• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Sayfa (4): « Önceki 1 2 3 4
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
İngiliz Edebiyatı
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#31
13/10/2011, 01:41
HAFİF SÜVARİ TUGAYININ SALDIRISI
Alfred Lord Tennyson
1.

Yarım fersah ilerde, yarım fersah ilerde,
Yarım fersah ilerde,
Hepsi Ölüm vadisinde
At koşturdu altıyüz.
“Hafif Tugay İleri!”
Dendi: “Toplara Saldırın!”
Ölüm vadisine
Koşturdu altıyüz.
2.

“İleri, Hafif Tugay!”
Korkan bir tek kişi mi var?
Yok, bilse bile Asker
Hatasını birinin:
Onlara düşmez cevap vermek,
Onlara düşmez sormak neden,
Onlara düşer bir tek şey yapmak ve ölmek:
Ölüm vadisine
Koşturdu altıyüz.
3.

Sağında top,
Solunda top
Önünde top
Gürledi yaylım ateş;
Fırtına gibi yağdı gülle ve mermi,
Koşturdu atını güzel ve yürekli,
İçine ölüm çenesinin
Ağzına cehennemin
Koşturdu altıyüz.
4.

Parladı süvari kılıcı çıplak,
Parladı dönerken havada,
Kılıçtan geçirirken topçuları orada,
Saldırırken koskoca bir orduya, o sırada
Bütün dünya merakla bakıyordu:
Daldılar batarya-dumanlarının içersine
Kırdılar doğruca hattın dibine;
Kazak ve Rus
Püskürdüler kılıç saldırısından geriye
Darmadağın olup ayrıldılar ikiye
Sonra atlarını sürdüler geriye, fakat
Altıyüz değil.
5.

Sağında top
Solunda top
Ardında top
Gürledi yaylım ateş
Fırtına gibi yağdı gülle ve mermi,
Yere düşerken at ve kahraman
O kadar güzel dövüşen
Çenesinden geçip ölümün
Geri geldi cehennemin ağzından
Hepsi onlardan geri kalan
Gerisi altıyüz’ün.
6.

Bütün dünya merak etti
Onların şanı ne zaman sönebilir?
Ne kadar çılgınca saldırdılar!
Şeref ver yapıkları saldırıya,
Şeref ver hafif Tugaya,
Soylu altıyüz.

Çeviren: Vehbi Taşar
Not: Küçük bir İngiliz süvari tugayının 25 Ekim 1854 tarihinde Kırım savaşı sırasında yanlışlıkla verilen bir emir üzerine Rus ordusunun toplarına karşı yaptığı bu saldırıyı, Tennyson “Hafif Süvari Tugayının Saldırısı” şiiriyle sonsuza kavuşmuştur.


The Charge of the Light Brigade
Alfred, Lord Tennyson
1.
Half a league, half a league,
Half a league onward,
All in the valley of Death
Rode the six hundred.
"Forward, the Light Brigade!
"Charge for the guns!" he said:
Into the valley of Death
Rode the six hundred.
.


2.
"Forward, the Light Brigade!"
Was there a man dismay'd?
Not tho' the soldier knew
Someone had blunder'd:
Their's not to make reply,
Their's not to reason why,
Their's but to do and die:
Into the valley of Death
Rode the six hundred.
Koşturdu altıyüz.


3.
Cannon to right of them,
Cannon to left of them,
Cannon in front of them
Volley'd and thunder'd;
Storm'd at with shot and shell,
Boldly they rode and well,
Into the jaws of Death,
Into the mouth of Hell
Rode the six hundred.


4.
Flash'd all their sabres bare,
Flash'd as they turn'd in air,
Sabring the gunners there,
Charging an army, while
All the world wonder'd:
Plunged in the battery-smoke
Right thro' the line they broke;
Cossack and Russian
Reel'd from the sabre stroke
Shatter'd and sunder'd.
Then they rode back, but not
Not the six hundred.

5.
Cannon to right of them,
Cannon to left of them,
Cannon behind them
Volley'd and thunder'd;
Storm'd at with shot and shell,
While horse and hero fell,
They that had fought so well
Came thro' the jaws of Death
Back from the mouth of Hell,
All that was left of them,
Left of six hundred.


6.
When can their glory fade?
O the wild charge they made!
All the world wondered.
Honor the charge they made,
Honor the Light Brigade,
Noble six hundred.

Copied from Poems of Alfred Tennyson,
J. E. Tilton and Company, Boston, 1870

Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#32
13/10/2011, 01:42
KALE SURLARINA GÖRKEM DÜŞER
Alfred Lord Tennyson (1809-1892)

Kale surlarına görkem düşer.
Ve karlı zirveler eski hikayelerle dolu:
Uzun ışık göl boyu çalkalanır,
Ve vahşi çağlayan şerefle havaya zıplar:
Üfleyin, borazanlar, üfleyin, uçsun vahşi yankılar,
Üfleyin, borazanlar; cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar.


Ey görenler, Ey işitenler, ne kadar da ince ve ne kadar berrâk,
Ve daha ince, daha berrâk, daha da uzağa giden!
Ah tatlı ve uçurumlardan ve çıplak kayalardan uzak
Periler Ülkesinden usulca üflenen borazanlar!
Üfleyin, işitelim dağların arasında mor dere yataklarının cevabını:
Üfleyin, borazanlar; cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar.


Ey aşk, onlar zengin göğün ötesinde ölürler,
Tepe, veya tarla veya bir ırmakta sönerler:
Bizim yankılarımız ruhtan ruha yuvarlanır
Ve daima ve daima daha çok fazlalaşır.
Üfleyin, borazanlar, üfleyin, uçsun vahşi yankılar,
Ve cevap verir, yankılar, ölüyor, ölüyor, ölüyorlar.

Çeviren: Vehbi Taşar

THE SPLENDOUR FALLS ON CASTLE WALLS
By Alfred Lord Tennyson (1809-1892)

The splendour falls on castle walls
And snowy summits old in story:
The long light shakes across the lakes,
And the wild cataract leaps in glory:
Blow, bugle, blow, set the wild echoes flying,
Blow, bugle; answer, echoes, dying, dying, dying.


O hark, O hear how thin and clear,
And thinner, clearer, farther going!
O sweet and far from cliff and scar
The horns of Elfland faintly blowing!
Blow, let us hear the purple glens replying:
Blow, bugle; answer, echoes, dying, dying, dying.


O love, they die in yon rich sky,
They faint on hill or field or river:
Our echoes roll from soul to soul
And grow for ever and for ever.
Blow, bugle, blow, set the wild echoes flying,
And answer, echoes, dying, dying, dying.



Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#33
13/10/2011, 01:43
LA BELLE DAME SANS MERCI
(ACIMASIZ GÜZEL KADIN)

John Keats (1795-1821)


Ah, keyfini ne kaçırdı senin zırhlı şövalye,
Yalnız ve solgun oyalanan;
Saz kurudu gölden gitti,
Ve kuşlar ötmüyor.
Ah, keyfini ne kaçırdı senin zırhlı şövalye,
Ne diye böyle bitkin ve hüzünlü gözükürsün?
Sincapın yem deposu dolu,
Ve hasat bitmiştir.
Alnında bir zambak görüyorum,
Acısı yaş ve ateşi çiy;
Ve yanağında solan bir gül
O da çabucak kurumuş.
Mead’s de bir Leydi’yle tanıştım
Çok fazla güzel, bir perinin çocuğu;
Saçları uzundu ve ayağı hafif,
Ve gözleri vahşiydi onun.
Başına çelenk yaptım,
Ve bilezikler de, ve mis kokulu bir yer;
Bana severmiş gibi baktı,
Ve inledi tatlı sesle.
Rahvan yürüyen küheylanıma bindirdim,
Ve başka hiçbir şey görmedi bütün gün;
Yana doğru eğilirdi çünkü, ve şarkı söylerdi
Şarkısını perilerin.
Lezzetli tatlı kökler buldu bana,
Ve vahşi bal, ve ilâhi helvadan çiy;
Ve garip lisanda emin dedi ki,
“Ben seni gerçek severim.”
Peri mağarasına götürdü beni,
Ve orda ağladı ve içini çekti çok üzgün,
Ve orda onun vahşi, kederli gözlerini kapattım
Dört öpücüklerle.
Ve orda ninni söyleyip uyuttu beni,
Ve orda gördüm rüyayı, Ah, başıma üzüntü getiren,
Gördüğüm rüyâların en sonuncusuydu
Yanında soğuk tepenin.
Solgun kralları gördüm, ve prensleri de,
Solgun savaşçıları, hepsi ölüm gibi solgundu;
Ağlıyorlardı hepsi —“La Belle Dame sans merci
Esir aldı seni!”
Açlıktan ölen dudaklarını gördüm akşam karanlığında
İğrenç ikazlarıyla sonuna kadar açılmış,
Ve uyandım, ve buldum kendimi burada
Yanında soğuk tepenin.
İşte bu yüzden konuğum burada,
Yalnız ve solgun oyalanarak;
Saz kuruyup gölden gitse
Ve kuşlar ötmeseler de.


Çeviren: Vehbi Taşar


LA BELLE DAME SANS MERCI
By John Keats


O, WHAT can ail thee, Knight at arms,
Alone and palely loitering;
The sedge is wither'd from the lake,
And no birds sing.
O, what can ail thee, Knight at arms,
So haggard and so woe-begone?
The squirrel's granary is full,
And the harvest's done.
I see a lily on thy brow,
With anguish moist and fever dew;
And on thy cheek a fading rose
Fast withereth too.
I met a Lady in the Meads
Full beautiful, a faery's child;
Her hair was long, her foot was light,
And her eyes were wild.
I made a Garland for her head,
And bracelets too, and fragrant Zone;
She look'd at me as she did love,
And made sweet moan.
I set her on my pacing steed,
And nothing else saw all day long;
For sideways would she lean, and sing
A faery's song.
She found me roots of relish sweet,
And honey wild, and manna dew;
And sure in language strange she said,
"I love thee true."
She took me to her elfin grot,
And there she wept and sighed full sore,
And there I shut her wild sad eyes
With kisses four.
And there she lulled me asleep,
And there I dream'd, Ah Woe betide,
The latest dream I ever dreamt
On the cold hill side.
I saw pale Kings, and Princes too,
Pale warriors, death-pale were they all;
Who cry'd--"La belle Dame sans merci
Hath thee in thrall!"
I saw their starved lips in the gloam
With horrid warning gaped wide,
And I awoke, and found me here
On the cold hill side.
And this is why I sojourn here,
Alone and palely loitering;
Though the sedge is wither'd from the lake,
And no birds sing.


Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#34
13/10/2011, 01:44
NİNNİ
By William Blake (1757-1827)

Ah, gök gürültüsü gibi bir sesin hatırı için, ve savaşın
Gırtlağını boğacak bir dilin hatırı için!—Duygular
Sarsıldığı zaman, ve ruh çılgınlığa sürüldüğü zaman,
Kim ayakta durabilir?

Ezilmişlerin ruhları
Kırıp geçiren dertli havada döğüşürken, kim ayakta durabilir?

Korkunç öfkenin hortumu geldiğinde
Tanrının Tahtından, çehresindeki kaş çatışları
Milletleri bir araya getirirken, kim ayakta durabilir?

Günah geniş kanatlarını harbin üzerinde çırparken,
Ve yelkenler Ölüm selini kutlarken;
Ruhlar hiç bitmeyen ateşin içine yırtılırken,
Ve Cehennemin dostları katledilenlere sevinirken,
Ah kim ayakta durabilir?

Ah kim sebep verdi buna?
Ah kim cevap verebilir Tanrının tahtında?
Kralları ve Asilleri Yeryüzünün, sizler yaptınız bunu!
İşit ya da işitme, Gökyüzü, senin elçilerin yaptılar bunu!


Çeviren: Vehbi Taşar


LULLABY
William Blake

O for a voice like thunder, and a tongue
to drown the throat of war! - When the senses
are shaken, and the soul is driven to madness,
who can stand?

When the souls of the oppressed
fight in the troubled air that rages,
who can stand?

When the whirlwind of fury comes from the
throne of god, when the frowns of his countenance
drive the nations together,
who can stand?

When Sin claps his broad wings over the battle,
and sails rejoicing in the flood of Death;
when souls are torn to everlasting fire,
and fiends of Hell rejoice upon the slain.
O who can stand?

O who hath caused this?
O who can answer at the throne of God?
The Kings and Nobles of the Land have done it!
Hear it not, Heaven, thy Ministers have done it!

Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#35
13/10/2011, 01:45
KUBİLÂY HAN

Samuel Taylor Coleridge (1772-1834)
(Bu şiir 13 Ekim 1797 tarihinde yazılmıştır)


Kubilây Han Zanaduda
Azametli bir zevk-kubbesinden hükmetti:
Orada kutsal nehir Alf, insanların ölçemeyeceği kadar büyük ve derin
Mağaralardan aşağıya güneşsiz bir denize aktı.
Böyle surlar ve kulelerle etrafı kuşatılmış
İki kere beş mil olan verimli topraklar vardı:
Ve bahçeler vardı o yerde parlak kıvrılan dereciklerle dolu,
Bir çok tütsü taşıyan ağacın çiçek açtığı;
Ve burada ormanlar vardı tepeler kadar eski,
Katlayan güneşli beneklerini yeşilin.

Fakat Ah! yeşil tepeden aşağı bir sedir ağacı örtüsüne doğru yana eğilen
O derin romantik yarık!
Yabanî yer! Kutsal ve afsunludur
Şeytan-sevgilisi için yas tutan bir kadının sık sık ziyaret ettiği
Solmakta olan ayın altındaki tekin olmayan yer kadar!
Ve bu uçurumdan, durmaksızın kaynaşan kargaşalıkla,
Sanki bu yeryüzü derin ve kalın soluklarla nefes alıyormuş gibi,
Muazzam bir fıskiye aniden zora geldi:
Çabuk arasıra-duran patlamaları arasında bu fıskiyenin
Kocaman kırılmış parçalar atladı yere çarpıp geri zıplayan dolu gibi,
Ya da Harman döven âletin altında kepekli tahıl gibi:
Ve bu dans eden kayalar arasında bir an önce ve devamlı
Sıçradı aniden kutsal nehir.
Beş mil dolambaçlı bir yoldan giderek şaşkın bir hareketle
Orman ve vadi arasından aktı kutsal nehir,
Ondan sonra erişti insanın ölçemediği derin mağaralara,
Ve büyük bir gürültüyle cansız bir okyanusa battı:
Ve bu büyük gürültü arasında Kubilây uzaktan işitti
Atalardan kalan harp kehânet eden sesleri!

Zevk kubbesinin gölgesi
Dalgaların yarısına kadar yüzdü;
Orada işitildi birbirine karışmış ölçüsü gelen sesin
Fıskiyeden ve mağaralardan.
Ender bulunan bir mucizenin oyunuydu o,
Buzlu mağaralarla dolu güneşli bir zevk kubbesiydi o!
Santur çalan asil bir genç kız
Bir rüyâda görmüştüm bir kere:
Habeşli bir genç kızdı bu
Ve çaldı santurunu
Abora dağının şarkısını söyleyerek.
Tekrar canlandırabilirmiydim onu kendi içimde ben
Onun şarkısını ve senfonisini,
Bana o kadar derin bir haz verecekti ki
O yükses sesle söylenen ve uzun müzik,
O kubbeyi ben havada inşa ediverecektim,
O güneşli kubbeyi! O buz mağaralarını!
Ve onu bütün işitenler onları orada görmeliler,
Ve hep birden bağırmalılar, Aman Dikkat Edin! Aman Dikkat Edin!
Çakmak gibi yanıp sönen gözlerine o adamın, havada uçan saçlarına o adamın!
Bir çember ör etrafında üç kere,
Ve kapa gözlerini kutsal korku ile,
Çünkü o adam Bal-Çiy’iyle beslendi,
Ve sütünü içti Cennetin.


Çeviren: Vehbi Taşar

KUBLA KHAN
By Samuel Taylor Coleridge

In Xanadu did Kubla Khan
A stately pleasure-dome decree :
Where Alph, the sacred river, ran
Through caverns measureless to man
Down to a sunless sea.
So twice five miles of fertile ground
With walls and towers were girdled round :
And there were gardens bright with sinuous rills,
Where blossomed many an incense-bearing tree ;
And here were forests ancient as the hills,
Enfolding sunny spots of greenery.

But oh ! that deep romantic chasm which slanted
Down the green hill athwart a cedarn cover !
A savage place ! as holy and enchanted
As e'er beneath a waning moon was haunted
By woman wailing for her demon-lover !
And from this chasm, with ceaseless turmoil seething,
As if this earth in fast thick pants were breathing,
A mighty fountain momently was forced :
Amid whose swift half-intermitted burst
Huge fragments vaulted like rebounding hail,
Or chaffy grain beneath the thresher's flail :
And 'mid these dancing rocks at once and ever
It flung up momently the sacred river.
Five miles meandering with a mazy motion
Through wood and dale the sacred river ran,
Then reached the caverns measureless to man,
And sank in tumult to a lifeless ocean :
And 'mid this tumult Kubla heard from far
Ancestral voices prophesying war !

The shadow of the dome of pleasure
Floated midway on the waves ;
Where was heard the mingled measure
From the fountain and the caves.
It was a miracle of rare device,
A sunny pleasure-dome with caves of ice !
A damsel with a dulcimer
In a vision once I saw :
It was an Abyssinian maid,
And on her dulcimer she played,
Singing of Mount Abora.
Could I revive within me
Her symphony and song,
To such a deep delight 'twould win me,
That with music loud and long,
I would build that dome in air,
That sunny dome ! those caves of ice !
And all who heard should see them there,
And all should cry, Beware ! Beware !
His flashing eyes, his floating hair !
Weave a circle round him thrice,
And close your eyes with holy dread,
For he on honey-dew hath fed,
And drunk the milk of Paradise.

Alıntı  
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#36
13/10/2011, 01:47
BEŞİK ŞARKISI
William Blake

Uyu, uyu aydınlık güzel şey,
Düşleyerek içinde gecenin sevinçlerini;
Uyu, uyu; uykunda senin
Küçük üzüntüler otursun ve ağlasın.

Tatlı bebek, senin yüzünde
İzleyebilirim yumuşak istekleri,
Gizli sevinçleri ve gizli gülüşleri
Küçük, sevimli, bebek hilelerini.

Hissederim en yumuşak kolunu, bacağını,
Gülüşleri sanki sabah aşırmış gibi onları
Yanağından ve göğsünden
Küçük kalbinin dinlendiği yerlerden.

Ah şirin oyunlar emekleyerek
Dalmış olan küçük kalbinde uykuya!
Senin küçük kalbin uyandığında,
O zaman dehşetli gece ara verecek.

Çeviren: Vehbi Taşar

CRADLE SONG
By William Blake

Sleep, sleep, beauty bright,
Dreaming in the joys of night;
Sleep, sleep; in thy sleep
Little sorrows sit and weep.

Sweet babe, in thy face
Soft desires I can trace,
Secret joys and secret smiles,
Little pretty infant wiles.

As thy softest limbs I feel
Smiles as of the morning steal
O'er thy cheek, and o'er thy breast
Where thy little heart doth rest.

O the cunning wiles that creep
In thy little heart asleep!
When thy little heart doth wake,
Then the dreadful night shall break.


----------------------------
KAYNAK: http://forum.mevsimsiz.net/
(Teşekkürşerimizle)
Alıntı  
Sayfa (4): « Önceki 1 2 3 4
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Yunan Edebiyatı-Atina Dönemi Mustafa Ceylan 0 2,554 11/03/2013, 04:34
Son Mesaj: Mustafa Ceylan
  Fransız Edebiyatı Site Yönetimi 37 16,986 23/01/2013, 10:08
Son Mesaj: SERAP HOCA
  İLYADA VE ODİSSEA -YUNAN EDEBİYATI-DESTAN DÖNEMİ Site Yönetimi 0 6,198 24/07/2012, 16:31
Son Mesaj: Site Yönetimi
  BUGÜNKÜ İNGİLİZ ŞİİRİ-3 Mustafa Ceylan 1 4,849 08/01/2012, 01:21
Son Mesaj: RefikaDogan
  Hint Edebiyatı Site Yönetimi 2 5,651 07/01/2012, 18:19
Son Mesaj: RefikaDogan
  BUGÜNKÜ İNGİLİZ ŞİİRİ-2 Mustafa Ceylan 0 1,985 07/01/2012, 02:17
Son Mesaj: Mustafa Ceylan
  BUGÜNKÜ İNGİLİZ ŞİİRİ-1 Mustafa Ceylan 0 2,954 07/01/2012, 02:07
Son Mesaj: Mustafa Ceylan
  MODERN POETRY IN ENGLAND(Modern İngiliz Şiiri) Mustafa Ceylan 0 18,577 07/01/2012, 01:55
Son Mesaj: Mustafa Ceylan
  Azerbaycan Türk Edebiyatı(Genel bir bakış…)(Bölüm - 2) Site Yönetimi 0 4,802 26/04/2009, 18:12
Son Mesaj: Site Yönetimi
  Azerbaycan Türk Edebiyatı(Genel bir bakış…)(Bölüm - 1) Site Yönetimi 0 2,969 26/04/2009, 18:11
Son Mesaj: Site Yönetimi

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder