• SiteAna Sayfa
  • Güllük Dergisi
  • Şairlerimiz
  • Arama
  • Üyeler
  • Video
  • Yardım
  • bayrak

Giriş Yap   Kayıt Ol
Oturum Aç
Kullanıcı Adı:
Şifre: Şifremi Hatırlat
 
Gülce Edebiyat Akımı
gulce
Your browser does not support the audio element.

Akdeniz Radyo istek
Tıklayın-Okuyun/Güllük Dergisi

Google Web'de Ara Sitede Ara
Submit Face book
  • 0 Oy - 0 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konu Modu
Özdemir Erdoğan: "Sanatçı sanatla uğraşmıyor."
Dışarıda Site Yönetimi
Admin
*******
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesaj Sayısı: 12,518
Konu Sayısı: 11,588
 
#1
05/05/2008, 16:25 (Bu mesajı son düzenleyen: 29/09/2011, 23:14 Site Yönetimi.)
Özdemir Erdoğan: "Sanatçı sanatla uğraşmıyor."




Harun Nihat Öztürk

Özdemir Erdoğan? Cumhuriyet tarihinin en önemli müzisyenlerinden biri? Türk Hafif Müziği, Türk Halk Müziği, Jazz ve diğer etnik müziklerle Türk Müziğine damgasını vurmuş bir isim? 1984 yılında plâkçıların arabeskten başka bir şey satmaz dedikleri bir ortamda, o kendi kurduğu plâk şirketiyle dönemin en ilgi gören ?Bahar Şarkıları? ve ?Aşkımız Şarkılarda Yaşasın? kasetlerini çıkardı. Yine 1994 yılında Türk Müziği öldü, ticarî niteliğini kaybetti denilen bir ortamda ?Türk Müziği Yorumları? ve 1996?da da Halk Müziği öldü denilen bir ortamda ?Türk Halk Müziği Yorumları? albümlerini çıkartarak gençliğimizin kendi kültür değerlerinin farkına varması yönünde önemli çabalar sarf etti. Ona göre ?Uluslararası çağdaş boyutları yakalayabilmek açısından çok geniş ve çok derin kültür kaynaklarımıza eğilmek yeterlidir.? Gelin görün ki bunu başarabilecek bir memleket evladı kolay kolay yetişmiyor bu ülkede. Kabahat elbette ki hepimizin. Özellikle de aydın geçinen, inançsızlığı ve eksensizliği özendiren; Özdemir Erdoğan?a göre ?Hin oğlu hinler?in.

Efendim, sözü ziyadesiyle uzattığımın farkındayım. Bunun için ayrıca özürlerimi kabul buyurun. Amma velâkin birazdan okuyacağınız röportaj üstat makamındaki bir sanatçının, bir devlet sanatçısının ülkesinde yaşanan olaylara karşı duyduğu sancılı ve gittikçe ağırlaşan ıstırabını ifade etmektedir. Biz bu röportajda sadece sanatı konuşmadık. Sanattan, mistik değerlere oradan sosyolojik konulara kadar koyu bir sohbete daldık gittik. Bizlere kendi mekânlarında kıymetli vakitlerini ayıran, güler yüzlü Özdemir Ağabey?imize ve oğlu Can Bey?e, sonsuz teşekkürlerimizi ve de hürmetlerimizi iletiyoruz. Her daim dualarımız onlarla?

?SON DERECE KÖTÜ GÖRÜNTÜLER ARZ EDİYORLAR.?

HARUN NİHAT: Efendim, yıllardır ?Gerçek sanatçı nasıl olmalı?? sorusu üzerinde hararetli bir şekilde duruyorsunuz. Bunun cevabını da şöyle ifade ediyorsunuz ?Gerçek sanatçının, maddi bakımdan başarıya ulaşması ve bu başarıyı sürdürmesi mümkün değildir. Çünkü maddi değerleri üretmek ve işlemek sanatçılıkla çatışan başka bir ciddi uğraştır. Ya şöhretin getirdiği maddi değerlerle uğraşacak ya da bu değerlerden vazgeçerek sanatıyla uğraşacak. Ve gerçek sanatçı; her defasında sanatın getirdiği ganimetleri elinin tersiyle itecek ve tekrar tekrar yeniden başlayacaktır.? Şimdi, bunu biraz daha açar mısınız? Bu sözlerinizle tam olarak neyi kastediyorsunuz?

ÖZDEMİR ERDOĞAN: Bakın; televizyonlarda, özellikle iğrenç magazinsel sabah programlarını izlediğimizde görüyoruz ki ismi sanatçı denilen bir yığın insan var. Burada kendine mazbut aile hanımı süsü veren hanımlar ve bunların konuk olarak seçtikleri, davet ettikleri sanatçılar var. Bunlara bakıyoruz ve görüyoruz ki bu hanımlar mazbut aile hanımı görünmelerine rağmen, ruhları ve zevkleri son derece ilkel ve son derece bozuk hanımlar. Bunların iştigal ettikleri konulara, ilgilendikleri konulara, merak ettikleri konulara bir bakıyorum; incir çekirdeğini doldurmayan, dedikodu, sansasyon, lâf atma, başkasını tahrik etme falan, filan gibi konular üzerinde durarak program yapıyorlar. Türkiye?deki medya kuruluşları da buna maalesef ön ayak oluyorlar, bu programlar sözüm ona reyting getiriyor diye onaylıyor ve destek oluyorlar. Böyle kötü bir durumla karşı karşıyayız.

Bu sanatçılara bakıyorsunuz, buralarda -sabah ve öğle programlarında- dedikodu yapıyorlar, birbirlerine lâf atıyorlar, lâkırdı atıyorlar, kötü diyaloglara giriyorlar, bir yığın iğrenç ilişkiler ortaya çıkıyor falan. Geceleri bakıyorsunuz bunlara, paparazzi programlarında sabahlara kadar sarhoş vaziyette, altlarında cipler, ağza kelâm diye alınmayacak diyaloglar ve son derece kötü görüntüler arz ediyorlar. Şimdi kendi kendime diyorum ki ?Yahu kendilerine sanatçı denilen yahut öyle isimlendirilen bu kişiler, bu sahne erbabı diyelim; işleriyle ne zaman uğraşıyorlar.? Yani ne zaman vakit buluyorlar. Çok enteresan bir şey bu. Yani sanatla uğraşmak için -ister şarkıcı, ister sahne sanatı, ister enstrüman çalmak neyse- bu işle uğraşmak için konsantrasyon lâzım, enerji lâzım, vakit ayırmak lâzım? Bunlar bu vakti nereden buluyorlar hayret ediyorum. Şimdi onu da bırakın milletvekilliğine soyunan insanlar var. Şimdi bu insan ne zaman talim yapmaya, mesleği ile ilgili bir şeyler yapmaya zaman bulacak. Yahut ne zaman vakit buluyor.


?HALK ÖNÜNE KONULANI YİYOR.?

H.N: Efendim burada halkın seçimi de önemli değil mi? Yani halk bu bahsettiğiniz insanları ve programları izliyor ve de halinden de pek memnun değilmiş gibi de gözükmüyor? Buna nasıl bir yorum getireceksiniz?

Ö.E: Haaaa? Burada iş iki yönlü. Bir tanesi halkın kanaatkârlığı. Yani halkın, özellikle de orta sınıf dediğimiz halkın TV?den başka bir eğlencesi yok. TV?yi bir açıyor ki ya politika var ya paparazzi programları var, ya da bahsettiğimiz türden programlar var. Paparazzide bir bakıyor ki sevdiği sanatçı. Bakıyor sevdiği sanatçı ne yapmış falan diye. Netice de önüne konmuş yemeği yemek zorunda kalıyor çoluğuyla çocuğuyla. Takılıp kalıyorlar bu programlara. Ve özeniyorlar da? Bir de tabii köyden, köyün dar hiyerarşisinden gelmiş, onun iç dinamiklerinden kurtularak şehre gelmiş veya gelince o dinamiklerden sıyrılmış insanlar var.

H.N: Teşbihte hata olmasın ama bir ipini koparmışlık mı söz konusu?

Ö.E: Evet. Yani şimdi böyle bir genişlik var. İşin tüm sahne arkası pisliklerini bilmeden bu işe heves edenleri var. Efendim işte, ben de onalar gibi cip sahibi olsam, öyle zengin, refah yaşasam diyor. Özendiriliyorlar bu yaşama. Zaten bu programların ortaya konmasının gayesi Türk Halkını idealsizleştirmektir. Prensiplerinden caydırmaktır.

?BİR EKSENSİZLİK, KUTSALI HİÇE SAYMA DURUMU VAR?

H.N: Bir eksensizlik mi oluşturmaya çalışıyorlar diyorsunuz?

Ö.E: Bravo? Çok doğru bir tespit. Eksensizlik içinde insanları; hiçbir kutsalı, hiçbir ideali, hiçbir hedefi olmadan yaşamalarını sağlamak. Tahribattır bu? Bak farkında mısın Türkiye?de iki-üç tane moda kanalı var. ?Bakın böyle giyinin, bakın bu sene moda böyledir bu sene? gibi şeylerle dayatma yapılıyor. Bunun etkisinde kalarak bu etkiyle dinsel kesim bile telaşa düşüyor ve kendi modasını, dini modalar oluşturmaya çalışıyor. Bunu ticarete döküyor haliyle ve ticarette bir yerlere gelmek için bu moda kavramını kullanıyor. Hâlbuki kabahat din adamlarının. Bu kadar din adamlarının merakla konuşmalarını izliyorum, hiçbiri İslam?ın gerçek maksadını bana sorarsanız anlamış olmadığını görüyorum.

?İnançları, idealleri, yaşam felsefesi daha uygun olan insanları bile yozlaştırabiliyor.?

H.N: Moda hem maddi hem manevi tüketimi emrediyor o zaman sistem içinde?

Ö.E: Bakın; bugün bütün dünyanın ortak sözü tüketimi mümkün olduğu kadar azaltmak. Bu çevreciler falan? Live Eart falan? Yani dünya kaynakları yeterli değil. Bizim dinimiz, bunu bundan 1400 sene evvel söylemiş bunu. Fakat gelin görün ki moda değişiyor, değiştiriyor. Tükettiriyor. Giydiğiniz modaya aykırı olmasın diye bizi bile etkiliyor. İnançları, idealleri yaşam felsefesi daha uygun olan insanları bile yozlaştırabiliyor.

H.N: Bu çarkın içine ister istemez herkes giriyor o zaman?

Ö.E: İnançları doğrultusunda genç kız başını örtüyor. Fakat giydiği kıyafet bütün vücut hatlarını belli ediyor. Efendim, göz makyajı yapıp sokağa çıkıyor. Neden? Müslümanlıktaki mesaj anlaşılmamış. Taklitten, özentiden, kötü tüketimden kaçmak lâzım. Hem inançlı kesim, hem hin oğlu hince inançsız kesim -yani bu işi bilakis tahrik eden kesim- ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette. Bir taraftan öyle bir şey çıkıyor ki anlamak mümkün değil. İzmir?de askere gitmemek için 1500 kişi çürük raporu alıyor. Resmi kayıtlarda geçmiş bu. Bu nedir biliyor musun? Bu inançsızlığın neticesidir. Bu; bu toprak için şahadet şerbetini içmiş insanların ruhunu azap içinde bırakan bir davranıştır. Kapitalizmin hedefi de bu zaten. İnsanların değerlerini tahrip etmek, onları inançsız, tereddütler içinde bırakmaktır. Dediğin gibi onları eksensiz bırakıp yanlışlara itmektir. Hedef budur.

H.N: Özdemir Bey; Alev Alatlı?nın ?Sanat tebaası altında bazı değerlerimizin tahrip edilmesi ne kadar doğrudur?? babında bu mânâya gelen bir ifadesi var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Ö.E: Önce sanat ve sanatçının tarifini iyi yapmak zorundayız. Bir kere evrensen bir boyutu var sanatın. Ben bunu defalarca söyledim ama bilinçli olarak hasıraltı edildi. Meselâ ben dedim ki TSM diye bir ifade olamaz.Bu yanlıştır. Çünkü Türklere mahsus sanat olamaz. Sanat evrenseldir. Yani bütün ülke insanlarına hitap eden bir olay sanat niteliği kazanır. Sanatçıda evrenseldir. Sanatçı sanatını ve söylemlerini uluslararası platformlara taşımasını becerebilen yahut değer yargıları, değerlendirmeler bu ölçütlere göre yapılmalıdır. Bu ölçütler yapıldığı vakit Türkiye?de sanat tanımının zaten yanlış yapıldığını ortaya koyuyoruz. Sahne erbabı var. Sahnede iştigal eden eğlendiriciler var. Şovmen diyorlar onlara. Fakat sanatçı, artist hadisesi yanlış bir deyim. Çünkü art ancak uluslararası değeri olan bir şeydir. O bakımdan şarkıcıya Fransa veya İngiltere?de şantör, solist denir. Şarkıcı olarak nitelendiriyorlar onu, sanatçı değil. O bakımdan şarkıcı hadisesi farklı. Evrensel bir boyutta olmalı sanat. Fakat Türkiye?de yapılan yöresel işlerdir. O bakımdan da T.S.M yanlıştır. Türkiye?ye mahsus sanat değil, kültür olur bunlar. Bu tarz bir müzik hep Türkiye?ye özgü değerlendirmelerdir. Mesela ?Diva? deniliyor. Diva demek evrensel boyutu aşmış ,taklit edilemeyen, örneği olmayan demektir. Misâl Türkiye?ye mahsus ?süperstar? var. ?Sanat güneşi? meselâ. Bunlar hep bize mahsus değerlerdir. Ülkemizin ürettiği kavramlar ama hiçbir evrensel yanı yok.

?Vergi dairelerindeki müfettişlere çağrı yapıyorum??

Görüyoruz birçok yabancı şarkıcı Türkiye?de organize edilen bazı festivallere geliyorlar. Binlerce dolarımızı -beş yüz bin, bir milyon dolar gibi paralardan bahsediyorlar- alıp götürüyorlar. Şimdi bizim uluslararası sanatçımıza bakıyoruz, -burada şahsen vergi dairelerindeki müfettişlere çağrı yapıyorum- yurt dışında ne kadar para kazandılar ne kadar Türkiye?ye getirdiler. Hiç getirmiyorlar. Hepsi dışarıda yaşıyor. New York, Londra neyse...
Türkiye?ye yaz mevsiminin en cafcaflı döneminde gelip birkaç reklam filmi çeviriyorlar, konser ayarlıyorlar sonra paraları toplayıp dönüyorlar. Uluslar arası sanatçı oluyorlar ondan sonra. Beş kuruş faydaları yok bunların ülkeye. Medyamız da eksik olmasın paralar daha çok dışarı gitsin diye bunları sayfa sayfa tanıtıyor, bunlarda parayı kazanıp yurt dışında yiyor. Allah selamet versin. Ben tedavimi bile kızım ABD?de iş kadını olmasına rağmen Türkiye?de oldum. Türkiye kan kaybediyor. Bu yabancı hayranlığı yüzünden böyle. Yine medya tarafından yabancı hayranlığı haline getirildiğinden böyle. Sanki bir kumpas kurulmuş. 50-60 sanatçı ismi var-ya da kendilerine sanatçı denenler- onlarla uğraşıyoruz. Bunlar; denize gitti, bacağında yağ vardı, yok efendim selilüt vardı falan, gayri meşru hayatlar gibi böyle mevzularla halkı resmen uyutuyorlar.

H.N: Herhalde ar damarı çatlamış artık bunların Özdemir Bey?

Ö.E: Aynen öyle. Kesinlikle esas sorunun neticesi budur. Alev Hanım?da sanırım bunu kastetmiştir. Böyle maksatlı, son derece güzel planlanmış, bir işin, tuzağın içine çekiliyor Türk Halkı. Ve resmen zamanı çalıyorlar. Zihni, enerjiyi, konsantrasyonu çalıyorlar.

?Hanımefendi mafya lideriyle kıvırıyor, sonra onunla basılıyor. Peki varoşlardaki genç kız ne diyor??

H.N: Gençler de bunları kahraman yapıp, idol sanıyorlar?

Ö.E: Evet haklısın. Ayrıca şöhret olmanın yolu bu sanıyorlar. Sıcak para, ün falan. Bunun örneklerini çok görüyoruz. Hanımefendi mafya lideriyle kıvırıyor, sonra onunla basılıyor, sonra bir bar sahibiyle basılıyor. Peki varoşlardaki genç kız ne diyor? Türkiye?de şöhretin yolu budur kardeşim diyor. Hiç suçlanmıyor, bilakis prim yapıyor, hanımefendi oluyor, sonuçta ciplere, paralara, şöhrete kavuşuyor. Kız diyor ki -varoşlardaki kız- ben de yaparım bunu diyor ve yapıyor. Böylece ahlaki bozulmalar ortaya çıkıyor. İnançsızlık, ahlâksızlık ortaya çıkıyor. Bu toplumun Allah korusun, bir savaş aşamasındaki performansı, Kurtuluş Savaşını yaptığımız savaştaki performansla eş olmayacak. Çünkü o zaman vatan uğruna şahadet şerbetini içecek evlatların gözü karaydı. Dinini, kültürünü, ailesini, milletini koruma iç güdüsü vardı.

?Halkın yüzde doksan dokuzu Müslüman ? diye. Karşı çıktım?

Bunu bugün için bahsetmek komik olur maalesef. Böyle bir şey yok artık. Onun için hani birileri diyor ya ?Halkın yüzde doksan dokuzu Müslüman ? diye. Karşı çıktım. Yahu bırakın Müslüman olmayı, bir kulübe bile giderken kravatsız girilmez derlerse İslâm?daki durumu siz tahayyül edin. Önce demagojik olarak bunu herkesi Müslüman olarak tanıtmak daha sonra da bu şartları yumuşatarak, ?öyle de yaşayın tövbe edersiniz, geçer.? diye yaklaşımlarla Müslümanlara çok büyük ziyanlar getirir. Her şeyin bir kaidesi vardır. Yapılması gereken fedakârlıklar vardır. Bunun icabını yerine getirmeliyiz?

H.N: Efendim bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. İnşallah yeniden karşılaşmak umuduyla sizden müsaadenizi isteyelim.
Ö.E: Hay hay? Ben de çok teşekkür ederim geldiğiniz için?

Kaynak:www.sanatalemi.net
Alıntı  
Dışarıda RefikaDogan
RefikaDoğan
******
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesaj Sayısı: 2,701
Konu Sayısı: 1,516
   
#2
06/05/2008, 03:35
sanat ve sanatçı kimliğinin yüklendiği misyonu onurla taşırken bugüne değin, bugün örselenen, istismar edilen, kirletilen bu misyonu sorgular hale gelen gerçek bir sanatçı ve sanat adamı Özdemir Erdoğan.Biliyor, inanıyorum ki yüreği kan ağlıyor bugünki " içler acısı medyatik ve pespayelik sınırına getirilen " sanat ve sanatçı değerlerine. Nitekim üstte yapılan söyleşide bunu açıkça görüp anlayabiliyoruz. Satır aralarında içsel sıkıntılarını hissettiriyor sanatçımız, bugünkü sanatsal değerler adına. Alıntılanmış bu söyleşinin bizlerle paylaşımına olanak tanıyan değerli Ceylan hocamıza teşekkür ve saygımla..

Her nefeste Gülce...
Alıntı  
Tweet      
     


Benzeyen Konular
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Ahmet Özdemir’le edebî eserleri üzerine hasbihal Site Yönetimi 0 3,448 17/11/2008, 07:23
Son Mesaj: Site Yönetimi

Digg   Delicious   Reddit   Facebook   Twitter   StumbleUpon  


Konuyu görüntüleyenler:
1 Misafir

Mustafa Ceylan |
  •  
  • Yukarı dön  
  • Lite mode  
  •  Bize Ulaşın


Dost Sitelerimiz:

Türkçe Çeviri: MyBB Türkiye
Üretici: MyBB, © 2002-2021 MyBB Group-Theme © 2014 iAndrew

Sitemizde yer alan eserlerin telif hakları şair-yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir.(Haberleşme : ceylanmustafa_07@hotmail.com)
Doğrusal Görünüm
Konu Görünümü
Yazdırılabilir Sürüm
Konuya Abone Ol
Konuya Anket ekle
Konuyu Arkadaşına Gönder