SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
İlhan Özkeçeci: Bereketli sanat mirasımız var
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
31/03/2008, 23:10
İlhan Özkeçeci: Bereketli sanat mirasımız var
Mehmet Nuri Yardım
Klâsik Türk sanatlarına büyük bir ilgi var. Başta İstanbul’da olmak üzere Türkiye’nin bir çok şehrinde tezhip, minyatür, hat, ebru ve hat gibi sanatları öğrenenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Başta Kemal Batanay, Rikkat Kunt ve Muhsin Demironat olmak üzere bir çok hocadan ders alan, klâsik sanatlarımızı araştıran, inceleyen, yurtiçinde ve dışında tanıtan, bu konuda pek çok eseri telif eden ve üniversitede öğrenciler yetiştiren değerli ilim ve sanat adamı Prof. Dr. İlhan Özkeçeci ile yeni eseri “Türk Sanatında Tezhip” çerçevesinde tezhip sanatını konuştuk. Sizleri sorular ve hocamızın cevapları ile baş başa bırakıyorum.
YARDIM: Siz klâsik Türk sanatlarına ömrünü adamış bir hocasınız. Binlerce yıldır süregelen sanat dünyasında önemli bir unsur olan Türk sanatına hayat veren kaynaklar nelerdir?
ÖZKEÇECİ: İnsan hayatına olduğu gibi sanata da yön veren en önemli faktör inançtır. Sanat toplumun kültürel değerlerinden, günlük yaşantısından, inançlarından, ekonomisinden, yönetiminden, sıkıntılarından, başarılarından, kısaca toplumun bütününden ayrı düşünülemez. Bu sebeple sadece Türk toplumunda değil tüm diğer medeniyet çevrelerinde de sanatı biçimlendiren, ona hayat veren en önemli kaynak inanç ve düşünce sistemleri olmuştur.
Türk sanatını Orta Asya göçebe kültürü içinde Gök Tanrı inancı ve Şamanizm, Uygurlar döneminde Manihaizm, Budizm ve sonrasında İslâmiyet olmak üzere inanç şekillendirmiştir.
Türk sanatının binyıllar ötesine uzanan uzun mazisi içinde gerek konar-göçer gerek yerleşik dönemde sanat eserleri işlevsel, simgesel boyutlarıyla ve kültürel arka planıyla birlikte hayatın içinde yer almıştır. Türkler dünya çok geniş değişik coğrafi bölgelere dağılmalarına, çok farklı kültürlerle etkileşim içinde olmalarına ve bazen azınlıkta kalmalarına rağmen hem kültürlerini korumuşlar, hem de geliştirmişlerdir.
Türk devletleri her dönemde ulaştıkları coğrafyada eski sanat geleneklerinde ve çağdaşları olan farklı kültürlerde bulunan güzel ve faydalı unsurları hiç çekinmeden almış ve bu birikimleri, inançları doğrultusunda belli bir arıtma süzgecinden geçirerek kendi bünyelerine katıp özgün bir sanat anlayışı geliştirmişlerdir.
Sanat tarihimizin bilinen derin kökleri İslâm öncesi dönemlere, binlerce yıl önceye ve hâlâ kullanılan motiflere kaynaklık eden Orta Asya'ya dayanır. Kültürümüz içinde bugün bile hâlâ bu medeniyet çevresinden gelen adet ve anlayışlar devam etmektedir.
Böylece Türk sanatı Orta Asya, Mezopotamya, İran, Anadolu gibi fethedilen ve içinden geçilen topraklar üzerinde var olmuş binlerce yıllık medeniyetlerin tecrübelerinden süzüle süzüle taşınıp gelen, bir bakıma tüm insanlık tarihinin birikimini içeren bir sanat olmuştur.
Bin yılı aşkın bir süredir de Türk kültürünü ve sanatını besleyen en güçlü kaynak İslâm medeniyeti olmuştur. Bir inanç sistemi olarak İslâm, Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden bu yana hem bireysel hem toplumsal açıdan kapsayıcı, bütünleyici, yönlendirici, hepsinden önemlisi sanatın amacını belirleyen bir üst kimlik olmuştur.
YARDIM: Kültürümüzün en değerli hazinelerinden olan yazma kitap sanatları içinde tezhibin yeri nedir?
ÖZKEÇECİ: Gerçekten de kültürel varlıklarımızın en paha biçilmez hazinelerinden biri yazma kitaplarımızdır. Yazma kitap sanatları, özellikle de hat (yazı) sanatı İslâm inancına sahip toplumlarda diğer sanat dallarına nazaran çok daha fazla önemsenmiş ve gelişmiştir. Yazının ve yazma eserlerin ilme ve sanata büyük değer veren Türk tarihi içinde çok eski bir geçmişi vardır.
Kültür tarihimiz boyunca, başta dini eserler olmak üzere her konuda eser yazılmıştır. Arşiv kayıtlarında, kütüphane ve müzelerde bulunan bu eserlerin yapımında istifade edilen sanatlar; başta hat olmak üzere, tezhip, resim, cilt, ebru ve katı’ yazma kitap sanatları olarak isimlendirilir.
Türk-İslâm dünyasında el yazması eserler her aşaması ayrı özen gösterilerek bir ekip çalışmasıyla, büyük emek ve ustalıkla meydana getirilmiştir. Hat, tezhip, cilt, resim gibi çeşitli sanat dallarından büyük üstadlar yetişmiştir. Kendine özgü teknikler geliştiren farklı alanların her biri zamanla bir sektör haline gelmiştir. El yazmaları, yüksek kalitesini hiç bozmadan sürekli gelişmiş, farklı ülkeler bünyesinde değişen ekoller ve üslûplar içinde mükemmel eserler vermiştir.
İslâm’ın kutsal kitabı Kur’ân-ı Kerim başta olmak üzere el yazması eserlerin tasarımı dönemlere, toplumlara göre değişse de, yazıya, kitaba, ilme verilen değer değişmemiş, genellikle devlet adamları tarafından desteklenen sanatçılar verdikleri eserlerle diğer sanat dallarıyla bütünleşen tam bir üslûp birliği oluşturmuşlardır. Yazma eserlerin formları ve tezhipleri farklı dönemlerde devrin estetik duyguları ve sanat anlayışıyla değişik biçimler alarak dekorlanmış, altınlanmış ve renklendirilmiştir.
Yazma eserler üzerinde yer alan tezhip sanatının Türk sanatı bünyesinde ayrı bir önemi vardır. İrili ufaklı kalemlerin siyah mürekkeple yaptığı âhenkli raks, tezhibin araya girmesiyle ileri boyutlara ulaşır. Tezhip, yazma eserleri techiz ederken güzelleştirir, göz kamaştırır ve onları insanlığa bir mücevher gibi takdim eder.
YARDIM: Bütün sanat dallarını kapsayan bir üslup birliğini kurması ve döneminin sanat anlayışını belirlemesi açısından tezhip sanatçılarının Türk sanatı içindeki önemi nedir?
Tezhip sanatı, adeta tasarım dünyasının ana kumanda masasıdır. Nakışhanelerin kuruluş ve işleyişi, Selçuklu’da ve Osmanlı’da çok mühim bir yer işgal eder. En seçkin yetenekler, gözde üstadlar bu atölyelerde toplanıp, icraay-ı sanat eylerken sanatın akışına yön verirler.
Dönemler itibariyle proje halindeki bütün mimari yapıların, dekoratif malzemenin, tezyini unsurların planlanıp tasarıma dönüştüğü mekânlar bu nakışhaneler olmakla birlikte coğrafyanın tezyini dil birliği de her biri alanında usta bir ekibin çalışmasıyla sağlanır.
Bu sebeple tezhip yapan sanatçılar sadece kitap süslemekle kalmayan, farklı alanlar için desen üreten aynı zamanda kreatör, desinatör veya grafikçi olarak tanımlayabileceğimiz çok yetenekli, mükemmel tasarımcılardı. Mimari, cam, deri, ahşap, dokuma, çini, kitap, kumaş, silah, mücevher ve benzeri sanat kollarında görülen klâsik süsleme motifleri ve kompozisyonlar, hep bu sanatçıların hayal gücünün ürünüydü. Sanattaki tüm ekolleri, üslûp değişikliklerini, yenileşmeleri, bugün tezhipçi veya müzehhip dediğimiz sanatçılar biçimlendiriyordu. Saray nakışhanesinde tezhip yapan sanatçıların aynı zamanda farklı bütün sanat dallarındaki çalışmalar için kompozisyonlar tasarlayarak sanatta bir üslûp birliği sağlamışlardır.
YARDIM: Yeni yayımlanan Türk Sanatında Tezhip adlı eserinizde, Tezhipte kullanılan malzemeler, motifler, kompozisyon tasarımları ve özellikleri, çizimleri, kullanım alanları ve en seçkin klâsik örnekleri hakkında bilgi verir misiniz?
ÖZKEÇECİ: “Türk Sanatında Tezhip” adlı kitabımızın telif amacı; günümüzde oldukça yaygın bir zeminde ilgi duyulan, itibar gören tezhibin tarifinden başlayarak; yapım aşamaları, malzemeler, teknik, kurgu ve tasarım, terim ve felsefi alanlarda, çeşitli eğitim platformlarının istifadesine sunulmasıdır.
Bu minval üzere çizgi çalışmalarından başlayarak motif temelindeki yaprak formu, dendanlar, bitkisel motifler, rumiler, kompozisyon tasarım formülleri, kullanılan çeşitli motif ve tezhip planları gibi konularda detaylı bilgi verilmiştir. Ayrıca; tezhipli eserlerden renkli numuneler kitaba alınmıştır.
YARDIM: Süslemenin uygulandığı alanlar arasında taş, tuğla, alçı, çini, kalemişi, halı, ahşap, maden gibi başlıca sanat dalları var. Bunlardan söz eder misiniz? Bu sanatlarda tezhip motiflerinin yansımalarını görebiliyor muyuz?
ÖZKEÇECİ: Tezhibin kelime anlamı olarak değil, süslemenin kullanıldığı bu alanlar temelde motif ve kompozisyonlarını bir kaynaktan almaktadır. Bu itibarla tezhip sanatı proje üretimi ve tasarımın başlangıç noktası olması nedeniyle diğer sanatları önceler.
Nakışhanelerde üstad nakkaşların hazırladığı desen ve tasarımlar öncelikle yazma eserlerde tezhip deseni olarak kendini gösterdiğinde diğer alanlarda malzeme ve tekniğe uygun olarak uygulama ortamı bulmuştur.
Böylece, çeşitli sanat dallarındaki bütün desenler, motif ve kompozisyon özellikleri açısından bir üslup birliği sergiler. Öyle ki; en küçük ölçekteki bir mücevherin üzerindeki minik nakışlardan tutun da, bir ahşap, bir taş veya mermer üzerindeki iri formdaki bezemelere ve hatta mimari eserlerin iç mekânlarında yer alan çok iri boyuttaki kalem işi motiflerine varıncaya kadar tamamen bir tarz ve üslup birliği gösterir.
YARDIM: Modern Türk sanatında tezhibin yeri nedir?
ÖZKEÇECİ: Öncelikle şunu belirtelim ben sanatımızı modern-geleneksel diye ikiye ayırmayı doğru bulmuyorum. Tarihte de dönem dönem görüldüğü gibi sanat dünyamızda ve estetik anlayışımızda bazı değişimler görülür, bu sebeple yaşadığımız dönemi bir arayışlar devri olarak değerlendiriyorum. Günümüz sanat ortamında bir yanda Batı sanatından etkilenerek bir yol çizmeye çabalayan sanat anlayışı diğer yanda klasik sanatlarımızdan esinlenerek yeni bir şeyler yapma çabasındaki sanatçılar var. Dalgalanmadan durulmaz, sanat dünyamız zaman içinde mecrasını bulup daha olgun eserler verecektir.
Modern Türk sanatında tezhibe yer vermeye gelirsek bunun için, önce tezhibi çok iyi tanımak lazımdır. Çünkü tezhib sanatı, yalnızca kağıt üzerindeki bir süsleme sanatı olmayıp, Türk sanatında yer alan bütün süsleme unsurlarının adeta küçük bir kopyası (formülü) biçimindedir. Desen kurguları, alan bölümleri, pozitif-negatif değerler, renk armonileri ve daha pek çok husus tezhip uygulamalarına derc edilmiştir. Bu göz alıcı zenginlik derece derece diğer sanat alanlarındaki tasarımlara yansımış ve sanki bir tezyini cennet panoraması ortaya çıkmıştır.
Tarihteki gelişmesi, üstadlar, elkoller, zengin misaller gibi temel noktalarda iyi bir eğitimle kazandırılacak ayrıcalıklı bir misyon ön planda olmalıdır.
Bu özümsemeden sonra elde edilecek birikimle çağdaş Türk sanatında yeni proje ve uygulamalara önemli fırsatla çıkacaktır. Kısacası tezhip; bir bir tarzda yapılıp, apar topar duvara asılan ve müşteri bekleyen bir meta olmamalıdır.
YARDIM: Yıllar önce ziyaret edip görüştüğüm ünlü ressamımız Elif Naci, ressamlarımızın tezhip gibi gelenekli sanatlarımızdan istifade etmediğini söylemişti. Siz de bu kanaatte misini? Ressamlar, tezhip gibi sanatlarımızdan yararlanabiliyor mu?
ÖZKEÇECİ: Bu düşünceye katılıyorum. Türk sanatı ve tezhip eğitimi sadece klasik sanatları öğrenen bir gurup öğrencinin görüp öğrenip, diğer sanat alanlarında bu dallardan hiç söz edilmemesi ve hatta adının bile geçmemiş olması doğru bir tavır mıdır?
Sanat eğitiminde Türk sanatının motif ve kompozisyon kurgusundan başlayarak birtakım değerleri gündeme almak hakikaten gereklidir. Bunun yapılmadığı bir sanat eğitimi de estetik duyuşlardan, farklı sanat kaynakları ve değerlerinden yoksun ve en önemlisi de Türk sanatı birikiminden mahrum kalmış bir sanat eğitimi olacaktır.
Bir de klasik sanat eserlerinden, kompozisyonlarından veya motiflerinden alıntı yapan sanatçıların bilinçli olmaları bu sanatı ve kökenlerini iyi tanımaları gerekiyor. Yoksa çalışmaları eklektik oluyor.
YARDIM: Tezhibin hat, ebru, minyatür gibi diğer gelenekli sanatlarla münasebeti nedir?
ÖZKEÇECİ: Tezhibin hat ile münasebeti birinci kalemdedir. Birbiri ile bu kadar anlaşan bir başka ikili daha var mıdır? Yazıyı tezhiple giydirmekten söz edilir. Yazıyı bir zemine oturtan, ona kıyafetler giydiren, onu süsleyen bir unsur ancak tezhiptir. Müzehhibin asıl ustalığı yazının estetik değeriyle ve metnin muhtevasıyla uyum içinde bir tasarım ortaya koymasındadır.
Tezhibin resimle (minyatür) de ciddi beraberliği vardır. Resmi süsleyen unsurlar daha çok kendi üslubunda; geometrik, bitkisel tarzda motifler olmakla beraber zaman zaman resmi çevreleyen onun merkezinde veya bir bölümünde bulunurlar.
Ebru ile tezhibin doğrudan münasebeti bulunmamakla birlikte bazı bölümlerde yan yana gelebilir.
YARDIM: Bu konuda Şule Bilge Özkeçeci Hanımefendi ile birlikte tezhibi kapsamlı olarak ele alan Türk Sanatında Tezhip isimli güzel bir eser neşrettiniz. Teorik ve uygulama olarak sanatla ilgilenen herkese bir başvuru kaynağı olması amacıyla hazırladığınız bu kitaptan bahseder misiniz? Hangi hususlara dikkat ettiniz?
ÖZKEÇECİ: Uzun yıllar süren öğretin hayatımda hep öğrencilerime tamamlayıcı, bütünü gösteren bir eğitim vermeğer gayret ettim. Gerek teorik ve terminolojik bilgi, gerekse tasarım ve uygulamalarda detaylı ve kapsamlı bir yol takip etmeğe çalıştım.
Bu sebeple altyapıyı besleyen önemli bilgilerin kayda geçmesi gerekiyordu. Yılların birikiminin böylece bir esere yansıması gerekiyordu. Şule Bilge hanımla birlikte hazırlamış olduğumuz bu eser, hem akademik ortamlar, hem diğer eğitim ortamlarında öğrenciye üst seviyede bilgi vermeyi amaçlar.
Bilhassa son yıllarda artan Türk sanatları ve tezhibe yönelik eğitim ortamlarında yeterli kaynağın bulunmaması bizi bu yöne sevketti diyebiliriz.
Bir diğer yönden ise, sanat eğitimindeki teorik altyapıya ve estetik değerlendirmeye matuf çalışmalara bir katkı sağlamaktı.
YARDIM: Bundan yirmi, yirmi beş yıl önce başta tezhip olmak üzere gelenekli sanatlarımız bu kadar yaygın değildi. Şimdi neredeyse bir çok yerde atölyeler kuruluyor, tezhip sanatı öğretiliyor. Sizce bu eğitimler faydalı mıdır? Sağlıklı yapılabiliyor mu? Hem hocalara, hem de öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
ÖZKEÇECİ: Bazı istisnalar hariç levha tezhipçiliği olarak gelişen Cumhuriyet dönemi tezhibinde etkin ve güçlü bir tarzın veya üslûbun geliştirildiğini söyleyemeyiz. Başlangıçta sadece yaşatabilme ve sürdürebilme gayretleriyle sürdürülen sanat çalışmalarında, özellikle 1980 sonrasında eldeki klâsik örneklerin çeşitli yorumlarıyla eserler verilmiştir. Tarihte belli dönemlerde öne çıkan motifler, renkler, kompozisyon kurguları maalesef çok ta bilinçli olarak nitelendiremeyeceğimiz bir biçimde bir arada kullanılmaktadır. Günümüzde kamu ve özel çok çeşitli kuruluşlarda tezhip eğitimi verilmekle beraber bunlar arasında ciddi bir diyalog veya koordinenin olduğu söylenemez. Yeni arayışların sürdüğü klâsik sanatlarda daha nitelikli bir eğitimle, idealist, yetenekli, geniş görüşlü, bilinçli, genç sanatçıların daha güzel eserler ortaya koyacağından ümitliyiz.
Sanatta yeni açılımlar yakalayabilmek ve daha mükemmel eserler ortaya koyabilmek için bazı öneriler sunabiliriz:
Sanatımızın geleceği için öncelikle işe en can alıcı noktadan, yani sanatın amacını sorgulayarak başlayabiliriz. Sanat konusunda asıl amaç, sanatın özünde var olan gerçekliği kavramaya çalışmak olmalıdır. Bu öz ve arka planda var olan temel felsefe kavranmadığı sürece, nereden alırsanız alınız (ister batıdan ister doğudan) bunlar sadece bir kopya, asılsız bir görüntü, bir taklitten öteye gidemez, yeni ufuklar açıp geleceği kuramaz.
Türk klâsik sanatlarının mimari, süsleme ve dekorasyon boyutları yanında, asıl düşünsel boyutuyla günümüz akademik eğitimine yansıması önemli bir husustur. Sanat eğitiminde aslolan, akademik çalışmalarla araştırma ve geliştirmeyi ön plana çıkarmak olmalıdır.
Sanat eğitiminde eksik olan bir yönümüz de kıyaslama ve tahlile yeteri kadar yer verilmemesidir. Bunun için teorik ve pratik olarak tüm medeniyetlerin sanat faaliyetlerini, farklılıklarını mukayeseli olarak tanıtıp, kavramak ve sanat çevreleriyle etkileşimleriyle ve tarihi boyutuyla Türk sanatını merkez alan çağdaş bir sanat anlayışı geliştirmek gerekir. Klâsik sanatlarımızı eski dünyaya ait, tarihte kalmış bir realite gibi değerlendirerek başarılı sonuçlar alınamaz. Sanat eğitiminde başarı, ikilemlerden uzaklaşıp, eğitimin içeriği ve felsefesinin doğru belirlenmesiyle gerçekleşebilir. Bu sayede yapılan çok yönlü araştırmalar, geleceğin sanatçıları için de güncellenmiş bir alt yapı oluşturacaktır.
Dönem dönem kendini yenileyen ve zengin bir çeşitlilik arz eden, harcamayla bitmeyecek bereketli kültür ve sanat mirasımız dar bir bakış açısıyla sadece hat, tezhip, kitap resmi vb. gibi yazma kitap sanatlarına indirgeyemeyiz. Bu birikim bir sanatçı için; bir değer sisteminin sürekliliği içerisinde binlerce yılda olgunlaşan mimari formlar, oturmuş klâsik normlar, biçimler, kalıplar vazgeçilemez mükemmel bir esin kaynağıdır. Maalesef bizim kıymetini bilmediğimiz, hatta farkında bile olmadığımız bu klâsik unsurlar farklı medeniyet ve kültür çevrelerince değerlendirilip yenilenmekte ve sahiplenilmeliktedir.
Klâsik sanatların boş zamanları değerlendirilecek sıradan bir hobi gibi görülmesi yanlışına düşülmemelidir. Toplum içinde ilgilenen ve kendi çapında güzel çalışmalar yapanlar olabilir ama bunun ötesinde sanat faaliyetleri ciddi devlet politikaları ile madden manen desteklenmelidir. Büyük medeniyetler böyle kalıcı olmuşlardır.
Her ne kadar mükemmel bir geçmişe sahip olsak da eskiye takılıp kalamayız, onlardan güç alırız, ilham alırız, fikir alırız ama eskiyi veya bir başka toplumu taklit ederek özgün olamayız. Hem öyle mükemmel eserler var ki, bunların günümüzde taklidi yapılamaz, bunu sadece o şaheserleri görenler anlayabilir. Onun için Mevlânâ’nın dediği gibi; “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lâzım.”
YARDIM: Siz klâsik Türk sanatlarına ömrünü adamış bir hocasınız. Binlerce yıldır süregelen sanat dünyasında önemli bir unsur olan Türk sanatına hayat veren kaynaklar nelerdir?
ÖZKEÇECİ: Türk sanatının bin yıllar ötesine uzanan büyük bir mazisi var. Gerek yerleşik, gerek göçebe hayatın gerekleri arasında yaşanan duygu-hassasiyet dolu kareler Türk insanında çok farklı değerleri ortaya çıkarır. Hayatın başından sonuna yaşandığı bir Türk çadırı her safhası ile yaşananlara şahittir.
Çadırın kültüre yansımasının yanında kullanılan muhtelif eşyalar, silahlar, giyim-kuşam ve at koşum takımları bu hayatın ana temellerine etki eder. Yeryüzünde, toprakta devamlı hareket halinde iken dünyayı bir ucundan öbürüne kat eder ve bir çok ülke ve insanı tanıyarak çok farklı bir kültür açılıma ulaşır.
Bunun İslam’ın temel dinamikleriyle birleşen bir hayata yansıması ise ayrı bir fasıldır. Kısacası; İslam öncesi ve sonrası kazanılan estetik açılımlar Türk sanatında unutulmaz tesirler meydana getirmiştir.
YARDIM: Kültürümüzün en değerli hazinelerinden olan yazma kitap sanatları içinde tezhibin yeri nedir?
ÖZKEÇECİ: Bir ilim kültür olan Türk kültürü yazma eserlere çok şey borçludur. Başta Kur’an-ı Kerim’ler olmak üzere çeşitli konulardaki dini eserlerin yanında farklı alanlardaki teknik konuları ihtiva eden eserlerle yazmalar dünyası bir başka alemdir.
Eserin konusuyla, görüntüsüyle çok daha farklı etkilere bürünmesine tezhip sanatı yol verecektir. İrili ufaklı kalemlerin siyah mürekkeple yaptığı âhenkli raks, tezhibin araya girmesiyle ileri boyutlara ulaşır. Tezhip, yazma eserleri techiz ederken güzelleştirir, göz kamaştırır ve onları insanlığa bir mücevher gibi takdim eder.
YARDIM: Bütün sanat dallarını kapsayan bir üslup birliğini kurması ve döneminin sanat anlayışını belirlemesi açısından tezhip sanatçılarının Türk sanatı içindeki önemi nedir?
ÖZKEÇECİ: Tezhip sanatı, adeta bir tasarım dünyasının ana kumanda masasıdır. Nakuşhanelerin kuruluş ve işleyişi, Selçuklu’da ve Osmanlı’da çok mühim bir yer işgal eder. En seçkin yetenekler, gözde üstadlar bu atölyelerde toplanıp, icraay-ı sanat eylerken sanatın akışına yön verirler.
Dönemler itibariyle prije halindeki bütün mimari yapıların, dekoratif malzemenin, tezyini unsurların planlanıp tasarıma dönüştüğü mekanlar bu nakışhaneler olmakla birlikte coğrafyanın tezyini dil birliği de bu vasıta ile sağlanır.
YARDIM: Yeni yayımlanan Türk Sanatında Tezhip adlı eserinizde, Tezhipte kullanılan malzemeler, motifler, kompozisyon tasarımları ve özellikleri, çizimleri, kullanım alanları ve en seçkin klâsik örnekleri hakkında bilgi verir misiniz?
ÖZKEÇECİ: “Türk Sanatında Tezhip” adlı kitabımızın telif amacı; günümüzde oldukça yaygın bir zeminde ilgi duyulan, itibar gören tezhibin tarifinden başlayarak; yapım aşamaları, malzemeler, teknik, kurgu ve tasarım, terim ve felsefi alanlarda, çeşitli eğitim platformlarının istifadesine sunulmasıdır.
Bu minval üzere çizgi çalışmalarından başlayarak motif temelindeki yaprak formu, kombinasyonları, dendanlar, kompozisyon tasarın formülleri, kullanılan çeşitli motif ve tezhip planları gibi konularda detaylı bilgi verilmiştir.
Ayrıca; tezhipli eserler hakkında renkli numuneler kitaba alınmıştır.
YARDIM: Süslemenin uygulandığı alanlar arasında taş, tuğla, alçı, çini, kalemişi, halı, ahşap,maden gibi başlıca sanat dalları var. Bunlardan söz eder misiniz? Bu sanatlarda tezhip motiflerinin yansımalarını görebiliyor muyuz?
ÖZKEÇECİ: Tezhibin kelime anlamı olarak değil, süslemenin kullanıldığı bu alanlar temelde motif ve kompozisyonlarını bir kaynaktan almaktadır. Bu itibarla tezhip sanatı proje üretimi ve tasarımın başlangıç noktası olması nedeniyle diğer sanatları önceler.
Nakışhanelerde üstad nakkaşların hazırladığı desen ve tasarımlar öncelikle yazma eserlerde tezhip deseni olarak kendinin gösterdiğinde diğer alanlarda malzeme ve tekniğe uygun olarak uygulama ortamı bulmuştur.
Böylece, çeşitli sanat dallarındaki bütün desenler, motif ve kompozisyon özellikleri açısından bir üslup birliği sergiler. Öyle ki; en küçük ölçekteki bir mücevherin üzerindeki minik nakışlardan tutun da bir taş veya mermer üzerindeki iri formdaki bezemelere ve hatta mimari eserlerin iç mekânlarında yer alan çok iri boyuttaki kalem işi motiflerine varıncaya kadar tamamen bir tarz ve üslup birliği gösterir.
YARDIM: Modern Türk sanatında tezhibin yeri nedir?
ÖZKEÇECİ: Tezhip sanatı, yalnızca kâğıt üzerindeki bir süsleme sanatı olmayıp, Türk sanatında yer alan bütün süsleme unsurlarının adeta küçük bir kopyası (formülü) biçimindedir. Desen kurguları, alan bölümleri, pozitif-negatif değerler, renk armonileri ve daha pek çok husus tezhip uygulamalarına derc edilmiştir.
Bu göz alıcı zenginlik derece derece diğer sanat alanlarındaki tasarımlara yansımış ve sanki bir tezyini cennet panoraması ortaya çıkmıştır.
Modern Türk sanatında tezhibe yer verebilmek için, önce tezhibi çok iyi tanımak lazımdır. Tarihteki gelişmesi, üstadlar, ekoller, zengin misaller gibi temel noktalarda iyi bir eğitimle kazandırılacak ayrıcalıklı bir misyon ön planda olmalıdır.
Bu özümsemeden sonra elde edilecek birikimle çağdaş Türk sanatında yeni proje ve uygulamalara önemli fırsatla çıkacaktır. Kısacası tezhip; bir bir tarzda yapılıp, apar topar duvara asılan ve müşteri bekleyen bir meta olmamalıdır.
YARDIM: Yıllar önce ziyaret edip görüştüğüm ünlü ressamımız Elif Naci, ressamlarımızın tezhip gibi gelenekli sanatlarımızdan istifade etmediğini söylemişti. Siz de bu kanaatte misini? Ressamlar, tezhip gibi sanatlarımızdan yararlanabiliyor mu?
ÖZKEÇECİ: Bu düşünceye katılıyorum. Türk sanatı ve tezhip eğitimi sadece gelenekli sanatları öğrenen bir gurup öğrencinin görüp öğrenip, diğer sanat alanlarında bu dallardan hiç söz edilmemesi ve hatta adının bile geçmemiş olması doğru bir tavır mıdır?
Sanat eğitiminde Türk sanatının motif ve kompozisyon kurgusundan başlayarak birtakım değerleri gündeme almak hakikaten gereklidir. Bunun yapılmadığı bir sanat eğitimi de estetik duyuşlardan, farklı sanat kaynakları ve değerlerinden yoksun ve en önemlisi de Türk sanatı birikiminden mahrum kalmış bir sanat eğitimi olacaktır.
YARDIM: Tezhibin hat, ebru, minyatür gibi diğer gelenekli sanatlarla münasebeti nedir?
ÖZKEÇECİ: Tezhibin hat ile münasebeti birinci kalemdedir. Birbiri ile bu kadar anlaşan bir başka ikli daha var mıdır? Yazıyı tezhiple giydirmekten söz edilir. Yazıyı bir zemine oturtan, ona kıyafetler giydiren, onu süsleyen bir unsur ancak tezhiptir. Tezhibin resimle (minyatür) de ciddi beraberliği vardır. Resmi süsleyen unsurlar daha çok kendi üslubunda; geometrik, bitkisel tarzda motifler olmakla beraber zaman zaman minyatürü çevreleyen onun merkezinde veya bir bölümünde bulunurlar.
Ebru ile doğrudan münasebeti bulunmamakla birlikte bazı bölümlerde yan yana gelebilir.
YARDIM: Bu konuda Şule Bilge Özkeçeci Hanımefendi ile birlikte tezhibi kapsamlı olarak ele alan Türk Sanatında Tezhip isimli güzel bir eser neşrettiniz. Teorik ve uygulama olarak sanatla ilgilenen herkese bir başvuru kaynağı olması amacıyla hazırladığınız bu kitaptan bahseder misiniz? Hangi hususlara dikkat ettiniz?
ÖZKEÇECİ: Uzun yıllar süren öğretin hayatımda hep öğrencilerime tamamlayıcı, bütünü gösteren bir eğitim vermeğe gayret ettim. Gerek teorik ve terminolojik bilgi, gerekse tasarım ve uygulamalarda detaylı ve kapsamlı bir yol takip etmeğe çalıştım.
Bu sebeple altyapıyı besleyen önemli bilgilerin kayda geçmesi gerekiyordu. Yılların birikiminin böylece bir esere yansıması gerekiyordu. Şule Bilge hanımla birlikte hazırlamış olduğumuz bu eser, hem akademik ortamlar, hem diğer eğitim ortamlarında öğrenciye üst seviyede bilgi vermeyi amaçlar.
Bilhassa son yıllarda artan Türk sanatları ve tezhibe yönelik eğitim ortamlarında yeterli kaynağın bulunmaması bizi bu yöne sevk etti diyebiliriz.
Bir diğer yönden ise, sanat eğitimindeki teorik altyapıya ve estetik değerlendirmeye matuf çalışmalara bir katkı sağlamaktı.
YARDIM: Bundan yirmi, yirmi beş yıl önce başta tezhip olmak üzere gelenekli sanatlarımız bu kadar yaygın değildi. Şimdi neredeyse birçok yerde atölyeler kuruluyor, tezhip sanatı öğretiliyor. Sizce bu eğitimler faydalı mıdır? Sağlıklı yapılabiliyor mu? Hem hocalara, hem de öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
ÖZKEÇECİ: Bazı istisnalar hariç levha tezhipçiliği olarak gelişen Cumhuriyet dönemi tezhibinde etkin ve güçlü bir tarzın veya üslûbun geliştirildiğini söyleyemeyiz. Başlangıçta sadece yaşatabilme ve sürdürebilme gayretleriyle sürdürülen sanat çalışmalarında, özellikle 1980 sonrasında eldeki klâsik örneklerin çeşitli yorumlarıyla eserler verilmiştir. Tarihte belli dönemlerde öne çıkan motifler, renkler, kompozisyon kurguları maalesef çok ta bilinçli olarak nitelendiremeyeceğimiz bir biçimde bir arada kullanılmaktadır. Günümüzde kamu ve özel çok çeşitli kuruluşlarda tezhip eğitimi verilmekle beraber bunlar arasında ciddi bir diyalog veya koordinenin olduğu söylenemez. Yeni arayışların sürdüğü klâsik sanatlarda daha nitelikli bir eğitimle, idealist, yetenekli, geniş görüşlü, bilinçli, genç sanatçıların daha güzel eserler ortaya koyacağından ümitliyiz.
Sanatta yeni açılımlar yakalayabilmek ve daha mükemmel eserler ortaya koyabilmek için bazı öneriler sunabiliriz:
Sanatımızın geleceği için öncelikle işe en can alıcı noktadan, yani sanatın amacını sorgulayarak başlayabiliriz. Sanat konusunda asıl amaç, sanatın özünde var olan gerçekliği kavramaya çalışmak olmalıdır. Bu öz ve arka planda var olan temel felsefe kavranmadığı sürece, nereden alırsanız alınız (ister batıdan ister doğudan) bunlar sadece bir kopya, asılsız bir görüntü, bir taklitten öteye gidemez, yeni ufuklar açıp geleceği kuramaz.
Türk klâsik sanatlarının mimari, süsleme ve dekorasyon boyutları yanında, asıl düşünsel boyutuyla günümüz akademik eğitimine yansıması önemli bir husustur. Sanat eğitiminde aslolan, akademik çalışmalarla araştırma ve geliştirmeyi ön plana çıkarmak olmalıdır.
Sanat eğitiminde eksik olan bir yönümüz de kıyaslama ve tahlile yeteri kadar yer verilmemesidir. Bunun için teorik ve pratik olarak tüm medeniyetlerin sanat faaliyetlerini, farklılıklarını mukayeseli olarak tanıtıp, kavramak ve sanat çevreleriyle etkileşimleriyle ve tarihi boyutuyla Türk sanatını merkez alan çağdaş bir sanat anlayışı geliştirmek gerekir. Klâsik sanatlarımızı eski dünyaya ait, tarihte kalmış bir realite gibi değerlendirerek başarılı sonuçlar alınamaz. Sanat eğitiminde başarı, ikilemlerden uzaklaşıp, eğitimin içeriği ve felsefesinin doğru belirlenmesiyle gerçekleşebilir. Bu sayede yapılan çok yönlü araştırmalar, geleceğin sanatçıları için de güncellenmiş bir alt yapı oluşturacaktır.
Dönem dönem kendini yenileyen ve zengin bir çeşitlilik arz eden, harcamayla bitmeyecek bereketli kültür ve sanat mirasımız dar bir bakış açısıyla sadece hat, tezhip, kitap resmi vb. gibi yazma kitap sanatlarına indirgeyemeyiz. Bu birikim bir sanatçı için; bir değer sisteminin sürekliliği içerisinde binlerce yılda olgunlaşan mimari formlar, oturmuş klâsik normlar, biçimler, kalıplar vazgeçilemez mükemmel bir esin kaynağıdır. Maalesef bizim kıymetini bilmediğimiz, hatta farkında bile olmadığımız bu klâsik unsurlar farklı medeniyet ve kültür çevrelerince değerlendirilip yenilenmekte ve sahiplenilmeliktedir.
Klâsik sanatların boş zamanları değerlendirilecek sıradan bir hobi gibi görülmesi yanlışına düşülmemelidir. Toplum içinde ilgilenen ve kendi çapında güzel çalışmalar yapanlar olabilir ama bunun ötesinde sanat faaliyetleri ciddi devlet politikaları ile madden manen desteklenmelidir. Büyük medeniyetler böyle kalıcı olmuşlardır.
Her ne kadar mükemmel bir geçmişe sahip olsak da eskiye takılıp kalamayız, onlardan güç alırız, ilham alırız, fikir alırız ama eskiyi veya bir başka toplumu taklit ederek özgün olamayız. Hem öyle mükemmel eserler var ki, bunların günümüzde taklidi yapılamaz, bunu sadece o şaheserleri görenler anlayabilir. Onun için Mevlânâ’nın dediği gibi; “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
• Siz klâsik Türk sanatlarına ömrünü adamış bir hocasınız. Binlerce yıldır süregelen sanat dünyasında önemli bir unsur olan Türk sanatına hayat veren kaynaklar nelerdir?
İnsan hayatına olduğu gibi sanata da yön veren en önemli faktör inançtır. Sanat toplumun kültürel değerlerinden, günlük yaşantısından, inançlarından, ekonomisinden, yönetiminden, sıkıntılarından, başarılarından, kısaca toplumun bütününden ayrı düşünülemez. Bu sebeple sadece Türk toplumunda değil tüm diğer medeniyet çevrelerinde de sanatı biçimlendiren, ona hayat veren en önemli kaynak inanç ve düşünce sistemleri olmuştur.
Türk sanatını Orta Asya göçebe kültürü içinde Gök Tanrı inancı ve Şamanizm, Uygurlar döneminde Manihaizm, Budizm ve sonrasında İslâmiyet olmak üzere inanç şekillendirmiştir.
Türk sanatının binyıllar ötesine uzanan uzun mazisi içinde gerek konar-göçer gerek yerleşik dönemde sanat eserleri işlevsel, simgesel boyutlarıyla ve kültürel arka planıyla birlikte hayatın içinde yer almıştır. Türkler dünya çok geniş değişik coğrafi bölgelere dağılmalarına, çok farklı kültürlerle etkileşim içinde olmalarına ve bazen azınlıkta kalmalarına rağmen hem kültürlerini korumuşlar, hem de geliştirmişlerdir.
Türk devletleri her dönemde ulaştıkları coğrafyada eski sanat geleneklerinde ve çağdaşları olan farklı kültürlerde bulunan güzel ve faydalı unsurları hiç çekinmeden almış ve bu birikimleri, inançları doğrultusunda belli bir arıtma süzgecinden geçirerek kendi bünyelerine katıp özgün bir sanat anlayışı geliştirmişlerdir.
Sanat tarihimizin bilinen derin kökleri İslâm öncesi dönemlere, binlerce yıl önceye ve hâlâ kullanılan motiflere kaynaklık eden Orta Asya'ya dayanır. Kültürümüz içinde bugün bile hâlâ bu medeniyet çevresinden gelen adet ve anlayışlar devam etmektedir.
Böylece Türk sanatı Orta Asya, Mezopotamya, İran, Anadolu gibi fethedilen ve içinden geçilen topraklar üzerinde var olmuş binlerce yıllık medeniyetlerin tecrübelerinden süzüle süzüle taşınıp gelen, bir bakıma tüm insanlık tarihinin birikimini içeren bir sanat olmuştur.
Bin yılı aşkın bir süredir de Türk kültürünü ve sanatını besleyen en güçlü kaynak İslâm medeniyeti olmuştur. Bir inanç sistemi olarak İslâm, Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden bu yana hem bireysel hem toplumsal açıdan kapsayıcı, bütünleyici, yönlendirici, hepsinden önemlisi sanatın amacını belirleyen bir üst kimlik olmuştur.
• Kültürümüzün en değerli hazinelerinden olan yazma kitap sanatları içinde tezhibin yeri nedir?
Gerçekten de kültürel varlıklarımızın en paha biçilmez hazinelerinden biri yazma kitaplarımızdır. Yazma kitap sanatları, özellikle de hat (yazı) sanatı İslâm inancına sahip toplumlarda diğer sanat dallarına nazaran çok daha fazla önemsenmiş ve gelişmiştir. Yazının ve yazma eserlerin ilme ve sanata büyük değer veren Türk tarihi içinde çok eski bir geçmişi vardır.
Kültür tarihimiz boyunca, başta dini eserler olmak üzere her konuda eser yazılmıştır. Arşiv kayıtlarında, kütüphane ve müzelerde bulunan bu eserlerin yapımında istifade edilen sanatlar; başta hat olmak üzere, tezhip, resim, cilt, ebru ve katı’ yazma kitap sanatları olarak isimlendirilir.
Türk-İslâm dünyasında el yazması eserler her aşaması ayrı özen gösterilerek bir ekip çalışmasıyla, büyük emek ve ustalıkla meydana getirilmiştir. Hat, tezhip, cilt, resim gibi çeşitli sanat dallarından büyük üstadlar yetişmiştir. Kendine özgü teknikler geliştiren farklı alanların her biri zamanla bir sektör haline gelmiştir. El yazmaları, yüksek kalitesini hiç bozmadan sürekli gelişmiş, farklı ülkeler bünyesinde değişen ekoller ve üslûplar içinde mükemmel eserler vermiştir.
İslâm’ın kutsal kitabı Kur’ân-ı Kerim başta olmak üzere el yazması eserlerin tasarımı dönemlere, toplumlara göre değişse de, yazıya, kitaba, ilme verilen değer değişmemiş, genellikle devlet adamları tarafından desteklenen sanatçılar verdikleri eserlerle diğer sanat dallarıyla bütünleşen tam bir üslûp birliği oluşturmuşlardır. Yazma eserlerin formları ve tezhipleri farklı dönemlerde devrin estetik duyguları ve sanat anlayışıyla değişik biçimler alarak dekorlanmış, altınlanmış ve renklendirilmiştir.
Yazma eserler üzerinde yer alan tezhip sanatının Türk sanatı bünyesinde ayrı bir önemi vardır. İrili ufaklı kalemlerin siyah mürekkeple yaptığı âhenkli raks, tezhibin araya girmesiyle ileri boyutlara ulaşır. Tezhip, yazma eserleri techiz ederken güzelleştirir, göz kamaştırır ve onları insanlığa bir mücevher gibi takdim eder.
• Bütün sanat dallarını kapsayan bir üslup birliğini kurması ve döneminin sanat anlayışını belirlemesi açısından tezhip sanatçılarının Türk sanatı içindeki önemi nedir?
Tezhip sanatı, adeta tasarım dünyasının ana kumanda masasıdır. Nakışhanelerin kuruluş ve işleyişi, Selçuklu’da ve Osmanlı’da çok mühim bir yer işgal eder. En seçkin yetenekler, gözde üstadlar bu atölyelerde toplanıp, icraay-ı sanat eylerken sanatın akışına yön verirler.
Dönemler itibariyle proje halindeki bütün mimari yapıların, dekoratif malzemenin, tezyini unsurların planlanıp tasarıma dönüştüğü mekânlar bu nakışhaneler olmakla birlikte coğrafyanın tezyini dil birliği de her biri alanında usta bir ekibin çalışmasıyla sağlanır.
Bu sebeple tezhip yapan sanatçılar sadece kitap süslemekle kalmayan, farklı alanlar için desen üreten aynı zamanda kreatör, desinatör veya grafikçi olarak tanımlayabileceğimiz çok yetenekli, mükemmel tasarımcılardı. Mimari, cam, deri, ahşap, dokuma, çini, kitap, kumaş, silah, mücevher ve benzeri sanat kollarında görülen klâsik süsleme motifleri ve kompozisyonlar, hep bu sanatçıların hayal gücünün ürünüydü. Sanattaki tüm ekolleri, üslûp değişikliklerini, yenileşmeleri, bugün tezhipçi veya müzehhip dediğimiz sanatçılar biçimlendiriyordu. Saray nakışhanesinde tezhip yapan sanatçıların aynı zamanda farklı bütün sanat dallarındaki çalışmalar için kompozisyonlar tasarlayarak sanatta bir üslûp birliği sağlamışlardır.
• Yeni yayımlanan Türk Sanatında Tezhip adlı eserinizde, Tezhipte kullanılan malzemeler, motifler, kompozisyon tasarımları ve özellikleri, çizimleri, kullanım alanları ve en seçkin klâsik örnekleri hakkında bilgi verir misiniz?
“Türk Sanatında Tezhip” adlı kitabımızın telif amacı; günümüzde oldukça yaygın bir zeminde ilgi duyulan, itibar gören tezhibin tarifinden başlayarak; yapım aşamaları, malzemeler, teknik, kurgu ve tasarım, terim ve felsefi alanlarda, çeşitli eğitim platformlarının istifadesine sunulmasıdır.
Bu minval üzere çizgi çalışmalarından başlayarak motif temelindeki yaprak formu, dendanlar, bitkisel motifler, rumiler, kompozisyon tasarım formülleri, kullanılan çeşitli motif ve tezhip planları gibi konularda detaylı bilgi verilmiştir. Ayrıca; tezhipli eserlerden renkli numuneler kitaba alınmıştır.
• Süslemenin uygulandığı alanlar arasında taş, tuğla, alçı, çini, kalemişi, halı, ahşap, maden gibi başlıca sanat dalları var. Bunlardan söz eder misiniz? Bu sanatlarda tezhip motiflerinin yansımalarını görebiliyor muyuz?
Tezhibin kelime anlamı olarak değil, süslemenin kullanıldığı bu alanlar temelde motif ve kompozisyonlarını bir kaynaktan almaktadır. Bu itibarla tezhip sanatı proje üretimi ve tasarımın başlangıç noktası olması nedeniyle diğer sanatları önceler.
Nakışhanelerde üstad nakkaşların hazırladığı desen ve tasarımlar öncelikle yazma eserlerde tezhip deseni olarak kendini gösterdiğinde diğer alanlarda malzeme ve tekniğe uygun olarak uygulama ortamı bulmuştur.
Böylece, çeşitli sanat dallarındaki bütün desenler, motif ve kompozisyon özellikleri açısından bir üslup birliği sergiler. Öyle ki; en küçük ölçekteki bir mücevherin üzerindeki minik nakışlardan tutun da, bir ahşap, bir taş veya mermer üzerindeki iri formdaki bezemelere ve hatta mimari eserlerin iç mekânlarında yer alan çok iri boyuttaki kalem işi motiflerine varıncaya kadar tamamen bir tarz ve üslup birliği gösterir.
• Modern Türk sanatında tezhibin yeri nedir?
Öncelikle şunu belirtelim ben sanatımızı modern-geleneksel diye ikiye ayırmayı doğru bulmuyorum. Tarihte de dönem dönem görüldüğü gibi sanat dünyamızda ve estetik anlayışımızda bazı değişimler görülür, bu sebeple yaşadığımız dönemi bir arayışlar devri olarak değerlendiriyorum. Günümüz sanat ortamında bir yanda Batı sanatından etkilenerek bir yol çizmeye çabalayan sanat anlayışı diğer yanda klasik sanatlarımızdan esinlenerek yeni bir şeyler yapma çabasındaki sanatçılar var. Dalgalanmadan durulmaz, sanat dünyamız zaman içinde mecrasını bulup daha olgun eserler verecektir.
Modern Türk sanatında tezhibe yer vermeye gelirsek bunun için, önce tezhibi çok iyi tanımak lazımdır. Çünkü tezhib sanatı, yalnızca kağıt üzerindeki bir süsleme sanatı olmayıp, Türk sanatında yer alan bütün süsleme unsurlarının adeta küçük bir kopyası (formülü) biçimindedir. Desen kurguları, alan bölümleri, pozitif-negatif değerler, renk armonileri ve daha pek çok husus tezhip uygulamalarına derc edilmiştir. Bu göz alıcı zenginlik derece derece diğer sanat alanlarındaki tasarımlara yansımış ve sanki bir tezyini cennet panoraması ortaya çıkmıştır.
Tarihteki gelişmesi, üstadlar, elkoller, zengin misaller gibi temel noktalarda iyi bir eğitimle kazandırılacak ayrıcalıklı bir misyon ön planda olmalıdır.
Bu özümsemeden sonra elde edilecek birkimle çağdaş Türk sanatında yeni proje ve uygulamalara önemli fırsatla çıkacaktır. Kısacası tezhip; bir bir tarzda yapılıp, apar topar duvara asılan ve müşteri bekleyen bir meta olmamalıdır.
• Yıllar önce ziyaret edip görüştüğüm ünlü ressamımız Elif Naci, ressamlarımızın tezhip gibi gelenekli sanatlarımızdan istifade etmediğini söylemişti. Siz de bu kanaatte misini? Ressamlar, tezhip gibi sanatlarımızdan yararlanabiliyor mu?
Bu düşünceye katılıyorum. Türk sanatı ve tezhip eğitimi sadece klasik sanatları öğrenen bir gurup öğrencinin görüp öğrenip, diğer sanat alanlarında bu dallardan hiç söz edilmemesi ve hatta adının bile geçmemiş olması doğru bir tavır mıdır?
Sanat eğitiminde Türk sanatının motif ve kompozisyon kurgusundan başlayarak birtakım değerleri gündeme almak hakikaten gereklidir. Bunun yapılmadığı bir sanat eğitimi de estetik duyuşlardan, farklı sanat kaynakları ve değerlerinden yoksun ve en önemlisi de Türk sanatı birikiminden mahrum kalmış bir sanat eğitimi olacaktır.
Bir de klasik sanat eserlerinden, kompozisyonlarından veya motiflerinden alıntı yapan sanatçıların bilinçli olmaları bu sanatı ve kökenlerini iyi tanımaları gerekiyor. Yoksa çalışmaları eklektik oluyor.
• Tezhibin hat, ebru, minyatür gibi diğer gelenekli sanatlarla münasebeti nedir?
Tezhibin hat ile münasebeti birinci kalemdedir. Birbiri ile bu kadar anlaşan bir başka ikili daha var mıdır? Yazıyı tezhiple giydirmekten söz edilir. Yazıyı bir zemine oturtan, ona kıyafetler giydiren, onu süsleyen bir unsur ancak tezhiptir. Müzehhibin asıl ustalığı yazının estetik değeriyle ve metnin muhtevasıyla uyum içinde bir tasarım ortaya koymasındadır.
Tezhibin resimle (minyatür) de ciddi beraberliği vardır. Resmi süsleyen unsurlar daha çok kendi üslubunda; geometrik, bitkisel tarzda motifler olmakla beraber zaman zaman resmi çevreleyen onun merkezinde veya bir bölümünde bulunurlar.
Ebru ile tezhibin doğrudan münasebeti bulunmamakla birlikte bazı bölümlerde yan yana gelebilir.
• Bu konuda Şule Bilge Özkeçeci Hanımefendi ile birlikte tezhibi kapsamlı olarak ele alan Türk Sanatında Tezhip isimli güzel bir eser neşrettiniz. Teorik ve uygulama olarak sanatla ilgilenen herkese bir başvuru kaynağı olması amacıyla hazırladığınız bu kitaptan bahseder misiniz? Hangi hususlara dikkat ettiniz?
Uzun yıllar süren öğretin hayatımda hep öğrencilerime tamamlayıcı, bütünü gösteren bir eğitim vermeğer gayret ettim. Gerek teorik ve terminolojik bilgi, gerekse tasarım ve uygulamalarda detaylı ve kapsamlı bir yol takip etmeğe çalıştım.
Bu sebeple altyapıyı besleyen önemli bilgilerin kayda geçmesi gerekiyordu. Yılların birikiminin böylece bir esere yansıması gerekiyordu. Şule Bilge hanımla birlikte hazırlamış olduğumuz bu eser, hem akademik ortamlar, hem diğer eğitim ortamlarında öğrenciye üst seviyede bilgi vermeyi amaçlar.
Bilhassa son yıllarda artan Türk sanatları ve tezhibe yönelik eğitim ortamlarında yeterli kaynağın bulunmaması bizi bu yöne sevketti diyebiliriz.
Bir diğer yönden ise, sanat eğitimindeki teorik altyapıya ve estetik değerlendirmeye matuf çalışmalara bir katkı sağlamaktı.
• Bundan yirmi, yirmi beş yıl önce başta tezhip olmak üzere gelenekli sanatlarımız bu kadar yaygın değildi. Şimdi neredeyse bir çok yerde atölyeler kuruluyor, tezhip sanatı öğretiliyor. Sizce bu eğitimler faydalı mıdır? Sağlıklı yapılabiliyor mu? Hem hocalara, hem de öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Bazı istisnalar hariç levha tezhipçiliği olarak gelişen Cumhuriyet dönemi tezhibinde etkin ve güçlü bir tarzın veya üslûbun geliştirildiğini söyleyemeyiz. Başlangıçta sadece yaşatabilme ve sürdürebilme gayretleriyle sürdürülen sanat çalışmalarında, özellikle 1980 sonrasında eldeki klâsik örneklerin çeşitli yorumlarıyla eserler verilmiştir. Tarihte belli dönemlerde öne çıkan motifler, renkler, kompozisyon kurguları maalesef çok ta bilinçli olarak nitelendiremeyeceğimiz bir biçimde bir arada kullanılmaktadır. Günümüzde kamu ve özel çok çeşitli kuruluşlarda tezhip eğitimi verilmekle beraber bunlar arasında ciddi bir diyalog veya koordinenin olduğu söylenemez. Yeni arayışların sürdüğü klâsik sanatlarda daha nitelikli bir eğitimle, idealist, yetenekli, geniş görüşlü, bilinçli, genç sanatçıların daha güzel eserler ortaya koyacağından ümitliyiz.
Sanatta yeni açılımlar yakalayabilmek ve daha mükemmel eserler ortaya koyabilmek için bazı öneriler sunabiliriz:
Sanatımızın geleceği için öncelikle işe en can alıcı noktadan, yani sanatın amacını sorgulayarak başlayabiliriz. Sanat konusunda asıl amaç, sanatın özünde var olan gerçekliği kavramaya çalışmak olmalıdır. Bu öz ve arka planda var olan temel felsefe kavranmadığı sürece, nereden alırsanız alınız (ister batıdan ister doğudan) bunlar sadece bir kopya, asılsız bir görüntü, bir taklitten öteye gidemez, yeni ufuklar açıp geleceği kuramaz.
Türk klâsik sanatlarının mimari, süsleme ve dekorasyon boyutları yanında, asıl düşünsel boyutuyla günümüz akademik eğitimine yansıması önemli bir husustur. Sanat eğitiminde aslolan, akademik çalışmalarla araştırma ve geliştirmeyi ön plana çıkarmak olmalıdır.
Sanat eğitiminde eksik olan bir yönümüz de kıyaslama ve tahlile yeteri kadar yer verilmemesidir. Bunun için teorik ve pratik olarak tüm medeniyetlerin sanat faaliyetlerini, farklılıklarını mukayeseli olarak tanıtıp, kavramak ve sanat çevreleriyle etkileşimleriyle ve tarihi boyutuyla Türk sanatını merkez alan çağdaş bir sanat anlayışı geliştirmek gerekir. Klâsik sanatlarımızı eski dünyaya ait, tarihte kalmış bir realite gibi değerlendirerek başarılı sonuçlar alınamaz. Sanat eğitiminde başarı, ikilemlerden uzaklaşıp, eğitimin içeriği ve felsefesinin doğru belirlenmesiyle gerçekleşebilir. Bu sayede yapılan çok yönlü araştırmalar, geleceğin sanatçıları için de güncellenmiş bir alt yapı oluşturacaktır.
Dönem dönem kendini yenileyen ve zengin bir çeşitlilik arz eden, harcamayla bitmeyecek bereketli kültür ve sanat mirasımız dar bir bakış açısıyla sadece hat, tezhip, kitap resmi vb. gibi yazma kitap sanatlarına indirgeyemeyiz. Bu birikim bir sanatçı için; bir değer sisteminin sürekliliği içerisinde binlerce yılda olgunlaşan mimari formlar, oturmuş klâsik normlar, biçimler, kalıplar vazgeçilemez mükemmel bir esin kaynağıdır. Maalesef bizim kıymetini bilmediğimiz, hatta farkında bile olmadığımız bu klâsik unsurlar farklı medeniyet ve kültür çevrelerince değerlendirilip yenilenmekte ve sahiplenilmeliktedir.
Klâsik sanatların boş zamanları değerlendirilecek sıradan bir hobi gibi görülmesi yanlışına düşülmemelidir. Toplum içinde ilgilenen ve kendi çapında güzel çalışmalar yapanlar olabilir ama bunun ötesinde sanat faaliyetleri ciddi devlet politikaları ile madden manen desteklenmelidir. Büyük medeniyetler böyle kalıcı olmuşlardır.
Her ne kadar mükemmel bir geçmişe sahip olsak da eskiye takılıp kalamayız, onlardan güç alırız, ilham alırız, fikir alırız ama eskiyi veya bir başka toplumu taklit ederek özgün olamayız. Hem öyle mükemmel eserler var ki, bunların günümüzde taklidi yapılamaz, bunu sadece o şaheserleri görenler anlayabilir. Onun için Mevlânâ’nın dediği gibi; “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
• Siz klâsik Türk sanatlarına ömrünü adamış bir hocasınız. Binlerce yıldır süregelen sanat dünyasında önemli bir unsur olan Türk sanatına hayat veren kaynaklar nelerdir?
Türk sanatının binyıllar ötesine uzanan büyük bir mazisi var. Gerek yerleşik, gerek göçebe hayatın gerekleri arasında yaşanan duygu-hassasiyet dolu kareler Türk insanında çok farklı değerleri ortaya çıkarır. Hayatın başından sonuna yaşandığı bir Türk çadırı her safhası ile yaşananlara şahittir.
Çadırın kültüre yansımasının yanında kullanılan muhtelif eşyalar, silahlar, giyim-kuşam ve at koşum takımları bu hayatın ana temellerine etki eder. Yeryüzünde, toprakta devamlı hareket halinde iken dünyayı bir ucundan öbürüne kat eder ve bir çok ülke ve insanı tanıyarak çok farklı bir kültür açılıma ulaşır.
Bunun İslam’ın temel dinamikleriyle birleşen bir hayata yansıması ise ayrı bir fasıldır. Kısacası; İslam öncesi ve sonrası kazanılan estetik açılımlar Türk sanatında unutulmaz tesirler meydana getirmiştir.
• Kültürümüzün en değerli hazinelerinden olan yazma kitap sanatları içinde tezhibin yeri nedir?
Bir ilim kültür olan Türk kültürü yazma eserlere çok şey borçludur. Başta Kur’an-ı Kerim’lerolmak üzere çeşitli konulardaki dini eserlerin yanında farklı alanlardaki teknik konuları ihtiva eden eserlerle yazmalar dünyası bir başka alemdir.
Eserin konusuyla, görüntüsüyle çok daha farklı etkilere bürünmesine tezhip sanatı yol verecektir. İrili ufaklı kalemlerin siyah mürekkeple yaptığı âhenkli raks, tezhibin araya girmesiyle ileri boyutlara ulaşır. Tezhip, yazma eserleri techiz ederken güzelleştirir, göz kamaştırır ve onları insanlığa bir mücevher gibi takdim eder.
• Bütün sanat dallarını kapsayan bir üslup birliğini kurması ve döneminin sanat anlayışını belirlemesi açısından tezhip sanatçılarının Türk sanatı içindeki önemi nedir?
Tezhip sanatı, adeta bir tasarım dünyasının ana kumanda masasıdır. Nakuşhanelerin kuruluş ve işleyişi, Selçuklu’da ve Osmanlı’da çok mühim bir yer işgal eder. En seçkin yetenekler, gözde üstadlar bu atölyelerde toplanıp, icraay-ı sanat eylerken sanatın akışına yön verirler.
Dönemler itibariyle prije halindeki bütün mimari yapıların, dekoratif malzemenin, tezyini unsurların planlanıp tasarıma dönüştüğü mekanlar bu nakışhaneler olmakla birlikte coğrafyanın tezyini dil birliği de bu vasıta ile sağlanır.
• Yeni yayımlanan Türk Sanatında Tezhip adlı eserinizde, Tezhipte kullanılan malzemeler, motifler, kompozisyon tasarımları ve özellikleri, çizimleri, kullanım alanları ve en seçkin klâsik örnekleri hakkında bilgi verir misiniz?
“Türk Sanatında Tezhip” adlı kitabımızın telif amacı; günümüzde oldukça yaygın bir zeminde ilgi duyulan, itibar gören tezhibin tarifinden başlayarak; yapım aşamaları, malzemeler, teknik, kurgu ve tasarım, terim ve felsefi alanlarda, çeşitli eğitim platformlarının istifadesine sunulmasıdır.
Bu minval üzere çizgi çalışmalarından başlayarak motif temelindeki yaprak formu, kombinasyonları, dendanlar, kompozisyon tasarın formülleri, kullanılan çeşitli motif ve tezhip planları gibi konularda detaylı bilgi verilmiştir.
Ayrıca; tezhipli eserler hakkında renkli numuneler kitaba alınmıştır.
• Süslemenin uygulandığı alanlar arasında taş, tuğla, alçı, çini, kalemişi, halı, ahşap,maden gibi başlıca sanat dalları var. Bunlardan söz eder misiniz? Bu sanatlarda tezhip motiflerinin yansımalarını görebiliyor muyuz?
Tezhibin kelime anlamı olarak değil, süslemenin kullanıldığı bu alanlar temelde motif ve kompozisyonlarını bir kaynaktan almaktadır. Bu itibarla tezhip sanatı proje üretimi ve tasarımın başlangıç noktası olması nedeniyle diğer sanatları önceler.
Nakışhanelerde üstad nakkaşların hazırladığı desen ve tasarımlar öncelikle yazma eserlerde tezhip deseni olarak kendinin gösterdiğinde diğer alanlarda malzeme ve tekniğe uygun olarak uygulama ortamı bulmuştur.
Böylece, çeşitli sanat dallarındaki bütün desenler, motif ve kompozisyon özellikleri açısından bir üslup birliği sergiler. Öyle ki; en küçük ölçekteki bir mücevherin üzerindeki minik nakışlardan tutun da bir taş veya mermer üzerindeki iri formdaki bezemelere ve hatta mimari eserlerin iç mekânlarında yer alan çok iri boyuttaki kalem işi motiflerine varıncaya kadar tamamen bir tarz ve üslup birliği gösterir.
• Modern Türk sanatında tezhibin yeri nedir?
Tezhip sanatı, yalnızca kâğıt üzerindeki bir süsleme sanatı olmayıp, Türk sanatında yer alan bütün süsleme unsurlarının adeta küçük bir kopyası (formülü) biçimindedir. Desen kurguları, alan bölümleri, pozitif-negatif değerler, renk armonileri ve daha pek çok husus tezhip uygulamalarına derc edilmiştir.
Bu göz alıcı zenginlik derece derece diğer sanat alanlarındaki tasarımlara yansımış ve sanki bir tezyini cennet panoraması ortaya çıkmıştır.
Modern Türk sanatında tezhibe yer verebilmek için, önce tezhibi çok iyi tanımak lazımdır. Tarihteki gelişmesi, üstadlar, ekoller, zengin misaller gibi temel noktalarda iyi bir eğitimle kazandırılacak ayrıcalıklı bir misyon ön planda olmalıdır.
Bu özümsemeden sonra elde edilecek birikimle çağdaş Türk sanatında yeni proje ve uygulamalara önemli fırsatla çıkacaktır. Kısacası tezhip; bir bir tarzda yapılıp, apar topar duvara asılan ve müşteri bekleyen bir meta olmamalıdır.
• Yıllar önce ziyaret edip görüştüğüm ünlü ressamımız Elif Naci, ressamlarımızın tezhip gibi gelenekli sanatlarımızdan istifade etmediğini söylemişti. Siz de bu kanaatte misini? Ressamlar, tezhip gibi sanatlarımızdan yararlanabiliyor mu?
Bu düşünceye katılıyorum. Türk sanatı ve tezhip eğitimi sadece gelenekli sanatları öğrenen bir gurup öğrencinin görüp öğrenip, diğer sanat alanlarında bu dallardan hiç söz edilmemesi ve hatta adının bile geçmemiş olması doğru bir tavır mıdır?
Sanat eğitiminde Türk sanatının motif ve kompozisyon kurgusundan başlayarak birtakım değerleri gündeme almak hakikaten gereklidir. Bunun yapılmadığı bir sanat eğitimi de estetik duyuşlardan, farklı sanat kaynakları ve değerlerinden yoksun ve en önemlisi de Türk sanatı birikiminden mahrum kalmış bir sanat eğitimi olacaktır.
• Tezhibin hat, ebru, minyatür gibi diğer gelenekli sanatlarla münasebeti nedir?
Tezhibin hat ile münasebeti birinci kalemdedir. Birbiri ile bu kadar anlaşan bir başka ikli daha var mıdır? Yazıyı tezhiple giydirmekten söz edilir. Yazıyı bir zemine oturtan, ona kıyafetler giydiren, onu süsleyen bir unsur ancak tezhiptir. Tezhibin resimle (minyatür) de ciddi beraberliği vardır. Resmi süsleyen unsurlar daha çok kendi üslubunda; geometrik, bitkisel tarzda motifler olmakla beraber zaman zaman minyatürü çevreleyen onun merkezinde veya bir bölümünde bulunurlar.
Ebru ile doğrudan münasebeti bulunmamakla birlikte bazı bölümlerde yan yana gelebilir.
• Bu konuda Şule Bilge Özkeçeci Hanımefendi ile birlikte tezhibi kapsamlı olarak ele alan Türk Sanatında Tezhip isimli güzel bir eser neşrettiniz. Teorik ve uygulama olarak sanatla ilgilenen herkese bir başvuru kaynağı olması amacıyla hazırladığınız bu kitaptan bahseder misiniz? Hangi hususlara dikkat ettiniz?
Uzun yıllar süren öğretin hayatımda hep öğrencilerime tamamlayıcı, bütünü gösteren bir eğitim vermeğe gayret ettim. Gerek teorik ve terminolojik bilgi, gerekse tasarım ve uygulamalarda detaylı ve kapsamlı bir yol takip etmeğe çalıştım.
Bu sebeple altyapıyı besleyen önemli bilgilerin kayda geçmesi gerekiyordu. Yılların birikiminin böylece bir esere yansıması gerekiyordu. Şule Bilge hanımla birlikte hazırlamış olduğumuz bu eser, hem akademik ortamlar, hem diğer eğitim ortamlarında öğrenciye üst seviyede bilgi vermeyi amaçlar.
Bilhassa son yıllarda artan Türk sanatları ve tezhibe yönelik eğitim ortamlarında yeterli kaynağın bulunmaması bizi bu yöne sevk etti diyebiliriz.
Bir diğer yönden ise, sanat eğitimindeki teorik altyapıya ve estetik değerlendirmeye matuf çalışmalara bir katkı sağlamaktı.
• Bundan yirmi, yirmi beş yıl önce başta tezhip olmak üzere gelenekli sanatlarımız bu kadar yaygın değildi. Şimdi neredeyse birçok yerde atölyeler kuruluyor, tezhip sanatı öğretiliyor. Sizce bu eğitimler faydalı mıdır? Sağlıklı yapılabiliyor mu? Hem hocalara, hem de öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Bazı istisnalar hariç levha tezhipçiliği olarak gelişen Cumhuriyet dönemi tezhibinde etkin ve güçlü bir tarzın veya üslûbun geliştirildiğini söyleyemeyiz. Başlangıçta sadece yaşatabilme ve sürdürebilme gayretleriyle sürdürülen sanat çalışmalarında, özellikle 1980 sonrasında eldeki klâsik örneklerin çeşitli yorumlarıyla eserler verilmiştir. Tarihte belli dönemlerde öne çıkan motifler, renkler, kompozisyon kurguları maalesef çok ta bilinçli olarak nitelendiremeyeceğimiz bir biçimde bir arada kullanılmaktadır. Günümüzde kamu ve özel çok çeşitli kuruluşlarda tezhip eğitimi verilmekle beraber bunlar arasında ciddi bir diyalog veya koordinenin olduğu söylenemez. Yeni arayışların sürdüğü klâsik sanatlarda daha nitelikli bir eğitimle, idealist, yetenekli, geniş görüşlü, bilinçli, genç sanatçıların daha güzel eserler ortaya koyacağından ümitliyiz.
Sanatta yeni açılımlar yakalayabilmek ve daha mükemmel eserler ortaya koyabilmek için bazı öneriler sunabiliriz:
Sanatımızın geleceği için öncelikle işe en can alıcı noktadan, yani sanatın amacını sorgulayarak başlayabiliriz. Sanat konusunda asıl amaç, sanatın özünde var olan gerçekliği kavramaya çalışmak olmalıdır. Bu öz ve arka planda var olan temel felsefe kavranmadığı sürece, nereden alırsanız alınız (ister batıdan ister doğudan) bunlar sadece bir kopya, asılsız bir görüntü, bir taklitten öteye gidemez, yeni ufuklar açıp geleceği kuramaz.
Türk klâsik sanatlarının mimari, süsleme ve dekorasyon boyutları yanında, asıl düşünsel boyutuyla günümüz akademik eğitimine yansıması önemli bir husustur. Sanat eğitiminde aslolan, akademik çalışmalarla araştırma ve geliştirmeyi ön plana çıkarmak olmalıdır.
Sanat eğitiminde eksik olan bir yönümüz de kıyaslama ve tahlile yeteri kadar yer verilmemesidir. Bunun için teorik ve pratik olarak tüm medeniyetlerin sanat faaliyetlerini, farklılıklarını mukayeseli olarak tanıtıp, kavramak ve sanat çevreleriyle etkileşimleriyle ve tarihi boyutuyla Türk sanatını merkez alan çağdaş bir sanat anlayışı geliştirmek gerekir. Klâsik sanatlarımızı eski dünyaya ait, tarihte kalmış bir realite gibi değerlendirerek başarılı sonuçlar alınamaz. Sanat eğitiminde başarı, ikilemlerden uzaklaşıp, eğitimin içeriği ve felsefesinin doğru belirlenmesiyle gerçekleşebilir. Bu sayede yapılan çok yönlü araştırmalar, geleceğin sanatçıları için de güncellenmiş bir alt yapı oluşturacaktır.
Dönem dönem kendini yenileyen ve zengin bir çeşitlilik arz eden, harcamayla bitmeyecek bereketli kültür ve sanat mirasımız dar bir bakış açısıyla sadece hat, tezhip, kitap resmi vb. gibi yazma kitap sanatlarına indirgeyemeyiz. Bu birikim bir sanatçı için; bir değer sisteminin sürekliliği içerisinde binlerce yılda olgunlaşan mimari formlar, oturmuş klâsik normlar, biçimler, kalıplar vazgeçilemez mükemmel bir esin kaynağıdır. Maalesef bizim kıymetini bilmediğimiz, hatta farkında bile olmadığımız bu klâsik unsurlar farklı medeniyet ve kültür çevrelerince değerlendirilip yenilenmekte ve sahiplenilmeliktedir.
Klâsik sanatların boş zamanları değerlendirilecek sıradan bir hobi gibi görülmesi yanlışına düşülmemelidir. Toplum içinde ilgilenen ve kendi çapında güzel çalışmalar yapanlar olabilir ama bunun ötesinde sanat faaliyetleri ciddi devlet politikaları ile madden manen desteklenmelidir. Büyük medeniyetler böyle kalıcı olmuşlardır.
Her ne kadar mükemmel bir geçmişe sahip olsak da eskiye takılıp kalamayız, onlardan güç alırız, ilham alırız, fikir alırız ama eskiyi veya bir başka toplumu taklit ederek özgün olamayız. Hem öyle mükemmel eserler var ki, bunların günümüzde taklidi yapılamaz, bunu sadece o şaheserleri görenler anlayabilir. Onun için Mevlânâ’nın dediği gibi; “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
---
Prof. Dr. İlhan ÖZKEÇECİ
1955 yılında Kayseri’de doğdu. 1980’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü’nden mezun oldu. 1983–1995 yıllarında Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1991’de Mimar Sinan Üniversitesi’nde Geleneksel Türk El Sanatları Tezhip-Süsleme Anasanat Dalında “Sanatta Yeterlik” unvanı aldı. 1995’de Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’ne yardımcı doçent olarak atandı, Bölüm Başkanı oldu. 1996’da Tezhip Anasanat dalında doçent, 2003’te profesör oldu.
1974–1979 tarihleri arasında Hattat Kemal Batanay’dan Rik’a hattı, klâsik Türk müziği ve tanbur meşketti, müzehhip Rikkat Kunt, Muhsin Demironat ve Tahsin Aykutalp’ten tezhip dersleri aldı. 1997’de Hattat Hasan Çelebi’den “Sülüs-Nesih” dallarında Hat İcazetnamesi aldı.
1973–1980 yılları arasında Türk müziği ile ilgili detaylı çalışmalarda bulundu. Çeşitli gruplarda müzik çalışmaları yanında İstanbul Devlet Klâsik Türk Müziği Korosu’nda görev yaptı. Bu cümleden olarak 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1996’da Malezya’da Türk müziği konusunda grup konserleri verdi. 1998’de İtalya’da düzenlenen “İpek Yolu’nda Minyatür ve Kaligrafi Sanatı Sergisi” dolayısıyla sergiye katıldı, tanburla Türk müziği resitalleri verdi. 2003’te Gürcistan’da Uluslararası İpek Yolu Sempozyumu’na katıldı. 2004 yılında Hollanda’da kişisel sergi açtı, Türk sanatı konusunda konferans ve tanburla Türk müziği resitalleri verdi, 2006’da Güney Kore’de ICAPA 2005 II. Uluslararası Asya Felsefe Derneği Sempozyumu’da bildiri sundu, konser verdi.
2005’te SDÜ’den ayrılan İlhan Özkeçeci halen Fatih Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde görevini sürdürmektedir.
Yurt içinde ve yurtdışında "Sevgi Dilinden Çizgiler..." adıyla pek çok sergi açan Özkeçeci, ayrıca sanat etkinliklerine ve sanat hakkındaki bilimsel çalışmalarına devam etmektedir. Yayımlanan eserlerinden bazıları şunlardır:
1. Türk Tezhib Sanatı ve Tezyini Motifler (Kayseri,1993) ve Kayseri Cami Mimarisinde Minber-Minareler (Kayseri,1993),
2. Kayseri'de Kültürel Mirasın Geleceği (Kays
Alıntı
Tweet
Benzeyen Konular
Konu:
Yazar
Cevaplar:
Gösterim:
Son Mesaj
B. Sıtkı Erdoğan: “Sanat ustadan ustaya geçer”
Site Yönetimi
0
1,256
31/03/2008, 23:25
Son Mesaj
:
Site Yönetimi
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2023
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder