• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
GÜLE GÜLE ASUMAAAN! (anı) ; Yorumum
Dışarıda RefikaDogan
RefikaDoğan
******
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesaj Sayısı: 2,701
Konu Sayısı: 1,516
   
#1
11/03/2012, 02:00 (Bu mesajı son düzenleyen: 15/05/2012, 15:11 RefikaDogan.)

" GÜLE GÜLE ASUMAAAN! (anı)

Yetmiş dokuz yılının keskin kıştan kurtulup, bahara yaklaştığı bir gündü. Karlar erimiş, bahar özlemi ses veriyordu. Yatılı kaldığım yurdumun kantininde çayımızı yudumlarken o gün okula gitmek istemiyordum...Ankara’ya bahar da gelse, içimizin pusunu alamazdı..! Olaylar, ölümler, kara haberler... ateş çemberinde taştan lezzet çıkarmaya çalışarak, dostluklardan medet umuyorduk.
Arkadaşım: ’Haydi benimle gel! Tez hazırlığım için psikiyatri polikliniğinde personel ve hastalarla röportaj yapacağım’ deyince memnuniyetle eşlik etmiştim ona... Okula gitmiyorum bari faydalı bir iş yapayım düşüncesinin ardına sığınarak- vicdanımı rahatlatmak için- peşine düşmüştüm arkadaşımın...
Psikiyatri Polikliniğinin ürküten duvarlarının arasında merdivenlerden çıkarken içimde ’okulumu asmakla iyi mi ettim acaba? ’ sorusu vardı..
Arkadaşımla önce bir kaç doktor ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra koridorun sonundaki bir hemşire odasına girdik. Hemşire Hanımın gösterdiği yerlere oturduktan sonra arkadaşım ile hemşire konuşurlarken ben de boşa bakan gözlerle etrafı inceliyordum...Odanın küçücük servis penceresi hastaların gezip dinlendikleri geniş bir salona açılıyordu. Servis penceresinden içeriye çeşitli kafalar uzanıyordu. Sağa sola meraklı bakışlarla içeriye göz atan, bize gülerek el sallayan çocuk tavırlı delikanlılar, hemşire kızmadıkça çekilmiyorlardı. Hemşire Hanım ise bazen kızgın, bazen müşfik tavırlar takınarak cevap yetiştirmeye çalışıyordu onlara.
Bir aralık hastalardan ses kesildi gibi olmuştu ki; tekrar bir kafa uzandı içeriye. Çelimsiz ama sevimli bir delikanlı çevreye bakındıktan sonra beni görünce kahkahayı patlattı.
Hemşire’ye dönerek: ’Buldumm! ’dedi ellerini birbirine çarparak...
Hemşire: “Ne buldun Sinan?” Deyince,
Sinan, “bidakka” işaretiyle pencereden uzandı, orada bulunan pikabın üzerine bir plak yerleştirdi ve düğmesine basarak sesin gelmesini bekledi... Orhan Gencebay’ın o yıllarda gündemdeki ’seni buldum ya! ’şarkısıydı üzerine koyduğu plak. Şarkı başlar başlamaz Sinan da şarkıyı bana bakarak, el kol hareketleriyle,yüzünün mimikleriyle söylemeye başlamıştı. Şarkı bitinceye kadar bir pencereden bir kapıdan görünerek’ sadece bana bakarak söylüyordu şarkıyı...Hepimiz görevi falan unutmuş, Sinan’ın hareketlerini gülerek izliyorken Hemşire kızgın tavırla pencereye kapıya doluşan, el çarpan hastalarla birlikte Sinan’ı da kovdu odadan.
Ama iki saniye sonra Sinan yeniden geldi suçlu çocuk edasıyla, Hemşire’ye:
"Neyi bulduğumu anladın mı şimdi Nazire Abla?" Dedi.
"Anlamadım ne buldun Sinan?"
"Hayatımın aşkını buldum" diyerek beni göstermesiyle birlikte daha da gülüştük. Hemşire Hanım, sakin ses tonuyla: ’Tamam Sinan’cığım biraz müsaade edersen getireceğim sana hayatının aşkını tamam mı?” deyince sessizce kayboldu Sinan ortalıktan. Arkadaşımla Hemşire, soruların cevaplarını hızlı hızlı tamamladıktan sonra sıra hastalarla görüşmeye gelmişti. Birlikte hastaların eğlendikleri salona geçtik.
Salonda okul sıraları, masalar, sandalyeler vardı.
Koca koca adamların genel görünümleri, ilkokul çocuklarının teneffüsteki halleri gibiydi. Kimisi birbiriyle boğuşuyor, kimisi ağzı dolusu kahkahayla anlamsız tavırlarla gülüyor, bazısı elini yüzüne koymuş derince düşünüyordu.
Hastaların durumu ve yaşadıkları hakkında bilgi almak amacıyla sıranın birine üçümüz birlikte oturmuştuk ki koşar adımlarla Sinan geldi, beni ittirerek yanıma oturdu. Elini tokalaşmak için uzattı ve elimi bırakmadan kendini tanıtmaya başladı:
“Adım Sinan.. 19 yaşındayım, lise mezunuyum, Sinoplu’yum...annemin adı:......,babamın adı:......’diye sayıp döktükten sonra masum bir edayla bana sorular sormaya başlamıştı:
“Senin adın ne? Nerde okuyorsun? Nerelisin?” gibi birkaç sorudan sonra,
“Kaç yaşındasın?” dedi.
“19” dedim.
Ben yaşımı söyler söylemez neşesi ikiye katlanmıştı Sinan’ın:
“Seni buldum! Biliyor musun şimdiye kadar seni arıyordum ben. Yaşlarımız da aynı bak! Hiçbir kötü huyum yok inan ki! İçki içmem, sigara içmem...mazim çok temiz vallahi… kimseye aşık olmadım şimdiye kadar.....” v.b. uzayan hayat hikayesinden sonra,
“Benimle evlenir misin?” demez mi?

Sinan’ın etrafına toplanıp bizi izleyen diğer hastalar, ağızlarını sonuna kadar açarak utangaç tavırlar içinde, ellerini yüzlerine kapatarak kahkahalarla gülmeye başladılar.
Sinan’ın gururu incinmesin diye gülmemi zor tutuyordum. Ona değer verdiğimi göstermeye çalışsam da salondaki kahkaha tufanı içimi kudurtuyordu. Sinan, kimseye aldırmadan ’cevabını bekliyorum’ diyordu. Masum yüzlü zavallı çocuğa nasıl davranmam gerektiğini, insani sorumluluğumla düşünüyordum.. ’Tabi ki Sinan neden olmasın! ’ diyebilmiştim ancak... Benim olumlu cevabım karşısında inanılmaz bir mutluluk içinde hemşirenin uyarmasıyla başka bir sıraya geçerken: ’Seni bekleyeceğim…İki ay sonra, buradan çıkınca evleniriz tamam mı? ’diyordu.

Biraz sonra benimle konuşmak için birbirini itekleyenlerden birisi oturduğum sıranın üzerine minicik bir çiçek saksısı koydu ve elini tokalaşmak için bana uzatarak, başladı kendini tanıtmaya: ’Benim adım: Abdullah, soyadım:......., 23 yaşındayım…memleketim falan yer,...babamın adı:...., annemin adı:......diye uzayıp giden özgeçmişinden sonra:
“Sana okuduğum okulun bölümünü söylemeyeceğim. Bu saksıya bakarak onu sen bileceksin! ’ dedi
Gülme krizine girmemek için kendime hakim olma mücadelesiyle şaşkın şaşkın: ’Allah Allah neymiş bölümün? Botanik mi? ’dedim. Kafasını sallayarak ’hayır! ’ dedi... ’Biyoloji mi? ’hayır! ’...Bekliyor ve bileceksin diye diretiyordu... Arkadaşım yazısını, incelemesini bırakmış, hemşireyle birlikte sorunun cevabını bulmaya çalışıyorlardı… İhtimal ki tuttururum diye tüm bölümleri saymıştım Abdullah’ın gönlü olsun diye.
’Matematik, edebiyat, fizik, kimya,...’aklıma gelen bölümleri sayıyor ve hepsinden hayır cevabı alıyordum... Bir süre bekleyen Abdullah, inadından vazgeçerek yavaşça gelip yanıma oturdu ve doğu aksanlı şivesiyle:
“Sana torpil geçeceğim. Bölümümün adını söyleyeceğim ama bir şartla!” dedi...
Gülme bombasının pimi çekilmesin diye azami gücümü harcayarak:
“Neymiş şartın? ’ diyebildim gizlice kıkırdayarak.
“Benimle evlenmeye söz verirsen söylerim, yoksa söylemem.’ demez mi omuzlarını çocuk gibi silkeleyerek.
Artık gülme krizine girme vakti gelmişti… tut tutabilirsen kendini... İki dakika içinde iki evlenme teklifi almıştım... Arkadaşımla birbirimize yaslanıp kıkırdamalarımıza hakim olamıyorduk artık. Fısıltıyla kulağıma: ’Kız sendeki şu şansa bak! Biri benim yüzüme bakmıyor’ diye gülüyordu...
Son derece fakir bir ailenin çocuğu olan Abdullah, Ankara’ya gelip üniversite okurken bozulan davranışları üzerine hastaneye yatırıldığını, Hemşire’nin fısıldamasıyla öğrenmiştim... Meğer Ziraat Fakültesi’nin Bahçecilik Bölümünde okuyormuş...İçler acısı durum karşısında ne yapılabilirdi ki?
Abdullah’ın bölümünü lütfedip açıklaması üzerine ona da evlenme sözü vermiştim mecburen(!) Ama Sinan gibi hemen kaybolmak nerdeee…! Evlenme teklifini kabul etmem üzerine kağıtlar dolusu adres, istek, telefon numarası v.b şeyler yazıp yazıp elime veriyordu...onlarca adres ve telefon numarası yazdıktan sonra:’Bunları gidince mutlaka ara ve selamımı söyle!... Sana her konuda yardım ederler tamam mı? ’ diye tembihliyordu beni.
Bizi dinleyen diğerleri ise birbirlerini itekleyerek birisi bisküvi, birisi şeker uzatıyordu elime, bir diğeri resim gösteriyor derken hangisine cevap vereceğimi bilemez olmuştum..
Onların dünyalarına ulaşmamın imkanı yoktu ama sevgiyle yaklaşmanın en güzel davranış olduğunu biliyordum… İçim acıyarak, mümkün olduğunca ilgiyle sohbet ederken arkadaşımın işi bitmişti. Gitmek için ayağa kalkıp hemşireyle vedalaşırken, deli dedikleri sevgi yoksunu bu insanlar koridorda en önde Sinan olmak üzere art arda dizilerek, tren vagonu gibi birbirinin sırtından tutuşmuş halde bana el sallıyorlardı.
“Güle güle Asumaaaan..! , güle güle Asumaaaan..! , güle güle Asumaaaan..! ’
Koridor inliyordu seslerinden... Bu defa gülmek biryana bu manzara karşısında gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Çıkarken Hemşire Hanım: ’Bunlar kimseye böyle yapmazlardı. Siz güler yüzlü davranıp ilgilendiğiniz için sevindi zavallılar’ demişti.
O günün benim için önemi öyle büyük ki. Aradan onca yıl geçmesine rağmen hâlâ taptaze duruyor hatıralarım arasında. O gündür bu gündür sevginin engin gücü üzerinde derin derin düşünürüm hep... O insanlar yeterli sevgiyi, ilgiyi görselerdi acaba bu duruma düşerler miydi?

Asuman Soaydan Atasayar "




Bir tebessümün ışıl ışıl yaşama gücü verdiğini, insana insanca değer verildiğinde yine insanın özündeki o masum çocuksu sığınma isteğinin, şefkat ve merhamet duygularıyla beslenen sevginin, karşısındaki insana insan olduğunu hissettirebildiğini, kısacası; sevginin gücünü çok yalın ve samimi bir anlatımla dile getiren son derece düşündürücü, sorgulayıcı ve kendi içinde çoğaltıcı , nitel derinliğiyle çok özel bir paylaşım!

Güne düşen bu gerçekçi paylaşımın değerli kalemi; dostum, arkadaşım ve Gülce' min nadide gül' ü sevgili Asuman ATASAYAR' ı içtenlikle tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.


kaynak: http://www.edebiyatdefteri.com/


Her nefeste Gülce...
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  " Bir Yanı Yangın, Bir Yanı İmtihandır; Aşkın! " Şiirine Yorumum RefikaDogan 3 2,735 30/07/2013, 06:55
Son Mesaj: elnurə
  "YÜREĞiNDE DAĞILIYORUM! .." - Hikmet Çiftçi 2 Şiirine Yorumum RefikaDogan 1 2,049 10/12/2012, 23:10
Son Mesaj: osman7159
  - Ay Işığı Sonatı " Rengin ALACAATLI Şiirine Yorumum RefikaDogan 1 1,953 10/12/2012, 22:52
Son Mesaj: osman7159
  “ EL DEYİŞTİRDİ ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,472 11/09/2012, 00:13
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ DİLİNİZE SAHİP OLUN ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,325 11/09/2012, 00:11
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ Pandora'nın Kutusu ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,418 10/09/2012, 17:11
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ Aşk-ı Bahar ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,506 10/09/2012, 17:08
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ SABÂH DUÂSI ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,809 10/09/2012, 16:59
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ Çınar İzleri ” Şiirine Yorumum RefikaDogan 0 1,520 10/09/2012, 16:42
Son Mesaj: RefikaDogan
  “ DERE SUYUN NEREDE? ” Yazısına Yorumum RefikaDogan 0 1,466 10/09/2012, 16:33
Son Mesaj: RefikaDogan

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder