Oturum Aç

Sabit İnce · 15/12/2014, 03:16

SABİT İNCE
sabitince1@hotmail.com
İŞBAŞARAN, ADALET VE YANLIŞLAR

Eski Akp vekili Fevzi İşbaşaran Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesi ile attığı twitler yüzünden tutuklandı biliyorsunuz. Tutuklanmadan önce yapılan saldırılar, karakol da yapılanlar bunlar ülke adına, demokrasi ve insanlık adına utanılacak hareket ve uygulamalardı. Dahası da bu olayda Adalet yara almış, bir sürü de yanlışlar yapılmıştır. Şimdi bunları çok güzel özetleyen Avukat Celal Ülgen'in tesbitlerine beraber bakalım:
" Eski AKP Milletvekili Feyzi İşbaşaran’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a küfür içeren twitler atmasından sonra yaşananları toplumca izledik. Kuşkusuz Eski Vekil İşbaşaran’ın tavır ve yöntemi bizim koruyabileceğimiz bir tavır değildir.

Bizi bir hukukçu olarak ilgilendiren bu hadise karşısında ülkede oluşan linç kültürünün nasıl bir çırpıda yaşama geçmesi ve oylum kazanmasıdır.

Eleştiri yerine kolaycı küfürlerin, muhatabının kişiliğini yerle bir etmenin tercih edilmesi bu yöntemi seçenlerin kültürel birikimi ile ilgili olduğu kadar toplumsal kültürün de bir parçasıdır.

Bu konular elbette eleştirilir ve yerilir.

Devreye ülkenin savcıları girer, yargıçları girer nesnel bir sorgulamadan sonra o kişiye yasaların öngördüğü yaptırımlar uygulanır.

Peki böyle mi oldu AKP eski milletvekilinin olayında?

Hayır. Hakkında yakalama kararı olan Feyzi İşbaşaran önce Beyoğlu Polis Merkezine götürülmüş.

Ancak nasıl ve nereden haber aldıkları bilinmeyen(!) 100 kadar kişi Ellerinde çeşitli dövizler ile polis merkezi önünde buluşmuşlar, İşbaşaran’ı adliyeye götüren minibüsü yumurta yağmuruna tutmuşlar. Kalabalığı polis güçlükle kontrol altına almış. (Yumurta attığı için yıllarca hapis cezasıyla yargılanan Üniversite öğrencilerinin kulakları çınlamıştır.)

İş bu kadarla bitse iyi, bir de Adliye kapısında pusuya yatmış saldırganlar ortaya çıkmış, okkalı bir yumrukla İşbaşaran’ın kafasını nasıl dağıtmak istemişler görsel olarak izleme olanağı bulduk.

Fakat İşbaşaran değişik bir kumpas öyküsü anlatmaktadır.

“Ben Twitter’dan 3-4 adet mesaj yazdım. Bunlar da Adnan Oktar isimli şahsa yönelik mesajlardır. Adnan Oktar isimli şahıs ve müritleri de benim twitlerimi kes-kopyala-yapıştır şeklinde sosyal medyada yazıp, bana ait olmayan mesajlar yazarak ortalığı karıştırmışlardır. Benim mesajlarımda kastettiğim Adnan Oktar’ın sarayı olduğu halde, sanki Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak yansıtmışlardır. Ben onu kastetmiş olsaydım AK Saray olarak açıkça yazardım” demektedir.

İşte buyurun buradan yakın... Cumhurbaşkanına hakaret twitleri nedeniyle Nerede ise toplu kıyıma uğrayan kişi “ben bir başkasının (Oktar’ın) sarayından söz ettim” diyor.

İşbaşaran Poliste iken odasına bir avukat giriyor ve kendisini savunacağını, müşterek tanıdıkları bir kişinin kendisini görevlendirdiğini söylüyor, fakat o da ne, polisteki odadan İşbaşaran ağzı burnu dağılmış vaziyette çıkarılıyor. Gören yok, kamera yok, ve de bu yer; devletin Polis karakolu.

Suç hakaret ya da tehdit, Savcılık benzer suçlarda olduğu gibi şüpheliyi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakması gerekirken tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ediyor Nedense savcının tutuklama talebi nöbetçi mahkeme tarafından da olumlu görülüyor. Ve Metris Cezaevinden İşbaşaran’ın sesi duyuluyor...

Sahi sizce bu işin neresi doğru?

Ya da bu kadar yanlış bir araya nasıl gelebilir?

Av. Celal Ülgen"

Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:	Şifremi Hatırlat
	Beni Hatırla