SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
GÜLCE'DE 534.GÜN(01.03.2010
Rahime Kaya
Yetkili Şair
Üyelik tarihi:
Jan 2011
Mesaj Sayısı:
421
Konu Sayısı:
398
#1
19/02/2011, 22:18
Gönderen: Mehmet Nacar 1
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 23:51:00
Konu: Daima tren kaçtıktan sonra gelirim. DURAKSIZIN son durağı...
----------------------------------------
Duraksız tartışmasını izlerken aklıma geldi. Sanırım aşağıya aldığım tür edebiyatımızda az işlenmiş bir şekil. Dostlar öyle diyorlar. Duraksız şiirin alacağı son şekle örnek teşkil edebilir mi?
İncelenmesi dileğiyle.
______________________
Adını Dağlar Yazdım
O ağacın gövdesine senin adını kazımıştım ya?
İşte, ondan sonra her yerde görür oldum, adını.
Bütün ağaçların yapraklarında, bütün çiçeklerin dudaklarında adın yazılı.
Caddelerde, kaldırımlarda, parklarda, bu kentin bütün sokaklarında adın yazılı.
Gurbet treninin sesinde, rüzgarın ılık nefesinde, uçakların kanadında, kuşların renkli göğüslerinde adın yazılı.
Gördüğüm her güzelin gözlerinde, duyduğum her şarkının sözlerinde, mevsimlerin yazında, baharında, kışında, güzlerinde adın yazılı...
Dağların yamaçlarında, tepelerin uçlarında, ormanların içlerinde adın yazılı.
Başımı nereye çevirsem, gözlerim nereye baksa, senin adını görmekteyim.
Babil’in asma bahçelerinde, İskenderiye Feneri’nde, Çin Seddi’nin duvarlarında, Özgürlük Anıtı’nın meşalesinde, dünyanın bütün harikalarının tepesinde adın yazılı.
Çünkü sen bütün harikalardan daha harikasın, sevda çiçeğim...
Elimde olsa, dünyanın yaşayan ve ölmüş bütün prenseslerini gönül sarayımda toplar, senin hizmetine verir, sana köle yapardım.
’’Gündüzüm seninle, gecem seninle...’’
Ne kadar kaçsan, ne kadar uzakta olsan benden kurtulamazsın.
Günün, ayın, yılın her anında seninle yaşamayı sürdüreceğim.
Bazan bu tatlı rüyadan uyanıyorum. Çevreme göz atıyor, seni bulamıyorum. Hüzünler toplu saldırı başlatıyorlar, o zaman...
’’Şimdi çok uzaklardasın, gönül hicranla doldu,
Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayal oldu...’’ diyorum.
Sonra da yeniden aramaya başlıyorum, seni.
Seni suçlayamam.
Vefasızmış, diyemem.
Sensiz de yaşayamam, inan...
Yorulmadan, usanmadan seni seviyorum.
Adının yazılı olduğu dünyam yetmiyor, bana artık.
Seni arıyorum.
Söyle.
Neredesin sen..?
Mehmet Nacar
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 23:40:00
Konu: DURAK'a ZİYADE (1)
----------------------------------------
vEEEEEEEE
Elbette, TUĞRA'lar çekilmiş fermanlarla görevlendirilmişiz biz...İşte temel görevklerden birisi:GÜLİSTAN'ımıza uğrayıp, DESTANLARIMIZI-MEVLİD'İMİZİ VE DAHA NİCE ESERLERİ GÜLCELERLE GELECEK nesillere aktaracağız. DÜNYA ŞİİR HARMANINI nasıl savurmada onları geçecek aşkımızın rüzgârı var bizlerde...
Osman Hocamın sesi yükseliyor işte:
-Durmak Yok yola devam...!
ve
Ustalar ustası, bizim Korkut Ata'mızi ağabeyimiz, büyüğümüz EKRE YALBUZ:
-'Maya tuttu... İleri... Emin, sabırla, aşkla...'
*
Ohhh...
İşte ateşimi gül bahçesi eden bu durakta bunlar düştü ağız zindanındaki dil kölemden...
*
Bütün dostlara selamlar, saygılar...
========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: (grup üzerinden) MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Tarih: 01.03.2010 23:28:00
Konu: Yn: [yeni-edebi-akim..] Yn: Yn: Yn: DURAK.(SON DURAK)
----------
Peki, bundan yüz sene sonra hangi şiirim ayakta kalacak ve benim adımı da kendisi ile beraber o çağın takvimlerine taşıyacak dersiniz? Hep bu soruya cevap aramaktayım. Her şiir doğumumdan önce bu sancıyı çekmekteyim. Heyhat, aceleciliğim, sabırsızlığım yok mu, beni yayından fırlayan ok gibi başarısızlığın en dibine kilitlemekte.
Oysa, ŞEKİL-KALIP-DURAK konusunda ufkumda fırtınalar yaratan üstadım, bana sonsuz derecede kıymetli hazinelerden hazine bir POETİKA bırakmıştı. Arada bir, yapay-iğreti tebessüm ve YAŞA-VAROL-YÜREĞİNE sağlıklardan kurtulup, poetikaya da bakamadım. Kahretsin ben! Cezamı çekeceğim anlaşılan.
Oysa, poetika’nın İÇ ŞEKİL kısmı, benim için DIŞ ŞEKİL kısmından da önemliydi.
Ne diyordu üstad?
“ŞİİRDE DIŞ ŞEKLE BAĞLI BİR DE İÇ ŞEKİL MEVCUT… Serbest şiirin gayesi, DIŞ ŞEKLİ YIKIP BU İÇ ŞEKLİ BİLLURLAŞTIRMAKSA DA, MEKÂNSIZ ZAMAN GİBİ DIŞ ERDE GERGEFİNİ KURMADAN iç mân3ayı nakışlandırmak muhal…”
“Şiirde dış mânâ, büyük muhteva yekûnuna giren zâhiri delâlet unsurlarının heykeli; iç mânâ ise bu heykelin edasından tütücü gizli delâletler… Bunlardan biri TEBLİĞ, öbürü TELKİN MEVZUU…”
“İşte şiirde, doğrudan doğruya, DIŞIN DIŞI, İÇ İÇİN İÇİ gizli mânâların esirî kıvrımlarını örgüleştiren edadır ki, iç şekle dokunur. Bu dokunun malzemesi, yine doğrudan doğruya dış âhengin ötesindeki iç âhenk, kelimelerin dış mânâsı altındaki iç mânâ, kelime münasebetlerinde lezzetleşen mizaç ve duygu hali…”
Diyordu…
Uffffffffff… Valla kafam karıştı.. İç- dış derken… hele bi bu noktada DURAK ta bi daha okuyak İÇ VE DIŞ meselesini…
Neyse,
Nakilci olup çıkmayacağım. Ben sabırsızım ama, s...
................
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 23:28:00
Konu: Yn: [yeni-edebi-akim..] Yn: Yn: Yn: DURAK.(SON DURAK)
----------------------------------------
Peki, bundan yüz sene sonra hangi şiirim ayakta kalacak ve benim adımı da kendisi ile beraber o çağın takvimlerine taşıyacak dersiniz? Hep bu soruya cevap aramaktayım. Her şiir doğumumdan önce bu sancıyı çekmekteyim. Heyhat, aceleciliğim, sabırsızlığım yok mu, beni yayından fırlayan ok gibi başarısızlığın en dibine kilitlemekte.
Oysa, ŞEKİL-KALIP-DURAK konusunda ufkumda fırtınalar yaratan üstadım, bana sonsuz derecede kıymetli hazinelerden hazine bir POETİKA bırakmıştı. Arada bir, yapay-iğreti tebessüm ve YAŞA-VAROL-YÜREĞİNE sağlıklardan kurtulup, poetikaya da bakamadım. Kahretsin ben! Cezamı çekeceğim anlaşılan.
Oysa, poetika’nın İÇ ŞEKİL kısmı, benim için DIŞ ŞEKİL kısmından da önemliydi.
Ne diyordu üstad?
“ŞİİRDE DIŞ ŞEKLE BAĞLI BİR DE İÇ ŞEKİL MEVCUT… Serbest şiirin gayesi, DIŞ ŞEKLİ YIKIP BU İÇ ŞEKLİ BİLLURLAŞTIRMAKSA DA, MEKÂNSIZ ZAMAN GİBİ DIŞ ERDE GERGEFİNİ KURMADAN iç mân3ayı nakışlandırmak muhal…”
“Şiirde dış mânâ, büyük muhteva yekûnuna giren zâhiri delâlet unsurlarının heykeli; iç mânâ ise bu heykelin edasından tütücü gizli delâletler… Bunlardan biri TEBLİĞ, öbürü TELKİN MEVZUU…”
“İşte şiirde, doğrudan doğruya, DIŞIN DIŞI, İÇ İÇİN İÇİ gizli mânâların esirî kıvrımlarını örgüleştiren edadır ki, iç şekle dokunur. Bu dokunun malzemesi, yine doğrudan doğruya dış âhengin ötesindeki iç âhenk, kelimelerin dış mânâsı altındaki iç mânâ, kelime münasebetlerinde lezzetleşen mizaç ve duygu hali…”
Diyordu…
Uffffffffff… Valla kafam karıştı.. İç- dış derken… hele bi bu noktada DURAK ta bi daha okuyak İÇ VE DIŞ meselesini…
Neyse,
Nakilci olup çıkmayacağım. Ben sabırsızım ama, siz de sabırsınız sanki..
Üstadın poetikasını şiirimin geometri kitabı olarak, bilgisayarımın yanıbaşında tutmaktayım. Bazen uykuya daldığımda, bilgisayarımın yanından poetikanın usulcacık doğrulduğu ve beni doğruca GÜLCEnin GÜL BAHÇESİNE doğru alıp götürdüğünü hissetmekteyim.
Kalıp, durak, kafiye, vezin, ölçü….
Önemli vasıtalar…
Esas önemli olan iç âhenk.. Önemli olan geleceğe kalmak. Şiir doğum sancılarımın çaresi poetikam benim…
Sahi, biliyorlar mı acaba dostlarım? Ben halâ bir ÖZGECAN ve ÜÇTUĞ yazamadım valla. Tıpkı ustam Ekrem YALBUZ’un GÜLİSTAN ‘da sabırla beklediği gibi.
Eeee..
Tutmuş bizim “citizen saatli-markacı vatandaş Osman Harun Alaman, illâ çarpım cetvelinden hareketle yok efendim mısra sayısı, hece sayısı şu – şu olan 100 den fazla yeni tarz buldum diye bana meydan okumaz mı?
Ulen Vatandaş dedim, çılgınsın valla.
Yumurtlamak kolay… Ya o yumurta işe yaramaz da kafanda parçalanırsa…
Hayret bi şey…
Neyse, vaz geçirdim. Markalı defterinin, ve koca karınlı bilgisayarının içinde duruyor. Bekliyor… Beklesin hele…
*
Merdiven basamak basamak…
Su kaynaksız akarsa, az bir zaman sonra bitiverir de deren çöl oluverir aslanım…
İlk adımla başlar milyon kilometreler…
Vasıtaları yerinde ve zamanında kullanmalıyız.
Aynı noktaya vuran damlalar mermeri deler be dostum…
Damlalar dere, dereler ırmak, ırmaklar okyanusa… Ölçü ve hayat bu işte…
Ama aşkla, şevkle ve de en önemlisi sabırla…
*
Duraktan nerelere geldik.,
Sahi hangi durakta binmiştim bu üstünde gül manzaraları bulunan mükemmel otobüse, unuttum…
Öteden Osman Öcal Hocam sesleniyor:
-“Durmak yok! ! ! ! Yola devam! ...”
Duyuyorsun değil mi, şoför efendi…
Duraktan gül yolcularını ala ala yola devam edeceğiz…
Şarkılarımız gül açanda güle doğru…
*
SON DURAK...
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 22:58:00
Konu: Yn: Yn: Yn: DURAK.(3)
Oysa, bahçemin kenarından akıp Kızılırmak’a doğru hızla akan derenin şırıltılarına yapraklarının yüreğini vermiş, yediveren güllerim vardı. Çoğu kere sevdalı serçelerin BULUŞTUĞU BULUŞMA günlerinde BAHÇE çitleri üstünde ÜÇLEMESİ’ne ve ÇAPRAZINA uzanmış sarmaşık güllerim vardı. Cuma namazı sonrasında dostların DÖNENCELER ve ÜÇGENLER çizercesine, bazen TEKİL bazen de SERBEST ZİNCİR misali uğradığı bahçemde, bülbüllerin dostlara HOŞ GELDİNİZ diyerek YUNUSCA AKROSTİKLERle sevdalarını haykırdığını görmekten ÖZGE mutluluklar duyuyordum. Ne zaman ki, kendimi yiğit sanıp şöyle YİĞİTCE meydanda efelenirken, bir karıncanın gölgesi olduğumun farkına CAN ANAM SULTAN’ın TOKMAK’ını yedim, aklım başıma geliverdi.
Arrtık o noktada durmam gerekiyordu. Bizim Hamza Dayı’nın oğlu DURAN da geçenlerde gayri burada DURAK dedi ya, tamam dedim, tamam durak…
Vatandaş Osman pufi yorganından kurtulup Alaman rüyâsında tutuklu kaldığında geceler ve gündüzler boyu çalışmış, bizim serbest zinciri anlamış ki, serbestsin, her şeyde, bana tam 64 basamaklı bir merdiven başta, bir sürü merdiven getirmesin mi?
Dur be vatandaş, durak burada dedim…
Demeseydim, anamdan bu sefer TOKMAK dan daha tesirli BALYOZ gelebilirdi valla…
Herkes özgürdür-hürdür bizim anlayışımıza göre.. Dileyen şiirini istediği kanatlarla uçurur. Ama, köklere bağlı bir hareketiz. Bu bahçe asırların ötesinde DEDE KORKUTLARA, KORKUT ATALARA, Orta Asya bozkırındaki yazılı kayalara, Kutadgu Biliglere uzanır ve oradan gelir Yunus Emre’ye ve Yahya Kemal, Necip Fazıl, Arif Nihat Asyalara gelir.. Aşkımızın rengini o kaynaktan alırız vesselâm..
Ya ben?
Ben mi?
Doruk düşçüsü… Tekel işçileri kadar sabırlı değilim. Bir çadırım bile yok ki dursam orada…
.........................MADEM GELSİN DEDİNİZ GELECEK.................
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 22:39:00
Konu: Yn: Yn: DURAK.(3)
Üstad Necip Fazıl Kısakaürek:
“Şekil ve kalıbın ana unsurları dış âhenk; VEZİN, KAFİYE GİBİ kaba görünüşlü ölçülerde, herhangi bir lâfı günübirlikten sonsuza devşiren ve unutulmaz kılan BİRER VASITA HİKMETİ VARDIR. Ama sadece vasıtayla gayeye erişilemez. Evvelâ UÇMAYA DEĞER GÖVDEYİ BULACAKSINIZ ve sonra ONU İNCELER İNCESİ VASITLARLA KANATLANDIRACAKSINIZ. Yoksa toprakta soluyan lâgar gövdelerde BOŞ YERE ÇIRPINAN KANATLAR NE KADAR GÜLÜNÇSE, O GÜLÜNÇLÜĞE DÜŞMEMEK İÇİN kanatlarını yolmuş dazlak gövdelerin uçmaya davranışı da o nisbette acındırıcıdır.
AYNI SESTE BİRLEŞEN KELİMELERLE(kafiye) hece sayısını veya UZUNLUK VE KISALIĞINI ŞEKİLLENDİREN İFADE VÂHİTLERİNİN(Vezin) , büyük meçhul muadelesinden her defa fikir aldığı hissini verici bir mistiği vardır. ELVERİR Kİ, bu (mistik) onun zâhirine, KALIBIN DA KALIBINA BAĞLI KALINARAK ÖRSELENMESİN…
Üstün sanatkâr, SABİT BİR ŞEKİL ve KALIP BAĞLILIĞI İÇİNDE, HER AN, HER ŞİİR, HER MISRA, HER KELİMEDE ESKİ ŞEKİL VE KALIBINI YENİLEYEBİLENDİR.
Heyhât ki, en âdî İŞ ŞEKİL VE KALIPTA, EN ULVİSİ DE YİNE ONDA…
Âdilik korkusiyle ŞEKİL ve KALIP firariliğini aczin en âdisi diye kabul ediniz! ”
Evet üstadım aynen bunları söylemiş…
Peki biz?
Biz ne yapıyoruz, rüzgâr teknesinde rüzgâr mı yoğuruyoruz acaba?
Diyor ki üstad: “en âdî İŞ ŞEKİL VE KALIPTA, EN ULVİSİ DE YİNE ONDA…”..
Acaba, bizim kalemimizden damlayanlar o ulviliği yakalayabilmiş mi?
Önce ona bakmam lâzım…
*
Geçenlerde Vatandaş Osmanların evlerinin oradaki durağın bir acaip rüzgârda darma duman olduğunu görmüştüm. O ne rüzgârdı? Hızı belki bilmem kaç kilometreydi. Ölçüleri şaşırır oldum bu sıra. Sahi, sesin hızı neyle ölçülürdü? Bazen gram etmeyen ağırlığımı tonlarca filden daha dorukta görüyorum da sonra kaç gün topal geziyorum bahçemin en dip noktalarında dikensi bükler arasında.
……………….Devamı Gelsin mi? Yeterli mi? ..................................
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 22:21:00
Konu: Yn: DURAK.(2)
Ustalar ustası, iki gözüm, canda canım, Hocam Kısakürek devamla:
“Şiirde şekil ve kalıp, zatiyle şekil ve kalıp olarak HAYKIRDIĞI ve “BEN BURADAYIM” DEDİĞİ NİSBETTE O ŞİİR KÖTÜDÜR. O zaman o şiiri, gözlerindeki çukura ALÇI DÖKÜLMÜŞ ve üzerine kömürle kaş, kirpik ve göz oturtmaya çalışılmış bir iskelet kafasına benzetsek yanlış olmaz.
Şair, mutlaka bir ŞEKİL ve KALIBA BAĞLI OLAN; FAKAT ONU AŞTIĞI, GİZLEDİĞİ, PEÇELEDİĞİ VE MÂNÂYI VE EDAYI ONUN VERÂSINDAN DEVŞİREBİLDİĞİ NİSBETTE NADİRLEŞEN BÜYÜK USTADIR.
ANCAK şekil ve kalıbın KOLTUK DEĞNEKLERİYLE yürüyebilen NAZIMCI BİR TARAFA, HARİKULÂDE BİR (STEP) TEMPOSU İÇİNDE ELİNDEKİ ŞEKİL VE KALIP BASTONUNU HAVADA DÖNDÜREN ŞAİR BİR TARAFA…ŞİİRDE RUH, ŞEKLİ GİZLEYEMİYORSA O ŞAİR MİDİR Kİ? ..
Nazım tecrübesi içinde, SIRTINDA KAMBUR gibi şekil ve kalıplarını taşıyanlarla, aynı şekil ve kalıpları kaburga kemikleri gibi derisinin altında gezdirenlerden ibaret İKİ SINIF VAR… Birini şekil ve kalıp, öbürüde şekil ve kalıbı ezmiştir…
GERÇEKTEN ŞEKİL VE KALIBI HALI GİBİ AYAĞININ ALTINA ALIP ÇİĞNEYEMEDEN ŞAİR OLABİLMENİN İMKÂNI DÜŞÜNÜLEMEZ.FAKAT BU, ŞEKİL VE KALDIRIP ATMAK, ONU YOK ETMEK DEĞİLDİR. BÖYLE BİR HAREKETİN YERİ, ÇÜRÜK İSKELET DİŞLERİ SIRITAN BİR ŞEKİL VE KALIP ESARETİNDEN DAHA AŞAĞIDIR.
Olukta olgunlaşan damla, kopacak hale gelmeden tam bir şekil ve kalıp doldururken; arı, o harikûlâde verimini mumdan altı köşeli duvarlar içinde istif ederken; örümcek zikzaklı şarkısını lif lif örgüleştirirken; yemişin her nevi, lezzetine göre bir renk ve çizgi plânını işaret ederken, şekil ve kalıptaki DERİN SIRRI HİSSEDEBİLMEK, SADECE AHMAKLIKTIR.
………………………………….Devamı Geliyor…………………………..
Gönderen: MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 22:00:00
Konu: DURAK...
----------------------------------------
DURAK...
Mustafa CEYLAN
***********************
Durak... Evet, işte şu evimin pençeresinden gördüğüm pazar yerinin kenarında, Belediye'nin alüminyum ve cam bileşiminden yaptığı, yağmur öğlelerinde sığındığım yer... En çok da, yağmur ikindilerinde kaçırdığım otobüsler ardından komşumuz Necmettin'le söyleştiğim yer. Söyleşirken, üç kez hükümeti yeniden kurup, dört kez anayileşmeye çare bulduğumuz, yirmiz kez de depreme dayanıklı bir Antalya kentini yeniden inşaa ettiğimiz, kısa süreli bekleme yeri...
Durak... Dur ve ak... Doğrusu birbiriyle çelişen durmak ve akmak fiillerinin iki emir dilini kendi bünyesinde maharetle toplayan çok ilginç bir kelime... Çoğu kere durduğum, hayır hayır, benim durduğum değil, bizim bıçkın şoför Nuri'nin yüzbin çalım ve artistik düdüklerle gelip yolcu almak için durduğu mekân.
Durak... Gidek, gelek, inek vb gibi bir kelime... Hadi gari, duralım bari dercesine bir kelime... Fazla ilerlemelim, bu noktada durak…
Durak… Ak beyazın durmasını istediğimiz nokta. Ak beyaz bütün renklerin aynı oranda karışımından elde edilir. Kaç insan biliyor ki bunu? Meselâ, azıcık sarı fazla olsa, beyazınız sarıya çalar, azıcık mavi fazla olsa, yandınız, asla beyazı elde edemezsiniz. Helikopterin tepesinde bulunan pervane dururken rengini görür, elimle pervaneyi tutarım tutmasına, ancak, helikopterin motoru çalışmaya başlayıp dönmeye durduğunda pervane, tutamam, pervaneyi göremem, ışık olur pervane… Işık hızı, saniyede 300.000 km lik bir hız. Bizim Kalıpçı Hüsnü’yü o koca göbeğiyle saniyede 300.000 Km hızla meyhaneye avantadan içki içmeye koşarken gittiğini hatırlıyorum. Işığa benziyordu. Işık olmak için Hüsnü ışık hızıyla koşuyordu…
Durak… Hece’nin vazgeçilmezi. Dilimiz Türkçe’nin raksına, ağzımızdaki salınımına göre yüzyılların imbiğinden süzülerek oluşmuş yapı taşı. İcad edeni yok. Asırlarca söylediğimiz türkülerimizde, ağıtlarımızda daha etkili, anlaşılır olmak için, az bir nefes aldığımız nokta.
Ustalar ustası Necip Fazıl Kısakürek “Poetika”sında:
(Kâinat manzumesinde ruh ve madde arasındaki sıkı ve mahrem münasebet, şiirde de o şiirin iç nefesiyle dış kalıbını karşılıklı olarak birbirinde tecelli etmeye davet eder. Şiir
İn iç nefesi mutlaka dış kalıbını arayacak ve onu Fatihçe zaptedecektir. Başka türlü şiir namevcuttur. Şekil ve kalıp manânın iskeletidir. Bütün dâvâ, iskeletlerimizi sonsuz sanatiyle ve nâmütenâhi güzel giydiren Allah’ın verdiği hikmet dersine bakıp ondan alınacak paylar ve hadler içinde, mânâ iskeletlerine surat ve vücut geçirebilmekte. İNSANLARIN GÜZEL VE ÇİRKİNİNE BAKARKEN İSKELETLERİNİ GÖREMEYİZ. GÖREBİLSEYDİK hepsinin iskelette birleşmiş olduğunu görürdük. Nitekim(Röntgen) camının gözlüğünde üzel ve çirkin olmasa gerek… ÖYLEYSE BİR ŞİİRE BAKTIĞINIZ ZAMANDA ONUN İSKELETİNİ GÖRMEMELİYİZ.GÖRMEMELİYİZ Kİ, özlerine, dudaklarına, belinin inceliğine ve bacaklarına ve bütün bunların bir arada düğüm halindeki toplu endamına hayran olabilelim. YİNE ÖYLEYSE ŞİİRDE ŞEKİL VE KALIP GÖRÜNEN TEBRİK VE ZİYARET KABUL EDEN BİR EV SAHİBİ DEĞİL, ev sahibinin boyunbağından evin paspasına kadar elini değdirmedik nokta bırakmamış, sonra mutfağa çekilip kapanmış, son derece titiz ve HAMARAT BİR HİZMETÇİDİR.AMA, ÖYLESİNE BİR HİZMETÇİDİR Kİ, O GİDERSE EFENDİ KALMAZ.
…………………………..DEVAMI GELİYOR…………………………
Gönderen: Renkler ve Yaşam
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 21:02:00
Konu: Tasavvuf Kaynaklı Sevgi
----------------------------------------
Sayfa 1 sıra 6
.......Sevmeden Ölürsem
Yoruldum bittim, gide gele,
Şu yüreğime bir söz anlatın hele!
Benim sevdam, varsın düşsün dilden dile.
Sevmeden ölürsem, haram olsun yaşamak.
Şaşılmaz bu yürekte bu aşka;
İçimi anlayamaz kimse benden başka.
Dünyada gönül, varmadan cümbüşe meşke
Sevmeden ölürsem, haram olsun yaşamak
Önce yaşamı sev, sorma neden!
Bu sevgi verilmez nedenleri bilinmeden
Mutluluk içinde ağlayıp, gözyaşı silmeden;
Sevmeden ölürsem, haram olsun yaşamak.
Keder bilmem, dertsizdir başım.
Sevdikçe sevginin, daha derinine dalmışım.
Sevgi üstüne kurulmuştur hayallerim düşüm;
Sevmeden ölürsem, haram olsun yaşamak.
Talat Semiz………..01 Mart 2010….İstanbul
Gönderen: Renkler ve Yaşam
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 20:08:00
Konu: Yeni Şiirim................. Dostluk Üstüne
----------------------------------------
Şatfa 1 sıra 3
.......Dostluk Üstüne
Gönüldür bu, dostu dost bilmişim
Dost ile ağlamış, dost ile gülmüşüm
Var mı dostluktan başka hiç bir işim
Bir can dostumdan başka nem kaldı
Coşar yüreğimizde dağlar denizler,
Barındırır bizi dost, sinesinde gizler.
Üstümüzden ırak olsun kem gözler.
Bir can dostumdan başka nem kaldı.
Küserim felek, dostuma acı bana acı
Sevgiden başka nedir dostluğun ilacı
Dost sevgisi değil midir başımın tacı
Bir can dostumdan başka nem kaldı
Çiçek topladım sarı yeşil beyaz mor,
Dosttan ayrı kalmayı sen, bir bana sor
Gariplik çekilmez, zor oğlum çok zor
Bir can dostumdan başka nem kaldı
Talat Semiz……. 01 Mart 2010 İst.
(Halil Müftüoğlu Bey’in dostluğuna
Atfedilmiştir.)
Gönderen: ıspartalı zeki çelik
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 16:51:00
Konu: ÖRNEK ALINACAK İLTİFAT DOLU AŞK ŞİİRLERİ (Sarım) (Neşeli)
----------------------------------------
&&** S A R I M **&&
Gönlüme göresin hala aşığım,
Seninle yanıyor evde ışığım,
Pervane gibiyim gece kuşuyum,
İltifat sanadır sarı kanaryam.
Karşımda duruşun bile yetiyor,
Elektrik gönder pilim bitiyor,
Varlığın bir ödül ocak tütüyor,
İltifat sanadır sarı kanaryam.
Beynimin içine sevgi sunarsın,
Kulağım çınlıyor heran anarsın,
Hasretlik çekerken sende yanarsın,
İltifat sanadır sarı kanaryam.
Mavi gözlerinin içi gülüyor,
Arzu isteğimi hemen biliyor,
Fedakar davranıp koşup geliyor,
İltifat sanadır sarı kanarryam.
Halılar döşerim senin yoluna,
Zeki'yi boş koyma gel gir koluna,
İhtiyacı vardır şeker, balına,
İltifat sanadır sarı kanaryam.
% % ++ N E Ş E L İ ++ % %
Yalnızlık yüreği derinden üzdü,
Yolunu bekledi gözlerim süzdü,
Görür görmez sana iltifat dizdi,
Sen gelince gönlüm neşe saçıyor.
Dişler tebessümü ortaya koyar,
Dudak busesini sundukca doyar,
Kuduran nefsime yapılır ayar,
Sen gelince gönlüm neşe saçıyor.
Ellerim,kollarım sıcacık sarar,
Erkeğin sadığı hanımı arar,
Kıymet bilmeyenler ansızın kırar,
Sen gelince gönlüm neşe saçıyor,
Heyacandan kalbim küt küt atıyor,
İçinden geçene aklım yatıyor,
Bu gün bekliyordum tahmin tutuyor,
Sen gelince gönlüm neşe saçıyor.
Uzun süre oldu evden gideli,
Onbeş günü geçti haber edeli,
Hasretten Zeki'de delidir, deli,
Sen gelince gönlüm neşe saçıyor.
Gönül dostlarıma mutlu huzurlu hayat dilerim sevgiler, selamlar iletiyorum.
ISPARTALI ZEKİ ÇELİK
Gönderen: gelin58-ZÜBEYDE GÖKBULUT
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 12:52:00
Konu: GÜVEN BANA / GÜLCE
----------------------------------------
GÜVEN BANA / gülce
Kirpiklerine
Asıp bir damla suyu,
İç mi diyorsun
Yani bu garip başa?
Gözüm olsaydı
Düşer miydim telaşa?
Sen ki can özüm,
Canımın içindeki
Candan ötesin
Bil ki canın uğruna
Kaç gece, kaç gün,
Cihanı yaktım, hâşâ
Hem de yakarım
Senle yol alır zaman
Sensizsem neyim?
Yeryüzü cennetinde
Garip haldeyim
Bu sözler sanma boşa
Tut elimi tut
Sırtını yasla bana
Ne vermez ki Hak
Yürekten inanana?
Gel sür benimle
Kör geceyi yokuşa.
Gülüşü güzel
Gönlünce gül her daim
Değmesin hüzün
Kirpiğinin ucuna.
Ben yanarım, sen
Dilediğince yaşa.
gelin
27.02.2010 / Kırşehir
Gönderen: gülçocuk-serkan ökçe
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 12:46:00
Konu: anlamadı hiç kimse
----------------------------------------
Anlamadı Hiç Kimse
Ellerime ve sıranın üzerine
Sulu boyadan resimler çiziyordum
Kimse daha bilmiyordu
Sonra gökyüzünü beyaza boyuyordum
Beyaz sana çok yakışıyordu
Kirlenmesin diye
Fırçanın ucuyla dokunuyordum
Gözlerini çalan maviye
Çerçeveleri ve tuvalleri hep boş bırakırdım
Anlamasın hiç kimse diye
Saklaması imkansız
Şiirler yazıyordum…
Ve saçlarını denizlere savuruyordu kelimeler
Sakin ve suskun gibi görünüyor
Ardı sıra alıp götürüyordu
Martıları oluyordun, balıkları
Gemisi, dümeni, rüzgarı
Ne vakit gözünü açsan
Satırlar arasına inciler dökülüyordu
Şiirler yazıyordum her defasında
Bölüp tüm yürekleri ikiye
Sayfaları hep boş bırakırdım
Anlamasın hiç kimse diye
Süzülüp turnalar uçardı bakışlarından
Çiçekler tenin gibi kokardı
Hayallere sığmayan gülüşün vardı
Anlamsın hiç kimse diye
Hep uzaktan bakardım
Sorsalar kimi sevdiğimi
Anlatırdım başka bir kadını
Hiç kimseye söylemedim
Kimseler bilmedi adını
Tesadüfen karşılaşırdık
Sevdiğin şarkıları çalardı radyolar
Gittiğin yerler, sokaklar, caddeler, Pazarlar
Peşin sıra gitmezdim
Orda olurdum geçtiğin tüm vakitler
Aklıma gelince sen
Başımı hep havaya kaldırırdım
Kimse görmezdi gözlerimi
Tutardım kendimi, gülümsemezdim
Çocuklar gibiydim
Sığmazdı içim içime
Seni sevdiğimi
Anlamadı, anlamadı hiç kimse
Serkan Ökçe
Gönderen: Ozan Efe
Alan: Grup: Gülce
Tarih: 01.03.2010 08:20:00
Konu: Göz Gülceleri
----------------------------------------
1.
eğilip öpsem
gözün derinliğinden
bir güneş değsin
parıldasın içine
bu okyanusa
kuşlar gölge düşürür
gözbebeğinde
altınsı güneş ışır
melek önüne
yaz kırpar bulutları
güneş gök yüzü
ekine mavi vurgun
240210-1denizli
2.
göğün yüzüne
tülünü atar yeli
yaşarınca gör
gözleri gökten saydam
bir cam kırığı
bu denli mavicedir
ışığında yun
yağmur sonu göğünün
ıslak parıldar
yeni hüzün doğurur
alkımlaşır
yedi kılıç doğrayıp
güzüne doğar
ateş topu toprağı
masmavi hüzün
kara benekli gözün
240210-2denizli
3.
türküler için
tümce acılar için
sözleri için
mayısa çiçek açar
sığmaz yüzüne
sağamadığın yıldız
senin gözlerin
ikiz burcu gözleri
bahar gözlerle
büyülenir çocuklar
açamazlar ki
senin gibi kocaman
yalancığa say
gözbebeğin ayırma
dağ çiçekleri
açmış gibi içine
Göz 'gülce'
240210-3denizli
4.
ıtırlı gözü
şimşekleri mi saklar
gizeme sevda
çiziler mi böceği
akan yıldızlar
ağına mı tutulsa
deniz yazında
tayfa gibi boğulsa
param parçadır
ilk akşamda ansızın
yıkılsa evren
yangın sıçrar denize
deniz üstüne
ışıldayıp yanarak
uzunca baktı
narlı kara gözleri
240210-4denizli
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
GÜLCE'DE 551.GÜN(18.03.2010)-2
Site Yönetimi
0
1,925
29/11/2012, 23:45
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 551.GÜN(18.03.2010)-1
Site Yönetimi
0
1,840
29/11/2012, 23:30
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 550.GÜN(17.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,866
29/11/2012, 22:49
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 549.GÜN(16.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,597
15/10/2012, 16:33
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 548.GÜN(15.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,785
15/10/2012, 11:37
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 547.GÜN(14.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,681
15/10/2012, 11:26
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 546.GÜN(13.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,864
15/10/2012, 10:54
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 545.GÜN(12.03.2010)
Rahime Kaya
0
2,600
17/03/2011, 02:05
Son Mesaj
:
Rahime Kaya
GÜLCE'DE 544.GÜN(11.03.2010)
Rahime Kaya
0
1,894
17/03/2011, 02:00
Son Mesaj
:
Rahime Kaya
GÜLCE'DE 543.GÜN(10.03.2010)
Rahime Kaya
0
5,891
17/03/2011, 01:53
Son Mesaj
:
Rahime Kaya
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder