• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
GÖZÜNÜ SEVEYİM SERMESTLİĞİN ; Yorumum
Dışarıda RefikaDogan
RefikaDoğan
******
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesaj Sayısı: 2,701
Konu Sayısı: 1,516
   
#1
11/03/2012, 00:54 (Bu mesajı son düzenleyen: 15/05/2012, 15:24 RefikaDogan.)

" GÖZÜNÜ SEVEYİM SERMESTLİĞİN



Bir film izledim, sıradan bir günün sıradan bir saatinde. “Kahrolsun” diye haykırdım içimden. Beddualar ettim…Sonra bir süre pembeyi ve maviyi göremedi gözlerim. Hep karanlık, hep kin renkleri vardı giydiğim tüm giysilerde. “Şu şerefsizlere iki çift laf da ben edeyim” dedim. Araya bir sürü dünyalık girdi. Kinimi de unutuverdim. Pembe ve mavi yeniden yerlerini aldı renk tablomda. Her şey normaldi şimdi. “Sana ne” dedim kendime sonra…”Sen çiçekleri öpen böcekleri yaz. Ağabeylerin çok yazdı öbür türlü şeyleri. Ama her şey hala kan rengi. ”

Zaman bir yere gecikmiş gibi telaşlıydı hep. Ben yol kenarındaki bir direk kadar durağan. Sıyırıp geçiyordu yanaklarımı seneler. Ben rüzgar çıktı diye battaniyeme sarılıyordum. Nasılsa daha vaktim vardı hüzzam makamında şeyleri düşünmek için. En önemlisi ağabeylerim düşünüyordu nasılsa. Çok uzaktı Ramallah, çok daha ıraktı Kandahar. Doğu Türkistan’dan vazgeçeli nice olmuştu.

Her sabah mahallenin pembe yanaklı çocuklarının tekerlemeleriyle yıkadım yüzümü. Akşamları, internet satıcısından aldığım gramofonda denize karşı şen şarkılar dinledim. Ve her şey hep güzel göründü gözüme. Durup bir dakika kalbimi dinleseydim eğer, inceden bir çığlık bölecekti tüm umutlarımı. Çengelli bir soru işareti kanatacaktı gözlerimi. Ne gerek vardı. Daha çok erkendim ben. Ağabeylerim hala iş başındaydı nasılsa.

Azıcık sancısa yüreğim koşarak ışıltılı vitrinlerin önüne gittim. Bana benziyordu hep aynı yere ölgün manalarla bakan plastik insanlar. Ta ki biri yerlerini değiştirene kadar.

Taksici Salih Abi, zamlardan bahsediyordu her sabah. Ben “Bana ne. Taksim mi var?”diyordum içimden. Taksici Salih’in cebinden çıkan benzin parasının bir ucu benim cebime takılıymış, bilmezdim.

Girift bir yap bozdu bütün nefesler. Ben soluyordum, bitkiler soluyordu…Bitkiler solunca belediyenin temizlik işçileri küfürler yağdırıyordu parklara. Her şeyin iç içe geçmiş olduğu bir boyutun, kendiyle alakalı tek varlığı insanoğlu, yapay bitkiler üretiyordu nemli fabrikalarda. Her şeyin bir çözümü vardı nasılsa…Kar yağmayınca kar bile yapılabiliyorsa eğer, daha ne korkutmalıydı beni?

Açlık…Az gelişmiş insanlarca türetilen bir tür diyet…Yoksa gerçekten bitmiş olabilir miydi dünya nimetleri? Annem de “yiyecek hiçbir şey kalmadı bey” diyor ama akşama illaki bir şeyler pişirmiyor muydu? Ah ne çok tesellim vardı benim. Ne çok mazeretim…Her şeyin çok güzel olduğuna ve kötülüklerin benden çok uzak olduğuna dair ne çok ütopyalarım…

Her şey zamanla tersine dönecek bir sanrıydı. Afrika’yı yiyip bitirenler, sonra dönüp oradaki açlar için kampanyalar düzenliyordu. El birliğiyle semirteceklerdi Afrika’yı. Sonra tekrar sömüreceklerdi. O halde bana neydi, gözlerini sinek yiyen karnı şişik çocuklardan?

Fırat ve Dicle, bacaklarını bu kadar açmasaydı ve kendini bu kadar cömertçe sunmasaydı, Ortadoğu’nun gayri meşru çocukları olur muydu hiç?

Her şey benden bağımsız, benden uzak…Ben sade bir insanoğluyum neticede. Kışları sorgusuzca çalışır, yazları, "ilk hedefim Akdeniz’dir" diye bağırırım. Vasat bir otelde yer içer eğlenir, haberlerde gördüğüm bütün ağlayanları unuturum nasılsa…Ne yapayım yani? Ben hep unutacaksam bir gün öncesini, neden kedere boğayım ki yüreğimi? Sonunu düşünen kahraman olamaz diyorlar…Kahramanlar çok yaşamaz ki, birileri benimle birkaç ay gurur duyacak, sonra beni unutacak diye ölünür müydü hiç? Asortik turlarla, pembe panjurlu yuvalarından gelip, Conk bayırında gözyaşına bulanan boyalı suretler, akşamları kaç kadehte yad ediyorlardı ki şehitleri?

Yaşamak güzel şey vesselam! Şiir güzel, gazel güzel, anlaşılmaz rubailerde mest olmak güzel. Şöyle hayırlısından bir de eş buldun muydu…Kutu gibi bir ev, gürbüz çocuklar. Mütemadiyen hesaba yatan üç beş kuruşun da oldu muydu, ne gamın kalırdı ne kederin ne de azabın. Sana dokunmayan yılan ne kadar yaşarsa yaşasındı artık…Bir de senin yerine ölen ağabeylerinin olduğunu bilmek…

Ah ne saadet her şeyden kopuk ve müstakil bir can olmak!


Fakat..."İns"


Ve "anlık"


Herşey çok mu acı?



...ENGİNDENİZ...


Aynur Engindeniz "




Bu olağanüstü derinlikteki yazının özü, anlamı, adı, tanımı, niyesi, niyeti, gelmişi, geçmişi, nedeni, nasılı...Hepsi ama hepsi; altta tanımı verilen sözcükte! "İNSAN !"

İşte bu ; sihirliyken, artık sihiri de kalmamış, kendi kendini budamış İNSAN denilen varlıkta sözün özü! Bu yergili söylemlerin derinliğinde gerçek ve insanlığın / bizlerin geleceği!

Sevgili Aynur hanım; yer yer ironik söylemlerle, yer yer de müthiş zekâsının kıvrakça ve estetikle dolu dokundurmalarıyla; aslında gerçeğin tablosunu çizmiş ve bu tablo karşısında kanayan, acıyan, isyan eden; her istemsiz uyutuluşunun ardından yine de umutla uyanarak güneş toplamak isteyen ve yazı altına düşülen dipnot da ki tanımla örtüşen usuna/yüreğine nasıl davranacağını ( bilirken) bilemeyen...Genel geçer çoğunluğun ruhiyatı karşısında kendi ruhundan neredeyse ÜRKER hale gelmiş aydınlık ve sorumlu yüreğin, bir uyanışın ve beklentisiz bir adanışın filiz filiz yaşama/bizlere/ benliğe ağışı...

Siz ne muhteşem bir insan, ne kalender bir kalem, ne üretken bir öz ve ne tükenmez sevgisiniz sevgili Aynur ENGİNDENİZ! Bir insan soyadı ile bu kadar mı bütünleşir!
Sizden yaşça büyük olsam da, öpüyorum o erdemli kalemi tutan eli! Öpüyorum o kıvrak bir zekayla toplumsal /sosyal yaşamdan beynelmilel her konuya ışık tutan derin ve bilinçli usun kimlikli, kişilikli, dik duruşunu ve öpüyorum o naif yüreği; İNSAN tanımına uygun olduğu ve o tanıma uygun bir yaşam biçimini özümsediği için! Saygı ve dostlukla...




kaynak: http://www.edebiyatdefteri.com/

Her nefeste Gülce...
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  " Bir Yanı Yangın, Bir Yanı İmtihandır; Aşkın! " Şiirine Yorumum RefikaDogan 3 2,733 30/07/2013, 06:55
Son Mesaj: elnurə
  "YÜREĞiNDE DAĞILIYORUM! .." - Hikmet Çiftçi 2 Şiirine Yorumum RefikaDogan 1 2,049 10/12/2012, 23:10
Son Mesaj: osman7159
  - Ay Işığı Sonatı " Rengin ALACAATLI Şiirine Yorumum RefikaDogan 1 1,953 10/12/2012, 22:52
Son Mesaj: osman7159
  “ EL DEYİŞTİRDİ ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,472 11/09/2012, 00:13
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ DİLİNİZE SAHİP OLUN ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,325 11/09/2012, 00:11
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ Pandora'nın Kutusu ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,417 10/09/2012, 17:11
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ Aşk-ı Bahar ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,506 10/09/2012, 17:08
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ SABÂH DUÂSI ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,808 10/09/2012, 16:59
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ Çınar İzleri ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,520 10/09/2012, 16:42
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ DERE SUYUN NEREDE? ” Yazısına Yorumum RefikaDogan 0 1,465 10/09/2012, 16:33
Son Mesaj: RefikaDogan

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder