• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Mahyalar Ramazaniyeler
Dışarıda Ahmet Özdemir
Yetkili Şair
****
Üyelik tarihi: Jan 2013
Mesaj Sayısı: 593
Konu Sayısı: 593
 
#1
12/08/2013, 22:07
Mahyalar Ramazaniyeler

Ahmet ÖZDEMİR
***************
İftar deyip geçmeyin; o iftar sofralarında neler olmaz dı ki? Yalnız iftariyelerle doyulur, yemekler artınca da aynı hüküm verilirdi:
"Mübarek, bereket ayı vesselam."
İftariyeden sonra çorba, et, sebze, börek, sütlaç veya muhallebi. İki tatlının arasını ayırmak için pilav derken, baklava yahut bir hamur tatlısı, yahut da kaymaklı güllaç. Bu liste her konakta, konak yavrusu evlerdeki liste. Öylesine iftarlar olurdu ki yemeklerin ardı arkası kesilmezdi. İnsan Hoca'nın dediği gibi "Yarabbi" derdi "Ya midemi geniştir, ya nailimi yetiştir."
Onbir ayın bir sultanı, on bir aylık yiyeceği, tatlısıyla tuzlusuyla etlisiyle, sütlüsüyle çeşit çeşit, bir araya getirir de sunardı insanlara.
İftar sinileri denilince, bu yıl, 11 Nisan günü aramızdan ayrılan Hisar şairlerinden Gültekin Samânoğlu'nun dizelerini hatırlarım:
"Sen ilk iftar meyvesi ramazan sinisinde,
Sen kadın üstü kadın, gönül kavsimde saklım. "
İşlenmemiş minyatür ıstırap çinisinde,
Hayal havzumun suyu ipek, ipek duvaklım. ..."
İftarlar, iftar sonu kahveleri derken teravih, teravihten sonra zevkine doyum olmayan ramazan geceleri... Kimi karagözü, kuklası, orta oyunu, meddahı ile Direklerarası'na, kimi mahyaları seyretmeye. İki minare arasındaki mahyalara ilk günler "Merhaba" ve "Hoş geldin" diye yazılırken, yarısından sonra lâle, gül, karanfil motifleri, sonra minareye giydirilen kandil kaftanlar la "Güle gele" yazısı yer alırdı. İşte böyle bir günü anlatmış Dilaver Cebeci:
".....
Akıl Furkan'a teslim bu gece fecre kadar;
Gaflet derin uykuda, dalâlet yok, temyiz var.
Bu gece her tarafta kandil kandil feyiz var;
Yerde Cibril-i emin, gökte nurdan deniz var."
Demiştik ki, teravihten sonra kimi Direklerarası'na kimi de mahyaları seyretmeye giderdi. Karagöz, ortaoyunu, meddah ve kukla gösterilerinden de söz etmek gerekir. Abdülbaki Gölpınarlı "Ramazan Geldi Hoş Geldi'de (İst. 1962)" Direklararası'na katılan gönül avcılarından söz ediyor ve diyor ki: "Gönül avcılarıysa Direklerarası'ndaki seyrana katılırlar, teravihten çıkan dilberlere, mevsimine göre lale, gül, mevsimine göre şeker atarlar, lavanta sıkarlar, göz süzerler, iç çekerler, harf atarak gönül eğlerlerdi. Bu arada, içlerinde. Zenci bacıdan şemsiye yiyenler de olurdu."
Rahmetli Gölpınarlı'dan aktaralım:
"Bir Bektaşî iftara gitmiş. Ev sahibi, erenlerin sohbetinden pek hoşlanmış. Sahuru da edelim sultanım demiş. Zaten dem vakti geçtiği için Bektaşi, eyvallah demiş. Yemişler, içmişler, bu vakit gidilir mi, sabah gidersin demiş ev sahibi. Yatmışlar. Gece uykusu zaten hak vere, tabiî ertesi gün öğle üstü uyanmışlar. Efendinin huzuruna girip diş kirasını alarak yola revan olmak isteyen Bektaşîye ev sahibi. Erenler demiş, zaten gün yarılandı, bu akşam da mihman ol. Bektaşî, çaresiz razı olmuş. Öğleden sonra beraber çıkmışlar. Bu cami senin, o cami benim; akşamı etmişler. Akşam, yemek biter bitmez Bektaşî, kahveyi bile içmeden Sultanım demiş, fakire destur. Efendi ısrar etmişse de imkanı yok. Erenler mangırı alıp dışarıya fırlamış. Ondan ötesi ehline malum. Ramazandan sonra bir mecliste hocanın biri, ah ah diye hayıflanmış; nasılsa demiş, bu mübarek ramazanın bir gününü kaçırdım. Bektaşi hemen atılmış, demiş ki:
- Hayıflanma hocam, zayi olmadı. Senin o kaçırdığın günü nasılsa ben tuttum."
Eskiden Ramazanın on beşine kadar yokuş, on beşinden sonra iniş, derlerdi. İftar vermeler, iftara gidişler, bu gece ne yapalım, sahura ne hazırlayalım gibi kaygılar, yirmi bir, yirmi yedi. Derken hatim.
Bu arada Eyüp Sultanda iftar, herhangi bir dergaha gidiş, yahut Hırka-i Saadet ziyareti. Nihayet arife gelir çatardı. Mahyacı, o gece ya "El-firak" yazardı, ya "El-veda" yahut da bir top arabası resmi yapardı, namludan çıkmış mermiyi de kırmızı kandille gösterirdi, ay da biterdi.
Göz açıp kapayana kadar inişin son demlerine ulaştık. Minareler arasındaki "Hoş geldin" mahyaları söküldü. Şimdi veda sözcüklerinin zamanı.
Ramazan ayı, kültür ve folklorumuza zenginlikler katıyor. eski ramazanlara ilişkin bilgileri klasik edebiyatımızın kasidelerindeki, teşbip ve ramazaniye bölümlerinde bulabiliyoruz. Ramazaniyeler daha çok devlet büyüklerine ramazan ayının gelişini tebrik amacıyla sunulmuşlar.
Alıntı  
Tweet      
     


Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2023 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder