• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
HIZIR ALEYHİSSELÂM
Dışarıda ali_gozutok
Yetkili Şair
***
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesaj Sayısı: 248
Konu Sayısı: 222
 
#1
03/10/2011, 20:33
HIZIR ALEYHİSSELÂM

Rivayet edilir ki:
O,
Ulu,
O arif,
Çok da dürüst,
Doğru mu doğru,
Elleri şifada,
Ağzı duada,
Her tuttuğu altın olan,
Kimler ne dilerse dilesin,
Her an yanında olan!.

Her hıdrellez bayram gününde,
Deniz kenarında, bağda bahçede,
Yapılan dualarda, telde duvakta,
Adanan adakta var olan, Ulu bir kişi.

Delikanlı çağına gelince babası;

-Ey oğlum Hızır!
Gel seni evlendireyim,
Soyumuz sopumuz,
Nesebimiz senden üresin!

Görüp bilen el alem,
Bana da işte bu,
Hızır’ın babası desin!

Hızır!
Babasının bu sonu gelmez teklifinden,
Bıkmış, Usanmış….
Memleket, memleket dolaşmak için,
Gurbetin yolunu tutmuş!
Baba ocağından ayrılmış!

Rab-bil Alem’in de,
Sevenlerini mükâfatsız bırakmamak için,
Ona Hayat suyu içirmiş,
Uzun ömür senin olsun! Demiş.

O günden sonra,
Allah’ın ihsanı ile,
Adım attığı yer,
Ayak bastığı toprak, yeşillere bürünmüş,
Sonsuz ömür sürer,
Halâ aramızda yaşar olmuş!

Onun ölü veya diriliği,
Tartışılır olmuş.
Ağır basan görüş, halâ yaşadığı yönündedir.

Bu görüş sahipleri;
Kıyamet’e yakın zamanda,
Kur’an kaldırılacaktır.
İşte o zaman Hızır da ölecektir.

Hızır Aleyhisselâm’ın,
Nebi mi ?
Yoksa Veli mi?
Olduğu hakkında çeşitli görüşler vardır.

Alimlerden çoğu,
Onun,
İsrail oğullarından bir peygamber,
Olduğu konusunda hem fikir olmuşlardır.

Tasavvuf ehlinden bazıları,
Bazı zamanda,
Onunla karşılaştığını söyler.

Şeyh Sadi’den bir rivayet şöyledir.

Eski Meliklerden biri,
Hızır Aleyhisselâm’ın ölü yada diri,
Olduğu hakkında bir delil ister.

Bunun üzerine vezirini çağırır ve sorar!
--Hızır ölü mü? Diri midir?
Vezir,
--Diridir efendim!
Melik,
--O halde davet et, gelsin, görüşelim.
Vezir,
--Onun nerede olduğunu bilmiyorum.
Onu hiç görmedim.
O aranmakla bulunmaz, der!
Melik,
--O, İslâm diyarındadır.
Emir sahibi sultanlara itaat eder.
Ben de emir sahibiyim.
Elbette bana itaat etmesi gerekir.
Muhakkak buldurmalısın!
Vezir,
--Bu iş benim elimle olmaz sultanım.
Onlar peygamberlerin varisleridir.
Bizden türlü zulüm ve eziyet,
Zuhur etmektedir.
Onun bulunmasını,
Şeyh ül islâmdan iste.
Bulursa ancak o bulur. Der.

Bunun üzerine,
Melik,
Şeyh-ül İslâm’ı davet etti.
Ona sordu:
--Hızır kimdir?

Şeyh/ül İslâm,
--Kabul edilen görüşe göre,
Şanlı peygamberlerdendir.

Melik,
--Peki o diri midir?
Şeyh-ül İslâm,
--Evet diridir.

Melik,
--Sen ulemanın reisisin.
İslâm ehlinin de şeyhisin.!
Onu bulup bana getir!.

Şeyh-ül İslâm,
--Ben onunla hiç görüşmedim.
Nereden bulayım onu!
Melik,
Sözünde ısrar etti,
--Mutlaka bulmalısın!

Şeyh-ül İslâm,
--Ey padişahım,
Bana mehil ver.
İlmi ile amil, fazilet sahibi,
Ehli tâkva olanları bulayım.
Onlarla görüşeyim,
.Bulurlarsa onlar bulur.

Melik,
Tamam dedi
Git görüş!

Şeyh-ül İslâm,
İlmi ile amil olanlardan,
Biri ile görüştü.
Bu zat çok fakir,
İhtiyaç içinde kıvranan biri idi.

--Beni padişahla görüştür.
Hızır A.S.mı ben bulurum dedi.

Şeyh-ül İslâm,
Aldı onu Melik’e getirdi.
--Bu Efendi Hızır A.S. mı bulacak.
Melik döndü adama,

--Ey efendi,
Hızır’ı ne zaman bulup getireceksin?
Efendi adam,
--Bu iş, zamana muhtaç,
Bana kırk gün mühlet ver!
Yiyeceğimi de tayin eyle,
Hiçbir şeye de ihtiyacım kalmasın!
Ben,
Boş kalınca, dua edeyim,
İçten ihlâsla ibadet edeyim!
O zaman onu size,
Getirebilirim! Dedi.

Melik,
Kendi yediklerinden yedirdi.
İçtiklerinden içirdi,
İhsanda bulundu.
Tüm ihtiyaçlarını giderdi.

Efendinin eli bolardı,
Rahatı yerine geldi.
Geldi gelmesine de,
Günler yaklaştıkça,
Tedirginliği arttı.

Kırkıncı günün sonunda,
Korkmaya başladı!
Hızır’ı nerede nasıl bulacaktı!

Uykuyu tüneği kaçırdı!
O gece kaçmayı düşündü.
Kendi kendine mücadele etmekten yoruldu.
Uyuya kaldı…

Sabah olunca,
Melik’in adamları, devlet erkânı,
Saltanat Âyanı, hep birden,
Hızır’ı görelim diyerek,
Melik’in huzurunda toplandılar.

Hızır’ı davet ve tâzim için,
İki süslü bineği,
Efendiye götürüp kapısını çaldılar.
Eyvah dedi!
Ah etti!
Yakayı ele verdik diye üzüldü.

Umutsuz bir şekilde,
Hemen abdest aldı,
İki rekat namaz kıldı.
Açtı elini Rabbine….
Yalvarmaya başladı.

Ya Rabbi!
--Bu dertten beni,
Ancak sen kurtarırsın.
Sen güçlüsün hakimsin.
Bense aciz bir kul’um.
Bu dertten kurtar beni! Dedi.

Çaresizce getirilen ata bindi.
Melik’in yolunu tuttular.

Melik Onu yollarda karşıladı.
İzzet-i ikram gösterdi.
Karşısında bir yere oturttu.

O zaman,
Oturduğu yer’in arkasında,
Masum bir çocuk belirdi.
Sağ yanına gelip durdu!..

Melik,
--Hızır ne zaman gelecek?
Diye sordu.
Şeyh Efendi,
Padişah’ım ben onu hiç görmedim!
Lâkin fakirliğimden dolayı,
Devleti aliniz sayesinde,
Birkaç gün rahat yaşadım.

Hızır ihtiyaç halinde insanları kurtarır.
Onları huzura kavuşturur!
Şu anda beni sen kurtardın.
Bana göre,
Hızır sensin! Dedi.

Melik,
Öyle öfkelendi, öyle öfkelendi ki,
Kendini zor tutuyordu!
Gazaba geldi.
Şöyle dedi!

Be adam!
--Eğer fakirliğin var ise,
Niye baştan söylemedin.
Ben sana yine yardım ederdim!

Bana, Hızır’ı bulurum diye yalan söyledin!
Kırk gün beklettin!
Şimdi gelip özür diliyorsun!
Olmaz böyle şey!...

Döndü baş vezirine,
Sordu;
--Buna şimdi ne ceza verelim?

Baş vezir,
-- Emir verin,
Onu, parça, parça doğrayalım!
Her parçasını, sokak başlarına asalım!
Asalım ki,
Aleme ibret olsun!
Hiç kimse Melik’e yalan söylemesin! Deyince;

Orada duran çocuk:
--“Her şey aslına dönecektir.” Dedi!...

Bu söz Melik’e tesir etti.
Aynı soruyu,
İkinci vezirine sordu;
Sen ne dersin?

İkinci vezir,
--Bunu dibeğe koyup,
Döve döve keşkek gibi ezelim.
Şu sokağın köşesine koyalım.
Aleme ibret olsun.
Bundan sonra hiç kimse,
Melik’in huzurunda yalan söylemesin!...

Yine o masum çocuk;
--“Her şey aslına rücu edecektir,” Dedi.

Vezir yine etkilendi.
Aynı soruyu.
Üçüncü vezirine sondu.

O da;
--Sadrazam gardaşımız,
Paşa karındaşımız güzel söylediler.
O böyle cezalara lâyıktır.

Ancak!
Bu adamın ihtiyacı olmasaydı,
Açlıktan ızdırap çekmeseydi,
Kendini böyle bir tehlikeye atmazdı!

Devletli padişaha yakışan,
Af ile muamele etmektir.
Emir ve ferman, padişahımızındır.

Yine o masum çocuk,
Tam bu sırada
Şöyle araya girdi.
--“Her şey aslına rücu edecektir,” Dedi.

Padişah yine etkilendi bu söze!
Döndü şeyhe sordu?
-Bu çocuk senin neyin olur?

Şeyh Efendi;
--Bu çocuk benim tanıdığım değildir.
Buraya geldiğimde gördüm Onu.

Sandım ki,
Sizin hizmetçilerinizden biridir!
Gelip yanımda durdu.
Ben onu sizden biri sanmıştım!

Melik
O zaman bu masum çocuğa,
Şöyle dedi:
--Sen kimsin?
Bunlar birbirine benzemeyen cevaplar verdi.
Sen üçüne de aynı şeyi söyledin.

Masum çocuk,
Melik’e;
--Bu şeyh efendi sana kimi getirecekti?

Melik,
--Hızır Aleyhisselâm’ı…

Masum çocuk;
--Ey padişah’ım!
Senin bu baş vezirin, kasap oğludur.
Halkı kırmaktan başka işe yaramaz!

İkinci vezirin, aşçı oğludur.
Halkı dövmekten başka işe yaramaz!

Üçüncü vezirin ise,
Vezir oğludur!
Aslına çekip, suçluları affeder.
Yiyecek içecek ve ihsanda bulunur.
İşte HIZIR benim! Dedi.

Hızır la buluşmaktan maksat nasihattir!
Eğer nasihat istersen;

Baş vezirini çıkarıp, kasap başı eyle!
Varsın hayvanları kırmaya devam etsin!

İkinci vezirini çıkarıp, aşçı başı eyle!
Keşkek döve dursun!
Üçüncü vezirini de baş vezir eyle!
Bunu azletme!
Bu şeyh efendiye bahşettiklerini de geri alma!
Deyip kayboldu gözden!

Onu aradılar bulamadılar.
Şeyh Efendiden sordular!
Ben onu hiç görmemiştim.
Burada gördüm dedi.
Padişah ona verdiklerini kesmedi.
Onu affetti!....

Her kim,
Geçilmez dar geçitlere,
Aşılmaz sıkıntılara,
Çaresiz yaşantıya düşerse,
İmdadına yetişir,
Onu bu sıkıntılardan kurtarır olmuş!...

Her yıl hac mevsiminde,
İlyas a.s. ile,
Kâbe’de buluşur,
Onunla gizli, gizli görüşür,
Onların bu mucizesi,
Dilden dile dolaşıp efsaneye dönüşür olmuş!...

Nitekim!...
Bir gün deniz kenarında gezerken,
Avuç açan bir dilenciye rastlar!

Dilenci:
-Allah rızası için bana yardım et der!
Gönlü zengin, amma,
Elinde dünya akçesi olmayan Hızır,
Yardım yapamayınca,
Kederlenir, hem öyle kederlenir ki,
Düşüp bayılır!..

Ayılınca;
-Ey yoksul kişi,
Benim bu dar dünyada, kendi nefsimden başka,
Hiçbir şeyim yok!
Allah’ın adını andığın için,
Kendimi senin kulluğuna bağışladım!

Beni al,
Kim alıyorsa, ona sat!
Kazandığın akçeyle,
Bir ömür rahat, rahat geçin dur! Der.

Dilenci!
-Peki öyleyse düş önüme der.
Alır onu şehrin esir pazarına,
Zengin birine satar!

O da, bu yeni köleyi alır köşküne götürür.
Köşkün karşısı dağ bayırdır.

Efendi,
Hızır’ın eline bir balta verir,
Ey benim kölem!
Şu baltayı al,
Karşıdaki dağa çık,
Oradaki taşlardan kır,
Al getir.
Köşkün bahçe yollarına dök!

Tamam, der Hızır,
Alır baltayı omzuna, tutar dağın yolunu!..
Akşama doğru efendi,
Kontrol etmek için gelir bahçeye.
O da ne?
Dağ yerinde yok!
Şaşırır kalır…..

Döner köleye,
Sen kimsin?
Nesin sen!
Yalanı bilmeyen köle doğruyu söyler,
Ben Adem oğullarından bir insanım.
-Ben Allah’ın Nebi kulu.
Hızırım!

Bu sefer efendisi,
Hızır’a yalvarışa geçer!
Beni affet!
Bana doğruyu öğret!
Hak yolunu göster bana,
Sana ve senin Allah’ına inanayım der!

Hızır Nebi a.s.
Ona Hak dinini anlattı.
O kişi de put perestliği bıraktı.
Tek Allah’a inanıp Müslüman oldu!...

Yine bir gün;
Musa a.s.;
Ona inanlara öğüt veriyordu.
Diyordu ki:
-Ey İsrail oğulları!
Allah’ınıza şükrediniz.
O Allah ki, Firavunu suda boğdu!
İnananları kurtardı.
Sizleri horlanmaktan, hakir görülmekten,
Kurtardı.
Sizleri aziz kıldı.

İyi amellerde bulunasınız diye,
Tevrat’ı lütfetti.
Her birinizi daha faziletli kıldı.
Diyordu.

İçlerinden biri ayağa kalktı,
-Ya Musa!
Şu dünyada senden daha bilgin,
Senden daha üstün kişi var mı?
Diye sordu.

Hazreti Musa a.s. da,
-Benden daha üstün kişiyi bilmiyorum.
Diyordu ki! gökten bir nida erişti!

-Ey Musaaaa!
Benim dünyada bir kul’um var ki,
Senden daha bilgin!
Onun adı Hızır dedi.
İşte yukarıda söz konusu ettiğimiz,
Musa Hızır buluşması,
Bundan sonra gerçekleşmiştir.

Hızır a.s. mın,
Mağrip (Batı ) Denizi adalarında oturduğu,
Orada yaşadığı,
Rabbine ibadetle vakit geçirdiği rivayet edilir.

Yine rivayet edilir ki:
Batı Denizi adaları,
Bu gün Atlas Okyanusu denilen,
Bir engin denizdir.

Güneşin battığı deniz burasıdır.
Libya’dan başlar,
Fas, Tunus Cezayir’in Atlas Okyanusunun,
Doğu sahilindeki,
Marakeş’e kadar uzanır.

Bu gün Küba Adası ve Antil Denizi,
Batısına uzanan şeytan üçgeninin sırrı,
Halâ çözülmüş değildir.
Bu üçgenden geçen uçaklar düşmekte,
Gemiler batmakta,
Sonuçlarından haber alınamamaktadır!...

Rivayetler o yöndedir ki;
Bu denizin altında,
Hayat devam etmekte,
Dünya insanlarından ayrı bir yaşantı vardır.

Acaba burada yaşayanlar!
Hızır Aleyhisselâm’ın halkı mıdır?
Bilen yok!.....

Bilinen bir şey var!
Denizciler,
Dalgalı sularda yol alırken,
Dara düşünce;
-Yetiş ya Hızır!..
Deyip yardım umarlar!...

Ya da, sıcak beldelerde, kızgın çöllerde,
Yolunu kaybeden yolcular,
Yetiş yaaaa HIZIR!
Yetiş imdadımıza bize yol göster!...
Diye ondan medet umarlar…

Rivayet odur ki:
Ölümleri gerçekleşmemiş,
Halâ yaşayan Peygamberler vardır!
O Peygamberler şunlardır.

İdris Peygamber. O semada, cenettedir.
İsa Peygamber. Dördüncü kat semada.
İlyas Peygamber. Yerde denizlerdedir.
Hızır Peygamber. Yerde karadadır.

…….İşte şimdi geldi, selâm sabah sırası,
………..Çok açıldı gitti, başlangıçla arası.
……………Söylenecek son söz, artık burası,
……………….Dinleyin dostlarım, beni dinleyin.

……..Ey saba yeli,
………….…Başın alıp nereye,
…………………Gidersin böyle,

……………………….Eğer yolun düşerse,
………………………………Kutsal toprağa,
……………………………………Ademden son resule,
…………………………… Selâmım söyle!...

ALİ GÖZÜTOK
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder