Yedi-sekiz ay öncesine dek Remşayt adını hiç duymamıştım. Fakat şimdi Almanya gezisine bu şehirden başlamam gerekince, bu şehri hiç duymamış olmak ve yerini bilememek içimde gizli bir utanca sebep oldu diyebilirim. Çünkü bir gezgin olmanın ötesinde coğrafya öğretmenliği de olan birisi olarak, mutlaka bilmek zorundaymışım gibi bir hisle içim burkulmuştu.
Çünkü bizim eğitim sistemimiz başkalarının coğrafyalarını ezberlemek üzerineydi ve ben 1960 yılında en az 20 Alman kentini, boş bir Almanya haritası üzerinde yerli yerine yerleştirebiliyordum. Ama Remşayt’ı hiç duymamışım.
Neyse, hava alanından Köln’e gelince burada hemen hemen işyerlerinin % 80’i Türklere ait olan bir sokak’ta yemek yedikten sonra Remşayt’a geldik. Remşayt bu güne dek gördüğüm Alman şehirlerinden çok farklıydı. Arazisi oldukça engebeli, sular ve ormanların egemen olduğu bir coğrafyada, çok temiz havası ve harika bir doğası vardı.
Öylesine bir ormanla kaplıydı ki, bu güne dek gördüğüm ormanların hiç birisine benzemiyordu. Ne Avustralya’nın Mavi Dağlarındaki okaliptüs ormanları, ne İran’ın Hazar kıyıları, ne de Sibirya’nın Tayga ormanlarına benziyordu. En önemli fark, hiçbir yerde toprağı görme olanağı yoktu. İçine girilmeyecek kadar gür ve ağaçlar çok yüksekti. Genellikle yayvan yapraklı ağaçların hakim olduğu orman, şehir içinde yer yer kesintilere uğrasa da, çoğu yerde şehrin içinde de devam ediyordu. Eyaletin su ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan ve Almanya’nın en eski barajı olan Eschbach barajı da buradaydı.
Remşayt’ta en önemli özellik olarak, Kuzey Ren Vestefelya Eyaletinin en yüksek noktasında olması ve adete eyaletin merkezinde yer alması dikkatimi çekti. Zaten ben de Remşayt’ın bu merkezi özelliğini dikkate alarak, Kuzey Ren Westefalya Eyaletinde yapacağım geziler için burayı hareket noktası seçtim diyebilirim. O kadar merkezi ki, Solingen 5 Km, Wuppertal 10 Km, Köln ve Düsseldorf 30-35 Km, Essen, Krefeld 50 km, Duisburg ve Dortmunt 60 Km uzaklıkta bulunmaktadır.
Remşayt Wupper Irmağı kıyısındaki diğer üç kentle birleşerek 1929 yılında Düsseldorf iline bağlı bağımsız bir kent olmuş. 120 bin nüfuslu kentte önemli bir sanayi ve yeterince iş alanları olmadığı için nüfus göçü veriyormuş. Fakat iş olanaklarının sınırlı olmasına rağmen yine de 5000’ni Kayseri Küpeli’den olmak üzere 10 bin kadar Türk nüfus varmış.
Özellikle gençler hem iş olanakları fazla ve hem de daha hareketli kentlere giderken, büyük şehirlerin gürültüsü ve hava kirliliğinden kaçan varlıklı ve yaşlı kesim ise Remşayt’ı tercih ediyormuş.
Şehrin ormanları ve doğal güzelliklerinden başka gezilip görülecek yerleri arasında Alman fizikçi Wilhelm Conrat Röntgen adına doğduğu semtteki Röntgen Müzesi, barajı, tarihi Belediye binası, Brücken Park, Müngsten Köprüsü, şehrin sembolü olan ve hemen her meydanda bulunan aslan heykelleri ile muhteşem bir park özelliğindeki mezarlığı, bence görülmeye değer.