunda bilgi veren kaynaklar birbirini tutmamakta, genellikle söylenceyle gerçeği ayırma olanağı bulunmamaktadır. Onunla ilgili güvenilir bilgiler, yapıtlarının incelenmesinden, kimi şiirlerinin açıklanışından kaynaklanmaktadır. Bunlardan anlaşıldığına göre Fuzûlî iyi bir öğrenim görmüş, özellikle İslam bilimleri, tasavvuf, İran edebiyatı konularında çalışmalar yapmıştır. Şiirlerinde görülen kavramlardan simya, gökbilim konularıyla ilgilendiği, İslam ülkelerinde pek yaygın olan ve gelecekteki olayları bildirmeyi amaçlayan "gizli bilimler"le ilişkili bulunduğu anlaşılmaktadır. İslam bilimleri içinde hadis, fıkıh, tefsir ve kelam üzerinde durduğu, gene yapıtlarında yer alan kavramların incelenmesinden ortaya çıkmaktadır. Türkçe, Arapça, Farsça divanlarında bulunan şiirleri, bu üç dili de çok iyi kullandığını, onların bütün inceliklerini kavradığını göstermektedir. Yapıtları incelendiğinde İran şairlerinden Hâfız, Türk şairlerinden de Nesîmî, Nevâî ve Necati'yi izlediği, onların şiir anlayışını, duygu ve düşüncelerini benimsediği görülür. İnanç bakımından Fuzûlî, Şii mezhebine bağlıdır. On iki İmam'a karşı derin bir sevgisi vardır. Bütün yaşamını Kerbelâ'da, Şiiler'ce kutsal sayılan topraklar üzerinde geçirmesi, aşağı yukarı bütün şiirlerinde tasavvuftan kaynaklanan bir sevgiyi, bir üzüntüyü işlemesi, Kerbelâ olayıyla ilgili ağıtları, Şeriat'ın katılığına karşı çıkışı bu nedenlerdir. Ancak Ali'ye bağlılığı, Ali'nin tanrısal bir varlık olduğu görüşünü savunan ve İslam ülkelerinde Galiye (aşırılık) diye nitelenen inançla ilgili değildir. Ona göre Ali erdemli, gönül bilgisiyle dolu, olgun, yetkin bir kişidir ve Peygamber'den sonra imam (halife) olması gereken kimsedir. Bu görüşü benimsemeye, İslam ülkelerinde, mufaddıla (erdeme bağlı olma) denir. Fuzûlî de bu erdemden yana olanlar arasındadır. Ona göre Ali erdem bakımından, bütün halifelerden ve Peygamber'in yakınlarından (sahabe) üstündür. Bu konudaki inancını Hadîkatü's-Süedâ ("Mutluların Bahçesi") adlı yapıtında bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Türkçe ve Farsça divanlarında Ali ve onun soyundan gelen imamlara bağlılığını konu edinen birçok şiir vardır. Bir aralık Bağdat'ı ele geçiren İsmail Safevi'ye yazdığı övgünün kaynağı da bu sevgidir. Fuzûlî'nin, geçimini Kerbelâ, Necef ve Bağdat'ta bulunan On İki İmam'la ilgili vakıfların gelirlerinden sağladığı Farsça Divan'ındaki "Dürr-i sadef-i sıdk cenâb-ı mütevelli" (Doğruluk sedefinin incisi yüce görevli) dizesiyle başlayan şiirden anlaşılmaktadır. Fuzûlî, yaşadığı dönemin geleneğine uyarak, Bağdat'ı ele geçiren Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'a ve Rüstem Paşa, Mehmed Paşa, İbrahim Bey, Cafer Bey gibi devlet büyüklerine övgüler yazmıştır. Fuzûlî'nin bütün yaratıcı gücü, yaşam ve evren anlayışını, insanla ilgili düşüncelerini sergilediği şiirlerinde görülür. Ona göre şiirin özünü sevgi, temelini bilim oluşturur. "Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir" anlayışından yola çıkarak sevgiyi evrenin özünü kuran bir öğe diye anlar, bu nedenle "evrende ne varsa sevgidir, sevgi dışında kalan bilim bir dedikodudur" yargısına varır. Sevginin yanında, şiirin örgüsünü bütünlüğe kavuşturan ikinci öğe üzüntüdür, sevgiliye kavuşma özleminden, ondan ayrı kalıştan kaynaklanan üzüntü. Üzüntünün, ayrılık acısının, kavuşma özleminin odaklaştığı başlıca yapıtı Leylâ ile Mecnun'dur. Burada seven insan, bütün varlığıyla kendini sevdiği kimseye adamıştır, ancak sevilen kimsede yoğunlaşan sevgi tanrısal varlığı erek edinmiş derin bir özlem niteliğindedir. Sevilen insan bir araç, onun varlığında görünüş alanına çıkan Tanrı, tek erektir. Fuzûlî, bu konuda Yeni-Platonculuk'tan beslenen tasavvufun insan-tanrı anlayışına bağlı kalarak, varlık birliği görüşünü işlemiştir. Ona göre gerçek varlık Tanrı'dır, bütün nesneler ve onları kuşatan evren Tanrı'nın bir görünüş alanıdır. Bu nedenle yaratılış, tanrısal varlığın görünüş alanına çıkışı, bir ışık (nûr) olan "Tanrı özü'nden dışa taşmasıdır (sudûr); "Zihî zâtın nihân u ol nihandan mâsivâ peydâ" (Senin özün gizlidir, bu görünen evren o gizli özünden var olmuştur). Fuzûlî'nin anlayışına göre insan "seven bir varlık"tır, bu sevgi Tanrı ile insan arasındaki bağın özünü oluşturur, ayrıca insanın Tanrı'ya yaklaşmasını sağlar. Bu nedenle de yalnız insan sevebilir. Varlık türlerinin en yetkini, en olgunu olan insan Tanrı'nın gören gözü, konuşan dili, duyan kulağıdır. İnsanda Tanrı istenci dışında bir eylemi gerçekleştirme olanağı yoktur. İnsan biri gövde, öteki ruh olmak üzere iki ayrı özden kurulu bir varlıktır. Gövdenin toprak, yel (hava), od (ateş) ve su gibi dört oluşturucu öğesi vardır. Ruh ise tanrısaldır, gövdede, gene Tanrı buyruğuyla bir süre kaldıktan sonra, kaynağına, tanrısal evrene dönecektir, bu nedenle ölümsüzdür. İnsanın yeryüzünde yaşadığı sürece ruhunun kutsallığına yaraşır biçimde davranması, doğruluk, iyilik, erdem, güzellik gibi değerlerden ayrılmaması, özünü bilgiyle süslemesi gerekir. Fuzûlî, "maarif" adını verdiği gönül bilgisini kişinin özünü ışıklandırması için bir kaynak diye yorumlar, "ey güzel zâtın maârif birle tezyîn edegör" dizesiyle bu konudaki görüşünü açıklar. Onun ahlâkla ilgili görüşlerinin temelini kuran doğruluk, iyilik ve erdem gibi üç öğedir. Bu üç öğenin karşıtı baskı (zulm), ikiyüzlülük (riyâ) ve bilgisizliktir (cehl). "Selâm verdim rüşvet değildir deyu almadılar" diye başlayan Şikayet-nâme'sinde çağının yolsuzluklarını, ahlaka, İslâm dininin özüne aykırı davranışları sergilenirken, Türkçe Divan'ında da "zalimin zulm ile akçe toplayıp yardım edermiş gibi başkalarına dağıttığını, oysa cennete rüşvetle girilmeyeceği" anlamındaki dizelere geniş yer verir. Ona göre bu yeryüzü bir alışveriş yeridir, herkes elindekini ortaya döker. Bilgiyi seven erdem ve beceriyi, dünyayı seven de altını, gümüşü sergiler: Dehr bir bâzârdır her kim metâın arz eder Ehl-i dünya sîm ü zer ehl-i hüner fazl u kemal Fuzûlî, inanç konusunda da erdemin, doğruluğun, Kuran'ın özüne bağlı kalmanın gereğini savunur. Ona göre oruç, namaz, zekât gibi görevler gösteriş için değil, kişinin özünü kötülükten arındırmak, olgunlaştırmak içindir. Oysa içinde yaşanan çağın insanı İslâm dininin temel ilkelerini bir çıkar aracı olarak kullanmakta, gerçeğinden uzaklaştırmaktadır. Bu nedenle İslam'ın özünden ayrılmak istemeyen bir kimsenin uygulaması gereken yöntem "namaz ehline uyma, onlar ile durma oturma" biçiminde özetlenebilir. Fuzûlî'nin dili Azeri söyleyişidir, özellikle Nevâî ve Nesîmî'yi anımsatan bir nitelik taşır. Şiirde uyumu sağlayan öğe genellikle, sözcükler arasında ses benzerliğinden kaynaklanır. Aruz ölçüsüne uymayan Türkçe sözcüklerde görülen uzatma ve kısaltmalar Arapça ve Farsça sözcüklerle uyum içine girer. Dilde biri ses uyumu, öteki anlam olmak üzere iki temel öğe dizeler arasında, ses uyumuna dayanan bağlantıdır. Farsça'nın şiire daha yatkın bir dil olduğunu, Türkçe şiir söylemenin güçlüğünü ileri sürmesine karşılık, Türkçe şiirlerinde daha çok başarılı olmuştur. Hadikatü's-Süedâ adlı yapıtında şiir söylemeye pek elverişle olmayan Türkçe'yi başarıyla kullanacağını, bu dili güçlü, elverişli bir şiir durumuna getireceğini ileri süren Fuzûlî'de halk dilinde geçen sözcükler, deyimler, atasözleri önemli bir yer tutar. Kimi şiirlerinde Kuran ve Hadisler'den alıntılarla dizenin anlamı güçlendirilir. Divan şiirinin bütün ölçülerini, biçimlerini kullanan Fuzûlî'nin yaratıcı gücü, düşünce derinliği, söyleyiş akıcılığı daha çok gazellerinde görülür. Kerbelâ olayıyla ilgili şiirlerinde üzüntüyü çok geniş boyutlar içinde ele alarak şiirinin bütününe yayar, inanan, seven insanı bir "acı çeken varlık" olarak gösterir. Bu tür şiirlerinde sevgi ve aşk birbirini bütünleyen iki öğe niteliğine bürünür. Leylâ ile Mecnun adlı yapıtında işlenen derin özlem, ayrılıktan duyulan acı, ağıt özelliği taşıyan şiirlerinde ölüm karşısında duyulan derin sarsıntıya dönüşür. Şiir, Fuzûlî için, düşünceleri, duyguları ortaya koymaya, insanı anlatmaya, kimi sorunları sergilemeye yarayan bir yaratıdır. Şiir, yalnız şiir olsun diye söylenmez, bir varlık görüşünü dile getirmeyi amaçlar. Şiiri oluşturan özlü ve anlamlı sözdür, söz ile kişi kendini ortaya koyar. Öte yandan söz bir yaratma öğesidir:"Bû ne sırdır kim eder her lahza yoktan vâr söz". Söz, onu söyleyenle bağlantılıdır, onun bulunduğu bilgi ve duygu aşamasını, değer basamağını gösterir. Artıran söz kadrini sıdk ile kadrin artırır Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr söz Dizelerinde sergilenen düşünceye göre sözün değerini artıran kendi değerini artırır, kişinin kendi neyse söylediği sözle açığa vurduğu da odur. Söz kişinin aynasıdır. Fuzûlî, kendinden sonra gelen Türk Divan şairleri arasında Bâkî, Ruhî, Nâilâ, Neşâti, Nedim ve Şeyh Galib gibi sevgiyi şiirlerinin odağı durumuna getiren şairleri etkilemiştir. Öte yandan kimi Alevi ozanlarca da bir "inanç ulusu" olarak benimsenmiş, saygı görmüştür.
Eserleri:
Divan(Türkçe), Sıhhat ve Maraz, Enisü’l-Kalb, Terceme-i Hadis-i Erbain, Beng ü Bâde, Hadikatü’s-Süedâ, Leylâ ve Mecnun, Rindü Zahid, Divan (Arapça), Mektuplar, Divan (Farsça), Heft Câm
http://www.kimkimdir.gen.tr
Eserlerinden Bölümler
Leylâ ve Mecnun'dan Seçilmiş Parçalar1
Leylâ ve Mecnun'dan Seçilmiş Parçalar2
Leylâ ve Mecnun'dan Seçilmiş Parçalar3
Fuzûlî'den Şiirler1
Fuzûlî'den Şiirler2
Fuzûlî'den Şiirler3
Fuzûlî'den Kaside
Leylâ ile Mecnun’dan*
(Seçilmiş Parçalar)
Gayr ile her dem nedür seyr-i gülistân etdüğün
Bezm edüp halvet kılup yüz lûtf u ihsan etdüğün
Ahd bünyâdın mürüvvetdür mi virân etdüğün
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
Lâhza lâhza müddei pendin dür-i güş eyledün
Kana kana gayr câm-ı şevkıni nüş eyledün
Yara yara ahd ü peymânı ferâmûş eyledün
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
Gayre salup mihrüni bizden savutdun âkıbet
Terk-i mihr etdün tarik-i zulm dutdun âkıbet
Ahdler peymânlar etmişdün unutdun âkıbet
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
Cürmümüz n'oldu ki bizden eyledün bizârlığ
Biz gamun çekdük sen etdün özgeye gam-hârlığ
Sizde âdet bu mıdur beyle olur mı yârlığ
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
Çerh tek bed-mihrliğ resmini bünyâd eyledün
Yahşi adun var iken döndün yaman ad eyledün
Döne döne bizi gamnâk özgeni şâd eyledün
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
Gönlümüz minba'd zülfünçün perişân olmasun
Bağrumuz la'lün hevasiyle dahi kan olmasun
Bivefâsen çeşmümüz yâdunla giryân olmasun
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
Va'de-i vasl ile aldun sabrumuz ârâmumuz
Olmadı bir gün visalünden müyesser kâmumuz
Geçdi hecr ile Fuzûlîden beter eyyâmumuz
Hanı ey zâlim bizümle ahd ü peymân etdüğün
*Fuzûlî Dergisi, yıl:2, sayı:3-4, Şubat 1958, s. 11 Leylâ ve Mecnun*
(Seçilmiş Parçalar)
Ger gelse ecel benim, nem ala
Canım hod yok meğer gam ala
Sal gönlüme derd-i aşktan gam
Her lahza vü her zamân ü her dem
Her kande ki âlem içre gam var
Kıl gönlümü ol gama gıiriftâr
Gel ağlayalım bu mâcerâya
Bir dem koşalım sadâ sadaya
Gez bir nice gün benimle hem-râh
İnsan deyip etme benden ikrâh
Olmuştu beşerden öyle bizar
Kim öz aksin sanardi ağyâr
Ben cân ile isterem çekem gam
Bir can dilerem gam içre her dem
Can bâr-i benden götürmez oldu
Göz reng-i vücüdü görmez oldu
Cânıcânı gözüm, çerâğı
Rahm eyle ki geldi rahm çağı
Her der ki var Leyli aldı
Ma’lümdürür sana ne kaldı
Sende bilirim ki lütf çoktur
Ne Sûd ki bende baht yoktur
Başlarda belâyı çok görüp akl
Bir özge makaama eyledi nakl
*Fuzûlî Dergisi, yıl:1, sayı:1, Şubat 1957, s. 11 Leyla ile Mecnun*
(Seçilmiş Parçalar)
Gördi ki bir avcı dâm kurmîş
Damına gazâller yüz urmış
Bir âhu esir-i dâmı olmış
Kan yaşı kara gözine dolmış
Boynı burulu ayağı bağlu
Şehlâ gözi nemlü cânı dağlu
Ahvâline rahm kıldı Mecnun
Bahdı ana tökdi eşk-i gül-gûn
Gönline kah gelüp bu bidâd
Yumşak yumşak dedi ki sayyâd
Rahm eyle bu müşg-bü gazâle
Rahm etmez mi kişi bu hâle
Sayyâd mana, bağışla kanın
Yandırma cefa odına cânın
Sayyâd dedi budur maaşum
Açman ayağın gedese başum
Katlinde bu saydun etsem ihmâl
Etfal ü ıyâlüme n'olur hâl
Mecnun ana verdi cümle rahtın
Pâk eyledi berkden dirahtın
Ol turfe gazalün açdı bendin
Şâd eyledi cân-i derdmendin
Yüz urdı yüzine kıldı efgan
Göz sürdi gözine, oldı giryân
*Fuzûlî Dergisi, yıl:1, sayı:2, Mayıs 1957, s.11 Fuzûlî’den Şiirler*
Ya Rab belâ-yi ,aşk ile kıl âşina beni
Bir dem belâ-yi aşktan etme cüda beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Temkinimıi belâ-yi muhabbette kılma süst
Tâ dost ta'n edip demeye bivefa beni
Gittikçe hüsnün eyle ziyade nigârımın
Geldikçe derdine beter et mübtelâ beni
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün olan yetürme sabâ beni
Nahvet kılıp nasip Fuzulî gibi bana
Ya Rab mukayyed eyleme mutlaka bana beni
Cânını cânâna vermektür kemâli âşıkun
Vermedin can i'tirâf etmek gerek noksânına
Hanı ol aşk içre kim benzer fenâsı âşıkun
Feyz-i câvid ile Hızrun çeşme-i hayvânına
Aşk derdinün devâsı terk-i cân etmektedür
Terk-i can derler bu derdün mu'teber dermânına
Âşık oldur kim cânın fedâ eder cânanına,
Meyl-i cânân etmesün her kim ki kıymaz cânına
Kerem kıl kesme sâki iltifâtun bi-nevâlardan
Elünden geldüği hayrı dirgin etme gedâlardan
Esir-i gurbetüz biz senden özge âşinâmız yoh
Âyagun kesme başunçün bizüm mihnet-serâlardan
Sabâ kûyuında dildârun nedür üftâdeler hâli
Bizüm yerden gelürsen bir haber ver Âşinâlardan
Yâr ile agyârı hemden görmeğe olsaydı sabr
Terk-i gurbet eyleyüp azm-i diyâr etmez midüm
Öldüğüm menzilde defnüm kılmaga sanmam lahid
Yer görüp gurbette efgânum giriban kıldı çâk
*Fuzûlî Dergisi, yıl:1, sayı:1, Şubat 1957, s.10 Fuzûlî’den Şiirler*
Benim tek hiç kim zâr ü perişan olmasın ya Rab
Esiri derd-i aşk ü dağ-i hicran olmasın ya Rab
Demadem cevrlerdir çektiğim birahm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir Müslüman olmasın ya Rab
Görüp endişe-i katlimde ol mahı budur derdim
Ki ol endişeden meh perişan olmasın ya Rab
Çıkarmak itseler tenden çeküp peykânın ol servin
Çıkan olsun dil-i mecrûh peykân olmasın ya Rab
Dimen kim adli yok ya zulmü çok her hal ile olsa
Gönül tahtına andan özge sultan olmasın ya Rab
Cefa vü cevr ile mutadım anlarsız
Cefasına hadd ü cevrine payan olmasın ya Rab
Fuzûlî buldu genc-i afiyet meyhane küncünde
Mübarek mülkdür ol mülk viran olmasın ya Rab
*******
Küfr-i zülfün salalı rahneler imanımıza
Kâfir ağlar bizim ahval-i perişanımıza
Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk
Sana baktıkça dolar dide-i giryanımıza
Cevri çoğ eyleme kim olmaya nâgeh tükene
Az edüp cevri cefalar kıluben cananımıza
Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alup
Her gelen gamlı gider şâd gelüp yanımıza
Gam eyyâm Fuzûlî bize bidad etti
Gelmişiz acz ile dad etmeye sultanımıza
*Fuzûlî Dergisi, yıl:2, sayı:5, Temmuz 1958, s.14 Fuzûlî’den Şiirler*
Min cân olaydı Kâş men-i dil-şikestede
Tâ her biriyle bir kez olaydım fedâ sana
Yâr mihmanumuz oldı gelün ey can ü gönül
Kılalum sarf nemüz var ise mihmanumuza .
Can ü dil kaydını çekmekten özüm kurtardum
Canı cânâneye ettüm dili dil-dâra fedâ
Cana meylün var ise hükm eyle teslim eylemem
Padişâhum men senün bir bende-i fermanunam
Nişe mahrem eyledün şem'i meni mahrum edüp
Men sen ün bezminde can nakdin nisâr etmez midüm
Cân ü ten oldukça menden derd ü dâg eksük degül
Çıhsa can hâk olsa ten ney can gerek ney ten mana
Nakd-i can târâc-ı gamdan sahlamak düşvârdur.
Aşk tâ seng-i melâmetten hisâ etmez mana
Yıgdı menüm başuma dehr gamın neylesün
Bâdiye-i aşkta, men kimi âvâre yoh
Kime izhar eyleyem bilmem bu pinhan derdüm
Var yüz min derd-i pinhan kudret-i izhar yoh
Kabrüm başına kim gam odından zebânedür
Ta'n ohın atma kim hatarı çoh nişânedür
Sabrum alup felek mana yüz min cefa verür
Az olsa her meta' ana el çok bahâ verür .
Gülşen-i gam nahliyüz perverde âb-ı dideden :
Dâglar berk âh-ı âteş-bârunumuzdur bârumuz
Her habâb-ı eşküme aks salmış peykerüm
Şâh-ı mülki mihnetem dufmış cihanı leşkerüm .
Mûy-i jûlidemdedür cem'iyyet-i esnâf-i gam
Mülk-i sevdânun budur gûya sevâd-ı a'zamı
*Fuzûlî Dergisi, yıl:2, sayı:3-4, Şubat 1958, s.10 Fuzûlî’den Kaside*
Saçma, ey göz, eşkten gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çare su
Âb-gûundur günbed-i devvâra rengi bilmezem
Yâ muhit olmuş gözümdan günbed-i devvâre su
Zevk-i tiginden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürür ile bırakırrahneler divâda su
Vehm ilen söyler dil-i mecûh peykanın sözün
İhtiyat ile içer her kimde olsa yara su
Suya versin bağban gülzâr zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâr su
Ârızın yâdiyle nemnâk olsa mujgânın nola
Zâyi olmaz gül temennâsiyle vermek hâra su
Cam günü etme dil-i bimârdan tigin dirig
Hayırdır vermek karangu gicede bimâra su
Men lebin müştakıyem zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huşyara su
Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Âşık olmuş gaalibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Su yolun toprağ olup ol küydan dutsam gerek
Çün rakîbimdir dahî ol kûya koyman vara su
Dest-bûsî ârzûsiyle ölürsem dostları
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâra su
Serv ser-keşlik kılur kumrî niyazından meğer
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile
Gül budağının mizacına, gire kurtlara su
Tinet-ı pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktida etmiş tarîk-i Ahmed-ı muhtara su.
*Fuzûlî Dergisi, yıl:1, sayı:2, Mayıs 1957, s.10
--------------------------------------
KAYNAK:http://www.kerkukfeneri.com/haber_detay.asp?haberID=31
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder