SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
KISKANÇLIK
Site Yönetimi
Admin
Üyelik tarihi:
Jan 2008
Mesaj Sayısı:
12,518
Konu Sayısı:
11,588
#1
13/08/2008, 16:24
Gönderen: Saadet Ün (Bayan, 45)
Kime : MustafaCeylan/Güllük Dergisi
Tarih : 12.08.2008 23:34 (GMT +2:00)
Konu : [serap-olmayacag..] BENCE OKUNULASI BİR KONU...
Merhaba
Beğeniyle okuduğum bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Bence okunulası bir konu...
Saygımla
KISKANÇLIK /02-02-2007/türesin
(Geri kalmışlığın en büyük ve korkunç hastalığı)
Değerli okurlar; pek çok konferans, panel, açık oturum ve tartışma proğramları izledim. Geri kalmışlığım nedenleri üzerinde oldukça çok makale ve yazı okudum. Pek çok nedenlerin sıralandığı maddelerin başında eğitim, ekonomik yetersizlik, ahlak vs gibi kavramlar başı çekmektedir.
Oysa kıskançlık konusu çok işlenmemiş olup, satır aralarına belli belirsiz sıkıştırılmıştır. Kıskançlığın bireysel olduğu kadar toplumsal yıkımları korkunç boyutta olup, bireylerin olduğu kadar toplumların gelişmesinin önündeki en büyük engel ve korkunç bir hastalıktır.
John Dryden’in dediği gibi, “ Kıskançlık ruhun hastalığıdır ”. Bütün bedeni etkisine alıp söylemlerinin ve eylemlerinin üzerinde egemenlik kurarak, toplumsal huzur ve barışın, birliktelik ve bütünleşmenin, paylaşım becerilerinin, eğitim ve öğretimle birlikte gerek bireysel gerekse toplumsal başarının kanser hücreleridirler. Bütün felaketlerin hazırlayıcısı ve tertip komitesinin başkanı durumundadır.
“ Kıskançlık, insanı, kötüleri değil, iyileri kötülemeyi yöneltir.” (F.R Chaleubriand) Gerek bireysel ve gerek toplumsal bazda iyilerin kıskanılması durumunda; örnek ve model alınacak insanları bulmakta güçlük çekeriz. İyi ve güzel işlerinden, eylemlerinden faydalanmak yerine onları alaşağı eder, küstürürüz. Ve onların başka yerlere, başka diyarlara sürgününe imkan sağlayarak beyin göçünün tetikleyenleri oluruz. Türkiye’nin beyinlere, çalışkan insanlara ve başarılı bireylere ne kadar çok ihtiyacının olduğu konusunda toplumsal bir ittifak vardır. Fakat buna rağmen kıskançlık ve adam kayırma nedenleriyle oldukça büyük bir miktarda beyin göçü veren ülke konumundayız.
“ Kıskançlık insanı alçaltan ve küçülten bir duygudur. ” (Tolstoy) İş yerlerinde, okullarda, yüksek eğitim kurumlarında, dernek ve meslek kuruluşlarında, siyasi partilerimizde olan ve yaşan olaylara baktığımızda alçaltan ve küçülten duyguların nelere kadir olduklarını görürüz. Ekip ve takım kurma, yardımlaşma ve dayanışma becerilerinin önündeki en büyük engel olan kıskançlık yüzünden ne kadar verimsiz bir çalışma içinde olduklarını çok iyi bilmekte ve tam teşhisi konulamadığı için de alınan bütün önlemler başarıya ulaşamamaktadır.
Aşağılama ve yargılama, küçük düşürme ve hakaret ederek bütün verimli çalışmaların katilleri olarak, bireysel ve toplumsal gelişmenin önündeki engel koyucuların teşvikçisi olmak durumundayız.
İşte bu nedenle bireysel ve toplumsal gelişmenin katilini ve korkunç hastalığın kanserojen etkilerini çok iyi tanımlamak ve ondan kurtuluşun ilacını bulmak, bireysel ve toplumsal gelişim engellerinin önündeki bütün bentleri yıkmak durumundayız.
Bu nedenle bu ölümcül hastalığı çok iyi tanımak, bireysel ve toplumsal gelişime yardımcı olmak her insanın ve her vatandaşın sorumluluk aldığı en büyük görevlerden biri olacaktır.
KISKANÇLIK NEDİR VE KİŞİLERDEKİ ETKİLERİ
Kıskançlığın sonradan öğrenilen bir duygu olduğu psikologlarca söylenilse de, kökü insanlık tarihi kadar eskilere varan ve insanlık tarihi içinde işlene işlene gelişmiş, uzun süreli hedefleri olan bir ilişki içinde gelişen duyguların yol açtığı olumsuz sonuçlara yol açan duygulardan ibarettir.
Kıskançlık aynı zamanda insanlığın evrimsel süreç içinde kazandığı kültürel bir olgu olup azının aşkın koruyucusu olduğuna inanılan duygu olmasına rağmen, az olanın kişide artması ve benliğini sarması durumunda hem bu duygunun var olduğu kişide, çevresinde bulunanlara ve yakınlarına büyük zararlar veren canavara dönüşmesi de mümkündür.İnsanlık tarihi içinde kültürlere kazınmış, ahlak değerlerinin reddettiği, inançlar içinde kötülüklerinden bahsedilip uzak durulması gereken bir duygudur.
Mitolojik bilgilere indiğimizde; Tanrıların – tanrılarla, tanrıçaların – tanrıçalarla, tanrıçaların –tanrılarla, insanların-insanlarla, insanların tanrı ve tanrıçalarla olan ilişkilerinde bile bu duyguların yol açtığı kötü olaylara sebebiyet veren bir çok efsaneler, masallar ve hikayelere sıkça rastlarız. İnsan- insan ilişkilerini olumsuz etkileyerek sevenlerin ayrılmasına, acılar çekmesine ve hatta insanın hayatına sonlandırmasına kadar varan intihar ve cinayetlere kadar varan pek çok olay duymuşuzdur. Tiyatro oyunlarına girmiş, sinema sanatlarına yönelik bir çok filmin konusu olmuştur.
İnsan ahlakının kaynağı olan dinsel inançların bütününde nefislerin kıskançlığa yatkın olduğu vurgulanarak sakınılması gerektiğinden bahsedilir. Kıskançlık duyan insanların şerrinden sakınılması gerektiği ve ne tür kötülüklere kapı açtığını vurgulayan sözlerle ifade edilip, bu duygulardan uzak durulması ve bu duygulara sahip olanlardan sakınılması, uzak durulması yönünde tembih ve nasihatlere yer verilir.
Kıskançlığın nedenleri ve tanımı:
Kıskançlık nedenleri; kendinde olmayana karşı duyulan öfkeyle başlayan imrenme ve çekememezlik, aidiyet duygusu içinde başlayan sahip olma ve paylaşamamazlık, düşük benlik duygusu ve bağımlılığın yol açtığı olumsuzluklar neticesinde oluşan ilgi ve alaka beklentisi narsisliğin yol açtığı kendini aşırı beğenme dürtüsüyle övgü ve saygınlık beklentileri, kıskançlığın temel nedenleri arasındadır.
İyiye, güzele, başarıya ve mutluluğa duyulan özlem ve bunlara sahip olanlara karşı duyulan imrenmeyle birlikte, ulaşılamadığında ise “ kedi uzanamadığı ciğere mundar der” deyimiyle ifade edilen küçümseme ve art niyet arama duygularına da kıskançlık denir.
Kıskanç olanlarda bir veya birden çok korku egemendir; ihmal edilme, terk edilme, sevgisini kaybetme ve başka hemcinsiyle paylaşma korkuları vardır. Bir kısmında ise derin bir güven problemi vardır ve karşı tarafa bağlanmada güvensizlik yaşarlar. Tehdit hissettiği kişilere karşı da tuzak kurma veya onları eleştiriler değerlendirmede abartma eğilimi görülür. Sevdiğinin özgürlüğünü kısıtlayıcı davranış ve isteklerde bulunma, emirler yağdırma ve kıskanılanın etrafına duvar örme girişimleridir. Bunlar bazen sevilene sahip çıkmak ve bazen de kötülüklerden koruyormuş izlenimi verilerek yapılır.
Özgüveni olmayan ve düşük benlik duygusu içinde olanlar kıskançtır. Prof. Dattillio sonradan öğrenilen bir şey olarak nitelendirdiği kıskançlığın bir hastalık değil ama bir psikolojik bozukluk olduğunu, kişilerin güvensizlikleri nedeniyle olaylarla başedemedikleri zaman kullandıkları bir savunma mekanizması olduğunu belirtir.
Kıskançlığın genelleştirilmiş tasnifleri
Kıskançlık genel olarak ikiye ayrılır
a) Güvensiz kıskançlıklar: Bağımlı karakterler, kendini yeterince sevilebilir ve değerli bulmazlar, günün birinde mutlaka kendilerinin terk edileceklerini düşünür ve bu korku kuruntuları içinde hayatlarını sürdürürler. Sürekli bu korku kuruntuları içinde “ acaba terk edilir miyim” diye endişe duyduklarından bunu engelleme adına karşı tarafı sınırlandırmak isterler. O’na göre, herkes kendisinden cazip, daha değerli ve sevilebilirdir. Bu yüzden sosyal yaşamlarını sınırlandırmaya çalışırlar, içe kapanık bir yaşam tarzı benimserler. Bu durum kendine olan güvensizliğin temel göstergesidir ve içinde sevgi barındırmayan bir düşünce ve eylem biçimidir.
b) Narsisler ve kıskançlıkları: Başka bir tür kıskançlık narsislerin kıskançlığıdır. Narsisler, partnerlerinin sadece ve sadece kendilerini beğenmesini, kendilerine hayran olmasını ve gözlerinin başka bir şey görmemesini isterler. Onların kıskançlıkları çoğunlukla aldatılmayla sınırlı değildir. Entelektüel düzeyde de kendilerinin tercih edilmesini isterler. Eşlerinin bir başka kadını veya erkeği beğenmesine kesinlikle tahammül edemezler. “ Benden başka bir şey beğenme ” demenin bir türüdür bu.
Kıskançlık evreleri
Psikolog ve psikiyatri uzmanlarıma göre, kıskançlık insan yapısında varolan bir durum ve hastalık değildir. Aksine sonradan öğrenilen bir şey olduğu konusunda ortak bir görüş vardır. Kıskançlık, insanın çocukluğundan başlayarak öğrenilir. Yaşlar ilerledikçe kıskançlığın ilgi alanları da kişilere göre farklılıklar göstererek farklı boyutlara varan biçimlere dönüşürler.
Çocukluk evreleri: Çocukluk döneminde en önemli kıskançlık belirtileri eve yeni bir kardeşin geleceği ile ilgili belirtilerin öne çıkmasıyla başlar. Başlangıçta evin bütün ilgi odağı olan ve bütün sevgilerin kendisinde yoğunlaştığı çocuk, yeni bir kardeşin geleceği haberleriyle beraber kendisine yeni bir rakip geleceğini ve ilginin kendisinden eksileceği düşüncesine kapılır. Yeni bir kardeşin gelmesiyle de, ilginin yeni doğana kayması ilk olanda kıskançlık duygularının başlamasına yol açar. Artık sevdiklerini ve zaman içinde kendisinin olan bazı şeylerin de paylaşılacağı endişesiyle, pabucunun dama atılacağı endişesi duymaya başlar.
Kardeşlik bağı çok önemli bir bağ olarak görülse de özellikle kardeşliğin ilk yıllarında önemli olmak üzere problemlerin yaşanması söz konusudur. Çocuk annesinin ve sevdiklerinin yalnızca kendisine ait olmasını ister. Anne ve babanın bu dönemdeki tutumları çok önemlidir.
İlk çocuk önce tek çocuktur. Anne – babası sadece ona aittir ve bu halini kimseyle paylaşmak istemez. Kardeşin doğumu bu ayrıcalıklı ortama son verir. Başka bir deyişle ilk çocuğun hayatı bu değişikliklerle alt üst olur. Tek çocuk birden büyük çocuk olur ve bazı sorumluluklar üstlenmek zorunda kalır. Bir de ailesinin ilgisi azalırsa kardeşin anne- babasını çaldığını düşünür. Bu durum çocuğun hem yıpranmasına hem de kıskanmasına neden olur. Çocuk bu durumdan ancak ailesinden göreceği yardım ve anlayışla duygusal kırıklık şokunu atlatacak ve hayatına güvenle devam edecektir.
Bazen bu kıskançlığın atlatılmasında anne- baba çeşitli zorluklarla da karşılaşır. Kıskançlık çocukların saldırganlaşmasına ve değişik eylemleri yapmasına da neden olabilir. Yeni gelen kardeşle birlikte kendisinin ikinci plana itildiğini algılayarak buna tepki olarak farklı eylem biçimlerine yönelir. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme görülebilir. Kıskançlık duygusunu barındıran çocuklarda evden ayrılmayı reddetmekle birlikte (okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikomatik belirtiler, huzursuzluk, isteksizlik, sık sık alınganlık gösterme ve stres belirtileri sık sık gözlenebilir.
Gençlik evreleri: Bu evrede bireyler çocukluktan kurtulup, kendilerine ait kişilikleri edinme ve oluşturma süreci içindedirler. Benlik duyguları gelişmeye ve bu benliğe ait karakterler oluşmaya başlar. Çevresi de değişen ve gelişen bu dönemde bireyler kendilerine has tutum ve davranışları ile, giyimlerine, kuşamlarına, daha dikkatli bireyler olarak diğerlerinden farklılıklarını öne çıkarmaya başlarlar.
Gerek hemcinsleri ve gerekse karşı cinslere olan ilgileri çocukluk dönemlerine göre farklılıklar göstermeye başlar. Bazen karşılıklı bir rekabetin izleri de görülebilir. Kendilerinin olması gereken kişilerin model alınması dönemidir aynı zamanda, model almak istedikleri kişilerin giyim kuşamlarına özen gösterirler ve onlar gibi güzel ve yakışıklı bireyler olma yolunda oldukça büyük çaba sarfederler.
Sadece karşı cinslerin değil, hemcinslerin bile bir birine yaptığı hoş olmayan kıskançlık davranış biçimleri de sergilenebilir. Bir genç kızın bu konudaki söylemleri oldukça ilgi çekicidir. “ Ben kıskançlık deyince en çok hemcinslerimden çektim. Asla gerçek bir kız dostum olmadı. İşimi, ailemi, erkek arkadaşlarıma kadar, saçımın renginden tutun giydiğim kıyafetlere kadar her şeyimi kıskandılar… Kızdan kıza dost olmaz azizim… Ben bunu bilir bunu söylerim. Bir kız asla sizin dostunuz olmaz, dost gibi görünen şeytandır o. Arkanızı döndüğünüz anda dedikodunuzu yapar, giydiğiniz her şeyde, yaptığınız her saç ve makyajda gözü vardır, iyi giden aile ve arkadaşlık ilişkilerinizin hepsine burnunu sokar ve bozmaya çalışır ”. Bütün bu şikayetler bize Mevlana’nın şu güzel sözünü hatırlatmaya vesile olur, “ Ne mutlu o kişiye ki yoldaşı haset değildir”.
Olgunluk dönemi ve aile ilişkileri evreleri: Bu evrede bireyler olgunlaşmış, iş ve güç sahibi, aile oldukları evreler başlamıştır. Bu evrede kıskançlık duygularının başka ilgi alanları içinde devam ettiği dönemlerdir. Daha çok başarı, mutluluk, ev ve aile hayatları, mal ve mülke dayalı mukayeselerin yapıldığı dönemlerdir.
Kıskançlık insanın şuurunu kapalı bir hale sokar, ruh hali onun tavırlarına da yansımakta ve çevresiyle diyaloglarında gün ışığına çıkmaktadır. Çekememezlik içindeki ezik yapısı, dedikodu, arkadan çekiştirme, gizli yönleri araştırma gibi çirkin ve kötü niyetli tavırlar olarak kendini gösterir. John Billings’in dediği “ Sevgi dürbünle bakar, kıskançlık ise mikroskoptan ” sözü gibi, başarı ve mutlulukların ardındaki sebepler küçümsenecek ifadelerle aşağılanmaya çalışılır, çeşitli kötü yakıştırma ve hatta iftiralarla başarı ve mutluluklar kıskanılır, kendilerinden paraca güçlü insanların bu paraları nasıl kazandığı yönünde bazen olmayacak yakıştırmalar yapılır. İnsanların yaptıkları hafife alınarak başka noktalarda karalamaya çalışılması kıskançlığın daha üst ve hastalık devresidir.
Evlilik ve aile hayatının % 50 ‘sinde farklı şekillerde kıskançlık görülürken % 10’ununda aşırı şekilde kıskançlık nedeniyle şiddete başvurulduğu gözlenmiştir. Aşırı kıskançlık genellikle evlilikleri ve evliliklerdeki mutluluğu bitiren bir ızdıraba dönüşür. Kıskanç kişinin kendisinde özyıkım hem de karşı tarafta bunaltı yaratan sonuçlar doğurarak ilişkilerin dramatik bir hal almasını sağlar.
Eşler arasındaki kıskançlık; kıskanılan tarafın sürekli izlenmesine ve güvensizliğin oluşmasına neden olurken aynı zamanda da bireylerin birbirlerinin sosyal hayatını sınırlayıcı yaptırımlara dönüşebilir. Bazen kendisinden daha güzel, alımlı veya yakışıklı hemcinsler kişide eksiklik, yetersizlik duyguları oluşturur. Eşe yönelik kıskançlık damarları kabarabilir, surat asmalar ve değişik tepkilerle rahatsızlıklarını yansıtmaya çalışırlar. Başkaları ile temas dikkatle gözlenir, davranışlardaki göz teması bile kıskançlığı tetikleyerek harekete geçer. Bu işaretler sadakatsizlik olarak algılanıp duygusal tehdit hissedilirse alarma geçer. Çünkü bunlar,ilişkinin bitmesi bağlantılı çağrışımlar yaparak kişiyi var olan düzeni korumaya ve emniyetlendirme çabalarına yöneltir. Hastalık düzeyine geldiğinde; yolda yürürken sağa sola bakmalar karşı cinse bakıyor şeklinde değerlendirilir, birinin ıslık çalması, kornaya basması kıskanç kişide olmayacak olaylara gebe olur.
Ailelerde kıskançlık aşağıda belirtilen nedenlerin konusu haline gelir.
1- Ailede kıskançlık ve güvensizliğe bağlı çatışmalar ve gerilimler yaşanır.
2- Aile üyeleri arasında, birbirleriyle geçirdikleri zamanın uzunluğuyla ilgili münakaşalar ve ihmalkarlıkların tartışmaları gündeme gelir.
3- Aile üyeleri birbirlerini, aile içinde belli kişileri kayırmakla yada belli kişilerle hiç ilgilenmemekle suçlarlar.
4- Bazı aile üyeleri, dikkat çekmek ihtiyacıyla bağımlı tavırlar sergilerler.
5- Belli aile üyeleri, aile içinde bazı kişileri diğerlerine göre çok daha fazla kontrol ve denetim altında tutmaya çalışır, bu da dargınlıklara neden olur.
6- Çocuklar ihmalkar yada söz dinlemez, iflah olmaz tavırlar takınarak, dışa vurumcu bir tutum sergilerler.
7- Doymak bilmez bir kıskançlık duygusundan öfke ve fiziksel zarara yol açabilecek eylemler oluşabilir.
Modern hayatın kıskançlığı tetikleyen düzeni
Günümüzün modern hayat düzeni rekabete yöneliktir; iş hayatındaki rekabet koşuları, firmalar arası yarış, reklamlar, yazılı ve görsel medya bütünüyle insanı bu rekabet koşullarının işine çekerek arzuları tetikleyen fırsatları yaratırlar. İnsanı rekabete iten bu duyguyu modern hayat bütün yönleriyle teşvik etmektedir. Çünkü istekler istekleri doğuruyor ve daha fazlasını istemeye yönelik hayat tarzı büyük destek görüyor. Bütün bu düzen iş ve aile hayatını, arkadaşlık ve komşuluk düzenini rekabete yöneltecek tarzda düzenliyor.
Alıntı
Kaynak:
http://forum.kanka.net/archive/index.php/t-283600.html
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2024
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder