SiteAna Sayfa
Güllük Dergisi
Şairlerimiz
Arama
Üyeler
Video
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Şifremi Hatırlat
Beni Hatırla
Your browser does not support the audio element.
Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi
Web'de Ara
Sitede Ara
0 Oy - 0 Yüzde
1
2
3
4
5
Konu Modu
NEF’Î
Mustafa Ceylan
Site Yönetimi
Üyelik tarihi:
Nov 2008
Mesaj Sayısı:
2,007
Konu Sayısı:
1,502
#1
01/03/2016, 02:02
(Bu mesajı son düzenleyen: 01/03/2016, 02:03
Mustafa Ceylan
.)
NEF’Î
Mustafa CEYLAN
*************************
İşte boğularak öldürülen şairlerimizden birisi: Nef’î...
Nef’î, 17. yüzyıl Osmanlı şairlerinden. Divan Edebiyatı şiir türlerinden olan Kaside’nin piri sayılır. Kendi zamanında ve kendinden sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiştir. Divan Edebiyatımızın Fuzulî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip diye devam eden altın zincirinin, önemli bir halkasıdır.
Ölümüne kadar Osmanlı Sarayına ve bilhassa Padişahlık makamına da yakın yaşamış olan şair, 4 ayrı padişah döneminde hayatını sürdürmüş ki bunlar Bahtî mahlaslı 1. Ahmet, Farisî mahlaslı 2. Osman ve Muradî mahlaslı 4. Murat’tı ve şair padişahlardı... Bu üç şair padişah döneminden başka, hakkında ve dönemine ait hiçbir şiir kaleme almadığı 1. Mustafa dönemi de O’nun yaşadığı dönemleri kapsar.
Övgülere ve hediyelere gark edildiği, edebî şöhretinin en yüksek derecesine ulaştığı devir 4. Murad dönemidir. Fakat taşlamacı dili sebebiyle, sürgün yediği, kıyıma uğradığı, azledildiği, musibete ve eziyete uğradığı devir de gene 4.Murad dönemidir. Padişahtan övgü üstüne övgü aldığı bir zaman diliminde, günlerden bir gün aynı Padişah’a bundan böyle kimseye hicviye yazmayacağına söz vermek durumunda kalmıştır.
Evet, Osmanlı padişahı 4.Murad, kendisi de ‘şiir’le uğraştığı için şairleri, bilginleri ve sanatkârları koruyan zeki bir padişahtır. Nef’i’nin kasidelerini ve Sihamı Kazasındaki hicviyelerini beğeniyordu. Edebiyat tarihinde şair bir padişahtan şiirle övgüler alan yegâne şairdir diyebiliriz. Padişah’ın övgüsü şöyle:
“Gelin insaf idelüm, fark idelüm mikdârı
Şairüz biz de diyü laf ü güzâfı koyalum.
İdelüm bî-meze söz söylemeden istiğfâr
Dâmen-i Nef’î-i pâkize edayı tutalum.
Biz kelâm nâkiliyüz nerde o sahib-i güftâr?
Ona teslim idelüm emrine münkâd olalum.”
(
Dâmen :
Etek,
Pâkize:
Temiz, lekesiz,
Güftar:
Şiir,
Münkâd:
Bağlanmış, boyun eğmiş)
1572 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğdu. Asıl adı Ömer... Erzurum, âşıklar ve ozanlar diyarı olan bir Anadolu şehridir. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef’i’den “Erzenü’r-Rumî” diye söz ederler. Dedesi Mirzâ Ali Paşa’dır. Babası Kars-Micingird sancak beylerinden Sipahi Mehmed Bey’dir.
Küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gören şair, ilköğrenimini Hasankale’de yapmış, sonra Erzurum’a gelerek öğrenimini devam ettirmiştir. Arapça ve Farsça öğrenmiş, genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. İlk mahlası, zararlı anlamına gelen ( “Zararî “)”Darrî”. O tarihlerde Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şairin şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire, zararlı-Zararî mahlasının aksine Nef’i “nafi, yararlı” mahlasını vermiştir.
Padişah 1. Ahmet zamanında İstanbul’a geldi ve orada tam 30 yıl, öldürüldüğü ana kadar yaşadı. Saraya yakınlığı şairin devlet kapısında iş bulmasını sağlamış ve farklı memurluklarda görev yapmıştır. Saray ve Padişah tarafından çok beğenilen şair, o dönemde yaşayan Kaf-zâde, Fâizî, Nev’i-zâde, Hâtâyî, Gâni-zâde, Nadirî, Veysî ve Riyâzî gibi çoğu yüksek mevkilerde bulunan devrinin şairleri tarafından hiç sevilmiyordu. Çünkü şiirlerinin fahriyelerinde kendisini zirvede, ulaşılmaz, rakipsiz, tek olarak övüyor ve kendisini ulaşılmaz bir dehası olan söz sultanı olarak görüyor, rakiplerini de aşağılıyordu. Bu bakımdan egosu çok yüksek bir şairdi.
Sadece şairler değil, dönemin diğer idarecileri, âlimleri bile Nef’î nin kırbaç gibi şaklayan korkusuz dilinden çekinmişler ve o yüzden de onu hiçbir şekilde sevmemişlerdir. Hayatta iken, şairlik yönü, şiirleri takdir edilmiş, şöhrete ulaşmış, ancak sivri dili ve hicviyeci kalemi sebebiyle etrafına kendisine düşman bir çember yerleştirmiştir. Edebî kudret ve yeteneğini hicvetme sanatına yükleyen şair, bu sebeple sevilmiyordu. O sebeple dostu da fazla değildi.
Hicviye öyle bir taş yığınıdır ki, kendisini kaleme alan şairinin bile kafasında patlar. Hiciv şairi olmak ayrı bir maharet ve ayrı bir yürek ister. Dili ve edebî sanatları muhteşem bir şekilde kullanmasını bilmeyen hicviyeci, kendi attığı taş altında kendisi kalabilir. Öldürülen şairler ve ozanların geneline bakacak olursanız, hepsinin de dil ve edebî sanatlarda çok ileri derecede usta olduklarını göreceksiniz. Hicveden taşı havaya atıp önce kendi başını o taşın altında tutan ve acıyı ilk hisseden kişidir. Kendisinde denedikten sonra hasmına fırlatır söz kayalarını.
Nef’î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti. Dönemin müftüsü Nef’i yi öven, ancak içerisinde Nef’i ye kâfir diyen bir beyit söylemiştir.
“Şimdi hayli sühanveran içre,
Nef’i mâ’nendi var mı bir şair,
Sözleri Seb’a-i Muallakadır,
İmre-ül Kays kendidür kâfir.”
(
Sühanveran:
Söz ustaları,
Manend:
Benzer, eş,
Seba
: Yedi,
Seba-i Muallâka:
yedi askı)
Nef’i de buna karşılık olarak;
“Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben O’na diyem müselman
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan”
diyerek seslenmiştir.
Yine bir başka dörtlüğünde kendisine kelp (köpek) diyen Tahir Efendi’ye karşılık verir;
Der ki:
“Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifadı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp tahirdir”
(
Kelp:
Köpek)
Yine de uzunca bir süre Padişah IV. Murat tarafından korundu, daha sonraları Padişah kendisinden hiciv yazmamasını istedi. Padişah’a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Çarşıda, pazarda halk arasında bu hicviye dilden dile dolaşmaya başlayınca Vezir Bayram Paşa, itibarının zedelendiğini Padişah’a ileterek şairin katli için yalvararak izin istemiştir.
Padişah, hiciv yazmayacağına dair söz vermesine rağmen sözünde duramayan şairin katli için Vezirine izin vermiştir.
Nef’î, 1635 yılında, Çavuşbaşı Boynu Eğri tarafından 26 Ocak 1635 tarihinde, hicivci dili sebebiyle, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Cesedi İstanbul Boğazı’ndan denize atıldı. Kimi tarihçiler O’nun ölümüne sebep olan hicviyesini vezir Bayram Paşa’ya değil de, adeta dostu olan Padişah’a yazdığını ve o yüzden öldürüldüğünü not düşerler.
Mithat Cemal Kuntay,
bir gazetede yayınlanan
"Tarihin Derinliklerinde İdam Edilen Şairler"
başlıklı yazısında
:
"Dördüncü Murad gibi bir Padişahtan o derece iltifat, ve İlyas Paşa gibi bir vezirden o kadar lütuf görüyordu ki, düşmanlarının her gün bir parça daha artmaması ve bunların tezvirile idam edilmemesi kabil olamazdı.
Dördüncü Murad gibi, dilediğini yok eden, ve dilediğini yeniden yaratırcasına ihya eden bir diktatör Nefî’î huzuruna kabul ediyor, ona şiir okutturuyor, onunla karşılıklı şiir söylüyordu. Bu iltifatı çekemiyenler, Dördüncü Murada onu çekiştiriyorlardı:
"Padişahım, bu adamın şairliği bu derece iltifatınıza değmez; bir kasideyi birkaç ayda bin külfetle yazar.
Dördüncü Murad, Nefinin hacmini başkalarının göziyle görmiye muhtaç olacak adam değildi. Fakat, bu muazzam hacmi, düşmanlarının gözüne de çarpıp göstermek için, Aynalı Kavakta Kaptan Cafer Paşanın kendisine yaptırdığı köşke bir bahar günü gidiyor ve Nefîyi oraya getirterek kendisinden bahar hakkında irticalen bir kaside söylemesini istiyordu.
«Zaten bir bahariye hazırlamıştım, okuyayım Padişahım» diye cebinden bir kâğıt çıkarıyor.
«Esdi Nesim-i nev-bahar»
diye başlayan meşhur şiiri okuyordu.
Fakat, Dördüncü Murad, Nefî’nin elindeki kâğıtta yazı olmadığının farkında oluyordu. Nefi kâğıdı büküp cebine koyduktan sonra Padişah, kasideyi bir defa daha dinlemek isteyince, Nefi: «Padişahım» diyordu, «Kulun o kasideyi irticalen söylemişti. Şu kâğıda bakışınım sebebi heybetinizden şaşırmamak içindi.» VeDördüncü Murad, şairin takdim ettiği kâğıdın bembeyaz olduğunu görüyordu. Ancak Padişahın iradesiyle, gizli bir yere oturtulan üç kâtip bu şiiri yazmıştır. Padişah onları çağırtıyor ve yazdıkları şiiri bu sefer, bizzat kendisi okuyordu. Manzumesini 4.Murad'ın sesinden dinleyen
Nef'i, Osman oğullarının tarihinde hiçbir şaire nasip olmayan bir iltifata mazhar oluyordu ve bu yetmiyor gibi, Dördüncü Murad, Nef’înin ağzını elmasla dolduruyordu;
bu da yetmiyor gibi, şair bir Padişah olan Dördüncü Murad, Nef’ı hakkında şu beyitleri söylüyordu:
«Edelim bî mez söz söylemeden istiğfar;
Dâmen-i Nef’î-i pâkîzedâyı tutalım.
Biz kalem nâkiliyiz, nerde o sâhib güftar;
Ona teslim edelim, emrine münkad olalım.»
Vezir İlyas Paşanın Nef’îye ihsanları ise bir adamı bir anda zengin edecek kemmiyyette ve keyfiyyette idi. Bu lûtfun cedveline bir bakın;
1000 frengi altın (yani krernis) —10 top prengî elvan kumaş, 10 donluk elvan çuha — 1 sırt samur kürk — 1 küheylan at — 1 Çerkeş köle — 10 katır yükü muhtelif eşya — 1 oda döşemesi — 4 sırma işlemeli Cezayir ehramı.
Bu kadar iltifata ve lûtufa bir Türk şairinin talihi tahammül edemedi; ve münasip bir ölümle vücudunun ortadan kaldırılması mutlaka lâzımdı."
(Kaynak:
http://earsiv.sehir.edu.tr
)
*
Edebiyat araştırmacılarının tespitine göre Türkçe divanında:
2 adet naat, 1 adet Mevlâna’yı öven Kaside, 60 adet ayrı devlet büyüğü için kaleme alınmış kaside, terkib-i bend tarzı bir sâkinâme, 2 adet müseddes, 4. Murad’ı öven kısa bir mesnevi, 4. Murad’ın ok atışı, Kandilli’de yaptırılan kasır ve Padişah’ın yaptırdığı bir çeşme için düşürülen tarih kıtaları, Canıbek Girây, Tabibâz, Esat Efendi, Yahya Efendi, İsmail Ağa, Musa Çelebi ve kendini anlatan fahriye kıtalar, 143 gazel, 2 Genç Osman kıtası, 1 adet Halil Paşa’ya rübai, 13 matla, 5 rübai bulunmaktadır.
Nef’î, Siham-ı Kaza isimli eserinde:
Kıt’a ve terkibi bend ile önce babasından başlayarak Gürcü Mehmet Paşa, Kemankeş Ali Paşa, Ekmekçizâde Ahmet Paşa, Veysî, Nev-i zâde Atâyî, Kafzâde, Faizî’, Uruszâde, Baki Paşa, Fırsatî, Bahşî, Mantıkî, Ganizâde. Nadirî, Riyazî, Azmizâde Haletî, Halil paşa gibi pek çok kişiyi hicvetmiştir.
Naima’nın tarihinden:
Bir gün padişah Nef’i’nin “Sihamı Kaza” adlı hiciv mecmuasını okurken fırtına çıkmış ve sarayın civarına bir yıldırım düşmüş. Bunu uğursuz sayan Sultan, mecmuayı yırtıp attıktan sonra Nef’i’ye bundan sonra hiciv söylememesi için emretmiş. Nef’i güya bu yıldırım hadisesinden sonra padişahın gözünden düşmüştü. Hattâ onu çekemeyen meslektaşlarından bir şair bu münasebetle:
“Gökten nazire indi Sihamı Kazasına
Nef’i dilile uğradı Hakk’ın belâsına”
beytini söylemiştir.
*
Kendine güven ve cesaret...
İşte bu ikisi arasından yola çıkar katledilen şairler ve ozanlar. Nef’î de aynı noktadan yola çıkmıştır. Padişah’a yakınlığı dahi, padişah fermanı ve özel ricası bile onun kalemini susturmaya yetmemiştir. Vezin ve kafiyeye hâkim olan şair, Farsça’dan kullanılmamış yeni kelimelerle, temiz ve sağlam bir Türkçe ile lirik bir şiir dokusu ortaya koymaya çalışmıştır. Şiirde anlam ve anlaşılır olmak şairin değişmez ilkesi olmuş, teşbih, telmih, istihare ve mübalâğa’dan azami derecede istifade etmiştir. Kasidelerde, medhiyeye giriş kısımlarında aliterasyonlardan faydalanmıştır. Kasidelerin nesib kısımlarında da baharın güzelliğini, bayram sabahlarının sevincini, at sevgisini, aşk ve şarap zevkini, savaş tasvirlerini, Boğaz’daki kasırların güzelliklerini dile getirmiştir. Kasidelerinde anlatılarını tek beyitte tamamlamamış, anlatısını diğer beyitlere de taşımıştır. Överken dövme taktiğini en iyi kullanan şairlerimizdendir. Söylemlerinde günceli yakalamış, günlük olayları ustalıkla işlemiştir.
Gazellerinde ise, mübalâğa yerine, aşikâne ve tasavvufî derinlikli ince ve zarif bir söylem tercih etmiştir. Sebk-i Hindi tesiriyle zincirleme Farsça terkipler kullanmasına rağmen söylemlerinde açık ve anlaşılır bir ifade görülmektedir.
Baki gibi ilmiye sınıfından değil, kâtipler zümresindendi. Memuriyette yüksek makamlar görmemişti. Hicivleri yüzünden ara sıra azledilmiş, sonra tekrar göreve dönmüştü. Bir seferinde Edirne'ye sürülmüş, tekrar İstanbul’a vergi memuru olarak dönmüştür.
Şiir böyledir işte.
Ne makam dinler, ne zaman...
Girdiğinde insan yüreğinde, çeldiğinde akıl denen ışığın yönünü gönül dehlizlerine, mantığı bile yok eder. Sarar, sarmalar ruhuna şairini ve paramparça eder, duman eder, yedi kat göğe çıkarır veya yedi kat yerin dibine sokar. Kelâm marka silahıyla atomdan ağır kurşunlar sıkar, sıktırır şiir. Yakar, yıkar; ya yüreğe şekil verir ya yüreğin şeklini alır.
Hele ki hicviyeci-taşlamacı bir şairin tuttuğunda iki yakasından, şairin vah ki haline.
Pervasız, hırçın, atak, mağrur, cesur ve mücadeleci bir çizgide yürütür şairi. İdam sehpasına, kılıca, ölüme kadar sürükler. Zalim- acımasız ve despot idarelerin vezirleri var oldukça, şiirin Nef’îleri de hep var olacaklardır.
Tevfik Fikret Nef’i için;
Öyle bir nehr-i muazzam gibi cuş etmişsin,
Fakat eyvah! Çorak yerde akıp gitmişsin.
Sana bir başka zemin, başka zaman lâzımdı,
Sana bir âlem-i lâhut, nişan lâzımdı.
Demiştir.
Nef’i bugün Türk Sanat müziği olarak okunan bir şiirinde diyor ki:
Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil.
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil.
Yine endîşe bilir kadr-i dürr-i güftârım
Rüzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil.
Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma’ânî elime
Âleme bezl-i güher eylesem itlâf değil.
Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef’î
Tâb’-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil.
Ve Nef’î’ den bir gazel okuyalım:
Gazel
Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım
Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım
Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım
Ma’mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım
Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef’î
Yoksa sözünü hep senin i’câz sanırdım.
SON SÖZ:
EY NEF’Î (Gülce-Üçgen)
Yerle yeksan hak, hukuk ve adalet
Emrindeymiş bölücünün her alet
Ne kadar ararsan ara, nihayet
Bulamazdın haysiyeti, şerefi
Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î !
Çözülürdü hile, üç beş arşında
Kelam, kurşundan ağırdı çarşında
Korkusundan titrer idi karşında
Duramazdı yolsuzluğun son şefi.
Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î
Nice Bayram Paşa var ki mühür var ellerinde
Gemicikler geçiyor boğazın seherinde
Dağlarım kor ateş, şehirlerimde yangın..
Açılım diye diye tümden açıldık
Kırk parçaya bölündük de saçıldık,
Korkusuzlar şairi sen, nerdesin?
Yankılansın bize doğru sesin
İstanbul Boğazı’ mı nere?
De bilelim son adresin?
Eğri, doğru birbiriyle karışık
Sermayeyle esrarkeşler barışık
Zindan rahat, caddeler hep sıkışık
Görür idin Silivri’de gergefi
Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î
Nice Bayram paşa var ki, ellerinde mühürler
Bu millete dudak büker, eser, yağar, gürler
Çık gel göğsünden Divan Edebiyatının
Acılaştı şarkı, zehroldu türküler...
Korkusuzlar şairi sen, nerdesin?
Yankılansın bize doğru sesin
Halâ Dördüncü Murat mıdır,
De bilelim son adresin?
Planları işliyor inceden ince
Saplanır sırtıma kanlı bir pençe
Bölünürken aziz vatan haince
Şerefsizler çalardı yorgun tefi
Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î!
Mustafa CEYLAN
-----------------------------------------------------
Konuya Ek: (1)
1-Nedîm ile Nefî
18. asır şairi Nedîm, kendisinden yaklaşık 100 - 150 yıl önce yaşamış şairlerden Bâki, Yahyâ ve Nefî arasındaki kıyaslama yapmaktadır. Bâki ile Yahyâ tarafını tutarak Nefî’nin karşısında yer almaktadır:
Nefî vâdî-i kasâ’idde sühen-perdâzdır
Olamaz ammâ gazelde Bâkî vü Yahyâ gibi
/ Nedîm
[1]
(Neft kaside alanında güzel söz söyler ama gazelde Bâkî ve Yahyâ gibi olamaz.)
2-Nef’î ile Bâkî
İki şair arasındaki rekabete dair şiir yazan bir diğer kişi de Nefî’dir. Şair, Bâkî ile Zâtî arasındaki şiir hırsızlığıyla ilgili çekişmeye dâhil olarak Zâtî’yi haklı gördüğünü ifade etmiştir. Aynı zamanda Bâkî’nin "karg"a olan lâkabına da göndermede bulunmaktadır:
Dediler Zâtî’ye birkaç gammâz
Bâkî-i zâğ uğurlar sözünü
Dedi ol bülbül-i gülzâr-ı sühan
Besle kargayı çıkarsın gözünü
/ Nef î
[2]
(Birkaç koğucu Zâtî’ye Bâkî senin sözlerini çalıyor dediler. O söz bahçesinin bülbülü de besle kargayı, çıkarsın gözünü dedi.)
3-Nef’î ile Veysî
Nef’î, Siham-ı Kaza adlı eserinde tenkit ettiği rakiplerine çoğu zaman meydan okumaktadır. Hünerlerini göstermeleri için onları şiir alanına davet etmektedir. Nef’î, rakiplerinden biri olan Veysî’ye şöyle seslenmektedir:
Hüneri var ise gelsün biricik elleşelüm
İşte tîg-ı suhen işte ser-i meydân-ı hayâl
/ Nef î
[1]
(Onun) hüneri varsa gelsin; işte söz kılıcı, işte hayal meydanının ucu bir kere elleşelim.
"Meydan okuma alt başlığında da işlenen bu iki şair arasındaki rekabet Sihâm-ı Kazâ’da detaylı olarak işlenmektedir. Nef’î, “Der-Hakk-ı Veysî” başlığı altında on beş beyitlik bir gazelle rakibini yeteneksizlikle itham etmektedir. Her beytinde farklı bir özelliğin hicvedildiği bu şiirden dikkat çeken birkaç beyit şöyledir:
Öyle Türkün yaraşur kande ise yanında
Kîse-i defter-i ma’nâ yerine eski çuval
Nice ‘amel kavline ger eylese da’vâ-yı suhen
Nice isbât-ı hüner edebilür her kavvâl
/ Nef î
[1]
(Her neredeyse; öyle Türkün yanına mana defterinin kesesi yerine eski bir çuval yakışır... Eğer söz (söylemede yetenekli olduğunu) iddia etse, sözüne amel edilmez/ inanılmaz. (Zira) her çenesi düşük (olmayan) yeteneği nasıl ispat edebilir?)
[1]
Metin AKKUŞ, age, s. 186- 187.
-----------------------------------------
4-Nef’î ile Ankâ
Nefî, Sihâm-ı Kazâ adlı eserinde kötü şiirleri çok ağır eleştirmekte, yeteneksiz şairleri müstehcen ifadelerle hicvetmektedir:
Jâj-hây u yâve-gû ‘Ankâ-yı esfel kim anun
Her kelâmı şâh-sâr-ı ömr içün bir durpıdur
Şi’r-i bî-ma’nâ deyip .. .lar yedükçe sanasın
Agzı bir havruz delükli gûşı anun kulpıdur
/ Nefî
[1]
(Saçma sapan ve yalan konuşan aşağılık Ankâ ki onun her sözü, ömür ağaçlığı için bir törpüdür. Anlamsız şiirler diyerek ...lar yedikçe sanarsın (ki) ağzı delikli bir havruz, kulağı (da) onun kulpudur.)
5-Nef’î ile Fırsatî
Nefî, Sihâm-ı Kazâ’da ondan fazla kıt’ada müstehcen ifadelerle Fırsatî’yi tenkit etmektedir. Aşağıya alıntılanan kıt’ada Fırsatî, şiirlerinde mazmun olmadığı yönüyle aşağılanmaktadır:
Fırsatî sen bu semti bilmezsin
Eyleme gel bizimle yok yere cenk
Sana kaç kerre dedim anlamadın
Sözde mazmûn gerekir a pezevenk
/ Nefî
[2]
"Fırsatî sen bu semti bilmezsin, yok yere bizimle savaşma. Sana kaç kere dedim. (Bir türlü) anlamadın. A p..evenk sözde mazmun gereklidir."
6-Sultan Murat ile Nef’î
Bir diğer şiir tamamlama olayı Sultan Murat ile Nef’î arasında geçmektedir. Sultan Murat, karla ilgili olarak bir mısra söylemiştir:
Bir gümüşden kal’adır ki habs olupdur anda âb
/
Sultan Murad
[1]
(Gümüşten bir kaledir ki (onun) içinde su hapis olmuştur.)
Nef î’nin bu beyiti tamamlamak için cevaben söylediği mısra ise aşağıdadır:
Çıkdı zerrin top ile feth etdi anı âftâb
/ Nef î
[2]
[3]
(Güneş, altın top ile çıktı (ve) onu fethetti.)
7-Küfrî Bahâyî ile Nef’î
“Bir şiir esas alınarak onunla aynı vezin ve kafiyede, fakat anlamca onun tam karşıtı olacak şekilde (reddiye) yazılan şiire
[1]
”
nakîza
denilmektedir. Bu tarz şiirlerin güzel bir örneği, Küfrî Bahâyî’de görülmektedir. Şair, yazdığı nazirede Nef î’nin meşhur;
Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil
/ Nef î
(Ben mucize gibi söz söyleyen bir papağanım, ne söylesem boş laf sayılmaz. Felekle konuşamam, çünkü onun gönül aynası temiz değil
[2]
.)
matlalı gazeline Nef î’nin üslûbuyla cevap vermektedir. Küfrî Bahâyî’nin kaleme aldığı gazelin ilk ve son beyitleri şöyledir:
Yâve-gû zâg-ı siyâhım der isen lâf değil
Tûtiyem dime ki mir’ât-ı dilin sâf değil
Doludur nüsha-i hicv ile derûn-ı Nef î
Tab’-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil
/ Küfrî Bahâyî
[3]
(Saçma sapan konuşan kara bir kargayım dersen laf değil. Papağanım deme (çün)kü gönül aynan temiz değil... Nef’î’nin içi yergi (içerikli) yazılarla doludur. (Dolayısıyla Nef’î’nin gönlü) dostların huyu/ tabiatı gibi küçük kitapçı dükkânı değil.)
[1]
M. Fatih KÖKSAL, age, s. 59.
[2]
Halûk İPEKTEN, NefîHayatı Sanatı Eserleri, Ankara, 1998, s. 212.
[3]
İskender PALA, age, s. 13.
[1]
İbrahim Halil TUĞLUK, age, s. 1031.
[2]
İbrahim Halil TUĞLUK, age, s. 1031.
[3]
Emine SEYMEN, age, s. 32.
[1]
Metin AKKUŞ, age, s. 246.
[2]
İskender PALA, age, s. 12.
[1]
Metin AKKUŞ, age, s. 109, 186.
[1]
Menderes COŞKUN, Klasik Türk Şiirinde Edebî Tenkit, Ankara, 2007, s. 124.
[2]
İskender PALA, Güldeste, Ankara, Tarihsiz, s. 7.
--------------------
(1): AYDIN, Abdullah; Divan Şairleri arasında Şair ve Şiire Dair Atışmalar,
http://turkishstudies.net/
( c) Bu şiirin (yazının) her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Alıntı
Tweet
Lütfen seçim yapın:
--------------------
Özel Mesajlar
Kullanıcı paneli
Kimler Çevrim içi
Arama
Ana Sayfa
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
-- GÜLCE ŞİİR TÜRLERİNE GÖRE ŞİİRLER
---- BULUŞMA
---- ÇAPRAZLAMA
---- TRİYOLEMSİ
---- ÜÇGÜL
---- ÜÇGEN
---- DÖNENCE
---- TOKMAK
---- AKROSTİK
---- SONE'M
---- GÜLCE
---- TEKİL
---- YİĞİTCE
---- YUNUSCA
---- BAHÇE
---- SERBEST ZİNCİR
---- ÖZGE
---- GÜLİSTAN
---- YEDİVEREN
---- TUĞRA
-- GÜLCE YAZAN ŞAİRLERİMİZİN GÜLCE ve DİĞER ŞİİRLER
---- (H)
------ Harun YİĞİT
------ Harun YİĞİT
------ Hasan ULUSOY
------ Hasan ULUSOY
------ Hatice ALTAŞ(Asi Çiçek)
------ Hatice ALTAŞ
------ Hacer KOZAN
------ Hatice KATRAN
------ Hatice KATRAN
------ Hikmet ÇİFTÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
------ Hülya EKMEKÇİ
---- (I-İ)
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim COŞAR
------ İbrahim İMER
------ İbrahim İMER
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İbrahim ETEM EKİNCİ
------ İhsan ERTEM
------ İhsan ERTEM
------ İsmail KARA(Karozan)
------ İsmail KARA(Karozan)
---- (K)
------ Köksal KIRLIOĞLU
---- (M)
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mahir BAŞPINAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet NACAR
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ALUÇ
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Mehmet ÖZDEMİR
------ Meltem ARAS
------ Meral ADAK
------ Meral ADAK
------ Melahat TEMUR
------ Mevlüde DEMİR
------ Mevlüde DEMİR
------ Miktad BAL
------ Miktad BAL
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Mübeccel Zeynep ÜNALAN
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Muhammed İsa ÖZTÜRK
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mehmet Ziya DİNÇ
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ Mustafa CEYLAN
------ MUSTAFA CEYLAN(Editör)
-------- Mustafa CEYLAN
---------- Mustafa CEYLAN(On Punto Yazıları)(Makaleler)
---------- GÜNE BAKIŞ
---------- TAŞ YAĞMURU(Ceylan'ın kaleminden)
---------- Hakkında Yazılanlar
---------- DİĞER ŞİİRLERİ
---------- Hayatı
---------- Sanatı
---------- Hocaları
---------- Çocukluğu
---------- Gençliği
---------- Özlü Sözleri
---------- Önsöz Yazdığı Kitaplar
---------- Siyasete İlgisi
---------- Bestelenen Şiirleri
---------- Fotoğrafları
---------- Mühendisliği
---------- Düzenlediği Etkinlikler
---------- Konferansları
---------- Yer Aldığı Antolojiler
---------- Kitapları
---------- EZAN SUSMAZ Kitabı içindekiler
---------- "YANDI BU GÖNLÜM"-Hacı Bayram Veli Kitabı içindekiler
---------- TAHİR KUTSİ MAKAL Kitabı İçindekiler
---------- SEĞMEN RUHU Kitabı İçindekiler
---------- TOROSLARIN TÜRKÜSÜ Romanı
---------- Armağan-2(AHMET TUFAN ŞENTÜRK İÇİN NE DEDİLER?)Kitabı içindekiler
---------- Armağan-1(ANILAR KORİDORU İÇİNDE SARIVELİLER)Kitabı
---------- YARALI CEYLAN Şiir Kitabı İçindekiler
---------- PAŞA GÖNLÜM Şiir Kitabı İçindekiler
---------- Kırat Geliyor Kitabı İçindekiler
---------- Her Yönüyle YENİMAHALLE Kitabı
---------- Tarihi ve Folkloruyla Elmadağ Kitabı İçindekiler
---------- Köylerimiz Kitabı İçindekiler
---------- Köyümüz Yeşildere Kitabı İçindekiler
---------- Bayramlar Haftalar Günler Kitabı
---------- Ahmet Tufan Şentürk Kitabı
---------- Halil Soyuer Kitabı
---------- Detanlaşan Köylü İsa Kayacan Kitabı
---------- Abdullah Satoğlu Kitabı
---------- Güzide Taranoğlu Kitabı
---------- Gülendenin Beşiği Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ (2006)Kitabı
---------- GÜLLÜK ANTOLOJİ(2007)Kitabı
---------- CEYLAN-Tahliller-MAKALELER-Görüşler
---------- Güllük Dergileri
---------- Kapodokya Güneşleri Kitabı
---------- Bir Yanardağ Fışkırması Kitabı
---- (P-R)
------ Rahime KAYA
------ Rahime KAYA
------ Refika DOĞAN
------ Refika DOĞAN
------ Ramazan EFE
------ Ramazan EFE
------ Rengin ALACAATLI
---- (S-Ş)
------ Sabiha SERİN
------ Sabiha SERİN
------ Serap HOCA(Serap ÖZALTUN)
------ Serap HOCA(Serap DEMİRTÜRK)
------ Süleyman KARACABEY
------ Süleyman KARACABEY
------ Serdar AKKOÇ
------ Serdar AKKOÇ
------ Sevgili ÖZBEK
------ Sevgili ÖZBEK
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şemsettin DERVİŞOĞLU
------ Şükran GÜNAY
------ Şükran GÜNAY
---- (T-U-Ü-V)
------ Turan UFUKTAN
------ Ümran TOKMAK
------ Ümran TOKMAK
---- (Y-Z)
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf BOZAN
------ Yüksel ERENTÜRK
------ Yusuf Ziya KARAHASANOĞLU
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Zübeyde GÖKBULUT
------ Yıldız TOKSÖZ
------ Yıldız TOKSÖZ
GÜLCE'YE DAİR
-- GÖRÜŞLER
---- Gülce Nedir?
---- Gülce ve Ozanlık
---- Gülce Manifestosu
---- 5 Hececiler ve Gülce
---- Garip Akımı ve Gülce
---- Fecr-i Ati ve Gülce
---- Hisarcılar ve Gülce
---- Neyzen Tevfik, Aşk
---- Mazmunlar
---- Gülce Ne Değildir?
---- Hece Vezni ve Gülce
---- Serbest Şiir ve Gülce
---- Aruz Vezni ve Gülce
---- Gülce ve Zolal
---- Gülce Tarihinden
---- GÜLCE-(Atölye)-Video Dersler
------ Gülce Etkinlikleri
------ Kurucular Beyanı
------ Gülce 2009
------ Doğru Yaz/Konuş
------ Gülce-2010 Projeleri
------ Gülce-2011 Projeleri
------ Üstad Necip Fazıl'dan
------ Gülce-Aruza Dair
------ Öneriler-Çalışmalar
------ GÜLLÜK DERGİSİ
------ Gülce'ye Öneriler
------ Röportajlar
------ Negatif Bakışlara
------ Aleyhimizdekiler
------ M.E.B' na
---- Gülce'de Mesajlar-Projeler
------ Gülce-Güldeste(1)
------ Destanlarımız
------ Dede Korkut
------ Öncü Kadınlarımız
------ Peygamberlerimiz
------ Nutuk(Gülce)
------ Nutuk(Z.Korkmaz)
------ Kutlu Hanımlar
------ Ozanlarımız
------ NasrettinHoca
------ Yedi Askı
GÜLCE TÜRK ŞİİR AKADEMİSİ
-- Şiir Akademisi
---- Şiir Akademisi
------ HALK EDEBİYATI
-------- DİVAN EDEBİYATI
-------- BATI EDEBİYATI
-------- YENİ TÜRK EDEBİYATI
---- Hece Vezni' ne Dair
---- Şiir Tahlilleri
---- Aruz Vezni' ne Dair
---- Hiciv Tarihinden
---- Ustalardan Şiirler
---- Ustalardan Makale
---- Aramızdan Ayrılanlar
------ Ustalardan Şiirler
-------- A. Tufan ŞENTÜRK
-------- DİLAVER CEBECİ ANISINA
---- Şiir Üstüne (Serbest)
---- Atışma Sayfamız
---- Denemeler-Makaleler
---- Şiirde Dönüşüm
---- Şiir ve Anlatım
-- Türk Edebiyatı Şiir Türleri
---- Şiir Türleri
---- İslâmiyet Öncesi
---- Servet-i Fünun
---- Garip Şiirler
---- Akımlar
---- Edebî Sanatlar
---- Söz Sanatları
---- Şair Padişahlar
---- Şiir Tarihimizden
---- Yıllara Göre Edebiyat
---- Mehmet Nacar
DÜNYA EDEBİYATI
-- Dünyadan Şiir Türleri
---- Burns Stanza
---- Choka
---- Go Vat
---- Catena Rondo
---- Onegin Stanza
---- Canzonetta
---- Bauk Than
---- Rhupunt-Galce
---- Septilla
---- Viator
---- Luc Bat
---- Tritena
---- Pantoum
---- Shakespeare Sonnet
---- Diamonte
---- Villanelle
---- Hutain
---- Hex Sonnata
---- Hexaduad
---- Haynaku
---- Harrisham Rhyme
---- Guzzande
---- Gratitude
---- Glosa
---- Garland Cinquain
---- Fornlorn Suicide
---- DÜNYA EDEBİYATI
---- Dünyadan Destanlar
---- Dünyadan Şiirler
KAYNAKÇA
-- Konularına Göre Şiirleriniz
---- Aşk Şiirleriniz
---- Atatürk Şiirleriniz
------ 23 Nisan Şiirleri
------ Atatürk'e Dair
---- Kahramanlık Şiirleriniz
---- Doğa Şiirleriniz
------ 2009 Yılı Sayılarımıza
---- Taşlama Şiirleriniz
---- Gurbet Şiirleriniz
---- Tasavvuf Şiirleriniz
---- Barış Şiirleriniz
---- Şehir Şiirleriniz
---- Anne Şiirleriniz
------ Babanıza Şiirler
---- Doğum Günü Şiirleriniz
---- Deprem Konulu Şiirler
---- Diğer Şiirleriniz
---- Köşe Yazarlarımız/Makaleler
------ Mustafa CEYLAN
------ Refika DOĞAN
------ Osman ÖCAL
------ Ahmet ÖZDEMİR
------ A. S. ATASAYAR
------ Prof.Dr.İsa KAYACAN
-------- Prof. Dr. İSA KAYACAN
------ Rahime KAYA
------ Harun YİĞİT
------ İlqar MÜEZZİNZADE
------ Sündüz BİGA
------ Nazmi Öner(Şiirler)
------ Nazmi ÖNER(Nesirler)
------ Coşkun KARABULUT
------ Prof.Dr.İsmail YAKIT
------ Prof.Dr.Asım YAPICI
------ Sabit İNCE
------ Muhsin DURUCAN
------ Abdulkadir GÜLER
------ Ünal Şöhret DİRLİK
------ Metanet YAZICI
------ A.Aşkım KARAGÖZ
------ Gazanfer ERYÜKSEL
------ Mehmet GÖZÜKARA
------ Necdet BULUZ
------ Yusuf Özcan
------ Afife Demirtaş
---- Mustafa Ceylan
---- Bizden
-- Video Yağmuru
---- Ozanlar-Şairler
---- Bizden Videolar
---- Rasim Köroğlu
-- Genel
---- SERBEST KÜRSÜ
---- Duyurular
---- Röportajlar
---- Günün Şiiri
---- Günün Nesiri
Edebiyat Biz Platformumuzda
-- Gülce Tv
-- Türk Argo Sözlüğü
-- Edebî Konular Forumu
Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir
Mustafa Ceylan |
Dost Sitelerimiz:
Türkçe Çeviri:
MyBB
Türkiye
Üretici:
MyBB
, © 2002-2023
MyBB Group
-Theme © 2014 iAndrew
Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder