• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
GÜLE GÜLE ASUMAAAN (anı)
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
10/09/2011, 16:56 (Bu mesajı son düzenleyen: 08/01/2014, 13:07 asuman soydan.)
GÜLE GÜLE ASUMAAAN! (anı)

Yatılı kaldığım öğrenci yurdunun kantininde çayımızı yudumlarken o gün okula gitmek istemiyordum. Ülke genelinde özellikle Ankara’da gün yoktu ki olaylar, ölümler olmasın, kara haberler gelmesin. Ateş çemberindeydik ve taştan lezzet çıkarmaya çalışan gençlerdik. Halkla ilişkiler Bölümünde okuyan bir arkadaşım: "Haydi benimle gel! Tez hazırlığım için psikiyatri polikliniğinde personel ve hastalarla röportaj yapacağım...yalnız gitmek istemiyorum" demişti, ben de eşlik etmiştim ona. Psikiyatri Polikliniğinin ürküten duvarlarının arasında merdivenlerden tuhaf duygularla çıkmıştık. Önce bir kaç doktorla kısa bir görüşme yaptıktan sonra koridorun sonundaki hemşire odasına girdik. Arkadaşım ile hemşire konuşurlarken ben de etrafı incelemeye koyulmuştum... Hemşire odasının içinde küçük bir servis penceresi vardı hastaların bulunduğu salona açılan . Biz konuşurken servis penceresinden kafasını uzatan, sağa sola meraklı bakışlarla içeriye göz atarak bize el sallayan çocuk tavırlı delikanlılar vardı. Hemşire bazen kızgın, bazen müşfik tavırlar takınarak onları pencere ve kapıdan uzaklaştırmaya çalışırken arkadaşımın sorularına cevap veriyordu.
Çelimsiz ama sevimli bir delikanlı, servis penceresinden içeriye bakındıktan sonra bir süre bana baktı, kafasını çekti, yeniden baktı.. bu davranışını bir kaç kez tekrarladıktan sonra ellerini çarparak garip bir kahkahayla beni gösterdi. Ona merakla bakan hemşire'ye dönerek: 'Buldumm! 'dedi ellerini birbirine çarparak.
Hemşire: “Ne buldun Sinan?” Deyince, Sinan, “Bir dakika” işaretiyle pencereden uzandı; orada bulunan pikaba bir plak yerleştirdi. Orhan Gencebay'ın 'seni buldum ya! 'isimli şarkısı çalmaya başladı. Sinan, şarkı bitinceye kadar hem pencereden hem kapıdan görünerek, arada bir önümde hafifçe eğilerek şarkıya eşlik ediyordu.. Biz görevi falan unutarak Sinan'ın hareketlerini izlemeye başlamıştık. Bir süre sonra Hemşire, pencereye ve kapıya doluşan Sinan'a eşlik ederek el çarpan diğer hastalarla birlikte Sinan'ı da oradan uzaklaştırdı. Fakat iki saniye sonra Sinan yeniden pencereden kafasını uzatarak, suçlu çocuk edasıyla:
"Neyi bulduğumu anladın mı şimdi Nazire Abla?" Dedi.
Hemşire sabır gücünü kullanarak "Anlamadım ne buldun Sinan?" diye sordu.
Sinan çocuksu bir tavırla beni gösterek:
"Hayatımın aşkını buldum" deyince, Hemşire önce tebessüm etti. Ayağa kalkıp onun omzunu okşayarak sakin bir ses tonuyla:
'Tamam Sinan'cığım biraz müsaade edersen getireceğim sana hayatının aşkını tamam mı?” diyerek onu odasına dönmesi için ikna etmeye çalışırken; biz gülüşmelerimizi gizlemeye çalışarak izliyorduk onların iletişimini.
Sıra hastalarla görüşmeye gelince birlikte hastaların bulunduğu salona geçtik. Salonda okul sıraları, masalar, sandalyeler vardı. Koca koca adamların genel görünümleri, ilkokul çocuklarının teneffüsteki halleri gibiydi. Kimisi birbiriyle boğuşuyor; kimisi ağzı dolusu kahkahayla anlamsız tavırlarla gülüyor; bazısı elini yüzüne koymuş derince düşünüyordu.
Salondaki ön sıranın birine üçümüz birlikte oturmuştuk. Hemşireyle Arkadaşımın konuşmalarını ben de dinlemeye çalışmaktaydım. Tam o sırada koşar adımlarla Sinan tekrar yanımıza gelerek beni ittirip yanıma oturdu. Bir sırada dört kişi olmuştuk. Elini tokalaşmak için uzattı ve elimi sıkı sıkı tutarak:
“Adım Sinan.. 19 yaşındayım, lise mezunuyum, Sinoplu'yum...annemin adı:......,babamın adı:......"diye kimliğine ait bilgileri sayıp döktükten sonra masum bir edayla bana sorular sormaya başlamıştı. “Senin adın ne? Nerde okuyorsun? Nerelisin?” gibi birkaç sorularına cevap aldıktan sonra,
“Kaç yaşındasın?” dedi heyecanla. “19” dedim.
Ben yaşımı söyler söylemez neşesi ikiye katlanmıştı Sinan'ın: “Seni buldum!” diyerek tekrar kahkahayla güldü. “Biliyor musun şimdiye kadar seni arıyordum ben. Yaşlarımız da aynı bak! Ne çok ortak yönümüz var... Birbirimize uygunuz değil mi?” diyerek tuhaf gülümsemesiyle:
“Hiçbir kötü huyum yok inan ki! İçki içmem, sigara içmem, mazim çok temiz vallahi… kimseye aşık olmadım şimdiye kadar.....” v.b. uzayan hayat hikayesinden sonra kulağıma yaklaşarak:
“Benimle evlenir misin?” Demez mi?
Bunun üzerine etrafımıza toplanıp bizi izleyen diğer hastalar, ağızlarını sonuna kadar açarak, utangaç tavırlar içinde ellerini yüzlerine kapatarak veya tepinerek gülmeye başladılar. Sinan'ın gururu incinmesin diye gülmemi zor tutuyordum. Ona değer verdiğimi göstermeye çalışsam da salondaki kahkaha tufanı içimi kudurtuyordu. Sinan, kimseye aldırmadan “Cevabını bekliyorum” diyordu. Masum yüzlü zavallı çocuğa nasıl davranmam gerektiğini, insani sorumluluğumla düşünüyordum..
“Tabi ki Sinan neden olmasın!” diyebilmiştim ancak... Benim olumlu cevabım karşısında mutluluk içinde el çarpınca hemşirenin uyarmasıyla başka bir sıraya geçti ve geçerken bana yüksek sesle:
“Seni bekleyeceğim…İki ay sonra, buradan çıkınca evleniriz tamam mı?” diyordu.
Biraz sonra bizimle konuşmak için birbirini itekleyenlerden birisi oturduğum sıranın yanına yaklaştı. Sinan’dan biraz daha büyüktü yaşı. Mevsiminden önce solan yapraklardan biriydi galiba. Oturduğum sıranın üzerine minicik bir plastik çiçek saksısı koyarak elini tokalaşmak için bana uzattı. O da gözlerini yüzümde bir noktaya sabitleyerek kendini tanıtmaya başladı :
“Benim adım: Abdullah, soyadım:......., 23 yaşındayım, memleketim falan yer,...babamın adı:...., annemin adı:......” diye uzayıp giden özgeçmişinden sonra bir süre düşündü sabit bakışıyla yüzüme bakmaya devam ederek. Ben o sırada gülme krizine girmemek için kendime hâkim olma mücadelesi içindeydim.
Abdullah aniden emrivaki bir uslûpla:
“Sana okuduğum okulun bölümünü söylemeyeceğim. Bu saksıya bakarak onu sen
bileceksin!” dedi . Bu soru üzerine şaşkın gözlerle:
“Allah Allah, neymiş bölümün? Botanik mi? 'dedim. Kafasını sallayarak,
“Hayır!” dedi...
“Biyoloji mi?”dedim. Yine,
“Hayır!”dedi...
Bekliyor ve bileceksin diye diretiyordu... Arkadaşımla hemşire de bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyorlardı… İhtimal ki tuttururum diye tüm bölümleri saymıştım Abdullah'ın gönlü olsun diye. Matematik, edebiyat, fizik, kimya aklıma gelen bölümleri sayıyor ve hepsinden hayır cevabı alıyordum... Bir süre bekleyen Abdullah, inadından vazgeçerek yavaşça gelip yanıma oturdu ve doğu aksanlı şivesiyle: “Sana iltimas geçeceğim. Bölümümün adını söyleyeceğim ama bir şartla!” dedi... Gülme bombasının pimi çekilmesin diye azami gücümü harcayarak:
“Neymiş şartın?” diyebilmiştim.
“Benimle evlenmeye söz verirsen söylerim, yoksa söylemem!” demez mi omuzlarını çocuk gibi silkeleyerek. Artık gülme krizine girme vakti gelmişti, tut tutabilirsen kendini... İki dakika içinde iki evlenme teklifi almıştım... Arkadaşımla birbirimize yaslanıp kikirdemelerimize hâkim olamıyorduk artık. Fısıltıyla kulağıma: “Kız sendeki şu kısmete bak! Birisi benim yüzüme bakmıyor” deyince ben kendimi bırakmıştım kahkahanın kollarına. Sesimin çıkmasını önlemek için sessiz gülüyordum ama gözlerimden yaş geliyordu. Son derece fakir bir ailenin çocuğu olan Abdullah, Ankara'ya gelip üniversite okurken hastalanması üzerine hastaneye yatırıldığını, Hemşire’nin fısıldamasıyla öğrendim o arada. Meğer Ziraat Fakültesi'nin Bahçecilik Bölümünde okuyormuş. İçler acısı durum karşısında ne yapılabilirdi ki? Abdullah'ın bölümünü lütfedip açıklaması üzerine ona da evlenme sözü vermiştim mecburen(!) Ama Sinan gibi hemen kaybolmak nerdeee…! Evlenme teklifini kabul etmem üzerine kağıtlar dolusu adres, istek, telefon numarası v.b şeyler yazıp yazıp elime veriyordu. Onlarca adres ve telefon numarası yazdıktan sonra:
“Bunları gidince mutlaka ara ve selamımı söyle!... Sana her konuda yardım ederler tamam mı?” diye tembihliyordu. Verdiği isimlerin hepsi de kendi dersine giren profesör ve doçent isimleriydi. Her dediğine "peki!" diyerek hemşirenin de ikazlarıyla onu da arka sıralara gitmesini sağlamıştık.
Bizi dinleyen diğerleri ise birbirlerini itekleyerek birisi bisküvi, birisi şeker uzatıyordu elime; bir diğeri resim gösteriyor derken hangisine cevap vereceğimi şaşırmaktaydım.. Onların dünyalarına ulaşmamın imkanı yoktu ama sevgiyle yaklaşmanın en güzel davranış olduğunu biliyordum. Onlarla mümkün olduğunca ilgiyle sohbet ederken arkadaşımın işi bitmişti. Gitmek için ayağa kalkıp hemşireyle vedalaşırken, deli dedikleri sevgi yoksunu bu insanlar koridorda en önde Sinan olmak üzere peşpeşe dizilerek, tiren vagonu gibi birbirinin sırtından tutuşmuş halde bana el salladıklarını görünce gözlerim ıslanmıştı. Onlara gösterdiğim küçücük ilginin tezahürüydü.
“Güle güle Asumaaaan..! , güle güle Asumaaaan..! , güle güle Asumaaaan..! '
Koridor inliyordu seslerinden... Bu defa gülmek biryana bu manzara karşısında gözyaşlarıma hâkim olamamıştım. Hemşire: “Siz güler yüzlü davranıp onlara acıyarak değil değer vererek baktığınız için böyle davrandılar” demişti. Aradan onca yıl geçmesine rağmen hâlâ taptaze duruyorlar hatıralarım arasında. O gündür bu gündür ilginin ve sevginin engin gücü üzerinde derin derin düşünürüm hep. Onlar yeterli ve dengeli sevgiyi, ilgiyi görselerdi acaba bu duruma düşerler miydi?

ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2025 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder