SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
GÜLCE'DE 74. GÜN (26.11.2008)
Yusuf Bozan
Yönetici
Üyelik tarihi:
Jun 2008
Mesaj Sayısı:
336
Konu Sayısı:
288
#1
30/11/2008, 00:16
26.11.2008
YENİ EDEBİ AKIMIMIZ GÜLCE'nin BİR ŞİİR ATÖLYESİ-FİKİR MEYDANI olarak görev yapmasını dilediğimiz antoloji com da oluşturulan GRUP'ta 74. gün gerçekleştirilen mesajlaşmalar aşağıdadır:
******************************************************************************** ****************************************************************
Kimden : GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ (Bay, 59)
Kime : Grup: Yeni Edebi Akim =Gülce
Tarih : 26.11.2008 16:59 (GMT +2:00)
Konu : ŞİİR HAKKINDA
Merhaba sayın üstatlarım ve sevgili şiir sevenler;
Hemen hemen hepimizce bilinen, ancak tekrar gündeme getirilmesinde sakınca görmediğim malüm konuyu (şiir) ele almak ve dilimin döndüğünce izah etmek istiyorum.
Bu açıklamalarım sırasında mutlaka hatalarım olacak; bir kısmınız da kişisel görüşlerime itibar etmeyecek, bu nedenle belki de eleştirilerinize muhatap olacağım. Olsun. Çünkü şiir bir deryadır. Onu ne tam olarak tarif etmek mümkün, ne de anlatmak. Aslolan kimilerinizce kabul görecek bilgi ve görüşlerimin sizlere ulaştırılabilmesidir.
Bu yazımızda, Benim için şair kimdir; yerine getirdiği görevleri sırasında nelere dikkat edecektir? Şiir nedir, ne değildir; nasıl yazılır, niye yazılır? Gibi hususlara kısaca değinmek istiyorum.
Bu husustaki acizane görüşlerimi arz etmeden önce, hemen belirtmek istiyorum ki: aşağıda açıklamaya çalıştığım görüşlerimin, hiçbir şair, yazar ve edebiyat eleştirmenini hedef alır, yada onlara işlerini öğretir veya hatırlatır gibi bir cüretkarlığı asla bulunmamaktadır.
Bu hususlar, sadece şiirle ilgili hiçbir şey bilmediği, yada ona hiç önem vermediği, dolayısıyla şiir sevmediği halde, içinde yine de şiir okumaya yönelik küçük bir kıpırtı bulunan dostlarımız ile deyim yerindeyse şairliğe soyunan şiir dostları için öz bir hatırlatmadan öte hiç bir şey değildir.
Kısaca belirtmem ve itiraf etmem gerekirse: Beni şiir yazmaya çalışan birisim ve asla ve asla şair değilim. Sadece bu konuda çok az da olsa bildiği kimi hususları başkalarıyla paylaşmak isteyen birisiyim.
Sizlere Antoloji Com; Güllük Dergisi com; Yeni Şiir Net; Şairler Birliği Com. Şiir cc. ve Berzah.Com. ve Abantlı Atahan Çakır mahlasıyla yazdığım Pranga Net. gibi sanal sitelerde sunduğum şiirlerim ile, daha pek çok sanal şiir sitesinde yayımlanan ve yayımlanmakta olan şiirlerimde başarılı olup olmadığımın kararını verecek olanlar da siz saygıdeğer okurlarım ile, bu işe ömrünü vakfetmiş bulunan çok değerli üstatlarımdır. Çünkü hiç kimse kendi kendini methetmemeli, beğeninin başkalarından gelmesini beklemeli; ayrıca yazdığı ve belki de şiir niteliği olmayan (kafiyeli ya da ölçülü düz yazı) şiirlerine ve bu konuda kendisini acımasızca pohpohlayanlara inanıp da erişilmez birisi sanmamalı, böylece gülünç duruma düşmemelidir. Ama üzülerek belirtmek gerekirse bu şekilde şiir yazan ve çevresinin desteğiyle POPÜLER olmuş pek çok şiir yazan (yazmaya çalışan demek daha uygundur) bulunmakta, ve ne yazıktır ki bu hak edilmemiş övgü yada destek sonucu sözüm onlara kendilerine bulunmaz ve paha biçilemez Hint Kumaşı sanmaktadırlar. Onlar adına pek çoklarınız gibi ben de üzülüyor, ancak onların bu hallerinden memnun görünmelerine, dolayısıyla kendilerine gerçekten iyi şiir yazan birisi, hatta şair sanmalarına ise şaşıyorum.
Şimdi konuya ilişkin görüşlerimi arz etmek istiyorum:
Bana göre şiir; Ruhumuzda ne zaman eseceği bilinemeyen çeşitli fırtınaların, o an gelip de esmeye başlamasıyla zorlanan ruhun, buna dayanamayıp, kendi kapıları ile birlikte akıl kapılarını da açmak suretiyle onun dışarıya atılmasını; dolayısıyla ondan kurtulmasını sağlamasıdır. Ve şiir, bu duygu ve düşüncelerin, en aciz bir şekilde anlatabildiği sanat dalıdır.
Bu tanım, herkese göre ayrı ayrıdır. Zira şiirin tam bir tanımı yoktur ve olamaz da.
Şiir günlük kullandığımız kelimelerle üretiliyor olmasına karşın, o kelimeler kümesinin (dize/şiir) , günlük yaşamda ifade ettiği anlam dışında bir anlamla yüklü olması gerekir.
Şair ve Yazar Şinasi ÖZDENOĞLU' nun belirttiği gibi:
'Şiir: Bir dilin sözcükleriyle bir başka dil (şiir dili) yaratmaktır.'
Ancak bu demek değildir ki, tüm şiirler bu şekilde yazılmış ve yazılmaktadır. Anlamı çok açık şiirler olabileceği gibi, her okuyanın başka başka yorumlayıp, anlayabileceği ya da hiç anlayamayacağı şiirler de vardır.
Sözünü ettiğimiz ikinci tür şiirler, günümüz şairlerince ve oldukça yaygın bir şekilde yazılmaktadır. Bence aslolan da budur. Zira şairin 'Acaba! Okuyucu benim şiirimi anlayabilecek mi? ' gibi bir sorunu olmamalıdır. Okuyucu, yazılmış olan eseri şiir olarak kabul edip, ondan ve herhangi bir musikiden (bu yabancı kaynaklı da olur) aldığı hazzı almayı başarabilmeli ve ondan ne anlıyorsa, anlatılanın da o olduğunu kabul etmelidir.
Aslına bakılırsa; şairin bile şiirini tamamladıktan sonra, “onu niçin yazdığı, hangi duygularla yazdığı? ” Konularında net bir fikri olmaması gerekir. Zira şiir, bir duygu fırtınası ile dökülmüş kelimelerin, bir araya getirilmesi suretiyle üretilmiş bir bütündür. O duygu fırtınası daha sonra yerini başka fırtınalara terk edeceği için, genellikle, şairde derin izler bırakmadan gelip geçerler.
Ancak, derin izler bırakan ve genelde karşı cinsle olan aşk ilişkisi sonucu yaşanılan, mutluluğa yada mutsuzluğa bağlı olarak yazılmış bulunan şiirler ile, şehitler üzerine yazılan şiirlerde bu izler, zaman zaman kalıcı olabilmektedir. Veya şair için bu şiir ya da şiirlerinin, diğer şiirleri içinde hatırı sayılır bir yeri olabilmektedir (10.03.1998 günü Vatana hediye/kurban ettiğimiz yeğenim, Kd. Yzb. Tuncay ORHAN adına ve 'KIZIMA' hitabıyla yazdığım şiirin bendeki etkisinin hiç eksilmeyecek olması gibi.)
Tabi, 'şiir dili' yaratacağım diye, ya da ille de şiir bu dille yazılacak diye, şiiri hiç anlaşılmaz, haz alınmaz bir şekle de sokmamak gerekir diye düşünüyorum. Çeşitli nedenlerin varlığı sonucu halkımızın pek azı şiir okumakta, okumak isteyenlerin bir kısmı da aldığı kitabı 'bir şey anlaşılmıyor, ya da hiçbir anlam ifade etmiyor' gibi gerekçelerle, okumadan bir kenara bırakmaktadır.
Şayet amacımız daha fazla okuyucu kitlesine ulaşmak, dolayısıyla onların aydınlanmalarına katkıda bulunmak ise; bu hususu da göz ardı etmemenin uygun olacağını düşünmekteyim.
Yine belirtmek gerekir ki: Hiçbir şair kendinde bir anlamı olmayan konuyu şiir olarak kaleme almaz. Okuyucuya göre anlamı olmayan şiirin, şaire göre mutlaka bir anlamı vardır. 'Anlamı vardır, ya da yoktur' düşüncesi, öncelikle, okuyucunun şair olmamasıyla, dolayısıyla şairin düşündüklerini, o anki duygularını yakalayabilme özelliğine sahip olmamasıyla ve okuyucunun diğer özellikleriyle ortaya çıkan bir durumdur.
Şiir yazımında önemli olan hususlar arasında, şairin yaratıcı imgelemi de yer almaktadır (imge: bir anlık zamanda, zihinsel ve duygusal şeylerin karışımını gösteren şey. Veya; apayrı fikirlerin bütünleştirilmesi. Kaynak: Metin Celal -Yeni Türk Şiiri) . Şairlerin bir kısmını, imgeleri ile tanımaktayız. (Bendenizin imgelerinden birisi 'Meltem' dir.)
Şair ve Felsefeci Oktay TAFTALI 'Şiirin Mikroestetik Eleştirisi - Ahlak, Estetik ve Şiir' adlı eserinde;
'...şiirin hakiki bir ifade olabilmesi için, sözcüklerden çok imgelerle yazılması gereği apaçık ortadadır. Çünkü sözcüklerle yazılan şiir salt mekanik bir oyundur. Onun hakiki bir ifadeye dönüşecek gücü yoktur...' ve '...Sözcüklere gelince: Onlar imgenin maddi taşıyıcılarından başka bir şey değildir. Şiir ve imge sözcükler aracılığıyla nesneleşirler' demek suretiyle, şiirde imgenin sözcüklerden daha önemli olduğunu çok açık bir şekilde dile getirmektedir.
Ancak yine de belirtmek gerekir ki, şiir yazmak için sadece imge ve sözcükler de yeterli değildir. Şiir yazımı ile ilgili olarak yaptığı bir söyleşide, rahmetli Cahit Sıtkı TARANCI aynen şöyle diyor:
'-Şiir bir deyiştir, kelimelerle güzel şekiller kurmak sanatıdır- denilmesi bundandır. Şair de bu sanatı bilen adamdır. Bu sanatın ifade vasıtası dil ve malzemesi de kelimeler olduğuna göre, şiir yazmak isteyen adamın kullandığı dilin bütün kurallarını iyi bellemesi, kelimelerini sınıf arkadaşları gibi yakından tanıması, hangi kelimelerin nerede ve nasıl kullanıldığı zaman kendisinden beklenen ödevi yerine getireceğini bilmesi gerekir. Şiir yalnız duymakla, parlak hayaller (i m g e l e r) bulmakla değil, dil ve kelimeler konusunda bu bilgilerle, bu sevgilerle, bu dikkatlerle yazılabilir. Şairden beklediğimiz, işte bu davranıştır.' (Kaynak: Cahit Sıtkı Tarancı Bütün Şiirleri- Asım Bezirci) .
Bu söyleşinin, konuyla ilgili bölümünün buraya alınmış olması, Şair Felsefeci Oktay TAFTALI' nın, eserinde bu hususlara yer vermediği anlamı taşımamaktadır. Eseri detaylı olduğu için, burada derli toplu anlatmanın zorluğundan dolayı, daha kolay yolu seçtiğimi belirtmek istiyorum.
Şiirin konusu sınırsızdır. Her konuda şiir yazılabilir. Yazılan şiirlerde konu ne olursa olsun, aslolan o şiirlerin geçici değil kalıcı şiirler olmasıdır.
Estetiğin babası olarak bilinen HEGEL, şiiri: 'insan aklının ve duyarlılığının en yüksek düzeyde yansıması' olarak tanımlıyor ve şiir sanatını, güzel sanatların en üst basamağı olarak değerlendiriyor.
Bu nedenle, şiir yazmanın sanıldığı kadar kolay bir iş olmadığı, hele 'işi olmayanların şiirle uğraştığı' gibi bir düşüncenin de kesinlikle doğru olmadığı çok açık ve nettir.
Çevremize baktığımızda pek çok kişinin, belki de herkesin biraz şair olduğunu görür, anlarız. Ancak, herkes gerçek bir şair olamadığı gibi, her şairin yazdığı şiir yada şiirlerinden bir kısmı da şiir değildir. Şairlik sonradan kazanılan bir meziyet olmayıp, o insana doğuşuyla birlikte bahşedilmiş bir yetenek ve özelliktir. Şair nitelikli olarak yaratılmış bir kişinin, şiir yazmaması, konuya ilgi duymaması düşü- nülemez.
Ancak, yaratılışla gelen bu özelliğin de tek başına yeterli olmadığı bilinmektedir. Şair ya da şiir yazan kişinin; kültürle, yaşamla ilişkisini devam ettiren, izlenimci bir kişiliğe sahip olması da gerekmektedir.
Ayrıca, Şiirin insanlarla paylaşılmak üzere yazıldığını dikkate alarak, onları insan değerleriyle motive edebilir, haklarını korumaları için yol gösterebilir; Vatanına, milletine, bayrağına sahip olabilmenin gerekliliklerini öğretebilir, toplum huzurunu ve barışını tesis etmede katkı yaratabilir nitelikleri de kanımca kendisinde toplaması gerekir. Ayrıca şiir, “haksızlıklara karşı koyabilir” nitelikte olmalıdır. Bu nitelik, aynı zamanda insan olmanın da bir gereği ve sonucudur.
Şairler, düşünce ayrılığı nedeniyle düşman kamplar yaratan kişiler olmaktan ısrarla kaçınmalı; yaraya parmak basmalı, ancak tedaviyi yasal kurumlarına/ ehline bırakmayı da bilmelidir. Çünkü o, ortaya koyduğu şiiri ile görevini yapmıştır.
Şair, insan sevgisini en üst düzeyde yaşayan bir kişidir ve öyle olmalıdır. Çünkü insanları sevmeyen kişilerin, onlara verebilecekleri hiç bir şey olamaz. Olsa olsa, zararlarına olacak eserler verebilirler.
Bakınız, bir sevgi ustası olan ve sevgi gemisini 67-68 yıldır rötara uğratmadan kullanma yeteneğini gösteren; okuyucusunun yüreğinde sevgi ve hoşgörü üstadı olarak abideleşmiş bulunan, başındaki bembeyaz karlar altında renk renk açan bahar çiçeklerini uzun yıllar boyu muhafaza etmeyi başarabilen ve bunları sık sık bizlere 'sevgi çiçekleri' olarak sunan rahmetli, Saygıdeğer Şair ve Söz Yazarı Halil SOYUER 19. Şiir Kitabı olan 'BAKIŞ MEKTUBU' nda yer alan 'Bulursun' isimli bir şiirinde ne diyor:
'Gün 24 saat, yıl on iki ay/ Yüzüne sevginin ışığı vursun/ Sevgidir insana en büyük servet/ Hayatta sevdikçe mutlu olursun.'
Yine aynı eserinde yer alan 'Kader ' isimli şiirinde ise şöyle diyor:
'Sevgi ekmek gibi su gibi aziz/ Gönlümdür yollarda hıçkıran iz iz/ Şimdi dillerdeki efsane biziz/ Leyla Mecnun çıktı efsanelikten.'
Evet! Sayın Üstadımız, Rahmetli Büyük Usta (Şair ve Söz Yazarı) Halil SOYUER, bu dizeleriyle çok şeyi anlatıvermiş. Onlara çok şey borçluyuz. Allah mekanlarını Cennet eylesin.
Sevgisizliğin hat safhaya ulaştığı günümüz dünyası insanlarının, bu tür şairlere mutlaka ihtiyacı olduğunun bilinci içerisinde olmamızda da yarar bulunduğuna inanmaktayım.
İnsanı sevmenin 'aşk' denen duygu ile bezenmiş yönü de bu kavram içinde telakki edilmekle, yada bunun temelinde insan sevgisinin de var olduğu kabul edilmekle birlikte; bu sevginin (aşkın) diğer sevgilerden ayrılması gerekmektedir. Allah aşkı, Vatan aşkı… vb. aşkların karşı cinse duyulan aşkla hiçbir ilgisi yoktur.
Allah aşkı ve korkusu ile ilgili olarak, değerli Araştırmacı - Yazar ve Şair (ki pek çoğumuz yada bir kısmınımız onu “Lale Şairi” olarak da tanıyoruz.) Abdullah SATOĞLU 'Gönlümde Açan Laleler' isimli kitabında yer alan 'Dilek' adlı şiirinin bir dörtlüğünde:
'Günahkarım, aciz kulum/ kırıldı kanadım kolum/ Senden geldim sana yolum/ Kıl anadan doğma beni.'
diye yalvarıyor Yaradan'a.
Yine aynı eserinin 'Niyaz ' isimli şiirinin ilk ve otuzbirinci beyitlerinde ise;
'Aydınlat imanla şu kalbimizi
Dönmesin gündüzler bir dem leyale(1.)
Aydınlansın n'olur nürunla kabrim
İnayet et, mecal bulam suale.' (31)
diyor. Bizim dileğimiz de bu yöndedir.
Şiirde olduğu gibi, aşk için de belirli bir tanım olmayıp; aşk da herkese göre başka yaşanabilen ve tanımlanabilen bir kavramdır. Örneğin, ben bu konuda:
'Çöl ne ise bence aşk da odur/Şeklin önemi yok, buzun aslı sudur.' diyorum.
Bu kısa tanıma karşılık “Çalar Elbet Aşk Kapımızı Bir Gün” isimli şiirimde ise, aşkın ne olup, olmadığı hususunu acizane gözler önüne sermeye çalışıyorum.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
Kim bilir nasıl da güzeldir böyle sevmek
Ellerini tutup gözlerinin sahilinde gezinmek
Tarifsiz duygularla “Seni seviyorum” demek
Saçlarını okşayıp, kalp atışlarını dinlemek...
Budur gönül için en güzel bayram ve düğün.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
Mutsuzluğumuz serap misali kaybolur gider
Pembeye döner kara bulutlar birer birer
Kuşlarla uyanırsın her gün, her seher
Tek renk açar gönül bahçende güller...
İşte aşktır bu, hayal edip rüyalarında gördüğün.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
Hasretsen yoluna kilitli kalır hep gözlerin
İsmi ile başlar ve biter bütün sözlerin
Sahibi görürsün onu yerin ve göklerin
Bir bilmecen var artık, hiç çözemeyeceğin...
İşte budur aşk, ağlarken arada bir güldüğün.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
İhtiyacın yoktur ondan bir başkasına
Eşe-dosta, kardeşe, ana ve babana
Başkasını dinlemez, her sözü atarsın yabana
Ondan başka her şey, yok görünür insana...
İşte budur aşk, her gün artar durur körlüğün.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
Sebepli sebepsiz sele döner göz yaşların
Karma karışıktır o güzelim duyguların
Kime öncelik vereceğini bilemez olur aklın
Çünkü yarısı sende ise, yarısı ondadır canının...
İşte budur aşk, uğrunda parçalara bölündüğün.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
Karşılık buldun ise aşkına, buna diyecek yok
Zira mutsuzluk, karşılıksız aşkla başlar daha çok
Denir ki, “kuru kuruya sevgi ile olmaz karın tok”
Biliriz ki, sevgisiz olunca da biter her türlü stok...
İşte budur aşk, çoğu kez bu ikilemde döndüğün.
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün
Çökmüş üstüne kara bulutlar inlemektesin
Kimseye derdinden söz edememektesin
Kendinle, baş başasın, her gün içmektesin
Her şeyden, kendinden, ondan nefret etmektesin...
İşte budur aşk “çalar elbet kapımızı “diye düşündüğün
İşte budur aşk; yaşarken, her gün,her an öldüğün.
08.12.2003-Abantlı Atahan Çakır
Şair- Yazar Şinasi ÖZDENOĞLU' nun, 'Şairler Böyle Sever' isimli eserinde yer alan:
'Şairler sevmeyip de kim sevecek/ Hacılar hocalar mı? / Güzelin kadrini kim bilecek/ O aptal kocalar mı? '
dizelerine yorum getiremiyorum. Buna karşılık şairlerin sevgi dolu kişiler olduklarına ise candan katılıyor ve inanıyorum.
Değerli şiir severler, sevgili üstatlarım:
Sizler de gayet iyi bilir ve takdir edersiniz ki şiirle ilgili olarak yazılabilecek öyle çok şey var ki, onu yüzlerce, hatta binlerce sayfa yazmakla anlatmak mümkün olmayabilir ya da ben anlatamayabilirim. Şiir ve kuralları, benim üç-beş kelime ile belirtmeye çalıştıklarımdan ibaret değildir. O bir deryadır.
Sözlerimi, Antalya Güllük Dergisi Şiir Sitesine üye olarak kabul edilmem nedeniyle yazmış olduğum 28.10.2008 günlü yazımızın bir bölümünü, konuya ilişkin bir özet gibi kabul ederek buraya tekrar alıyor; şiire yeni başlayacak olan, şair niteliklerini bünyesinde topladığına inanan gönül dostlarına/ şiir severlere, bu hususlarla ilgili olarak kitap piyasasında yeterli kaynak eser bulunduğunu belirtiyor, şiir gibi bir yaşam dileğiyle hepinize saygılar sunuyor ve şayet dil sürçmesi nedeniyle bir hata yapmış ve başınızı ağrıtmış isem affımı talep ederek huzurlarınızdan ayrılıyorum.
28.10.2008 Günlü yazımızdan alıntı:
“…Ancak üzülerek belirtmek isterim ki, bunun yanında kafiye ve hece ölçüsünü tutturup yazı yazan ve bunun da şiir olduğuna inanan arkadaşlarımız da bulunmaktadır. Emekleri için saygı duyarım, üretmeye çalıştıkları adına da şiir dedikleri o dizelere asla saygı duymam. Çünkü şiir dedikleri bu dizelerde çoğu zaman konu bütünlüğü bulunmadığı gibi küçük bir mesaj bile bulunmamaktadır. Anlatım param parça olmuş, daldan dala konulmuş, renk ve ahenk kaybolup gitmiş; içinde bir ses duyulmuyor… Şiirde kullanılan kelimelerin normal anlamları dışında olması gerektiği; şiirin bir bütün olarak da tek anlamlılıktan çıkıp, her okuyanca farklı yorumlanabilir/anlaşılabilir bir boyut ve düzende olması gerektiği bilinmektedir. Şiir kelimelerle yazıldığına göre bu kelimelerin dil kurallarına uygun seçilmesi ve yazılması, yerli yerinde kullanılması gerektiğini de bilinmesi gerekenler arasındadır. Her konuda şiir yazılabilir. Şair yazdıkları sonunda bireye, topluma bir şeyler verebilmiş olmalıdır. Verilen mesaj, insanın düşünce dünyasında, yaşamında daha iyiye daha güzele ve doğruya yönelmesinde etkili olabilmeli; gerektiğinde toplumları ayağa kaldırabilmelidir. Bu gereksiz bir başkaldırı anlamında anlaşılmamalıdır. Vatanın, toplumun geleceği gerçek bir tehlike altında ise bunun önlenmesinde en önemli görev Yüce Atatürk’ün “Gençliğe Hitabı” nda vurguladığı üzere, önce Türk Gençliğine ait ise de ikinci görev önceliğinin yazarlara, şairlere ait olduğuna, olması gerektiğine inanmaktayım. Tabi şair sadece bu tür konularda şiir yazmaz, biraz önce de belirttiğim üzere her konuda şiir yazabilir ve yazmalıdır da. Hiç kimsenin,” ben şu konuda şiir yazacağım” diye oturup, şiir yazması zordur. Ama olanaksız değildir. Asıl şiir insan ruhundan, düşüncesinden birden bire boşalan kelimelerle, dizelerle, anlatılarla ortaya çıkar ve az bir uğraş sonunda şiir niteliği kazanır. Şiir mümkün olduğunca kısa yazılmalıdır (benim de uzun şiirlerim-şiir denirse- vardır) , Salah Birsel bu konuda şöyle demektedir: “Bir şiirin güzelliği, kendi dışında bıraktığı sözcüklerin sayısıyla doğru orantılıdır… Ustalık her sözcüğü kullanmakta değil, sözcükleri iyi bir biçimde kullanabilmektedir. Şiirlerine bir sürü sözcük doldurmaya kalkan şairler bunu hayallerinin genişliğinden çok kısırlığından yaparlar…”
Kemal ÇAKIR
(Abantlı Atahan Çakır)
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
GÜLCE'DE 551.GÜN(18.03.2010)-2
Site Yönetimi
0
2,003
29/11/2012, 23:45
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 551.GÜN(18.03.2010)-1
Site Yönetimi
0
1,931
29/11/2012, 23:30
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 550.GÜN(17.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,951
29/11/2012, 22:49
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 549.GÜN(16.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,681
15/10/2012, 16:33
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 548.GÜN(15.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,875
15/10/2012, 11:37
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 547.GÜN(14.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,763
15/10/2012, 11:26
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 546.GÜN(13.03.2010)
Site Yönetimi
0
1,965
15/10/2012, 10:54
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE'DE 545.GÜN(12.03.2010)
Rahime Kaya
0
2,679
17/03/2011, 02:05
Son Mesaj
:
Rahime Kaya
GÜLCE'DE 544.GÜN(11.03.2010)
Rahime Kaya
0
1,997
17/03/2011, 02:00
Son Mesaj
:
Rahime Kaya
GÜLCE'DE 543.GÜN(10.03.2010)
Rahime Kaya
0
6,011
17/03/2011, 01:53
Son Mesaj
:
Rahime Kaya
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2025
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder