SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
İÇİMİZDEN BİRİ; Harun YİĞİT (1)
RefikaDogan
RefikaDoğan
Üyelik tarihi:
Feb 2008
Mesaj Sayısı:
2,701
Konu Sayısı:
1,516
#1
26/05/2013, 22:59
(Bu mesajı son düzenleyen: 27/05/2013, 02:00
RefikaDogan
.)
İÇİMİZDEN BİRİ; Harun YİĞİT
(1)
Merhaba...
Bugün ANSAN gibi önemli bir yapının şemsiyesi altında içimizden biri olan değerli şair-yazar ve ressam Harun YİĞİT' i sizlerle konuşuyor olmaktan mutluyum! Bana bu onuru bahşeden değerli arkadaşımız Harun YİĞİT'e, değerli hocam Mustafa CEYLAN' a, değerli ANSAN Yönetimi ile siz değerli dostlara teşekkür ediyor;
Saygı ve dostlukla selamlayarak hoşgeldiniz diyorum!
Değerli konuklar, sevgili dostlar; bugün burada sizlerle yürek yüreğe, gönül gönüle buluşmamıza dayanak olan değerli şair-yazar ve ressam Harun YİĞİT' i iki ayrı özelliğiyle ve mümkün olduğunca kısa ifadelerle anlatmaya, Refika Doğan' ın gözünden gördüklerimi, anladıklarımı aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle benim gözümde iki Harun YİĞİT var. Birisi iyi bir aile babası olan, sevgi dolu, her koşulda saygıyı elden bırakmayan, değerlerine ve yaşadığı evrene sıkı bağlarla kenetlenmiş mert yürekli, dürüst, ketum, yalın, derin, içli özüyle dostum-arkadaşım-kardeşim olmayı hak etmiş bir Harun YİĞİT var.
Diğer yanda şair-yazar-ressam sıfatlarıyla sanatçı kimliğine sahip bir Harun YİĞİT var.
Harun YİĞİT' i 2003 yılı sonlarında ilk kez adım attığım internet ortamında, "Antoloji Edebiyat ve Sanat Portalı bünyesinde var olan ve kurucusu Mustafa CEYLAN olan "Antalya Güllük Grubu" ile "Antalya Güllük Radyosu" adlı oluşumlar içerisinde hem grup yöneticisi hem de radyo programcısı olarak tanıdım. Radyodaki programlarında türkülerimizi kaynağından dinletmiş, yalın, doğal, samimi sunumuyla şiire ve dostluğa yüreğini kararak takdir ve sevgimi kazanmıştı ilk anda. Bu süreçte gerçek adından çok "Vatandaş Osman" mahlasıyla tanınmakta, doğaçlama hiciv-taşlama ve atışmalarıyla gerek radyo programını gerekse dostlarını sıcak, samimi ve yapıcı bir birlikteliğin paylaşımcı ortamına sürüklemekteydi adeta.
Harun YİĞİT' in sanat yaşamını, şair-şiir bağlamındaki gelişimci yanını da iki aşamada ifade etmek;
Onun bugünkü noktaya hangi engelleri aşarak, hangi kısır döngüleri yenerek ve kendisiyle barışık dingin ruhunun da yardımıyla hangi eksileri artılara dönüştürerek geldiğini;
Özünü muhafaza ederken, yaptığı işe, sanatına saygı ve sevgisiyle çıtayı nasıl yükselttiğini paylaşmak istiyorum sizlerle.
Tabii, bir de Gülce gerçeği var. Sevgili Harun YİĞİT' i "Gülce Edebî Akım " çalışmalarından önce ve sonra olmak üzere değerlendirirsek sanırım çok daha açık, net ve anlamlı olur aradaki farkın gözlemlenmesi ve süreç içinde kat edilen yolun mânâsı.
Tam da bu noktada Gülce' den bahsetmek, siz değerli konuklarımızın belleğinde GÜLCE hakkındaki soru işaretlerini mümkün olduğunca yok etmek ve Harun YİĞİT ile Gülce arasındaki sıkı bağın önemini vurgulamak istiyorum.
Canlılar içerisinde -akıl muhakeme yürüterek düşünen ve düşündüğünü anlaşılır söz dizeleriyle ifade edebilen en donanımlı varlıktır insan. Bu gerçekle diyebiliriz ki insan; aklıyla olduğu kadar duygularıyla ve bu duyguları türlü biçimlerde dışa vurumuyla vardır. Duygu ve düşünce gücüyle insan, çok şeyi değiştirebilir, inşa eder ya da yıkarak yerine yeniden / yeni şeyler koyabilir.
Duyguların dışa vurumu elbette yere, zamana, mekâna, koşullara, yetenek ve becerilerle sosyal, toplumsal, kültürel ve ekonomik durumlara göre farklılıklar gösterir.
Yaşamın “ iyi kötü” durumları karşısında duygularını besleyerek yine yaşama akan insan; kendi içselliğinde doğurgan bir sürece yol alarak -vakti geldiğinde bu duyguları- çeşitli şekillerde dışa vurur. Dışa vurulan her söylemin içeriği ve ritmi farklıdır. Ağırlıklı yanıdır lirik duygular.
İnsanlığın gelişimiyle birlikte -bu gelişmeye bağlı olarak- duygu ve düşüncelerin dışa vurumu da gelişerek bugünkü seviyeye ulaşmıştır. Günümüze gelinceye değin geçen süreçte insanlar, karşılaştıkları olaylar karşısında duygularını daha çok irticalen dile getirmişlerdir. Bugün, oldukça gelişmiş iletişim araçlarıyla farklı görsel ve yazınsal materyaller, duygu ve düşüncelerin dışa vurumunda - zaman ve olanak açısından- önemli aşamalar kaydetmiştir. İnsanın olduğu yerde paylaşım vardır, paylaşımın olduğu yerde paylaşılan... İşte tam da burada “şiir” diyeceğiz. Duyguların ifadesinde birçok yol yöntemle birlikte şiir daha etkili olmuştur. Şüphesiz bu durum şiirin en kısa yol ve anlamlı ifade şekli olmasından kaynaklanmaktadır. Bu vesileyle şairi çok ancak nitelikli şiiri az bir toplumuz ya!
Peki, niçin GÜLCE?
İçimizde biriktirdiğimiz veya tahayyül ettiğimiz duygu ya da düşünceleri bazen bir dörtlükle bazen mısraların serbest akışıyla, çok az da ağdalı bir dilin kıyısındaki Aruz kalıplarıyla yazarak günü geçiştirdik. Ama bilinen bu materyallerin yetersiz kaldığını görüp anladık. Değişen ve gelişen yaşam koşullarına koşut büyüyen sorunlar ve kültürel yapı, alışılmış kalıpların üstüne yazmayı zorlaştırıyor, yenilik zamanının geldiğini haber veriyordu sanki!
İşte, bu noktada akla gelen isimdir GÜLCE ve GÜLCE’ ye gönül veren yürekler...
Aşağı yukarı 7– 8 senelik Gülce yolculuğumuzun başlangıç noktasında şu düşünce ağırlıklıydı: Yeni bir anlayış ve bunun oluşumunun kotarılması gerekiyordu. İlk olarak 2004’ lü yıllarda değerli hocamız Mustafa CEYLAN ile fikre düşen Gülce, akabinde Harun YİĞİT’ in dâhil olmasıyla alanını genişletmiş ve adı konulmamış bir arayış olarak biraz daha hız kazanmıştı. Tabii, bu arada ben de yorumlarımla destek vermekteydim. Derken; iki minik Gülce başlıklı şiirle bu heyecan verici sürece fiilen katılmış oldum.
Gülce' ye dair nazım türleri ilk etapta Japon Haiku şiiri ile bizim hecemiz mânimizin buluşturulup formüle edildiği "Gülce" başlıklı nazım türü ile başladı. Ardından Hece vezni ile Serbest veznin aynı şiirde buluşturulması olan "Buluşma" türü teorileşip örnekleriyle Antoloji Sitesindeki kişisel sayfalarında eleştirilmek üzere paylaşıma sunuldu. Fakat kesin olan bir şey vardı ki o da, Gülce nazım türlerinin bir edebî topluluk tarafından ele alınıp sistematize edilmesi gereğiydi. “ Ben” demeyen “ Biz ” diyen bir edebî topluluk doğmalıydı! Ancak, bu açılımın bekleneni verebilmesi için, birbirinin benzeri, durağan ve sıradanlaşmış anlayışların öncelikle sarsılarak silkelenmesi gerekiyordu. Başta değerli hocamız Sayın, Mustafa CEYLAN ve arkadaşlarının edebî anlamdaki bu içtenlikli, sorumlu, emek ve özveriyle dolu çabalarının şiir ve nesirde yeni arayışlara yeni başlangıçlarla dayanak oluşturacağına, yeni kapılar aralayacağına inanıldı ve bu alanda ki boşluk da görülerek, samimi bir heyecan ve şevkle yeni bir grup kurma gereği duyuldu.
Böylece 2008 de kendi adıyla kurduğu grup çalışmasıyla resmiyete kavuşan bir edebî oluşum olma amacına kilitlendi GÜLCE.
Kuruluş aşamasında şu isimlerle yola çıkılmıştı:
Mustafa CEYLAN, Harun YİĞİT, Refika DOĞAN, Osman ÖCAL, Yusuf BOZAN ve Cinasî mahlasıyla Ekrem YALBUZ öğretmen...
Akabinde; kimi davetimizle, kimi kendi iradesiyle Gülce’ ye katılan değerli ustalarımız, dostlarımızla Gülce, hedeflediği amaca ağır ama emin adımlarla yürümeyi ilke edindi.
Şiire, beyni ve yüreğiyle gönül vermiş; kişisel beklentilerden çok edebî anlamda tarihe yeni ve kalıcı bir şeyler bırakmayı görev bilmiş;
Bu amaçla, gecesini gündüzüne katarak; -onlarca kaynakçayla- araştırma ve karşılıklı bilgi alışverişiyle sağlıklı analizler yapmış; nihayetinde bugünkü seviyeye gelmiş şahsiyetlerin oluşturduğu “Gülce Edebi Topluluğu” nun Amacı;
Şiiri durağanlıktan çıkarıp, yeni bir heyecan, yeni teknik ve katkılarla yeni sentezler oluşturmak ve eski ile yeni arasında sağlıklı köprüler kurmak;
Eski ile yeniyi, Hece ile Serbest' i buluşturma, beraberinde aruzu –güzel Türkçemizle- daha anlaşılır, yazımı daha kolay ve daha yalın bir ifadeye kavuşturma istek ve iradesidir GÜLCE. Yani (daha bilinçli, daha yapıcı ve yaratıcı yol ve yöntemlerle) bizim olanı yine bize kazandırmak yeniden. Ve açılımlarında ki ahenk, ölçü ve farklı tekniğiyle yeni bir çığır açmak şiirimize.
Gerek adı gerek görselliğiyle, pozitif düşünceye zemin hazırlamasıyla;
Kökleriyle şiir tarihimizin derinlerine; gövdesiyle bugünlere; dal, yaprak ve çiçekleriyle Türk şiirinin geleceğine uzanan yepyeni atılımıyla;
"Ben" demeyen, "BİZ" diyen şair ve yazarlardan oluşan edebî topluluğuyla;
Gereksiz ve anlamsız vezin kavgalarına son vermek isteyişiyle;
Çağa "önce insan ve ülkem" anlayışıyla bakan şairlerin birlikteliğiyle;
Yaşayan Türkçe ve Ayyıldız’ lı bayrağa sadakat duygularıyla bağlı şair ve yazarların buluştuğu bir edebiyat, sanat ve kültür portalını yaşama geçirme iradesiyle;
Geleneksel Türk Hece Şiirinden hız ve ilham almakla birlikte, hece şiirine yeni nefes alanları yaratacak önerileriyle;
Hece şiirimizi sadece "koşma" tarzı şiir olarak görmeyip; onu, okyanus kadar engin, derin ve muhteşem mâzisinden alıp günümüze getirme istek ve arzusuyla;
Kafiye, kalıp, redif, üslup, tarz, şekil, yapı vb. şiire dair her unsurun bütün amacının " has şiiri " yakalamak ve şiirin kanatlanıp yükselişini sağlamak amacına yönelik birer "araç" olduğunun idrakiyle bu araçlara saygı gösterip; bozmadan yeni nefes alanlarıyla yenileştirici ve atılımcı ruha sahip köklü bir edebî hareket olma amacıyla;
“ Araçlar amaç olmamalı. Ne zaman ki araçlar amacın önüne geçer, işte o zaman yazılana şiir değil sadece "manzume" denir. Bu durumda o, ruhsuz, plastik bir heykele benzer! “ Diyen anlayışıyla, " kalıcı şiiri " hedef seçen bir edebiyat aksiyonu oluşuyla;
Anadolu kokan sözcüklerin efsunkâr ikliminden evrensele akan şiir çağlayanıyla;
Aruzu "yasak ve korkulan" bir otantik malzeme, kütüphanelerin tozlu raflarında unutulmaya terk edilmiş eski bir "uğraş" olmaktan çıkarıp; üzerindeki zaman tozlarını silerek pırıl pırıl, yepyeni yüzüyle Ana Dilimiz güzel Türkçe’ mizle Türk Şiirine kazandırma ve onunla yeni zirvelere yolculuk yapma isteğiyle;
Serbest şiirin "kurallı serbest şiir " olması ve bir nesir parçasının makasla rastgele kesilip (imgelerle boğularak ) üst üste yığılan bir şiirsel yapı olmadığına / olmaması gerektiğine inancıyla,
“ Edebî sanatlardan yoksun bir şiir anlayışı yapay bir kabuğa benzer! “ düşüncesinin yanında;
“ Şiiri edebî sanat yapacağım” diyerek, anlamsız ve abartılı çalışmalara da göz yumulamayacağını vurgulayan; arı-duru-lirik-aydınlık ve ışıklı bir sanat anlayışının sunumuna çalışmasıyla,
Başta Azerbaycan olmak üzere Türk Cumhuriyetleri' nde yaşayan şairler ile dostluklar oluşturup, dünyaya açık, dünya şiiriyle kucaklaşan bir “ Türk Şiiri yapılanması” oluşuyla,
İnternette oluşan sanal dostlukları gerçeğe taşıyarak; kardeşlik-dostluk-hoşgörüye açık, parti-siyaset-bölücülük ve ayrımcılığa kapalı şairlerin şiir ocağı olma ereğiyle, GÜLCE;
Yeniçağın yeni edebiyat akımıdır. Birbirini duyan, anlayan ve anlaşılır olmayı önemseyen, bunun da ancak güçlü bir ekip anlayışıyla mümkün olacağına inanan bir edebî topluluk...
Çizilen bu genel çerçevenin ardından diyebiliriz ki, GÜLCE;
Tahlili, gelişimi, yeniliği önemseyen hamleci yanıyla; katı ve sabit fikrin karşısında durmayı ilke edinen,
“Hece veznini bilmeyen asla şiir yazamaz!” Diyerek, Heceyi temel kabul eden, ancak;
Hece şiirinin sadece "koşma" tarzına kilitlenmemesini, koşma ile birlikte öteki tarzların da işlenmesi gereğine inanan edebî bir topluluktur.
Gülce;
Hece veznimizi; edebî sanatlardan yoksun, çağı kucaklamayan, soğuk, dili ve duygusu yabancı manzume tiplemesine ışınlayan anlayışa karşıdır.
Şiire yakışan ve yeten bir sanat isteyen Gülce; onu boğmayan ve gereksiz süflî eklenti, sanatsal öğe ve imgelerle dokunmayan şiir halısını gökkuşağı renkleriyle dokumak isteyen;
Heceleri meydana getiren her harfin belirli bir ağırlığı olduğuna inanan, bunun yanında;
Türk Dilinin dünyanın en zengin, en saygın dili olduğuna inancıyla; bu dille üretilecek şiirlerin de dünyanın en güzel şiirleri olması gerektiğini söyleyen bir düşünceye sahiptir. Bu sebeple GÜLCE, Hece' den asla vazgeçemez! Onunla başka vezinleri buluşturur, harmanlar, ama asla bozulmasını istemez!
Gülce, Dünyadaki çoğu ülke edebiyatlarında " heceye dayalı " şiir türleri olduğunu ve hecenin "model" bir vezin olarak ilgi gördüğünü ortaya koymuş; bu sebeple de, bizim hecemizle diğer ülkelerin hecelerini mukayese ederek, onlardan yeni şekiller ve ölçülerle yeni eserler üretmesini bilmiş bir edebiyat akımıdır.
GÜLCE; Triyolemsi ve Sone’m önerileriyle " Batı Edebiyatı" şekillerine, bize ait değişiklikler önererek Hecemizin batı ile harmanlanmasını,
Edebiyat akımına kendi ismini veren "Gülce" türü ile "Çoğunlukla 5-7-5 ölçülü üçlü kelime öbeklerinden oluşan Japon Haiku' sunu bizim hecemiz olan Mani ile buluşturan ve 5 -7-5-7 ölçüsüyle formüle edilen ve dörtlü veya altılı mısralar şeklinde yazılan bir anlayıştır.
Ayrıca, “Yediveren ve Dönence" şiir türleriyle cinas sanatının mahirane bir şekilde kullanılmasını sağlamış,
Pek tabii ki hece de bizim, serbest de, aruz da; bunları kavga ettiremeyiz! Diyerek;
Vatandaş Osman Harun YİĞİT' in "İstanbul" şiiri ile Faruk Nafiz ÇAMLIBEL' in " "Han Duvarları" ndan formüle edilen "Buluşma" şiir türü ile hece' mizi serbest vezinle, "Gülistan" nazım türü ile de hecemizi aruz'la buluşturmuştur.
Bilindiği gibi Aruz, “Çadırın ortasına dikilen direk” anlamında Arapça bir kelime olup; bir edebiyat terimi olarak “hecelerin uzunluk ve kısalıkları temeline dayanan nazım ölçüsü” demektir.
"Bu vezin Arap’lardan İranlılara, onlardan da bize geçmiştir.
Aruz vezni, 5-11 inci yüzyıllarda Hakaniye Türkçesi’ne, 7-13 üncü yüzyıllarda Anadolu Türkçesi’ne, 8-14 üncü yüzyıllarda Çağatay ve Azeri Türkçesi’ne girmiş ve zamanımıza kadar birçok şiirler yazılmıştır.
11-17 inci yüzyıllar arası ve sonrası bu vezinde edebiyatımızın (Anadolu Türkçesi dönemi) bazı aruz şairleri ile bazı halk şairleri birbirlerinden karşılıklı olarak etkilendiler. Bir kısım divan şairleri hece vezniyle, bir kısım saz şairleri de aruz vezniyle şiirler söylediler.
Milli Edebiyat döneminde ve zamanımızda ise şairler aruz veznini bırakarak hece veznine ve serbest tarza yöneldiler.
Aruzda heceler uzun ve kısa (açık ve kapalı) olarak ikiye ayrılır.
Uzun ve kısa heceler çeşitli biçimlerde yan yana gelerek kalıpları oluşturur.
Aruz ölçüsüyle şiir yazmak için sözcükleri bu kalıplara uydurmak gerekir. Aruzda sözcükleri ses özelliklerini bozmadan kullanmak her zaman olanaklı değildir. Bu yüzden heceleri kimi zaman uzun, kimi zaman da kısa okumak gerekir.
Aruz ölçüsünde hece ölçüsündeki duraklar yoktur. Dizelerdeki hece sayıları eşit olmayabilir. Dize sonlarındaki heceler kısa da olsa uzun kabul edilir. Aruzda bir sözcük sessiz biter, ondan sonra gelen sözcük sesli harfle başlarsa, bu sesli harf birinci sözcüğün sonundaki sessiz harfi kendisine çeker. Böylece birinci sözcüğün sonundaki sesiz harfle biten uzun hece kısa hece durumuna gelir. Bu duruma da vasl (ulama) denir.
Türkçe kelimelerle aruzdaki başarı Muallim Naci ile başlamış; Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki; birçok kişi İstiklâl Marşı’nın hece ölçüsüyle yazıldığını sanır. Hâlbuki bu marş aruzun “Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün” kalıbıyla yazılmıştır."
Aruz' un ağdalı yapısı doğal olarak onun daha anlaşılır ve kolay tatbikini engellemiş, bugün için yaygınlaşmasını neredeyse olanaksız kılmıştır.
Gülce Edebî Akım çalışmalarımızda Aruz' un da diğer nazım türleri gibi kolay ve anlaşılır bir yapıya kavuşturulması ve diğer iki vezin kadar vazgeçilmez bir konuma gelmesi sağlandı diyebiliriz. Bu noktada merhum İbrahim Alâettin Gövsa' nın , “sevmek” fiilinin çekimleriyle öğretmeyi düşündüğü ve adını da “sevmek sevilmek ölçüsü” koyduğu bir yöntem başlıca dayanağımız, kılavuzumuz olmuştur. Böylece Gövsa' nın metoduyla Aruz, artık korkulan değil, severek uygulanan bir vezin olarak güzel dilimiz Türkçe ile Gülce' mizde yerini almıştır.
Gülce, "Yunusça" ve "Tokmak" önerileriyle hece şiirimizin kıta oluşumunda, yeni, değişik ama kalıp -kafiye-ritm kurallarını bozmayan bir gelişmeyi ortaya koymuştur. "Yiğitçe" ile Varsağımıza renk kazandıran Gülce; "Üçgül" ile üçer mısralık kupleler, "Özge" ile onar mısralık bentler teklif etmiş, en çok tepki toplayan "Üçgen" le de mısra sırası ile hece sayısını eşitlemeye çalışmıştır.
Tek sayıların o sonsuzdan sonsuz TEK’e - Yaradan' a koşuşunun türküsünü şiirimize nefes alanı yapan değerli şair Harun YİĞİT' in "Tekil' i...
Bütün bunlar ve diğer Gülce çalışmaları, öneri, proje ve çabalarıyla göstermektedir ki; Gülce ve Gülceciler, hece tutkunudurlar ve hece ‘de muhteşem ve kalıcı bir atılım yapmak istemektedirler.
Gülce, geleneksel Halk Edebiyatımızın "Zincirbent" ini serbest şiirde kullanarak "Serbest Zincir’i önermiş,
Yine halk şiirimizdeki mısra başı kafiyeleri ile mısra sonu kafiyelerinden ve kafiyenin tarihsel süreç içindeki serüveninden esinlenerek "Çaprazlama’ yı şairlerimize sunmuş ve başarılı örnekler üretmiştir.
Gülce, halktan kopuk aydınların edebiyat akımı olmadığından; hecenin ve edebiyat tarihinin (internetin de getirdiği imkânlar ve kolaylıklarla) bir "çöplüğe dönüştürülmesini istememektedir. Bu sebeple her yıl yeni ve köklü konuları kapsayan projeler önermekte, bu projelerle gelecek zamanları kucaklamak istemektedir. Projelerde millî, dinî ve evrensel konularla birlik ve beraberlik anlayışımız ile milli veznimiz hece, esas noktamızı teşkil etmektedir.
GÜLCE; dini inancı afyon gibi kullanan, millî değerleri fanatizm olarak gören,; özellikle, Batı ve Arap dil emperyalizminin etkisinde kalan bir anlayışın ürünü hiç değildir!
GÜLCE; hece şiirini parmak hesabı kafiyelerle doldurup, başta Karacaoğlan olmak üzere, muhteşem edebiyat mazimizdeki uyak ve ayakları aşırarak sadece "Koşma" yazan ve Türk Halk şiirinin diğer türlerini göz ardı eden hececilerin buluştuğu bir hareket değildir!
Aruz şiiri yazacağım diyerek ağdalı- anlaşılmayan Arap ve fars sözcüklerini şiir halısına nakış diye aktaran, dokuyan bir sanat anlayışı da değildir!
Ayrıca GÜLCE; serbest şiir anlayışını (ne söylersen söyle, ne yazarsan yaz) serbestliğiyle;
uyduruk, argo, gayr-i ahlâkî ve ülke-ulus birliğine karşı fevri söylemlere dayanak yapan bir sorumsuzluğun savunucusu da değildir!
Umarım şiirimiz, GÜLCE Edebi Topluluğu ile yaratıcı, kalıcı yeni ve güçlü kalemlerle yeni ivmeler kazanır ve dünya ölçeğinde nitelikli eserlerle hak ettiği yere gelir!
On dokuz nazım türüyle, nazımda söylenecek yeni ve anlamlı sözü olanlar içindir GÜLCE ve ona hayatiyet kazandıran GÜLCE EDEBÎ TOPLULUĞU.
*
Böylece sözü yeniden değerli şairimiz, arkadaşımız Harun YİĞİT' e getirerek o'nun Gülce öncesi ve sonrası şiir yolculuğuna kısa bir göz atacağız.
Gülce’ den önce genellikle 6-5=11' lik hece ölçülerinde Koşma yazan Harun YİĞİT' in şiirlerindeki genel tema tabii ki gurbet, aşk, özlem, sosyal ve toplumsal hayata dair sorunlar.
Tarih sırasıyla okuduğumuz şiirlerinde, şairin kaleminin aşama aşama yol kat ettiğini gözlemliyoruz. Mesela 2001-2002 ve 2003 tarihli şiirlerinde mânâ olarak oldukça dolu, birikimli olduğunu fakat teknik olarak güçlü bir yapıdan söz edilemeyeceğini söyleyebiliriz. Şairin bu tarihlerde kaleme aldığı şiirlerin birer deneme olduğunu, ilerlemek istediği bu yolculukta alışılan kalıplar içinde çokça özenilmeden ama samimiyetle yazıldığını görmekteyiz. 2003 basımı "Duy Yunus Emre" adlı kitabında şu anlamlı dizelerle düşüncelerini, sitemlerini dile getirmekte, Yunus' a haykırmakta şair.
Duy Yunus Emre
Uyan da gör çağın tamahkarını
Düşünene çattı duy Yunus Emre
Yirminci yüzyılın emektarını
Teknik köle etti duy Yunus Emre
Zalimin emrine girdi âlimi
Zindanlar çürütür oldu kâmili
Yıldızları aşan insan bilimi
İnsanlığı yuttu duy Yunus Emre
Birkaç litre petrol için ölenler
Ömür boyu çeker sakat kalanlar
Celladı kınayıp ödül alanlar
Ak güvercin sattı duy Yunus Emre
Söyle ne etmeli yürek yakanı
Yıkılıp gidiyor gönül mekanı
Sevginin temeli edep erkanı
Ahlaksızlık uttu duy Yunus Emre
Yiğit'im bozuldu dünya düzeni
Sözde çoğalıyor okur yazanı
Fakir donu gibi yırtık ozonu
Gülüm barut tüttü duy Yunus Emre...
Harun Yiğit
Yine aynı kitaptan şu dizeler gerçeğin utanç aynası gibi kızartmakta yüzümüzü:
Bizdedir
Din adına otuz yedi aydını
Yakanlara ödül veren bizdedir
Adaletin Kazan' ında haksızca
Bakanlara ödül veren bizdedir.
Atatürk' e küfür edip açılan
Başımıza vekil olup seçilen
Leş kargası gibi beleş geçinen
Kokanlara ödül veren bizdedir.
Mercimek, pirinç, bulgur pilavı
Sahtekârlar buldu yiyecek avı
Gecekondu diye villadan evi
Dikenlere ödül veren bizdedir
Bozulmuş renkleri ak mı kara mı?
Fakir fukara' yım deşmen yaramı
Hak deyip de löpür löpür haramı
Tıkanlara ödül veren bizdedir...
Harun YİĞİT
Efendim
Dünyanın ötesi berisi yoktur
Yaşayıp gördüğün kardır efendim
Cennet, Cehennemi dünyada gördüm
Yaşarsan ikisi vardır efendim
Eyvallah etmezken Ali, Veli'ye
Takılan çoğaldı yolda deliye
Bin yıldır mezarda yatan ölüye
El açıp yalvaran kördür efendim
Elinde tespih başında fesi
Kendine üfürür tutsa nefesi
Hakikat insanda ilmin ötesi
Zifiri karanlık dardır efendim
Kendi düşünmeden ellere kanan
Kim acep sıratta kurbana binen
Bildiği her şeyi etinde sanan
Beynindeki namus ardır efendim
Alın teri ekip emeğin biçip
Yiğit gibi sevda zehiri içip
Şu dünyaya birçok pencere açıp
Düşünmesin bilen hürdür efendim...
Harun Yigit
Suç Bizim
Felek diye bilinmeze
Yıllar yılı çatmadık mı
El açıp da görünmeze
Yalvararak yatmadık mı
Mezarlığın ölüsünü
Sözde cennet hurisini
Elif, Lam, Mim suresine
Anlamadan ötmedik mi
Zemzem suyu hurmaları
Ensemize vurmaları
Düşü hayra yormaları
İlaç gibi yutmadık mı
İçimizin aynasını
Yıktık güzel dünyasını
Uyduruksu meyvesini
Pazarlarda satmadık mı
Elden duyma bir söz ile
Sürülerde çok yoz ile
Elde çomak kör göz ile
Kendimizi gütmedik mi
İyi kötü nam salana
Kapı açtık çok talana
Söylenilen her yalana
Birkaç daha katmadık mı
Yiğit'im has hamurunda
Ütülerek kumarında
Karanlığın çamurunda
Günden güne batmadık mı...
Harun Yiğit
İnsanoğlu
İnsanoğlu birleşmeyi ararken
Bir yanımız parsel, parsel bölündü
Bir azınlık zevk-ü sefa sürerken
Bir yanımız kuru ekmek dilendi
Bilen bilir savaş denen o anı
Gören yok mu fakirleri soyanı
Kimimizin sermayesi bir canı
Bir yanımız kurşunlarla delindi
Bu Dünya'nın yayı çıktı yerinden
Sarsılıyor şu insanlık derinden
Ilgıt, ılgıt kan sızarken irinden
Bir yanımız kuru, kuru ilendi
Uyuyanlar uyanmadı düşünden
Gelen çaldı ekmeğinden aşından
Harun Yiğit özgürlüğün peşinden
Bir yanımız al kanlara bulandı...
Harun Yiğit
Harun YİĞİT' in bu güzel şiirlerinden de anlaşılacağı gibi; sağlam bir şiir kumaşı var ve bu kumaşa işlenecek muhteşem nakışlarla motiflerle nice örnekler...
Harun YİĞİT' in özünde vardır Hiciv-Taşlama yetisi. Şairin yazdığı hiciv dörtlükleri aynı zamanda sitem, isyan, öğüt ve sorgulamalarla gerçek bir taşa dönüşmekte.
2008 de "Gündüz Kitapevinden çıkan " Vatandaş Osman" adlı Hiciv-Taşlama türü şiirlerin ağırlıklı olduğu kitabında gerek kalem gücü gerek fikir gerekse şiirin tekniğinde oldukça önemli bir mesafenin alındığını görüyoruz.
Tartışmasız mânâ derinliğiyle seçilen sözcüklerin, kurgulanan yapı ve şiir dilinin nasıl bir emek ve birikimle harmanlanarak dörtlüklere mısra mısra yansıtıldığını anlamakta hatta hissetmekteyiz. Söz konusu kitapta toplanan şiirlerin hemen hemen tamamı Taşlama-Hiciv türünde yazılmış olup; hantal, kırık dökük toplumsal-sosyal yapının ortaya çıkardığı çarpık sistemin insan öğüten kirli, bulanık dünyasına kafa tutmakta, diklenmekte, ses olmakta-ses vermekte mısra mısra, dize dize...
Ben idim Görünen
Işığında Hûda ile buluşup
Ben idim âlemde ulu görünen
Gökyüzünde bulut bulut dolaşıp
Ben idim yağmurla dolu görünen
Türlü nebât ile toprağa serip
Hayvanın postunda şekile girip
Kendi suretini balçığa verip
Ben idim aslanda Ali görünen
Kan kalesi denen şehiri kurup
Kâmilin yanında kemâle erip
Eyüp'ün derdine sabrını verip
Ben idim nebîde veli görünen
Ne olduğun görüp kendin bilmişe
Özüne bürünüp dersin almışa
Gecenin sonunda darda kalmışa
Ben idim hızırın eli görünen
Yetmiş iki millet insan dininde
Hem zalimin hem mazlumun yanında
Hacı Bektaş, Abdal Musa donunda
Ben idim o Kızıl Deli görünen
Yiğit'e virane gönül köşküyle
Neyzen'in elinde tas tas işkiyle
Bir ateş düşürüp Leyla aşkıyla
Ben idim Mecnun'a çölü görünen...
Harun Yiğit,
Yasakçı Zihniyete
Şu yasakçı zihniyetin başına
Elimde kalemle vurmak isterim
Esaretin zincirini takandan
Elbet hesabını sormak isterim
İster dişi olsun ister erkeğin
Doğru sözden eşek gibi ürkeğin
Namertlere sığınan tüm korkağın
Varıp karşısına durmak isterim
Har tarafa çekip duran nazlının
Kendi kurdu ile çürük özlünün
İçi dışı başka ikiyüzlünün
Maskesini yere sermek isterim İ
çi boş gezen şu kuru başının
Farkı yoktur dolusuyla boşunun
Kadir kıymet bilmeyen her kişinin
Dostluk defterini dürmek isterim
Kim neylesin bundan sonra otları
Unutulur çürümeden etleri
Gizli gizli yediği tüm haltları
Karnını yarıpda görmek isterim
Sahip olamazken daha diline
Çıkar durur Yiğit'lerin yoluna
Birkaç sözle fukaranın eline
İnsanlık dersini vermek isterim...
Harun Yiğit 02.06.2005
Bu arada kişiye yazılan kimi sitem kimi isyan kimi özlem yüklü Nazire, hiciv , Beddua ve güzellemeleri de bulunmakta şairin..
Âşık Reyhanî' ye beşli kupleler şeklinde yazılmış olan bir Güzelleme şiiri:
Âşık Reyhanî ye
Türküler olmuştun lâl olan dile
Tohum saçtın çorak toprağa bile
Doğadaki bin bir çiçekler ile
Gönül bahçemizde açtın Reyhanî
Aşkın badesini içtin Reyhanî
Varıp bir ağaçta sende dallandın
Yel estikçe ince, ince sallandın
Çiçek olup arı ile ballandın
Kovandan kovana uçtun Reyhanî
Aşkın badesini içtin Reyhanî
Dersler verdin birçok sağcı, solcuya
Kafa tuttun peşindeki kolcuya
Karanlıkta kalmış nice yolcuya
Güneş olup ışık saçtın Reyhanî
Aşkın bâdesini içtin Reyhanî
Yiğit'ce geçerdin çağlayan çayı
Yetmiş dört seneye sığdırdın payı
İkibin altının Aralık ayı
Bu dünyadan gelip geçtin Reyhani
Aşkın badesini içtin Reyhani...
Harun Yiğit- Aralik 2006
Ve sevgiliye beddua...
Beddua (ELİF)
Gençliğimi aldın yine de sustum
Benden daha beter olasın Elif!
Eledim ömrümü eleği astım
Her geçen gün biraz solasın Elif!
O güzel bağında kargalar öter
Düştüğüm ateşler yanmama yeter
Mecnun oldum sen de Leyla’dan beter
Boynu bükük yalnız kalasın Elif!
Derdimle ağladı topraklar taşlar
Gözümden dinmedi akıyor yaşlar
Zehir oldu soframda yediğim aşlar
Bir derdine bin dert alasın Elif!
Dökülsün saçların telin yolmadan
Eriyip gidesin vaktin dolmadan
Tutunacak bir tek dalın olmadan
Acı deryasına dalasın Elif!
Yüz çevirdin bana neden el olup
Talan edip yıktın coşkun sel olup
Yeryüzünde bütün dertler yel olup
Esip güzelliğin yalasın Elif!
Kuzusun yitirmiş meler koyunda
Yiğit’im çok zalim var mı soyunda
Saramadım bir kez fidan boyunda
Belini yılanlar dolasın Elif! …
Harun Yiğit 04.01.2006
Boyun Devrilsin (BEDDUA.2)
Sevdiğim diyerek sana bağlandım
Halime baktıkça boyun devrilsin
Gündüzümü gecelere çevirdin
Her ışık yaktıkça boyun devrilsin
Kuşaktan kuşağa bozulsun genin
Güneşli bir günün olmasın senin
Kurtulmasın yağmur, çamurdan yenin
Şimşekler çaktıkça boyun devrilsin
Dilerim seni de başkası üze
Ömründe baharın çıkmasın güze
Bulanık su olup çaylardan düze
Çağlayıp aktıkça boyun devrilsin
Rast gitmesin hiç birisi işinin
Kötülükler dostu olsun düşünün
Yar diyerek sarıldığın kişinin
Belini sardıkça boyun devrilsin
Ömür boyu soluduğun nefeste
Sevda ateşiyle kalasın yasta
Özgürlüğün olsun altın kafeste
Yiğit'i yaktıkça boyun devrilsin...
Harun Yiğit 13.10.2006
Hiciv
Neyinize kafa yormak?
Size düşmez hesap sormak
Eğer yoksa birlik olmak
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Düşünmeden oy attınız
Yan gelerek hep yattınız
Derdinize dert kattınız
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Başa bakan iyi vallah
Düzeldi her şey maşallah
Bastır bakan, zamı yallah
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Kalkınmalı plan falan
Çekemeyen desin talan
İnanma sen hepsi yalan
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Kemerlerde delik boldur
Tükenirse git de deldir
Bulamazsan etek kaldır
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Problem mi şu yakacak
Varsın sönsün yanan ocak
Aç kalana kim bakacak
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Yarın Allah kerim dersin
Her şey varsa ne istersin
Yoksa neden şükredersin
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
YİĞİT’imi kızdırmayın
Daha çokça yazdırmayın
Bu hicivi bozdurmayın
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor…
Harun Yiğit
Değerli şair Harun YİĞİT, günümüzde birilerine sırtını dayayarak veya parayı verip düdüğü öttüren naylon şairlere de atar taşını:
Verince Parayı Şair Oldum Beh
Yıllarca okuyup yazmam boşaymış
Verince parayı şair oldum beh!
Okuyup yazmakla olmazmış meğer
Verince parayı şair oldum beh!
Yorumcular bela oldu başına
Bütün hünerimi serdim boşuna
Para siper ettim körün taşına
Verince parayı şair oldum beh!
Param olmayınca kimse almadı
Antolojilerde hiç yer kalmadı
Methiyeler yazdım yine olmadı
Verince parayı şair oldum beh!
Uyak, ayak arayıp mı durayım
Boş ver kafiyeyi, kime sorayım
Kafamı boşuna niye yorayım
Verince parayı şair oldum beh!
Hayal âleminde uyurgezerim
Kazmasız küreksiz kuyu kazarım
Kitap okumadım ama yazarım
Verince parayı şair oldum beh!
Ordan burdan yürütürken basıldım
Kelimeler uzadıkça asıldım
Birkaç mısra yazdım diye kasıldım
Verince parayı şair oldum beh!
Kavak yeli eser oldu başımda
Şiir yazar oldum artık düşümde
Siir yaya kaldı benim peşimde
Verince parayı şair oldum beh!
Bir köşede yayın evini gördüm
Kitap bassın diye parayı verdim
Kitabım çıkınca murada erdim
Verince parayı şair oldum beh!
Yiğit derki bu düzeni kuranın
Yar diyerek kucaklayıp saranın
Ne diyeyim kudretine paranın
Verince parayı şair oldum beh! ..
Harun Yiğit
İşte kendinden başkasını düşünmeyen, dünyayı takmayan ama kolay yaşamanın yolunu da bulmuş ANGUT' lara seslenmekte şairimiz:
ANGUT'lar
Kimse umurunda değil angudun
Doğruyu diyene bozulur oldu
Dört yanımız angutlarla çevrili
Her gün çarşaf, çarşaf yazılır oldu
Döne, döne uçmak olur işleri
Fikirsiz bir beyin taşır başları
Rüzgâra kapılan sümsük kuşları
Akıntıya doğru süzülür oldu
Saf değiştirmekten tabanı kurur
Dalkavuktur adı hızlı savurur
Her yeme kuyruğu sallayıp durur
Çıkar karşısında büzülür oldu
Amerikan balabanı çatmaya
Üşenir ömründe bir kez ötmeye
Alışmıştır yan gelip de yatmaya
Güdülemeyince üzülür oldu
Umurunda değil çalınsa çulu
Kesseler de yine konuşmaz dili
Koyun gibi gezer Arap bülbülü
Birbiri ardına dizilir oldu
Verince havayı şişiyor hırtlak
Övüne, övüne patlamış gırtlak
Şakşakçı, maskara bizim bağırtlak
Her gün biraz daha yüzülür oldu
Kolaycılık işi, kestirme yolu
Her taraf Avrupa ötleği dolu
Kendini sanıyor ipekten halı
Zor görünce hemen çözülür oldu
Yaralar çoğaldı yürek kanıyor
Dört yanımız alev, alev yanıyor
Mukallitler ekseninde dönüyor
Ülkenin temeli kazılır oldu
Onuru, şerefi arama kinde
Nedense Yiğit'ler gidiyor önde
Doğmasaydın keşke kukumav sende
Toprakta yatanlar ezilir oldu...
Harun Yiğit
Affedilir Vatandaş
Gece kondu yapmak için bir arsa
Alın kaçın, affedilir vatandaş
Piyasada rakı şarap ne varsa
Bulup için, affedilir vatandaş
Memlekette oynanılan oyun var
Sürülere katılacak koyun var
Nasıl olsa satılacak oy’un var
Beleş geçin, affedilir vatandaş
Şu dünyada kaç ağacın dikili
Düşünecek tarlan var mı ekili
Cebi para dolu olan vekili
Hemen seçin, affedilir vatandaş
Gerek yoktur bu aylarda korkuya
Varsın batsın yaşadığın Türkiye
Katliamlar yapın arka arkaya
Biçin, biçin, affedilir vatandaş
Harun Yiğit
Vatandaş Osman’a Nasihat
Hele bir tarihe bakalım şöyle
Kimler geldi geçti vatandaş Osman?
Okudun, öğrendin, doğruyu söyle
Cellât, kaç baş biçti vatandaş Osman?
Nesimi'nin derisini yüzdüler
Hallaç-ı Mansur’u dara yazdılar
Baba İshak ordusunu bozdular
İnsan, kanlar içti vatandaş Osman?
Sırasıyla Şeyh Bedrettin diyelim
Börklüceli, Torlak Kemal sayalım
İsimsiz binlerce başı koyalım
Zalim, ölüm saçtı vatandaş Osman?
Kim uçurdu Söklün Musa canını
Kimler içti Kalender'in kanını
Duymadın mı Pir Sultan'ın sonunu?
Yağlı urgan seçti, vatandaş Osman?
Birden bire kara kara estiler
İçlerinden kinlerini kustular
Menemen'de Kubilay’ı kestiler
Kurtulanlar kaçtı vatandaş Osman?
Maraş, Çorum derken birde Sivas'ta
Diri, diri yakıp çıktılar üste
Otuz beş aydına insanım yasta
Yakan çoktan uçtu vatandaş Osman?
Çok cefalar vardır yolun ucunda
Yanacağız elbet kızgın sacında
Daha çok yakında darağacında
Fidanımız üçtü vatandaş Osman?
Yazdıklarım sanılmasın bir anı
Bu uğurda feda Yiğit'in canı
Kaldı mı ki sabredecek bir yanı?
Yobaz, bayrak açtı vatandaş Osman?
Harun Yiğit
Vatandaş Osman’ın Üretmedikleri
Bereketti memleketin toprağı
Sen çevirdin çöle vatandaş Osman
Ormanları yakıp dağları yıktın
Sundun bozgun sele vatandaş Osman
Parayı basana düdüğü çaldın
Aynaya bakmadan haline güldün
En sonunda artık belayı buldun
Muhtaç oldun ele vatandaş Osman
Düşünmeden atar isen oyunu
Elin oğlu gelir ölçer boyunu
İçirirler İngiliz’in çayını
Su mu döktün küle vatandaş Osman
ABD’den buğdayını getirdin
Pancarını yavaş yavaş bitirdin
Kanındaki şekerini yitirdin
Avucunu yala vatandaş Osman
İsviçre’den saatin var kösteksiz
İthal bezden don diktirdin lastiksiz
Üç-beş tane çocuk yaptın isteksiz
Kuvvet gelsin bele vatandaş Osman
Arjantin’den ithal ettin darıyı
İsrail’den getirirsin arıyı
Daha kime yüzdürecen deriyi
Saç mı ektin kele vatandaş Osman
Brezilya’dan portakalsız kalma
Yunanistan pamuğu, Şili’den elma
IMF buyurdu sıkıysa alma
Kul olmuşsun kula vatandaş Osman
Çin’den gelir hem sarımsak hem ceviz
Almanya’dan vişne, Panama’dan muz
İthal edeceğiz oğlan ile kız
Tek sermayen hile vatandaş Osman
Ukrayna’dan ısmarladın arpayı
Meksika’dan nohut için kâr payı
Ne kadar alırsın? Yok mu ar payı
Bitti çala çala vatandaş Osman
Hollanda’dan inek bekler kasapta
Milli yemek fasulye var hesapta
O da İran’dan dır kara bir kapta
Bulur isen sula vatandaş Osman
İtalya’dan bakla satın alırsın
Bu gidişle yarı yolda kalırsın
Çok yakında artık uşak olursun
Sıra geldi dile vatandaş Osman
Yatmaktan iyidir biraz sürünsen
Çılgın Türk’ün ruhuna bir bürünsen
İnsan gibi biraz olsun dirensen
Yüreğini bile vatandaş Osman
Yiğit’in bağrına saplanan oktur
Saymakla biter mi dahası çoktur
Artık şarj etmezsin faydası yoktur
Taksam seni pile vatandaş Osman…
Harun Yigit
"Vatandaş Osman" şiirleriyle toplumsal gerçeklere -birazda ironi katarak vurgu yapan ve aslında kanayan yarasına Vatandaş Osman' ın sesiyle merhem arayan bir Harun Yiğit vardır.
Refika Doğan
24 Mayıs 2013 Antalya
Konuşma Metni (1) -(ANSAN)
./...
Devamı var...
Her nefeste Gülce...
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
İÇİMİZDEN BİRİ; Harun YİĞİT (2)
RefikaDogan
1
1,958
27/05/2013, 03:14
Son Mesaj
:
Mustafa Ceylan
Üçbacı’dan Biri : Saadet ÜN ; Yorumum
RefikaDogan
0
1,403
11/03/2012, 03:06
Son Mesaj
:
RefikaDogan
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder