SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
GÜLCE GRUBUNDA 17.09.2008-22.09.2008 YAZIŞMALARINDAN
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
04/11/2012, 02:32
(Bu mesajı son düzenleyen: 09/04/2018, 14:17
Yusuf Bozan
.)
12271. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım BULUŞMA Nazım Türüne ÖRNEK(Adını Miras Bırak) 20.09.2008 02:46
12272. Şemsettin DERVİŞOĞLU Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] Hoşgeldiniz; Gönlü Güzel / Yücel KARAKILIÇ Beyefend.. 19.09.2008 20:17
12273. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: [yeni-edebi-akim..] Hoşgeldiniz; Gönlü Güzel / Yücel KARAKILIÇ Beyefendi... 19.09.2008 18:38
12274. Şemsettin DERVİŞOĞLU Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK Dumanı üstünde Bir Şiir (GÜL.. 19.09.2008 18:29
12275. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK Dumanı üstünde Bir Şiir (GÜLŞEN) 19.09.2008 18:27
12276. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışm.. 19.09.2008 18:25
12277. Şemsettin DERVİŞOĞLU Yn: [yeni-edebi-akim..] ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK Dumanı üstünde Bir Şiir (GÜLŞEN) 19.09.2008 18:23
12278. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK Dumanı üstünde Bir Şiir (GÜLŞEN) 19.09.2008 18:00
12279. Refika Doğan Hoşgeldiniz; Gönlü Güzel / Yücel KARAKILIÇ Beyefendi... 19.09.2008 17:11
12280. Refika Doğan Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması... 19.09.2008 17:00
12281. Rengin Alacaatlı Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması.. 18.09.2008 09:52
12282. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması.. 18.09.2008 00:20
12283. Rengin Alacaatlı Yn: Yn: Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha.. 17.09.2008 22:33
12284. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..]-2-] GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha.. 17.09.2008 22:21
12285. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...T.. 17.09.2008 22:09
12286. Rengin Alacaatlı Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...Teşek.. 17.09.2008 21:15
12287. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...Teşekkürl.. 17.09.2008 20:48
12288. Rengin Alacaatlı Yn: [yeni-edebi-akim..] GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...Teşekkürler.... 17.09.2008 19:40
12289. Mehmet Nacar 1 AŞKIN BAYRAĞI 17.09.2008 18:51
12290. Refika Doğan Yn: GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...Teşekkürler... 17.09.2008 18:07
12291. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...Teşekkürler... 17.09.2008 17:35
12292. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Hoşgeldiniz, sayın 'Nebes'...(HAN DUVARLARI ve Ötesi...) 17.09.2008 17:28
12293. Refika Doğan Hoşgeldiniz, sayın 'Nebes'... 17.09.2008 15:25
12294. Refika Doğan Bir Özür Ve Bir Açıklama.. 17.09.2008 14:54
12295. Şemsettin DERVİŞOĞLU Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] Yn: YENİ AKIMA ESKİ BİR ÖRNEK İLE SELAM OLA. :)))) 17.09.2008 09:54
12296. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Dağlara Söyledim (BULUŞMA) 17.09.2008 08:37
12297. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Neden Bilmem ki / Gülce 17.09.2008 06:46
12298. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: [yeni-edebi-akim..] Yn: YENİ AKIMA ESKİ BİR ÖRNEK İLE SELAM OLA. :)))) 17.09.2008 06:10
12299. Âşık Cinasî Dağlara Söyledim (BULUŞMA) 17.09.2008 01:09
12300. TekilDüny@lı/YusufBoz@n Yn: Neden Bilmem ki / Gülce 17.09.2008 00:04
****************************************************
Kimden : Âşık Cinasî (Bay, 65)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 17.9.2008 01:09 (GMT +2:00)
Konu : Dağlara Söyledim (BULUŞMA)
Sayın Mustafa Ceylan Bey'in önerdiği YENİ NAZIM ÖNERİLERİ nden BULUŞMA tarzına uygun bir şiir yazmağa çalıştım.
DAĞLARA SÖYLEDİM. İlk sayfada ilk sırada.
Vaktiniz olursa bir bakıverin. Tartışalım.
Saygılarımla.
Dağlara söyledim şarkılarımı
Aksinden dinledim ah-u zârımı
Dayadım başımı serin bağrına
Dağlarla paylaştım her efkârımı.
............
.................
........................
.............................
*****************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 17.9.2008 06:46 (GMT +2:00)
Konu : Yn: Neden Bilmem ki / Gülce
Serap Hocam;
Dörtlük tarzında GÜLCE yazmak fikri, gerçekten güzel bir fikir. Uygulanması da kolay olacak sanıyorum. Zira GÜLCE'mizde mısralar 5, 7, 5, 7,5,7.... hece şeklinde olduğuna göre,
Bir başka deyimle;
5+7=12' ölçüsünü dikkate alacak olur isek;
GÜLCE modelini kıt'a (4 lükle) şematik olarak şöyle çizebiliriz:
(yatay' da)
-----a(5) /..................................(b) 7
...................a(5) /..................................(b) 7
yani; ÖZETLE-sunduğunuz örnekle de:
.........................a(5)
.........................b(7)
.........................a(5)
.........................b(7)
*
..........................c(5)
..........................c(7)
..........................c(5)
..........................b(7)
*
...........................d(5)
...........................d(7)
...........................d(5)
...........................b(7)
*
...........................e(5)
...........................e(7)
...........................e(5)
...........................b(7)
Ve
Bu şekilde gidebilir, öyle değil mi?
(Neden Bilmem ki) şiirinizde sanırım bunu ifade ettiniz.
O zaman,
sizin şiirinizdeki kelimelerden, mısralardan hareket ederek, bir de biz deneyelim bakalım;
(Ey dert tabibi!
Koma yolda garibi
Bir gölge gibi
Düşerken izlerine.
Işığım, nurum
Kulun kölen olurum
Yalvarıyorum
Sarılıp dizlerine.
Gitme nolur kal
Aşkımız değil masal
Çiçeklenir dal
Bakınca gözlerine.
Süsenim, süsüm
Sevdanla dolu göğsüm.
Bir tek tebessüm
Sayılmaz yüz yerine
Ey gönül kuşum
Bir ömür yazım kışım
Hasret kalmışım
Yâr diyen sözlerine)
Doğrusu bugüne kadar hiç aklımıza gelmemişti.
GÜLCE' yi ilk ortaya atarken şöyle demiştik:
(Demiştik ki dostlar: Türk Şiiri'ni hece-serbest-aruz; dün-bugün vede dünya şiiriyle harmanlayıp,şiirimize yeni bir nefes alanı ortaya koyalım. Çabamız bu doğrultuda... Bu cümleden olmak üzere, yukarıda gördüğünüz mısralar sadece bir örnektir. Japonlar'ın HAİKU diye 5+7+5 hece ölçüsüyle yazılan şiirinden, (tam ona benzemese de) esinlenerek kaleme alınmıştır. Ve biz ona GÜLCE adını verdik.
Mısralarımız dikkat edilecek olur ise, sırayla
1. Mısra=5 hece
2.Mısra=7 hece... vb devam etmektedir.
Dileriz Gül kadar güzel olur.)
DEMİŞTİK.
VE Örnek olarak:
CAN
Acılarımın
Çiçeğini sulardım
Kendi halimde,
Menekşelenirdi su...
İşin doğrusu
Oyuncağımdı zaman...
Gecelerimin
Büyüsüne kapıldım
Bilemedim ki
Geceler gözlerinmiş;
Öyle derinmiş
Boğuldum, kayboldum can...
Mustafa CEYLAN
İŞTE BU MISRALARI VERMİŞTİK.
Derler ki;
(Japon vatandaş harakiri yapmadan evvel, kendisini üç-dört gün bir odada hapseder. İnzivaya çekilir yani. Sonra, inzivası bitince dışarı çıkar ve 5, 7, 5, 7, 5... ölçülerinde kısa, özlü, kalıcı SONSÖZÜNÜ söyler ve harakiri yapar(intihar eder-kendini öldürür.) O söylediği son söz, Japon şiirinde HAİKU olarak adlandırılmıştır. Çoğu kere mezar taşlarına bile bu HAİKU'lar yazılmıştır. Unutulmaz, etkileyici, bel ki de o vatandaşın bir ömür serüvenini anlattığı ŞİİR türüdür HAİKU.)
Saygıdeğer Hocam;
Serbest şiirle hecenin barışına benzeyen bu TÜR, bizde bugüne kadar bir MODEL olarak uygulanmamıştır. Bel ki aranırsa hece'yi de bilen ve serbest şiir yazan çoğu şairimizin şiirinin bazı bölümlerinde bu dizilişe rastlayabiliriz.
Denemeniz üzerinde durulmaya değer bir çalışmadır hocam.
Teşekkürler,
Selamlar, saygılar...
**************************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 17.9.2008 17:28 (GMT +2:00)
Konu : Yn: Hoşgeldiniz, sayın 'Nebes'...(HAN DUVARLARI ve Ötesi...)
(HAN DUVARLARI şiiri, muhteva bakımından başlıca ÜÇ VARLIĞA AİT UNSURLARIN BİRLEŞMESİYLE meydana gelmiştir. Anadolu coğrafyası, Anadolu insanı (hanlarda rastlanan yolcular, bilhassa KOŞMANIN PARÇALARI ile muzdarip bir hayalet gibi her menzilde şairin karşısına çıkan meçhul halk şairi Maraşlı Şeyhoğlu) ve şairin kendisi.
Bunlardan birincisi, şiiirde en geniş yeri tutuyor. Şair, at arabası ile yaptığı üç günlük seyahati boyunca görmüş olduğu manzaraları en küçük teferruatına kadar BİR TABLO GİBİ gözler önüne seriyor.
Bu cephesiyle şiir, REALİST BİR TASVİR ŞİİRİ karakteri taşır. Yalnız burada DIŞ ALEM tamamiyle objektif bir gözle görülmemiştir. ŞAİR, şiir boyunca kendi varlığını hissettiriyor. Gördüğü şeylerin kendi üzerinde bırakmış olduğu tesirleri, uyandırdığı his ve hayalleri de anlatmaktan geri kalmıyor. Objektif unsurlarla subjektif unsurların, dış alemle insanın birbiriyle karşılaşması, şiire LİRİK BİR HAVA veriyor.
Maraşlı Şeyhoğlu'nun gözle görünmeyen, fakat bu coğrafyanın adeta her tarafına sinmiş olan manevi varlığı, şiirin EN MÜHİM UNSURLARINDAN birini teşkil eder. 'Han Duvarları'nın içine DAĞITILMIŞ olmakla beraber Maraşlı Şeyhoğlu'na izafe edilen KOŞMAnın muhtelif PARÇALARINI BİR ARAYA GETİRİRSEK MÜSTAKİL BİR ŞİİR TEŞKİL ETTİĞİNİ görürüz. Fakat böyle bir ameliye neticesinde şiirin asıl gövdesinde BÜYÜK BİR BOŞLUK kalır. Bu da gösterir ki, Maraşlı Şeyhoğlu'nun KOŞMASIYLA ASIL ŞİİR ARASINDA SIKI BİR MÜNASEBET VARDIR. Ve ASIL OLAN MARAŞLI ŞEYHOĞLU'NUN KOŞMASIDIR. BÜTÜN ŞİİR ADETA ONU KUCAKLAMA, ONA BİR ÇERÇEVE TEŞKİL ETMEK İÇİN YAZILMIŞ GİBİDİR. HAN DUVARLARI'NDA BİR ÇOK MISRALAR MARAŞLI ŞEYHOĞLU'NUN KOŞMASI İÇİN HAZIRLIK YAPMAK VE ONU DEĞERLENDİRMEK MAKSADIYLE YAZILMIŞTIR.'
(Prof.Dr. Mehmet KAPLAN-Şiir Tahlilleri-2, Syf:18, Dergâh Yayınları, 1973)
Evet;
HAN DUVARLARI şiiri, Türk Şiir tarihinin önemli kilometre taşlarından, TÜRK ŞİİRİNDE YEİLEŞME HAREKETLERİ TARİHİ'nde önemli yer tutan şiirlerden birisidir. Üstad Mehmet KAPLAN'ın da ifade ettikleri gibi,
'.............................................
..............................................
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl bir kaç satırla yandı,
Bu dört mısra değildi, sanki dört damla kandı,
Ben garip çizgilerle uğraşırken başbaşa,
Rastlamıştım duvarda bir şair arkadaşa:
...........'On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
...........Baba ocağından, yâr kucağından
...........Bir Çiçek dermeden sevgi bağından
...........Huduttan huduta atılmışım ben.'
Altında da bir tarih:Sekiz mart otuz yedi...
Gözüm imza yerinde başka bir ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yarına! ...
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk,
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor.
.........................................................
........................................................
.......................................................
.......................................................
Bizden evvel buraya inen üç, dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çatırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
Kalbime, ateş gibi, şu satırlar giriyor:
.........'Gönlümü çekse de yarin hayâli
..........Aşmaya kudretim Yetmez cibâli
..........Yolcuyum bir kuru yaprak misali
..........Rüzgârın önüne katılmışım ben.'
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Baş ucumda gördüğüm şu satırlara yandım!
.........'Garibim namıma Kerem diyorlar
..........Aslımı el almış harem diyorlar
..........Hastayım derdime verem diyorlar
..........Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışım ben'
............................................................
............................................................
............................................................
............................................................
............................................................'
Evet;
Görüleceği gibi HAN DUVARLARI,
..................a
..................a
..................b
..................b
..................c
..................c
.....Koşma-4'lüğü
şeklinde, o güne kadar TÜRK ŞİİR TARİHİNDE yapılmamış bir ilki gerçekleştirmiştir. Mehmet Akif ERSOY'un konuşma dilini ARUZ'a getirişi nasıl ve yerinde bir yenilik ise, BEYİTlerle GAZEL tarzı devam eden bir şiirin gövdesine 4'lükleriyle giren Koşma'nın girişiyle, YENŞDEN YENİ BİR TARZ ortaya konması da bize göre yaerinde bir yeniliktir. Ve bu yenilikte şair Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, ne beyitlerle oluşan dokuyu ve ne de dörtlüklerle oluşan Koşma dokusunu ASLA BOZMAMIŞTIR.
TIPKI;
Yeni edebi akımımız GÜLCE'nin çıkış noktasını yıllar öncesinden müjdelemiş, ortaya koymuştur.
Diyerek;
Nebes rumuzuyla grubumuza katılan Abdülhalim İPEK kardeşime (Tabiiki mümkünse antoloji com'da BİLGİLERİM kısmına girerek Nebes/Abdülhalim İpek şeklinde bir değişiklik yapması talebimizle):
Hoş geldiniz, safalar getirdiniz diyorum.
Mustafa CEYLAN
*********************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 17.9.2008 17:35 (GMT +2:00)
Konu : GÜLCE veya ROSETTE.....İşte bir ilk daha...Teşekkürler...
ROSETTE
I watered to flowers
Of my sorrow,
By myself.
The mostly violents....
In reality
Time was my toy.
I joined into the magic
Of my nights.
I could't understand,
Nights were your eyes.
They were so deep that
I was drawned,lost
My darling...
Mustafa CEYLAN
Çeviri:Ayşenur Ökten İZGİN
*********
-GÜLCE-
CAN
Acılarımın
Çiçeğini sulardım
Kendi halimde,
Menekşelenirdi su...
İşin doğrusu
Oyuncağımdı zaman...
Gecelerimin
Büyüsüne kapıldım
Bilemedim ki
Geceler gözlerinmiş;
Öyle derinmiş
Boğuldum, kayboldum can...
Mustafa CEYLAN
**********************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 18.9.2008 00:20 (GMT +2:00)
Konu : HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması..
Gelme Yar
Sen
Artık
Gelme yar
Kararsızlık
Yakışmaz sana
Bilirim kalbinde
Bitmeyen savaşların
Eşsiz sığınakları var
Haksızlık ederken kendine
Ruhumu Araf’a sürükledin
Ne cennette ne cehennemdeyim
Görünmez bir cenderedeyim
Boşluklarda dolansam da
Razıyım yokluğuna
Bildiğim, seninle
Çıktığım yolda
Sensizlik var
Yar gelme
Yürek
Har
Hülya Ekmekçi
**************************
Gül Fidesi
Dün
Güne
Gelince
Bitmek bilmez
G ü n ü n çilesi
Hüzün olup akar
Yerleşir yüreğine
Hesabı uzar geçmişin
Nedense gelmez gidesi
Oysa gün gül fidesi
Görünce güneşi
Açar pembe al
Dalında bal
Gün bugün
Günde
Kal
Hülya Ekmekçi
*********************************************
Kimden : Rengin Alacaatlı (Bayan)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 18.9.2008 09:52 (GMT +2:00)
Konu : Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması..
KUM
Uçsuz bucaksız bir kumsalda yürüyorum
kumsal toz duman kızıl gün batımında
arkamda bıraktığım ayak izlerim yok
dalgalar yalıyor mahkum yüreğimi,
gözyaşımın tuzunda yanılgılarım,
hıçkırıklarımda pişmanlıklarım,
salyangoz kabuğunun içinde
geçmişin sesleri kaoslarım,
bir dalgaya esir düşmüş
kumdan kale yaşantım,
savrulan saçlarımın
kokusunda ben,
uçuş uçuş kum
tanelerinde
sen.....
ağlamıyorum
gözüme kum kaçtı
RENGİN ALACAATLI
**********************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 19.9.2008 18:00 (GMT +2:00)
Konu : ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK Dumanı üstünde Bir Şiir (GÜLŞEN)
ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK
Dumanı üstünde Bir Şiir:
----------
GÜLŞEN
KIŞ gecesi soğuğu gönül dalında rüzgâr
Kar yağıyor başıma delirdim YOLLARDAYIM.
Biliyorum kabrime uzanan yol KISALMIŞ
DARDAYIM be Gülşen'im,seni aramaktayım.
Zamanı parçalayan zaman çıktı DIŞARI
DELİTAYIM vuruldu,susmaz ki susturayım?
SAPSARI bir korkunun giyindim gömleğini
Nerdesin be Gülşen'im,seni ARAMAKTAYIM.
BİR tutsam ellerini, kokunu ciğerime
Nikotin gibi çeksem, inan ki KURTULURUM.
Leyla'yı Mecnun'undan ayıranları BİR BİR
VURURUM be Gülşen'im, tetikte,parmaktayım.
İçimdeki türbenin gökyüzüydü KUBBESİ
AYIM, güneşim düştü,yer altında yıldızım.
HEYBESİ ağıt dolu yolcular arasından
Çek çıkar be Gülşen'im; işte YALVARMAKTAYIM
YANKILANIR beynimde ayrılığın depremi
Yetişsin imdadıma hayat veren gül SESİN
Tutmaz elim, ayağım; deliler beni TANIR
NERDESİN be Gülşen'im,seni aramaktayım.
Ses ver gayri sesime, n'olursun dene SONKEZ
VARMAKTAYIM galiba uçurum sarayıma...
BİLMEZ, kimseler bilmez,sorsalar da söylemem!
Bir bilsen be Gülşen'im,dert akan IRMAKTAYIM.
Mustafa CEYLAN
*****************************************
Kimden : Şemsettin DERVİŞOĞLU (Bay, 53)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 19.9.2008 18:23 (GMT +2:00)
Konu : Yn: [yeni-edebi-akim..] ÇAPRAZLAMA'ya ÖRNEK Dumanı üstünde Bir Şiir (GÜLŞEN)
Gözümün kaynağından coşturarak SELİMİ
SORMAKTAYIM vuslatın derin okyanusunu
ELİMİ yumruk edip gurbetin acısıyla
Bilesin ki Gülşen'im sineme VURMAKTAYIM
UMARIM BECEREBİLDİM ÜSTADIM.DURUP DURUP BAŞIMIZA İŞ AÇTIN.HAY ALLAH SENDEN RAZI OLSUN E Mİ :))))
*****************************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 20.9.2008 02:46 (GMT +2:00)
Konu : BULUŞMA Nazım Türüne ÖRNEK(Adını Miras Bırak)
BULUŞMA Nazım Türüne ÖRNEK
-------------
ADINI MİRAS BIRAK
Güneş bakışlı çocuk, emerken ışıkları
Neyi beklersin neyi,sisler içinde başın?
Düşleme gerçekleri, düşleri gerçekleştir
Unutma ki yiğidim, tarihle eşit yaşın...
...Senindi, Sinan Sinan, kubbe kubbe her sanat,
...Ve senindi Viyana önünde eşinen at...
................Doğrul be yiğidim,
...................Düştüğün yerden kalk!
....................Namın okunsun destan destan her yerde
....................Bas mührünü ilimle, irfan ile, nursuz çağın yüzüne...
.....................Adını miras bırak.
Unutulmaz şafaklar ışıltıyla göz kırpar
Alın terin damlasın,zaman denen ocağa.
Soluğu kesen sancı hafızamda kımıldar
Yad yaban ıslıkları koyma sakın dudağa...
...Senindi Karacoğlan,Veyselle Dadaloğlu
...Ve senindi unutma,dünyada akan her su...
..................Itri senin, Yunus'ta, Mevlâna'da
...................Sar sarmala Anadolu'yu bir uçtan bir uca yüreğinle
.....................Kucak aç yarınlara bayrak bayrak
......................Davran haydi yiğidim!
........................Adını miras bırak.
Sakarya kıyısında bekler Mustafa Kemal
Ayağa kaldırasın Sakarya'yı diyerek.
Asımın neslindensin, yediğin her şey helal
Girmesin bağrımıza,yılan, çiyan, engerek..
....Ve senindi düşmanı denize döken ordu
....Geçen son elli yılda söyle sana ne oldu?
....................Kan dökerek aldığın bu güzelim toprağı
.....................Parselleyip satarsın yabancıya.
......................Dünkü uşak efendi,dünkü uyuz hükümdar
........................Eşkiyanın meskeni olmuş yüce dağlar.
..........................Ayyıldızım hüzünlü aç gözünü iyi bak
............................Davran haydi yiğidim
.............................Adını miras bırak.
Güneş bakışlı çocuk,sormaz mı dedesini?
İzini aramaz mı kültür, bilim, teknikte?
Melil mahzun bırakma,çocuğun nefesini
Boğ şu karanlıkları,yaşasın esenlikte...
...Senindi Akşemsettin,Uluğbey, Piri Reis
...Ve senindi haritalar,senindi kavis kavis...
...................Bittiğinde ırmakların kaynağı
.....................Kesilir bilirsin denize akan kolları.
......................Kaynağını kurutma, dön, kendine dön!
........................Düştüğün yerden doğrul,kalk!
.........................Güneş bakışlı çocuklara
..........................Adını miras bırak.
Mustafa CEYLAN
***********************************************
12241. Vuslatî/osman öcal Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] Kanar Yüreğim (AĞIT-SAGU-Oğlum Oğuz’a) 22.09.2008 22:15
12242. Şemsettin DERVİŞOĞLU Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] Kanar Yüreğim (AĞIT-SAGU-Oğlum Oğuz’a) 22.09.2008 21:49
12243. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: [yeni-edebi-akim..] Kanar Yüreğim (AĞIT-SAGU-Oğlum Oğuz’a) 22.09.2008 21:42
12244. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] MERHABA DOSTLAR.. 22.09.2008 21:14
12245. Vuslatî/osman öcal Kanar Yüreğim (AĞIT-SAGU-Oğlum Oğuz’a) 22.09.2008 20:24
12246. Vuslatî/osman öcal Yn: [yeni-edebi-akim..] MERHABA DOSTLAR.. 22.09.2008 19:22
12247. Hülya Ekmekçi Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] MERHABA DOSTLAR.. 22.09.2008 18:20
12248. Refika Doğan Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] MERHABA DOSTLAR.. 22.09.2008 18:08
12249. Şemsettin DERVİŞOĞLU Yn: [yeni-edebi-akim..] MERHABA DOSTLAR.. 22.09.2008 17:48
12250. Hülya Ekmekçi MERHABA DOSTLAR.. 22.09.2008 17:43
12251. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım HOŞGELDİNİZ AYŞENUR ÖKTEN İZGİN ÖĞRETMENİMİZ ve Şiir Tarihimizden... 22.09.2008 07:24
12252. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Destan Şairimizle Yapılan bir Röportajdan Pasajlar 22.09.2008 06:54
12253. Refika Doğan Hoşgeldiniz, sevgili 'Ayşehri'... 22.09.2008 06:18
12254. Vuslatî/osman öcal Yn: [yeni-edebi-akim..] Yn: Şair OSMAN ÖCAL ile TOKMAK ve AKROSTİK üzerine Özel.. 22.09.2008 03:09
12255. Refika Doğan Yn: Şair OSMAN ÖCAL ile TOKMAK ve AKROSTİK üzerine Özelden mesajlaşma 22.09.2008 01:43
12256. Vuslatî/osman öcal Hicran Düştü Sevdama (ÇAPRAZLAMA-Yeni akım önerisi) 21.09.2008 18:21
12257. Mehmet Nacar 1 Yn: [yeni-edebi-akim..] Yn: Naçizane ve sıradan bir şiir 21.09.2008 15:37
12258. Vuslatî/osman öcal Yn: Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] Hoş Geldiniz-(Yeniden yeni olmak) 21.09.2008 03:00
12259. Refika Doğan Yn: Naçizane ve sıradan bir şiir 21.09.2008 02:06
12260. Refika Doğan Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] Hoş Geldiniz-(Yeniden yeni olmak) 21.09.2008 01:48
12261. Refika Doğan Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması... 21.09.2008 01:38
12262. Refika Doğan Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması... 21.09.2008 01:36
12263. Refika Doğan Yn: Dağlara Söyledim (BULUŞMA) 21.09.2008 01:10
12264. Refika Doğan Yn: HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması.. 21.09.2008 01:04
12265. Vuslatî/osman öcal Yn: Şair OSMAN ÖCAL ile TOKMAK ve AKROSTİK üzerine Özelden mesajlaşma 20.09.2008 17:00
12266. Vuslatî/osman öcal FARKLI BİR ÇALIŞMA-Hazan (AKROSTİŞ-Yeni Yazım Önerisi) 20.09.2008 16:57
12267. Vuslatî/osman öcal Yn: [yeni-edebi-akim..] Hoş Geldiniz-(Yeniden yeni olmak) 20.09.2008 16:39
12268. Mehmet Nacar 1 Naçizane ve sıradan bir şiir 20.09.2008 14:45
12269. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Hoş Geldiniz-(Yeniden yeni olmak) 20.09.2008 05:02
12270. MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım Şair OSMAN ÖCAL ile TOKMAK ve AKROSTİK üzerine Özelden mesajlaşma 20.09.2008 04:48
***************************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 20.9.2008 04:48 (GMT +2:00)
Konu : Şair OSMAN ÖCAL ile TOKMAK ve AKROSTİK üzerine Özelden mesajlaşma
Şair Kardeşim Osman ÖCAL ile antoloji com da özelden mesajlaştık. Gerçi onun izni olmadan buraya-grubumuza mesajlaşmadaki (özel-şahsımıza ait cümleleri kısmen çıkarak) ÖNEMİNE binaen buraya alıyor, GRUBUMUZun bilgilerine saygı ile sunuyorum.
-----------------------
Günahın Şahı (TOKMAK)
Gün batımı yıldızlarla efkar yüklenip
Vardığımda divanına gökler yer idi
Bir hoş seda duyurmadın derde diklenip
Ülger neden kızıl kaynar kavil bir idi
Hüzün açtı kara sevda hani zer idi
Kaynayan sır damla damla düştü eridi
……………Aşka gözden aşı vuran elbet pir idi
*
Durulmuş sevdaydı buzlara bandığın
Çölü kurutunca üşüttün serabı
Hani ahdin vardı kim idi yandığın
Rotasız gemiyle uçurdun şarabı
Erdi mi göklere kaf dağında başın
Battığın denizi boğandır gözyaşın
……………Ölünür uğruna er olan yoldaşın
*
‘Ağır ağır akar’ derdim duru su
‘Zibili toplayan nahoşça çağlar’
Sen kolayı seçtin sevda kurusu
Buluta güvenip ağlamaz dağlar
Hazanın vurduğu bağlar ölüdür
Seherde savrulan aşkın külüdür
……………Bülbülün yandığı kendi gülüdür
*
Ismarlamaymış gülüşün hile
Faturadaki her harf karalı
Ar damarında büyük zelzele
Aşk namesini koymuş yaralı
Hak almaz düşün sarnıcı derin
Dost otağında bulunmaz yerin
……………İblis köleye çeker aferin
*
Vuslatî der uçarım sanma
Varsın ama kanatlar naçar
Zar atıp da yine aldanma
Viran kuşu virandan uçar
Hamal olan taşır her ah-ı
Tekrar vursan günahın şahı
…………....Dosta dönmez dostun silahı
19.09.2008
Osman Öcal
Hazan (AKROSTİK)
(H) azan inmiş yüzüne, bak geldiğin şu Hale
Ağlasın (A) k saçların, ay düşmez bu Ahvale
Zalimsin ey (Z) ülalim, yüreğin dingin, Ziyan
Avunma çare olmaz, (A) rtık gözünden Akan
Nasıl olacak dönmek mümkün mü ki (N) ihale
17.09.2008
Osman Öcal
****************************
Can Kardeşim Osman;
Aleykümselam!
Senin gibi kıymetli bir kalemi aramızda görmek bize güç verir, kuvvet verir.
Biz, şiirimizin o muhteşem tarihindeki KOŞMA, VARSAĞI, MANİ vb NAZIM TÜRLERİNİ bırakalım demiyoruz, hatta bozalım da demiyoruz. Elbette onlarla yazmaya da devam edeceğiz.
Ancak, neredeyse bir asra yaklaşmak üzere edebiyatımızda bir HAMLE olmadı.Bu durum kimi şairlerimizi, özellikle HECE tutkunu dostlarımızı yer yer kendini tekrara veya ünlü-tarihe mal olmuş aşık ve yazarlarımızın kafiye ve tanımlamalarına takılıp kalma noktasına getirmiştir. Oysa, zaman durmuyor, ülkemiz insanının artık %75-80 i şehirlere akın etti, kırsalı bırakıp, varoşları doldurdu. Ozanlık geleneğimiz usta-çırak ilişkisinin kopması ile, devletin de SSK vs desteği olmadığından çok dar bir alanda kaldı. Medya, kitle iletişim araçlarını ellerinde tutanlar, HECE ŞİİRİmize, yabansı yabansı bakar oldular. ŞİİRİ MİLLETLE, ŞİİRİ DÜNYA İLE KUCAKLAŞTIRMAK-BİR BAKIMA HECEYİ YENİDEN ŞAHA KALDIRMAK GEREĞİNİ duyduk. Belki, bu düşüncemiz bazılarınca yanlış anlaşılacak, suçlanacağız, karşı çıkanlar olacak, beğenmeyen, dudak bükenler olacak.
Hecede KARACOĞLAN-YUNUS-DADALOĞLU-KÖROĞLU-VEYSEL-NECİP FAZIL işte bu altın zincir zaten iz bıraka bıraka gelmiş günümüze kadar. Biz bu zincirin devamı olmalıyız. Onların kafiyeleri, şekil ve söylemlerini tekrardan başka bir şey yapamıyorsak, bir bakıma onları aşamıyorsak, o zirvelerin yamacına bile çıkamıyorsak, oturup düşünmemiz lazım,öyle değil mi?
Hani Mevlana der ya, YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK ZAMANIDIR CANCAĞIZIM diye, işte bu çağrıyı duyduk, açtık bayrağı. Bu bayrak, milletimizin duygu fırtınasına bir araç-vasıta olursa ne mutlu. Olamazsa da, bu gökkubbe de biz de söyledik, ettik, yazdık deriz.
Osman Kardeşim;
AKROSTİK şiiriniz HARİKA olmuş.TOKMAK'ı bir kere okudum, defalarca gene okuyacağım tabi. Ancak size cevap vereyim diye, tekararen okumamı sonraya bırakıp,yazmaktayım size:
Ne yapmak istediğimizi sanırım anladınız. AKROSTİŞ' te mısra başlarında okunan mesaj-isim vb ni mısralardaki KELİMELERE sıralı bir dizilişle AKROSTİK' te SAKLAMAYA çalıştık.
TOKMAK ta ise;
Biliyorsunuz HECE şiirimiz başından sonuna kadar tek KALIP ve ölçü ile gitmekte.Madem ki bütün kalıplar bizim, bunları neden bir arada kullanacağımız bir şiir TÜRÜMÜZ olmasın ki dedik?
Birinci kıta:7
İkinci kıta:8
Üçüncü kıta:9
Dmrdüncü kıta:10
Beşinci kıta:11 hecelik kalıplarla da yazılabilir. İlk örneği verirken ben, biraz zor olsun da şairlerimiz üzerinde çalışsınlar diyerek de (bizim koşma-türkü ile batının sone'sini birleştirmeyi düşündüm)
Aslında,
Burada esas olan DENENMEMİŞİ DENEMEK. Yani, bir çok hece ölçü ve kalıbının düzgün ve ahenkli bir tarzda bir araya gelişiyle insanın kendisini veya en yakınlarını taşlamasıdır.
Saygıdeğer Kardeşim;
TOKMAK şiirinde asıl maksat, ifade ettiğimiz gibi insanın kendisini ve yakınlarını bir bakıma tokmakla dövmesidir, ders vermesi, taşlamasıdır. İğne batırmasıdır, eleştirmesidir.Şekil oarak TOKMAK' benzesin diye de ŞİİRİN GÖVDESİNDE hecenin büyükten küçüğe doğru bütün ölçü-kalıplarının kullanılmasını düşündük. Siz tokmağı tersine de tutabilirsiniz. Yani sapı elinizde de olabilir. Bu dudrumda küçükten büyüğe doğru da sıralarsınız.
Kafiye yapısı HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL. Kıtalardaki kafiye dizilişi KOŞMA olmuş, türkü olmuş, mani olmuş o da önemli değil. Önemli olan bir şiirde düzgün bir sıralanıştır.
Yani,
Tokmağı şöyle de sıralayabiliriz
--11hece kafiye a
--11 hece kafiye a
............................11 hece kafiye a
............................11 hece kafiye b
*
............................10 hece kafiye c
............................10 hece kafiye c
............................10 hece kafiye c
............................10 hece kafiye b
*
.............................9 hece kafiye d
.............................9 hece kafiye d
.............................9 hece kafiye d
.............................9 hece kafiye b
Böyle de gidebilir ya da bunun tersi, ama kıt'a nizamı - satır sisteminde DURAK lara dikkat etmek lazım tabi. 11'i 6+5=11 yaptıysak ya da 9 'u 5+4=9 yaptıysak bu düzeni de bozmamalı, müstakil bir şiirde nasıl özen gösteriyorsak burada da kıtalarımıza özen göstermeliyiz.
Yani can kardeşim; gelenksel hece şiirimize yeni nefes alanları ortaya koymaktır amacımız.
Aramıza hoş geldin safalar getirdin can kardeşim.
'..................................................'
********************************************
Kimden : Vuslatî/osman öcal (Bay)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 20.9.2008 16:57 (GMT +2:00)
Konu : FARKLI BİR ÇALIŞMA-Hazan (AKROSTİŞ-Yeni Yazım Önerisi)
Hazan (AKROSTİŞ-Yeni Yazım Önerisi)
H…..1……………………………..H….1
A…..2….A….2…………………....A….2
Z…..3………….Z….3……………Z…..3
A…..4……………...........A….4…..A…..4
N…..5………………………….......N….5
Hazan inmiş yüzüne, bak geldiğin şu Hale
Ağlasın Ak saçların, ay düşmez bu Ahvale
Zalimsin ey Zülalim, yüreğin dingin, Ziyan
Avunma çare olmaz, Artık gözünden Akan
Nasıl olacak dönmek mümkün mü ki Nihale
17.09.2008
Osman Öcal
***************************************
Kimden : Refika Doğan (Bayan, 54)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 21.9.2008 01:04 (GMT +2:00)
Konu : Yn: HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması..
Merhaba grubum, dostlarım, canlarım., Yorumlarım biraz gecikmeli oldu internet bağlantılarının sorunlu olmasından dolayı, özür dilerim! Ama olsun, yine de elim ulaşabildi ya size! Umarım bütün dostlarım, canlarım iyidir, erinç ve mutlu..Ve ben her daim güzelliklerle dolu, mutlu ve barışık bir yaşamla sarmalanmış olmanızı dilerim.
Gelme Yar
Sen
Artık
Gelme yar
Kararsızlık
Yakışmaz sana
Bilirim kalbinde
Bitmeyen savaşların
Eşsiz sığınakları var
Haksızlık ederken kendine
Ruhumu Araf’a sürükledin
Ne cennette ne cehennemdeyim
Görünmez bir cenderedeyim
Boşluklarda dolansam da
Razıyım yokluğuna
Bildiğim, seninle
Çıktığım yolda
Sensizlik var
Yar gelme
Yürek
Har
Hülya Ekmekçi
Gelme Yâr
/ -1 (a)
// -2 (b)
/// -3 ©
//// -4 (b)
///// -5 (d)
////// -6 (e)
/////// -7 (a)
//////// -8 ©
///////// -9 (d)
////////// -10 (a) 1 – 10 hece aralığında yazılmış bir üçgen şiir..
////////// -10 (g)
///////// -9 (g)
//////// -8 (e)
/////// -7 (d)
////// -6 (e)
///// -5 (e)
//// -4 ©
/// -3 (d)
// -2 (b)
/ -1 ©
Tek yanlı ve ne istediğini bilen tutkulu bir yüreğin sevda öyküsü; Gelme Yâr.. Bir taraf ne istediğini bilerek ve her koşulda sevmeye hazırken diğer taraf, ikircemeler içinde kendini arar..Oysa gerçek yanıbaşındadır.. Göremediği o gerçeğin içinde seven bir yürek vardır..İşte o seven yüreğin sevgiliye haykırışıyla dolu dizeleri; Gelme Yâr..
**************************
Gül Fidesi
Dün
Güne
Gelince
Bitmek bilmez
G ü n ü n çilesi
Hüzün olup akar
Yerleşir yüreğine
Hesabı uzar geçmişin
Nedense gelmez gidesi
Oysa gün gül fidesi
Görünce güneşi
Açar pembe al
Dalında bal
Gün bugün
Günde
Kal
Hülya Ekmekçi
/- 1(a)
//-2(b)
///-3(b)
////-4©
/////-5(d)
//////-6(e)
///////-7(b)
////////-8(a) 1 – 8 hece aralığında bir üçgen şiiri
////////-8(d)
///////-7(d)
//////-6(d)
/////-5(f)
////-4(f)
///-3(a)
//-2(b)
/-1(f)
Yaşanan her ne olursa olsun, dün’ü ardında bırakarak bugünü yaşama adına dikilen bir gül fidesi...
Gül fidesi; henüz gonca bile olmamış ama goncaya gebe yeşerecek olan umut..Su, hava ve güneş ile buluşarak can bulacak, yeşerecek, pembeleşerek goncadan olgun bir güle dönüşecek, yani; yaşama tutunacak dört elle…İşte insan da böyledir..Dünün bitmez çilelerini, yaşanmışlıklarını dünde bırakarak yeni güne yeni başlangıçlarla başlamak; tıpkı gül fidesi gibi umutla yaşam ekmek; sevgi- umut- ve çaba ile tutnarak yaşama dünü ardımızda bırakıp bugünü yaşanması gerektiği şekilde yaşamak ve bu tebessümle yarına gül fideleri dikmek…Hayat akarak devam ediyor..
Sevgili Hülya EKMEKÇİ, yeni akıma yeni ve yürekli katkınıza teşekkür ediyor, etkin çabalarınızın devamını diliyorum. Dostça…Refika Doğan
******************************************************
Kimden : Refika Doğan (Bayan, 54)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 21.9.2008 01:10 (GMT +2:00)
Konu : Yn: Dağlara Söyledim (BULUŞMA)
Naçizane yorumlarımıza sırayla devam ediyoruz. Saygıdeğer şairimiz Aşık Cinasi (Ekrem YALBUZ) beyefendinin' Dağlara Söyledim' isimli Buluşma tarzındaki şiiriyle devam ediyoruz.
****Dağlara Söyledim (BULUŞMA)
Dağlara söyledim şarkılarımı
Aksinden dinledim ah-u zârımı
Dayadım başımı serin bağrına
Dağlarla paylaştım her efkârımı
…………..……..Dağlara söyledim
……………….………....karlar ağladı
………………….……..dağları dinledim
……………………………….beni dağladı.
Kader, dağla beni böyle bağladı.
Dağlara benzedim hayli yoruldum…
Her avcıya hedef oldum. Vuruldum!
Dağlarla bekledim Sur’un sesini
Zaman sarkacında öyle kuruldum
………………….Dağlara benzedim
………………………….yol oldu bağrım.
…………………………..Dağlar kadar oldu
……………………..…………başımda ağrım.
Dağlar bir bahane, sanadır çağrım.
Dağın da benim de gözümüz yârda
Gözyaşımız vardır soğuk pınarda
Ne gamım azalır, ne hicran biter
Anladım kavuşmak başka diyarda.
………..………….dağlar baharı özler
…………..………..…..ben seni özlerim
………………….…….Dağları uyku basar
……………..…..…………ben seni gözlerim.
Açık gitse yine yorgun gözlerim.
Ekrem Yalbuz
Dağlara Söyledim
a / a / - / a
b / b / - / b
c / c / - / c
6 + 5 = 11 hece ölçüsüyle yazılmış..Serbestlerde ki kafiye ve ses uyumu, tekrarlardaki anlam zenginliğiyle kendi ahengini kurmuş Türkü tadında sürükleyici bir “ Buluşma “ şiiri; Dağlara Söyledim.
Şiiri okurken ilk anda, garip bir yalnızlık duygusu, keder sardı ruhumu. Sanki bir kendinden geçiş…Doğanın ürkütücü sessizliğinde, karşımda doruğunda kar ile yüce dağ… ve yanık bir Türkü ağzımda ben; hasbihal edercesine ya da ağıt yakarak..Ben haykırdıkça âh-u zârımı dağ ses veriyor benim zârımı bana.. Dağ efkârlı, ben efkârlı..İçsel yolculuğumda biriktirdiğim her ne varsa haykıramadığım, bir Allah’ ın kuluna.. Birer birer dökerek efkârımı serin bağrına yasladığım başımla; ben ağlar, dağ ağlar ve bu yazgı bağlar bizi birbirimize..
Buluşma noktamızda ikimizin de yâre özlemi, kavuşma umudu ve acı vardır.
Değerli kalem, saygıdeğer insan Ekrem YALBUZ beyefendiye bu anlamlı katkılarıyla teşekkür ediyor, “Yeni Edebi Akım = Gülce’ nin buluşma noktasında nice yeni buluşmalar dileğimle, dostça…Refika Doğan
****************************************************
Kimden : Refika Doğan (Bayan, 54)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 21.9.2008 01:36 (GMT +2:00)
Konu : Yn: Yn: [yeni-edebi-akim..] HÜLYA EKMEKÇİ'den- Yeni nazım türü ÜÇGEN' çalışması..
KUM
Uçsuz bucaksız bir kumsalda yürüyorum ……….(13)
kumsal toz duman kızıl gün batımında…………….(12)
arkamda bıraktığım ayak izlerim yok……………(13)
dalgalar yalıyor mahkum yüreğimi,………….(12)
gözyaşımın tuzunda yanılgılarım,…………..(12) ü
hıçkırıklarımda pişmanlıklarım,………(11)
salyangoz kabuğunun içinde ………..(10)
geçmişin sesleri kaoslarım,(10)
bir dalgaya esir düşmüş ……(8)
kumdan kale yaşantım,………(7)
savrulan saçlarımın ……..(7)
kokusunda ben,………..(5)
uçuş uçuş kum……….(5)
tanelerinde………….(5)
sen..... ………….(1)
ağlamıyorum…….(5)
gözüme kum kaçtı……(6)
RENGİN ALACAATLI
///////////// -1(13)
////////////-2(12)
/////////////-3(13)
////////////-4(12)
////////////-5(12)
///////////-6(11)
//////////-7(10)
//////////-8(10)
////////-9(8)
///////-10(7)
///////-11(7)
/////-12(5)
/////-13(5)
/////-14(5)
/-15(1) ……….boğum noktası
/////-16(5)
//////-17(6)
Şiir teknik olarak “ ÜÇGEN “ olmasına rağmen, çok farklı yapılandırılmış! Ama bu üçgen, şematik yapısıyla tamamiyle Rengin hanımın kendi yaratıcılığında farklılık kazanmış bir üçgen! Aynı hece sayısında tekrarlarla apayrı bir teknik yaratılmış! Hele ki, son üçüncü mısrada tek hece ile sanki – hani pencere perdesini elimizde toplayarak ortasından ayrı bir ince kurdele ile boğum yaparız.. -İşte şiirin son üçüncü mısrasında tek hece ile böyle bir boğum yapılarak şiire ayrı ve hoş bir hava verilmiş..Görünüm olarak bu durum, bence estetik bir anlam katmış şiire. Yeni ve farklı bir bakış.. Sevgili Rengin hanımı, öncelikle bu samimi katkıları ve yaratıcı ruhunuyla kutlarım!
Gün batımı kumsalın beklediği andır; güneşin o harikulâde kızıllığıyla güne ve kumsala veda edişinin ayak sesleridir..Kumsal bu anlarda toz dumandır; o kızıllığın yakıcığıyla.. güneşe veda ve diğer yanda onun kızıllığıyla darmaduman… Şairde benzer duyguların girdabında yaralı.. Sevdalı yüreği yanılgılarının acımtrak tadında sessizce kusuyor kumsala..Belki de kendine…Kabul etmiş gibi görünen yüreğinin aslında kabullenemediği bir terkedilmişlik.. Bir salyangoz kabuğu kimbilir neleri saklıyordur; geçmişin yaşanmışlıklarına dair; belki yarınsız kahkahalar belki de riyânın kara yüzü..Gerçekte ise; seven ve aşkına kumdan kaleler yaratarak kendini esir etmiş bir yüreğin öyküsü…Geriye sadece kendisi kalan..Saçının telinde kendi kokusu..Uçuşan kum tanelerinde ise yaşanmışlıkları, sevdiği, aşkı… İçini acıtan, göz pınarlarına doluşan aşkı..Bir zamanlar tutkuyla sevilmiş bir yüreğe..Yüreğin adandığı bir sevdaya..Sevdanın acıttığı, yanılttığı ve pişmanlık yaralarıyla kanattığı yüreğin öyküsü…Hâlâ seven…sevmediği, unuttuğu sav’ıyla kendini kandıran yaralı yüreğin kumda ki iz düşümü..
Sevgili Rengin hanım, her zaman ki gibi; kadınsı duyguları ve bu duyguların ruhumuzda yarattığı o karmaşık hengameyi kendi çizginizle ne güzel yansıtmışsınız sözcüklere! Şiiri okurken insan kendini gerçekte kumsalda o darmadağınık ruh yapısıyla tahayyül edebiliyor ve tabii; kanayan yaralı yürekle..Bunu da en iyi kum, kumsal ve kabuğunda kendi dünyasını yaşayan salyangoz imgeleriyle ifade edebilir. Değerli katkılarınıza teşekkürlerimle birlikte; Üreten yüreğinize, kaleminize saygımla, dostça..Refika Doğan
************************************************
Kimden : Vuslatî/osman öcal (Bay)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 21.9.2008 18:21 (GMT +2:00)
Konu : Hicran Düştü Sevdama (ÇAPRAZLAMA-Yeni akım önerisi)
YORUM VE ELEŞTİRİYE AÇIK.
Hicran Düştü Sevdama (ÇAPRAZLAMA-Yeni akım önerisi)
HUZME inmiş yüzüne gamzeler kadeh kadeh,
Damladı yüreğime közünde açtı GONCA.
Yanaklar nar sureti dudağı baldan SÜZME,
YONCA rengi gözleri serap oldu düşüme.
Sardı gönül kervanı yükü bitimsiz SEVDA,
YORULDUKÇA yol aldık bir hayal âleminde.
ŞEYDA halimle tüttü damarımda her baca,
Kan doğurdu gözlerim yeniden VURULDUKÇA.
HİCRAN düştü sevdama umutlar kırık dökük,
Bu kader nasıl kader Ya Rab neydi GÜNAHIM?
Vuslatî’ yem aşkımdan şu ömrüm oldu VİRAN,
AHIM ummandan taşar sürer mahşere kadar.
20.09.2008
Osman Öcal
*******************************************
Kimden : Refika Doğan (Bayan, 54)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 22.9.2008 01:43 (GMT +2:00)
Konu : Yn: Şair OSMAN ÖCAL ile TOKMAK ve AKROSTİK üzerine Özelden mesajlaşma
' Şairin kendini veya yakınlarını-dostlarını taşlamasına-hicvetmesine yeni edebi akımımızda 'TOKMAK' demiştik. Hece vezini ile yazılan bu tarz şiirde artan ya da azalan hece diziniyle söylemlerde doğrudan artar ya da azalır. Tokmakda, her kuplenin son mısrası gerek şekil gerekse söylem olarak bağımsız olabilmektedir. ' Bu kısa açıklamanın ardından sayın Osman Öcal’ ın şiirine yönelirsek;
1-) 8 + 5 = 13
8 + 5 = 13 hece vezniyle yazılmış
yük / lenip (a)
yer / idi (b)
dik / lenip (a)
bir / idi (b) .
…Zer / idi (b)
…Eridi (b)
…Pir / idi (b)
kökten kafiye düzeniyle dil’ e ne kadar önem verildiği ve bu konuda ki bilgi birikimi anlaşılıyor.
2-) 6 + 6 = 12
6 + 6 = 12 hece vezinli
ban / dığın ©
serabı (d)
yan / dığın ©
şarabı (d)
…baş / ın ©
…gözyaş / ın ©
…yoldaş / ın ©
3-) 6 + 5 = 11
6 + 5 = 11 hece veziniyle yazılmış
duru su (d)
çağ / lar (e)
kurusu (d)
dağ / lar (e)
…öl / üdür (f)
…kül / üdür (f)
…gül / üdür (f)
4-) 5 + 5 = 10
5 + 5 = 10 hece veziniyle yazılmış
hile (g)
kara / lı (h)
zelzele (g)
yara / lı (h)
…der / in (ı)
…yer / in (ı)
…aferin (ı)
5-) 4 + 5 = 9
4 + 5 = 9 hece veziniyle yazılmış
Böylece çoktan aza doğru azalan bir söylem dizini..
san / ma (İ)
naçar (j)
aldan / ma (i)
uç / ar (j)
….. ah / -ı (k)
……şah / ı (k)
……silah / ı (k)
Kafiye düzeni ile serbestlerde de ses ve hece birliği sağlanmış.
Dostun dosta ihanetinin…Bir zaman altınken hüzüne dönüşen sevdanın…Sevginin fitne- fesata yenilgisiyle örselenen dostluk ilişkilerinin sorgulanarak yerilmesi konu ediliyor…Bir zamanlar “bir” iken ayrışarak oluşan ikiliğin sorgulanması..Çok anlamlı ve vurucu sözcüklerle gönderilen sitâyiş ve öğreti dolu söylemlerin sonunda tokmak; dostluğun bir sorumluluk.....Dostluk yükünün ağır olduğu ve her koşulda hamal gibi taşınması gereği… “dostun dosta silah dayayamayacağı gibi vurucu söylemleriyle noktalanıyor.
Şiir, baştan sona farklı söylem ve sözcük dizini ile anlamını derinleştirmiş. Şiiri okurken, günümüz insan ilişkileri ve dost-dostluk anlayışındaki derinliksiz yüzeysel yaklaşımlar göz önüne geliyor bir anda..Değerli kaleminize saygıyla, Osman ÖCAL beyefendi. Refika Doğan/Yeni Edebi Akım= Gülce
**************************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 22.9.2008 06:54 (GMT +2:00)
Konu : Destan Şairimizle Yapılan bir Röportajdan Pasajlar
Destan Şairimiz
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu İle sağlığında yapılan bir Söyleşi' den pasajlar:
*******************
Soru: Şiirde “ölçü” sizce ne demektir; hangi ölçüyü tasvib ediyorsunuz?
Cevap: Şiiri olan milletlerin, aynı zamanda şiir gelenekleri, şiir kuralları da var demektir. Şiir, bu kendine mahsus gelenekler ve kurallar içinde gelişir, güzelleşir, büyür… “Ölçü” de, şiirin kuralları cümlesin-dendir. “Ölçü” derken “aruzu” ve “hece” yi kastediyorsunuz sanırım, ikisi de bizimdir ve biri birinden çıkmış kadar yakınlıkları, benzerlikleri vardır. Başka milletlerin de aruzu kullanmaları, bu ölçünün bizim “milli şiir ölçümüz” olmadığına delil teşkil etmez.
Ölçüsüz (serbest) şiirin de kuralları gelenekleri vardır; başıboş değildir.
Soru: Dil konusunda düşünceleriniz, şiirde dil?
Cevap; Dil deyince, konuşulan dili anlıyorum. Dilin gelişip zenginleşmesinde, güzelleşmesinde yazarların, şairlerin büyük görevleri olduğuna inanırım. Aynı zamanda Türkiye’de yayımlanan eserlerin, bütün Türk dünyasında kolayca okunup anlaşılır bir nitelikte olmasına taraftarım.
Şiirde dil, ana unsurdur. Kelimeler seçilir; ölçülür, biçilir… Şiir dili, mensub olduğu dilin kaymak tabakasıdır. diyebilirim.
Soru: Genel olarak, san’atta gaye ne olmalıdır? San’atta hedef söz konusu mudur?
Cevap: San’atta hedef, söz konusudur. Hedefi olmayan san’at, aynı zamanda anlamı olmayan bir meşgaleden ibarettir.
Edebiyat, musiki, mimarî, resim, heykel, tiyatro, sinema, şiir… geçmişin derinliklerinden günümüze ve geleceğe doğru filizlenen san’at dallarıdır. Her dalın gayesi, beslendiği toprağın, içtiği suyun, soluduğu havanın, tadını, rengini, özsuyunu ihtiva eden en olgun ve en güzel meyveyi verebilmek ve bu meyvelerle milletinin ruhunu besleyebilmektir.
Soru: Kendine has bir “Millî Türk San’atının” kaynakları neler olabilir, neler olmalıdır?
Cevap: Türk San’atının kaynaklan, pek tabii ki, üç bin yıllık Türk harsı (kültürü) dır-Kökü bu kaynağa varamayan san’at cılız kalmaya, hattâ kurumaya mahkûmdur. Nitekim, günümüzdeki, san’at anarşisi, köksüzlükten, yani Türk harsının derin kaynaklarına inmemekten ve onu inkâr etmekten ileri gelmektedir.
Bugün şiirle uğraşan yüzlerce şairden pek azı, divan şairimiz hakkında bilgi sahibidir. Divan şiirimizi, halk şiirimizi bilmeyen; kimselerin, bir san’at anlayışı olabileceğine de inanamıyorum.
Soru: İktisadî gelişmeler, ananevi cemiyet yapısında bazı değişiklikler yapmaktadır. Bu değişmenin san'ata yüklediği görevler var mıdır? San’atla cemiyet töreleri arasında bir münasebet bir dayanışma düşünülebilir mi?
Cevap: İktisadî gelişmeler, cemiyet yapısında değişiklikler elbette yapar. Hatta, cemiyetin başını döndürüp tepe taklak edebilir. İşte marifet, bu baş dönmesini önlemek ve iktisadî gelişmenin yaptığı sarsıntıya kaptırmadan milleti, hedefine doğru yürütmektir. Bu iş, san’atkârın görevidir, iktisadî hayat, günün şartlarına göre kendine mahsus ölçülerle değişebilen, değişmesinde de sakınca olmayan bir olaydır. Ancak, san’at böyle değildir. San’at, bir harsa (kültüre) bağlı olduğu için değişmez; gelişir. Bu bakımdan, iktisadî gelişmenin ölçüleri ile san’attaki gelişmenin ölçüleri ayrı şeylerdir.
İktisat, nasıl ki cemiyetin 'maddesi' ise, san’at 'manâsı'dır. Bu bakımdan, manânın bozulmaması san’atkârın sorumluluğuna bırakılmıştır. Manâ, yukarıda söylediğimiz gibi, üç bin yıllık bir geçmişten günümüze getirdiğimiz ve geleceğe götüreceğimiz harsî (kültürel) değerlerimiz olduğuna göre, san’atkârın görevi, iktisadî gelişmenin baş dönmesini millî değer ölçüleri dahilinde gidermektir. Şayet san’atkâr da kendini iktisadî gelişmenin hazzına kaptırmışsa cemiyet dediğimiz gemi batar.
Soru: Memleketimiz göz önüne alındığı takdirde, iktisadî ve sosyal gelişmelerin Türk san’atına etkisi ne olmuştur? Batıya dönük bir sosyal yapıyı öngören beyinlerin, san’atımız ve sanatkârlarımız üzerinde ne dereceye kadar tesirleri olmuştur? “Batıya dönük Türk san’atı ne demektir?
Cevap: Memleketimizdeki iktisadî ve sosyal gelişmelerin plânsız, programsız, anormal oluşu, san’atkârı şaşırtmış; san’atı öldürmüştür. Daha doğrusu, memleketimizde sosyal ve iktisadî “gelişme” değil, “değişme olmuştur.
İktisat, sosyal hayat, san’at hayatımız bir anarşi içindedir. Anarşi bitmedikçe, bu soruya sıhhatli bir cevap vermek mümkün değildir.
Batıya dönük sosyal yapıyı benimsemek, batmaktır. Batının bin yıllık hedefi, Türk milletini, kendilerine benzeterek yer yüzünden silmektir. Türk kafası taşıyanlarda böyle “beyin bulunamayacağı için, bunlar olsa olsa beyinsizlerdir. Batıya dönük “Türk San’atı” diye bir şey olmaz. Bu Batı taklitçiliği olur. Nitekim olmuştur. San’at diye pazara getirilen kırk yıllık san’at Batı mukallitliğinden başka bir şey değildirler.
Soru: Halka dönük san’at ne demektir? Bu deyimden anlaşılması lâzım gelen şey nedir? Genellikle nasıl yorumlanmaktadır? Bu yorumun Türk San’atını olumlu bir şekilde etkilemesi mümkün müdür?
Cevap: Halka dönük san’at, halkta bulunan işlenmemiş cevheri alıp işlemek ve halka vermektir. “Halka dönük” deyimini uyduranlar, bunu bizim anladığımız manâda anlamazlar. Onlar, halkta bulunan işlenmiş, işlenmemiş bütün cevherleri ufalayıp toz etmekte, kısa zamanda onu da kendilerine benzetmeye çalışmaktadırlar.
Bu “dönekler” taifesinin Türk san’atını olumlu veya olumsuz hiç bir şekilde etkilemeleri mümkün değildir. Kendileri çalar, kendileri dinlerler… Ancak, bu gürültüyü kesmenin tek çâresi vardır. O da Türkçü san’atkârların yetişmesi ve canlarını dişlerine takıp çalışmalarıdır.
Soru: Bugün “Türk San’atı millîdir.” diyebilir miyiz?
Cevap: Ortada Türk san’atı varsa, elbette millîdir. Fakat Türkiye’de yaşıyor, Türkçe konuşuyor diye her san’ata “millîdir diyemeyiz.
Soru: Türk san’atı millî kaynaklarından kopmuş mudur? Niçin? Nasıl?
Cevap: Kopmuştur. Şöylece açıklayabiliriz; Cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte Atatürk, Türk dilinin araştırılması, geliştirilmesi için “Türk Dilini Tetkik Cemiyeti” (Türk Dil Kurumu) ni kurdu. Sebebi: yapılan inkılâbın meydana getirdiği kopuklukları telâfi etmek ve millî kültür kaynaklarımızın yolunu açmaktı. Sonra “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” (Türk Tarihi Kurumu) nu kurdu Sebebi: Türk tarihinin, dolayısı ile Türk kültürünün en derin kaynaklarına inmenin yollarını aramaktı. Atatürk’ün vefatından sonra, adı geçen cemiyetler, önce adlarını sonra istikametlerini değiştirdiler. Böylece Atatürk’ün, millî kaynaklarımızla kurmak istediği bağı koparmış oldular. Bu bağı yeniden kurmak için, millî kaynaklarımızı teşkil eden ve her biri bir hazine değerinde olan eski san’at ve harsımıza ait eserlerin gün ışığına mutlaka çıkarılması gerekmektedir. Çünkü; San’atımızın tılsımı, büyüsü, ihtişamı… bütünüyle ortaya çıkmadan onu geliştirmek ve büyütmek mümkün olamaz.
Soru: Türk san’atının ve san’atkârının millî olabilmesi için gereken şartlar nelerdir? Siz Türk San’at hareketlerine yön verecek bir kişi olsanız, neler yaparsınız?
Cevap: Millî olmanın ilk şartı inanmak, sevmek ve saymaktır. Sonra araştırmak ve yorucu, sabırlı çalışmayı göze almaktır. San’atın millî olabilmesi, millete benzemesi, onu yansıtması demektir. San’atkâr da öyle; şartlarını yukarıda saydık.
San’at araştırma işi olduğu kadar, aynı zamanda bir eğitim işidir de. Bu bakımdan, ciddi san’atkârlara bir takım imkânlar hazırlanması, verilmesi lâzımdır.
Soru: San’atkârın, milletinin tarihi ve gününün insanı ve olayları ile münasebetinde bir denge düşünülebilir mi?
Cevap: Tarih, milletlerin hafızası olduğuna göre, aklın ve mantığın işlemesinde de büyük rolü vardır. Dünü hatırlayamayan bir insan, bugünün manâsını anlayamaz. Yeni doğmuş bir çocuk nasılsa, öyledir. Hâfızasızlık devam ettikçe, çocuklukda devam eder. Milletler de insanlar gibidir.
Geçmişlerini hatırlamaları, hattâ bu hatıralarını daima canlı tutmaları gereklidir. Geçmişteki acı olayların tekrar olmamasını sağlamak; tatlı olaylar yaratmak, tarih! ve tarihteki yerimizi, tarihi yapan atalarımızı hatırlamakla mümkün olabilir.
Bu konuda san’at en uygun, en etkili bir vasıtadır. San’atın konusu eski olmakla san’at eski sayılmaz. Geçmişle gelecek arasında köprü kuramayan san’atkâr, görevini kavrayamamış demektir. Aynı zamanda san’atın manâsını da anlayamamıştır.
Millet, sanatkârlarının verdikleri eserler ölçüsünde vardır. San’at eserlerinin aksettirebildiği manâ ile şahsiyet kazanabilir. Öyleyse, geçmişle günümüz, hatta geleceğimiz arasında denge kurmak ve “dün”, “bugün”, “yarın”diyebileceğimiz dayanaklar üzerine kurulan bir köprüden asıl hedefe yürümek mümkün olabilecektir. Bu hedef, Türk düşüncesinin, Türk san’atının dünya ölçüsünde insanlığı kucaklamasıdır. Bu görevi Türk milletine Tanrı’nın verdiğini unutmamalıyız.
Soru: “San’atkârın dünyası” denilen “dünya” nedir, ne olmalıdır?
Cevap: San’atkârın dünyası, san’atını icra ederken, içinde bulunduğu ruh halidir diyebilirim. Bu icra sırasında san’atkâr, yaşadığı çevreden uzaklaşır ve yeni bir çevreye intikal eder, Yani kendinden geçer. Tasavvuf deyimiyle, bir vecd ve istiğrak haline bürünür. Bu deyimden anladığım budur ve doğrudur. Gerçek sanat eseri, ancak böyle bir ruh haline geçilmeden verilemez.
Soru; Siz Türk şiirinde yepyeni bir çalışmanın temsilcisisiniz diyebiliriz. Yani Destan’dan bahsetmek istiyorum, destan nedir? Türk sanatında yeri nedir, ne olmalıdır?
Cevap: Destan, milletin, en yüksek duygu, düşünce ve isteklerini ifade eden ve değişmez özelliği, kahramanlık olan eserlerdir. Bu konuda, bir ingiliz şairi şöyle diyor: “Bir kahramanlık şiiri, şüphesiz ki, insan ruhunun başarabileceği en büyük eserdir. (Türk Ans. Cilt 13)
Türk destan kaynakları, pek çok zengin olmakla beraber, hemen hemen (Manaş Destanı hariç) hepsi ham madde halinde bulunmaktadır. Henüz tam bir destan niteliği kazandırılmadığı için destanımız, san’at ölçüsünde’ifadesini bulamamıştır. Bu, edebiyatımız sakatımız, şiirimiz top yekûn harsımız bakımından büyük bir noksanlıktır. “Türk Destanı” nı işlemek günümüzün san’atkârı için bir vecibe olduğu kadar, milletimiz için de büyük bir ihtiyaçtır.
Soru: Türk şiirinin geleceği konusunda düşünceleriniz, genç şairlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Cevap; Türk şiirinin büyün bir geçmiş? vardır. Bugün şiir, pek az ve zayıf, fakat kökü sağlam olduğu için, deminden beri söylediklerimiz ölçü olarak alınırsa Türk şiiri yeni bir merhaleye girecek ve özlenen büyük şiir doğacaktır, sanırım.
Büyük şiir, daha doğrusu büyük san’at, durup dururken, doğmaz. Büyük heyecan ister. Büyük heyecanlar yaratılınca büyük san’atkâr da kendiliğinden gelir. Geçmişte san’atın her dalında verdiğimiz büyük eserlerin, son bin yıllık tarihimizdeki oluşlarını hatırlarsak, bu iddiamızın doğruluğu meydana çıkmış olur. Şunu da belirteyim ki, geçmişimiz bize en büyük heyecan kaynağı olarak şimdilik yeter. Onu, günümüze aktarıp dünü bugünle yoğurabilecek san’atkâr ister. Genç şairlerimizin bu nokta üzerinden hareket etmelerini tavsiye ederim
**********************************************
Kimden : MustafaCeylan/GÜLCE-Yeni Edebi Akım (Bay, 60)
Kime : Grup: Gülce
Tarih : 22.9.2008 07:24 (GMT +2:00)
Konu : HOŞGELDİNİZ AYŞENUR ÖKTEN İZGİN ÖĞRETMENİMİZ ve Şiir Tarihimizden...
(....Nazmımızda(şiirimizde) YENİLİK tezahürlerinden biri de TERCÜMELERdir. Tercüme GARP MANZUMELERİNE BENZETİLEREK vücuda getirilen eserler o zamana kadar edebiyatımızda tanınmamış bazı noktaları ÖĞRETTİ.
İlk tercümeleri Türkçe benzerleri takip etti. Eski eserlerde görülen ve çok itina edilen esaslar yavaş yavaş yerlerini garpten gelen KAİDE ve USULLERE bıraktı.
İlk eserlerde ŞEKİL TAMAMİYLE ESKİ İDİ. Fakat, bu eski şeklin anlattığı manâ ve mefhum YENİLEŞMEĞE başlamıştı. Şinasi, Ziya Paşa ve Namık Kemal'in yazdıkları KASİDE ve GAZELlerden bir çoğunun şekil cihetiyle bir yeniliği olmamakla beraber bunlar manâ noktasından o eski yazı ÇERÇEVESİNİ AŞMIŞLARDI.
ŞEKİL CİHETİNDEN YENİLİK YAPMAK Hamid'e nasip oldu. Büyük bir kuvvetle ESKİ ŞEKLİN yıkılabileceğini o gösterdi. Mamafih Hamid'in nazmı da tamamıyle eskilikten kurtulmuş Avrupai bir mahiyet almış değildir. Bunun böyle oluşu, bilhassa nazmın(şiirin) LİSAN ve EDASINDA mühim bir değişiklik vukubulmamış olmasından dolayıdır.
............................' (M.N. ÖZÖN, a.g.e, syf:18)
Bu alıntıyı naklettikten sonra;
GÜLCE'mizin dünya ile kucaklaşması ve diğer ülkeler edebiyat ve edebiyatçıları ile haberleşmesinde en önemli görevi, başta İNGİLİZCE olmak üzere o ülkelerin dillerini bilen ŞAİRLERİMİZİN yapacağı umuduyla;
Ayşenur ÖKTEN İZGİN öğretmenimize HOŞ GELDİNİZ, SAFALAR getirdiniz diyor, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
*****************************************************
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
Gülce Edebiyat Şair ve Yazarlarının Kitapları
Site Yönetimi
0
1,660
31/05/2015, 12:02
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE-ANTOLOJİ(1)
Site Yönetimi
0
1,169
31/05/2015, 11:32
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE 2008 Tanıtım
Site Yönetimi
0
1,156
31/05/2015, 11:30
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE EDEBİYAT (Rasim Köroğlu Özel Sayısı)
Site Yönetimi
0
1,082
31/05/2015, 11:05
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Gülce Edebiyat-2008 Tanıtımı
Site Yönetimi
0
777
31/05/2015, 10:47
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE DOSYA(18)
Site Yönetimi
0
2,148
11/11/2012, 23:18
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE DOSYA(17)
Site Yönetimi
0
1,235
11/11/2012, 23:17
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE DOSYA(16)
Site Yönetimi
0
1,530
11/11/2012, 23:15
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE DOSYA(15)
Site Yönetimi
0
1,179
11/11/2012, 23:13
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
GÜLCE DOSYA(14)
Site Yönetimi
0
1,207
11/11/2012, 23:12
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder