SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
GÖÇ Destanı
HarunYigit
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Mar 2008
Mesaj Sayısı:
208
Konu Sayısı:
154
#1
13/09/2011, 16:48
GÖÇ Destanı (GÜLCE - BAHÇE)
Harun YİĞİT
Türk tarihine ana hatlarıyla bakıldığında, Türk Milletinin hayatı fetihlerle başlamış ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir. İlk anayurt olan Orta Asya hiç bir zaman terk edilmemiştir. Türk, anayurt olan Orta Asya'dan itibaren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış.
Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çeşitlenmiş farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek günümüze ulaşmıştır.
(G) ünlerce
G(Ö) steriler sürdü
Ko(Ç) burunlu, güneş başlıklı delikanlılar
Mey(D) anda gümbür, gümbür yarışırken
Nağm(E) ler, kopuzlardan kalplere aktı.
Kimse (S) usmadı. Konuştular söyleştiler.
Alaca a(T) lar sırtında sergilendi hünerler.
Bütün ah(A) li, coştukça coştu.
Kırkbiri(N) ci günün sabahına kadar
Yorulanlar (I) stirahata çekildi.
Beş kardeş
Işık Tigin
Asena
Kağan oldu
Sırasıyla
Ve sonunda
Kağandı
Börte Çine Han
Yiğitlerin yiğidi
Gençlerin en korkusuzuydu
Fikirlerin en incesi ondadır
Kükreyip şahlandığı zaman
Altında beygir bile
Utanır.
Sevişti
Dövüştü
Savaştı
Yurduna yurtlar ekledi.
Gel zaman git zaman
Geldi uçma vakti.
Çinliler şaşkın
Çinliler düşkün
Çinliler perişan
Çinliler umutlu
Börte Çine öldü diye
Çinliler mutlu
Kayan Tigin Hakan oldu
Nihayet düşman
Umduğunu buldu!
Bir fırsatını bulup
Kutlu Dağı’nı
Türklerin elinden aldılar.
Ve
Sıra
Gelmişti
Buğu Hana
Hanların hanı
Canların canıydı
Buğu Han’ın karşısında
Duramayan dize gelir
Oynadı mı kılıç kından
Vuramayan ize gelir
Bulur elbet bir gün eden
Derin derin düşünceden
Yarın için hayal bile
Kuramayan öze gelir
Haram lokma yemez isen
‘’Halim yaman’’ demez isen
Salim başta bela gada
Aramayan bize gelir
Büyüdükçe büyüdü Türkeli
Türkelinde çeriler yürüdü
Yürüdü doğu, batı, kuzey, güney dört yana
Yana yana kimler yana
Yanağına buse kona
Konağına düşman dikmiş gözünü
Özünü bağladı Türkeli Buğu Han’a
……….O da,
………...Kendinden öncekilerin
………….Yarım kalmış işlerini tamamladı.
…………..Çinliler yine şaşkın
…………...Çinliler yine düşkün
………….…Çinliler yine perişan
……………...Yaman çıkmıştı Buğu Han
Çin elinde
Kutlu Dağ derler
Çorak, yassı bir dağ vardı.
Ama değeri büyük
Kutsal mı kutsal bir dağdı.
Dövüşerek aldı
Çinlilerin elinden bu dağı
Çinliler daha da şaşkın
Çinliler daha da düşkün
Çinliler daha da perişan
Ve
Düşman
Başıboş,
Sarhoş ülke
Bilmesin diye
Gözünü kırpmazmış
Ulu Kağan Buğu Han
Pis kargalar gibi hemen
Üşüşmesinler diyerekten
Kimse görmezmiş uyuduğunu.
Türk ilinin insanları uyusa da
Hiçbir zaman uyutmazmış askerini
Yumruğu demirden olan bu ulu Kağan
……….Kutlu Dağı ellerinden kaptıran Çinliler
………..Kara, kara düşünmeye başladılar
…………Aşağı tükürseler sakal
…………Yukarı tükürseler bıyık
…………..İkisinden birini
……………Ya kesecekler
…………….Ya da
……………..Tükürmek için bir yol bulacaklardı.
Doğudan
Batıya kadar
Kuzeyden tut güneye
Genişledikçe Türk illeri
Hazmedemeyenler planlar kurdu
‘’Artık yok olmalı Türk yurdu
Düşmanımın düşmanı
Dostumdur’’ diyen
……….Düşmandı.
………..Cesaretleri yoktu
…………Yenemediler erkekçe
………….Kılıçları bile kında titriyordu
…………..Buğu Han’ı görünce
Ozanlar vardı
Kopuz ile
Tar ile
Yanıyordu
Yürekleri har ile
Çaldılar
Çaldılar
Çaldılar ve söylediler
‘’Bizim erler uyusun nenni
Uyusun da büyüsün nenni
Tıpış tıpış yürüsün nenni’’
Böyle dediler.
At ayağı çabuk
Ozan dili çevik olurmuş.
*
……….Günler gecelerin,
………..Geceler günlerin ardından koştu.
…………Heyy oğul heyy
………….Hey ki ne hey
…………..Gün yerini aya
……………Ay yerini yıldızlara bırakıyordu.
…………….Gel zaman
……………..Git zaman
………………Düşmanın beklediği gün gelip çattı!
Kırk sene yönetti Buğu, daima düşmanlarına
Korkuları saldı Kağan, büyüterek ülkesini
Kattı doğudan, batıdan yani güneyden, kuzeye
Ülkeyi genişleterek yürüdü hep atı ile
Beklemeye başladılar Buğu Han’ın ölmesini
Zevk, sefaya düşkününün ulu Kağan olmasını
Yıllar nasıl gelip geçti, ölüm kapıya dayandı
Buğu Han’ın ölümüyle canlar acıya boyandı
Dostlar ağlarken düşmanlar, bu ölüme sevindiler
Türkler, Yuliğ Tigin’in kağanlığıyla avundular
Kırk
Sene
Sonunda
Göçtü gitti
Hanların Hanı
Bir büyük Buğu Han
Yıkılmaz yurt bıraktı
Kendinden sonra gelene
Yer, gök ağlıyordu ardından
Ozan değil
Dil değil
Gönül değil
Bir koca millet
Bir ulu soy
Sonsuz kâinat ağlıyordu
Buğu Han’ın ardından
Sıra Yuliğ Tigin’e geldi
Buğu Han’dan sonra
O da Hakan oldu
Korumak, kollamaktı
Kendisine bırakılan yurdu.
Gel
Gelelim
Düşman boş durmaz
Cirit atmaya başlar
Türkelinde Çin’li casuslar
Köklerine kibrit suyu dökmeye
Yemin etti Yuluğ Tigin Han
Köşe bucak kaçtılar
Çinli casuslar
Divan kurdular
Ulu Çin büyükleri
Karar verdiler
Hediye yollamaya
Toparladılar
Gümüş, altın ve varsa
Ganimetlere
Kıü Lien ekleyip
Sarı dilberi
Cariye olaraktan
Armağan diye
Yolladılar Hakan’a
Çin Prensesi Kıü Lien
Güzelliği dillere destan
Bu güzelin uğruna
Nice bin Çin genci
Deli, divane olup
Birbirine düştü.
Oğullarına almak için
Çin beyleri bile yarıştı
Prensesin güzelliği
Dillere destan olmuş
Türkellerinde bile
Ardından türküler yakılmış.
Yıllar yılı Çinliler sinsice durdular
İçten içe kinliler çok kafa yordular
Gün geldi Yuluğ Han’a bir sarışın güzel
Kızlar ile ünlüler, gün kızı verdiler.
……….Yuluğ Tigin Hakan’ın
………..Salur Han adında
…………Bir yiğit şahbaz oğlu vardır
………….Çin güzelini görür görmez
…………..O sarı güneşin sarı ışıktan oklarıyla
……………Vurulur yüreğinden.
…………….Yakar ışıklarıyla
……………..Salur Han’ı
………………Sarışın Çin ateşi.
Zengin armağanlar arasında
Arasında bir dilber oturmuş
Oturmuş Çin güneşi
Güneşi bile eritir bakışı
Bakışı yakar gören gözü
Gözü çıksın Salur Han’ın
Han’ın gönlü alev, alev yangın
Yangın yerine dönmüş Kağan’ın oğlu
Oğlu tahtın tek varisi.
Yak kınayı eline, Çinli girmiş düşüne
Yak ağıtı diline, şimdi az bir düşüne
Ölmede bu yüzüne siyahlar sürüne
Ölme, de hadi be sürüm, sürüm sürüne
……….Salur Han’ın aşkı, tez elden duyulur
………..Duyulur da durmak olur mu hiç
…………Hiç kimse razı gelmedi bu işe
……….. ‘’İşe nerden başlamalı’’ diyerek düşündüler
…………..Düşündüler, taşındılar
……………Taşındılar saraya, ‘’Olmaz bu iş’’ dediler
…………….Dediler de kim dinler.
…………….… ‘’Dinler, kitaplar yazmaz bunu.
……………...….Bunu biri çözsün
……………….….Çözsün de huzuru bulalım’’
………………..Dediler,
Dediler de;
Aşk bu, söz dinler mi hiç?
Kör kuyulardan su çıkartır.
Bir düşerse yüreğe yakar, yakar,
Yakar, çıkıp kendi seyrine bakar
Salur Han
O günden sonra
Sarı ışıktan başkasını görmez oldu
Bütün Türkelinin gökleri maviliğini,
Geceleri yanıp sönen pırıltısını yitirdi.
Parlayan gözler
Alev hüznüyle doldu.
Bir garip soluş
Sanki yok oldu
Salur Han’ın
Sarı ışık çevresinde döndüğünü görenlerin
Yürekleri derinden derine burkuldu.
Ülkesini sevenin yüreğini seveyim
Ben nesini öveyim bu dizini dövenin
Öp elini, güvenin değerini bilenin
Uğruna feda canım taşına bu vatanın
Hakkı yerde yatanın, sitemi bana canım
Bayrağıma nişanım, yeri hani öleni?
Ve
Salur Han
Çin güneşiyle
Dünya evine girdi.
Günlerce çıkmadı dışarı
Kalkmadı güneşin sarı döşünden
Salur Han artık
Bir Çinliye vuruldu
Sarı güneşi
Alır almaz sarıldı
Bütün Türkeli
Her yerinden kırıldı
Kağan oğluna
Canlı, cansız darıldı
Köklü bir soya
Kara leke sürüldü
……….Türk
………..Kağan
…………Kahrından
………….Şaşkınlıktan
…………..Sararıp soldu.
……………Yaptığına pişman
…………….Önceden ululaşan
……………..Atalarının yanına
………………Varmak için yüz bulamadı
……………….Her gün biraz sararan ulu Han
……………….. Nihayet utancından öldü
Kıü Lien Hakan’a sokuldu yavaş, yavaş
İblis yumuşaklığıyla korkutmadan onu
Sardı sarı ışığı, hiç düşünmeden sonu
Kından çıkmadı kılıç, yapılmadı hiç savaş
Aslanın yelesini habersizce kestiler
Sarı ışığın sararışı şaşırttı Han’ı
Damla damla çekildi, damarındaki kanı
Çakallar düze indi, kurtlar sesi kestiler
Salur Han’ın gözüne kimse görünmez oldu
Titretirdi bir zaman, nerde pençeyi takış
Çin, ışığı söndürdü, kayboldu kurtça bakış.
Yeryüzünü titreten yiğidim şimdi soldu
Babası Yuluğ Tigin, erken öldü acıdan
Salur Han hiçbir zaman kurtulmadı geceden
……….Baba kağan ölünce
………..Kağan oldu Salur Han
…………Düşmanın istediği
………….Olmuştu sonunda
…………..Han’ın gözü
…………...Görmüyordu sarı güneşten başkasını
Ne halkı,
Ne de üzerine bastığı
Yurt diye bildiği
Havasını çekip
Suyun içtiği Vatanını
Unutmuştu her bir şeyi!
Unutmuştu kendini!
Unutmuştu özünü!
Unutmuştu sözünü!
Şeytan görsün yüzünü!
………Velhasıl
………Çinliler
………Kutlu Dağı
………Kayan Hakan’a kaptırınca,
………Bu dağ ile birlikte
………Dirlik ve düzenlerinin kaybolduğuna inandılar.
………Yuluğ Tigin Hakan ölünce
………Prenses Kıü Lien
………Kandırdı Salur Han’ı
………Kurdu otağını Hatun Dağına
Çinliler
Din uluları
Elçileri ile birlikte
Konakladılar Prensesin otağına
Ağzından girip
Burnundan çıktılar.
‘’Sarı kucağında yatmadı bir Çinli
Kurt soyuna yer verdiysen
Şimdi karşılığını almak içindi.
Sen bir savaşın öncüsüsün
Kutlu Dağı’nın kutsal kayasını
Gönder ana yurdu
Çin eline’’ dediler.
O
Güneş
Sarı güneş
Korkak şeytan
Boş Han yüreğini
Dağladıkça dağladı
Bağladıkça bağladı.
Salur han’dan başka
Bütün Türkeli
Dağ taş
Yer gök
Ağladı, ağladı, ağladı…
Ağlamayan bir Salur Han’dı
O
Çin güzeliyle bir hoş
O
Çin güzeliyle sarhoş
Sarı şeytandan başak
Yoktu yüreğinde
Özü boş
Sözü boş.
Yağan yağmurun hükmü yoktu
Toprak bile kahırlanmıştı,
Salur Han
Bir ağızsız, dilsiz olmuş
Yoksul kula dönmüş
Kör at misali
Dön babam dön
Çin güneşinin çevresinde.
Düşman, düşmandı
Çin elinden kalktı
Kara karga misali
Geldi Kutlu Dağı’nın
Kutlu kayasının başına kondu.
Bütün çirkinlikleri
Bütün çiğlikleriyle
Çullandılar kayaya.
Aman kaya
Canım kaya
Vatanın bir parçası
Tanrı Ülgen’in ışığıydı
Mavilerin mavisi
Kurt bakışıydı.
Kara karga bulutu, Kutlu Dağı’na yağdı
Yağdı erittikleri, kara katran döktüler
Çullandılar kayaya, bakışları çok çirkin
Çirkinin bu kutsal dağı, yok etmeğe andı vardı
Ve
Kaya
Direndi.
Kök salarak
Sanki canlandı.
Yapıştı toprağa.
Mümkünü yok sökmenin
Bölmek için Çinliler, çullandılar kayaya
Kılıçla dövüşerek, ağır gelmişti ölmek
Kutlu Dağ eteğine, odunları yığdılar
Boğdular kör dumana, yakarak kızıl ateş
Ateşe karşı koyup Kutlu Dağı direndi
‘’Oyy Salur Han, Salur Han’’, sesleriyle inledi
Aradı, arandı su, su diyerek yalvardı!
Anladı ki satılmış, Kutlu kaya düşmana.
Yine de
Oturdu toprağa
Oturdu kalkmadı
Yapıştı kopmadı.
Gaflete
Dalalete
Ve hatta,
İhanete rağmen
Kaya kendince direndi.
Düşman
Düşman olmuş
İhaneti fırsat bilmiş
Ne yapar ne eder
Sökmek için bu kutsal taşı
Bir yolunu bulacaktır.
Sökemeyeceklerini anlayınca
Çinliler kayaya yağ sürüp hemen
Testiler dolusu sirke döktüler
Kaplayınca göğü simsiyah duman
Kahkahaları salıp da baktılar
Kahrından bu kaya, ağlayıp solar
Türklerin vatanı kimlerin, aman!
Düşmanın eline geçti tüm sular
Düştüler oyuna, bir yenik zaman
Gayrı düşmana geçerse ol yular
Kaç mı, göç mü görünür? Halin yaman!
Bir
Deli
Sevinci içinde
Çığlıklar atarak
Barbarlar bağırıyorlardı.
Parçalanan kayaları
Kaptıkları gibi
Çin eline kaçırdılar.
Kızgın kaya parçaları
Kiminin ellerini
Kiminin ayağını
Kiminin böğrünü
Yaksa da aldırış etmediler.
Bütün kaya parçalarını
Bir, bir taşıdılar Çin eline.
Hayvan bile kahrından, iki gözünden oldu
Türk elinde kadının güzelliği kayboldu
Yağmursuz kaldı toprak, merhametsiz bulutlar
Bütün otlar, ağaçlar, yemiş vermez pelitler
Kapılara vuruldu, açılmıyor kilitler
Hayvan bile kahrından, iki gözünden oldu
Yeniden filiz, filiz, hiçbir ağaç bitmedi
Tükenmeye başladı nesli, kuşlar ötmedi
Kocasına kadınlar sarılıp da yatmadı
Türk elinde kadının güzelliği kayboldu
Türkeli garip
Türkeli ıssız
Türkeli yalnız
Sanki gök uzaklaşmış
Ağaçlar küçülmüş
Hatun Dağı küçülmüş
Tanrı Dağı küçülmüş
Hulin Dağı küçülmüş
Kutlu Dağı küçülmüş
Tuğla nehri
Selenge nehri
Suyunu keser gibi
Donup kalmış
Sanki uyumuş.
Yer, gök
Canlı, cansız ne varsa Türkelinde
‘’Kutlu Dağı, Kutlu Dağı yitirdik
Kutlu Dağın otağını yitirdik
Gözlerimizi, ellerimizi aldılar’’
Diyerek haykırıyorlardı,
………Ve
……….Çinli kadının,
………..Çinli gözlerine
…………Satılan bir yurt taşına ağlıyorlardı.
Haykırmayan,
Susan
Bir kenarda
Tek başına pusan
Bir tek Salur Han’dı.
………Çin Güneşi
……….Dişi köpeğin ihaneti
………..Yedi bitirdi Han’ı
…………Yalnız kalmış.
………….Terk edilmiş
…………..Dövülmüş
……………Sövülmüş gibiydi.
Kutlu Dağın Kutlu Kayası
Dokuz gün olmuştu satılalı.
Gün ağlayarak
Kanlı türküyle doğarken
Salur Han,
Kendisini asarak,
Ölümlerin en kötüsüyle öldü!
Baş, boş kalmayacak elbette.
Yerine yeğeni geçti.
Yurdun boynu büküktü
Yetimliği
Boynu büküklüğü
Ne yapsalar
Ne etseler bir türlü geçmedi.
Yaşlıydı Salur Han’ın yeğeni
Dayanamadı acıya, tez öldü.
Tam bu noktada,
Koca divan sazını dayayarak göğsüne
Bir ozan çıka geldi
Konuşturdu tellerini
Dedi ki ağam hey! :
“Çin’den gelir iken yaptı
Planı Çin Güneşi.
Kendisinde gizlemişti
Yalanı Çin Güneşi.
Türk Hakana hanım oldu
Halka saldı velvele
Kendi fikrine döndürdü
Alanı Çin Güneşi.
Sihirli gözlere baktı yarınını unuttu
Anlamadı ellerinden ne zehirleri yuttu
Saçlarını yorgan etti, kollarında uyuttu
Kağanın koynuna koydu
Yılanı Çin Güneşi
Çin güneşi yâr yâr…
Türk halkının başındaki tükenmeyen bir dertti
Bilmediler namert doğan tarih boyu namertti
Koskoca Dağı yarıp da Çin yurduna göndertti
Kutlu Kaya’dan başlattı
Talanı Çin Güneşi
Çin güneşi yâr yâr…
Bizim Ozan, bizim yürek, bizim ses
Dokunmaya devam etti tellere
Görelim yiğidim neler demiş?
Neler söylemiş bugüne ve yarınlara
İşitelim hanım ey!
Geçmişten örnek al, geleceğe bak
Yeter asırlardır yattığın oğul!
Bunca zaman sona ermedi nifak
Düşman etmez senin ettiğin oğul
Oğul oğul can oğul,
Türk iline han oğul!
Bildiğin doğruyu eğri söyledin
Koca Ulus asla bölünmez dedin
Senelerdir yetim hakkını yedin
Yetmedi mi haram yuttuğun oğul
Oğul oğul han oğul,
Gönlüme sultan oğul!
Yavrumuzu türkülerle beledik
Üzerine gözyaşını çiledik
Her yanını kanımızla suladık
Şehit yurdu senin sattığın oğul
Oğul oğul can oğul,
Olma sakın perişan oğul!
El ağzıyla bataklığı boyladın
Türkümüzü el ağzıyla söyledin
Kendi çıkarına meyil eyledin
Yeter işkembeden attığın oğul
Oğul oğul han oğul,
Davacı olur billah
Damarında kan oğul! ”
*
Yıllar yılları kovaladı
Hakanlar geldi
Hakanlar geçti
Su çekildi
Toprak kurudu
Ve
Bir gün
Derinden
Sesler geldi
Çığlık içinde
‘’Göç, göç’’ sesi geldi.
Dağı taşı göç sesleri bürüdü
Daha orda durulur mu, su yoksa?
Göç, göç diye köpek bile ürüdü
Canlar boşa yorulur mu, su yoksa?
………Bedeninde
…….…Damar, damar
………..Dolaşarak her zerrenin
…………Cana can veren
………….Su değil mi?
Çöreklendi dört biryana kuraklık
Koca yazı birden bire oldu çoraklık
Yürekleri sarar ise burukluk
Menziline varılır mı su yoksa?
………Ateş yanmaz
……….Duman tütmez
………..Toprak yarık
…………Toprakta can bitmez
………….Hava sıcak
…………..Bulutlar düşman gözyaşına
Ne ses vardır nede seda hanlarda
Yaşayacak hal kalmadı canlarda
Sıhhatin elden gittiği anlarda
Hiç yaralar sarılır mı su yoksa?
……….Hava, su, ateş, Toprak
……….Dört unsurun biri yoksa
………..Yaşanır mı bu dünyada
…………Al başını
………….Var git!
…………..Nereye gidersen
………Küçücük bir kaya parçası
………Neler ediyor neler bakın.
İnleyip geliyor yedi kat yerden
Duyuluyor göç, göç diye
Yüreklere düşen alev hardan
Duyuluyor göç, göç diye
Unutulup gitti yaşanan kinler
Can taşıyor her şey ‘’Su’’ diye inler
Karakış, zemheri ayında canlar
Bayılıyor göç, göç diye
Bir gün volkan gibi sabır patlayıp
Yerlerin hıncını iki katlayıp
Ayaklar altında toprak çatlayıp
Oyuluyor göç, göç diye.
Çare bulmak için susmaz dillere
Gitmek düştü başka, başka illere
Bir ulus top yekin düştü yollara
Koyuluyor göç, göç diye.
……….Yol alındıkça
………..Kesilir oldu sesler.
………...Ne zaman
………….Bitkin düşüp
…………..Dinlenmek için durulsa
…………...Duyuluyor
…………….Yayılıyor göç, göç, diye.
Kaya deyip geçme sakın milletin malı
Karanlıklar diyarında hainlik vardır
Vatan senin her şeyindir, yeşili-alı
Ana, avrat, kız kardeşin namus ve ardır
……….Ufukların ötesinde yüce dağ kardır
………..Ulaşsan da kimi zaman yolları dardır
…………Ölsen bile sarıldığın topraklar yârdır
Bütün dağlar taşlar, göç diye bağırdı
Terk ediliyor ata diyarı yurtlar
Taa uzaklardan su Türkleri çağırdı
Acı yıllar geçer, unutulur dertler.
……….Üveyik bakışlı, alaca atları
………...Yüklediler yükü, bırakıp yurtları
…………..Göç, göç, göç, dedikçe büyüdü dertleri
Yerlerden göklerden sesler geldikçe
Günlerce yürüdü yollarda ulus
Eteğine düşkün Kağan oldukça
Perişan hallere düşüyor ulus
……….Gide, gide artık yollar bitmiyor
…………Kundaktaki çocuk bile yatmıyor
……….....Gidildikçe hala kuşlar ötmüyor
Hoçu yakınlarında
Bir dağının doruğunda
Yarım ay doğdu
Yarım ayın içinde
Gölge gibi
Belirdi bir gök börü başı
Avaz, avaz bağırmaya başladı
Cihan cihan olalı
Böyle uğultu duymadı.
‘’Göç ha göç,
Durma göç
Oturma göç
Yeni yurtlar
Yeni sular bulana kadar
Göç ha göç’’
Der gibiydi.
……….Ses bir anda sustu
……….Yankılar sustu
………...Karanlıklar sustu
………….Dağlar, taşlar sustu
...………..Sustu yaslı türküler
…………...Hayra değildi bu susuş
…………….Oturup beklediler
……………..Endişe
……….……..Telaş
……………….Korku içinde
Ve
Dört bir yandan
Havadan
Karadan
Derinlerden
Çır, çır çığrıştı;
‘‘Göç, göç, göç’’
Sesleri.
Sanki yer, gök çalkalanıyordu
Toplandı
Ak saçlı bilgeler;
‘’Yürüyelim’’ dediler.
……….Yürüdüler
………..Yürüdüler
…………Yürüdüler…
Sonunda
Göç sesler kesildi.
Beş koldan gelen akın
Ovaya konup,
Beş koldan yayıldılar.
Beş mahalle kurup yerleştiler.
Bu yerin adını da
“Beş Balıg” koydular.
Burada yaşayıp çoğaldılar
Bütün vefasızlığı,
Satılan yurt parçasını
Unutmuş gibi görünseler de
Unutmadılar asla
Yeni doğan her bebeye
İhanetin bedelini
Uzun, uzun anlatıp
Günümüze ulaştırdılar,
…………….Bir ozan çıkar şimdi meydana
……………. Vurur sazının tellerine
……………..Çalar, inletir meydanları
……………..Görelim ne söyler:
“Kulak verilseydi ozan sözüne
Türkler tarih boyu yorulmaz idi
Ayaklar uysaydı başın izine
Öz vatanlarından sürülmez idi
Sürülmez idi fidanım ey
Sürülmez idi! ...
Gönüllerde barış közü yaksaydı
Sularımız sevgi ile aksaydı
Herkes benliğine sahip çıksaydı
Bunca kara günler görülmez idi
Görülmez idi ay balam hey
Görülmez idi! ...
Dedem Korkut kopuzunu çalmazsa
Dinleyenler bundan hisse almazsa
Bütün Dünya Türk’e düşman olmazsa
Atlara eğerler vurulmaz idi.
Vurulmaz idi civanım ey
Vurulmaz idi! ..
Bizler tarih boyu iz sürüseydik
Eğri fikirleri düz yürüseydik
Kendimizde kalıp öz yürüseydik
Şimdiki yanlışlar sorulmaz idi.
Sorulmaz idi Yiğidim hey!
Sorulmaz idi! ..
Harun YİĞİT
10.06.2010
NOT: Yukarıda okumuş olduğunuz destan, GÜLCE'nin NAZIM Türler olan; Akrostik, Üçgen, Gülce, Triyolemsi, Özge, Tekil,Yediveren, Tuğra, Gülistan, Yunusca, Dönence, Serbest Zincir, Sonem, Yiğitce, Buluşma Tokmak, Çaprazlama, Gülce Aruz olarak toplam 18 Nazım türünden oluşan BAHÇE ile yazılmıştır.
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
ALİ OSKAN-İhvanu'l-Muhammed'in Miraç Destanı (GÜLCE - Bahçe)
Site Yönetimi
0
1,258
14/09/2011, 02:47
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
YARADILIŞ DESTANI
HarunYigit
0
860
13/09/2011, 16:54
Son Mesaj
:
HarunYigit
ŞU DESTANI
HarunYigit
0
928
13/09/2011, 16:54
Son Mesaj
:
HarunYigit
Alp Er TUNGA DESTANI
HarunYigit
0
1,010
13/09/2011, 16:53
Son Mesaj
:
HarunYigit
OĞUZ KAĞAN DESTANI
HarunYigit
0
907
13/09/2011, 16:52
Son Mesaj
:
HarunYigit
Ergenekon DESTANI
HarunYigit
0
1,052
13/09/2011, 16:49
Son Mesaj
:
HarunYigit
BOZKURT DESTANI
HarunYigit
0
726
13/09/2011, 16:49
Son Mesaj
:
HarunYigit
Satuk Buğra Han DESTANI
HarunYigit
0
1,102
13/09/2011, 16:47
Son Mesaj
:
HarunYigit
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder