Bazı yakınlarımı görmek için 11,12,13 ve 14 Ekim tarihlerinde Ankara’da idim. Özellikle Sevgili kadim dostum Kayacan’ı hastanede ziyaret etmek istedim. Çocuklarını telefonla aradım serpil Kayacan ( büyük kızı ) ile ancak konuşabildim. Telefonda” Hocam, babam hastanede yoğum bakımda yatıyor. Doktorlar hiçbir kimseyle görüştürmüyorlar. Ben bile zor görüşebiliyorum, babam zaten konuşamıyor” deyince hastaneye gidemedim. Daha sonra Konur Sokakta bulunan Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyonu çalışma ofisinde Yazar Hayrettin İvgin ve Nail Tan’ı ziyaret ettim. Onlar da durumunun iyi olmadığını söylerdiler. Üzüldük doğrusu.. Ben daha sonra yine bazı yakınlarımı görmek için İstanbul’a gittim. İki gün sonra tekrar İsa Kayacan’ı aradım, ne yazık ki İsa Kayacan bu dünyadan göç etmişti.
Benim için zor yazı vefat eden bir dostun arkasında yazı yazmaktır. İnsan yazmadan da edemiyor. Kayacanla dostluğumuz ta 1965’ lere kadar dayanır. Yayına çıkan her kitabını diyebilirim ki ilkin bana imzalı olarak gönderiyorlardı. Bana sen son gelen kitabı “ Kadın Destanı” adını taşıyan kitabı imzasız olarak bana gönderilmişti. Hem de zarfın üzerindeki yazı da onun değildi. Bu kez adeta korktum, yoksa Kayacan da terki dünya mı ediyor. Ve maalesef öyle de oldu. Ben milliyet blogta bu kitap kakında bir yazıda yazmış idim. Ayrıca telefonla aradım ancak teşekkür edebildim. Hiç konuşmuyordu. Karşılıklı olarak bir iki söyleşimiz oldu. “Kadın Destanı” 131. kitabı idi… Adı geçen kitabı Burdur’da Ticaret ve Sanayi odası tarafından yayımlanmıştı…( Ağustos 2014 ).
İsa Kayacan, 1943 tarihinde Burdur - Tefenni – Ece köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Tefenni’de ve Liseyi de Ankara’da bitirdi. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümünden Önlisansını tamamladı. İlk şiiri Nisan 1956 te yayımlandı. Anadolu’da yayımlanan birçok dergi ve gazetelerinde sanat ve kültür konulu birçok yazılar yazdı. Tercüman, Zafer, Son Havadis, Adalet, Tasvir, Yeni Gün, Hür Anadolu, Yeni Tanin, Gündem, Bugün, Ortadoğu, Ulus, Yeni İstanbul, Meydan, Başkent, Ankara Ticaret, Anayurt, Belde, Sonsöz ve Olay gibi gazetelerde ve özellikle Aadolu’nun 81 ilinde ve 450 ilçesinin yayımlanan bir çok yerel gazetelerde yazlar yazdı. Bugün bazıları kapanan Anadolu gazetelerinde 3 bin 150’in üzerinde 40 bin 500 makalesi yayımlandı. Birçok gazetelerde sanat ve kültür sayfalarını düzenledi. Yazı Fabrikatörü, Anadolu basınının imparatoru ve Duayeni olarak unvanları kendisine verildi. Bu gazetelerden başka Ajans Türk, Alkış, Rastgele, Bakış, Çocuk, Avcı Rastgele, Günün Kadını, Gülpınar, Tarla, Defne, Yeni Defne, Çaba, Güvercin, Kemalist Ülkü, Sarızeybek, Aydın Efesi, Tarım ve Orman Dergisi, Milli Şuur, Milli Kültür, İlk Kurşun, Türk Yurdu, Fethiye, Türkiye, Yeşilay ve Karınca gibi dergilerde yazdı. Şiirlerinin bir kısmı da bestelendi. Öyküleri TRT’de uyarlandı, Şiirleri İngilizceye çevrildi ve bestelendi. Almanya, Belçika ve Güney Afrika’da / Somali’ye ilk giden Türk Gazetecisi oldu. Röportaj ve incelemelerde bulundu ve bunları kitaplaştırdı.
Burdur ve Tefenni’de adı caddelere ve sokaklara verildi. Yine Burdur’da adı bir halk kütüphanesine verilerek, tüm kitapları bu kütüphanede yaşatıldı. Hakkında kitaplar ve tezler yazıldı ve hazırlandı. Öyküleri ve yazıları TRT de uyarlandı. Anadolu Basını Fahri Hemşerisi seçildi. Azerbaycan’ da kendisine Türk ve Azerbaycan kültürüne vermiş olduğu hizmetlerinden dolayı prof. ve doktorluk unvanları verildi. Çeşitli kuruluşlardan 45 plaket 70’e yakın onur ve teşekkürler belgeleri ve birçok ödüller aldı. Sanat ve kültür etkinliklerinde bildiriler sundu, konferanslar verdi. Ben şahsen onunla, Ankara, Elmadağ, Isparta, Eğirdir, Kütahya, Domaniç, Simav, Afyon, Emirdağ, Adana- Ceyhan, Manisa, Salihli, Aydın, Nazilli, Didim, Bodrum gibi il ve ilçelerde yapılan sanat ve kültür etkinliklerinde hep beraber olduk. Cana yakın ve sevecen bir insandı. Bunca başarılarına rağmen asla kibirlik taslamıyordu. Kendisine gönderilen kitaplar hakkında bir tanıtma yazısını yazıp en az on gazete ve çeşitli dergilere gönderiyordu. İsa Kayacan’ın posta ile gönderdikleri mektup, dergi ve gazetelerin maliyeti onun mutfak masrafından daha fazla idi. Bunu bir ara birlikte yaptığımız bir söyleşi sırasında ifade etmişlerdi.
Bu konu da mert ve cömert bir insandı. İsa Kayacan eşini Sebahat Hanımı 12 Şubat 2002 ‘de kaybetmişti. Bundan dolayı dünyası birden değişti. Aradan 12 yıl geçti. Bir ara evlenmek istedi, istediği gibi olmadı. Burdur’a verdiği hizmetlerden dolayı gazetelerde manşet halinde yazıldı. Bunun için üç binden fazla imza toplandı. Ne yazık ki bu arzusu da gerçekleşmedi. Bundan sonra heykeli yapılsa da hiçbir değeri yoktur. İsa Kayacan ölmeden önce bunu görme mutluluğunu yaşamalıydı..Bence heykelden öte İsa Kayacan, Anadolu da yaşayan binlerce şair / yazar ve basın mensuplarının gönlünde yaşıyor.Sanat ve kültür dünyamızda İsa Kayacan’a yüzlerce şiir yazıldı. Sonunda bunları “Bana yazılan Şiirler” adını taşıyan bir kitapta topladı. Bu şiirlerden biri de kadim dostumuz Fethiye’den eğitimci şaird ve yazar Ünal Şöhret Dirlik’te bir şiirini armağan etmişti. Ü.Ş. Dirlik şöyle yazmıştı:
BİZİM OĞLAN
Kayabaşlarında, yayla düzlerinde
Sarıçiçekli çalbalar açtı
Eski kokularını alamaz olduk
Mor çiçekli hayıtlar da öyle
Arılar bayram ediyor yine
Kendi bildiklerince
O çiçek senin,bu çiçek benim
Mis gibi kokular içinde ortalık
Eski baharları
Özleye özleye bizim oğlan
Bir hal oldu bizlerce
Belli ki İhtiyarladık.
Ünal Şöhret DİRLİK ( Fethiye / Mayıs 2001-1 )
Gazeteci araştırmacı yazar İsa Kayacan’ın vefatı Türk basını camiasında büyük bir üzüntüye sebep oldu.
Başta Sayın KAYACAN ailesi olmak üzere tüm sevenlerine, dostlarına, yakınlarına ve de Türk basını mensuplarına başsağlığı diliyor ve sevgili İsa Kayacan’a Allah’tan rahmetler diliyorum. Mekânı cennet olsun. Işıklar içinde yatsın diyorum…
1- İşte Hayatım / Bir Ömür Böyle geçti- Dr. İsa Kayacan
Ankara 2004- (s.317